Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/507 E. 2022/388 K. 27.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/16
KARAR NO : 2022/387

DAVA : Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkarma Ve Şirketin Feshi ve Tasfiyesi İstemli)
DAVA TARİHİ : 08/01/2020
KARAR TARİHİ : 27/04/2022

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkarma Ve Şirketin Feshi ve Tasfiyesi İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 29.06.2012 tarihinde yapılan hisse devri ile davalı şirketin ortağı olup 1200 pay, diğer ortak …’ın 2800 paya sahip olduğunu, müvekkilinin ortağı ile uzun yıllardır devam eden sorunlar yaşadığını, …’ın müşterek imzaya aykırı tutum ve davranışlar sergilediğini, kayıtları kasten gerçeğe aykırı tuttuğunu, kar paylarını ödemediğini, şirkete tahahhuk eden idari para cezalarına itiraz etmediğini, akrabalarını şirkette çalışıyormuş gibi gösterdiğini, söz konusu iddiaların İzmir 1. ATM …/… esas sayılı, İzmir 4. ATM …/… esas sayılı dosyalarında yapılan incelemeler ile sübut bulduğunu ve Maliye Bakanlığının vergi inceleme raporlarının da bu iddialarını ispatladığını, müvekkilinin ortağı ile uzun yıllardır yaşadığı sorunları çözemediğini, …’ın şirketi ciddi anlamda zarara uğrattığını ve kendisi lehine menfaat sağladığını, müvekkilinin davalıyı bir çok defa yazılı ve sözlü olarak uyardığını, yasal yollara başvurduğunu fakat bir çözüm elde edemediğini, …’ın bu tutum ve davranışları ile sadece şirketin değil müvekkilin de hak ve menfaatlerini tehlikeye düşürdüğünü, gelinen aşamada şirketin genel kurul yapamadığını, ticari faaliyet yürütemediğini bildirmiş; davalı şirkete yönetim kayyımı atanmasına ve gerekli tedbirlerin alınmasına, şirket ortağı …’ın ortaklıktan çıkarılmasına, aksi halde davalı şirketin haklı nedenlerle feshine ve tasfiyesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı vekili sıfatı ile Av. … sunduğu cevap dilekçesinde; müvekkili şirketin tasfiyesini gerektirecek haklı ve geçerli hiçbir neden olmadığını, şirketin iki ortaklı olup ortak …’ın 29.03.2013 tarihli yönetim kurulu kararı ile 10 yıl süreyle tek başına şirketi temsil görevini üstlendiğini, davacının üniversite öğrencisi iken şirkete ortak olup şirket işleri ile hiç ilgilenmediğini, davacı yerine davacının babasının ortak olmadığı halde müdahale ederek şirketin işleyişini olumsuz yönde etkilediğini, şirketin zarara uğramasının davacı tarafın kötü niyetli davranışlarından kaynaklandığını, davacı tarafın kusurlu olduğunu, kusurlu olan kişinin kusuruna dayanarak dava açamayacağının açık bir kural olduğunu, bu nedenle davanın reddinin gerektiğini, şirketin feshi talebinin dürüstlük kurallarına aykırı olduğunu, bu davada davacı tarafça şirketin feshi konusunda ileri sürülen iddiaların İzmir 1.Asliye Ticaret Mahkemesinin …/… esas sayılı dosyasında sürülen iddialar ile aynı olduğunu, bu iddiaları mahkemenin irdelediğini ve şirketin feshi ve tasfiyesi için geçerli ve haklı bulunmayarak davacının bu yöndeki taleplerinin reddedildiğini, davacı tarafın dava dışı ortağın şirketi zarar uğrattığı yönündeki iddialarının dayanıksız olduğunu, davacının şirketin işleyişine katkıda bulunmaması, yapılacak faaliyetlere de babası aracılığıyla engel olması nedeniyle şirketin bugüne geldiğini, şirketin iştigal alanının İl Sağlık Müdürlüğünün kriterlerine uygun insani amaçlı su şişeleme olduğunu, şirketin şişelediği suyun bir süre sonra doğal kaynak suyu vasfını kaybettiğini ve içme suyu niteliğini kazandığını, yine İl sağlık Müdürlüğünün kriterleri çerçevesinde içme suyunu vatandaşa ulaştırabilmek amacıyla şirket ortağı … tarafından yatırımlar yapıldığını, arıtma tesisleri ve mebran kurulduğunu, bu yatırımlara ne fiilen ne de malen davacı tarafın hiçbir katkısı olmadığını, aksine maliyeti yüksek, gerçekleşmesi çok zor olan su kaynağını 10 km. aşağıya taşıma gibi projeler ileri sürerek şirket işleyişine ket vurmaya çalıştığını, ortak …’ın, şirketi kazançlı hale getirmek için tüm çabayı sarf ettiğini, ancak davacıdan bu yönde hiçbir destek görmediğini, ortak …’ın, gerek şirketin doğmuş borçlarını ödemek gerekse şirketin faaliyetlerinin sürdürülmesi ve yatırımlar yapılması amacıyla tüm işlemleri ve harcamaları kendisi yapmak suretiyle gerekli tüm özen ve gayreti gösterdiğini, müvekkili şirketin fabrikası ve işletmesinin, 15/11/2018 başlangıç tarihli kira sözleşmesi ile 9 yıllığına kiraya verildiğini ve halen kira sözleşmesinin devam ettiğini, davacının, haksız şekilde dava dışı ortağın rekabet yasağına aykırı davrandığını iddia ettiğini ancak bu iddiasına ilişkin hiçbir somut delil sunulmadığını, şirket ortakları arasında güven ilişkisi olmadığı iddia edilse de bu durumun davacının kusurlu davranışları neticesinde ortaya çıktığını, şirketin faaliyetleri ile mali durumunun şirket amacıyla uyumlu olduğunu ve salt ortaklar arasındaki güven sorununun fesih ve tasfiye için yeterli olmayacağını, davacının dürüstlük kurallarını aykırı hareket etmesi nedeniyle kendi kusuruna dayanan davacının davasının reddinin gerektiğini, mahkemenin aksi kanaate olması halinde TTK.636/3 maddesi gereğince davacı ortağın payının değeri ödenerek ortaklıktan çıkarılmasına, amacına uygun ticari faaliyetlerini sürdüren şirketin devamına karar verilmesinin gerektiğini, TTK’nun 640.maddesi gereğince şirket ortaklığından çıkarma yetkisinin sadece şirkete ait olup bu yönde genel kurul kararı alınması gerektiğini, bu nedenle davacının bu yönde bir talepte bulunamayacağını ve aktif husumet ehliyeti olmaması nedeniyle bu konudaki talebinin reddi gerektiğini bildirmiş, davanın reddine, aksi halde TTK’nun 636/3 maddesi gereğince davacı ortağın payının değeri ödenerek şirket ortaklığından çıkarılmasına, amaca uygun ticari faaliyetlerini sürdüren şirketin devamına karar verilmesini talep etmiştir.
Şirket yetkilisi …’ın şirket müdürlüğünden azline 24/06/2019 tarihinde karar verilip bu kararın Yargıtay ilgili Hukuk Dairesinin onama kararı ile 02/01/2020 tarihinde kesinleşmiş, azledilen şirket yetkilisinin vekaletnamenin düzenlendiği 02/07/2021 tarihinde şirket adına vekaletname düzenleme yetkisi bulunmadığı halde aynı tarihli vekaletname ile cevap dilekçesi sunan vekilleri şirketi temsilen vekil sıfatı ile yetkilendirmiş, buna bağlı olarak vekaletnamede adı geçen vekillerin davalı şirket adına vekil sıfatı ile yargılamaya katılmalarının mümkün bulunmaması nedeniyle 15/12/2021 tarihli duruşmada yargılamaya kabul edilmemelerine ve uyap kayıtlarının silinmesine karar verilmiş, şirketin yönetimsiz kalması nedeniyle mahkememizce 24/06/2020 tarihli kararla yönetim kayyımı atanmış, davalı şirketi temsilen duruşmalara yönetim kayyımı katılmış, yönetim kayyımı kararı mahkemenin takdirine bıraktıklarını bildirmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Dava; iki ortaklı davalı limited şirket ortağının TTK’nun 640.maddesi uyarınca şirket ortaklığından çıkarılması, bu konudaki talebin reddine karar verildiği takdirde terditli talep gereği davalı şirketin TTK’nun 636 (3) maddesi uyarınca haklı sebepler nedeniyle feshi ve tasfiyesi istemine ilişkindir.
TTK’nun 640. maddesinde şirket sözleşmesinde bir ortağın genel kurul kararı ile şirketten çıkarılabileceği sebeplerin öngörülebileceği çıkarma kararına karşı ortağın iptal davası açabileceği, şirketin istemi üzerine ortağın mahkeme kararı ile haklı sebebe dayanılarak şirketten çıkarılması halinin saklı olduğu düzenlenmiştir. Bu düzenleme ile şirket ortaklığından çıkarma talepli davanın ancak alınacak genel kurul kararı ile şirket tarafından açılabilmesi mümkündür. Şirket ortaklarının, ortaklıktan çıkarma davası açmalarının mümkün bulunmaması karşısında davacının dava dışı ortağın, şirket ortaklığından çıkarılmasına ilişkin talebinde aktif husumet sıfatı bulunmadığı gibi bu nitelikteki bir davanın ancak ortaklıktan çıkarılması talep edilen ortağa karşı açılmasının zorunlu bulunması karşısında davalı ortağı husumet yöneltilmemesi nedeniyle davacının, dava dışı ortağın, ortaklıktan çıkarılmasına yönelik davasının gerek aktif husumet gerekse davalı taraf sıfatı yokluğu nedeniyle reddine karar vermek gerekmiştir.
Davacı tarafın terditli olarak ileri sürdüğü ikinci talebi, TTK’nun 636(3) maddesi uyarınca haklı sebepler nedeniyle şirketin feshi ve tasfiyesi istemine ilişkindir.
TTK’nun 636 (3) maddesinde; haklı sebeplerin varlığında her ortağın, mahkemeden şirketin feshini isteyebileceği, mahkemenin istem yerine davacı ortağın payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen kabul edilebilir bir diğer çözüme hükmedebileceği düzenlenmiştir. Aynı maddenin son fıkrasında ise sona ermenin sonuçlarına anonim şirketlere ilişkin hükümlerin uygulanacağı belirtilmiştir.
Ticaret sicil kayıt örneğinden; limited şirket niteliğindeki davalı şirketin, dava tarihinde iki ortaklı olup ortaklarının %30 payla davacı ve %70 payla dava dışı ortak … olduğu, dava dışı ortak …’nın 29/03/2013 tarihinde olağanüstü genel kurul kararı ile on yıl süre ile şirketi münferiden temsile yetkili olarak atandığı ve temsil yetkisinin 29/03/2023 tarihinde sona erecek olmasına rağmen, davacı tarafından İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin …/… esas sayılı dosyasında açılan dava sonrasında verilen 02/01/2020 tarihinde kesinleşen 21/06/2018 tarihli kararla şirketi temsil görevinden azledildiği, bu tarihten sonra olağan ve olağan üstü genel kurul toplantısı yapılmadığı ve şirket yöneticisi seçilmediği görülmüştür.
Davalı şirketin, kesinleşen şirket müdürünün görevden azli kararından sonra yönetimsiz kaldığı ve şirkette organ boşluğu oluştuğu, şirket ortakları tarafından bu boşluğun giderilemediği dikkate alınarak mahkememizce dava süresince görev yapacak yönetim kayyımı atanmıştır.
Davacı taraf, haklı sebeplerin varlığı iddiası ile şirketin feshi ve tasfiyesi, davalı şirket ise yasal koşulların oluşmadığı ve haklı sebep bulunmadığı iddiası ile öncelikle davanın reddi, kabul edilmediği takdirde şirketin feshi yerine davacının ortaklıktan çıkarılması suretiyle uyuşmazlığın çözülmesi gerektiği iddiasındadır.
Davacı taraf, şirketin feshi için haklı sebepler olarak; diğer ortağın ortaklığa aykırı tutum ve davranışlar sergilediği, kayıtları kasten gerçeğe aykırı tuttuğu, kar paylarını ödemediği, tahakkuk eden idari para cezalarına itiraz etmediği, akrabalarını şirkette çalışıyormuş gibi gösterdiği, kendisi lehine menfaat sağladığı, şirketi ve davacıyı zarara uğrattığı, şirketin ticari faaliyetini yürütemediği, özen ve bağlılık yükümlülüğüne aykırı davrandığı, şirketin yönetimi için gerekli yeteneği kaybettiği, davacı ve dava dışı ortak arasında uzun yıllardır çözülemeyen sorunların yaşandığı iddialarına dayanmıştır.
Davacı tarafça İzmir 1 Asliye Ticaret Mahkemesinin …/… esas sayılı dosyasında; genel kurul kararının iptali, ortak …’ın ortaklıktan çıkarılması ve şirket müdürlüğünden azli, İzmir 4 ATM’nin …/… esas sayılı dosyasında ise; ortak …’ın şirketi zarara uğrattığı iddiası ile tazminat istemli davalar açılmış, birleştirilen davaların yapılan yargılaması sonunda İzmir 1 Asliye Ticaret Mahkemesinin 21/06/2018 tarihli kararı ile; genel kurul kararı iptali isteminin reddine, ortak …’ın ortaklıktan çıkarılması talebinin aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine, şirket müdürlüğünden azline ve 77.536,95 TL tazminatın tahsiline karar verilmiş, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi tarafından kararın kaldırılmasına ve yeniden hüküm kurulmasına karar verilerek 24/06/2019 tarihli kararla genel kurul kararı iptali isteminin reddine, ortak …’ın ortaklıktan çıkarılması isteminin aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine, şirket müdürlüğünden azline ve 77.536,95 TL tazminatın tahsiline karar verilmiş, Yargıtay 11.Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 07/11/2019 tarihli temyiz isteminin reddine ilişkin kararı sonrasında 02/01/2020 tarihinde karar kesinleşmiştir.
Taraflarca sunulan ve bildirilen tüm deliller, vergi inceleme raporları, davalı şirkete ait ticaret sicil kayıt örnekleri, tanık beyanları, şirkete ait defter ve kayıtlar üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi sonunda alınan rapor ve ek raporlar, kesinleşen İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi ve İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi kararları, ilgili yasal mevzuat, tarafların dile getirdikleri iddia ve istemler birlikte değerlendirilerek uyuşmazlık çözülmüştür.
Davacı tanığı … ortaklar arasındaki anlaşmazlık nedeniyle davacının babasının kendisinden aracılık yapmasını istediğini, ortaklığa ait su satış tesisini davacının babasının işlettiğini, ortak …’ın anlaşmaya razı olmadığını beyan ettiğini; davacı tanığı … şirkette iki aylık süreyle çalıştığını, davacının iş yerinde bazı hijyen kurallarının uygulanması gerektiğini söylemesi üzerine bunun davacı diğer ortak tarafından kabul edilmediğini, bazı bayilere 850 damacana su gönderilmesine rağmen belgelere 85 damacana olarak yazıldığını, davacının bunların yapılmamasını söylediğinde diğer ortağın, davacıya “Seni bir daha buraya sokarsam kanım bu çay bardağı gibi aksın.” dediğini; davacı tanığı … oğlu olan davacının öğrenci olması nedeniyle şirkette kendisinin çalışmak zorunda kaldığını ve sekiz aylık süre ile müdürlük yaptığını, yönetici ortağın el defteri tuttuğunu ve satışların %10 kadarını fatura ettiğini fark ettiğini, davacının bunun üzerine yönetici ortağa ihtarname çektiğini, yönetici ortağın yeğenleri ve kızının iş yerinde çalışmamasına rağmen iş yerinde çalışıyormuş gibi SGK kaydı yaptırarak paralarını ödediğini, suyun üzerine balık havuzu yaptırdığını, Sağlık Müdürlüğünün kirlilik nedeniyle ceza kestiğini, damacalarda kirli su çıktığını, bu cezalara da yönetici ortak tarafından itiraz edilmediğini, davacının bunlarla ilgili de bir ihtarname çektiğini, ancak yönetici ortağın eksik bildirim yapmaya devam ettiğini tespit ettiklerini, bu konuda konuştuklarında “Buraya bir daha gelirseniz kanım bunun gibi aksın.” diyerek kendilerine tehditte bulunduğunu, bunun yanında yönetici ortağın oğlunun da kendisini silahla tehdit ettiğini ve bu suç nedeni ile ceza verildiğini, daha sonra yönetici ortağın kendisini şirket müdürlüğünden azlettiğini, şirketi yürütemediğini ve bunun üzerine kiraladığını, 14.000,00 TL’ye kiralamasına rağmen 4.000,00 TL olarak gösterdiğini; davalı tanığı … daha önce şirketin ortağı olup balık işletmesi olan iş yerinin şirket kiralandıktan sonra su fabrikasına çevrildiğini, hissesini ortak …’a devrettiğini, şirket ortakları arasında anlaşmazlık olduğunu; davalı tanığı … bir süre şirkette çalıştığını, davacının babasının müdürlüğü döneminde şirketi zarara uğratıp her yere borçlandığını, yanlış faturalar kestirip Maliyeye şikayet ettiğini, bunu şirkete zarar vermek için yaptığını bildirmişlerdir.
Bilirkişiler rapor ve ek raporlarında; şirketin 2007 yılında dört ortaklı olarak kurulduğunu, 10/07/2012 tarihine kadar bu düzen içinde faaliyetini sürdürdüğünü, dava dışı ortak tarafından hissenin devralınması nedeniyle birçok protokol yapıldığını, TÜİK’nun %36 oranında kaçak kayıp oranı belirlemesine rağmen, davalı şirkette 2012 yılı için %67, 2013 yılı için %94 oranında kayıt dışı hasılat olduğunun vergi inceleme raporları ile tespit edildiğini, bu nedenle kar dağıtımının yapılamadığının anlaşıldığını, davalı şirkete ait iş yerinin ortak … tarafından 15/11/2018 tarihli sözleşme ile yıllık 4.000,00TL kira karşılığında dokuz yıllığına kiraya verildiğini ve bu sebeple davalı şirketin faaliyetini durdurduğunu, bu işlemin ortaklar arasında görüşülüp kararlaştırılmadan gerçekleştirilmesinin teamüllere aykırı olduğunu, kira bedelinin nakden ve peşinen ikamette ödenme koşulunun Vergi Usul Kanununun 257. maddesi kapsamında hazırlanan genel tebliğlere aykırı olduğunu, davalı şirkette vergi inceleme raporlarına göre dürüst, basiretli bir yönetimin olmadığı, vergi kaçırma ve kayıt dışı kar elde etme yöntemi ile çalışıldığı sonucuna varıldığı, şirkete ait iş yerini kiralamanın şirketin faaliyet konusuna göre faaliyet konusu dışında olduğu gibi kendi ticari faaliyetinden ve müşterilerinden vazgeçmesi yolunu tercih ettiğini gösterdiğini, şirket ortağının bu işlemleri nedeniyle kanun ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal ettiğini, şirketin yaşatılmasının ekonomik ve sosyal açıdan doğru olsa bile kişisel ilişkilerin ağırlık taşıdığı limited şirketlerde ortaklar arasındaki güven ilişkisinin önem taşıması ve bu ilişkinin zedelenmesi halinde çalışma isteğinin ortadan kalması nedeniyle şirketin kuruluş amacını gerçekleştirmesinin mümkün olmaması nedeniyle tasfiye yoluna gidilmesinin bir çözüm olabileceğini, üçüncü kişi tarafından 173.000,00 TL ana para ve işleyecek ferileri yönünden şirketin kira gelirinin haczedildiğini, bu miktar paranın 32 aylık kira gelirine tekabül ettiğini, şirketin mevcut dolum tesisleri, iki adet pomba, arıtma filtrasyon, kompresör, dış yıkama makinesi, dört kapılı dolum makinesi gibi taşınır ve taşınmaz mal varlıklarının bulunduğu bildirilmiştir.
Tüm dosya kapsamı, toplanan deliller, ticaret sicil kayıt örnekleri, kayyum tarafından sunulan dilekçeler, vergi denetim raporları örnekleri, tanık beyanları, İzmir 4 Asliye Ticaret Mahkemesi ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk mahkemesinin ilam örnekleri, dosya kapsamına uygun, hükme ve denetime elverişli nitelikteki bilirkişi rapor ve ek raporlarında yapılan tespit ve değerlendirmeler birlikte değerlendirildiğinde; davalı şirketin 23/05/2007 tarihinde tescil edilerek dört ortaklı olarak kurulduğu, dava tarihi itibariyle ortaklarının davacı ile dava dışı ortak …’ın olduğu, davacının %30, dava dışı ortağın ise %70 pay sahibi oldukları, dava dışı ortak …’ın şirketin kurucu ortağı olup, davacının 29/06/2012 tarihinde şirket ortağı olduğu, davacının öğrenci olması nedeniyle şirketin işleyişine bir katkısının bulunmadığı, şirketi münferiden temsil ve ilzama yetkili dava dışı ortağın 29/03/2013 tarihli olağanüstü genel kurul kararı ile on yıl süre ile şirket temsilcisi seçildiği, davacı ve dava dışı ortak arasında davacı ortağın şirkete katılımından kısa bir süre sonra kayıt dışı satış ve tahsilatlar nedeniyle anlaşmazlıkların baş gösterdiği, davacının babasının şirketin yönetimi konusunda yetkilendirilmesine rağmen dava dışı ortak tarafından yetkisine son verildiği, davacıların dava dışı ortak ile anlaşma sağlama ve usulsüz işlemlere son verilmesi konusundaki çabalarına dava dışı ortağın olumlu cevap vermediği, vergi dairesine yapılan ihbar sonucunda davalı şirket hakkında düzenlenen ve dosyada örnekleri bulunan vergi inceleme raporlarının düzenlenerek davalı şirkete vergi cezaları tahakkuk ettirildiği, taraflar arasındaki anlaşmazlık halinin çözülememesi üzerine davacının İzmir 1 Asliye Ticaret Mahkemesinin …/… esas sayılı dosyasında; genel kurul kararının iptali, ortak …’ın ortaklıktan çıkarılması ve şirket müdürlüğünden azli, İzmir 4 ATM’nin …/… esas sayılı dosyasında ise; ortak …’ın şirketi zarara uğrattığı iddiası ile tazminat istemli davaların açıldığı, birleştirilen davaların yapılan yargılaması sonunda İzmir 1 Asliye Ticaret Mahkemesinin 21/06/2018 tarihli kararı ile; genel kurul kararı iptali isteminin reddine, ortak …’ın ortaklıktan çıkarılması talebinin aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine, şirket müdürlüğünden azline ve 77.536,95 TL tazminatın tahsiline karar verildiği, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi tarafından kararın kaldırılmasına ve yeniden hüküm kurulmasına karar verilerek 24/06/2019 tarihli kararla genel kurul kararı iptali isteminin reddine, ortak …’ın ortaklıktan çıkarılması isteminin aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine, şirket müdürlüğünden azline ve 77.536,95 TL tazminatın tahsiline karar verildiği, Yargıtay 11.Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 07/11/2019 tarihli temyiz isteminin reddine ilişkin kararı sonrasında 02/01/2020 tarihinde kararın kesinleştiği, gerek ilk derece mahkemesi gerekse İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi ilamının gerekçelerinde de açıklandığı üzere dava dışı ortak ve şirketi münferiden yetkili …’ın vergi inceleme raporlarına ve birleştirilen sorumluluk davasına konu şirket adına sattıkları damacana sulardan tahsil edilen ve 2013 yılı ticari defterlerine intikal ettirilmeyen hasılat ve kazanç toplamının 154.612,58 TL, 2012 yılı için ise 59.546,95 TL olduğu, bunun yanında şirket hesabından 5.490,00 TL çekip şirkete iade etmediği, toplamdaki şirket zararının 219.649,23 TL olmasına rağmen davacının 77.536,95 TL tazminatın tahsilini talep etmesi nedeniyle bu miktardaki tazminatın dava dışı ortaktan tahsiline karar verildiği, ilk derece mahkemesinin kesinleşen gerekçeli kararında açıklandığı üzere, dava dışı yetkili ortağın, müşterek imza kuralına uymadan yetkisiz çek keşide ettiği, ticari defterlere kaydı gereken hesap ve işlemleri yapmadığı, vergi suçu işlediği, iş yerinde gayri resmi el defteri tuttuğu, sorumluluk davasına konu olan ve şirketi zarara uğratan işlemleri yaptığı, bu eylemlerinin şirket müdürlüğünden azlini gerektiren haklı sebepler olarak kabul edildiği, dava dışı ortağın şirket müdürlüğünden azline karar verilmesinden sonra şirketin yönetimsiz kaldığı, faaliyetlerini sürdüremez hale geldiği, iki ortak arasındaki anlaşmazlık nedeniyle genel kurul toplantılarının yasal düzenlemelere rağmen yapılmadığı gibi şirket yönetiminin dahi oluşturulmadığı, iki ortak arasındaki anlaşmazlığın davacı ortağın şirkete katılımından kısa bir süre sonra başlayıp dava ve karar tarihi itibariyle devam ettiği, anlaşmazlığın tüm dosya kapsamı ile kaynağının dava dışı ortağın özen ve sadakat yükümlülüğüne ve kanuna aykırı iş ve işlemleri olduğu, davacı tarafın bu konuda çözüm arayışına girmesine rağmen dava dışı ortağın hiçbir çözüme yanaşmadığı, dava dışı ortağın bu anlayışla ve yine önceki kanun, özen ve sadakat yükümlülüğüne aykırı bir biçimde şirkete ait tek işletmeyi bütünüyle davacı ortağın ve ilgili kurumların denetiminden yoksun bırakacak şekilde uzun bir süre ve şüphe uyandıran şekilde bir kira bedeli ile davacı ortak ile anlaşmadan ve bu konuda bir karar almadan ticari teamüllere aykırı olarak üçüncü kişiye kiraladığı, kiralamanın aynı zamanda vergi mevzuatına da aykırı olduğu, kira bedelinin elden ve kendi adresinde ödenmesi koşulunun kira bedelinin gerçekliğini tartışılır hale getirip davacı tarafça aylık bedelin 14.000,00 TL olarak iddia edildiği, bu kiralama ile birlikte şirketin faaliyetinin bütünüyle sona erdiği, üçüncü kişi tarafından kira bedelinin haczedildiği, haciz miktarına göre davacının çok uzun bir süre kar payı almasının mümkün olmadığı gibi dava dışı ortağın sorumluluk davasına konu olan usulsüz iş ve kayıt dışı işlemleri nedeni ile hiç kar payı almadığı, dava dışı ortağın şirkete ait iş yerinin kiralanması dahil sorumluluk davasına konu iş ve işlemlerinin sürekliliği, davacı tarafın talep etmesine rağmen davacı tarafla anlaşıp sorunları çözme niyetinin bulunmaması karşısında ve taraflar arasında bu işlemler nedeniyle oluşan güvensizliğin ortadan kaldırılmasının mümkün bulunmadığı, şirketin buna bağlı olarak faaliyetini sürdürmesinin ve amacını gerçekleştirmesine ilişkin hal ve şartların ortadan kalktığı, uzunca bir süre kiralanan ve faaliyeti bulunmayacak bu kiralamadan elde edeceği geliri dahi haczedilen, genel kurul toplantıları yapılamayan, uzun yıllar kar dağıtılmayan, yönetimsiz kalmış, hakim ortağın yapılan satışlardan kiralama yöntemine kadar vergi kaçırma amacını güden işlemlere araç edilen şirketin fesih ve tasfiyesi konusunda yasal koşulların oluştuğu, şirketin feshedilmemesi halinde geçmişte yaşanan gelişmelere göre gelecekte de tek ortaklı veya bir başka ortakla yoluna devam etmesi halinde bugün var olan sorunların muhtemelen artarak devam edeceği, davacının veya davalının şirket ortaklığından çıkarılması suretiyle çözüm bulunmasının veya bir başka çözüm yoluna gidilmesinin dosya kapsamına uygun olmadığı anlaşılmakla davalı şirketin fesih ve tasfiyesine,şirketin yönetimsiz kalması nedeniyle mahkememizce atanan yönetim kayyımının, kararın kesinleşmesine kadar görevinin devamına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerektirici nedenlerle:
1-Dava dışı ortak …’ın ortaklıktan çıkarılması talepli davanın, aktif husumet ve davalı taraf sıfatı yokluğu nedeni ile REDDİNE,
2-Şirketin feshi ve tasfiyesi talepli davanın kabulü ile;
İzmir Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün Merkez … sicil nosunda kayıtlı … Gıda Turizm Nakliyecilik Sanayi Ve Ticaret Limited Şirketi’nin TTK’nun 636 (3) maddesi hükmü uyarınca haklı sebeple fesih ve tasfiyesine,
Tasfiye işlemlerini başlatıp sonuçlandırmak üzere bilirkişi listesinde yer alan mali müşavir …’ın TTK’nun 643. maddesinin yollaması ile 536 (3) maddesi uyarınca tasfiye memuru olarak atanmasına,
Şirketin mali durumu dikkate alınarak ve yapılacak işin kapsamı ve niteliğine göre gerektiği takdirde ileride arttırılıp eksiltmek kaydıyla tasfiye süreci devam ettiği sürece tasfiye memuruna toplam 15.000,00-TL ücret takdirine,
Tasfiye memuru ücretinin ileride şirketten tahsil edilmek üzere şimdilik davacı tarafça karşılanmasına,
Tasfiye masrafları olarak 3.000,00-TL’nin ileride şirketten tahsil edilmek üzere şimdilik davacı tarafça karşılanmasına,
Şirketin feshi ve tasfiyesine ilişkin Mahkememiz kararının kesinleşmesi ile davacı tarafça tasfiye memuru ücreti ve tasfiye masraflarının yatırılmasından sonra tasfiye memuruna kararın ve görevinin tebliğine,
Kararın kesinleşmesi halinde tescil ve ilanına,
Tescil ve ilan masraflarının ileride şirketten tahsil edilmek üzere şimdilik davacı tarafça karşılanmasına,
3-Mahkememizce atanan yönetim kayyımının görevinin kararın kesinleşmesine kadar devamına,
4-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70TL harçtan peşin yatırılan 54,40-TL harçtan indirilmesi ile geriye kalan 26,30-TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
5-Davacı yararına takdir edilen 5.100,00-TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafça yapılan 54,40 TL başvurma harcı, 54,40 TL peşin harç, 77,00 TL on dokuz adet elektronik tebligat gideri, 171,00 TL dokuz adet tebligat gideri, 0,50 TL bir adet kep reddiyatı, 71,00 TL müzekkere posta gideri, 22.000,00 TL kayyım ücreti ve 1.800,00 TL bilirkişi ücretinden oluşan toplam 24.228,3‬0 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalı tarafça yatırılan gider avansından harcama yapılmadığı ve davalı tarafın başkaca harcama yapmadığı göz önünde tutularak bu konuda hüküm kurulmasına yer olmadığına,
8-Taraflarca peşin olarak yatırılan gider avansından artan gider avansının HMK’nun 333. maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Davacı vekili ile davalı şirket yönetim kayyımının yüzüne karşı, HMK’nun 343. ve 345. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde Mahkememize veya Mahkememize gönderilmek üzere başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesi’ne verilecek bir dilekçe ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yasa yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 27/04/2022

Başkan …
e-imza

Üye …
e-imza

Üye …
e-imza

Katip …
e-imza