Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/469 E. 2021/667 K. 16.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/469
KARAR NO : 2021/667

DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 15/09/2020
KARAR TARİHİ: 16/09/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili olduğu şahıs firması … …’ın … Elektronik’in kamera ve güvenlik satış ve hizmeti sağlayan bir firma olduğunu, müvekkili ile davalı … ….A.Ş’nin bağlı şirketi olan … A.Ş. Arasında 15.01.2014 tarihinde “…’ın …, … ve …’ta bulunan grup fabrika sahalarına kamera, güvenlik sistemi satışı, montajı ve izleme hizmetine ilişkin olarak bir sözleşme imzalandığını, ve taraflar arasında ticari iş ve hizmet ilişkisi kurulduğunu, davalı taraf sözleşmenin 6. Maddesi uyarınca kesilen faturaya kesim tarihinden itibaren 60 gün sonra banka havalesi ile ödeme yapma taahhüdünde bulunduğu, ödemelerin büyük olması nedeniyle tahsilatın aylık taksitler halinde yapılmasının kararlaştırıldığını, müvekkilinin üzerine düşen tüm görevleri yaptığını, davalı şirketin bir süre sonra borcunu ödememeye başladığını, davalı şirketin 32,33,34,35 ve 36. Aylara ait taksitleri her ay için 2.750 USD olarak düzenlemesi tarihindeki kur üzerinden toplamda 5 aylık taksit bedeli olan 80.458,13 TL +KDV olmak üzere genel toplamı 94.950,59-TL tutarındaki karşılığını müvekkiline ödenemediğini, bunun üzerine takip başlatıldığını, davalının takibe ilişkin kesilmiş bir fatura olduğunu, yapılan sözleşme doğrultusunda ilk taksidin tahsil edildiğini, takibe konu edilen faturadaki 32-36 arası taksitlerin davalı tarafça ödenmediğini, kaldı ki davalı borçlunun icra dosyasına fatura konusu mal satışına ilişkin bir itirazda değil kendilerine bu hizmetin sağlanmadığı şeklinde bir itirazda bulunduğunu, dosya ekindeki telefon konuşmalarının delil olduğunu, fatura içeriğine de itiraz edilmediğini beyan ederek davanın kabulüne haksız ve dayanıksız itirazın iptaline, takibin devamına ve %20’den aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının tüm savunmalarının mesnetsiz olduğunu, aradaki sözleşmenin 2.maddesinin ” …’ın …, … ve …’ta bulunan grup fabrika sahalarına 32 şer adet kamera ve uzak erişim ile … Elektrik’e ait İzmir merkez binadan 7/24 saat esasına göre sistemin izlenmesi, kurulması ve sistemin çalışır durumda teslim edilmesi işlerini kapsadığını, 15/01/2014 tarihinde imza edilen sözleşme ile sistemin kurulum ve devreye alımı için 30 iş günlük bir süre öngörüldüğünü, diğer bir deyişle Mart 2014 tarihinde devreye alımın tamamlanması ve hizmetinin başlayacağının hükme bağlandığını, bu tarihten itibaren 36 ay boyunca bu hizmetin temin edilmesinin kararlaştırıldığını, buradan hareketle sözleşmenin sona ereceği tarihin Mart 2017 olacağını, bu tarihten sonra izleme hizmetinin devamı ve sözleşmenin süresinin uzamasının da tarafların mutabakatına tabi tutulduğunu, … fabrikası için düzenlendiği son fatura tarihinde de 06.04.2017 olduğunu, yani Mart 2017 ayını kapsayan faturanın son fatura olduğunun anlaşıldığını, önceki iki fabrikada da durumun aynı olduğunu, … ve … fabrikalarında da son faturaların 36 ay sonra 01.03.2017 de kesildiğini, karşılığı ödenerek sözleşme ilişkisinin sona erdirildiğini, bu sözleşme kapsamında davacıya hiçbir borcun bulunmadığını, sözleşme dönemi içerisinde Mart 2017 tarihinde denk davacı tarafından düzenlenen tüm faturaların eksiksiz ödendiğini, sözleşmenin sona ermesinden 2 yıl 3 ay sonra düzenlenmiş olan faturaya atıf yapılmasının da mahkemeyi yanıltmaya ve aldatmaya yönelik bir durum olduğunu, faturanın sahte bir fatura olduğunu, faturanın “teslim alan” ve “teslim eden” bölümlerinin imzasız olduğunu, 19.06.2019 tarihinde davalı müvekkile fatura içeriğinde yazılı olan “CCTV Kamera Güvenlik Sistemi”ni irsaliyeli fatura olması nedeniyle teslim etmesi gerekirken böyle bir teslimin alınmamış olduğunu, düzenlenmiş olan bu faturanın hiçbir şekilde taraflarına iletilmediğini müvekkil aleyhine İzmir …Müdürlüğü nezdinde …/… Esas sayılı dosyasında “7 örnek ilamsız takiplerde ödeme emri” belgesi incelendiğinde bu belgenin 26.06.2019 tarihinde düzenlendiğini, yani davacının 19.06.2019 tarihinde düzenlediği faturayı 7 gün sonra 26.06.2019 tarihinde icra takibine konu ettiğini, faturanın hiçbir şekilde taraflarına tebliğ ve teslim edilmediğini, davacının iddiasının doğru olduğu varsayılsa bile davacının 8 günlük yasal itiraz süresini dahi beklemeden faturayı icra takibine konu ettiğini, buradan da davacının düzmece faturayla işi oldu bitti ye getirmeye çalıştığının görüleceğini, biran için iddianın doğru olduğu varsayılan bile davacının dayanak olarak gösterdiği 15.01.2014 tarihli sözleşmenin “ödeme” başlıklı 6.maddesinde “fatura kesim tarihinden 60 gün sonra banka havale ile ödeme yapılacaktır” hükmünün yer aldığını, buna göre 19.06.2019 tarihli faturanın ödeme vadesinin 18.08.2019 tarihinin olması gerektiğini, oysa davaya konu icra takibinin açıldığı tarihin 26.06.2019 olduğunu, yani ortada muaccel bir borç yokken vadesinden önce takip başlatıldığını, sözleşmenin ödeme başlıklı 6.maddesinde ” 36 ay sonunda izleme bedeli 1.620 $+KDV olacaktır “denildiğini, buna göre sözleşme kapsamında” mal+ montaj+ hizmet bileşenleri için aylık toplam 2.750 $+KDV öngörülmüşken esasen bunun 1.620$ kısmının izleme hizmeti karşılığı olduğu, kalan 1.130$ kısmının da mal ve montaj bedeli olduğunun açık olduğunu, bu durumda 1.130$*5=5.650$+KDV (fatura gösterildiği gibi 1$= 5.8515 TL kabul edilirse) 5.650* 5.8515=33.060,97 TL+KDV yani toplam 39.011,95 TL mal bedeli faturası düzenlenmesi gerekirken 94.940,59 TL’lik fatura düzenlenmesinin de doğru olmadığını, bu hesaplamanın hiçbir şekilde kabul edilmemesine rağmen tamamen davacının iddiaları delilleri ve beyanlarına dayanak yapıldığını, gizlice alınan ses kayıtlarının da delil niteliğinde olamayacağını beyan ederek haksız ve yersiz davanın reddine karar verilmesini ve davacının %20’den aşağı olmamak üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:
1-İzmir Arabuluculuk Bürosunun … Dosya …/…Arabuluculuk numaralı Arabuluculuk Son Anlaşamama Tutanağı aslı,
2-Taraflar arasında …’ın …, … ve …’ta bulunan grup fabrika sahalarına kamera ve güvenlik sistemi satışı, montajı ve izleme hizmetine ilişkin olarak 15/01/2014 tarihinde imzalanan sözleşme,
3-İzmir … İcra Dairesinin …/… Esas sayılı icra dosyası,
4-Davacıya ait ticaret sicil kayıtları,
5-Davacıya ait esnaf sicil kayıtları,
6-Davacıya ait vergi sicil kayıtları,
7-Davalı şirkete ait ticaret sicil kayıtları,
8-Davacı şirket tarafından davalı şirket adına düzenlenen ve dava dilekçesine ekli bulunan faturalar ve dekontlar,
9-Davacıya ait ticari defter ve kayıtlar,
10-Davalı şirkete ait ticari defter ve belgeler,
11-Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişinin 12/08/2021 tarihli raporu,
12-Sair deliller.
DAVA KONUSU:
Açılan dava, taraflar arasında …’ın …,… ve …’ta bulunan grup fabrika sahalarına kamera ve güvenlik sistemi satışı, montajı ve izleme hizmetine ilişkin olarak 15/01/2014 tarihinde imzalandığı iddia olunan sözleşme kapsamında davacı şirket tarafından davalı şirkete verilen hizmetler karşılığında davacı şirket tarafından 32., 33., 34., 35. ve 36. aylara ait olarak davalı şirket adına düzenlenen faturalardan kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla davalı şirket aleyhine başlatılan icra takibine davalı şirket tarafından süresinde yapılan itirazın iptali ile asıl alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalı şirketten tahsili taleplerine ilişkindir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 67. maddesinde İcra Takibine İtirazın İptali; ”Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.
Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./11.md.) yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.
İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.
Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.
Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.” şeklinde düzenlenmiştir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67. maddesi uyarınca itirazın iptali davası; alacaklının, icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İcra ve İflas Kanunu’nun 66. maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamayı amaçladığı bir eda davası olup, itirazın tebliğinden itibaren bir yıllık süresinde açılan davada borçlunun itirazında haksızlığının belirlenmesi ve alacağın likit olması hâlinde, istem varsa borçlu aleyhine icra inkâr tazminatına da hükmedilebilir (Kuru, B.: İcra ve İflâs Hukuku, 2006, s. 219, 223).
İtirazın iptali davası, müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan, bir eda davasıdır. Mahkemenin davanın reddi ya da kabulü yönünde verdiği karar, maddi anlamda kesin hüküm teşkil edeceğinden; davanın reddi halinde alacaklı, borçluya karşı aynı alacaktan dolayı yeni bir alacak davası açamayacağı gibi, davanın kabulü halinde borçlu da, alacaklıya karşı bir menfi tespit veya istirdat davası açamayacaktır.
Bu nedenledir ki, mahkeme itirazın iptali davasında tarafların iddia ve savunmalarını genel hükümlere göre inceleyerek, borcun varlığını ve miktarını araştırmak zorundadır.
Bu dava, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir (İİK. m.67/1). Alacaklı, alacağının varlığını Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na göre caiz olan her türlü delil ile ispat edebilir. Dava, özünde tahsil istemini de barındırmakla, burada borçlunun takip sonrası yaptığı ödeme iddialarının da nazara alınması zorunludur. Borçlu, ödeme emrine itiraz ederken bildirmiş olup olmamasına bakılmaksızın, bütün itiraz sebeplerini ileri sürebileceğinden; mahkemenin, borcun sonradan ödendiği itirazını araştırarak, ödemenin takip konusu alacakla ilgili olduğunu belirlemesi halinde, alacaklının dava tarihi itibariyle talep edebileceği alacak miktarı üzerinden hüküm kurması gerektiğinde duraksama bulunmamaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, alacak miktarının, takip ya da dava tarihindeki koşullara göre belirlenmesinin, itirazın iptali davasında hükmolunan miktar üzerinden tahsiline karar verilebilecek bir tazminat türü olan ve bağımsız bir dava konusu yapılamayan icra inkar tazminatının miktarına da etkili olacağı açıktır.
Yargıtay Daireleri ile Hukuk Genel Kurulunun kararlılık kazanmış uygulamasına göre; itirazın iptali davalarında 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için, usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde ödeme emrine itiraz etmesi, alacaklının bir yıl içinde itirazın iptali davasını açması ve davasında haklı çıkarak icra inkâr tazminatı talep etmiş olması gereklidir. Burada, borçlu itirazının kötü niyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmaz.
Bu yasal koşullar yanında, takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlarının bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir. Nitekim aynı ilkeler Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.02.2020 tarihli ve 2017/3-957 E., 2020/99 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.
İzmir …. İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyasının incelenmesinde, alacaklısının … …, borçlusunun … … Sanayi Ticaret Anonim Şirketi olduğu, davacı vekilinin davalı şirket aleyhine 94.940,59-TL bedelli asıl alacak bedeli üzerinden icra takibi başlattığı, davalı tarafın süresinde yapmış olduğu itirazı üzerine icra takibinin durdurulmasına karar verildiği görülmektedir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 219. maddesinde; ”Taraflar, kendilerinin veya karşı tarafın delil olarak dayandıkları ve ellerinde bulunan tüm belgeleri mahkemeye ibraz etmek zorundadırlar. Elektronik belgeler ise belgenin çıktısı alınarak ve talep edildiğinde incelemeye elverişli şekilde elektronik ortama kaydedilerek mahkemeye ibraz edilir.
Ticari defterler gibi devamlı kullanılan belgelerin sadece ilgili kısımlarının onaylı örnekleri mahkemeye ibraz edilebilir.” hükmü bulunmaktadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 220. maddesinde ise; ”İbrazı istenen belgenin, ileri sürülen hususun ispatı için zorunlu ve bu isteğin kanuna uygun olduğuna mahkemece kanaat getirildiği ve karşı taraf da bu belgenin elinde olduğunu ikrar ettiği veya ileri sürülen talep üzerine sükut ettiği yahut belgenin var olduğu resmî bir kayıtla anlaşıldığı veya başka bir belgede ikrar olunduğu takdirde, mahkeme bu belgenin ibrazı için kesin bir süre verir.
Mahkemece, ibrazı istenen belgenin elinde bulunduğunu inkâr eden tarafa, böyle bir belgenin elinde bulunmadığına, özenle aradığı hâlde bulamadığına ve nerede olduğunu da bilmediğine ilişkin yemin teklif edilir.
Belgeyi ibraz etmesine karar verilen taraf, kendisine verilen sürede belgeyi ibraz etmez ve aynı sürede, delilleriyle birlikte ibraz etmemesi hakkında kabul edilebilir bir mazeret göstermez ya da belgenin elinde bulunduğunu inkâr eder ve teklif edilen yemini kabul veya icra etmezse, mahkeme, duruma göre belgenin içeriği konusunda diğer tarafın beyanını kabul edebilir.” hükmü düzenlenmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 222. maddesinde de; ”Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.
Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.
İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.
Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.
Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır.” hükmüne yer verilmiştir.
09/02/2021 tarihli duruşmanın 7 numaralı ara kararı ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 219/2. ve 222/1. maddelerinde tarafların delil olarak dayandığı ticari defter ve kayıtları ibraz ile yükümlü olduğu hüküm altına alındığından, bilirkişi incelemesine esas olmak üzere dava konusu ticari defter kayıt ve belgelerin bulunduğu yeri mahkememize bildirmek üzere taraf vekillerine 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 220/1. fıkrası uyarınca iki haftalık kesin süre verilmesine karar verilmiş, taraf vekilleri kendilerine verilen kesin süre içerisinde taraflara ait ticari defter ve belgelerin bulunduğu yerleri mahkememize bildirmişlerdir.
Taraf vekillerinin taraflara ait ticari defter ve belgelerin bulundukları yerleri mahkememize bildirmeleri ve gerekli bilgi ve belgelerin temini akabinde dosyanın mahkememizce resen belirlenecek Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişiye tevdi ile dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, taraflara ait ticari defter ve belgeler, İzmir … İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyası, taraflara ait ticaret sicil kayıtları, davacıya ait vergi sicil kayıtları, davacıya ait esnaf sicil kayıtları, taraflar arasında …’ın …, … ve …’ta bulunan grup fabrika sahalarına kamera ve güvenlik sistemi satışı, montajı ve izleme hizmetine ilişkin olarak 15/01/2014 tarihinde imzalanan sözleşme, dava dilekçesine ekli fatura, ve sair deliller birlikte değerlendirilerek; taraflara ait ticari defter ve belgelerin usulüne uygun şekilde tutulup tutulmadığı, taraflara ait ticari defter ve belgelerin onaylarının usulüne uygun şekilde yaptırılıp yaptırılmadığı, bu kapsamda sahipleri lehinde delil vasfı taşıyıp taşımadıkları, taraflar arasında ticari ilişki bulunup bulunmadığı, var ise hangi sebeplerden kaynaklı olarak ticari ilişki bulunduğu, taraflar arasında …’ın …,… ve …’ta bulunan grup fabrika sahalarına kamera ve güvenlik sistemi satışı, montajı ve izleme hizmetine ilişkin olarak 15/01/2014 tarihinde imzalanan sözleşmeye dair olarak bulunan ticari ilişki kapsamında davalı şirketin sözleşmede kararlaştırılan bedelleri davacı şirkete ödeyip ödemediği, sözleşme kapsamında kararlaştırılan bedelin taksitler halinde davacı şirkete ödeneceğine yönelik olarak taraflar arasında herhangi bir anlaşma bulunup bulunmadığı, davalı şirketin 32., 33., 34., 35. ve 36. aylara ait taksitleri davacı şirkete ödeyip ödemediği, davalı şirketin faturaya konu edilen diğer taksitlere ilişkin ödemeleri davacı şirkete yapıp yapmadığı, davacı şirket tarafından davalı şirket adına düzenlenen 19/06/2019 tarihli ve 94.940,59-TL bedelli faturadan kaynaklı olarak davacı şirketin davalı şirketten alacağının bulunup bulunmadığı, alacağı var ise miktarı, icra takibinde işletilen faiz miktar ve oranının usulüne uygun şekilde işletilip işletilmediği hususlarının belirlenerek düzenlenecek raporun mahkememize sunulması istenilmiş, Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişi 12/08/2021 havale tarihli raporunda sonuç olarak, taraflar arasında 15/01/2014 tarihli sözleşme kapsamında ticari ilişki bulunduğunu, sözleşmenin 5. maddesinde yer alan hüküm gereğince davacı tarafından davalıya verilen hizmet karşılığında 36 aylık ödeme periyotunda 2.750,00-USD+KDV bedelinin davalı tarafından davacıya ödeneceğinin kararlaştırıldığını, davacının daha önceden 32, 33, 34, 35 ve 36. aylar için tahakkuk ettirmediği taksit bedellerini 19/06/2019 tarihinde düzenlediği fatura ile davalıdan talep ettiğini, faturanın tanzim tarihinden 7 gün sonra olacak şekilde davacı tarafça icra takibine konu edilerek fatura bedelinin davalıdan tahsilinin talep edildiğini, davacının ticari defter ve kayıtlarına göre davalıdan 94.940,59-TL alacaklı olduğunun gözüktüğünü, davalının kayıtlarında davacı tarafından takibe konu edilen faturanın yer almadığını, 05/01/2018 tarihi itibariyle davacı tarafından tanzim edilen diğer 31 adet faturanın davalı şirkete ait kayıtlarda yer aldığını ve 31 adet fatura bedelinin tamamen ödenmiş olduğunu ve davalının borç bakiyesinin bulunmadığını, dava açılmadan önce davacı tarafça davalı şirkete gönderilmiş herhangi bir ihtarname bulunmadığını mütalaa etmiştir.
Dava ve cevap dilekçelerinde yer alan iddia ve savunmalar kapsamında, taraflar arasında imzalanan sözleşme gereğince …’ın …, … ve …’ta bulunan grup fabrika sahalarına kamera ve güvenlik sistemi satışı, montajı ve izleme hizmetinin verildiğine ilişkin bir uyuşmazlık bulunmamakta olup, uyuşmazlık davacı tarafından tanzim edilen faturaların sözleşmeye ve usul hükümlerine uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Taraflar arasında imzalanan 15/01/2014 tarihli sözleşmenin 6. maddesinde, sözleşmenin imzalanmasından sonra işe başlanacağının ve işin eksiksiz olarak tesliminden ve devreye alınmasından sonra kesilecek faturaya, faturanın kesim tarihinden 60 gün sonra banka havalesi ile ödeme yapılacağının kararlaştırıldığı görülmektedir.
Bilirkişi tarafından da tespit edildiği üzere, dava konusu alacaklara dayanak sözleşmenin imzalanması ve sistemin kurulması ile izleme faaliyetlerinin gerçekleştirilmesi kapsamında davacı tarafça sözleşmeye uygun olarak 31 aylık faturanın tanzim edilerek davalıya gönderildiği ve 31 adet fatura bedelinin davalı tarafından ödendiği aşikardır. Davacı tarafından 32, 33, 34, 35 ve 36. aylar için kesilmesi gereken faturanın bir bütün halinde 19/06/2019 tarihinde kesildiği, faturanın tanziminden 7 gün sonra davacı tarafın davalı şirket aleyhinde icra takibi başlattığı ve takibe itiraz üzerine iş bu davanın ikame edildiği, icra takibine konu edilen fatura içeriğinde yer alan bedelin sözleşme kapsamında 32, 33, 34, 35 ve 36. aylar açısından verilen hizmet bedellerine ilişkin olduğu, bahsi geçen aylara ilişkin olarak verilen hizmet bedellerine yönelik tanzim edilen faturanın geç olarak tanzim edilmesinin davacının verdiği hizmet karşılığında hak ettiği alacağına halel getirmeyeceği, sözleşmenin sağlıklı olarak kurulduğunun ve sözleşmede kararlaştırılan 3 yıl süresince hizmetin sağlıklı bir şekilde alınıp verildiğinin her iki tarafın da kabulünde olduğu dikkate alındığında, davacının sözleşme kapsamında verdiği hizmet karşılığı olarak 32, 33, 34, 35 ve 36. aylar için alacağının bulunduğu ve icra takibinde yer alan talebinde haklı olduğu, bu kapsamda davalı şirketin icra takibine itirazının haksız olduğu kanaatine varılmıştır.
Tacirler arasında ihbar ve ihtarların usul ve yöntemi 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 18/3. maddesinde; ”Tacirler arasında, diğer tarafı temerrüde düşürmeye, sözleşmeyi feshe, sözleşmeden dönmeye ilişkin ihbarlar veya ihtarlar noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılır.” hükmü ile belirlenmiştir.
Davacı tarafça, icra takibine konu edilen faturanın ödenmesi amacıyla icra takibine geçilmeden önce davalıya usulüne uygun vasıtalar aracılığıyla herhangi bir ihtar çekilmediği, davalının icra takibinden önce temerrüte düşürülmediği anlaşılmakla, davacı tarafça icra takip talebinde yer verilen işlemiş faiz talebinin usul ve yasa hükümlerine göre uygun olmadığı düşünülmüştür.
Tüm dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, İzmir Arabuluculuk Bürosunun …/… Dosya …/… Arabuluculuk numaralı Arabuluculuk Son Anlaşamama Tutanağı aslı, taraflar arasında …’ın …, … ve …’ta bulunan grup fabrika sahalarına kamera ve güvenlik sistemi satışı, montajı ve izleme hizmetine ilişkin olarak 15/01/2014 tarihinde imzalanan sözleşme, İzmir … İcra Dairesinin …/… Esas sayılı icra dosyası, davacıya ait ticaret sicil kayıtları, davacıya ait esnaf sicil kayıtları, davacıya ait vergi sicil kayıtları, davalı şirkete ait ticaret sicil kayıtları, davacı şirket tarafından davalı şirket adına düzenlenen ve dava dilekçesine ekli bulunan faturalar ve dekontlar, davacıya ait ticari defter ve kayıtlar, davalı şirkete ait ticari defter ve belgeler, Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişinin 12/08/2021 tarihli raporu ve sair deliller birlikte değerlendirildiğinde, dava konusu uyuşmazlığın taraflar arasında …’ın …,… ve …’ta bulunan grup fabrika sahalarına kamera ve güvenlik sistemi satışı, montajı ve izleme hizmetine ilişkin olarak 15/01/2014 tarihinde imzalandığı iddia olunan sözleşme kapsamında davacı şirket tarafından davalı şirkete verilen hizmetler karşılığında davacı şirket tarafından 32., 33., 34., 35. ve 36. aylara ait olarak davalı şirket adına düzenlenen faturalardan kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla davalı şirket aleyhine başlatılan icra takibine davalı şirket tarafından süresinde yapılan itirazın iptali ile asıl alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalı şirketten tahsili taleplerine ilişkin olduğu, İzmir …. İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyasında davacı vekilinin davalı şirket aleyhine 94.940,59-TL bedelli asıl alacak bedeli üzerinden icra takibi başlattığı, davalı tarafın süresinde yapmış olduğu itirazı üzerine icra takibinin durdurulmasına karar verildiği, Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişinin 12/08/2021 havale tarihli raporunda taraflar arasında 15/01/2014 tarihli sözleşme kapsamında ticari ilişki bulunduğunu, sözleşmenin 5. maddesinde yer alan hüküm gereğince davacı tarafından davalıya verilen hizmet karşılığında 36 aylık ödeme periyotunda 2.750,00-USD+KDV bedelinin davalı tarafından davacıya ödeneceğinin kararlaştırıldığını, davacının daha önceden 32, 33, 34, 35 ve 36. aylar için tahakkuk ettirmediği taksit bedellerini 19/06/2019 tarihinde düzenlediği fatura ile davalıdan talep ettiğini, faturanın tanzim tarihinden 7 gün sonra olacak şekilde davacı tarafça icra takibine konu edilerek fatura bedelinin davalıdan tahsilinin talep edildiğini, davacının ticari defter ve kayıtlarına göre davalıdan 94.940,59-TL alacaklı olduğunun gözüktüğünü, davalının kayıtlarında davacı tarafından takibe konu edilen faturanın yer almadığını, 05/01/2018 tarihi itibariyle davacı tarafından tanzim edilen diğer 31 adet faturanın davalı şirkete ait kayıtlarda yer aldığını ve 31 adet fatura bedelinin tamamen ödenmiş olduğunu ve davalının borç bakiyesinin bulunmadığını, dava açılmadan önce davacı tarafça davalı şirkete gönderilmiş herhangi bir ihtarname bulunmadığını mütalaa ettiği, dava ve cevap dilekçelerinde yer alan iddia ve savunmalar kapsamında, taraflar arasında imzalanan sözleşme gereğince …’ın …, … ve …’ta bulunan grup fabrika sahalarına kamera ve güvenlik sistemi satışı, montajı ve izleme hizmetinin verildiğine ilişkin bir uyuşmazlık bulunmamakta olup, uyuşmazlığın davacı tarafından tanzim edilen faturaların sözleşmeye ve usul hükümlerine uygun olup olmadığı noktasında toplandığı, taraflar arasında imzalanan 15/01/2014 tarihli sözleşmenin 6. maddesinde, sözleşmenin imzalanmasından sonra işe başlanacağının ve işin eksiksiz olarak tesliminden ve devreye alınmasından sonra kesilecek faturaya, faturanın kesim tarihinden 60 gün sonra banka havalesi ile ödeme yapılacağının kararlaştırıldığı, dava konusu alacaklara dayanak sözleşmenin imzalanması ve sistemin kurulması ile izleme faaliyetlerinin gerçekleştirilmesi kapsamında davacı tarafça sözleşmeye uygun olarak 31 aylık faturanın tanzim edilerek davalıya gönderildiği ve 31 adet fatura bedelinin davalı tarafından ödendiği, davacı tarafından 32, 33, 34, 35 ve 36. aylar için kesilmesi gereken faturanın bir bütün halinde 19/06/2019 tarihinde kesildiği, faturanın tanziminden 7 gün sonra davacı tarafın davalı şirket aleyhinde icra takibi başlattığı ve takibe itiraz üzerine iş bu davanın ikame edildiği, icra takibine konu edilen fatura içeriğinde yer alan bedelin sözleşme kapsamında 32, 33, 34, 35 ve 36. aylar açısından verilen hizmet bedellerine ilişkin olduğu, bahsi geçen aylara ilişkin olarak verilen hizmet bedellerine yönelik tanzim edilen faturanın geç olarak tanzim edilmesinin davacının verdiği hizmet karşılığında hak ettiği alacağına halel getirmeyeceği, sözleşmenin sağlıklı olarak kurulduğunun ve sözleşmede kararlaştırılan 3 yıl süresince hizmetin sağlıklı bir şekilde alınıp verildiğinin her iki tarafın da kabulünde olduğu dikkate alındığında, davacının sözleşme kapsamında verdiği hizmet karşılığı olarak 32, 33, 34, 35 ve 36. aylar için alacağının bulunduğu ve icra takibinde yer alan talebinde haklı olduğu, bu kapsamda davalı şirketin icra takibine itirazının haksız olduğu, icra takibine konu edilen faturanın ödenmesi amacıyla icra takibine geçilmeden önce davalıya usulüne uygun vasıtalar aracılığıyla herhangi bir ihtar çekilmediği, davalının icra takibinden önce temerrüte düşürülmediği anlaşılmakla, davacı tarafça icra takip talebinde yer verilen işlemiş faiz talebinin usul ve yasa hükümlerine göre uygun olmadığı kanaatine varılmakla, taraflar, mahkememiz ve Bölge Adliye Mahkemesinin denetimine uygun ve elverişli olarak düzenlenen Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişi raporu doğrultusunda, açılan davanın kısmen kabulüne kısmen reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Açılan davanın KISMEN KABULÜ KISMEN REDDİ İLE,
1-Davalı … … Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketinin İzmir …. İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyasındaki icra takibine ilişkin İTİRAZININ 94.940,59-TL asıl alacak bedeli yönünden İPTALİNE, İzmir … İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyasındaki icra takibinin 94.940,59-TL asıl alacak bedeli üzerinden, asıl alacağa 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun hükümleri uyarınca yıllık %19,50 oranında faiz uygulanmak suretiyle devamına, 257,13-TL işlemiş faiz bedeline yönelik talebin REDDİNE,
2-Alacak miktarı likit olduğundan takip konusu kabul edilen asıl alacak miktarı olan 94.940,59-TL’nin %20’si oranında icra inkar tazminatının davalı … … Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketinden alınarak davacı … …’a verilmesine,
3-492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince karar tarihi itibariyle alınması gereken 6.485,39-TL karar ve ilam harcından, davanın açılışı sırasında peşin olarak alınan 1.149,75-TL harcın mahsubu ile bakiye 5.335,64-TL karar ve ilam harcının davalı … …. Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketinden tahsili ile Hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından yapılan 16,50-TL elektronik tebligat, 57,00-TL normal tebligat, 1,50-TL kep ücreti, 600,00-TL bilirkişi ücreti, 54,40-TL başvurma harcı, 1.149,75-TL peşin harç olmak üzere toplam 1.879,15-TL yargılama giderinden davanın kabul oranı dikkate alınarak 1.874,07-TL’sinin davalı … … Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketinden alınarak davacı … …’a verilmesine, bakiye yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan 150,00-TL yargılama giderinin davanın red oranı dikkate alınarak 0,41-TL’sinin davacı … …’dan alınarak davalı … … Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketine verilmesine, bakiye yargılama giderinin davalı üzerinde bırakılmasına,
6-Davacının kendisini vekille temsil ettirdiği göz önünde bulundurularak karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca davanın kabul oranı dikkate alınarak 12.969,36-TL nispi vekalet ücretinin davalı … … Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketinden alınarak davacı … …’a verilmesine,
7-Davalının kendisini vekille temsil ettirdiği göz önünde bulundurularak karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca davanın red oranı dikkate alınarak 257,13-TL nispi vekalet ücretinin davacı … …’dan alınarak davalı … … Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketine verilmesine,
8-7155 sayılı Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun’un 23/14. maddesi gereğince ileride haksız çıkacak taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.360,00-TL zorunlu arabuluculuk yargılama giderinin davalı … … Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketinden tahsili ile Hazineye irat kaydına,
9-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 333.maddesi gereğince kullanılmayan gider avansının talep halinde ve karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 345. maddesi gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer ya da başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.16/09/2021

Katip…

Hakim…

Bu belge 5070 sayılı kanun kapsamında DYS üzerinde hazırlanmış ve e-imza ile imzalanmıştır.