Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/392 E. 2021/285 K. 23.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/392
KARAR NO : 2021/285

DAVA : İpotek (İpoteğin Kaldırılması)
DAVA TARİHİ : 14/09/2018
KARAR TARİHİ : 23/03/2021

Mahkememizde görülmekte olan İpotek (İpoteğin Kaldırılması) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; İzmir İli, …. İlçesi, … Mahallesi, …. ada … parsel sayılı taşınmazın müvekkili ile birlikte kardeşlerine miras yoluyla intikal ettiğini, 29/09/1998 tarihinde diğer mirasçıların hisselerini devretmeleri sonucu müvekkillinin tek başına malik olduğunu, taşınmazın 20/08/1992 tarihli ipotek senedi ile cari hesap sözleşmesi çerçevesinde … Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi lehine faizsiz olarak 200.000.000,00-Eski Türk Lirası bedel ile ipotek tesis edildiğini 01/01/2005 tarihinde Türk lirasından altı sıfırın silindiğini, ipoteğin 200,00-TL’ye eşit olduğunu, davalı şirketin İstanbul …. İcra Dairesine başvurarak ipoteğin paraya çevrilmesi talebinde bulunduğunu, dosya ile bağlantılı olarak …. İcra Dairesinin … Talimat sayılı dosyasında işlem yapılarak satışa arz şerhi konulduğunu ve bilahare kaldırıldığını, ipoteğin konulmasından bu yana 26 yıl geçtiğini, cari hesap işlemlerinin zamanaşımına uğradığını ancak müvekkilinin ipotek bedeli olan 200,00-TL’yi ödemeye hazır olduğunu belirterek İzmir İli, … İlçesi, …. Mahallesi, … ada … parsel sayılı taşınmaz üzerindeki ipoteğin kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı şirket cevap dilekçesi sunmamıştır.
DELİLLER :
1-…. ilçesi, … mahallesi, … ada, … parsel sayılı taşınmaz üzerine …tarihinde …. Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi lehine konulan 200.000.000.000-TL bedelli ipotek işlemine ait resmi senet sureti ve ipotek işlemini taşınmaz malikleri adına vekaleten gerçekleştiren şahıslara ait yetki belgesinin okunaklı suretleriyle ipoteğe konu taşınmazın takyidatlı tapu kayıtları,
2-İstanbul …. Asliye Ticaret Mahkemesinin …. Esas sayılı dosyası,
3-…. İcra Dairesinin yazılarak …. Talimat sayılı dosyası,
4-…. Asliye Hukuk Mahkemesinin …. Esas …. Karar sayılı dosyası,
5-Davacıya ait ticaret sicil kayıtları,
6-Davacıya ait vergi sicil kayıtları,
7-Davacıya ait esnaf sicil kayıtları,
8-Sair deliller.
DAVA KONUSU :
Açılan dava, ipotek senedi ve cari hesap sözleşmesi çerçevesinde davalı …. Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi lehine …. ilçesi, …. Mahallesi, …. ada, …. parsel sayılı taşınmaz üzerine …tarihinde konulan ipoteğin fekki talebine ilişkindir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Taşınmaz rehni, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 850. ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Kanun’un 850. maddesine göre, taşınmaz rehninin ipotek veya ipotekli borç senedi ve irat senedi şeklinde kurulabileceği, başka herhangi bir şekilde kurulamayacağı açıkça ifade edilmiştir. Bu ifadeden de anlaşılacağı üzere ipotek, taşınmaz rehninin bir türüdür ve bir borcun ödenmesinin taşınmazla teminat altına alınması hukuki ilişkisine dayanır. İpotek, taşınmaza taalluk eden haklardandır.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 1027. maddesi gereğince, ilgililerin yazılı rızaları olmadıkça tapu memuru, tapu sicilindeki bir kaydın terkinini ancak mahkeme kararıyla yapabilir. Öte yandan, Türk Medeni Kanunu’nun 883. maddesine göre ipoteğin terkinini isteme hakkı ancak borç ödendiğinde mümkündür. Aynı yasanın 888. maddesine göre de, ipotekli taşınmazın devri aksi kararlaştırılmış olmadıkça borçlunun sorumluluğunda ve güvencede bir değişiklik meydana getirmez. Bu nedenle rehin ile temin edilen alacak ödenmedikçe ipoteğin terkini mümkün olmadığından bu gerekçeyle reddi gerekirken bu yönde açılmış bir dava bulunmadığından reddine karar verilmesi ve ipoteğin bedelinin hükmedilen şufa bedeline yansıtılması doğru değildir. (Yargıtay 14. Hukuk Dairesi, 2010/6706 Esas-2010/9813 Karar)
İş bu dava, davacı vekili tarafından …. Asliye Hukuk Mahkemesinde ikame edilmiş, … Asliye Hukuk Mahkemesinin …. Esas …. Karar sayılı dosyasında yapılan yargılama sonucunda ”ipoteğin bayilik ve cari hesap sözleşmesi kapsamında ticari ilişkiye dayalı olarak konulduğu anlaşılmakla, dava nispi ticari dava olarak nitelendirilmelidir.” gerekçesiyle verilen görevsizlik kararının tarafların kararı istinaf etmemeleri üzerine kesinleşmesi akabinde Mahkememize tevzi edilmiş ve yukarıda yer verilen esas numarasını almıştır.
Dava konusu ipoteğin yer aldığı taşınmaza ait tapu kaydının incelenmesi neticesinde, dava konusu ipoteğin dava dışı … Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi ile davalı …. Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi arasında bulunan cari hesap sözleşmesi ve bayilik sözleşmesi nedeniyle doğmuş ve doğacak borçlar ile her ne sebeple olursa olsun her türlü hukuki ilişkilerden doğmuş ve doğacak 200.000.000,00-TL’ye kadar borçlarının teminatı olarak, ipoteğin tapu kaydına işlendiği …tarihinde taşınmaza malik olan …, …, …, …’ın talepleri üzerine tapu kaydına işlendiği görülmektedir.
Akabinde davacının dava konusu taşınmazda bulunan kendisi ile birlikte mirasen intikal üzerine malik bulunan kardeşlerinin paylarını 29/09/1998 tarihinde devralarak, taşınmazda tek başına malik olduğu anlaşılmaktadır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde, bu kanundan doğan hukuk davalarının ticari dava sayıldığı, aynı Kanun’un 5. maddesinde de ticari davalara ticaret mahkemesinde bakılacağı hususları yer almaktadır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 3. maddesi hükmüne göre bu Kanun’da düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir. Bir işin ticari veya adi olması, farklı kuralların uygulanmasını gerektirir. Bir işin ticari olup olmadığını kanunda öngörülen kurallar uyarınca saptamak gerekir. Eğer iş ticari ise özel ticari kuralların uygulanması zorunlu olur. Ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işler, yani, haklı veya haksız fiil yahut işletmeyi ilgilendiren her iş ayrık durumlar dışında, ticari iş sayılır. Bu işler, eğer bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari iş sayılmazlar. (ERİŞ Gönen, Gerekçeli- Açıklamalı-İçtihatlı 6335 Sayılı Kanunla Güncellenmiş Yeni TTK Hükümlerine Göre Ticari İşletme ve Şirketler Ticaret Sicili Yönetmeliği ve İlgili Tebliğler, Seçkin Yayınevi, 1. Baskı, Mart 2013, 1. Cilt, Sh, 323).
Ticari davalar ise aynı 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1. maddesinde tanımlanmıştır. Bu maddeye göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri ve tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın Türk Medenî Kanunu’nun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580. maddelerinde; fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta; borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde ve bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu maddeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması veya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması veyahut da açılan davanın maddede altı bent halinde sayılan davalardan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez.
Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu, Kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda yeterli görülmüştür.
6335 sayılı Türk Ticaret Kanunu İle Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü Ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/1. maddesinde, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın, asliye ticaret mahkemesinin tüm ticarî davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevli olduğu belirtilmiştir.
Dava konusunun ipotek senedi ve cari hesap sözleşmesi çerçevesinde davalı … Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi lehine … ilçesi, … Mahallesi, … ada, … parsel sayılı taşınmaz üzerine …tarihinde konulan ipoteğin fekki talebine ilişkin olduğu, davacının gerçek kişi olduğu, taraflar arasındaki işlemlerin davacının işletmesi ile ilgili olup olmadığı, davacının işletmesinin ticari işletme vasfında olup olmadığı ve bu itibarla davacının tacir sayılıp sayılmayacağının tespiti için 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 11. maddesi ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 177. maddesi kapsamında esnaf işletmesi için ön görülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerinin bulunup bulunmadığının belirlenmesi için İzmir Vergi Dairesine, İzmir Ticaret Sicil Müdürlüğüne ve İzmir Esnaf ve Sanatkarlar Odasına yazılan müzekkere cevaplarında yer alan veriler çerçevesinde davacının 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 11. maddesi ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 177. maddesi kapsamında esnaf işletmesi için ön görülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamadığının anlaşıldığı, müzekkere cevapları kapsamında davacının tacir sıfatının bulunmadığının belirlendiği, dosya muhteviyatı dikkate alındığında taşınmaz maliki olan ve kendisine ait taşınmazda bulunan ipoteğin fekkini talep eden davacının tacir olduğunun kabulünün mümkün bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Her ne kadar, … Asliye Hukuk Mahkemesinin … Esas … Karar sayılı dosyasında yapılan yargılama sonucunda ”ipoteğin bayilik ve cari hesap sözleşmesi kapsamında ticari ilişkiye dayalı olarak konulduğu anlaşılmakla, dava nispi ticari dava olarak nitelendirilmelidir.” gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş ise de, ipoteğin fekki talebi ipoteğin dayandığı hukuki sebepten bağımsız bir talep olup, iş bu dava ile hak talebinde bulunan taşınmaz malik davacının gerçek kişi olduğu ve tacir sıfatının bulunmadığı, ayrıca dava konusu ipoteğin, davacı ve dava konusu ipoteğin kurulduğu tarihte taşınmaz maliki olan dava dışı diğer mirasçıların üçüncü kişi dava dışı … Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi lehine olacak şekilde ipotek verdikleri, bu sebeple ipoteğin davacı ile dava konusu ipoteğin kurulduğu tarihte taşınmaz maliki olan dava dışı diğer mirasçılar olan kardeşlerinin davalı … Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi ile aralarında direkt olarak bulunan bir ticari ilişki kapsamında verilmediği, davacıların dava dışı …Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinin ortağı olduklarına dair herhangi bir bilgi, belge ve iddianın dosya muhteviyatında yer almadığı dikkate alındığında, davanın nispi ticari dava olduğundan bahsetmek mümkün değildir. Belirtilen sebepler dahilinde davanın genel hükümler çerçevesinde çözümlenmesi gerekmektedir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 2. maddesinde; ”Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir.
Bu Kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir.” hükmü düzenlenmiştir.
Mahkemenin, davanın esası hakkında yargılama yapabilmesi (davayı esastan inceleyebilmesi) için varlığı veya yokluğu gerekli olan haller, dava (yargılama) şartlarıdır. Davanın esası hakkında inceleme yapılabilmesi için varlığı gerekli hallere, olumlu dava şartları (görev, hukuki yarar gibi); yokluğu gerekli hallere ise olumsuz dava şartları denilmektedir (kesin hüküm gibi). Dava şartları, dava açılabilmesi için değil, mahkemenin davanın esası hakkında inceleme yapabilmesi (davanın esasına girebilmesi) için gerekli olan da denir.
Dava şartlarından biri olmadan açılan dava da açılmış (var) sayılır, yani derdesttir. Ancak mahkeme, dava şartlarından birinin bulunmadığını tespit edince, davanın esası hakkında inceleme yapamaz; davayı dava şartı yokluğundan (usulden) reddetmekle yükümlüdür. Dava şartlarının bulunup bulunmadığı davada hakim tarafından kendiliğinden (re’sen) gözetilir; taraflar bir dava şartının noksan olduğu davanın görülmesine (esastan karara bağlanmasına) muvafakat etseler bile, hakim davayı usulden reddetmekle yükümlüdür.
Esasa ilişkin nihai karar ile taraflar arasındaki uyuşmazlık (esastan) sona erer ve hüküm kesinleşince (kesin hüküm ortaya çıkınca), artık o uyuşmazlık (dava konusu) hakkında, aynı taraflar arasında, aynı dava sebebine dayanarak yeni bir dava açılamaz; açılırsa, kesin hükümden dolayı reddedilir (HMK m.303) (Kuru, Baki: Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001, Cilt:3, s.3005).
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-c. maddesinde mahkemenin görevli olması da dava şartları arasında sayılmıştır.
Yine 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 115. maddesinde ise; ”Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.
Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.” hükmü yer almaktadır.
Tüm dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, … ilçesi, … mahallesi, … ada, … parsel sayılı taşınmaz üzerine …tarihinde … Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi lehine konulan 200.000.000.000-TL bedelli ipotek işlemine ait resmi senet sureti ve ipotek işlemini taşınmaz malikleri adına vekaleten gerçekleştiren şahıslara ait yetki belgesinin okunaklı suretleriyle ipoteğe konu taşınmazın takyidatlı tapu kayıtları, İstanbul …. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyası, … İcra Dairesinin yazılarak … sayılı dosyası, … Asliye Hukuk Mahkemesinin …. Esas …. Karar sayılı dosyası, davacıya ait ticaret sicil kayıtları, davacıya ait vergi sicil kayıtları, davacıya ait esnaf sicil kayıtları ve sair deliller birlikte değerlendirildiğinde; davaya konu uyuşmazlığın ipotek senedi ve cari hesap sözleşmesi çerçevesinde davalı … Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi lehine … ilçesi, … Mahallesi, …. ada, … parsel sayılı taşınmaz üzerine …tarihinde konulan ipoteğin fekki talebine ilişkin olduğu, davacının gerçek kişi olduğu, taraflar arasındaki işlemlerin davacının işletmesi ile ilgili olup olmadığı, davacının işletmesinin ticari işletme vasfında olup olmadığı ve bu itibarla davacının tacir sayılıp sayılmayacağının tespiti için 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 11. maddesi ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 177. maddesi kapsamında esnaf işletmesi için ön görülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerinin bulunup bulunmadığının belirlenmesi için İzmir Vergi Dairesine, İzmir Ticaret Sicil Müdürlüğüne ve İzmir Esnaf ve Sanatkarlar Odasına yazılan müzekkere cevaplarında yer alan veriler çerçevesinde davacının 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 11. maddesi ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 177. maddesi kapsamında esnaf işletmesi için ön görülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamadığının anlaşıldığı, müzekkere cevapları kapsamında davacının tacir sıfatının bulunmadığının belirlendiği, dosya muhteviyatı dikkate alındığında taşınmaz maliki olan ve kendisine ait taşınmazda bulunan ipoteğin fekkini talep eden davacının tacir olduğunun kabulünün mümkün bulunmadığı, her ne kadar … Asliye Hukuk Mahkemesinin …. Esas … Karar sayılı dosyasında yapılan yargılama sonucunda ”ipoteğin bayilik ve cari hesap sözleşmesi kapsamında ticari ilişkiye dayalı olarak konulduğu anlaşılmakla, dava nispi ticari dava olarak nitelendirilmelidir.” gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş ise de, ipoteğin fekki talebi ipoteğin dayandığı hukuki sebepten bağımsız bir talep olup, iş bu dava ile hak talebinde bulunan taşınmaz malik davacının gerçek kişi olduğu ve tacir sıfatının bulunmadığı, ayrıca dava konusu ipoteğin, davacı ve dava konusu ipoteğin kurulduğu tarihte taşınmaz maliki olan dava dışı diğer mirasçıların üçüncü kişi dava dışı …Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi lehine olacak şekilde ipotek verdikleri, bu sebeple ipoteğin davacı ile dava konusu ipoteğin kurulduğu tarihte taşınmaz maliki olan dava dışı diğer mirasçılar olan kardeşlerinin davalı … Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi ile aralarında direkt olarak bulunan bir ticari ilişki kapsamında verilmediği, davacıların dava dışı …Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinin ortağı olduklarına dair herhangi bir bilgi, belge ve iddianın dosya muhteviyatında yer almadığı, bu kapsamda davanın ticari dava olduğundan bahsedilemeyeceği, dava şartlarının bulunup bulunmadığı mahkemece re’sen gözetileceği, dava şartı noksanlığını belirleyen hakimin davayı usulden reddetmekle yükümlü olduğu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 2. maddesinde düzenlendiği üzere dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkemenin aksine bir düzenleme bulunması durumunda asliye hukuk mahkemesi olduğu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesinin diğer dava ve işler bakımından da görevli olduğu anlaşılmakla, usul ekonomisi ve yargılamanın süratle bitirilmesi ilkeleri nazara alınarak ve takdiren dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-c. maddesi yollamasıyla 115/2. maddesi gereğince dava şartı yokluğu sebebiyle açılan davanın usulden reddine vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Açılan davanın USULDEN REDDİ İLE, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 2. maddesi kapsamında … Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu anlaşıldığından 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-c. maddesi atfıyla aynı Kanun’un 115/2. maddesi gereğince mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-İş bu dosyanın … Asliye Hukuk Mahkemesinin … Esas ….Karar sayılı görevsizlik kararı ile Mahkememize gönderilmiş olduğu anlaşıldığından, Mahkememizce verilen iş bu karşı görevsizlik kararının istinaf yasa yoluna başvurulmaksızın kesinleşmesi durumunda, dosyanın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 21/1-c. maddesi atfıyla aynı Kanun’un 22. maddesi gereğince görevli Mahkemenin belirlenmesi amacıyla İzmir Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesine gönderilmesine,
3-Yargılama gideri ve vekalet ücretinin görevli mahkemece dikkate alınmasına,
4-Gerekçeli kararın re’sen taraflara tebliğine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 345.maddesi gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde Mahkememize veya Mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer ya da başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesi’ne verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 23/03/2021

Katip …
e -imzalıdır

Hakim …
e -imzalıdır

Bu belge 5070 sayılı kanun kapsamında DYS üzerinde hazırlanmış ve e-imza ile imzalanmıştır.