Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/478 E. 2021/1195 K. 29.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/478
KARAR NO : 2021/1195

DAVA : Menfi Tespit ( Taşınmaz Satış Sözleşmesi Uyarınca Teminat Amaçlı Olarak Verildiği İddia Edilen Kambiyo Senedinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 18/09/2020

KARAR TARİHİ : 29/12/2021

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Taşınmaz Satış Sözleşmesi Uyarınca Teminat Amaçlı Olarak Verildiği İddia Edilen Kambiyo Senedinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacı müvekkili ile davalı arasındaki hukuki ilişikinin temelinin İzmir ili … İlçesi … Köyü … Mevkinde yer alan taşınmazın satışına ilişkin 28.10.2014 tarihli takas ve nakit karşılığı gayrimenkul satış sözleşmesi olduğunu, bu sözleşme ile müvekkilinin taşınmazını 5.500.000,00 TL bedelle davalıya satmak üzere anlaştıklarını, bedelin 1.230.000,00 TL ‘ sinin davalıya ait 3 adet taşınmazın davacıya devredilerek ödeneceğinin, kalan bölümünün tapu devri sırasında ödeneceğinin kararlaştırıldığını, sözleşmenin yapıldığı sırada taşınmazın Torbalı … Asliye Hukuk Mahkemesinin …/… esas ve …/… karar sayılı dosyasında tedbiri bulunması nedeniyle tapu devri ve satışı yapılamadığını, yargılamanın müvekkili lehine sonuçlandığını, temyiz aşaması bittikten sonra tapu devrinin amaçlandığını, sözleşmenin 5.maddesinde müvekkilinin taşınmazlarına, davalının tedbir olarak haciz koydurabileceğinin kararlaştırıldığını, bu amaçla davaya konu senedin düzenlenip, vadesinin de sözleşme tarihi olan 28.10.2014 tarihi olarak belirlendiğini, sözleme maddesinden senedin bedelsiz bir teminat senedi olduğunun açıkça anlaşıldığını, davalı ile avukatı … arasında imzalanan 14.11.2014 tarihli avukatlık ücret sözleşmesinin 8. maddesinin de davaya konu senedin bedelsiz olduğunun en önemli kanıtlarından biri olduğunu, Avukat …’in davalının sadece İzmir … İcra Müdürlüğünün …/… esas sayılı dosyasında vekilliğini yapmış olup icra dosyası açılmadan 11 gün önce 14.11.2014 tarihinde yapılan avukatlık ücret sözleşmesinin 8 maddesinde toplam asıl alacağın 1.200.000,00-TL kısmı hariç olmak üzere geri kalan tüm meblağ için karşı taraf için sulh ve ibra sözleşmesi yapma iznini şimdiden verdiğine ilişkin açıklama bulunduğunu, bu sözleşme ile davalının davaya konu senet için asıl alacağının 1.200.000 TL olarak açık ve net olarak kabul ettiğini ve takip açılmadan 1.200.000 TL bedel üzerinde karşı tarafın ibra edilmesi hususunda avukatına talimat verdiğini, bu durumun alacağın bedelsiz olduğunun temel göstergelerinden biri olduğunu, ayrıca davalının sözleşme ile üstlendiği edimleri yerine getirmediğini, buna bağlı olarak 1.200.000 TL alacağı olduğu ibaresinin de gerçeği yansıtmadığını, davalının taahhüt ettiği taşınmazlardan İzmir ili … ilçesi … mevkii … ada … parsel sayılı taşınmazdaki dubleks konutun davalının avukatı … adına tescilinin yapıldığını ve ekli protokolun müvekkile imzalatıldığını, … ili … ilçesi, … köyü, … ada … parsel sayılı taşınmazda yer alan … Blok … Kat … nolu meskenin ise davacı müvekkilinin eşi … adına tapuda tescil ettirildiğini, sözleşmede devri kararlaştırılan ve Kemalpaşa’da bulunan taşınmazın ise davalı tarafından davacıya devredilmediğini, buna göre sözleşme gereği devri gerçekleşen gayrimenkullerin toplam bedelinin 810.000-TL olduğunu, mahkeme kararının Yargıtay tarafından bozulmasından sonra müvekkili adına olan tapu kaydının iptaline karar verilip kararın 21.11.2016 tarihinde kesinleşmesi ile birlikte taşınmazın müvekkilinin aktifinden çıktığını, bu nedenle taraflar arasındaki sözleşmenin fiilen ve hukuken ifası imkansız hale geldiğini, müvekkilinin davalı ile irtibata geçerek sözleşmeyi fiilen yerine getiremeyeceğini davalıya ilettiğini ve eski hale iadesi için almış olduğu Güzelbahçe ve Menemen ilçelerindeki taşınmazların bedelini iade edebileceğini, davalının da İzmir … İcra Müdürlüğünün …/… esas sayılı dosyasına konu edilen takibin iptalini sağlamasını talep ettiğini, davalının müvekkilini oyalayıp icra işlemlerini hızlandırdığını, senedin üzerinde yer alan malen kaydına rağmen müvekkili ile davalı arasında 5.000.000 TL lik bir mal alışverişinden kaynaklı herhangi bir işlem olmadığını, geçersiz protokol ve ek protokol gereğince bedelsiz teminat senedi olarak düzenlenen davaya ve icra takibine konu senet ile ilgili müvekkilinin davalıya borçlu olmadığını bildirmiş, icra takibine konu senedin 4.190.000 TL lik kısmının bedelsiz olduğunun tespiti ile 4.190.000 TL ve ferrileri oranında davacının, davalıya borcunun olmadığının tespitine ve davaya konu icra dosyasının 4.190.000,00 TL ve ferrileri yönünden iptaline, davalının davaya konu alacağın %20’sindan aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatı ile sorumlu tutulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı vekili cevap dilekçesinde; takibe konu senedin 28.10.2014 tarihli Gayrimenkul Alım Satım ve Takas başlıklı sözleşmeyle hiçbir ilgisinin bulunmadığını, senet metninden anlaşılacağı üzere senedin çok daha önce düzenlendiğini, kayıtsız şartsız bir borç ilişkinin ikrarı niteliğinde olan senedin düzenlenmesinden sonra bir başka hukuki ilişki nedeniyle düzenlenen 28.10.2014 tarihli sözleşmede bu senetten hiçbir suretle değinilmediğini, tanık dinlenmesine muvafakatlarının bulunmadığını, bir süre öncesinde müvekkili ile vekâlet ilişkisi bulunan Avukat …’in aynı zamanda davacının avukatı olup bu yönüyle müvekkilini aldatıcı her türlü eylem ve işlemleri kasıtlı olarak yapabilme imkânı olduğunu, açık muvafakat dahi olsa bir avukatın, aralarında husumet bulunan tarafların aynı anda vekilliğini yapmasının ahlaken etik olmayıp, ayrıca bu husus disiplin cezasını da gerektirdiğini, avukatlık sözleşmesinin davacının eline geçmesinin avukatın sır saklama yükümlülüğünü ihlal ettiği sonucunu doğurduğunu, ayrıca avukatlık ilişkisinin içeriğinden senedin teminat amacıyla düzenlendiği anlamını çıkarmanın hukuken mümkün olmadığını, senedin sözleşmeden önce başka bir ilişkiye istinaden düzenlenmiş olması nedeniyle 28.10.2014 tarihli sözleşmenin teminatı amacıyla düzenlendiği iddiasınun kabul edilemeyeceğini, davacı tarafın senedin teminat olarak alındığı iddiasında bulunmakla senet metnini bir bakıma talil ettiğini, bu nedenle iddiasını yazılı belge ile ispat etmesi hukuki zorunluluk olduğunu, icra takibinin açılmasının üzerinden yaklaşık 7 yıl geçmiş olup, davacı tarafın bu zamana kadar hiçbir suretle dile getirdiği, iddialarını gündeme getirmediğini, icra dosyasında taşınmazların satışı aşamasına gelindikten sonra, davanın kötü niyetli olarak satış işlemlerini sürüncemede bırakmak için açıldığını, 5.000.000 TL gibi yüksek meblağlı bir senedin, 28.10.2014 tarihli satış sözleşmesinde yer almamasının, unutulmuş olabileceğinin düşünülmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu bildirmiş davanın reddine, davacının alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatı ile sorumlu tutulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Dava; icra takibinin dayanağını oluşturan davaya konu kambiyo senedi niteliğindeki bononun taşınmaz satış sözleşmesinin teminatı olarak verilip sözleşmenin ifasının imkansız hale gelmesi nedeniyle sözleşme bedeli çerçevesinde devredilen iki taşınmaz bedeli dışında kalan alacak bölümü yönünden keşideci davacının, bononun lehtarı davalıya borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Davaya konu, İzmir … İcra Müdürlüğü’nün …/… sayılı dosyasında; davalı, 25.11.2014 tarihinde, senedin keşidecisi davacı hakkında takibe konu bono nedeniyle kambiyo senetlerine özgü takip yolu ile icra takibi yapmış, ödeme emrinin 26.11.2014 tarihinde tebliğinden sonra takip kesinleşmiştir. Haciz ve satış işlemleri devam eden takip dosyası halen derdesttir.
İcra takibine ve davaya konu; 15/10/2014 tanzim, 28/10/2014 ödeme tarihli ve 5.000.000,00 TL bedelli bono niteliğindeki senedin, keşidecisi davacı, lehtarı davalıdır.
Taraflar arasında düzenlenen varlığı ve içeriği uyuşmazlık konusu olmayan 28.10.2014 tarihli takas ve nakit karşılığı gayrimenkul satış sözleşmesinde; tapu kayıt bilgileri gösterilen ve Torbalı … Asliye Hukuk Mahkemesinin …/… esas ve …/… karar sayılı dosyasında yargılama süreci devam eden ve davacı adına kayıtlı fabrika binası ve arsası nitelikli taşınmazın 5.500.000,00 TL bedelle davacı tarafından davalıya satılıp devredileceği, taşınmaz bedeli olarak davalı tarafın mülkiyetinde olan Güzelbahçe, Kemalpaşa ve Menemen’de bulunan 3 adet taşınmazın toplam 1.230.000,00 TL bedel karşılığı sayılarak davacıya devredileceği, bu miktar dışında kalan 4.270.000,00 TL’nin nakit olarak davalı tarafından davacıya ödeneceği kararlaştırılmıştır.
31.10.2014 tarihli ek protokolün varlığı ve içeriği de taraflar arasında çekişmesiz olup, ek protokolde; davacının rızası ile davalının sözleşmede kararlaştırılan davalıya ait Güzelbahçe ilçesindeki taşınmazın Avukat …’e davacının rızası ile devredildiği, bedelinin davacı tarafından tahsil edildiğinin kabul edildiği, davalının da edimini yerine getirdiğini kabul ettiği kararlaştırılmıştır.
Sözleşmeye konu Torbalı ilçesi … ada … parsel sayılı, idari binalı fabrika binası ve arsası nitelikli taşınmazın 04.07.2006 tarihinde davacı tarafından satın alındığı, sözleşmenin yapıldığı tarihte davacı adına kayıtlı olduğu, Torbalı … Asliye Hukuk Mahkemesinin …/… esas sayılı dosyasında dava dışı … adlı kişi tarafından tapu iptal ve tescil istemiyle 11.10.2012 tarihinde dava açıldığı, yargılama sonunda; önce davanın reddine karar verilip ardından Yargıtay tarafından kararın bozulması üzerine yeniden yapılan yargılama sonunda 21.11.2016 tarihinde kesinleşen kararla, davacı adına olan tapu kaydının iptali ile … adına tesciline karar verildiği görülmüştür.
Davaya konu sözleşmede, davacı tarafından davalıya devri kararlaştırılan 3 adet taşınmaz için ilgili tapu müdürlüklerine yazılan müzekkerelere verilen cevaplarda, Menemen İlçesinde yer alan 10 nolu bağımsız bölümün
… adına kayıtlı iken …’a bu kişi tarafından da 24.02.2015 tarihinde davacının eşi …’a devredildiği, Güzelbahçe ilçesinde … ada … parsel sayılı taşınmazda yer alan 8 nolu bağımsız bölümün 31.03.2014 tarihinden itibaren davalı adına kayıtlı iken 30/10/2014 tarihinde …’e satıldığı, Kemalpaşa ilçesi … ada … parsel sayılı taşınmazda davalı adına rastlanmadığı bildirilmiştir.
Davacı, davaya konu bono nedeniyle resmi belgede sahtecilik ve bedelsiz senedi kullanma iddiası ile davalı hakkında İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’na yaptığı şikayet sonrasında, …/… soruşturma sayılı dosyada 28.05.2021 tarihli karar ile ihtilafın hukuki mahiyette olduğu gerekçesi ile kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiş, davacının yaptığı itirazın Sulh Ceza Hakimliği tarafından 19.11.2020 tarihli kararla reddedilmesi ile kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karar kesinleşmiştir.
Davaya konu bonodaki imzanın davacıya ait olup, bonodaki imza ve yazılar ile bononun kıymetli evrak niteliği taraflar arasında çekişmesizdir. Davacı taraf, bononun 28.10.2014 tarihli sözleşmenin teminatı olduğu, kayıtsız ve şartsız para borcu ikrarını içeren kambiyo senedi niteliğinin bulunmadığı, sözleşmenin ifa edilmesinin imkansız hale gelmiş olması ve malen kaydı içermesi nedeniyle taraflar arasında bir mal alış verişi bulunmamasına bağlı olarak bedelsiz kaldığı iddiasındadır.
Buna karşılık davalı taraf, bononun sözleşme ile bir ilgisinin bulunmadığı, sözleşmeden çok daha önce bir başka hukuki ilişki nedeniyle düzenlendiği iddiasında bulunmuştur.
Uyuşmazlık, davaya ve takibe konu bononun, kayıtsız ve şartsız para borcu ikrarını içeren kambiyo senedi niteliğinde olup olmadığı, davacı tarafın iddiası gibi taraflar arasında düzenlenen 28.10.2014 tarihli takas ve nakit karşılığı gayrimenkul satış sözleşmesinin teminatı olarak verilip verilmediği, sözleşmenin ifasının imkansız hale gelmesine bağlı olarak bedelsiz kalıp kalmadığı ve malen kaydı nedeniyle taraflar arasında bir mal alış verişi bulunmadığı iddiasına bağlı olarak bedelsiz kalıp kalmadığı, davalının Avukat … ile yaptığı avukatlık ücret sözleşmesinin yazılı delil başlangıcı sayılıp sayılamayacağı ve buna bağlı olarak davacının iddiasını tanık dahil her türlü delil ile ispat edip edemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Taraflar tacir değildir. Davacı tarafa göre; davaya konu bono nedeniyle taraflar arasındaki hukuki temel ilişki, gayrimenkul satış sözleşmesi olup, davalı tarafın inkarı nedeniyle yalnız kambiyo senedi niteliğindeki bonodur. Sözleşmede davaya konu bononun davacı tarafından düzenlenerek davalıya teslim edileceğine veya edildiğine ilişkin hiç bir hüküm yoktur. Davalı tarafın inkarı ve bononun bir başka hukuki ilişki nedeniyle sözleşmeden önce verildiği iddiası karşısında; davacı taraf, bononun sözleşme ile ilişkili olarak verildiğini kanıtlayamadığından tarafların tacir olmamasına bağlı olarak ve bononun TTK’da düzenlenmiş olması nedeniyle davanın mutlak ticari dava niteliği göz önünde tutularak; mahkememizin uyuşmazlığı çözmekle görevli olduğu kabul edilip görevsizlik kararı verilmemiş, uyuşmazlık usul ve esas yönünden çözülmüştür.
Davacı tarafça bononun sözleşme nedeniyle teminat senedi olarak verildiği ve bu iddianın ispatlanması için davalının, önceki vekili olan Avukat … ile yaptığı 14.11.2014 tarihli avukatlık ücret sözleşmesinin, yazılı delil başlangıcı olduğu iddia edilmiş ise de; davacı tarafça, davaya konu bononun, gerek sözleşme nedeni ile gerekse teminat senedi olarak düzenlendiğine ilişkin yeterli, gerekli ve kanaat uyandıracak nitelikte hiçbir delilin sunulamadığı, bono üzerinde sözleşme nedeniyle ve teminat senedi olarak verildiğine dair hiçbir kaydın bulunmadığı gibi, sözleşme hükümleri içinde senedin verildiğine dair hiçbir açıklamaya ve kayda yer verilmediği, sözleşme kapsamında davacının eşi ile Avukat …’e devredilen taşınmazların devir işlemleri ile avukatlık ücret sözleşmesinin, bononun, sözleşme gereğince verildiğini kanıtlar nitelikte deliller olmadığı birlikte değerlendirildiğinde; bononun sözleşme nedeniyle verildiğine dair davacı iddiasının kanıtlanamadığı kabul edilmiş ve davaya konu bononun davalı taraf iddiasına göre bir başka hukuki ilişkiye bağlı olarak kayıtsız ve şartsız para borcu ikrarını içeren nitelikte, kıymetli evrak niteliğine göre uyuşmazlık çözülmüştür.
Davacı taraf avukatlık asgari ücret sözleşmesinin, yazılı delil başlangıcı olduğunu iddia etmiş ise de, yazılı delil başlangıcının; iddia konusu hukuki işlemin, tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş bilgi belge olması gerektiği, buna göre bir belgenin yazılı delil başlangıcı kabul edilebilmesi için yazılı belge bulunması, belgenin aleyhine ileri sürülen şahıs tarafından verilmiş olması yanında hukuki işlemin varlığına da delalet etmesinin gerektiği göz önünde tutularak; somut olayda avukatlık ücret sözleşmesinin davalı ile vekili arasındaki avukatlık hizmeti karşılığı ödenecek hizmet bedeline ilişkin olup, bu sözleşmede davalının takip ve tahsil yetkisi verdiği bonoya dayalı alacağın 1.200.000,00 TL lik bölümü hariç olmak üzere geri kalan meblağ için karşı tarafla sulh ve ibra sözleşmesi yapma izni vermiş olmasının davacı tarafın, senedin sözleşme nedeniyle ve teminat senedi olarak verildiğine dair dava sebebi iddiası karşısında, davalının senede bağlı gerçek alacağının 1.200.000,00 TL olduğuna ve senedin sözleşme nedeniyle teminat senedi olarak verildiğine dair yazılı delil başlangıcı oluşturacak nitelikte ve içerikte bir belge olmadığı kabul edilmiş, buna bağlı olarak tanık dinlenmesi ve diğer yazılı olmayan delillerin toplanması yoluna gidilmemiştir.
Davacı taraf, senetteki malen kaydı nedeniyle taraflar arasında bir alış veriş bulunmadığı, bu nedenle senedin bedelsiz olduğu iddiasında bulunmuştur. Davacı tarafın, bu iddiası senedin taşınmaz alım satımı nedeniyle verildiği iddiasına aykırı olduğu gibi, senetteki malen kaydının senedin kambiyo senedi niteliğini etkilemediği, kambiyo senetlerinin soyutluluğu ilkesi ile tedavül kabiliyetlerinin temel ilişkiden bağımsız bir sonuç doğurduğu, senedin devri ile birlikte mücerretlik ilkesinin ortaya çıkıp senedin yaratılması nedeni olan sebebin donduğu ve senedin tedavül ettiği sürece bu sebepten bağımsız olduğu, malen kaydına bağlı olarak senedin düzenlenmesini gerektirir bedelin karşılığı malın keşideciye verilmediği iddiasının keşideci tarafından yazılı delillerle ispatlanması gerektiği birlikte değerlendirildiğinde; somut olayda, dava dilekçesinde malın verilmediği iddiasının soyut olarak dile getirilip bu iddiaya ilişkin olarak davacı tarafça hiçbir yazılı delil bildirilmediği ve sunulmadığı göz önünde tutularak; davacı tarafın, bu yöndeki iddiası da kanıtlanamamıştır.
Tüm dosya kapsamı, taraflarca sunulan ve toplanan deliller, davaya konu ve dava ile ilgili icra ve dava dosyaları örnekleri, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından verilen ve kesinleşen kovuşturmaya yer olmadığına dair karar örneği ile; davalı tarafın, davaya konu İzmir … İcra Müdürlüğü’nün …/… sayılı dosyasında dava konusu kıymetli evrak niteliğindeki beş milyon TL bedelli bonoya dayalı olarak alacağının tahsili amacıyla davalı hakkında kambiyo senetlerine özgü yolla takip yaptığı, takibin kesinleştiği, bononun, taraflar arasında varlığı ve içeriği uyuşmazlık konusu olmayan 28.10.2014 tarihli gayrimenkul satış sözleşmesinin teminatı olarak verildiğinin iddia edilmesine rağmen yukarıda açıklanan nedenler ile bu iddiayı kanıtlar yazılı bir delil sunulamadığı, davalının önceki vekili ile yaptığı avukatlık ücret sözleşmesinin yazılı delil başlangıcı olduğu iddia edilmiş ise de, gerekçeleri ayrıntılı olarak yukarıda açıklandığı üzere sözleşmenin yazılı delil başlangıcı niteliği ve içeriğinin bulunmadığı, buna bağlı olarak tanık ve diğer deliller ile iddianın ispatlanmasının mümkün olmadığı, bonodaki malen kaydı ve taraflar arasında alışveriş yapılmamış olması nedeniyle bononun bedelsiz olduğu iddiasının da yukarı ayrıntıları açıklanan gerekçeler ile haklı olmadığı, bu yöndeki iddianın, asıl iddia ile çelişkili olduğu gibi, bu iddiaya ilişkin hiçbir delilin sunulmadığı ve bildirilmediği, bononun sözleşme ile bağlılığının kanıtlamaması karşısında sözleşme gereği taşınmazların bir bölümünün devredilmiş olmasının davayı kanıtlamaya yeter nitelikte deliller olmadığı, birlikte değerlendirildiğinde; kanıtlanamayan davanın ve buna bağlı olarak davacı tarafın kötü niyet tazminatı isteminin reddine, mahkememizce icra veznesine gelecek paranın alacaklıya ödenmemesi konusunda verilen ihtiyati tedbir kararının infaz edilmemesi nedeniyle icra takibinin durdurulmadığı göz önünde tutularak, davalı tarafın, yasal koşulları oluşmayan kötü niyet tazminatı isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Gerektirici Nedenlerle:
1-Davanın REDDİNE;
2-Davacı ve davalı tarafın kötü niyet tazminatı isteminin REDDİNE,
3-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30-TL harcın peşin alınan 71.554,73-TL harçtan indirilmesi ile geriye kalan 71.495,43-TL harcın isteği halinde davacı tarafa iadesine,
4-Davalı yararına A.A.Ü.T.’nin 13 (1) maddesi uyarınca takdir edilen 130.525,00-TL nispi vekalet ücretinin davacı taraftan alınarak, davalı tarafa verilmesine,
5-Davacı tarafça yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı tarafından yatırılan gider avansından harcama yapılmadığı dikkate alınarak bu konuda hüküm kurulmasına yer olmadığına,
7- 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A (14) maddesi uyarınca 1.320,00-TL arabuluculuk ücretinden oluşan yargılama giderinin davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
8-Taraflarca peşin olarak yatırılan gider avansından arta kalanın HMK 333 maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı HMK’nun 343. ve 345. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde Mahkememize veya Mahkememize gönderilmek üzere başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesi’ne verilecek bir dilekçe ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yasa yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 29/12/2021

Başkan …
E-imza

Üye …
E-imza

Üye …
E-imza

Katip …
E-imza