Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/238 E. 2021/656 K. 14.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/238
KARAR NO : 2021/656

DAVA : Tazminat (Ölüm ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 11/06/2020
KARAR TARİHİ : 14/09/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin annesi … ve babası …’in 25/06/2018 tarihinde … idaresindeki davalı sigorta şirketinde … Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası ile sigortalı bulunan … plakalı araç ile trafik kazası geçirdiğini ve yaşamını yitirdiğini, kaza neticesinde müvekkilinin hem annesini hem de babasını kaybederek onların desteğinden yoksun kaldığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla … adına 100,00-TL ve … adına 100,00-TL olmak üzere toplam 200,00-TL destekten yoksun kalma tazminatının temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:
1-İzmir Arabuluculuk Bürosunun … Dosya … Arabuluculuk numaralı Arabuluculuk Son Anlaşamama Tutanak aslı,
2-… Sigorta Anonim Şirketi nezdinde … plakalı araca ait olarak düzenlenen … numaralı Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçesi ve hasar dosyası, ödeme evrakları,
3-Dava konusu trafik kazasına karışan araçlara ait ruhsat fotokopisi,
4-Dava konusu trafik kazasına ilişkin olarak düzenlenen 25/06/2018 tarihli Trafik Kazası tespit Tutanağı,
5-… plakalı araca ait trafik tescil kayıtları,
6-Davacıya ait vukuatlı nüfus aile kayıt örneği,
7-İzmir … Sulh Hukuk Mahkemesinin … Esas … Karar sayılı dosyasında verilen muris …’e ait veraset ilamı,
8-İzmir … Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından … Esas … Karar sayılı dosyasında verilen müteveffa …’e ait veraset ilamı,
9-İzmir SGK İl Müdürlüğü nezdinde … ve …’e ait olarak bulunan iş yeri sicil dosyaları ve hizmet döküm cetvelleri,
10-İzmir SGK İl Müdürlüğü nezdinde davaya konu 25/06/2018 tarihli ölümlü ve yaralamalı trafik kazasında davacı destekleri … ve …’in vefatları nedeniyle davacı …’e ödeme yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise ödemenin rücuya tabi olup olmadığı, rücuya tabi ise peşin sermaye değerine ilişkin kayıtlar,
11-Erzincan … Ağır Ceza Mahkemesinin … Esas … Karar sayılı dosyası,
12-Erzincan Cumhuriyet Başsavcılığının … Soruşturma … İddianame sayılı soruşturma sayılı dosyası ile kusur raporları,
13-Aktüerya alanında uzman hesap bilirkişisinin 18/01/2021 havale tarihli raporu,
14-Davacı vekilinin 07/04/2021 tarihli bedel arttırım dilekçesi,
15-Aktüerya alanında uzman hesap bilirkişisinin 16/07/2021 havale tarihli ek raporu,
16-Sair deliller.
DAVA KONUSU :
Açılan dava, 25/06/2018 tarihinde meydana gelen ölümlü trafik kazası neticesinde davacı destekleri … ve …’in vefatları nedeniyle davacının murisleri … ve …’in desteklerinden mahrum kalıp kalmadığı, murislerin vefatı nedeniyle desteklerinden yoksun kalan davacı için destekten yoksun kalma tazminat bedelinin belirlenmesi ve belirlenecek destekten yoksun kalma tazminatı bedelinin davalı sigorta şirketinden tahsili taleplerine ilişkindir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Haksız fiil, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 49. maddesinde; ”Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” şeklinde düzenlenmiştir. Aynı Kanun’un 50. maddesinde ise ”Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır. Uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler.” hükmü yer almaktadır.
Haksız fiil öğretide hukuka aykırı zarar verici fiil olarak tanımlanmakta ve unsurları ; eylem, hukuka aykırılık, zarar, kusur ve illiyet bağı olarak belirlenmektedir. Buna göre haksız fiilden bahsedebilmek için hukuka aykırı bir eylem bulunmalı, bu eylemden bir zararın doğması zararlandırıcı eylemde bulunan kişinin kusurlu bulunması ve zarar ile kusur arasında illiyet bağının olması gerekmektedir.
Bu beş unsurun varlığı halinde zarar veren kişi eylemden dolayı zarara uğrayan kişi ya da kişileri maddi ve manevi zararlarını karşılamak durumundadır. Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesine göre haksız fiilin unsurlarını ispat etme yükü davacıdadır. Davacı zararı haksız eylemi ve zarar ile haksız eylem arasındaki illiyet bağını ispat etmek durumundadır.
Hakim, kusurlu veya hukuka aykırı bir fiili ile başkasına zarar verenin kusur durumunu, zararın ağırlını ve oluşan durumun özelliklerini gözeterek uygun ve hakkaniyete uygun bir tazminat belirler.
Haksız fiiller meydana geldikleri anda hukuki sonuç doğurur ve zarara neden olanların zararı tazmin borcu haksız fiil tarihinde ortaya çıkar. Haksız fiilin unsuru olan zarar, zarar görenin malvarlığında rızası dışında meydana gelen azalma ile zarar verici fiil olmasa idi bulunacağı durum arasındaki farktır ve zarar haksız fiilin meydana gelmesi ile gerçekleşmiş sayılır. Zarar verenin ve diğer sorumluların zararı tazmin yükümlülüğü herhangi bir ihbara ve ihtara gerek kalmaksızın olay tarihinde doğar. Haksız fiile bağlanan hukuki sonuçlar haksız fiil tarihi esas alınarak belirlenir ve bu nedenle haksız fiillerde olay tarihinde yürürlükte bulunan hukuk kuralları uygulanır. Başka bir deyişle zararın belirlenmesinde olay tarihinde yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerinin dikkate alınması gerekmektedir.
Sorumluluk sigortaları 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1473. ve devamı maddelerinde ”Sigortacı sorumluluk sigortası ile, sözleşmede aksine hüküm yoksa, sigortalının sözleşmede öngörülen ve zarar daha sonra doğsa bile, sigorta süresi içinde gerçekleşen bir olaydan kaynaklanan sorumluluğu nedeniyle zarar görene, sigorta sözleşmesinde öngörülen miktara kadar tazminat öder.” şeklinde düzenlenmiştir. Sorumluluk sigortalarında sigorta şirketi tarafından zararı karşılanan kişi sigorta sözleşmesinin tarafı değildir. Sigorta ettiren kendisi ya da sorumluluğu altında bulunan kişiler tarafından üçüncü kişilere verilecek zararları sigorta şirketine ödediği prim karşılığında sigorta ettirmektedir. Sorumluluk sigortası, sigorta ettirenin üçüncü kişilere vereceği zararları teminat altına alırken hem üçüncü kişiyi hem de sigortalıyı koruma altına alan bir sigorta türüdür.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1473. ve 1486. maddelerinde yapılan düzenlemeye göre sorumluluk sigortalarını isteğe bağlı sigortalar ile zorunlu sigortalar olarak ikiye ayırmak gerekir.
Tehlike sorumluluklarında üçüncü kişilerin zararının karşılanması amacıyla bazı alanlarda kamu yararı ve zarar görenlerin korunması gerekçesi ile sorumluluk sigortası yaptırmak yasal zorunluluk haline getirilmiştir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun da 1483 ve 1484. maddelerinde de zorunlu sorumluluk sigortalarında uygulanacak hükümler ayrıca düzenlenmiştir. Bu düzenlemelere göre zorunlu sigortalarda sigorta şirketinin zarar gören üçüncü kişiye karşı olan sorumluluğu kanundan doğan bir sorumluluktur. 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 13. maddesi ile bazı hallerde Bakanlar Kurulu’na da zorunlu sigortalar ihdas etme yetkisi verilmiştir. Zorunlu sorumluluk sigortalarının kamu yararı taşıması ve yapılmasının yasa ile zorunlu kılınması nedeniyle zorunlu sigortalarda zarar görenlerin korunması amacıyla bazı düzenlemeler yapılmıştır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. maddesinde, ”İşletenlerin, bu kanunun 85/1. maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur.” hükmüne, aynı Kanun’un 85/1. maddesinde, ”Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.” hükmüne, aynı Kanun’un 85/son. maddesinde ise, ”İşleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” hükmüne yer verilmiş, Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın A-1. maddesinde de, ”sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder.” düzenlemesi yapılmıştır.
Yukarıda açıklanan madde hükümlerinden, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır.
Motorlu araçların işletilme tehlikesine karşı, zarar gören üçüncü şahısları, korumak amacıyla getirilmiş olan bu düzenleme ile öngörülen sorumluluğunun bir kusur sorumluluğu olmayıp, sebep sorumluluğu olduğu; böylece araç işletenin sorumluluğunun sebep sorumluluğunun ikinci türü olan tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğu, öğretide ve yargısal içtihatlarla kabul edilmektedir. (EREN Fikret, Borçlar Hukuku, 9. B, s. 631 vd.; KILIÇOĞLU Ahmet, Borçlar Hukuku, 10. B., s. 264 vd.).
2918 sayılı Kanunun 86. maddesinde ise, bu Kanun’un 85. maddesinde düzenlenen sorumluluktan kurtulma ve sorumluluğu azaltma koşullarına yer verilmiştir.
Bu düzenlemelere göre, araç işleteni veya araç işleteninin bağlı bulunduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulabilecek; sorumluluktan kurtulamayan işleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi ise kazanın oluşunda zarar görenin kusurunun bulunduğunu ispat ederse, hakim, durum ve şartlara göre tazminat miktarını indirebilecektir.
Burada kanun koyucu zarar görenin kusuru nispetinde indirim yapılabileceğini öngörmüş ve indirimi zorunlu tutmayarak hâkimin taktirine bırakmıştır. Uygulama ve öğretide de (S. Ünan, “Ergün A. Çetingil ve Rayegan Kender’e 50. Birlikte Çalışma Yılı Armağanı 2007”, s. 1180) bu husus kabul edilmektedir.
Kanun koyucu, açıklanan düzenlemeler yanında 2918 sayılı KTK’nın 91. maddesiyle de; işletenin aynı Kanun’un 85. maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası (Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası) yaptırma zorunluluğunu getirmiştir.
Hemen belirtmelidir ki, işletenin sorumluluğu hukuki nitelikçe tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunmakla, işletenin hukuki sorumluluğunu üstlenen zorunlu sigortacının 91. maddede düzenlenen sorumluluğu da bu kapsamda değerlendirilmelidir.
Öyle ise, hem işleten hem de sigortacının sorumluluğu, hukuki niteliği itibariyle tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğundan, uyuşmazlığın bu çerçevede ele alınıp çözümlenmesi gerekmektedir.
Karayolları Trafik Kanunu’nda zorunlu trafik sigortasına ilişkin olarak, sorumluluğun kapsamı yanında, bu kapsam dışında kalan haller de açıkça düzenlenmiştir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun ”Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Dışında Kalan Hususlar” başlıklı 92. maddesinde:
”Aşağıdaki hususlar, zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamı dışındadırlar.
a) İşletenin; bu Kanun uyarınca eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilere karşı yöneltebileceği talepler,
b) İşletenin; eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararlar nedeniyle ileri sürebilecekleri talepler,
c) İşletenin; bu Kanun uyarınca sorumlu tutulmadığı şeye gelen zararlara ilişkin talepler,
d) Bu Kanun’un 105. maddesinin üçüncü fıkrasına göre zorunlu mali sorumluluk sigortasının teminatı altında yapılacak motorlu araç yarışlarındaki veya yarış denemelerindeki kazalardan doğan talepler,
e) Motorlu araçta taşınan eşyanın uğrayacağı zararlar,
f) Manevi tazminata ilişkin talepler” hükmü ile zorunlu trafik sigortacısının hangi zararlardan sorumlu olmadığı düzenleme altına alınmış, burada örnekseme yoluna gidilmeyip tek tek ve tahdidi olarak sorumlu olunmayan haller sıralanmıştır.
Bu noktada üzerinde durulması gereken hususlardan birisi, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 92/b. maddesinde yer alan “İşletenin; eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararlar nedeniyle ileri sürebilecekleri taleplerin zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamı dışında olduğuna” ilişkin hükümdür.
Bu hükümle kanun koyucu; tehlike sorumlusu zorunlu mali sorumluluk sigortacısının sorumluluğu kapsamından, sadece tehlike sorumlusu olan işletenin eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararları çıkarmıştır.
Şu haliyle, anılan kişilerin mallarına gelen zararlar dışında kalan ölüm ve yaralanmaya ilişkin cismani zararlar ise sigortacının sorumluluğu kapsamında bırakılmış; böylece tehlike sorumlusunun yakınlarının dahi belirtilen anlamda sigorta kapsamında olduğu benimsenmiştir.
Durum bu olunca, işletenin; eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin ölümü veya yaralanmaları halinde bundan kaynaklanan zararlarının zorunlu sigorta kapsamında olduğu kabul edilmelidir.
Araç sürücüsünün veya yakınlarının talepleri ise 92. madde kapsamında yer almamakla sigortacının sorumluluğu kapsamında kabul edilmiştir.
Destekten yoksun kalma tazminatı, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 53/3. maddesinde düzenlenmiş olup; “Ölüm halinde ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıplar” şeklinde hükme bağlanmıştır.
14/04/2016 günü yapılan ve 26/04/2016 tarihinde 29695 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren değişiklik ile;
6704 Sayılı Kanunun üçüncü maddesi ile 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesi değiştirilmiş olup, değişik maddede; ”Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.” hükmü yer almaktadır.
Yine aynı Kanun’un 4.maddesi ile 2918 sayılı Kanun’un 92. maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki bentler eklenmek suretiyle madde kapsamında;
”g) Hak sahibinin kendi kusuruna denk gelen tazminat talepleri,
h) İlgililerin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan tazminat talepleri,
i) Bu Kanun çerçevesinde hazırlanan zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ve ekleri ile tanımlanan teminat içeriği dışında kalan talepler”in de teminat dışı olduğu düzenlenmiştir. Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın ise 16/04/2015 tarihinde yürürlüğe girdiği anlaşılmaktadır.
Bu kapsamda hak sahibinin kendi kusuruna denk gelen tazminat talepleri teminat kapsamı dışında bırakılmış olduğu anlaşılmaktadır.
Destekten yoksun kalma tazminatı, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 53/3. maddesinde düzenlenmiş olup, ölüm halinde ölenin desteğinden yoksun kalanların uğradıkları zararlar şeklinde hükme bağlanmıştır.
Görülmektedir ki, destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir.
Destek kavramı, gerçekleşmiş veya gerçekleşmesi umulan bir bakım ilişkisini gösterir. Eylemli ve düzenli olarak bir kimsenin geçimini kısmen veya tamamen sağlayacak biçimde ona yardım eden veya olayların olağan akışına göre eğer ölüm gerçek1eşmeseydi az veya çok yakın bir gelecekte de bu yardımı sağlayacak olan kimse destek sayılır. Bu manada, bir başka kişiye fiilen bakan, onu geçindiren veya ileride bakma, geçindirme ihtimali bulunan kişi, destektir. İlk durumda eylemli destek, ikinci durumda ise varsayımsal (farazi) destek kavramı söz konusudur. İfade olunan bu hususlar, gerek öğretide gerekse Yargıtay uygulamalarında kabul edilmiş olup, destek kavramının sadece mali olarak yardımı ifade etmediği, bakım ve hizmet etmek suretiyle sağlanacak katkıyı da kapsadığı genel olarak kabul edilmektedir.
Haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse 6098 sayılı Türk Borçlar Kanmunu’nun 53/3. maddesine dayanarak uğradığı zararın ödetilmesini isteyebilir. Ancak, destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmesi için öncelikle, ölen ile destekten yoksun kalan arasında maddi yönden düzenli ve eylemli bir yardımın varlığı gerekir.
Borçlar Kanunu’nun 53. maddesinde sözü geçen destek kavramı hukuksal bir ilişkiyi değil, eylemli bir durumu hedef tutar ve ne hısımlığa ne de yasanın nafaka hakkındaki hükümlerine dayanır; sadece eylemli ve düzenli olarak geçimini kısmen veya tamamen sağlayacak şekilde yardım eden ve olayların olağan akışına göre eğer ölüm vuku bulmasaydı, az çok yakın bir gelecekte de bu yardımı sağlayacak olan kimse destek sayılır.
O halde, destek sayılabilmek için yardımın eylemli olması ve ölümden sonra da düzenli bir biçimde devam edeceğinin anlaşılması yeterli görülür.
Bununla birlikte, destekten yoksun kalan kimse devamlı ve gerçek bir ihtiyaç içerisinde bulunmalıdır. Genel olarak bakım ihtiyacı, sosyal düzeye uygun olan yaşamın devamını sağlamak için gerekli olanaklardan yoksun kalmayı anlatır. Eğer ölenin eylemli olarak baktığı davacı, ölüm yüzünden bu bakımın sağladığı yaşama düzeyinin altına düşmüş olursa, ihtiyaç bulunma koşulu gerçekleşmiş sayılır. Burada önemli olan, destekten yoksun kalan kimsenin ve ailesinin temsil ettiği sosyal ve ekonomik düzeye göre normal karşılanan giderlerdir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.04.1982 gün, 1979/4-1528 E., 1982/412 K. sayılı kararı).
Diğer taraftan, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 06.03.1978 tarih ve 1/3 sayılı kararının gerekçesinde de; “Destekten yoksun kalma tazminatının eylemin karşılığı olan bir ceza olmayıp, ölüm sonucu ölenin yardımından yoksun kalan kimsenin muhtaç duruma düşmesini önlemek ve yaşamının desteğin ölümünden önceki düzeyde tutulması amacına yönelik sosyal karakterde kendine özgü bir tazminat olduğu” hususu vurgulanmış; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 30/11/2005 gün ve 2005/4-648 Esas 2005/691 Karar sayılı ilamında da aynı esaslar benimsenmiştir. Önemle vurgulanmalıdır ki, Borçlar Kanunu’nun 45/3. maddesine göre destekten yoksun kalma tazminatı, desteğin mirasçısı olarak geride bıraktığı kişilere değil, desteğinden yoksun kalanlarına aittir. Destekten yoksun kalma tazminatı isteyebilecek kişiler, mirasçılardan başka kişiler de olabileceği hususunda da herhangi bir ihtilaf yoktur. Murisin trafik kazasından kaynaklanan bir sorumluluğu söz konusu olduğunda ve koşulları oluştuğunda mirasçıları bundan sorumlu olduğu halde, aynı olay nedeniyle destekten yoksun kalan ve fakat mirasçı olmayan kişiler bundan sorumlu değildir (HGK’nın 15.06.2011 gün ve 2011/17-142 E. 2011/ 411 K. sayılı ilamı). Davacıların destekten yoksun kalma tazminatı talebine dayanak olarak gösterdikleri zarar; desteğin ölümü sonucunda meydana gelmekle birlikte destek üzerinde doğan bir zarardan ayrı ve salt onun desteğinden yoksun kalınması olgusuna dayalı, mirasçılık sıfatıyla bağlı olmaksızın uğranılabilen bir zarardır. Böyle bir zararın desteğin kendisinin sahip olacağı hakla bir ilişkisi olmadığı gibi, doğrudan destek zararıyla bağlı ve onunla sınırlı bir zarar da değildir. Desteğin ölümü zararı doğuran olay olmakla birlikte, zarar doğrudan üçüncü kişi durumundaki destekten yoksun kalanlar üzerinde oluşmuştur. Buradaki zarar, mirasçıların salt bu sıfatla devraldıkları murislerinin uğradığı ve ondan intikal eden bir zarar da değildir.
Destekten yoksun kalma tazminatına dayanak teşkil eden hak, salt miras yoluyla geçen bir hak olsa idi doğrudan destek üzerinde doğup ondan mirasçılarına intikal edeceğinden, bu yöndeki savunmalar ölenin desteğinden yoksun kalanlara karşı ileri sürülebilecekti. Oysa yukarıda da açıklandığı üzere, destekten yoksun kalma tazminatına konu davacıların zararı, desteklerinin ölümü nedeniyle destekten yoksun kalan sıfatıyla doğrudan kendileri üzerinde doğan zarardır. Bu zarardan doğan hak desteğe ait olmadığına göre, onun kusurunun bu hakka etkili olması da düşünülemez.
Yargıtay’ın yerleşmiş uygulamaları ile benimsenen ilkeleri uyarınca, sağ kalan eşin evlenme ihtimalinin belirlenmesinde AYİM tarafından hazırlanan tablolara itibar edilmekte ve uygulamada yeknesaklık sağlanmaktadır.
Erzincan … Ağır Ceza Mahkemesinin … Esas … Karar sayılı dosyası muhteviyatında yer alan Erzincan Cumhuriyet Başsavcılığının … Soruşturma … İddianame sayılı soruşturma sayılı dosyası ile kusur raporları kapsamında, dava konusu trafik kazasının dava dışı araç sürücüsü …’in %100 oranında asli ve tam kusuru neticesinde meydana geldiği kabul olunarak yargılamaya devam olunmuştur.
Gerekli tüm belge ve bilgilerin temini akabinde dosyanın aktüerya hesap bilirkişisine tevdi ile dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, davacı ile muris … ve muris …’e ait nüfus kayıtları, İzmir … Sulh Hukuk Mahkemesi’nin … Esas … Karar sayılı dosyasında verilen muris …’e ait veraset ilamı, İzmir … Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından … Esas … Karar sayılı dosyasında verilen müteveffa …’e ait veraset ilamı, Erzincan … Ağır Ceza Mahkemesi’nin … Esas … Karar sayılı dosyası ve içeriğinde yer alan Erzincan Cumhuriyet Başsavcılığı’nın … Soruşturma … İddianame sayılı soruşturma sayılı dosyası ile kusur raporları, … plakalı araca ilişkin olarak düzenlenen … numaralı Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçesi, dava konusu trafik kazasına ilişkin olarak açılan … numaralı hasar dosyası, davacı destekleri … ve …’e ait iş yeri sicil dosyası ve hizmet döküm cetveli, desteklerin vefatı nedeniyle davacıya ödeme yapılıp yapılmadığına ilişkin SGK kayıtları ve sair hususlar göz önünde bulundurularak; kaza tarihi göz önünde bulundurulduğunda TRH-2010 yaşam tablosunun ve iskonto oranının (teknik faiz) 1,8 olarak uygulanması suretiyle, davacı destekleri … ve …’e ait vergilendirilmiş gelirler hesaplamaya esas alınarak, Erzincan … Ağır Ceza Mahkemesi’nin … Esas … Karar sayılı dosyasında bulunan kusur raporları çerçevesinde dava dışı araç sürücüsü …’in %100 olduğu yönündeki kusur tespitinin dikkate alınmasıyla, davacı …’in destekleri … ve …’in 25/06/2018 tarihinde gerçekleşen ölümlü ve yaralamalı trafik kazasında vefatlarından dolayı mahrum kaldığı destekten yoksun kalma tazminatı alacağının varsa davacı …’e destekleri … ve …’in vefatları nedeniyle dava açılmadan önce SGK tarafından yapılan rücuya tabi ödeme ve davalı sigorta şirketine yapılan başvuru sonucunda yapılan ödemenin yerleşik Yargıtay içtihatları doğrultusunda zarar ve yararın denkleştirilmesi ilkesi gereğince, ödeme günü ile destekten yoksun kalma tazminatının hesaplandığı güne kadar geçen süredeki işlemiş yasal faizi ile birlikte hesaplanan destekten yoksun kalma tazminatından mahsup edilmesiyle hesaplanarak düzenlenecek raporun mahkememize sunulması istenilmiş, aktüerya alanında uzman hesap bilirkişisi 18/01/2021 havale tarihli raporunda sonuç olarak, 25/06/2018 tarihinde meydana gelen kazada hayatının kaybeden … yönünden oğlu …’in destekten yoksun kalma tazminatı alacağının 5.821,25-TL ve aynı kazada hayatını kaybeden … yönünden oğlu …’in destekten yoksun kalma tazminatı alacağının 6.523,62-TL olduğunu, davacının toplam destekten yoksun kalma tazminatı alacağının 12.344,87-TL olduğunu mütalaa etmiştir.
Davacı vekili 07/04/2021 havale tarihli dilekçesi ile dava dilekçesinde 200,00-TL olarak belirttikleri destekten yoksun kalma tazminatı taleplerini toplamda 12.344,87-TL’ye arttırdıklarını beyan etmiş ve dava değeri üzerinden eksik harcı mahkememiz veznesine yatırmıştır.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 18/02/2021 tarih ve 2020/160 Esas 2021/1641 Karar sayılı ilamında aynen; ”…Malul kalan hak sahiplerinin bakiye ömürleri daha önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvelleri ile saptanmakta idiyse de; Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, … Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, … Danışmanlık, … Üniversitesi ve … Üniversitesi’nin çalışmalarıyla “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmış olup, gerçek zarar hesabı özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Bu durumda diğer kurumlar ile Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve yine bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içermesi de göz önüne alındığında Dairemizce de tazminat hesaplarında bakiye ömrün belirlenmesinde TRH 2010 tablosunun esas alınmasının güncellenen ülke gerçeklerine daha uygun olacağına karar verilmiş olup…” denilmiş, destekten yoksun kalma tazminatı ve sürekli ve geçici iş göremezlik tazminatları hesaplanırken, ülke gerçeklerine daha uygun veriler içeren TRH-2010 yaşam tablosunun kullanılmasının kararlaştırıldığına dikkate çekilmiştir.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 10/03/2021 tarih ve 2020/2628 Esas 2021/2552 Karar sayılı ilamında aynen; ”…destekten yoksun kalma tazminatı hesaplanırken rapor tanzim tarihine kadar gerçekleşen zararın bilinen veriler nazara alınarak ve iskontoya tabi tutulmadan somut olarak, rapor tanzim tarihinden sonraki zarar da bilinen son gelir nazara alınıp 1/Kn katsayısına göre her yıl %10 oranında artırılmak ve iskonto edilmek suretiyle hesaplanmalıdır (YHGK., 28.06.1995 tarih, 1994/9-628 Esas, 1995/694 Karar). Ayrıca; yerleşik Yargıtay uygulamalarına göre 60 yaşına kadar aktif devre kabul edilmekte olup, 60 yaşını tamamladıktan sonra pasif devre zararı hesaplanması gerekmektedir.
Eldeki dosyada ise, yerel mahkemece hükme esas alınan 03.07.2019 tarihli ek aktüer raporunda; kaza tarihinden sonraki muhtemel yaşam süresinin belirlenmesinde 1931 tarihli PMF yaşam tablosu dikkate alınarak hesaplama yapıldığı, aktif devre 65 yaşına kadar kabul edilerek tazminatın belirlendiği, destekten yoksun kalma tazminatı hesaplanırken de, rapor tanzim tarihine kadar gerçekleşen zararın bilinen veriler nazara alınarak ve iskontoya tabi tutulmadan somut olarak, rapor tanzim tarihinden sonraki zarar da bilinen son gelir nazara alınıp 1/Kn katsayısına göre her yıl %10 oranında artırılmak ve iskonto edilmek suretiyle hesaplanmadığı görülmüş olup, bilirkişi raporu yukarıda açıklanan Yargıtay uygulamasına uygun ve hüküm tesisine elverişli değildir…” ibarelerine yer verilerek destekten yoksun kalma tazminatı hesabında kullanılması gereken iskonto oranları belirtilmiştir.
Yargılama devam ettiği sırada Yargıtay içtihatlarında meydana gelen köklü değişiklik dikkate alındığında alınan ilk raporun hüküm kurmaya elverişli olmaması sebebiyle dosyanın aktüerya alanında uzman hesap bilirkişisine tevdi ile dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, davacı ile muris … ve muris …’e ait nüfus kayıtları, İzmir … Sulh Hukuk Mahkemesi’nin … Esas … Karar sayılı dosyasında verilen muris …’e ait veraset ilamı, İzmir … Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından … Esas … Karar sayılı dosyasında verilen müteveffa …’e ait veraset ilamı, Erzincan … Ağır Ceza Mahkemesi’nin … Esas … Karar sayılı dosyası ve içeriğinde yer alan Erzincan Cumhuriyet Başsavcılığı’nın … Soruşturma … İddianame sayılı soruşturma sayılı dosyası ile kusur raporları, … plakalı araca ilişkin olarak düzenlenen … numaralı Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçesi, dava konusu trafik kazasına ilişkin olarak açılan … numaralı hasar dosyası, davacı destekleri … ve …’e ait iş yeri sicil dosyası ve hizmet döküm cetveli, desteklerin vefatı nedeniyle davacıya ödeme yapılıp yapılmadığına ilişkin SGK kayıtları ve sair hususlar göz önünde bulundurularak; yerleşik Yargıtay içtihatları ve Anayasa Mahkemesinin 17/07/2020 tarih ve 2019/40 Esas 2020/40 Karar sayılı kararı göz önünde bulundurulduğunda TRH-2010 yaşam tablosunun uygulanması, rapor tanzim tarihine kadar gerçekleşen zararın bilinen veriler nazara alınarak ve iskontoya tabi tutulmadan somut olarak, rapor tanzim tarihinden sonraki zarar da bilinen son gelir nazara alınıp 1/Kn katsayısına göre her yıl %10 oranında artırılmak ve iskonto edilmek suretiyle, yerleşik Yargıtay uygulamalarına göre 60 yaşına kadar aktif devre kabul edilmekte olup, 60 yaşını tamamladıktan sonra pasif devre zararı hesaplanması gerektiği gözetilerek, davacı destekleri … ve …’e ait vergilendirilmiş gelirler hesaplamaya esas alınarak, Erzincan … Ağır Ceza Mahkemesinin … Esas … Karar sayılı dosyasında bulunan kusur raporları çerçevesinde dava dışı araç sürücüsü …’in %100 olduğu yönündeki kusur tespitinin dikkate alınmasıyla, davacı …’in destekleri … ve …’in 25/06/2018 tarihinde gerçekleşen ölümlü ve yaralamalı trafik kazasında vefatlarından dolayı mahrum kaldığı destekten yoksun kalma tazminatı alacağının varsa davacı …’e destekleri … ve …’in vefatları nedeniyle dava açılmadan önce SGK tarafından yapılan rücuya tabi ödeme ve davalı sigorta şirketine yapılan başvuru sonucunda yapılan ödemenin yerleşik Yargıtay içtihatları doğrultusunda zarar ve yararın denkleştirilmesi ilkesi gereğince, ödeme günü ile destekten yoksun kalma tazminatının hesaplandığı güne kadar geçen süredeki işlemiş yasal faizi ile birlikte hesaplanan destekten yoksun kalma tazminatından mahsup edilmesiyle hesaplanarak düzenlenecek ek raporun mahkememize sunulması istenilmiş, aktüerya alanında uzman hesap bilirkişisi 16/07/2021 havale tarihli ek raporunda sonuç olarak, müteveffaların destek süresinin davacının 18 yaşını doldurduğu 20/05/2019 tarihinde sona ereceğinin kabulü halinde; 25/06/2018 tarihinde meydana gelen kazada hayatının kaybeden … yönünden oğlu … destekten yoksun kalma tazminatı alacağının 5.821,25-TL ve aynı kazada hayatını kaybeden … yönünden oğlu … destekten yoksun kalma tazminatı alacağının 6.523,62-TL olduğunu, davacının toplam destekten yoksun kalma tazminatı alacağının 12.344,87-TL olduğunu, müteveffaların destek süresinin davacının sigortalı olarak çalışmaya başladığı 24/08/2020 tarihinde sona ereceğinin kabulü halinde ise; 25/06/2018 tarihinde meydana gelen kazada hayatının kaybeden … yönünden oğlu … destekten yoksun kalma tazminatı alacağının 15.751,88-TL ve aynı kazada hayatını kaybeden … yönünden oğlu … destekten yoksun kalma tazminatı alacağının 17.767,03-TL olduğunu, davacının toplam destekten yoksun kalma tazminatı alacağının 33.518,91-TL olduğunu mütalaa etmiştir.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 03/02/2021 tarih ve 2019/2401 Esas 2021/613 Karar sayılı ilamında ise aynen; ”…Dairemizin yerleşmiş içtihatlarına göre; çocuklar için destekten yoksun kalacakları sürenin belirlenmesinde yaşları, okuldaki eğitim durumları, içinde yaşadıkları sosyal ve ekonomik koşulların ayrı ayrı değerlendirilmesi, yüksek öğrenim yapacaklar ise, 25 yaşının doldurulmasına kadar; yüksek öğrenim yapmamakta ise yerleşik ve kabul gören uygulamaya göre, erkek çocukları için 18 yaşın, kız çocukları için 22 yaşın desteğin sona ereceği yaş olarak kabul edilerek hesaplama yapılması gerekmektedir…” şeklindeki gerekçe ile anne ve babanın destek süresinin yüksek öğrenim görmeyen erkek çocuk için 18 yaşında, kız çocuk için ise 22 yaşında sona ereceğinden bahsedilmiştir.
Yerleşik ve güncel Yargıtay içtihatları ile Bölge Adliye Mahkemesi kararları doğrultusunda, mahkememiz ara kararına uygun olarak, taraflar, mahkememiz ve Bölge Adliye Mahkemesi ilgili dairesinin incelemesine uygun ve elverişli olarak tanzim edilen bilirkişi raporları ve davacı vekili tarafından mahkememize ibraz edilen bedel arttırım dilekçesi doğrultusunda, yüksek öğrenim göremeyen, kaza tarihi itibariyle lise öğrencisi olup, 24/08/2020 tarihinde sigortalı olarak çalışmaya başlayan davacının 25/06/2018 tarihinde vefat eden destekleri annesi ve babasının vefatları sebebiyle toplamda 12.344,87-TL destekten yoksun kalma tazminatını davalı sigorta şirketinden talep edebileceği kanaatine varılmıştır.
Davacı tarafça dava açılmadan önce davalı sigorta şirketine başvuru yapıldığı, başvuru evrakının davalı sigorta şirketine 18/12/2019 tarihinde usulüne uygun olarak tebliğ edildiği, davalı sigorta şirketi tarafından başvuru tarihinden itibaren 8 iş günü içerisinde davacı tarafa olumlu veya olumsuz bir cevap verilmediği anlaşılmakla, davalı sigorta şirketinin rizikonun ihbarından itibaren 8 iş gününün sona erdiği 31/12/2019 tarihi itibariyle temerrüte düştüğü anlaşılmaktadır.
Tüm dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, İzmir Arabuluculuk Bürosunun … Dosya … Arabuluculuk numaralı Arabuluculuk Son Anlaşamama Tutanak aslı, … Sigorta Anonim Şirketi nezdinde … plakalı araca ait olarak düzenlenen … numaralı Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçesi ve hasar dosyası, ödeme evrakları, dava konusu trafik kazasına karışan araçlara ait ruhsat fotokopisi, dava konusu trafik kazasına ilişkin olarak düzenlenen 25/06/2018 tarihli Trafik Kazası tespit Tutanağı, … plakalı araca ait trafik tescil kayıtları, davacıya ait vukuatlı nüfus aile kayıt örneği, İzmir … Sulh Hukuk Mahkemesinin … Esas … Karar sayılı dosyasında verilen muris …’e ait veraset ilamı, İzmir … Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından … Esas … Karar sayılı dosyasında verilen müteveffa …’e ait veraset ilamı, İzmir SGK İl Müdürlüğü nezdinde … ve …’e ait olarak bulunan iş yeri sicil dosyaları ve hizmet döküm cetvelleri, İzmir SGK İl Müdürlüğü nezdinde davaya konu 25/06/2018 tarihli ölümlü ve yaralamalı trafik kazasında davacı destekleri … ve …’in vefatları nedeniyle davacı …’e ödeme yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise ödemenin rücuya tabi olup olmadığı, rücuya tabi ise peşin sermaye değerine ilişkin kayıtlar, Erzincan … Ağır Ceza Mahkemesinin … Esas … Karar sayılı dosyası, Erzincan Cumhuriyet Başsavcılığının … Soruşturma … İddianame sayılı soruşturma sayılı dosyası ile kusur raporları, aktüerya alanında uzman hesap bilirkişisinin 18/01/2021 havale tarihli raporu, davacı vekilinin 07/04/2021 tarihli bedel arttırım dilekçesi, aktüerya alanında uzman hesap bilirkişisinin 16/07/2021 havale tarihli ek raporu ve sair deliller birlikte değerlendirildiğinde, davaya konu uyuşmazlığın 25/06/2018 tarihinde meydana gelen ölümlü trafik kazası neticesinde davacı destekleri … ve …’in vefatları nedeniyle davacının murisleri … ve …’in desteklerinden mahrum kalıp kalmadığı, murislerin vefatı nedeniyle desteklerinden yoksun kalan davacı için destekten yoksun kalma tazminat bedelinin belirlenmesi ve belirlenecek destekten yoksun kalma tazminatı bedelinin davalı sigorta şirketinden tahsili taleplerine ilişkin olduğu, dava konusu olan ve dava dışı sürücü …’in %100 oranında asli ve tam kusuru neticesinde meydana gelen 25/06/2018 tarihli trafik kazası neticesinde davacının anne ve babasının vefat ettikleri, bu kapsamda davacının anne ve babasının desteğinden mahrum kaldığı, güncel ve yerleşik Yargıtay içtihatları çerçevesinde mahkememiz ara kararına uygun olarak tanzim edilen aktüerya alanında uzman hesap bilirkişisinin 16/07/2021 havale tarihli ek raporunda müteveffaların destek süresinin davacının 18 yaşını doldurduğu 20/05/2019 tarihinde sona ereceğinin kabulü halinde; 25/06/2018 tarihinde meydana gelen kazada hayatının kaybeden … yönünden oğlu … destekten yoksun kalma tazminatı alacağının 5.821,25-TL ve aynı kazada hayatını kaybeden … yönünden oğlu … destekten yoksun kalma tazminatı alacağının 6.523,62-TL olduğunu, davacının toplam destekten yoksun kalma tazminatı alacağının 12.344,87-TL olduğunu, müteveffaların destek süresinin davacının sigortalı olarak çalışmaya başladığı 24/08/2020 tarihinde sona ereceğinin kabulü halinde ise; 25/06/2018 tarihinde meydana gelen kazada hayatının kaybeden … yönünden oğlu … destekten yoksun kalma tazminatı alacağının 15.751,88-TL ve aynı kazada hayatını kaybeden … yönünden oğlu … destekten yoksun kalma tazminatı alacağının 17.767,03-TL olduğunu, davacının toplam destekten yoksun kalma tazminatı alacağının 33.518,91-TL olduğunu mütalaa ettiği, davacı vekilinin kök raporun alınması akabinde 07/04/2021 havale tarihli dilekçesi ile dava dilekçesinde 200,00-TL olarak belirttikleri destekten yoksun kalma tazminatı taleplerini toplamda 12.344,87-TL’ye arttırdıklarını beyan ettiği ve dava değeri üzerinden eksik harcı mahkememiz veznesine yatırdığı, usulüne uygun şekilde düzenlenen bilirkişi raporu doğrultusunda yüksek öğrenim göremeyen, kaza tarihi itibariyle lise öğrencisi olup, 24/08/2020 tarihinde sigortalı olarak çalışmaya başlayan davacının 25/06/2018 tarihinde vefat eden destekleri annesi ve babasının vefatları sebebiyle toplamda 12.344,87-TL destekten yoksun kalma tazminatını davalı sigorta şirketinden talep edebileceği kanaatine varılmakla, açılan davanın kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Açılan davanın KABULÜ İLE,
1-Destekten yoksun kalma tazminatı bedeline yönelik talebin KABULÜNE, davacının destek …’in desteğinden mahrum kalması sebebiyle 5.821,25-TL, destek …’in desteğinden mahrum kalması sebebiyle 6.523,62-TL olmak üzere toplamda 12.344,87-TL destekten yoksun kalma tazminatının poliçe limitiyle sınırlı olmak kaydıyla rizikonun sigorta şirketine ihbarı akabinde 8 iş gününün sona erdiği 31/12/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı … Sigorta Anonim Şirketinden tahsili ile davacı …’e verilmesine,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince karar tarihi itibariyle alınması gereken 843,28-TL karar ve ilam harcından, davanın açılışı sırasında peşin olarak yatırılan 54,40-TL harç ve 123,45-TL tamamlama harcının mahsubu ile bakiye 665,43-TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-Davacının kendisini vekille temsil ettirdiği göz önünde bulundurularak karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 4.080,00-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 22,00-TL elektronik tebligat, 82,00-TL tebligat, 105,00-TL posta masrafı, 500,00-TL bilirkişi ücreti, 54,40-TL peşin harç, 54,40-TL başvurma harcı ve 123,45-TL olmak üzere toplam 941,25-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-7155 sayılı Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun’un 23/14. maddesi gereğince ileride haksız çıkacak taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320,00-TL zorunlu arabuluculuk yargılama giderinin davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
6-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 333. maddesi gereğince kullanılmayan gider avansının talep halinde ve karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 345. maddesi gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer ya da başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.14/09/2021

Katip ….
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır