Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/234 E. 2022/273 K. 23.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/234
KARAR NO : 2022/273

DAVA : İtirazın İptali (Genel Kredi Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 06/06/2020
KARAR TARİHİ : 23/03/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Genel Kredi Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili ile dava dışı … Şirketi arasında 10/07/2017 ve 21/06/2018 tarihli genel kredi sözleşmelerinin akdedildiğini, davalıların sözleşmelerde müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla yer aldıklarını, kredi borcunun ödenmesi için 22/09/2019 tarihli kat ihtarnamesinin muhataplara tebliğ edilmesine rağmen borçlu şirket ile davalıların itiraz etmedikleri gibi ödeme de yapmadıklarını, nakit alacaklar ile halen iade edilmeyen 20 adet çekin garanti tutarı olan 40.170,00 TL gayri nakit alacağın tahsili için davaya konu icra takibinin yapıldığını, davalı şirket için alacak taleplerinin 940,00 TL ile 2 adet çekin garanti tutarı toplamı olan 3.630,00 TL gayri nakit risk borcu için olduğunu, İzmir 1.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …/… esas sayılı dosyasında davalı şirketin konkordato talebinin 18/04/2019 tarihinde kabul edilerek bir yıllık mühlet verilmesi nedeniyle davalı şirket için takip yapılmayıp 25/09/2019 tarihinde alacak kaydı yapıldığını, davalı kefillerin borca ve ferilerine itiraz etmesi nedeniyle takibin durduğunu, itirazın mesnetsiz olup takibi geciktirmeye yönelik olduğunu, İİK’nun 68/b maddesi uyarınca hesap özetine itiraz etmeyen borçlunun hesap özetini kabul etmiş sayılacağını bildirmiş, davalıların itirazlarının iptali ile takibin devamına ve alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatı ile sorumlu tutulmalarını talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA
Davalılar vekili, cevap dilekçesinde; HMK’nun 194.maddesi uyarınca dava dilekçesinde, vakıaların genel geçer şekilde değil açık ve algılanabilir şekilde ortaya konulup, ispata elverişli şekilde somutlaştırılması gerekmesine rağmen icra takibine konu alacağın ve dava değerinin neye göre belirlendiğinin tamamen belirsiz olup, dava dışı borçlu şirkete sözleşme kapsamında ne kadar kredi kullandırıldığının, kullandırılan kredinin ödeme planının nasıl olduğunun, ödenmediği iddia edilen kredi tutarlarının neler olduğunun, kullandırılan kredinin Türk Lirası veya yabancı para cinsinden olup olmadığının, dava dışı şirket tarafından ne kadarlık kısmının ödenmediğinin ve icraya konulan alacak kalemlerinin kredi sözleşmesinin hangi maddelerinde yer alan düzenlemelerden doğduğunun dava dilekçesinde açıklanmadığını ve buna ilişkin delillerin sunulmadığını, TBK’nun 583.maddesinde düzenlenen kefalete ilişkin şekil şartları yönünden müvekkillerinden alınan kefaletin yasal şartları taşımadığını, dava konusu sözleşmenin 17. sayfasında yer alan kefaletnamede kefilin azami ne kadar süreyle kefil olacağının yazılı olmaması nedeniyle müvekkili hakkında icra takibi yapılıp dava açılamayacağını, kefaletin geçerli olduğu varsayılsa bile TBK’nun 586.maddesi gereği davacının asıl borçluyu takip etmeden müvekkiline başvuru hakkına sahip olmadığını, ihtarnamenin dava dışı borçluya tebliğ edilip edilmediğinin belirsiz olup bu konuda belge sunulmadığını, geçici ve kesin mühlet kararları nedeniyle asıl borçlu hakkında icra takibi yapılamadığından aynı emredici hükümlerin kefil açısından da geçerli olup müvekkili kefillere yönelik olarak icra takibi yapılamayacağını, ödeme emrinin sözleşmeye dahil olmayan ve talep edilmesi mümkün bulunmayan alacak kalemlerini içerdiğini, özellikle gayri nakdi alacak kaleminin tamamen hukuki dayanaktan yoksun olup icra takibine konu edilmemesine rağmen dava dilekçesinde haksız şekilde talep edilmeye çalışıldığını, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 06.11.2018 tarihli ilamı gereği kredi sözleşmesinde gayri nakdi alacaklardan kefillerin sorumlu tutulması için sözleşmede açık hüküm bulunması gerekmesine rağmen davaya konu sözleşmelerde açık bir hüküm bulunmadığını, takip ve dava konusu alacak ferilerinin hiçbirini kabul etmediklerini, davanın haksız ve hukuka aykırı olduğunu bildirmiş, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Dava; dava dışı … Şirketinin borçlu, davalıların müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla taraf oldukları, davacı ile dava dışı şirket ve davalılar arasında düzenlenen genel kredi sözleşmeleri nedeni ile hesabın kat edilerek ihtarname tebliğ edilmesine rağmen ödenmeyen kredi borcundan kaynaklanan alacağı için davacı bankanın, davalılar hakkında alacağın tahsili amacıyla yaptığı ilamsız icra takibinde; davalıların borca ve ferilerine itirazının iptali istemine ilişkindir.
Davaya konu icra dosyasında; davacı banka, davalılar hakkında, kredi sözleşmelerinden kaynaklanan alacağının tahsili için ilamsız icra yoluyla takip yapmış, ödeme emrinin tebliğinden sonra yasal süre içinde her iki davalı adına vekilleri tarafından sunulan itiraz dilekçesi ile borca ve ferilerine itiraz edilmesi nedeniyle davalılar hakkındaki takip durmuştur.
Dava İİK’nun 67(1) maddesi uyarınca hak düşürücü süre içinde açılmıştır.
Davalılar vekili, geçici ve kesin mühlet kararları nedeniyle asıl borçlu şirket hakkında icra takibi yapılamamasının, davalı kefiller açısından da geçerli olması nedeniyle davalılar hakkında da takip yapılamayacağı iddiasında bulunmuş ise de; davalıların kredi sözleşmesinin kefilleri olup, davalılar hakkında verilmiş bir geçici ve kesin mühlet kararının bulunmadığı, dava dışı asıl borçlu şirket hakkında verilen geçici ve kesin mühlet kararlarının davalıların sorumluluğunun kefaletten kaynaklanması nedeniyle davacı tarafın davalılar hakkında takip yapmasına ve itiraz halinde itirazın iptali davasının görülmesine engel olmadığı gibi mükerrer tahsilata da yol açmayacağı göz önünde tutularak davalılar vekilinin aksi yöndeki iddiası haklı görülmemiştir.
Davalılar vekili TBK’nun 583.maddesinde düzenlenen şekil şartlarının mevcut olmadığını ve kefalet süresinin davalının el yazısı ile yazılı olmadığını iddia etmiş ise de; davalılarca sözleşmedeki imza ve yazıların inkar edilmediği, sözleşme örnekleri ile bilirkişi raporunda tespit edildiği üzere kefalete ilişkin şekil şartlarında yasal bir eksiklik bulunmadığı, davalıların kendi el yazıları ile bulunması gereken unsurların yazılmasının yanında imzalarının da bulunduğu anlaşılmakla, kefalet sözleşmesinin davalılar yönünden geçerli şekil şartlarını taşıdığı, bunun yanında TBK’nun 583.maddesi uyarınca kefalet süresinin el yazısı ile yazılması veya sürenin belirtilmesinin zorunlu yasal unsur niteliğinde bulunmadığı dikkate alınarak, davalılar vekilinin bu konudaki iddiası da haklı görülmemiştir.
Davalılar vekili, dava dilekçesinin HMK’nun 194.maddesi hükmü uyarınca somutlaştırma yükümlülüğüne uygun bulunmadığını, takibin ve davadaki taleplerin belirsiz olduğunu iddia etmiş ise de; gerek icra takibinin gerekse dava dilekçesinin ön inceleme ve uyuşmazlık noktalarının tespitine, davalı tarafın savunma yapabilmesine ve mahkememizce hüküm kurulabilmesine uygun belirliliğe sahip olduğu anlaşılır olmakla davalılar vekilinin aksi yöndeki iddiası haklı görülmemiştir.
Davalılar vekili, TBK’nun 586.maddesi uyarınca davacı tarafın, önce asıl borçluya başvurmadan ve asıl borçlu hakkında verilen mühlet kararları nedeniyle takip yapmasının mümkün olmamasına bağlı olarak, davalılar hakkında takip yapmasının ve dava açmasının mümkün bulunmadığını iddia etmiş ise de; davalılar hakkında verilmiş bir mühlet kararı olmaması, davalıların kefil olması ve kendi kefaletinden kaynaklı sorumlulukları nedeni ile dava dışı borçlu şirket hakkındaki konkordato davasında verilen mühlet kararının, davalı kefiller hakkında takip yapılmasına ve dava açılmasına engel olmadığı gibi davaya konu kat ihtarnamesinin dava dışı borçlu şirkete 29/04/2019 tarihinde tebliğ edildiği, asıl borçlunun ifada geciktiği ve hakkında verilen mühlet kararı nedeniyle ve ödeme yapmamasına bağlı olarak sonuçsuz kaldığı, buna göre TBK’nun 586(1) maddesi son cümlesindeki koşulun yerine getirildiği, ve aynı maddenin ilk cümlesi uyarınca davalıların müteselsil kefil sıfatına bağlı olarak haklarında takip yapılmasının mümkün bulunduğu dikkate alınarak; davalılar vekilinin aksi yöndeki iddiaları haklı görülmemiştir.
Davalılar vekili bir çok kez dava dışı borçlu şirketin defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapılması talebinde bulunmuş ise de; davaya konu genel kredi sözleşmesinin 13.2.b maddesinde her türlü uyuşmazlığın çözümlenmesinde bankanın defter, kayıt ve belgelerinin HMK’nun 193.maddesi gereği münhasır delil olacağının kararlaştırıldığı, her ne kadar münhasır delil sözleşmesi hükmü dava dışı şirketin defterlerinin incelenmesine başlı başına engel teşkil etmese de davanın niteliği, uyuşmazlık noktaları göz önünde tutularak genel kredi sözleşmelerinin varlığı ve içeriğine ilişkin bir inkarın bulunmaması yanında ödeme takvimi ve ödeme kayıtlarına ilişkin olarak da sahteliği, eksikliği veya hatalı olduğu konusunda somut bir iddiada bulunulmadığı, davalı tarafın bilirkişi tarafından tespit edilen ödemeler dışında başkaca ödemelerin bulunduğu iddiasında bulunması halinde buna ilişkin belge ve delillerini sunmasının mümkün bulunduğu, taraflar arasında ticari satım sözleşmesi veya karşılıklı olarak tutulan bir cari hesap ilişkisi bulunmadığından dava dışı şirketin defter ve kayıtlarının incelenmesinin bir anlamının ve gereğinin bulunmadığı göz önünde tutularak uyuşmazlığın taraflarca dosyaya sunulan ve toplanan deliller ile davacı bankaya ait ilgili şubenin defter ve kayıtları üzerinde yapılacak inceleme ile çözülmesinin mümkün ve yeterli olması nedeniyle usul ekonomisi ve yargılamanın sürüncemede kalmaması ilkelerine bağlı olarak bilirkişi incelemesi yalnız dosyada toplanan deliller ile davacı bankanın ilgili şube müdürlüğündeki defter, kayıt ve belgeler üzerinde yapılmış ayrıca dava dışı borçlu şirketin defter ve kayıtlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.
Toplanan tüm deliller ve mahkememizce usul, yasa ve dosya kapsamına uygun görülen, gerekçeli ve denetime elverişli nitelikteki bilirkişi raporu ve ek raporları ile; taraflar ile dava dışı asıl borçlu şirket arasında davaya konu 10/07/2017 tarihli ve 2.000.000,00 TL limitli ve 21/06/2018 tarihli ve 3.000.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmelerinin düzenlendiği, asıl borçlunun dava dışı şirket olup, davalı …’ın her iki sözleşmede müteselsil kefil ve borçlu sıfatıyla yer almasına rağmen davalı şirketin, yalnız 10/07/2017 tarihli sözleşmede müteselsil kefil ve borçlu sıfatıyla sözleşmeye taraf olduğu, 21/06/2018 tarihli sözleşmede imzasının bulunmaması nedeniyle bu sıfatla taraf bulunmadığı, taraflar arasındaki kredi ve kefalet sözleşmelerinin varlığının ve içeriğinin uyuşmazlık konusu olmadığı, kefalete ilişkin tüm şekil şartlarının yerine getirildiği, sözleşmelerde kefalet sorumluluk miktarının dava konusu alacaktan yüksek olarak belirlendiği, 23/11/2018 tarihinde kredi borcu yapılandırılmış ise de, dava dışı şirkete kullandırılan kredinin 21/12/2018 tarihli ödemesinin gecikmeli olarak tahsil edildiği ve 21/01/2019, 21/02/2019, 21/03/2019 ve 21/04/2019 tarihli taksitlerinin ödenmemiş olması nedeniyle takibe konu alacağın muaccel olduğu, davalıların bu ödemelerin yapıldığına dair hiçbir bilgi ve belgeyi dosyaya sunmadıkları gibi bu yönde de bir iddiada bulunmadıkları, 22/04/2019 tarihli kat ihtarnamesinin usulüne uygun düzenlendiği, dava dışı şirket ile davalılara 29/04/2019 tarihinde tebliğ edilmesine rağmen dava dışı şirket ile davalıların kat ihtarnamesine itiraz etmedikleri, ihtarnamede verilen sürede ödeme yapılmaması nedeniyle 01/05/2019 tarihinde dava dışı şirket ile davalıların temerrüdünün oluştuğu, takip tarihinden dava tarihine kadar herhangi bir ödeme ve tahsilatın yapılmadığı, taraflar arasındaki kredi sözleşmelerinin 11/b maddesinde TCMB’ye bildirilen faiz oranlarının %30 fazlasının temerrüt faiz oranı olarak belirlendiği, sözleşmede çek depo bedelinden ve gayri nakdi alacaklardan müteselsil kefillerin sorumlu olduklarına dair açık bir hükme yer verilmediği, her ne kadar davacı tarafça sözleşmenin 10.13.maddesi uyarınca gayri nakdi alacaktan davalıların sorumlu bulunduğu iddia edilmiş ise de, ilgili sözleşme maddesinde müteselsil kefillerin çek kanunu uyarınca bankanın ödemekle yükümlü olduğu yasal ödeme tutarlarından sorumlu olduklarına ilişkin düzenlemenin yasal sorumluluk tutarlarının depo edilmesine ilişkin açık bir hükmü içermemesi nedeniyle davalı müteselsil kefillerin gayri nakdi alacak yönünden sorumlu tutulmalarının mümkün bulunmadığı, davaya konu icra dosyasındaki ödeme emrinde asıl alacak masraf ihtiyati haciz vekalet ücreti faizin gider vergisi dışında muacceliyetten takip tarihine kadar temerrüt faizi talebinde bulunulup, açık bir şekilde aynı işlemiş faiz kalemi içinde veya ayrı bir alacak kalemi olarak akdi faiz talebinde bulunulmaması nedeniyle taleple bağlılık ilkesi gereği işlemiş faize, yalnız temerrüt faizinin konu olabileceği, bu nedenle bilirkişi rapor ve ek raporunda akdi faizin talep edilemeyeceğine ilişkin görüşünün dosya kapsamına uygun olup, akdi faizinde dahil edilerek hesaplamanın yapıldığı alternatif hesaplamanın hükme esas alınmasının mümkün bulunmadığı, bilirkişi tarafından yapılan tespitlere göre takip tarihi itibariyle davacının talep edebileceği alacağın 1.421.079,05 TL asıl alacak, 15.101,24 TL muacceliyetten takip tarihine kadar işlemiş temerrüt faizi, 1.156,08 TL faizin %5 gider vergisi, 951,27 TL masraf, 606,00 TL ihtiyati haciz vekalet ücreti olmak üzere toplam 1.438.893,64 TL olduğu, toplanan delil ve belge örneklerine göre %34,775 oranında ve TCMB faiz oranları genelgeleri doğrultusunda değişen oranlarda işletilecek temerrüt faizi ve faizin %5’i oranındaki gider vergisi talep edilebileceği anlaşılmakla, davalı … hakkında raporda tespit edilen bu alacak kalemleri üzerinden nakdi alacak istemi yönünden davanın kısmen kabulüne, nakdi alacak istemi yönünden fazlaya ilişkin istemin reddine, gayri nakdi alacak istemi yönünden sorumluluğunun bulunduğuna dair sözleşmelerde açık hüküm bulunmaması nedeniyle davanın reddine, davalı şirket yönünden 940,00 TL nakdi alacak ile 2 adet çek garanti tutarı için icra takibi yapılmış ve itirazın bu alacak kalemleri üzerinden iptali talep edilmiş ise de, davaya konu alacağın 21/06/2018 tarihli genel kredi ve teminat sözleşmesinden kaynaklandığı, davalı şirketin bu sözleşmede müteselsil kefil sıfatıyla imzasının bulunmaması nedeniyle davaya ve takibe konu alacaktan sorumluluğunun bulunmadığı dikkate alınarak davalı şirket hakkındaki davanın reddine, davalı …’ın kabul edilen alacak miktarı yönünden haksız olarak itiraz ettiği ve alacağın likit olduğu göz önünde tutularak, alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatı ile sorumlu tutulmasına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerektirici nedenlerle:
1-Davalı … Şirketi hakkındaki davanın REDDİNE,
2-a)-Davalı … hakkındaki gayrinakdi alacağa ilişkin davanın REDDİNE,
b)-Davalı … hakkındaki nakdi alacağa ilişkin davanın KISMEN KABULÜ ve davalının, davaya konu İzmir 23. İcra Müdürlüğü’nün …/… esas sayılı dosyasında borca ve ferilerine ilişkin itirazlarının kısmen iptali ile; takibin, 1.421.079,05 TL asıl alacak, 15.101,24 TL muacceliyetten takip tarihine kadar işlemiş temerrüt faizi, 1.156,08 TL faizin %5 gider vergisi, 951,27 TL masraf, 606,00 TL ihtiyati haciz vekalet ücreti olmak üzere toplam 1.438.893,64 TL alacak ile işleyecek faiz yönünden takibe konu asıl alacağa takip tarihinden itibaren yıllık %34,775 oranında TCMB faiz oranları genelgeleri doğrultusunda değişen oranlarda işletilecek temerrüt faizi ve faizin %5’i oranındaki gider vergisi üzerinden devamına,
c)-Davalı … hakkındaki nakdi alacağa ilişkin davanın KISMEN REDDİ ile;
Davacı tarafın temerrüt faizi, faizin %5 gider vergisi ve masraf alacaklarına ait fazlaya ilişkin istemlerinin REDDİNE,
d)-İcra inkar tazminatına konu ödeme emrinde nakdi alacak olarak talep edilen ve hükmedilen 1.438.893,64 TL alacağın alacağın %20’si oranındaki 287.778,72 TL icra inkar tazminatının davalı …’dan alınarak davacıya verilmesine,
3-a)Nakdi alacaklar yönünden, Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 98.290,82 TL karar ve ilam harcından peşin yatırılan 17.575,21 TL harcın indirilmesiyle geriye kalan; 80.554,21 TL harcın davalı …’dan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
b)Gayri nakdi alacaklar yönünden Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcının peşin yatırılan harçtan tahsil edilmiş olması nedeniyle başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
c)Davacı tarafça peşin olarak yatırılan 17.655,91-TL harçtan gayri nakdi alacak için tahsil edilen 80,70 TL harcın indirilmesinden sonra geriye kalan 17.575,21 TL harcın davalı …’dan alınarak, davacıya verilmesine,
4-a)Nakdi alacaklar yönünden kabul edilen alacak bölümü için davacı yararına A.A.Ü.T.’nin 13 (1) maddesi uyarınca takdir edilen 83.161,28 TL nispi vekalet ücretinin davalı …’dan alınarak davacıya verilmesine,
b)Nakdi alacaklar yönünden reddedilen alacak bölümü için davalı şirket yönünden A.A.Ü.T.’nin 13 (1 ve 2) maddesi uyarınca 940,00TL vekalet ücretine hükmedilebilmesinin mümkün olması karşısında davalı … için reddedilen alacak miktarının 22.990,37-TL olması nedeniyle A.A.Ü.T.’nin 13 (1) maddesi uyarınca 5.100,00 TL olması gerektiği göz önünde tutularak; davalılar yararına A.A.Ü.T.’nin 3 (2) ve 13 (1) maddeleri uyarınca takdir edilen 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
c)Gayri nakdi alacak yönünden reddedilen alacak bölümü için davalılar yararına A.A.Ü.T.’nin 3 (2) ve 2. bölümü uyarınca takdir edilen 5.100,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
5-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A (14) maddesi uyarınca 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinden oluşan yargılama giderinin davanın kısmen kabulüne karar verilmesi nedeniyle davalılar hakkında kurulan hükme göre 19/20’sinin karşılığı olan 1.254,00 TL’lik bölümünün davalı …’dan, 1/20’sinin karşığı olan 66,00 TL’sinin davacı taraftan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
6-Hakkındaki davanın reddine karar verilen, davalı şirket hakkında yapılan yargılama giderlerinin indirilmesinden sonra, davalı … hakkındaki davanın kısmen kabulüne karar verilmesi nedeniyle, davacı tarafça yapılan; 54,40 TL başvurma harcı, 38,00 TL iki adet tebligat gideri, 121,00 TL yirmi iki adet elektronik tebligat gideri, 54,00 TL üç adet müzekkere posta ücreti, 0,50 TL kep reddiyatı ile 850,00 TL bilirkişi ücretinden oluşan toplam 1.117,90 TL yargılama giderinden 19/20’sinin karşılığı olan 1.062,00 TL yargılama giderinin davalı …’dan alınarak davacıya verilmesine, 1/20’sinin karşılığı olan 55,90 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
7-Davalılar tarafından yatırılan gider avansından harcama yapılmadığı ve davalılar tarafından yargılama gideri yapılmadığı dikkate alınarak bu konuda hüküm kurulmasına yer olmadığına,
8-Davacı ve davalılar tarafından peşin yatırılan gider avansından artan gider avansının HMK’nun 333. maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Davacı vekili ile davalılar vekilinin yüzüne karşı, HMK’nun 343 ve 345. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde Mahkememize veya Mahkememize gönderilmek üzere başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesi’ne verilecek bir dilekçe ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yasa yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 23/03/2022

Başkan …
e-imza

Üye …
e-imza

Üye …
e-imza

Katip …
e-imza