Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/201 E. 2021/553 K. 07.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/201 Esas
KARAR NO : 2021/553

DAVA : Menfi Tespit (Genel Kredi Sözleşmesi, Teminat Senedi, Muacceliyet ve Bedelsizlik İddiasından Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 06/04/2020
KARAR TARİHİ : 07/07/2021

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Genel Kredi Sözleşmesi, Teminat Senedi, Muacceliyet ve Bedelsizlik İddiasından Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacılar vekili dava dilekçesinde; davalı … A.Ş. tarafından müvekkilleri aleyhine İzmir … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında 16.01.2019 tarihinde kambiyo senetlerine özgü icra takibi başlatıldığını, takip dayanağı olarak 21.06.2016 tanzim tarihli 1.500.000,00-TL bedelli senet ve 08.06.2015 tanzim tarihli 1.500,000,00-TL bedelli senedin gösterildiğini, senetlerin teminat senedi olup munzam senetlerin kayıtsız şartsız bir borç ikrarını içermediğinden geçersiz olduğunu, takip dayanağı bononun kullanılan krediye karşılık borçlulardan kredinin geri ödenmesinin teminatı olarak alındığının açıkça kabul edildiğini, bir bononun teminat olarak verildiğinin kabulü için, o bono üzerinde teminat ibaresinin bulunması zorunluluğunun olmadığını, bono üzerindeki teminat ibaresinin neyin teminatı olduğunun ayrıca açıklanmadığı sürece bononun başlı başına teminat bonosu olduğunu göstermeyeceğini, teminat iddiasının kabulü için bu hususun taraflarca ayrı bir sözleşmede belirtilmesinin de zorunlu olmadığını, somut olayda alacaklı bankanın dayanak bonosunun teminat olarak alındığı yönündeki kabulünün mahkemeyi bağlayacağını, bu durum karşısında, takibe konu edilen bononun söz konusu borçlular ile alacaklı arasındaki kredi sözleşmesinin teminatı olarak alacaklı tarafından borçludan alındığının kayıtsız şartsız borç ikrarını içermediğinin kabulünün gerekeceğini, bononun kredi sözleşmesi ile birlikte teminat olarak verildiğini, kredi sözleşmesinin ödenmeyen kısmı için anılan senedin takibe konulduğunu, teminat olarak alınan senede dayalı kambiyo takibi yapılamayacağını, hesap kat ihtarı keşide edilmeden, borç oluşmadan bankanın takip yaptığını, takibe konu olan senetlerin vadelerinin 03.01.2019, kambiyo takip tarihinin 16.01.2019, hesap kat tarihinin 16.08.2019 olduğundan tarihler ve olguların davalı bankanın sorumsuz ve keyfi işlem yaptığını gösterdiğini, müvekkillerinin senette gösterilen adreslerinin 2018 yılına ait olduğunu, senet tanzim tarihi olan 2015-2016 yılında müvekkillerinin o adreste ikamet etmediklerini, senedin vade tarihlerinden yaklaşık yedi ay sonra düzenlendiğini, borç oluşmadan eski tarihlerde alınan bos senetlerin doldurulduğunu, senet vadelerinin hesap kat tarihinden önce olmasının sebebinin senetlerin rıza hilafına banka müşterisinin zararına sebebiyet vermek için sonradan doldurulduğunu ve borcun oluşmadığını, hesap kat edilmeden teminat senetlerinin doldurularak dayanak gösterilip takip yapıldığını, muaccel bir alacağı bulunmadığını, takibe konu olan kredinin teminat bulunan müşteri çek ve senetlerinden tahsilatlar yapıldığını ve kredi borcunun ödendiğini, takip tarihinde müvekkili şirketin 3.000.000,00-TL kredi borcu bulunmadığını, teminatta bulunan müşteri senetlerinden yapılan tahsilatlarla kredi borcunun ödendiğini, teminat mektupları ile ilgili temerrüt oluşmadığını, yapılan tahsilatlardan müvekkili hesabında 270.000,00-TL’ ye yakın tutar yatırıldığını ve gayrinakdi risk için blokeye alındığını, takip öncesi ve sonrası teminatta bulunan kambiyo senetlerinden tamamının ödendiğini, takibe geçme koşullarının henüz sağlanmadan, üstelik hesap kat ihtarındaki borç tutarından dahi keyfi olarak yüksek bir borç oluşturularak sonradan doldurulan geçersiz teminat senetleri ile borç yaratıldığını ve usulsüz takip yapıldığını, davalı bankanın kredi veren kurum olarak avantajlı konumunu kötüye kullandığını, müvekkilleri aleyhine başlatılan takipte fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla fazladan borç tutarları oluşturulduğunu ve müvekkillerinin ticari hayatlarına zarar verildiğini bildirmiş, müvekkili şirketin davalı yana borçlu olmadığının tespiti ile takibin iptaline, davalı tarafın kötü niyet tazminatı ile sorumlu tutulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı … Şirketi vekili cevap dilekçesinde, davanın belirsiz alacak niteliğinde dava olmadığı gibi alacak kalemlerinin net bir şekilde belirtilmemiş olması nedeniyle kısmi davanın varlığından da bahsedilemeyeceğini, bu nedenlerle davanın usulden reddinin gerektiğini, davacının dava dilekçesinde yer alan taleplerinin dayandığı hukuki sebepleri net olarak nitelendirmeyip somut vakıaların altlanacağı hukuk kurallarını dilekçede açıkça belirtmediğini, hukuki sebeplerin HMK’nun 119(1)/g maddesi uyarınca dilekçede gösterilmesinin zorunlu olduğunu, dayanılan, iddia edilen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceğinin dava dilekçesinde açıkça gösterilmesinin gerektiğini, takibe konu senetlerin teminat senedi vasfını taşımamakta olup davacıların iddialarının hukuki mesnetten yoksun olduğunu, davacı şirket ile müvekkili banka arasında genel kredi sözleşmesi düzenlendiğini, bu kredi sözleşmesi nedeniyle; davacı şirketin müvekkili banka emrine 08/06/2015 tanzim tarihli, 03/01/2019 vade tarihli 1.500.000-TL tutarında ve 21/06/2016 tanzim tarihli, 03/01/2019 vade tarihli 1.500.000-TL tutarında iki adet bono düzenlediğini, asıl borçlu davacı şirket ve müteselsil kefiller olan diğer davacıların vade tarihi ve sonrasında müvekkili bankaya ödeme yapmayarak borcu ifada temerrüde düştüklerini, bunun üzerine alınan ihtiyati haciz kararından sonra icra takibi yaptıklarını, bir senedin teminat senedi olabilmesi için üzerine yazılan ‘’teminattır’’ ibaresinin tek başına yeterli olmadığını, Yargıtay’ın yerleşik ve süreklilik arz eden içtihatlarına göre, neyin teminatı olduğunun senet üzerinde açıklanması veya ayrı bir belge ile senedin teminat senedi olduğunun belirlenmesi gerektiğini, davacılar aleyhine başlatılan icra takibinde tahsilde tekerrür etmemek kaydıyla açılmıştır ibaresinin düşüldüğünü, müvekkili bankanın genel kredi sözleşmesinden doğan borcunu kat ederek icra takibine iki adet senet üzerinden geçtiğini, davacıların kat ihtarından önce icra takibine geçildiğine ilişkin iddialarının hukuki temelden yoksun olduğunu, kat ihtarının tarihinin 16.08.2019, takip tarihinin 16.01.2019 olup, borç konuları aynı olmamakla birlikte kambiyo takibi için kat ihtarının temerrüt şartı olmadığının açık olduğunu, arada gayrinakit tahsilat yapılması halinde zaten icra takibinde tahsilde tekerrür etmemek kaydıyla ibaresi yer aldığı için haricen tahsil bildiriminin yapılacak olup hukuka aykırılık bulunmadığını, dolayısıyla davacıların sabit olan borçları için borçlu olmadığının tespitini istemesinin hukuki dayanağının bulunmadığını bildirmiş, davanın reddi ile davacıların icra inkar tazminatı ile sorumlu tutulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davayı temlik alan …. vekili cevap dilekçesinde, davanın belirsiz alacak niteliğinde dava olmadığını, alacak kalemlerinin net bir şekilde belirtilmemiş olması nedeniyle kısmi davanın varlığından bahsedilemeyeceğini, bu nedenlerle davanın usulden reddinin gerektiğini, davacının dava dilekçesinde yer alan taleplerinin dayandığı hukuki sebepleri net olarak nitelendirmediğini, somut vakıaların altlanacağı hukuk kurallarını dilekçede açıkça belirtmediğini, hukuki sebeplerin HMK’nun 119(1)/g maddesi uyarınca dilekçede gösterilmesinin zorunlu olduğunu, dava dilekçesinde dayanılan, iddia edilen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceğinin açıkça gösterilmesinin gerektiğini, takibe konu senetlerin teminat senedi vasfını taşımadığını, davacıların takibe konu bonoların teminat senedi olduğu yönündeki iddialarının hukuki dayanaktan yoksun olup borcu ifadan kaçmak amacı ile ileri sürüldüğünü, takipte dayanılan 24.03.2008 tarihli ve 150.000 YTL tutarlı bonoda, bononun teminat amaçlı verildiğine yönelik bir açıklama olmadığı gibi, taraflar arasında düzenlenen 24.03.2008 tarihli genel kredi sözleşmesinde de dayanak senedin teminat olarak verildiğine dair bir kayıt bulunmadığını, bir senedin teminat senedi olabilmesi için üzerine yazılan ‘’teminattır’’ ibaresinin tek başına yeterli olamayacağını, Yargıtay’ın yerleşik ve süreklilik arz eden içtihatlarına göre, neyin teminatı olduğunun senet üzerinde açıklanmasının veya ayrı bir belge ile senedin teminat senedi olduğunun belirlenmesinin zorunlu bulunduğunu, davaya konu senetler üzerinde “teminat senedidir” ibaresinin yazmadığı gibi hangi sözleşmeye istinaden teminat olarak verilmediğinin senet üzerinde açık bir şekilde yer almadığını, banka ile davacılar arasında akdedilen genel kredi sözleşmelerinde de takibe dayanak senede doğrudan atıfta bulunulmadığını, alacağın varlığının şarta bağlandığına veya takibe konu senetlerin teminat senedi olarak verildiğine dair herhangi bir kaydın da söz konusu olmadığını, sözleşme ile senet arasında teminat senedi olduğuna dair herhangi bir bağın bulunmadığını ve davaya konu senetlerin teminat amaçlı verildiğinin davacı tarafça yazılı belge ile ispatlanamadığını, kambiyo senetlerine mahsus yolla icra takibi başlatılmasının hukuka uygun olduğunu, senetlerin hesap kat ve ihtarı ile bir ilgisinin bulunmadığını, senetlerdeki borçlu adresinin sonradan doldurulduğu ile senet borcunun ödendiği yolundaki iddiaları kabul etmediklerini bildirmiş, davanın reddine, davacıların kötü niyet tazminatı ile sorumlu tutulmalarına karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE :
Dava; davacıların, davaya ve İzmir … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı icra takibine dayanak bonolar nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
İzmir … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı icra dosyasında; temlik eden davalı banka, davacılar hakkında takibe dayanak bonolar nedeniyle ve tahsilde tekerrür olmamak kayıt ve şartı ile kambiyo senetlerine özgü takip yolu ile 16/01/2019 tarihinde davacılar hakkında takip yapmıştır.
Davanın açılmasından sonra davalı banka, 25/06/2020 tarihli devir temlik sözleşmesi ile dava konusu alacağı davalı … Şirketine devretmiş, davacı taraf HMK’nun 125.maddesi uyarınca davayı devralan şirkete karşı devam ettiklerini bildirmiş, dava alacağı devralan şirkete yöneltilerek görülmüştür.
Davalı banka ve temlik alan davalı şirket cevap dilekçelerinde davanın belirsiz alacak niteliğinde olmadığı gibi kısmi dava olarak da açılamayacağını iddia etmişler ise de dava dilekçesinin anlatımı ve sonuç talebin değerlendirilmesinden davanın kısmi dava olarak açılmadığı, her ne kadar 500.000,00-TL harca esas değer gösterilerek açılmış ise de davanın menfi tespit davası olması nedeniyle davaya konu icra dosyasında takip konusu edilen alacak miktarının harca esas değer olduğu, belirsiz alacak davası niteliğinde değerlendirilmesinin mümkün bulunmadığı göz önünde tutularak verilen kesin süre içinde eksik peşin harç davacı tarafça tamamlanmakla yargılama yapılmış, davanın usulden reddine karar verilmemiştir.
Davacı taraf, davaya ve takibe dayanak bononun davacılar ile davalı banka arasında düzenlenen genel kredi sözleşmesinin teminatı olarak verildiği, teminat senedi olması nedeniyle senetlerin geçersiz olduğu, senetlerin kredi sözleşmesine bağlı olarak düzenlenmesi nedeniyle hesap kat ihtarının keşide edilmeden icra takibi yapılamayacağı, hesap kat tarihinin senetlerin vadesinden sonra yapıldığı, senetlerdeki yazılı alacak miktarı ile kredi sözleşmesinden kaynaklanan hesap kat ihtarındaki toplam alacak miktarının birbiri ile uyumlu olmadığı, davalı bankanın alacağını müşteri çek ve senetlerinden tahsil etmesi nedeniyle muaccel bir alacağının bulunmadığı, bu nedenlerle davalıların davacıya borçlu olmadıkları iddiasında bulunmasına rağmen davalı banka, davaya konu bonoların genel kredi sözleşmesi nedeniyle alındığını, teminat senedi niteliğinde olmadığını, icra takibinin tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile yapıldığını, hesabın kat edilip tebliğ edilmesinden sonra icra takibine geçildiğini, temlik alan davalı …Şirketi ise davaya konu senetlerin teminat senedi niteliğinde olmadığını, senetlerin kredi sözleşmesi ile hesap kat ve ihtarı ile ilgili bulunmadığını, icra takibi yapılmasının hukuka uygun olduğunu iddia etmiştir.
Uyuşmazlık noktaları senedin teminat senedi niteliğinin olup olmadığı, teminat senedi olarak kabul görmemesi halinde genel kredi sözleşmesinin teminatı olarak sözleşmeye bağlı olarak alınıp alınmadığı, kredi sözleşmesine bağlı olarak alındığının kabulü halinde bu sözleşmeden doğan kredi borcunun bulunup bulunmadığı ve davacıların bu nedenle senetlere konu alacaktan sorumlu olup olmadıkları noktalarında toplanmaktadır.
Davacı tarafça senedin teminat senedi niteliğinde olup, kambiyo senetlerine özgü yolla takibe konu edilmesinin mümkün olmadığı iddia edilmiş ise de senedin, teminat senedi olduğu iddiasını yazılı delillerle kanıtlayamamıştır. Bu nedenle davacı tarafın senetlerin teminat senedi olduğu iddiası mahkememizce kabul görmemiştir.
Davacı tarafın, davacı gerçek kişilerin senetteki yazılı adreslerinin 2018 yılındaki adresleri olup bunun senedin sonradan doldurulduğuna delil teşkil ettiği, senetlerin vadesinden sonra hesabın kat edildiği, senetlerdeki yazılı toplam alacak miktarının kat ihtarında bildirilen kredi borcu ile uyumlu olmadığı iddiaları davaya ve takibe konu senetlerin sözleşmeden bağımsız olarak geçerliliğine etkili olmadığı gibi senetlerin kredi sözleşmesinin teminatı olarak alınmış olduklarının kabulü halinde dahi senet hamilinin takip yapmasına etki eden ve senetlerin geçerliliğini etkileyen yasal nedenler olmadığı dikkate alınarak dile getirilen iddiaların senetlerin geçersizliğine yol açtığına ilişkin açıklamalar haklı görülmemiştir. Kaldı ki senetlerin anlaşmaya aykırı doldurulduğuna dair iddiaların yazılı deliller ile ispatının gerektiği göz önünde tutulduğunda davacı tarafça iddialarını ispatlayacak yazılı deliller dosyaya sunulmamıştır.
Tüm dosyada toplanan deliller, davalı bankanın cevap dilekçesinde bu durumu ikrarı, taraflar arasında kredi sözleşmesinin dışında takip ve dava konusu senetlerin keşide edilerek davalı bankaya verilmesini gerektirir bir başka hukuki ilişkinin taraflarca açıklanmadığı ve iddia edilmediği gibi bu yönde herhangi bir delil de sunulmamış olması ve bilirkişi raporundaki senetlerin kredi sözleşmesinin teminatı olarak alındığına dair tespit ve değerlendirmeler birlikte değerlendirildiğinde davaya ve takibe konu senetlerin, taraflar arasındaki kredi sözleşmesinin teminatı olarak alındığı anlaşılmıştır.
Davaya konu takip, bono niteliğindeki senetlere dayalı olarak kambiyo senetlerine özgü yolla yapılmıştır. Çok sayıda yerleşmiş Yargıtay kararında da açıklandığı üzere kredi sözleşmesinin teminatı olarak alınan senetlere dayalı olarak alacaklı banka veya kredi kuruluşlarının kredi sözleşmelerine dayanarak yapacakları ilamsız takibin yanında tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile sözleşmenin teminatı olarak aldıkları senede dayalı olarak kambiyo senetlerine özgü yolla icra takibi de yapmaları mümkündür. Bu yönden davalı banka tarafından yapılan davaya konu icra takibinde yasal bir engel yoktur.
Bu noktada uyuşmazlık, senetlerin teminat senedi niteliğinin bulunmadığının, kredi sözleşmesine bağlı olarak alındığının ve davalı tarafça senetlere dayalı olarak icra takibi yapılmasında yasal bir engel olmadığının tespit edilmesi nedeniyle taraflar arasında düzenlenen kredi sözleşmesine konu alacağın varlığı veya yokluğuna göre çözümlenecektir. Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 24/06/2021 tarih 2020/5160 esas ve 2021/5369 karar sayılı ilamında ve benzer ilamlarında da vurgulandığı üzere menfi tespit davalarında dava tarihindeki borçluluk durumu gözetilerek hüküm kurulması gerektiğinden davacıların, davalı tarafa davaya konu icra dosyası ve dayanak bonolar nedeniyle borçlu olup olmadıkları, temlik eden davalı banka ile davacılar arasında düzenlenen kredi sözleşmesi nedeniyle kullandırılan kredilerin bir bölümünün veya tamamının bütünüyle ödenip ödenmediği, buna bağlı olarak senetlerin kısmen veya tamamen bedelsiz kalıp kalmamasına göre borçlu olup olmama durumu belirlenecektir.
Usul, yasa ve dosya kapsamına uygun görülen gerekçeli, hükme ve denetime elverişli bilirkişi raporu ile davacılar ve davalı banka arasında 08/06/2015, 21/06/2016 ve 01/07/2016 tarihli genel kredi sözleşmeleri düzenlendiği, takibe ve davaya konu bonoların bu sözleşmelere ilave bir teminat olarak alındığı, raporda belirtilen birtakım tahsilatların yapılmasından sonra 17/05/2019 tarihinde 190.500-USD’lik teminat mektubu ile ilgili davalı bankanın tahsilat yapamamış olması nedeniyle 09/08/2019 tarihinde hesabı kat ettiği ve kat ihtarnamesinde toplam 2.455.556,61-TL alacağının ödenmesinin talep edildiği, kat ihtarı davacılara tebliğ edilememiş ise de senetlerin ödeme gününün geçmiş olması nedeniyle davalı bankanın senetlere dayalı olarak ve İcra İflas Kanunu’nun 167(1) maddesi hükmü gereğince icra takibi yapmasında yasal bir engelin olmadığı, kat ihtarının daha sonra yapılmasının ve davacılara tebliğ edilmemesinin takibin geçerliliğine etkili bulunmadığı, hesap kat tarihi itibariyle davalı bankanın davacılardan 2.455.556,61-TL alacağı bulunduğu gibi dava tarihi itibariyle alacağının toplam 3.257.256,84-TL olduğu, yukarıda açıklanan Yargıtay ilamı ve menfi tespit davalarındaki borçluluk durumunun dava tarihine göre değerlendirilmesi ilkesi göz önünde tutulduğunda taraflar arasındaki genel kredi sözleşmesi uyarınca davalı bankaya borcu bulunan davacıların genel kredi sözleşmelerine bağlı olarak icra takibi öncesinde icra takibi tarihinde temlik eden davalı bankaya borçlu bulundukları gibi icra takibinin 3.030.565,52-TL toplam alacak miktarı üzerinden yapılması karşısında dava tarihi itibariyle bu miktarı aşan şekilde 3.257.256,84-TL borçlu oldukları, buna göre icra takibine konu ve kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tamamının ödenmediği gibi kısmi bir ödeme dahi yapılmadığı anlaşılmakla davanın reddine, davacılar tarafından tazminat talep edilmiş ise de davanın reddine karar verilmesi nedeniyle tazminat taleplerinin de reddine, davalı taraf kötü niyet tazminatı talebinde bulunmuş ve her ne kadar İİK’nun 72(3) maddesi uyarınca ihtiyati tedbir kararı verilmiş ise de bu kararın davacı tarafça teminat yatırılmaması nedeniyle infaz edilmemiş olduğu göz önünde tutularak davalı tarafın tazminat isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerektirici nedenlerle:
1-Davanın REDDİNE,
2-Davacı ve davalı tarafın tazminat istemlerinin reddine,
3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30-TL harcın peşin yatırılan 8.538,75-TL ile 43.215,70-TL tamamlama harcından oluşan toplam 51.754,45-TL harçtan indirilmesi ile geriye kalan 51.695,15-TL harcın isteği halinde davacılara iadesine,
4-Davalı …Şirketi yararına A.A.Ü.T’nin 13(1)maddesi uyarınca takdir edilen 118.375,18-TL nispi vekalet ücretinin davacılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davalı …Şirketi’ne verilmesine,
5-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı tarafından yatırılan gider avansından harcama yapılmadığı dikkate alınarak bu konuda hüküm kurulmasına yer olmadığına,
7-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A (14) maddesi uyarınca 1.320,00-TL arabuluculuk ücretinden oluşan yargılama giderinin davacılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye gelir kaydına,
8-Taraflarca peşin olarak yatırılan gider avansından artan gider avansının HMK’nun 333. maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Davacılar vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı HMK’nun 343 ve 345. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde Mahkememize veya Mahkememize gönderilmek üzere başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesi’ne verilecek bir dilekçe ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yasa yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.07/07/2021

Başkan …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Katip …
e-imzalıdır