Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/433 E. 2022/104 K. 03.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/433
KARAR NO : 2022/104

DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 02/09/2020
KARAR TARİHİ : 03/02/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı firma ile yapmış olduğu anlaşma uyarınca, davalının alt yüklenici olarak faaliyet gösterdiğini, dava dışı … Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketinin … Bölgesindeki … marka ürünlerinin üretiminin yapıldığı 4 fabrikasında (…,…,…, …Fabrikaları) davalı adına çalıştırılmak üzere 2015 Temmuz ayı itibari ile personel tedariklerini gerçekleştirdiğini, anlaşma uyarınca müvekkilinin sayıları ay be ay değişen sayıdaki kadrolu personelini davalı firma namına, anılan fabrikalarda istihdam ettiğini, buna mukabil müvekkilin, davalı ile olan anlaşması uyarınca, her bir personelinin 1 saatlik mesaisine karşılık 17,00-TL üzerinden hesaplanan hakedişlerini, keşide ettiği faturalar karşılığında davalı firmadan almaya başladığını, bu minvalde her ay, ilgili ayda çalışan personel sayıları ve toplam mesai saatleri belirlenerek aylık puantaj listeleri oluşturulduğunu; akabinde aylık hakedişlerin davalı tarafından davacı hesaplarına ödendiğini, bir süre sonra davalı tarafın, hakedişlere istinaden düzenlenen faturaların bir kısmını ödemeye başladığını, büyük bir kısmını da ödemekten imtina ettiğini, bunun üzerine ilk olarak, Temmuz 2015-Şubat 2016 dönemine ilişkin tahakkuk eden toplam 1.618,380,26-TL hakediş miktarından davalının ödemekten imtina ettiği 201.450,74-TL’nin tahsili amacıyla İzmir … İcra Dairesinin …/… E sayılı dosvası ile bir icra takibi başlatıldığını ve davalının itirazı üzerine takibin durduğunu, bununla birlikte davalı tarafça aynı zamanda şikayet yolu ile ödeme emrinin iptalinin de talep edildiğini, şikayeti inceleyen İzmir … İcra Hukuk Mahkemesinin …/… Esas …/… Karar sayılı kararı ile (tebliğ zarfının üzerinde zarfın içeriğinde faturaların olduğu yönünde bir ibarenin bulunmadığı gerekçesi ile) ödeme emrinin iptaline karar verildiğini ve işbu kararın kesinleştiğini, bunun üzerine davalıya yeniden ödeme emri tebliği cihetine gidildiğini, davalı tarafın yine “borcunun bulunmadığı” gerekçesi ile itirazlarını bildirdiğini ve takibin durduğunu, davalının borca itirazlarının haksız ve kötü niyetli olduğunu, müvekkilin çalışan sayılarını gösterir SGK nezdindeki kayıtlar, dava dışı firmanın fabrikalarına ilişkin giriş-çıkış kayıtları, davalı firma ile müvekkil arasında hak ediş listelerine ilişkin e-postalar, davalı tarafça kabul edilip ödemesi vapılan ve ödenmeyen faturalar, sair yazışmalar, tanık beyanları ile alacağın tüm açıklığı ile ortaya konulacağınını belirterek itirazının iptali ile davalının %20’den az olmamak üzere daha yüksek oranda icra inkar tazminatına da mahkum edilmesini talep etmiştir.
CEVAP :
Davalı cevap dilekçesi sunmamıştır.
DELİLLER :
1-Karşıyaka Arabuluculuk Bürosunun …/… Dosya …/… Arabuluculuk numaralı Arabuluculuk Son Anlaşamama Tutanağı,
2-İzmir … İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyası,
3-İzmir … İcra Hukuk Mahkemesinin …/… Esas sayılı dosyası,
4-Davacıya ait ticaret sicil kayıtları,
5-Davacıya ait esnaf kayıtları,
6-Davacıya ait vergi sicil kayıtları,
7-Davalı şirkete ait ticaret sicil kayıtları,
8-İzmir … Asliye Ticaret Mahkemesinin …/… Esas sayılı dosyası,
9-Davacıya ait ticari defter ve kayıtlar,
10-Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişinin 16/12/2021 havale tarihli raporu,
11-Sair deliller.
DAVA KONUSU :
Açılan dava, taraflar arasında yapıldığı iddia olunan anlaşma uyarınca davacının davalının alt yüklenici olarak faaliyet gösterdiği dava dışı … Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketinin … Bölgesindeki 4 adet fabrikasında davalı şirket adına çalıştırılmak üzere tedarik ettiği personel karşılığında davacının hakedişlerine ilişkin olarak davacı tarafından davalı şirket adına düzenlenen faturalardan kaynaklanan alacağın davalı şirketten tahsili amacıyla davalı şirket aleyhine başlatılan icra takibine davalı şirket tarafından süresinde yapılan itirazın iptali ile asıl alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalı şirketten tahsili taleplerine ilişkindir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 67. maddesinde İcra Takibine İtirazın İptali; ”Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.
Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./11.md.) yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.
İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.
Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.
Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.” şeklinde düzenlenmiştir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67. maddesi uyarınca itirazın iptali davası; alacaklının, icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İcra ve İflas Kanunu’nun 66. maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamayı amaçladığı bir eda davası olup, itirazın tebliğinden itibaren bir yıllık süresinde açılan davada borçlunun itirazında haksızlığının belirlenmesi ve alacağın likit olması hâlinde, istem varsa borçlu aleyhine icra inkâr tazminatına da hükmedilebilir (Kuru, B.: İcra ve İflâs Hukuku, 2006, s. 219, 223).
İtirazın iptali davası, müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan, bir eda davasıdır. Mahkemenin davanın reddi ya da kabulü yönünde verdiği karar, maddi anlamda kesin hüküm teşkil edeceğinden; davanın reddi halinde alacaklı, borçluya karşı aynı alacaktan dolayı yeni bir alacak davası açamayacağı gibi, davanın kabulü halinde borçlu da, alacaklıya karşı bir menfi tespit veya istirdat davası açamayacaktır.
Bu nedenledir ki, mahkeme itirazın iptali davasında tarafların iddia ve savunmalarını genel hükümlere göre inceleyerek, borcun varlığını ve miktarını araştırmak zorundadır.
Bu dava, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir (İİK. m.67/1). Alacaklı, alacağının varlığını Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na göre caiz olan her türlü delil ile ispat edebilir. Dava, özünde tahsil istemini de barındırmakla, burada borçlunun takip sonrası yaptığı ödeme iddialarının da nazara alınması zorunludur. Borçlu, ödeme emrine itiraz ederken bildirmiş olup olmamasına bakılmaksızın, bütün itiraz sebeplerini ileri sürebileceğinden; mahkemenin, borcun sonradan ödendiği itirazını araştırarak, ödemenin takip konusu alacakla ilgili olduğunu belirlemesi halinde, alacaklının dava tarihi itibariyle talep edebileceği alacak miktarı üzerinden hüküm kurması gerektiğinde duraksama bulunmamaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, alacak miktarının, takip ya da dava tarihindeki koşullara göre belirlenmesinin, itirazın iptali davasında hükmolunan miktar üzerinden tahsiline karar verilebilecek bir tazminat türü olan ve bağımsız bir dava konusu yapılamayan icra inkar tazminatının miktarına da etkili olacağı açıktır.
Yargıtay Daireleri ile Hukuk Genel Kurulunun kararlılık kazanmış uygulamasına göre; itirazın iptali davalarında 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için, usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde ödeme emrine itiraz etmesi, alacaklının bir yıl içinde itirazın iptali davasını açması ve davasında haklı çıkarak icra inkâr tazminatı talep etmiş olması gereklidir. Burada, borçlu itirazının kötü niyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmaz.
Bu yasal koşullar yanında, takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlarının bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir. Nitekim aynı ilkeler Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.02.2020 tarihli ve 2017/3-957 E., 2020/99 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.
İzmir … İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyasının incelenmesinde, alacaklının davacı … olduğu, borçlunun davalı Davalı … Sananayi ve Ticaret Limited Şirketi olduğu, davacı alacaklı vekilinin davalı borçlu aleyhine 201.450,74-TL asıl alacak bedeli üzerinden icra takibi başlattığı, davalı tarafın süresinde yapmış olduğu itirazı üzerine icra takibinin durdurulmasına karar verildiği görülmektedir.
22/04/2021 tarihli duruşmanın 5 numaralı ara kararı ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 219/2. ve 222/1. maddelerinde tarafların delil olarak dayandığı ticari defter ve kayıtları ibraz ile yükümlü olduğu hüküm altına alındığından, davacı vekiline bilirkişi incelemesine esas olmak üzere davacıya ait ticari defter ve belgeleri mahkememize sunmak veya ticari defter ve belgelerin bulunduğu yeri mahkememize bildirmek üzere 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 220/1. fıkrası uyarınca iki haftalık kesin süre verilmesine karar verilmiş olup, davacı vekili davacıya ait ticari defter ve belgelerin bulunduğu yeri verilen kesin süre içerisinde mahkememize bildirmiştir.
22/04/2021 tarihli duruşmanın 6 numaralı ara kararında ise duruşmada hazır bulunmayan davalı … Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi adına davalı şirkete ait ticari defter ve belgeleri mahkememize sunmak ya da ticari defter ve belgelerin bulunduğu yeri mahkememize bildirmek üzere; “6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 219/2. ve 222/1. maddelerinde tarafların delil olarak dayandığı ticari defter ve kayıtları ibraz ile yükümlü olduğu hüküm altına alındığından, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 220/1. fıkrası uyarınca bilirkişi incelemesine esas olmak üzere dava konusu ticari defter ve belgeleri iki haftalık kesin süre içerisinde sunmanız veya bulundukları yeri bildirmeniz, verilen kesin süre içinde ticari defterlerin sunulmaması veya bulunduğu yerin bildirilmemesi durumunda söz konusu ticari defter ve kayıtlara delil olarak dayanmaktan vazgeçmiş sayılacağınız ihtaren bildirilir.” şerhini içeren tebligat çıkartılmasına karar verilmiş, davalı şirket adına çıkartılan tebligatın bila tebliğ iade edildiği görülmüştür.
Davalı … Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi adına davalı şirkete ait ticari defter ve belgeleri mahkememize sunmak ya da ticari defter ve belgelerin bulunduğu yeri mahkememize bildirmek üzere 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 35. maddesi uyarınca; “6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 219/2. ve 222/1. maddelerinde tarafların delil olarak dayandığı ticari defter ve kayıtları ibraz ile yükümlü olduğu hüküm altına alındığından, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 220/1. fıkrası uyarınca bilirkişi incelemesine esas olmak üzere dava konusu ticari defter ve belgeleri iki haftalık kesin süre içerisinde sunmanız veya bulundukları yeri bildirmeniz, verilen kesin süre içinde ticari defterlerin sunulmaması veya bulunduğu yerin bildirilmemesi durumunda söz konusu ticari defter ve kayıtlara delil olarak dayanmaktan vazgeçmiş sayılacağınız ihtaren bildirilir.” şerhini içeren tebligatın usulüne uygun şekilde tebliğine rağmen, davalı şirketin kendisine ait ticari defter ve belgeleri verilen kesin süre içerisinde mahkememize sunmadığı ve ticari defter ve belgelerin bulunduğu yeri verilen kesin süre içerisinde mahkememize bildirmediği anlaşılmıştır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 219. maddesinde; ”Taraflar, kendilerinin veya karşı tarafın delil olarak dayandıkları ve ellerinde bulunan tüm belgeleri mahkemeye ibraz etmek zorundadırlar. Elektronik belgeler ise belgenin çıktısı alınarak ve talep edildiğinde incelemeye elverişli şekilde elektronik ortama kaydedilerek mahkemeye ibraz edilir.
Ticari defterler gibi devamlı kullanılan belgelerin sadece ilgili kısımlarının onaylı örnekleri mahkemeye ibraz edilebilir.” hükmü bulunmaktadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 220. maddesinde ise; ”İbrazı istenen belgenin, ileri sürülen hususun ispatı için zorunlu ve bu isteğin kanuna uygun olduğuna mahkemece kanaat getirildiği ve karşı taraf da bu belgenin elinde olduğunu ikrar ettiği veya ileri sürülen talep üzerine sükut ettiği yahut belgenin var olduğu resmî bir kayıtla anlaşıldığı veya başka bir belgede ikrar olunduğu takdirde, mahkeme bu belgenin ibrazı için kesin bir süre verir.
Mahkemece, ibrazı istenen belgenin elinde bulunduğunu inkâr eden tarafa, böyle bir belgenin elinde bulunmadığına, özenle aradığı hâlde bulamadığına ve nerede olduğunu da bilmediğine ilişkin yemin teklif edilir.
Belgeyi ibraz etmesine karar verilen taraf, kendisine verilen sürede belgeyi ibraz etmez ve aynı sürede, delilleriyle birlikte ibraz etmemesi hakkında kabul edilebilir bir mazeret göstermez ya da belgenin elinde bulunduğunu inkâr eder ve teklif edilen yemini kabul veya icra etmezse, mahkeme, duruma göre belgenin içeriği konusunda diğer tarafın beyanını kabul edebilir.” hükmü düzenlenmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 222. maddesinde de; ”Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.
Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.
İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.
Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.
Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır.” hükmüne yer verilmiştir.
Yukarıda yer verilen yasa hükümleri de dikkate alındığında, davalı şirkete ait ticari defter ve belgelerin delil olarak yargılamaya esas alınamayacağı kanaatine varılmış ve sadece davacıya ait ticari defter ve belgeler üzerinde inceleme yapılmasına karar verilmiştir.
Gerekli bilgi ve belgelerin temini akabinde dosyanın mahkememizce resen belirlenecek Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişiye tevdi ile dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, davacıya ait ticari defter ve belgeler, İzmir … İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyası, İzmir … İcra Hukuk Mahkemesinin …/… Esas …/… Karar sayılı dosyası, taraflara ait ticaret sicil kayıtları, davacıya ait vergi sicil kayıtları, davacıya ait esnaf sicil kayıtları, taraflar arasında yapıldığı iddia olunan davacının davalının alt yüklenici olarak faaliyet gösterdiği dava dışı … Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketinin … Bölgesindeki 4 adet fabrikasında davalı şirket adına çalıştırılmak üzere personel tedarikine yönelik anlaşma, davacının ediminin yerine getirmesi kapsamında düzenlenen hakediş raporları, hakedişler çerçevesinde davacı tarafından davalı şirket adına tanzim edilen faturalar, puantaj tabloları ve sair deliller birlikte değerlendirilerek; davacıya ait ticari defter ve belgelerin usulüne uygun şekilde tutulup tutulmadığı, davacıya ait ticari defter ve belgelerin onaylarının usulüne uygun şekilde yaptırılıp yaptırılmadığı, bu kapsamda sahibi lehinde delil vasfı taşıyıp taşımadıkları, taraflar arasında ticari ilişki bulunup bulunmadığı, var ise hangi sebeplerden kaynaklı olarak ticari ilişki bulunduğu, taraflar arasında yapıldığı iddia olunan davacının davalının alt yüklenici olarak faaliyet gösterdiği dava dışı … Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketinin … Bölgesindeki 4 adet fabrikasında davalı şirket adına çalıştırılmak üzere personel tedarikine yönelik anlaşmaya dair olarak bulunan ticari ilişki kapsamında davacı tarafından personel tedariki sağlanıp sağlanmadığı, sağlanmış ise edimin yerine getirilmesine binaen hakediş raporu düzenlenip düzenlenmediği, hakediş raporları uyarınca davacı şirket tarafından fatura tanzim edilip edilmediği, edilmiş ise tanzim edilen fatura bedellerinin davalı şirket tarafından davacıya ödenip ödenmediği, davacı tarafından davalı şirket adına düzenlenen faturalardan kaynaklı olarak davacının davalı şirketten alacağının bulunup bulunmadığı, alacağı var ise miktarı, icra takibinde işletilen faiz miktar ve oranının usulüne uygun şekilde işletilip işletilmediği hususlarının belirlenerek düzenlenecek raporun mahkememize sunulması istenilmiş, Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişi 16/12/2021 havale tarihli raporunda sonuç olarak, davacı işletmenin kayıtlarına göre 2015-2016 döneminde muhtelif tarihlerde toplam 1.618.380,26-TL tutarında fatura kesildiği, bu faturalara karşılık olarak, 2016 yılı içerisinde toplam 251.475,06 TL tahsilat yapıldığı, bu tahsilat düşüldükten sonra davacı işletme kayıtlarına göre, davacının Davalı … Sananayi ve Ticaret Limited Şirketinden 1.366.905,20-TL alacaklı olduğunu, davacı … işletmesinin, iş bu davaya esas 03/01/2019 tarihli İzmir … İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyasına istinaden takip tarihi itibariyle taleple bağlı kalınarak 201.450,74-TL asıl alacak yönünden davalıdan alacaklı olduğunu, asıl alacağa takip tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesinin yerinde olacağını mütalaa etmiştir.
Sahibi lehine delil vasfı taşıyan davacıya ait ticari defter ve belgelerin incelenmesi suretiyle tanzim olunan bilirkişi raporu çerçevesinde, davacının takip tarihi itibariyle davalı şirketten 201.450,74-TL tutarında alacaklı olduğu, bu kapsamda davalı şirketin icra takibi kapsamında düzenlenen ödeme emrine itirazlarının yerinde olmadığı sonucuna ulaşılmış ve bu doğrultuda hüküm kurma yoluna gidilmiştir.
Her ne kadar davalı vekilince icra dosyasında vekaleti bulunduğu ve vekil ile takip edilen işlerde tebligatların vekil adına yapılması gerektiği, bu kapsamda davalı şirkete yapılan tebligatların usulüne uygun olmadığı, hukuki dinlenilme haklarının kısıtlandığından bahisle cevap dilekçelerini haberdar olmaları üzerine sunabildiklerini beyan edilmiş ise de, davalı adına çıkartılan dava dilekçesi ve ekleri ile tensip tutanağını içerir ön inceleme duruşma gününü bildirir tebligatın bila tebliğ iadesi üzerine davalı şirket adına 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 35. maddesi uyarınca çıkartılan dava dilekçesi ve ekleri ile tensip tutanağını içerir duruşma gününü bildirir tebligatın usulüne uygun şekilde tebliğ edildiği, her ne kadar davaya konu icra takibinde davalı adına çıkartılan ve davalıya tebliğ edilen ödeme emrine vekil sıfatıyla davalı vekili tarafından itiraz edilmiş ise de, davanın davalı şirketin hasım gösterilerek ikame edildiği, yerleşik Yargıtay içtihatları ve Bölge Adliye Mahkemesi kararları ile usul ve yasa hükümleri kapsamında dava dilekçesi ve ekleri ile tensip tutanağının davalı asile tebliğinin esas olduğu, kaldı ki davalı şirket ile davalı vekili arasındaki vekalet ilişkisinin devam edip etmediğinin mahkememizce bilinmesinin mümkün olmadığı, bu kapsamda davalı asil olan davalı şirkete çıkartılan ve Tebligat Kanunu hükümleri çerçevesinde usulüne uygun şekilde yapılan tebligatlar çerçevesinde dava dilekçesi ve eklerinin tebliğine ilişkin herhangi bir usulsüzlüğün bulunmadığı anlaşılmakla reddine, davalı … Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi adına çıkartılan dava dilekçesi ve ekleri ile tensip tutanağını içerir tebligatın bila tebliğ iade edildiği, akabinde davalı … Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi adına 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 35. maddesi uyarınca çıkartılan ön inceleme duruşma gününü bildirir tebligatın 03/07/2021 tarihi itibariyle usulüne uygun şekilde tebliğ edildiği, bu kapsamda davalı … Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinin cevap dilekçesi sunma süresinin 19/07/2021 tarihinde sona erdiği, ancak davalı vekilinin cevap dilekçesini 29/11/2021 tarihinde mahkememize sunmuş olduğu, bu kapsamda cevap dilekçesinin süresinde mahkememize sunulmadığı anlaşılmakla, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 317/2. maddesi gereğince süresinde sunulmayan cevap dilekçesinin dikkate alınmamasına, süresi içinde cevap dilekçesi vermemiş olan davalı tarafın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 128. maddesi gereğince davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılmasına, cevap dilekçesi başlıklı 29/11/2021 tarihli dilekçenin beyan dilekçesi olarak değerlendirilmesine karar verilerek yargılamaya devam olunmuştur.
Keza, davalı vekilinin Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişi 16/12/2021 havale tarihli raporuna karşı itirazlarının da, davalı … … Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi adına çıkartılan dava dilekçesi ve ekleri ile tensip tutanağını içerir tebligatın bila tebliğ iade edildiği, akabinde davalı … Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi adına 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 35. maddesi uyarınca çıkartılan ön inceleme duruşma gününü bildirir tebligatın 03/07/2021 tarihi itibariyle usulüne uygun şekilde tebliğ edildiği, bu kapsamda davalı … … Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinin cevap dilekçesi sunma süresinin 19/07/2021 tarihinde sona erdiği, ancak davalı vekilinin cevap dilekçesini 29/11/2021 tarihinde mahkememize sunmuş olduğu, bu kapsamda cevap dilekçesinin süresinde mahkememize sunulmadığı, yerleşik Yargıtay içtihatları ve Bölge Adliye Mahkemesi kararları ile usul ve yasa hükümleri kapsamında dava dilekçesi ve ekleri ile tensip tutanağının davalı asile tebliğinin esas olduğu, kaldı ki davalı şirket ile davalı vekili arasındaki vekalet ilişkisinin devam edip etmediğinin mahkememizce bilinmesinin mümkün olmadığı, bu kapsamda davalı asil olan davalı şirkete çıkartılan ve Tebligat Kanunu hükümleri çerçevesinde usulüne uygun şekilde yapılan tebligatlar çerçevesinde dava dilekçesi ve eklerinin tebliğine ilişkin herhangi bir usulsüzlüğün bulunmadığı, keza davalı … Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi adına 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 35. maddesi uyarınca çıkartılan 22/04/2021 tarihli duruşma tutanağını içerir duruşma gününü bildirir tebligatın usulüne uygun şekilde tebliğ edildiği, usulüne uygun şekilde yapılan tebliğe rağmen davalı şirketin delillerini mahkememize sunmadığı, verilen kesin süreler geçtikten sonra sunulan delillerin savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağına tabi olduğu, bahse konu delillerin ancak ve ancak karşı tarafın açık muvafakati bulunması durumunda dikkate alınabileceği, davacı vekilinin kesin süreler sona erdikten sonra sunulan delillere muvafakatinin bulunmadığını beyan ettiği anlaşılmakla, bahse konu banka kayıtlarının yargılama kapsamında dikkate alınmasının mümkün olmadığı kanaatiyle reddine karar verilmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 122. maddesinde; ”Dava dilekçesi, mahkeme tarafından davalıya tebliğ edilir. Davalının iki hafta içinde davaya cevap verebileceği tebliğ zarfında gösterilir.” hükmü düzenlenmiştir.
Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 23/11/2015 tarih ve 2015/2964 Esas 2015/15252 Karar sayılı ilamında aynen; ”…itirazın iptali davalarında dava dilekçesinin davalı asile tebliği gerekirken doğrudan icra takibinde vekil sıfatıyla itirazda bulunan avukata tebliğ edilmesi hukuki dinlenilme hakkının ihlali niteliğinde olup bu hususları gözetmeyen yerel mahkeme hükmünün bozulması gerekmiştir…” gerekçesi ile itirazın iptali davalarında, dava dilekçesinin davalı asile tebliğ edilmesi gerektiğine dikkat çekilmiştir.
Adana Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesinin 2018/1890 Esas 2019/104 Karar sayılı kararında aynen; ”…Vekilin umumî vekâletname ile yetkilendirilmiş olması, müvekkilinin talimatı olmadan tüm davaları takip etme yetki ve zorunluluğunu ona yüklemez. Hakkında icra takibi yapılan borçlu, vekili aracılığıyla takibe itiraz etmiş olsa dahi, alacaklının açtığı itirazın iptali davası bakımından, borçlunun takibe itiraz aşamasında tayin ettiği vekilin, bu davada da yetkili bulunup bulunmadığı davanın açılması sırasında belirli olmadığından, dava dilekçesinin vekil yerine asile tebliği gerekir. Aksi takdirde usulüne uygun şekilde taraf teşkili sağlanmış olmaz. Bu nedenle davalı vekilinin tebligatların vekile yapılması gerektiğine ilişkin istinaf sebebi yerinde değildir….” gerekçesi bulunmaktadır.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesinin 2018/2296 Esas 2019/604 Karar sayılı kararında aynen; ”…HMK 122. maddesinde ” dava dilekçesi davalıya tebliğ edilir …” denilmiştir. Esasen davalı vekili itirazın iptali davasında icra dosyasına vekil aracılığıyla itiraz edildiği ,dava dilekçesinin vekile tebliği gerektiği,tebligatın vekile yapılmaması ve şirket yetkilisinin yurtdışında bulunması nedeniyle savunma haklarının kısıtlandığını ileri sürmekte ise de itirazın iptali davası açılması icra dosyasından bağımsız olduğundan ,icra takibine vekil aracılığıyla itiraz edildikten sonra , itirazın iptali istemli açılan davada dava dilekçesi tebliğinin asile yapılması gerekmektedir. Davalı vekili kendisine vekil olarak tebligatın yapılmamasını savunma haklarının kısıtlanması olarak ifade etmiş ise de davalının henüz vekilinin bulunup bulunmadığının bilinmediği bir dönemde,vekile doğrudan tebligat yapılamayacağı , dava dilekçesinin davalıya tebliğinden sonra vekil tarafından cevap dilekçesi için süre uzatımı talep edildiği ancak uzatılan süre de cevap verilmediği , ticari defterlerin ibrazı ve bilirkişi raporunun tebliğinin davalı şirketin ticaret sicilinde tescilli adresine usulune uygun şekilde sağlandığı anlaşılmaktadır…” ibarelerine yer verilmiştir.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin 2020/1180 Esas 2021/3178 Karar sayılı kararında da aynen; ”…Eldeki davada ,davalı vekilinin istinaf sebeplerinden biri; “icra takibine vekil ile itiraz edildiği ve dava dilekçesinde borçlu vekilinin ismi yazılmasına rağmen vekile tebliğ yapılmadığı” yönünde olup bu itiraz ile ilgili olarak icra dosyasının tetkikinde ; davalı tarafın icra dosyasında vekili aracılığıyla takibe itiraz ettiği tespit edilmiş ise de, bu durum vekaletnamenin avukata müvekkilinin talimatı olmadan dava açma veya açılmış davaya girme yetkisi vermez. (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2008/960 E., 2008/3381 K. Nolu 3/3/2008 tarihli ilamı)
Dava dosyasına davalı vekili tarafından sunulmuş bir vekaletname bulunmadığına göre, dava dilekçesinin davalı asile tebliği ve yargılama safahatındaki tüm işlemlerin davalı asil muhatap alınarak yürütülmesinde hukuka aykırılık tespit edilmemiştir…” gerekçesi ile aynı hususa değinilmiştir.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesinin 2021/2029 Esas 2021/1707 Karar sayılı kararı ile 2021/2034 Esas 2021/1709 Karar sayılı kararında aynen; ”…Dava dilekçesi ve duruşma günü yasa uyarınca taraflara tebliğ edilir. İlgili taraf dilerse davasını bizzat kendisi takip eder isterse vekil tayin ederek vekili aracılığı ile takip edebilir. Vekil vekaletname aslının veya onaylı suretini sunmadan davayı takip edemez. Gerçekten de icra takibine borçlu vekili sıfatıyla itiraz eden vekilin borçlu aleyhine açılan bir davada borçlu vekili olduğunun kabulüne hukuken olanak yoktur. Dava dilekçesinin davalı asile tebliğ edilmemesi savunma hakkını kısıtlar. Hakkında icra takibi yapılan borçlu vekil aracılığı ile takibe itiraz etmiş olsa dahi, alacaklının açtığı “itirazın iptali davası” bakımından borçlunun takibe itiraz aşamasında tayin ettiği vekilin bu davada da yetkili bulunup bulunmadığının davanın açılması sırasında belirli olmadığından dava dilekçesinin vekil yerine asile tebliği gerekir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu itirazın iptali davasında dava dilekçesinin davalı asile tebliği gerektiğini kabul etmektedir (YHGK 11/03/2015 tarih, 2013/19-1679 E.2015/1014 K.)…” şeklindeki gerekçe doğrultusunda hüküm kurulmuştur.
Tüm dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, Karşıyaka Arabuluculuk Bürosunun …/… Dosya …/… Arabuluculuk numaralı Arabuluculuk Son Anlaşamama Tutanağı, İzmir … İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyası, İzmir … İcra Hukuk Mahkemesinin …/… Esas sayılı dosyası, davacıya ait ticaret sicil kayıtları, davacıya ait esnaf kayıtları, davacıya ait vergi sicil kayıtları, davalı şirkete ait ticaret sicil kayıtları, İzmir … Asliye Ticaret Mahkemesinin …/… Esas sayılı dosyası, davacıya ait ticari defter ve kayıtlar, Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişinin 16/12/2021 havale tarihli raporu ve sair deliller birlikte değerlendirildiğinde; davaya konu uyuşmazlığın taraflar arasında yapıldığı iddia olunan anlaşma uyarınca davacının davalının alt yüklenici olarak faaliyet gösterdiği dava dışı … Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketinin … Bölgesindeki 4 adet fabrikasında davalı şirket adına çalıştırılmak üzere tedarik ettiği personel karşılığında davacının hakedişlerine ilişkin olarak davacı tarafından davalı şirket adına düzenlenen faturalardan kaynaklanan alacağın davalı şirketten tahsili amacıyla davalı şirket aleyhine başlatılan icra takibine davalı şirket tarafından süresinde yapılan itirazın iptali ile asıl alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalı şirketten tahsili taleplerine ilişkin olduğu, İzmir … İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyasında davacı alacaklı vekilinin davalı borçlu aleyhine 201.450,74-TL asıl alacak bedeli üzerinden icra takibi başlattığı, davalı tarafın süresinde yapmış olduğu itirazı üzerine icra takibinin durdurulmasına karar verildiği, davalı şirket adına çıkartılan ve usulüne uygun şekilde tebliğ edilen tebligatlara rağmen davalı şirket tarafından süresinde sunulmaması ve bulunduğu yerin süresinde bildirilmemesi sebebiyle davalı şirkete ait ticari defter ve belgelerin delil olarak incelenmesinden vazgeçilmesi neticesinde, davacıya ait ticari defter ve belgeleri inceleme yapan Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişinin 16/12/2021 havale tarihli raporunda sonuç olarak, davacı … işletmesinin iş bu davaya esas İzmir … İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyasına istinaden takip tarihi itibariyle taleple bağlı kalınarak 201.450,74-TL asıl alacak yönünden davalıdan alacaklı olduğunu mütalaa ettiği, usulüne uygun şekilde tutulmuş ve sahibi lehine delil vasfını haiz olan davacıya ait ticari defter ve belgelere göre davacının takip tarihi itibariyle davalı şirketten 201.450,74-TL tutarında alacaklı olduğu, bu kapsamda davalı şirketin icra takibi kapsamında düzenlenen ödeme emrine itirazlarının yerinde olmadığı anlaşılmakla, açılan davanın kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Açılan davanın KABULÜ İLE,
1-Davalı … Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinin İzmir … İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyasındaki icra takibine ilişkin İTİRAZININ İPTALİNE, İzmir … İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyasındaki icra takibinin 201.450,74-TL asıl alacak bedeli üzerinden, asıl alacağa 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun hükümleri uyarınca değişen oranlarda avans faizi uygulanmak suretiyle devamına,
2-Alacak miktarı likit olduğundan takip konusu kabul edilen asıl alacak miktarı olan 201.450,74-TL’nin %20’si oranında icra inkar tazminatının davalı … Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinden alınarak davacı …’ya verilmesine,
3-492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince karar tarihi itibariyle alınması gereken 13.761,10-TL karar ve ilam harcından, 2.433,03-TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 11.328,07-TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından yapılan 22,00-TL elektronik tebligat, 190,00-TL tebligat, 2,00-TL posta masrafı, 600,00-TL bilirkişi ücreti, 2,433,03-TL peşin harç ve 54,40-TL başvurma harcı olmak üzere toplamda 3.301,43-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacının kendisini vekille temsil ettirdiği göz önünde bulundurularak karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 22.551,55-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-7155 sayılı Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun’un 23/14. maddesi gereğince ileride haksız çıkacak taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320,00-TL zorunlu arabuluculuk yargılama giderinin davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
7-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 333. maddesi gereğince kullanılmayan gider avansının talep halinde ve karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yokluklarında, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 345. maddesi gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer ya da başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.03/02/2022

Katip …
(e-imzalıdır)

Hakim …
(e-imzalıdır)

Bu belge 5070 sayılı kanun kapsamında DYS üzerinde hazırlanmış ve e-imza ile imzalanmıştır.