Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/450 E. 2021/1041 K. 18.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/450
KARAR NO : 2021/1041

DAVA : Maddi ve Manevi Tazminat
DAVA TARİHİ : 09/09/2020
KARAR TARİHİ : 18/11/2021

Mahkememizde görülmekte olan Maddi ve Manevi Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerin eşi/babaları …, 05/03/2020 tarihinde tesisat işi yapmak üzere İzmir ilinden Kemalpaşa istikametine seyir halinde iken orta şeritte ters dönmüş vaziyetteki bir araçtan inen ve orta şerit üzerinde duran şahısa yardım etmek, araç ve yoldan uzaklaştırmak üzere birlikte yolculuk ettiği iş arkadaşı … ile birlikte aracından inerek şok halinde olan …isimli şahsı emniyet şeridine doğru getirdiğini, bu sırada aynı istikamete hareket eden ve en sol şeritten süratli bir şekilde gelmekte iken aniden yolun en sağındaki emniyet şeridinden geçmeye çalışan … plaka sayılı aracın çarpması neticesinde merhum …’ın feci şekilde hayatını kaybettiğini, kazada davalı sigorta şirketinin sigortalısı olan … plakalı araç sürücüsü …’nin asli ve tam kusurlu olduğunu, meydana gelen ölüm nedeni ile uğradığımız maddi manevi zararların tazmini için ilgili poliçelere dayanarak davalı … Aş.ye 01.04.2020 tarihinde başvuruda bulunduklarını, başvuru neticesinde müvekkil … adına 204.933,63-TL ödeme yapıldığını ancak diğer taleplerinin reddedildiğini, merhum …’ın müvekkili …’ın eşi ve diğer müvekkilleri … ve …’un babaları olduğunu, merhumun aile reisi olarak müvekkillerinin maddi tüm ihtiyaçlarını giderdiğini, müvekkilleri … ve …’un herhangi bir işte çalışmadıklarını, …’un ise zaman zaman iş bulabildiğini, evin tüm giderlerinin merhum tarafından karşılandığını, merhumun emeliliğe hak kazanmış olsa dahi sıhhi tesisat ustası olarak aktif olarak çalışmaya devam ettiğini, merhumun aylık gelirinin 6.000-7.000-TL’den aşağı olmadığını, müvekkillerinin merhumun vefatından sonra manevi olarak çok üzüntüler ve sıkıntılar çektiklerini, manevi olarak yıprandıklarını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davacı … için 10.000,00-TL, davacı … için 1.000,00-TL ve davacı … için 1.000,00-TL olmak üzere şimdilik 12.000,00-TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek ticari faiz ile davalıdan tahsiline ve davacı … için 100.000,00-TL, davacı … için 75.000,00-TL ve davacı … için 75.000,00-TL olmak üzere toplam 250.000,00-TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davadan önce müvekkili şirkete yapılan başvuru neticesinde … numaralı hasar dosyası açıldığını ve dosya kapsamında sigortalı aracın kusur oranı dikkate alınarak 204.933,63-TL tazminat tutarının 13/05/2020 tarihinde davacıya ödendiğini, müvekkilinin poliçeden doğan sorumluluğunun sona erdiğini, ayrıca poliçe limiti maddi bedeni ayrımsız 250.000,00-TL ile sınırlı olduğunu, manevi tazminat bedellerinin de bu limit dahilinde olduğunu, sigortalı araç sürücüsünün kusur oranının belirlenmesi gerektiğini, talep edilen manevi tazminat miktarlarının fahiş olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
1-İzmir Arabuluculuk Bürosunun …/… Dosya …/… Arabuluculuk numaralı Arabuluculuk Son Anlaşamama Tutanağı,
2-Davalı … Anonim Şirketi nezdinde … Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketine ait … plakalı araca ilişkin olarak düzenlenen …-…-…-… numaralı Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçesi ile …-…-…-… numaralı Genişletilmiş Kasko Sigortası poliçesi, davacılar tarafından yapılan başvuru dilekçesi, başvuru dilekçesinin şirkete tebliğini gösterir tebligat evrakları, hasar dosyası, ödeme evrakları,
3-Dava konusu trafik kazasına karışan araçlara ait ruhsat bilgileri,
4-Dava konusu trafik kazasına ilişkin olarak düzenlenen 05/03/2020 tarihli Trafik Kazası Tespit Tutanağı,
5-Davacılara ait vukuatlı nüfus aile kayıt örneği,
6-Bornova … Noterliğinin 16/03/2020 tarih ve … yevmiye numaralı Mirasçılık Belgesi,
7-İzmir SGK İl Müdürlüğü nezdinde müteveffa …’a ait olarak bulunan iş yeri sicil dosyaları ve hizmet döküm cetveli,
8-İzmir SGK İl Müdürlüğü nezdinde davaya konu 05/03/2020 tarihli ölümlü ve yaralamalı trafik kazasında davacılar desteği …’ın vefatı nedeniyle davacılara herhangi bir ödeme yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise ödemenin rücuya tabi olup olmadığı, rücuya tabi ise peşin sermaye değerine ilişkin kayıtlar,
9-İzmir … Ağır Ceza Mahkemesinin …/… Esas sayılı dosyası,
10-İzmir … Ağır Ceza Mahkemesinin …/… Esas sayılı dosyasında alınan trafik alanında uzman bilirkişinin 17/12/2020 havale tarihli kusur raporu,
11-Dava dilekçesine ekli ekran görüntüleri,
12-Tanık beyanı,
13-Aktüerya alanında uzman hesap bilirkişisinin 09/06/2021 havale tarihli raporu,
14-Davacı vekilinin 06/09/2021 havale tarihli bedel arttırım dilekçesi,
15-Aktüerya alanında uzman hesap bilirkişisinin 22/10/2021 havale tarihli ek raporu,
16-Sair deliller.
DAVA KONUSU :
Açılan dava, 05/03/2020 tarihinde meydana gelen ölümlü trafik kazası neticesinde davacılar desteği …’ın vefatı nedeniyle davacıların muris …’ın desteğinden mahrum kalıp kalmadıkları, murisin vefatı nedeniyle desteğinden yoksun kalan davacılar için destekten yoksun kalma tazminat bedelinin belirlenmesi ve belirlenecek destekten yoksun kalma tazminatı bedelinin ve davacı … için 100.000,00-TL, davacı … için 75.000,00-TL ve davacı … için 75.000,00-TL olmak üzere toplamda 250.000,00-TL manevi tazminat bedelinin davalı sigorta şirketinden tahsili taleplerine ilişkindir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Haksız fiil, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 49. maddesinde; ”Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” şeklinde düzenlenmiştir. Aynı Kanun’un 50. maddesinde ise ”Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır. Uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler.” hükmü yer almaktadır.
Haksız fiil öğretide hukuka aykırı zarar verici fiil olarak tanımlanmakta ve unsurları ; eylem, hukuka aykırılık, zarar, kusur ve illiyet bağı olarak belirlenmektedir. Buna göre haksız fiilden bahsedebilmek için hukuka aykırı bir eylem bulunmalı, bu eylemden bir zararın doğması zararlandırıcı eylemde bulunan kişinin kusurlu bulunması ve zarar ile kusur arasında illiyet bağının olması gerekmektedir.
Bu beş unsurun varlığı halinde zarar veren kişi eylemden dolayı zarara uğrayan kişi ya da kişileri maddi ve manevi zararlarını karşılamak durumundadır. Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesine göre haksız fiilin unsurlarını ispat etme yükü davacıdadır. Davacı zararı haksız eylemi ve zarar ile haksız eylem arasındaki illiyet bağını ispat etmek durumundadır.
Hakim, kusurlu veya hukuka aykırı bir fiili ile başkasına zarar verenin kusur durumunu, zararın ağırlını ve oluşan durumun özelliklerini gözeterek uygun ve hakkaniyete uygun bir tazminat belirler.
Haksız fiiller meydana geldikleri anda hukuki sonuç doğurur ve zarara neden olanların zararı tazmin borcu haksız fiil tarihinde ortaya çıkar. Haksız fiilin unsuru olan zarar, zarar görenin malvarlığında rızası dışında meydana gelen azalma ile zarar verici fiil olmasa idi bulunacağı durum arasındaki farktır ve zarar haksız fiilin meydana gelmesi ile gerçekleşmiş sayılır. Zarar verenin ve diğer sorumluların zararı tazmin yükümlülüğü herhangi bir ihbara ve ihtara gerek kalmaksızın olay tarihinde doğar. Haksız fiile bağlanan hukuki sonuçlar haksız fiil tarihi esas alınarak belirlenir ve bu nedenle haksız fiillerde olay tarihinde yürürlükte bulunan hukuk kuralları uygulanır. Başka bir deyişle zararın belirlenmesinde olay tarihinde yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerinin dikkate alınması gerekmektedir.
Trafik kazası, bir kişinin ölümü sonucunu doğurabilir. Böyle bir durumda, bazı kişiler onun ekonomik desteğinden, malî yardım ve bakımından yoksun kalabilirler. İşte; ölenin destek ve yardımından yoksun kalanlarının uğradıkları bu zarara, destek kaybından doğan zarar denir.
Destekten yoksun kalma zararı Türk Borçlar Kanunu’nun 53. maddesinde yer almaktadır. Madde aynen;
“Ölüm hâlinde uğranılan zararlar özellikle şunlardır:
1. Cenaze giderleri.
2. Ölüm hemen gerçekleşmemişse tedavi giderleri ile çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar.
3. Ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıplar.” şeklinde düzenlenmiştir.
Görüldüğü gibi destek zararları sayılırken “özellikle şunlardır” demekle madde metninde sayılan zararlar ile sınırlandırılmamıştır. Madde de çok dar kapsamlı sayılan zararların ne tanımı ne de şartları yer almıştır. Desteğin ölümünden önce kurulmuş olan veya destek yaşasaydı, kurulması muhtemel olan bir bakım ilişkisinin tespit edilmesi, ardından bu bakım ilişkisinin destek yaşasaydı gelecekte göstereceği değişim neticesinde, destekten yoksun kalanın uğradığı zarar miktarının ve ödenecek tazminat miktarının tespit edilmesi, tahminlere ve varsayımlara dayalıdır.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 53. [818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 45/II.] maddesinin öngörmüş olduğu hâl, ölüm sonucu vukua gelen bir kısım zararların tazminini hükme bağlamaktır. Bu hükme göre, ölenin yardımından faydalananlar, bu yüzden yoksun kaldıkları faydayı, tazminat olarak, sorumludan isteyebilirler. Buna “destekten yoksun kalma tazminatı” denir.
Destekten yoksun kalma tazminatı, bir şahıs öldüğünde, ölenin sağlığında destek olduğu veya ileride destek olacağı kimseleri korumayı, desteklerinin ölümünden önceki sosyal ve ekonomik durumlarına uygun hayat sürdürebilmeleri için, ölüm sebebiyle mahrum kaldıkları yardımı, ölüme sebebiyet verenden tazmin edebilmelerini amaçlayan bir tazminat türüdür. Kanun metninden de anlaşılacağı gibi destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir. Yani haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse TBK’nın 53. maddesine dayanarak uğradığı zararın ödetilmesini isteyebilir. Davalı destekten yoksun kalmadan ileri gelen somut zararı gidermek zorundadır. Bu nedenle tazminat hesabından önce zarar tutarını belirlemek gerekir. Bunun yanında amaç zarar görenin malvarlığındaki eksilmeyi giderme olduğuna göre, ölüm nedeniyle desteğini yitirenin elde ettiği çıkarlar varsa, bunların da zarar tutarından indirilmesi gerekir. Aksi hâlde zarar görenin malvarlığında olaydan önceki duruma göre bir artış meydana gelmiş olur. Buradaki amaç zarar görenin malvarlığını zenginleştirmek değil, desteğini yitiren kişiye ölümden önceki yaşam düzeyini sürdürebilme imkânı tanımaktır.
Destek zararından bahsedebilmek için destekten yoksun kalan kimse devamlı ve gerçek bir ihtiyaç içerisinde bulunmalıdır. Genel olarak bakım ihtiyacı, sosyal düzeye uygun olan yaşamın devamını sağlamak için gerekli imkânlardan yoksun kalmayı anlatır. Eğer ölenin eylemli olarak baktığı davacı, ölüm yüzünden bu bakımın sağladığı yaşama düzeyinin altına düşmüş olursa, ihtiyaç bulunma şartı gerçekleşmiş sayılır. Burada önemli olan, davacının ve ailesinin temsil ettiği sosyal ve ekonomik düzeye göre normal karşılanan giderlerdir.
“Destekten yoksun kalanların meydana gelen zararlarını tazmin hakkı ölenden intikal eden bir hak olmayıp doğrudan doğruya desteğini yitiren kişinin kendisinde doğan, asli ve bağımsız nitelikte bir haktır. Ölenle ya da mal varlığı ile bir bağıntısı bulunmadığı için bağımsız bir talep hakkı yaratır, Bu nedenledir ki ölen kimse ile destekten yoksun kalan arasında kanuni veya akdi bir bakım yükümlülüğü, mirasçılık ya da akrabalık ilişkisi bulunması gerekmemektedir. Destekten yoksun kalma tazminatı talebi miras yoluyla kazanılan, mirasçılık sıfatına bağlı bir hak olmadığından desteğin veya mirasçılarının da herhangi bir tasarruf hakkı bulunmamaktadır” (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 22.06.2018 tarihli ve 2016/5 E., 2018/6 K. sayılı kararı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15.06.2011 tarihli ve 2011/17-142 E., 2011/17-411 K.; 20.04.2011 tarihli ve 2011/17-34 E., 2011/216 K.; 14.03.2019 tarihli ve 2017/1089 E., 2019/294 K. sayılı kararları).
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 06.03.1978 tarihli ve 1/3 sayılı kararında destekten yoksun kalma tazminatı; “Destekten yoksun kalma tazminatının eylemin karşılığı olan bir ceza olmayıp, ölüm sonucu ölenin yardımından yoksun kalan kimsenin muhtaç duruma düşmesini önlemek ve yaşamının desteğin ölümünden önceki düzeyde tutulması amacına yönelik sosyal karakterde kendine özgü bir tazminattır” şeklinde tanımlanmıştır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 30.11.2005 tarihli ve 2005/4-648 E., 2005/691 K. sayılı kararında da aynı esaslar benimsenmiştir.
Haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse Türk Borçlar Kanunu’nun 53. maddesine dayanarak uğradığı zararın ödetilmesini isteyebilir. Ancak, destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmesi için öncelikle, ölen ile destekten yoksun kalan arasında maddi yönden düzenli ve eylemli bir yardımın varlığı gerekir. Burada sözü geçen destek kavramı hukuksal bir ilişkiyi değil, eylemli bir durumu hedef tutar ve ne hısımlığa ne de yasanın nafaka hakkındaki hükümlerine dayanır; sadece eylemli ve düzenli olarak geçimini kısmen veya tamamen sağlayacak şekilde yardım eden ve olayların olağan akışına göre eğer ölüm vuku bulmasaydı, az çok yakın bir gelecekte de bu yardımı sağlayacak olan kimse destek sayılır.
O hâlde destek sayılabilmek için yardımın eylemli olması ve ölümden sonra da düzenli bir biçimde devam edeceğinin anlaşılması yeterli görülür. Bununla birlikte destekten yoksun kalan kimse devamlı ve gerçek bir ihtiyaç içerisinde bulunmalıdır. Genel olarak bakım ihtiyacı, sosyal düzeye uygun olan yaşamın devamını sağlamak için gerekli olanaklardan yoksun kalmayı anlatır. Eğer ölenin eylemli olarak baktığı davacı, ölüm yüzünden bu bakımın sağladığı yaşama düzeyinin altına düşmüş olursa, ihtiyaç içerisinde bulunma koşulu gerçekleşmiş sayılır. Burada önemli olan, destekten yoksun kalan kimsenin ve ailesinin temsil ettiği sosyal ve ekonomik düzeye göre normal karşılanan giderlerdir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.04.1982 tarihli ve 1979/4-1528 E., 1982/412 K. sayılı kararı).
Destekten yoksun kalma tazminatı talep edilebilmesi için destekten yoksun kalma zararı yanında zarar ile haksız fiil arasında uygun illiyet bağının da bulunması gerekir. Somut olayda gerçekleşen türden bir sonucu, olayların normal akışına ve hayat tecrübelerine göre, mahiyeti ve ana temayülü itibariyle meydana getirmeğe genel olarak elverişli olan veya bu türden bir sonucun gerçekleşme ihtimalini objektif olarak artırmış bulunan zorunlu şartla söz konusu sonuç arasındaki bağa uygun illiyet bağı denir.
Hukukî sorumluluğu doğuran şartlar arasında illiyet bağı büyük bir önem taşır. İlliyet bağı, sorumluluğun aslî şartı, tazminat hukukunun temel ilkesi olarak görülür. Bu şart olmaksızın bir şahsın sorumluluğu düşünülemez. İnsan düşüncesinin bir kanunu olan illiyet kavramı, zararlı sonuçla sorumluluğu doğuran davranış veya olay arasında bir sebep-sonuç bağının bulunmasını gerektirir. Hukukta, gerçekleşen zararla sorumluluğu doğuran olay veya davranış arasındaki sebep-sonuç ilişkisine, genel anlamda illiyet bağı denir (Eren, F: Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları No. 361, Sorumluluk Hukuku Açısından Uygun İlliyet Bağı Teorisi, Sevinç Matbaası, Ankara-1975).
İlliyet bağı, hukukî sorumluluğun sadece kurucu bir şartı olmayıp, aynı zamanda tazminatın kapsamını tâyininde de büyük bir rol oynar. İlliyet kavramı, hukuka özgü bir kavram olmayıp, bütün bilim dallarının yararlandığı ortak bir kavramdır. Sebeple zarar arasında uygunluğun yokluğu, sebeple zararlı sonuç arasında tabii illiyet bağı bulunmaktadır, ancak bu bağ, uygun illiyet bağının kabulü için gerekli kriterleri taşımadığından, hukuken nazara alınmamakta, sorumluluğu doğurmamaktadır. Başka bir deyimle, uygunluğun yokluğunda, söz konusu sebep, hayat tecrübelerine ve olayların normal akışına göre gerçekleşen türden bir zararı meydana getirmeğe elverişli değildir. Sebeple zararlı sonuç arasındaki bu elverişsizlik başlangıçtan itibaren mevcuttur.
Sebeple zararlı sonuç arasındaki uygunsuzluğun (elverişsizliğin) ikinci şekli olan illiyet bağının kesilmesini, uygunluğun yokluğundan ayırmak gerekir. Uygunluğun yokluğunda, sebep, somut olayda gerçekleşen zararlı sonucu mahiyeti itibariyle doğurmaya elverişli değildir. Oysa illiyet bağının kesilmesinde, ilk sebep gerçekleşen türden bir sonucu doğurmağa mahiyeti itibariyle elverişli olmakla birlikte, ortaya çıkan yeni bir sebep, ilk sebebi arka plâna atmış, onu somut olayda elverişsiz hâle getirmiştir. Mesela intihar etmek kastıyla kendisini bir otomobilin altına atarak ölen şahsın durumunda her ne kadar otomobil kullanılmasıyla ölüm olayı arasında bir illiyet bağı bulunmaktaysa da, bu sebep intihar eden şahsın ağır kusurlu davranışıyla arka plâna itilmiş, şahsın kendi davranışı ölümün uygun sebebi hâline gelmiştir (Eren, F.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2018, s. 581 vd).
İlliyet bağını kesen sebepler, mücbir sebep, zarar görenin kusuru ve üçüncü şahsın kusuru olmak üzere üçe ayrılır. Aynı zamanda sorumluluktan kurtulma sebebi olan bu üç sebep, yalnız tehlike sorumluluğunda değil, alelade sebep sorumluluğu ile kusur sorumluluğunda da kabul edilmektedir (Eren, s. 581).
Destekten yoksun kalma tazminatı talep edilebilmesi için diğer bir şart, destekten yoksun kalma zararından bir sorumluluk doğmasıdır. Trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatında üç tür sorumluluk bulunmaktadır. Haksız fiil sorumluluğu, tehlike sorumluluğu ve sözleşmeden doğan sorumluluktur.
Haksız fiil sorumlusu olarak sürücünün sorumluluğu Türk Borçlar Kanunu’nun 49. maddesinde düzenlenen kusur sorumluluğudur. Madde; “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” belirlemesi ile kusur, haksız fiilin kurucu bir unsuru olarak düzenlemiştir.
Kusurlu davranış, kasti davranış ile olabileceği gibi, ihmalli (taksirli) davranış ile de olabilir. Kasti davranışta zarar veren zararlı sonuca bilerek, isteyerek sebep olmuştur. Başka bir deyişle failin iradesi, hukuka aykırı hareketle zararlı sonucun meydana gelmesine, gerçekleşmesine yönelmiştir. Taksirli (ihmali) davranışta ise, zararlı sonuç istenmemekle birlikte, böyle bir sonucun meydana gelmemesi için şartların gerekli kıldığı dikkat ve özen sarf edilmemiştir. Eş söyleyişle; burada zararlı sonuç öngörülmemekte ancak fail gerekli iradî çabayı sarf etmiş olsaydı, böyle bir sonucu öngörülebilirdi.
Kusurun sübjektif ve objektif olmak üzere iki unsuru vardır. Kusurun sübjektif unsuru, kusur ehliyeti için gerekli olan ayırt etme gücünü ifade ederken; objektif unsuru, soyut ve ortalama tipin örnek davranışından sapma anlamına gelmektedir.
Bir motorlu aracın işletilmesinden doğan sorumluluk ise tehlike sorumluluğudur. İşletenin sorumluluğu 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun (KTK) 85. maddesinde düzenlenmiştir. 85. maddeye dayalı sorumluluktan bahsedebilmesi için sorumlu olacak kişinin öncelikle KTK’nın 3. maddesinde tanımlanan “işleten” sıfatına haiz olması gerekmektedir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 3. maddesine göre, “İşleten, araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya relini gibi hallerde kiracı, ariyet ve rehin alan kişidir. Ancak, ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır.”
Özellikle endüstri devrimiyle birlikte ortaya çıkan teknik buluşlar ve makineleşme zarar tehlikesini arttırmış ve artan bu zarar tehlikesini önlemek için kusura dayanan sorumluluğun her zaman yeterli olmayacağı öngörülerek tehlikeli faaliyette bulunanların sebep oldukları zararları gidermesi kabul edilmiştir (Eren, F: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 9. Bası, s. 449 vd.).
Motorlu bir aracı, kendi menfaat ve hesabına işleten, tehlike ve masraflarını üstlenen, araç ile aracın işletilmesi için gerekli personel üzerinde fiilen ve doğrudan doğruya emir ve tasarruf yetkisine (gücüne) sahip olan kimseye işleten denir (Tekinay, S.S./ Akman, S./ Burcuoğlu, H./ Altop, A:Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 1993, s. 713).
Bir aracı kendi menfaatine, masraflarına katlanmak suretiyle işletmekten amaç, geçici, bir defaya mahsus özel bir kullanma menfaati değil, aracın tahsis amacına yönelik, sürekli, çok daha genel bir nitelikte bir kullanma menfaatidir. Keza, fiili hâkimiyetten de anlaşılması gereken, araçtan bir anlık, geçici bir yararlanma gücü olmayıp, aksine aracın hangi şartlarla ve özellikle hangi kişinin egemenliği altında hareket edebileceğine karar verme gücüdür. Özellikle aracın trafiğe sokulmasına, orada tutulmasına veya trafikten çekilmesine, donatılmasına, bakılmasına, muhafazasına, kim tarafından, nasıl ve hangi amaçla kullanılması gerektiğine karar verme yetkisi, fiili hâkimiyeti oluşturur. Bir aracın masraf ve tehlikelerini üstlenme ise, onun donatım, bakım ve işletme giderlerini, vergi ve sigorta primlerini ödemeyi ifade eder.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 85/1. maddesi, “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın işleteni bu zarardan sorumlu olur.” hükmü ile KTK, zarara, motorlu aracın işletilmesinin sebep olması hâlinde, işleten hakkında tehlike sorumluluğunu öngörmüştür. Bu hükme göre, sorumluluk, motorlu taşıt aracının işletilmesine bağlanmıştır. Bu itibarla, işletenin sorumlu olması için, zarara, aracın işletilmesinin sebep olması gerekir. Burada sorumluluğun temeli, işletme tehlikesi, türü ise, tehlike esasına dayalı işletme sorumluluğudur. İşletme tehlikesi gerçekleştiği anda, işletenin sorumluluğu doğar.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 85. maddesine göre, işletenin, aracın işletilmesinin sebep olduğu zararlardan doğan sorumluluğu, kusur sorumluluğu olmadığı gibi, objektif özen ödevinin ihlâline dayanan olağan sebep sorumluluğu da değildir. Bu itibarla, işleten hiç bir kusuru bulunmasa bile, aracın işletilmesinin sebep olduğu zararları tazmin etmek zorundadır. Sorumluluk kusura dayanmadığı için, kendisi veya eylemlerinden sorumlu olduğu kimseler, temyiz kudretine sahip olmasalar da işleten, doğan zarardan sorumludur (Eren, s. 631 vd.; Kılıçoğlu, A.: Borçlar Hukuku, 10. Baskı, s. 264 vd.).
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 85/1. maddesi sorumluluğu, aracın işletilmesine dayanan tehlike sorumluluğu olarak düzenlediğinden, işleten kusurlu olsa bile, kusur ilkesine göre değil, tehlike ilkesine göre sorumlu olur. Bunun nedeni, böyle bir hâlde işletenin şahsında birden çok sorumluluk sebebinin birleşmesi veya başka bir deyişle, çeşitli sorumluluk normlarının çatışmasıdır. Sorumluluk normlarının çatışması veya aynı kişide birden çok sorumluluk sebebinin birleşmesi hâlinde, tehlike sorumluluğu ilkesi uygulanır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 86. maddesinde, bu Kanun’un 85. maddesinde düzenlenen sorumluluktan kurtulma ve sorumluluğu azaltma şartlarına yer verilmiştir. Bu düzenlemelere göre, araç işleteni veya araç işleteninin bağlı bulunduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulabilecek; sorumluluktan kurtulamayan işleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi ise kazanın oluşunda zarar görenin kusurunun bulunduğunu ispat ederse, hâkim, durum ve şartlara göre tazminat miktarını indirebilecektir. Burada kanun koyucu zarar görenin kusuru nispetinde indirim yapılabileceğini öngörmüş ve indirimi zorunlu tutmayarak hâkimin takdirine bırakmıştır. Uygulama ve öğretide de bu husus kabul edilmektedir (Ünan, S: “Ergün A. Çetingil ve Rayegan Kender’e 50. Birlikte Çalışma Yılı Armağanı 2007”, s. 1180).
Kanun koyucu, açıklanan düzenlemeler yanında 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91. maddesiyle de; işletenin aynı Kanun’un 85. maddesinin 1. fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere malî sorumluluk sigortası (Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Malî Sorumluluk Sigortası) yaptırma zorunluluğunu getirmiştir. Hemen belirtmelidir ki, işletenin sorumluluğu hukukî nitelikçe tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunmakla birlikte, işletenin hukukî sorumluluğunu üstlenen zorunlu sigortacının 91. maddede düzenlenen sorumluluğunun ise, sözleşmeye dayalı bir sorumluluk olduğu tartışmasızdır.
Sorumluluk sigortasının konusu, sözleşmede aksine bir hüküm yoksa sigortacının, sigorta sözleşmesinde öngörülen bir olayın gerçekleşmesi nedeniyle zarar görenlere karşı sigortalının sorumluluk riskinin üstlenilerek zarar gören üçüncü kişiye sigorta sözleşmesinde öngörülen miktarda tazminat ödenmesidir.
Sorumluluk sigortası bir yandan sigorta ettirenin üçüncü kişilere verebileceği zararlardan ötürü bu zararların giderilmesi için sigorta ettirenin malvarlığındaki azalmayı önlemeyi amaçlarken, diğer yandan da sigorta ettirenin eyleminden zarar gören üçüncü kişilerin zararlarının giderilmesini hedeflediğinden sorumluluk sigortası, sigorta ettiren ile onun eylemlerinden zarar görenlerin menfaatlerini dengeleyen suigeneris bir sigorta türü olarak kabul edilmelidir (Ulaş, I: Uygulamalı Zarar Sigortaları Hukuku, Ankara 2012 s. 764).
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91. maddesi “İşletenlerin, bu Kanunun 85 inci maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere malî sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur.” ifadesi ile karayolları motorlu araçlar malî sorumluluk sigortası işletenin KTK’nın 85/1. maddesinden kaynaklanan sorumluluğunu poliçe teminatı kapsamında karşılamak amacıyla yapılması zorunludur.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 85/1. maddesinde yer alan; “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın işleteni bu zarardan sorumlu olur.” hükmü ile KTK; zarara, motorlu aracın işletilmesinin sebep olması hâlinde, işleten hakkında tehlike sorumluluğunu öngörmüştür. Bu hükme göre, sorumluluk, motorlu taşıt aracının işletilmesine bağlanmıştır. Bu itibarla, zorunlu malî sorumluluk sigortasının sorumluluğu motorlu aracın işletilmesi ile meydana gelen zararlar ile sınırlı tutulmuştur.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 85/1. maddesinde işletenin hukukî sorumluluğunu üstlenen ve sigorta sözleşmesi teminat kapsamında olan tazminatlara ilişkin talepleri, kaza tarihi itibariyle geçerli zorunlu sigorta limitleri dâhilinde karşılamakla yükümlü olan sigortaya karayolu motorlu araçlar malî sorumluluk sigortası denilmektedir.
Sigorta hukuku, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6. kitabında 1401. maddesi ilâ 1520. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Bu düzenlemede sigorta hukukunun genel hükümleri, zarar sigortalarından mal sigortaları ve sorumluluk sigortaları ile can sigortaları düzenlenmiştir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 1483. maddesi gereği, sigortacılar, diğer kanunlardaki hükümler saklı kalmak üzere, faaliyet gösterdikleri dalların kapsamında bulunan zorunlu sigortaları yapmaktan kaçınamazlar.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 1425/1. maddesine göre; “Sigorta poliçesi, tarafların haklarını, temerrüde ilişkin hükümler ile genel ve varsa özel şartları içerir, rahat ve kolay okunacak biçimde düzenlenir.” ifadesiyle sigorta poliçesinin, mutlaka genel şartları, taraflar isterlerse özel şartları içereceği belirtilmiştir. Bu maddeye göre, her sigorta dalında sigorta poliçesinin temel şartlarını oluşturan genel şartların düzenlenmesi zorunluluğu getirilmiştir.
Genel şartların nasıl belirleneceği ise Sigortacılık Kanunu’nun 11/1. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre; “Sigorta sözleşmelerinin ana muhtevası, Müsteşarlıkça onaylanan ve sigorta şirketlerince aynı şekilde uygulanacak olan genel şartlara uygun olarak düzenlenir.” ifadesiyle, sigorta sözleşmesinin ana muhtevasını içeren genel şartlar Hazine Müsteşarlığı tarafından belirlenecektir. Ayrıca sigorta sözleşmeleri (poliçeleri) genel şartlara uygun olarak düzenlenecektir. Bir başka deyimle sigorta sözleşmesi (poliçesi) düzenlenecekse mutlaka o dalda Hazine Müsteşarlığı tarafından belirlenen ve sözleşmenin ana ilkelerini içeren genel şartlar bulunması zorunludur.
5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 11. maddesinin 4. bendine göre; “Sigorta sözleşmelerinde kapsam dahiline alınmış olan riskler haricinde, kapsam dışı bırakılmış riskler açıkça belirtilir. Belirtilmemiş olan riskler teminat kapsamında sayılır.” Bu maddeye göre genel şartlarda sigorta poliçesinin kapsam dahilinde olan rizikolar ile sigorta poliçesi kapsam dışı yani teminat dışı rizikolar açıkça belirtilmek zorundadır. Kapsam dışında sayılmayan rizikolar teminat kapsamında sayılmaktadır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 93. maddesinin ilk cümlesine göre; “Zorunlu malî sorumluluk sigortası genel şartları, teminat tutarları ile tarife ve talimatları Hazine Müsteşarlığının bağlı bulunduğu Bakanlıkça tespit edilir ve Resmî Gazetede yayımlanır.”
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 93. maddesi, gerek Türk Ticaret Kanunu’nun 1425. maddesi gerekse Sigortacılık Kanunu’nun 11. maddesine göre daha özel bir düzenleme getirmiştir. Bu maddeye göre, karayolu motorlu araçlar zorunlu malî sorumluluk sigortası genel şartlarının Hazine Müsteşarlığının bağlı bulunduğu Bakanlıkça tespit edileceği ve Resmî Gazete’de yayımlanacağı belirtilmiştir. Bu maddeye göre genel şartlar sigorta teminat tutarları ile tarife ve talimatları içerir.
Sigorta genel şartları, sigorta poliçesine ekli olan ve her sigorta dalı için önceden hazırlanmış sözleşme şartlarıdır. Genel şartlar bir sigorta dalında yapılan tüm sigorta sözleşmelerinde yer alır. Sigorta genel şartlarında, sigorta teminatının kapsamı, sigorta ettirilen riziko ve tarafların hak ve borçlarına ilişkin usul ve esaslar ile rizikonun gerçekleşmesi durumunda sigorta tazminatının ödenmesi ile ilgili konular yer almaktadır. Sigorta genel şartları sigorta sözleşmesinin hükümleridir.
Sigorta genel şartlarını diğer sözleşme şartlarından ayırt eden en önemli özellik, sözleşmenin her iki tarafının da bu şartlara uymak zorunda olmasıdır. Bu durum Sigortacılık Kanunu’nun 11. maddesinde açık bir şekilde hükme bağlanmıştır. Taraflar, istese de bu sözleşme şartlarının dışına çıkamamaktadır. Özellikle de sigorta şirketleri tarafından aynı şekilde uygulanması emredici bir hükme bağlanmıştır. Sigorta genel şartlarının emredici olduğu, bir çok genel şartta da açıkça belirtilir. Aslında diğer bir yorumla, Hazine taraf menfaatlerini genel şartlarla dengelemekte, bu dengenin de özel şartlarla sigorta ettiren aleyhine bozulmasını istememektedir (M, Tekin: Sigorta Sözleşmesi Şartlarının Yargısal Denetimi, İstanbul 2016, s. 34).
Sigortacılık Kanunu’nun 11. maddesine göre sigorta sözleşmelerinin ana muhtevası, Hazine Müsteşarlığınca onaylanan ve sigorta şirketlerince aynı şekilde uygulanacak olan genel şartlara uygun olarak düzenlenmesi ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 93 maddesine göre, Zorunlu Malî Sorumluluk Sigortası Genel Şartları, teminat tutarları ile tarife ve talimatları Hazine Müsteşarlığının bağlı bulunduğu Bakanlıkça tespit edilerek Resmî Gazete’de yayımlanır olması karşısında genel şartları, genel işlem şartı olarak değerlendirmek mümkün görülmemektedir. Genel şartların mahiyetinin, genel işlem şartı olduğuna ilişkin bu yargının kabul edilmemesinin başkaca nedenleri de vardır. Genel şartların belirgin özelliği sadece Hazine tarafından onaylanması değildir. Genel şartları genel işlem şartı olmaktan çıkaran çok sayıda neden vardır. Bunlardan ilki, genel şartların sigorta sözleşmesinin her iki tarafı da bağlayan düzenlemeler olmasıdır. Bu yönüyle taraflar, genel şartlardaki hükümlere aykırı düzenlemeler yapamaz, sözleşme şartları kabul edemezler. Kanun, bir taraftan genel şartları, yorumlayıcı ve tamamlayıcı bir işlevle tanımlarken diğer taraftan sözleşmenin kurulması için temel bir ikincil düzenleme olarak kabul etmiştir. Bu nedenle genel şartlar, genel işlem koşulu değildir. Bu nedenle genel şartların, genel işlem şartlarının ötesinde bir mahiyetinin olduğu açıktır. Sonuç olarak sigorta genel şartları, mahiyeti itibarıyla genel işlem şartı sayılamazlar. Bu nedenle Türk Borçlar Kanunu’ndaki genel işlem şartlarına ilişkin, düzenlemeler genel şartlara tatbik edilemezler. Kanun, genel şartları, tarafların iradesinden bağımsız olarak sözleşmeye dahil etmiştir ve bağlayıcılıkları konusunu da yine yasal düzenlemelerle teyit etmektedir (Memiş, s.34-39).
01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Malî Sorumluluk (Trafik) Sigortası Genel Şartlarının C.11. maddesi ile yeni genel şartların yürürlük tarihinden sonra akdedilmiş sözleşmelere uygulanacak olması karşısında sigorta sözleşmesinin yapıldığı tarihte yürürlükte olan yeni genel şartları hükümlerinin taraflarca bilinmesi ve Sigortacılık Kanunu’nun 11. maddesi ile poliçenin bu yeni genel şart hükümlerine göre düzenlenme zorunluluğu düşünüldüğünde, yeni genel şartların 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 95. maddesinde belirtilen tazminat yükümlülüğünün kaldırılması veya miktarının azaltılması sonucunu doğuran hâllerin zarar görene karşı ileri sürülemeyeceği ilkesine aykırı olduğunu söylemekte mümkün değildir. Kaldı ki Türk Ticaret Kanunu’nun 1423. maddesine göre sigortacı, sigorta sözleşmesine ilişkin tüm bilgileri, sigortalının haklarını, sigortalının özel olarak dikkat etmesi gereken hükümleri, gelişmelere bağlı bildirim yükümlülüklerinden oluşan aydınlatma yükümlülüğünü sigortalıya karşı yerine getirmese dahi sigortalı, sözleşmenin yapılmasına 14 gün içinde itiraz etmemiş ise sözleşme, poliçede yazılı şartlar ve poliçenin ayrılmaz bir parçası olan genel şartlar kapsamında yapılmış olur.
01.06.2015 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Karayolu Motorlu Araçlar Zorunlu Malî Sorumluluk Sigortası Genel Şartları 12.08.2003 tarihli Genel Şartları yürürlükten kaldırılmış ve birçok yeni düzenleme getirmiştir.
Genel Şartların A.1. maddesinde Genel Şartların amacı, 13.10.1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu uyarınca motorlu araç işletenlerine yüklenen hukukî sorumluluk için düzenlenen Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Malî Sorumluluk Sigortasına yönelik ilgililerinin hak ve yükümlülüklerine ilişkin usul ve esasların düzenlenmesi olarak belirlenmiştir.
Genel Şartların “Tanımlar” başlıklı A.2. maddesinin (d) bendinde zarar; “Motorlu bir aracın işletilmesi ile oluşan bir trafik kazası sonucunda üçüncü şahısların ekonomik değeri olan mal varlığında doğrudan azalma olmasına veya vücut bütünlüğünde eksilmeye, sürekli sakatlığa veya ölümüne sebebiyet verilmesi nedeniyle ilgililerin uğradıkları bu Genel Şartlar ile içeriği belirlenen maddi kayıpları” olarak tanımlanmıştır. Bu tanıma göre zorunlu malî sorumluluk sigortasının sorumlu olduğu zarar, motorlu bir aracın işletilmesi ile oluşan trafik kazasında üçüncü bir şahsın ölmesi veya bedensel zarara uğraması yahut malına bir zarar gelmesi durumunda ortaya çıkan zarardır.
Sigortanın kapsamı ise A.3 maddesinin 1. fıkrasında “Sigortacı, poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında, üçüncü şahısların ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermiş olmasından dolayı, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununa göre sigortalıya düşen hukukî sorumluluk çerçevesinde bu Genel Şartlarda içeriği belirlenmiş tazminatlara ilişkin talepleri, kaza tarihi itibariyle geçerli zorunlu sigorta limitleri dahilinde karşılamakla yükümlüdür. Sigortanın kapsamı üçüncü şahısların, sigortalının Karayolları Trafik Kanunu çerçevesindeki sorumluluk riski kapsamında, sigortalıdan talep edebilecekleri tazminat talepleri ile sınırlıdır.”  ifadesi ile düzenlenmiştir. Bu maddeye göre zorunlu malî sorumluluk sigortasının kapsamı, motorlu aracın işletilmesi sırasında üçüncü kişinin ölümüne veya yaralanmasına veya malına zarar gelmesi ile yöneltilecek tazminat talepleri ile sınırlıdır. Ayrıca bu maddeye göre zarar gören üçüncü şahıslar ancak sigortalının 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 85/1. maddesindeki sorumluluk riski kapsamında, sigortacıdan tazminat talep edebileceklerdir. Bir başka deyimle zarar gören üçüncü şahıslar 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 85/1. maddesi kapsamında sigortalıya başvurabileceği tazminatları sigortacıya karşı ileri sürebilecekler, sigortalıya karşı ileri süremeyecekleri tazminat taleplerini sigortacıya karşıda ileri süremeyeceklerdir.
Zorunlu malî sorumluluk sigortasının “Kapsama Giren Teminat Türleri” başlıklı A.5. maddesinin (ç) bendinde “Destekten Yoksun Kalma (Ölüm) Teminatı” ; “Üçüncü kişinin ölümü dolayısıyla ölenin desteğinden yoksun kalanların destek zararlarını karşılamak üzere bu genel şart ekinde yer alan esaslara göre belirlenecek tazminattır. Söz konusu tazminat miktarının tespitinde ölen kişi esas alınır.” şeklinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre zorunlu malî sorumluluk sigortası, üçüncü kişinin ölümü dolayısı ile destekten yoksun kalanların zararlarını teminat altına almaktadır.
Sonuç olarak; 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Karayolu Motorlu Araçlar Zorunlu Malî Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının A.2. maddesinin (d) bendi, A.3 maddesinin 1. fıkrası ve A.5 maddesinin (ç) bendi incelendiğinde karayolu motorlu araçlar zorunlu malî sorumluluk sigortası bir motorlu aracın işletilmesi sırasında üçüncü kişinin ölümü veya yaralanması veya malının zarara uğraması durumunda teminat kapsamına almaktadır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 85/1. maddesine göre bir motorlu aracın işletilmesi sırasında üçüncü kişilere verilen zarardan işleten sorumludur. Sigortacı ise bu sorumluluğu üstlenmektedir. Bu nedenle Genel Şartların A.2 maddesinin (d) bendi, A.3 maddesinin 1. fıkrası ve A.5 maddesinin (ç) bendinde yer alan “üçüncü kişi” işletene göre belirlenecektir. Bir başka deyişle sigortacı işletene göre üçüncü kişi olan kişilerin ölmesi veya yaralanması veya malına zarar gelmesi durumunda işletenin bu sorumluluğunu üstlenmektedir.
Karayolu motorlu araçlar zorunlu malî sorumluluk sigortasının teminat kapsamı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91. maddesinde “İşletenlerin, bu Kanunun 85 inci maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere..” ifadesi ile düzenlemiştir. Bu maddeye göre sigortacının sorumluluk kapsamı işletenin motorlu aracın işletilmesi ile üçüncü kişilere verdiği zarar ile sınırlıdır. Bir başka anlatımla sigortacının sorumluluğu işletenin sorumluluğu ile sınırlıdır. İşleteni 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 85/1 maddesine göre bir zarardan sorumlu tutamıyorsak sigortacıyı o zarardan sorumlu tutma imkânı bulunmamaktadır. Keza işletenin sorumluluğunu ortadan kaldıran KTK’nın 86. maddesinde sayılan şartların bulunması durumunda işleten ile birlikte sigortacıda sorumluluktan kurtulacaktır.
Karayolu motorlu araçlar zorunlu malî sorumluluk sigortasının teminatı kapsamı dışındaki hâller hem 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 92. maddesinde hem de Genel Şartların A.6. maddesinde ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 14.04.2016 tarihli ve 6704 sayılı Kanun’un 4. maddesi ile getirilen değişiklikten önceki hâli ile “Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Dışında Kalan Hususlar” başlıklı 92. maddesinde:
“Aşağıdaki hususlar, zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamı dışındadırlar.
a) İşletenin; bu Kanun uyarınca eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilere karşı yöneltebileceği talepler,
b) İşletenin; eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararlar nedeniyle ileri sürebilecekleri talepler,
c) İşletenin; bu Kanun uyarınca sorumlu tutulmadığı şeye gelen zararlara ilişkin talepler,
d) Bu Kanunun 105 inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre zorunlu mali sorumluluk sigortasının teminatı altında yapılacak motorlu araç yarışlarındaki veya yarış denemelerindeki kazalardan doğan talepler,
e) Motorlu araçta taşınan eşyanın uğrayacağı zararlar,
f) Manevi tazminata ilişkin talepler.” hükmü ile zorunlu trafik sigortacısının hangi zararlardan sorumlu olmadığı düzenleme altına alınmıştır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91. maddesi yollaması ile 85/1, 86 ve 92. maddeleri incelendiğinde tek taraflı trafik kazası ile yüzde yüz kendi kusuru ile ölümüne neden olan sürücü ve işletenin mirasçılarının zorunlu malî sorumluluk sigortacısından destekten yoksun kalma tazminat talep edebileceklerine ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır. Gerek sürücünün gerekse işletenin yüzde yüz kendi kusuru ile ölümü durumunda mirasçıları işletenden nasıl tazminat talep edemeyeceklerse sigortacıdan da talep edemeyeceklerdir.
Sigortacılık Kanunu’nun 11. maddesinin dördüncü bendinde “Sigorta sözleşmelerinde kapsam dahiline alınmış olan riskler haricinde, kapsam dışı bırakılmış riskler açıkça belirtilir. Belirtilmemiş olan riskler teminat kapsamında sayılır.” ifadesi ile sigorta teminat kapsamı dışında olan teminatların genel şartlarda düzenleneceği belirtilmiştir. Kanunun vermiş olduğu bu yetkiye dayalı Yeni Genel Şartlar’ın “Teminat Dışı Kalan Hâller” başlığı altında A.6. maddesinde sigorta teminatı dışında kalan hâller şu şekilde düzenlenmiştir:
Aşağıdaki hâller sigorta teminatı dışındadır:
a) İşletilme hâlinde olmayan araçların sebep olacağı zararlar,
b) Hak sahibinin kendi kusuruna denk gelen tazminat talepleri,
c) İlgililerin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan tazminat talepleri,
ç) Sigortalının, eşinin, sigortalının usul ve fürunun, sigortalıya evlat edinme ilişkisiyle bağlı olanların, sigortalının birlikte yaşadığı kardeşlerinin, mallarına gelen zararlar sebebiyle ileri sürebilecekleri talepler,
d) Destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan destek tazminatı talepleri ile destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmakla beraber destek şahsının kusuruna denk gelen destek tazminatı talepleri, 
e) Zarar görenlerin beraberinde bulunan bagaj ve benzeri eşya dışında sigortalı araçta veya bu araç vasıtasıyla çekilen römorkta/yarı römorkta taşınan eşyanın uğrayacağı zararlardan dolayı sigortalıya karşı ileri sürülecek talepler,
f) Manevi tazminat talepleri,
g) Sigortalının, Karayolları Trafik Kanunu uyarınca eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilere karşı yöneltebileceği talepler,
ğ) Sigortalının aracına veya bu araç vasıtasıyla çekilen römorklara ve yarı römorklara veya çekilen araçlara gelecek zararlar nedeniyle ileri sürülecek talepler,
h) Çalınan veya gasp edilen araçların sebep oldukları ve Karayolları Trafik Kanununa göre sigortalının sorumlu olmadığı zararlar, aracın çalındığını veya gasp edildiğini bilerek binen kişilerin zarara uğramaları nedeniyle ileri sürülecek talepler ile çalan ve gasp eden kişilerin talepleri,
ı) Motorlu bisikletlerin kullanılmasından ileri gelen zararlar,
i) 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununda belirtilen terör eylemlerinde ve bu eylemlerden doğan sabotajda kullanılan araçların neden olduğu ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununa göre sigortalının sorumlu olmadığı zararlar ile aracın terör eylemlerinde kullanıldığını veya kullanılacağını bilerek binen kişilerin zarara uğramaları nedeniyle ileri sürecekleri talepler, aracı terör ve buna bağlı sabotaj eylemlerinde kullanan kişilerin talepleri,
j) Motorlu araç kazalarından dolayı toprak, yeraltı suları, iç sular, deniz ve havanın kirlenmesi ya da kirlenme tehlikesi nedeniyle temizleme, toplanan atıkların taşınması ve bertarafı masrafları ile biyolojik çeşitlilik, canlı kaynaklar ve doğal yaşama verilen zararlar nedeniyle bozulan çevrenin yeniden oluşturulması ile ilgili çevresel zararlardan ileri gelen talepler,
k) Gelir kaybı, kâr kaybı, iş durması ve kira mahrumiyeti gibi zarar verici olguya bağlı olarak oluşan yansıma veya dolaylı zararlar nedeniyle yöneltilecek tazminat talepleri,
l) İlgili mevzuatla genel hükümlere tâbi kılınan talepler,
m) 2918 sayılı Kanunun 104 üncü ve 105 inci maddelerinde düzenlenen sorumluluklar (Bu  maddeler kapsamına dahil durumlar bu amaçla yaptırılan zorunlu mali sorumluluk sigortasına tâbidir.),
n) Cezai kovuşturmadan doğan tüm giderler ile idari ve adli para cezaları,
o) Bu Genel Şart ve ekleri ile tanımlanan teminat içeriği dışında kalan talepler.
Sigortacının bu maddenin birinci paragrafının (d) bendi kapsamında olmasına rağmen ilgililere yaptığı tazminat ödemeleri için sigortalının terekesine ve tereke borçlusu olan mirasçılarına sigortalının kusuru oranında ve ilgili mevzuat dahilinde müracaat hakkı saklıdır.”
Öncelikli olarak, davalı … Anonim Şirketine müzekkere yazılarak … Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketine ait … plakalı araca ilişkin olarak düzenlenen …-…-…-… numaralı Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçesi ile …-…-…-… numaralı Genişletilmiş Kasko Sigortası poliçesi, 05/03/2020 tarihinde gerçekleşen trafik kazası neticesinde vefat eden …’ın vefatı sebebiyle davacılar …, … ve … tarafından şirkete yapılan başvuruya ilişkin dilekçe ve dilekçenin şirkete ulaştığını gösterir tebligat evrakları, dava konusu trafik kazasına ilişkin olarak açılan hasar dosyasının ve davacılara yapılan ödeme evrakları dosya arasına alınmıştır.
İzmir SGK İl Müdürlüğünden davacılar desteği …’a ait iş yeri sicil dosyaları ve hizmet döküm cetvelleri ile davaya konu 05/03/2020 tarihli ölümlü ve yaralamalı trafik kazasında davacılar desteği …’ın vefatı nedeniyle davacılar …, … ve …’a herhangi bir ödeme yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise ödemenin rücuya tabi olup olmadığı, rücuya tabi ise peşin sermaye değerine ilişkin evrak ve kayıtlar celp edilerek dosya muhteviyatına kazandırılmıştır.
Dava konusu trafik kazasına ilişkin olarak yapılan soruşturma neticesinde düzenlenen iddianame akabinde açılmış bulunan İzmir … Ağır Ceza Mahkemesinin …/… Esas sayılı dosyası dosyamız arasına katılmıştır.
Manevi tazminat talepleri açısından esas teşkil etmek üzere ilgili kolluk birimlerine müzekkere yazılarak davacılara ait sosyal ve ekonomik araştırma tutanakları tanzim ettirilmiştir.
Davalı … Anonim Şirketi nezdinde … Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketine ait … plakalı araca ilişkin olarak düzenlenen …-…-…-… numaralı Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçesinde, … plakalı araç açısından düzenlenen Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçesinin başlangıç tarihinin 18/04/2019, bitiş tarihinin 18/04/2020 olduğu, poliçenin ölüm ve sakatlık başına 360.000,00-TL teminat bedelini havi olduğu görülmüştür.
Davalı … Anonim Şirketi nezdinde … Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketine ait … plakalı araca ilişkin olarak düzenlenen …-…-…-… numaralı Genişletilmiş Kasko Sigortası poliçesi incelendiğinde ise, poliçenin başlangıç tarihinin 13/02/2020, bitiş tarihinin 13/02/2021 olduğu, poliçenin maddi-bedeni ayrımsız 250.000,00-TL teminat bedelini içerdiği anlaşılmaktadır.
Bornova … Noterliğinin 16/03/2020 tarih ve … yevmiye numaralı Mirasçılık Belgesi incelendiğinde, 05/03/2020 tarihinde vefat eden müteveffa …’ın terekesi 8 pay kabul edilerek, 2 payının davacı …’a, 3 payının …’a ve 3 payının …’a ait olduğunun tespit edildiği görülmektedir.
Dava konusu trafik kazasına ilişkin olarak düzenlenen 05/03/2020 tarihli Trafik Kazası Tespit Tutanağında, müteveffanın vefat ettiği kazanın oluşumunda … plakalı araç sürücüsü …’nin Karayolları Trafik Kanunu’nun 52/1-b. maddesini ihlal ettiğinin, müteveffa …’ın ise kural ihlali yapmadığının belirlendiği ortadadır.
İzmir … Ağır Ceza Mahkemesinin …/… Esas sayılı dosyası muhteviyatında yer alan, dava konusu trafik kazasının gerçekleştiği mahalli gören MOBESE kameralarının incelenmesi suretiyle düzenlenen 17/12/2020 havale tarihli kusur raporunda müteveffa …’ın vefatı ile sonuçlanan trafik kazasının oluşumunda … plakalı araç sürücüsü …’nin %100 oranında asli ve tam kusurlu olduğunun, müteveffa …’ın ise atfı kabil herhangi bir kusurunun bulunmadığının mütalaa edildiği görülmektedir.
Dava konusu trafik kazasına ilişkin olarak 05/03/2020 tarihli Trafik Kazası Tespit Tutanağı ile İzmir … Ağır Ceza Mahkemesinin …/… Esas sayılı dosyasında yapılan yargılama sırasında alınan trafik alanında uzman bilirkişinin 17/12/2020 tarihli raporunun sürücü ve tanık beyanları ile kaza anını gösterir kamera kayıtları ile CD kayıtlarının çözümlenmesi amacıyla alınan 12/02/2021 tarihli bilirkişi raporu içeriğinde uygun olarak düzenlendiği ve birbirini doğruladığı anlaşılmakla, dava konusu trafik kazasının … plakalı araç sürücüsü …’nin %100 oranında asli ve tam kusuru sonucunda meydana geldiği kabul edilerek yargılamaya devam olunmuş, kesinleşen ve mahkememizin kabulünde olan kusur oranları dikkate alınarak, ceza dosyasının kesinleşmesinin beklenilmesine gerek görülmemiştir.
21/01/2021 tarihli duruşmada beyanı alınan davacı tanığı …, davacıları tanıdığını, murisin kat kalorifer ve tesisat işleri yapan bir usta olduğunu, şu andaki yevmiyeye göre 250,00 ila 300,00-TL günlük kazancı olduğunu, müteveffanın zaman zaman ek iş aldığını, bu işin götürü usulde iş olduğunu, duruma göre 2.000,00-TL de 5.000,00-TL de kazandığını, kendisinin müteveffayı 5-6 yıldır tanıdığı için özel hayatını da bildiğini, zaman zaman oğlu …’a maddi açıdan destek olduğunu, kira yardımı vs. yaptığını, davacıların eşi ve babaları olan …’in vefatından ötürü manevi olarak yıprandıklarını, büyük üzüntü duyduklarını beyan etmiştir.
Kusur durumunun kesin olarak netleştirilmesi akabinde dosyanın aktüerya alanında uzman hesap bilirkişisine tevdi ile dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, davacılar ile muris …’a ait nüfus kayıtları, …’a ait olarak düzenlenen Bornova … Noterliğinin 16/03/2020 tarih ve … yevmiye numaralı mirasçılık belgesi, 05/03/2020 tarihli Trafik Kazası Tespit Tutanağı, İzmir … Ağır Ceza Mahkemesinin …/… Esas sayılı dosyası ve içeriğinde yer alan soruşturma dosyası ile içeriklerinde yer alan trafik alanında uzman bilirkişinin 17/12/2020 tarihli raporunun sürücü ve tanık beyanları ile kaza anını gösterir kamera kayıtları ile CD kayıtlarının çözümlenmesi amacıyla alınan 12/02/2021 tarihli bilirkişi raporu, davalı … Anonim Şirketi nezdinde … plakalı araca ait olarak düzenlenen Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçesi ile Genişletilmiş Kasko Sigortası poliçesi, dava konusu trafik kazasına ilişkin olarak açılan hasar dosyası, sigorta şirketi tarafından yapılan ödeme evrakları, desteğin vefatı nedeniyle davacılara ödeme yapılıp yapılmadığına ilişkin SGK kayıtları, mütevveffa …’a ait iş yeri sicil dosyası ve hizmet döküm cetveli ile sair hususlar göz önünde bulundurularak; yerleşik Yargıtay içtihatları ve Anayasa Mahkemesi’nin 17/07/2020 tarih ve 2019/40 Esas 2020/40 Karar sayılı kararı göz önünde bulundurulduğunda TRH-2010 yaşam tablosunun ve iskonto oranının (teknik faiz) 1,8 olarak uygulanması ve 05/03/2020 tarihli Trafik Kazası Tespit Tutanağı ile İzmir … Ağır Ceza Mahkemesinin …/… Esas sayılı dosyasında alınan trafik alanında uzman bilirkişinin 17/12/2020 tarihli raporu çerçevesinde Mahkememizin de kabulüne olan … plakalı araç sürücüsü …’nin %100 oranında kusurlu olduğu yönündeki kusur belirlemesinin dikkate alınması suretiyle, davacılar desteği …’ın vergilendirilmiş geliri esas alınarak, davacılar desteği …’ın 05/03/2020 tarihinde gerçekleşen ölümlü ve yaralamalı trafik kazasında vefatından dolayı mahrum kaldığı destekten yoksun kalma tazminatı alacağının varsa davacılar desteği …’ın vefatı nedeniyle dava açılmadan önce SGK tarafından yapılan rücuya tabi ödeme ve başvuru sonucunda davalı sigorta şirketince davacı … açısından 13/05/2020 yapılan 204.933,63-TL bedelli ödemenin yerleşik Yargıtay içtihatları doğrultusunda zarar ve yararın denkleştirilmesi ilkesi gereğince, ödeme günü ile destekten yoksun kalma tazminatının hesaplandığı güne kadar geçen süredeki işlemiş yasal faizi ile birlikte hesaplanan destekten yoksun kalma tazminatından mahsup edilmesiyle hesaplanarak düzenlenecek raporun mahkememize sunulması istenilmiş, aktüerya alanında uzman hesap bilirkişisi 09/06/2021 havale tarihli raporunda sonuç olarak, TRH-2010 yaşam tablosu ve iskonto faiz oranının %1,8 olarak uygulanması ile yapılan belirlemeler neticesinde davacılar … ile …’ın destekten yoksun kalma tazminatı alacaklarının bulunmadığını, müteveffanın gelirinin asgari ücret olarak kabulü halinde …’ın destekten yoksun kalma alacağının 95.232,88-TL olduğunu, müteveffanın gelirinin asgari ücretin 1.42 katı olarak kabulü halinde ise …’ın destekten yoksun kalma alacağının 121.131,00-TL olduğunu mütalaa etmiştir.
Davacılar vekilinin aktüerya alanında uzman hesap bilirkişisinin 09/06/2021 havale tarihli raporuna karşı itirazlarının, itiraz konuları ile sınırlı olarak yapılan değerlendirme neticesinde, destekten yoksun kalma tazminatı belirlemesine yönelik değerlendirmelerin desteğin vergilendirilmiş geliri esas alınarak, destekten yoksun kalanların yaşları ve çocukların öğrenim durumları göz önünde bulundurularak yapılması gerektiği, raporun güncel Yargıtay içtihatları ve Bölge Adliye Mahkemesi kararlarına uygun olarak düzenlendiği anlaşılmakla, davalı vekilinin aktüerya alanında uzman hesap bilirkişisinin 09/06/2021 havale tarihli raporuna karşı itirazlarının ise yine itiraz edilen hususları ile sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonucunda, itirazların mahkememizce kabul görmüş kusur oranına yönelik olarak yapıldığı, davalı sigorta şirketince yapılan ödemelerin davacı …’ın gerçek zararını karşılamadığı, raporun güncel Yargıtay içtihatları ve Bölge Adliye Mahkemesi kararlarına uygun olarak düzenlendiği anlaşılmakla reddine karar verilmiştir.
Davacı vekilinin 06/09/2021 havale tarihli dilekçesi ile davacı … yönünden dava dilekçesinde 10.000,00-TL olarak belirttikleri dava değerini 121.131,00-TL’ye arttırdıklarını beyan ettiği ve arttırılan bedel üzerinden eksik harcı mahkememiz veznesine yatırmış olduğu görülmektedir.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 18/02/2021 tarih ve 2020/160 Esas 2021/1641 Karar sayılı ilamında aynen; ”…Malul kalan hak sahiplerinin bakiye ömürleri daha önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvelleri ile saptanmakta idiyse de; Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmalarıyla “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmış olup, gerçek zarar hesabı özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Bu durumda diğer kurumlar ile Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve yine bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içermesi de göz önüne alındığında Dairemizce de tazminat hesaplarında bakiye ömrün belirlenmesinde TRH 2010 tablosunun esas alınmasının güncellenen ülke gerçeklerine daha uygun olacağına karar verilmiş olup…” denilmiş, destekten yoksun kalma tazminatı ve sürekli ve geçici iş göremezlik tazminatları hesaplanırken, ülke gerçeklerine daha uygun veriler içeren TRH-2010 yaşam tablosunun kullanılmasının kararlaştırıldığına dikkate çekilmiştir.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 10/03/2021 tarih ve 2020/2628 Esas 2021/2552 Karar sayılı ilamında aynen; ”…destekten yoksun kalma tazminatı hesaplanırken rapor tanzim tarihine kadar gerçekleşen zararın bilinen veriler nazara alınarak ve iskontoya tabi tutulmadan somut olarak, rapor tanzim tarihinden sonraki zarar da bilinen son gelir nazara alınıp 1/Kn katsayısına göre her yıl %10 oranında artırılmak ve iskonto edilmek suretiyle hesaplanmalıdır (YHGK., 28.06.1995 tarih, 1994/9-628 Esas, 1995/694 Karar). Ayrıca; yerleşik Yargıtay uygulamalarına göre 60 yaşına kadar aktif devre kabul edilmekte olup, 60 yaşını tamamladıktan sonra pasif devre zararı hesaplanması gerekmektedir.
Eldeki dosyada ise, yerel mahkemece hükme esas alınan 03.07.2019 tarihli ek aktüer raporunda; kaza tarihinden sonraki muhtemel yaşam süresinin belirlenmesinde 1931 tarihli PMF yaşam tablosu dikkate alınarak hesaplama yapıldığı, aktif devre 65 yaşına kadar kabul edilerek tazminatın belirlendiği, destekten yoksun kalma tazminatı hesaplanırken de, rapor tanzim tarihine kadar gerçekleşen zararın bilinen veriler nazara alınarak ve iskontoya tabi tutulmadan somut olarak, rapor tanzim tarihinden sonraki zarar da bilinen son gelir nazara alınıp 1/Kn katsayısına göre her yıl %10 oranında artırılmak ve iskonto edilmek suretiyle hesaplanmadığı görülmüş olup, bilirkişi raporu yukarıda açıklanan Yargıtay uygulamasına uygun ve hüküm tesisine elverişli değildir…” ibarelerine yer verilerek destekten yoksun kalma tazminatı hesabında kullanılması gereken iskonto oranları belirtilmiştir.
Yargılama devam ettiği sırada Yargıtay içtihatlarında meydana gelen köklü değişiklik dikkate alındığında alınan ilk raporun hüküm kurmaya elverişli olmaması sebebiyle dosyanın 09/06/2021 havale tarihli raporu tanzim eden aktüerya alanında uzman hesap bilirkişisine tevdi ile dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, davacılar ile muris …’a ait nüfus kayıtları, …’a ait olarak düzenlenen Bornova … Noterliğinin 16/03/2020 tarih ve … yevmiye numaralı mirasçılık belgesi, 05/03/2020 tarihli Trafik Kazası Tespit Tutanağı, İzmir … Ağır Ceza Mahkemesinin …/… Esas sayılı dosyası ve içeriğinde yer alan soruşturma dosyası ile içeriklerinde yer alan trafik alanında uzman bilirkişinin 17/12/2020 tarihli raporunun sürücü ve tanık beyanları ile kaza anını gösterir kamera kayıtları ile CD kayıtlarının çözümlenmesi amacıyla alınan 12/02/2021 tarihli bilirkişi raporu, davalı … Anonim Şirketi nezdinde … plakalı araca ait olarak düzenlenen Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçesi ile Genişletilmiş Kasko Sigortası poliçesi, dava konusu trafik kazasına ilişkin olarak açılan hasar dosyası, sigorta şirketi tarafından yapılan ödeme evrakları, desteğin vefatı nedeniyle davacılara ödeme yapılıp yapılmadığına ilişkin SGK kayıtları, mütevveffa …’a ait iş yeri sicil dosyası ve hizmet döküm cetveli ile sair hususlar göz önünde bulundurularak; yerleşik Yargıtay içtihatları ve Anayasa Mahkemesi’nin 17/07/2020 tarih ve 2019/40 Esas 2020/40 Karar sayılı kararı göz önünde bulundurulduğunda TRH-2010 yaşam tablosunun ve müteveffanın muhtemel gelirinin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi ile belirlenecek peşin değerinin uygulanması ve 05/03/2020 tarihli Trafik Kazası Tespit Tutanağı ile İzmir … Ağır Ceza Mahkemesinin …/… Esas sayılı dosyasında alınan trafik alanında uzman bilirkişinin 17/12/2020 tarihli raporu çerçevesinde Mahkememizin de kabulüne olan … plakalı araç sürücüsü …’nin %100 oranında kusurlu olduğu yönündeki kusur belirlemesinin dikkate alınması suretiyle, davacılar desteği …’ın vergilendirilmiş geliri esas alınarak, davacılar desteği …’ın 05/03/2020 tarihinde gerçekleşen ölümlü ve yaralamalı trafik kazasında vefatından dolayı mahrum kaldığı destekten yoksun kalma tazminatı alacağının varsa davacılar desteği …’ın vefatı nedeniyle dava açılmadan önce SGK tarafından yapılan rücuya tabi ödeme ve başvuru sonucunda davalı sigorta şirketince davacı … açısından 13/05/2020 yapılan 204.933,63-TL bedelli ödemenin yerleşik Yargıtay içtihatları doğrultusunda zarar ve yararın denkleştirilmesi ilkesi gereğince, ödeme günü ile destekten yoksun kalma tazminatının hesaplandığı güne kadar geçen süredeki işlemiş yasal faizi ile birlikte hesaplanan destekten yoksun kalma tazminatından mahsup edilmesiyle hesaplanarak düzenlenecek ek raporun mahkememize sunulması istenilmiş, aktüerya alanında uzman hesap bilirkişisi 22/10/2021 havale tarihli ek raporunda sonuç olarak, TRH-2010 yaşam tablosu ve müteveffanın muhtemel gelirinin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi ile belirlenecek peşin değerinin uygulanması ile yapılan belirlemeler neticesinde davacılar … ile …’ın destekten yoksun kalma tazminatı alacaklarının bulunmadığını, müteveffanın gelirinin asgari ücret olarak kabulü halinde …’ın destekten yoksun kalma alacağının 88.521,14-TL olduğunu mütalaa etmiştir.
Yargılamanın çeşitli safahatlarında her ne kadar müteveffanın vergilendirilmiş gelirinin değil, gerçek gelirinin rapora esas alınması gerektiği yönünde talepler ve mahkememizin aksi yöndeki görüşüne itirazlar olmuş ise de, müteveffanın emekli olduğu, dava dilekçesi ekinde sunulan ‘facebook’ isimli sitede davacıya ait olduğu iddia edilen hesaptan paylaşıldığı belirtilen fotoğrafların yer aldığı ekran görüntülerinin müteveffanın emekliliği döneminde sürekli olarak inşaat ustası olarak çalıştığını ispata elverişli olmadığı, davacılar tanığının dahi beyanlarında müteveffanın düzenli bir işi olmadığını, çalışması halinde değişen miktarlarda gelir sağladığını beyan ettiği, Sosyal ve Güvenlik Kurumu kayıtlarına göre müteveffanın emekli olduğu ve gelirinin asgari ücret bandında bulunduğu, emekli olan müteveffanın SGK kaydı bulunmak suretiyle devam eden bir çalışmasının bulunmadığı, bu kapsamda müteveffanın herhangi bir esnaf ve sanatkarlar odasında kaydının bulunmasının mümkün olmadığı, müteveffanın emekli olmasına rağmen inşaat ustası olarak çalıştığı kabul edilse dahi hukuk devleti olan ülkemizde yaşayan ve çalışması neticesinde gelir elde eden kişilerin elde ettikleri gelirleri usulüne uygun olarak ilgili kurumlara bildirmek ve bu gelirler üzerinden gelir vergisi ödeme yükümlülükleri bulunduğu, kazanç sağlanmasına rağmen bildirilmeyen ve gelir vergisi ödenmeyen gelirlerin devlet nazarında bilinen gelir kapsamında girmeyeceği ve yok hükmünde olduğu, gelir vergisi ödenmeyen ve bu sebeple yok hükmünde bulunan gelir iddiasının dinlenilmesinin mümkün olmadığı, bu kapsamda araştırma yapılması talebinin yargılamaya bir katkısının bulunmayacağı, resmi kayıtlara göre SGK nezdinde kayıtlı olarak çalışması bulunmayan ve tanık beyanı dışında herhangi bir somut delille ispat edilemeyen SGK haricinde düzensiz olarak yapılan çalışma iddiası üzerine elde edildiği iddia edilen vergilendirilmemiş gelir üzerinden destekten yoksun kalma tazminatı hesabı yapılması talebinin yerinde olmadığı kanaatine varılmakla, ilgili taleplere itibar edilmemiş, bu husustaki itirazların reddine karar verilmiş, müteveffanın vergilendirilmiş geliri olan asgari ücret üzerinden yapılan hesap sonucunda belirlenen tazminat bedeli hükme esas alınmıştır.
Konya Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesinin 27/03/2019 tarih ve …/… Esas …/… Karar sayılı kararında aynen; ”…somut olaya bakıldığında müteveffa …’in vefatından önce babasına ait tır ile nakliyecilik işi yaptığı, yine babasına ait biçerdöver işinden kazancının olduğu, bu bakımdan resmi kayıtlarda babasına ait araç ve biçerdöveri kullandığı belirtilmekte ise de, yeni genel şartlar uyarınca trafik kazasına konu olan poliçenin düzenlenme tarihinin ve kaza tarihinin 01/06/2015 tarihinden sonra olduğu, desteğin vergilendirilmiş gelirine dair herhangi bir belgenin bulunmadığı ve davacı tarafça da herhangi bir belgenin sunulmadığı, bu durumda desteğin kaza tarihinde düzenli ve sürekli olarak elde ettiği gelirin aylık brüt asgari ücret olarak hesaplanmasında herhangi bir yanlışlığın olmadığı, bu durumda davacının buna yönelen istinaf itirazlarının yerinde olmadığı anlaşılmıştır…” ibarelerine yer verilmiştir.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 03/02/2021 tarih ve 2019/2401 Esas 2021/613 Karar sayılı ilamında ise aynen; ”…Dairemizin yerleşmiş içtihatlarına göre; çocuklar için destekten yoksun kalacakları sürenin belirlenmesinde yaşları, okuldaki eğitim durumları, içinde yaşadıkları sosyal ve ekonomik koşulların ayrı ayrı değerlendirilmesi, yüksek öğrenim yapacaklar ise, 25 yaşının doldurulmasına kadar; yüksek öğrenim yapmamakta ise yerleşik ve kabul gören uygulamaya göre, erkek çocukları için 18 yaşın, kız çocukları için 22 yaşın desteğin sona ereceği yaş olarak kabul edilerek hesaplama yapılması gerekmektedir…” şeklindeki gerekçe ile anne ve babanın destek süresinin yüksek öğrenim görmeyen erkek çocuk için 18 yaşında, kız çocuk için ise 22 yaşında sona ereceğinden bahsedilmiştir.
Yerleşik ve güncel Yargıtay içtihatları ile Bölge Adliye Mahkemesi kararları doğrultusunda, mahkememiz ara kararına uygun olarak, taraflar, mahkememiz ve Bölge Adliye Mahkemesi ilgili dairesinin incelemesine uygun ve elverişli olarak tanzim edilen bilirkişi ek raporu doğrultusunda, kaza tarihi itibariyle 31 yaşında olan … ve 28 yaşında olan …’un müteveffa ile destek ilişkileri son bulunduğundan dolayı destekten yoksun kalma tazminatı talep edemeyecekleri, davacı …’ın destekten yoksun kalma tazminatına yönelik bakiye alacağının ise 88.521,14-TL olduğu kanaatine varılmıştır.
Davacı tarafça dava açılmadan önce davalı sigorta şirketine başvuru yapıldığı, başvuru evrakının davalı sigorta şirketine 27/03/2020 tarihinde usulüne uygun olarak tebliğ edildiği, davalı sigorta şirketi tarafından başvuru tarihinden itibaren 8 iş günü içerisinde davacı tarafa olumlu veya olumsuz bir cevap verilmediği anlaşılmakla, davalı sigorta şirketinin rizikonun ihbarından itibaren 8 iş gününün sona erdiği 08/04/2020 tarihi itibariyle temerrüte düştüğü anlaşılmaktadır.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 56. maddesi (818 sayılı BK’nun 47. md.) hükmüne göre, hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Manevi tazminat, zarara uğrayanda, manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. Zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.6.1976 günlü ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hakim bu konuda takdir hakkını kullanır iken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de gözönünde tutularak, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, Türk Medeni Kanunu’nun 4. maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hukuka ve hakkaniyete göre hükmedeceği öngörülmüştür.
Dava konusu trafik kazasının oluşumunda … plakalı araç sürücüsü …’nin %100 oranında asli ve tam kusurlu olması, müteveffanın ise herhangi bir kusurunun bulunmaması, kazanın müteveffanın önünde gerçekleşen trafik kazasında yaralanan şahıslara yardım amacıyla emniyet şeridinde bulunduğu sırada … sevk ve idaresindeki … plakalı aracın hızla gelerek müteveffaya şiddetli bir şekilde çarpmasıyla meydana gelmesi, kaza neticesinde müteveffanın bedeninde meydana gelen tahribatın ağırlığı, davacı …’ın 34 yıllık hayat arkadaşını erken yaşta kaybı, hayatının kalan kısmını 34 yılını bilfiil birlikte geçirdiği eşinin varlığından ve desteğinden yoksun olarak idame ettirecek zorunda kalması, müteveffanın vefatının ağırlığı yanında davacı …’ın hayatında meydana gelen boşluk durumu, davacılar … ve …’un ise hayatlarının büyük çoğunluğunda babalarının yokluğunu derinden hissetmek zorunda kalmaları, davacıların müteveffanın vefatı sebebiyle duydukları elem ve üzüntü ile davacıların sosyal ve ekonomik durum araştırma tutanakları çerçevesinde tespit edilen aylık gelirleri göz önünde bulundurularak, dava konusu trafik kazası neticesinde eşini kaybeden davacı … açısından 60.000,00-TL, davacılar … ve … açısından ise ayrı ayrı 25.000,00-TL manevi tazminat takdirinin uygun olacağı hususunda mahkememiz nezdinde hukuki ve vicdani kanaat hasıl olmuştur.
Tüm dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, İzmir Arabuluculuk Bürosunun …/… Dosya …/… Arabuluculuk numaralı Arabuluculuk Son Anlaşamama Tutanağı, davalı … Anonim Şirketi nezdinde … Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketine ait … plakalı araca ilişkin olarak düzenlenen …-…-…-… numaralı Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçesi ile …-…-…-… numaralı Genişletilmiş Kasko Sigortası poliçesi, davacılar tarafından yapılan başvuru dilekçesi, başvuru dilekçesinin şirkete tebliğini gösterir tebligat evrakları, hasar dosyası, ödeme evrakları, dava konusu trafik kazasına karışan araçlara ait ruhsat fotokopisi, dava konusu trafik kazasına ilişkin olarak düzenlenen 05/03/2020 tarihli Trafik Kazası Tespit Tutanağı, davacılara ait vukuatlı nüfus aile kayıt örneği, Bornova … Noterliğinin 16/03/2020 tarih ve … yevmiye numaralı Mirasçılık Belgesi, İzmir SGK İl Müdürlüğü nezdinde müteveffa …’a ait olarak bulunan iş yeri sicil dosyaları ve hizmet döküm cetveli, İzmir SGK İl Müdürlüğü nezdinde davaya konu 05/03/2020 tarihli ölümlü ve yaralamalı trafik kazasında davacılar desteği …’ın vefatı nedeniyle davacılara herhangi bir ödeme yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise ödemenin rücuya tabi olup olmadığı, rücuya tabi ise peşin sermaye değerine ilişkin kayıtlar, İzmir … Ağır Ceza Mahkemesinin …/… Esas sayılı dosyası, İzmir … Ağır Ceza Mahkemesinin …/… Esas sayılı dosyasında alınan trafik alanında uzman bilirkişinin 17/12/2020 havale tarihli kusur raporu, dava dilekçesine ekli ekran görüntüleri, tanık beyanı, aktüerya alanında uzman hesap bilirkişisinin 09/06/2021 havale tarihli raporu, davacı vekilinin 06/09/2021 havale tarihli bedel arttırım dilekçesi, aktüerya alanında uzman hesap bilirkişisinin 22/10/2021 havale tarihli ek raporu ve sair deliller birlikte değerlendirildiğinde, davaya konu uyuşmazlığın 05/03/2020 tarihinde meydana gelen ölümlü trafik kazası neticesinde davacılar desteği …’ın vefatı nedeniyle davacıların muris …’ın desteğinden mahrum kalıp kalmadıkları, murisin vefatı nedeniyle desteğinden yoksun kalan davacılar için destekten yoksun kalma tazminat bedelinin belirlenmesi ve belirlenecek destekten yoksun kalma tazminatı bedelinin ve davacı … için 100.000,00-TL, davacı … için 75.000,00-TL ve davacı … için 75.000,00-TL olmak üzere toplamda 250.000,00-TL manevi tazminat bedelinin davalı sigorta şirketinden tahsili taleplerine ilişkin olduğu, dava konusu trafik kazasının … plakalı araç sürücüsü …’nin %100 oranında asli ve tam kusuru sonucunda meydana geldiği, kaza neticesinde davacı …’ın eşi, davacılar … ve …’un babaları olan …’ın vefat ettiği, güncel ve yerleşik Yargıtay içtihatları çerçevesinde mahkememiz ara kararına uygun olarak tanzim edilen aktüerya alanında uzman hesap bilirkişisinin 22/10/2021 havale tarihli ek raporunda TRH-2010 yaşam tablosu ve müteveffanın muhtemel gelirinin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi ile belirlenecek peşin değerinin uygulanması ile yapılan belirlemeler neticesinde davacılar … ile …’ın destekten yoksun kalma tazminatı alacaklarının bulunmadığını, müteveffanın gelirinin asgari ücret olarak kabulü halinde …’ın destekten yoksun kalma alacağının 88.521,14-TL olduğunu mütalaa ettiği, davacı vekilinin kök raporun tanzimi akabinde 06/09/2021 havale tarihli dilekçesi ile davacı … yönünden dava dilekçesinde 10.000,00-TL olarak belirttikleri dava değerini 121.131,00-TL’ye arttırdıklarını beyan ettiği ve arttırılan bedel üzerinden eksik harcı mahkememiz veznesine yatırmış olduğu, yargılamanın çeşitli safahatlarında her ne kadar müteveffanın vergilendirilmiş gelirinin değil, gerçek gelirinin rapora esas alınması gerektiği yönünde talepler ve mahkememizin aksi yöndeki görüşüne itirazlar olmuş ise de, emekli olan müteveffanın SGK kaydı bulunmak suretiyle devam eden bir çalışmasının bulunmadığı, resmi kayıtlara göre SGK nezdinde kayıtlı olarak çalışması bulunmayan ve tanık beyanı dışında herhangi bir somut delille ispat edilemeyen SGK haricinde düzensiz olarak yapılan çalışma iddiası üzerine elde edildiği iddia edilen vergilendirilmemiş gelir üzerinden destekten yoksun kalma tazminatı hesabı yapılması talebinin yerinde olmadığı, müteveffanın vergilendirilmiş geliri olan asgari ücretin destekten yoksun kalma tazminatı hesabına esas alınmasının gerektiği ve yerleşik ve güncel Yargıtay içtihatları ile Bölge Adliye Mahkemesi kararları doğrultusunda, mahkememiz ara kararına uygun olarak, taraflar, mahkememiz ve Bölge Adliye Mahkemesi ilgili dairesinin incelemesine uygun ve elverişli olarak tanzim edilen bilirkişi ek raporu doğrultusunda, kaza tarihi itibariyle 31 yaşında olan … ve 28 yaşında olan …’un müteveffa ile destek ilişkileri son bulunduğundan dolayı destekten yoksun kalma tazminatı talep edemeyecekleri, davacı …’ın destekten yoksun kalma tazminatına yönelik bakiye alacağının ise 88.521,14-TL olduğu, davalı sigorta şirketinin rizikonun ihbarından itibaren 8 iş gününün sona erdiği 08/04/2020 tarihi itibariyle temerrüte düştüğü, yukarıda yer verilen gerekçeler dahilinde dava konusu trafik kazası neticesinde eşini kaybeden davacı … açısından 60.000,00-TL, davacılar … ve … açısından ise ayrı ayrı 25.000,00-TL manevi tazminat takdirinin uygun olacağı kanaatiyle, kesinleşen ve mahkememizin kabulünde olan kusur oranları dikkate alınarak, yargılamanın uzamasına sebep olacağı ve usul ekonomisi ilkesi gereğince mahkememiz nezdinde kurulacak hüküm açısından ceza dosyasının bekletici mesele yapılmasının herhangi bir etkisi olmayacağı gibi hak sahiplerinin haklarına kavuşmalarını geciktireceği düşünülerek ceza dosyasının kesinleşmesinin beklenilmesine gerek görülmeksizin açılan davanın kısmen kabulüne kısmen reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Açılan davanın KISMEN KABULÜ KISMEN REDDİ İLE,
1-Destekten yoksun kalma tazminatı talepleri açısından;
a)Davacı … yönünden destekten yoksun kalma tazminatı talebinin KISMEN KABULÜNE, 88.521,14-TL maddi tazminatın rizikonun ihbarı akabinde 8 iş gününün sona erdiği 08/04/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı … Anonim Şirketinden alınarak davacı …’a verilmesine, fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
b)Davacı … yönünden destekten yoksun kalma tazminatı talebinin REDDİNE,
c)Davacı … yönünden destekten yoksun kalma tazminatı talebinin REDDİNE,
2-Manevi tazminat talepleri açısından;
a)Davacı … yönünden manevi tazminat talebinin KISMEN KABULÜNE, 60.000,00-TL manevi tazminatın rizikonun ihbarı akabinde 8 iş gününün sona erdiği 08/04/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı … Anonim Şirketinden alınarak davacı …’a verilmesine, fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
b)Davacı … yönünden manevi tazminat talebinin KISMEN KABULÜNE, 25.000,00-TL manevi tazminatın rizikonun ihbarı akabinde 8 iş gününün sona erdiği 08/04/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı … Anonim Şirketinden alınarak davacı …’a verilmesine, fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
c)Davacı … yönünden manevi tazminat talebinin KISMEN KABULÜNE, 25.000,00-TL manevi tazminatın rizikonun ihbarı akabinde 8 iş gününün sona erdiği 08/04/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı … Anonim Şirketinden alınarak davacı …’a verilmesine, fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
3-492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince karar tarihi itibariyle alınması gereken 13.560,98-TL karar ve ilam harcından, davanın açılışı sırasında peşin olarak yatırılan 894,87-TL harç ve 380,00-TL tamamlama harcının mahsubu ile bakiye 12.286,11-TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından yapılan 38,50-TL e-tebligat, 25,00-TL tebligat, 63,00-TL posta masrafı, 500,00-TL bilirkişi ücreti, 54,40-TL başvurma harcı, 894,87-TL peşin harç ve 380,00-TL tamamlama harcı olmak üzere toplam 1.955,77-TL yargılama giderinin davanın kabul ret oranı dikkate alınarak 1.406,04-TL’sinin davalıdan alınarak davacılar …, … ve …’a verilmesine, bakiye yargılama giderinin davacılar üzerinde bırakılmasına,
5-Destekten yoksun kalma tazminatı taleplerine ilişkin vekalet ücretleri yönünden;
a)Davacı …’ın kendisini vekille temsil ettirdiği göz önünde bulundurularak karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 12.307,75-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacı …’a verilmesine,
b)Davalı … Anonim Şirketinin kendisini vekille temsil ettirdiği göz önünde bulundurularak karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 4.891,48-TL nispi vekalet ücretinin davacı …’tan alınarak davalı … Anonim Şirketine verilmesine,
c)Davalı … Anonim Şirketinin kendisini vekille temsil ettirdiği göz önünde bulundurularak karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 1.000,00-TL nispi vekalet ücretinin davacı …’tan alınarak davalı … Anonim Şirketine verilmesine,
d)Davalı … Anonim Şirketinin kendisini vekille temsil ettirdiği göz önünde bulundurularak karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 1.000,00-TL nispi vekalet ücretinin davacı …’tan alınarak davalı … Anonim Şirketine verilmesine,
6-Manevi tazminat taleplerine ilişkin vekalet ücretleri yönünden;
a)Davacı …’ın kendisini vekille temsil ettirdiği göz önünde bulundurularak karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 8.600,00-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacı …’a verilmesine,
b)Davacı …’ın kendisini vekille temsil ettirdiği göz önünde bulundurularak karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 4.080,00-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacı …’a verilmesine,
c)Davacı …’ın kendisini vekille temsil ettirdiği göz önünde bulundurularak karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 4.080,00-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacı …’a verilmesine,
d)Davalı … Anonim Şirketinin kendisini vekille temsil ettirdiği göz önünde bulundurularak karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 6.000,00-TL nispi vekalet ücretinin davacı …’tan alınarak davalı … Anonim Şirketine verilmesine,
e)Davalı … Anonim Şirketinin kendisini vekille temsil ettirdiği göz önünde bulundurularak karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 4.080,00-TL nispi vekalet ücretinin davacı …’tan alınarak davalı … Anonim Şirketine verilmesine,
f)Davalı … Anonim Şirketinin kendisini vekille temsil ettirdiği göz önünde bulundurularak karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 4.080,00-TL nispi vekalet ücretinin davacı …’tan alınarak davalı … Anonim Şirketine verilmesine,e)
7-7155 sayılı Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun’un 23/14. maddesi gereğince ileride haksız çıkacak taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320,00-TL zorunlu arabuluculuk yargılama giderinin davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
8-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 333. maddesi gereğince kullanılmayan gider avansının talep halinde ve karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair, davacılar vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 345. maddesi gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer ya da başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.18/11/2021

Katip …
(e-imzalıdır)

Hakim …
(e-imzalıdır)

Bu belge 5070 sayılı kanun kapsamında DYS üzerinde hazırlanmış ve e-imza ile imzalanmıştır.