Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/107 E. 2022/1015 K. 15.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/107
KARAR NO : 2022/1015
DAVA : Elatmanın Önlenmesi (Satış Vaadi Sözleşmesinden Kaynaklanan)W
DAVA TARİHİ : …
KARAR TARİHİ :…
Mahkememizde görülmekte olan Elatmanın Önlenmesi (Satış Vaadi Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacılar ile davalı arasında… tarihinde imzalanan sözleşme gereği davacılar tarafından yerine getirilmiş olmasına rağmen, davalı üzerine düşen sorumlulukları ihlal ederek, bir de kusuru müvekkillere isnat ederek sözleşmeyi haksız yere tek taraflı sonlandırma yoluna gittiğini, yapılacak yargılama ile hakimin sözleşmeye müdahalesi ve davalının sözleşmeye aykın davranışlarının tespiti, giderilmesi davasını açmak gereği hasıl olduğunu, taraflarca imza altına alınan sözleşme gereği bazı edimleri yüklendiklerini, davacılar davalıya danışmanlık vermek, yurt dışında şirket kuruluşuna aracılık etmek ve davalı tarafından üretilen makinaların Danimarka’ya ihracı konusunda bedeli karşılığında aracılık etmek üzerine… tarihinde 1945 sayılı ticari bir sözleşme imzaladıklarını, sözleşme gereği davalılar tarafından yerine getirilmiş olup, davalı uzunca süre ihraç konusu edilecek imalat ve montaj işlemlerini kendişi yapmayı taahhüt ettiği sözleşme konusu makinaların kalite ve güvenlik belgeleri konusundaki sorunları gideremediklerini, işin sonraki tüm aşamaları gerekli kalite ve standarı belgelerinin geçerliliği, gerçekliği ve mevcudiyeti üzerine inşa edildiğini, bu belgelerin temini ve teslimi davalı şirket sorumluluğunda olup, defalarca bu konuda toplantılar yapıldığını, şirket kuruluşu konusunda da belge eksiklerini gidermeyen davalının asıl niyeti ilerleyen süreçlerde anlaşılabildiğini, davacıların kusuru sebebiyle sözleşme feshi değil, saklanan amaç davacının devre dışı bırakılması olduğunu belirterek sözleşmeye müdahale edilerek, davalı tarafından sözleşmenin tek taraflı ve haksız olarak feshedilmesi işleminin ortadan kaldırılmasına, davalının sözleşmeye aykırı davranışlarının mahkemece sözleşmeye müdahale edilerek tespitine, sözleşme konusu makinaların uygunluğunun ve makinaya bağlı kalite belgelerinin mevcudiyetinin, geçerliliğinin bir bilirkişi marifetiyle teknik değerlendirme yapmak suretiyle tespitine, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına, kusurlu davalı hakkında tazminat haklarımız saklı kalmak kaydıyla karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı yan her ne kadar dava dilekçesinde taraflar arasında… tarihinde akdedilen 1945 sayılı ticari sözleşmeden doğan yükümlülüklerin davalı müvekkil şirket tarafından yerine getirilmediğini, müvekkil şirketin kendi kusurlarından ötürü sözleşmeyi haksız olarak feshettiğini beyan etse de bu gerçek dışı iddiaları kabul edebilmemiz mümkün olmadığını, davacı şirkete sunulacak raporun sonucuna göre projeyi sonlandırma hakkı veren sözleşmenin esaslı noktası sayılacak kadar önemli bütçe raporunun, davacı yanca belirlenen süre içerisinde hazırlanmamış olması davacının yükümlülüklerini öncelikle yerine getirmemiş olduğunun bir göstergesi olduğunu, dolayısıyla davacının yükümlülüklerini yerine getirmemesi sebebiyle sözleşmenin tek taraflı olarak haklı nedenle feshi gerekliliği doğduğunu, davalı şirket, sözleşmenin 11. maddesinin 1. bendi gereği şirket açma bedeli olarak davacı yana 100.000,00 TL ödemiş ve bu ödemeye istinaden bir senet düzenlenerek şirketin kurulmaması halinde senetin muaccel olacağı hüküm altına alındığını belirterek davacı yanın sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getirmediğinin, dolayısıyla sözleşmenin haklı olarak feshedildiğinin kabulü ile davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı yana yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacılar … ve … davalı şirket hakkında asliye ticaret mahkemesi nezdinde açmış oldukları davada muarazanın meni ile hakimin sözleşmeye müdahalesi ve davalının sözleşme feshi işlemlerinin ortadan kaldırılmasını talep etmiştir.
Mahkememizin …Esas … Karar sayılı ilamı ile “Davanın, bir miktar para alacağı iddiası ile açılan çek iptali istemli dava olup, dava tarihi itibariyle yukarıda açıklanan nedenlerle arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı olmasına rağmen davacı tarafın arabuluculuk başvurusu yapmadan doğrudan görevsiz mahkemede dava açmış olması nedeniyle TTK’nın 5/A 6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18/A-2 ve HMK’nın 114 (2 ) ve 115 (2) maddeleri uyarınca davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar vermek gerekmiştir.” şeklinde karar verildiği,
İş bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurularak, zorunlu arabuluculuğun iş bu davada söz konusu olamayacağını belirterek kararın kaldırılmasını talep ettiği,
İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesinin … Esas …Karar numaralı ilamı ile “İstinaf doğrultusunda dosya incelendiğinde; taraflar arasında hizmet sözleşmesinin söz zonusu olduğu ve davanın bu sözleymeden kaynaklandığı, davacının gerçek kişi olduğu görülmektedir. Bu itibarla; olayda TTK 4. Maddesi anlamında mutlak ticari davanın söz konusu olmadığı gibi davacı gerçek kişinin TTK 4. Maddesi gereğince ticari işletme sahibi olduğuna dair de dava dilekçesinde herhangi bir belgenin ekli olmadığı gibi bu noktada gerek dava şartı olan görev hususunda ve gerekse arabuluculuk hususunda mahkemenin takdirini denetlemeye elverişli hiçbir delilin mahkemecede toplanmamış olduğu görülmüştür.
Yukarıdaki nedenle; istinaf başvurusun kabulü ile öncelikle davanın ticari dava olup olmadığının tespit edildikten sonra arabuluculuk şartının aranması gerektiğinden, bununla ilgili davacı gerçek kişinin ticaret sicil kayıtları, vergi kayıtları celp edilerek TTK 11. Maddesi anlamında esnaf işletmesini aşan ticari işletme sahibi olup olmadığını değerlendirilmek üzere HMK’nun 353/1-a-4 maddesi uyarınca dosyanın mahkemesine iadesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçesi ile Mahkememiz kararının kaldırılmasına karar verildiği anlaşıldı.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesinde bir davanın ticari dava olarak kabul edilebilmesine ilişkin şartların belirlendiği buna göre uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması veya kanunun ilgili maddelerinde sayılan mutlak ticari davalardan bulunması olarak sıralanmıştır, aynı yasanın 12. Maddesinde bir ticari işletmeyi kısmen dahi olsa kendi adına işleten kimsenin tacir olarak kabul edilmesi gerektiği düzenlemiştir. Yine aynı yasanın 5. Maddesinde Asliye Ticaret Mahkemesi ve Asliye Hukuk Mahkemesi arasındaki ilişkinin görev ilişki olduğu ve göreve ilişkin hükümlerin uygulanacağı belirtilmiştir. Diğer yandan, 6100 sayılı HMK ‘nun 114/1-c maddesine göre görev hususu dava şartlarından olup yargılama her aşamasında taraflarca ileri sürülebilmesinin yanında mahkemece resen gözetilmelidir.
Somut olayda, müzekkere cevaplarında da belirtildiği üzere davacının vergi mükellefiyetinin bulunmadığı, açıklanan gerekçeler dahilinde taraflar arasındaki ve davaya konu edilen alacağın tarihi itibariyle davacının tacir sıfatını haiz olmadığı ve ticari işletmesinin bulunmadığı ve bu sebeple uyuşmazlığın davacının ticari işletmesi ile ilgili de olmadığı, davanın nispi ticari dava olarak kabulü için her iki tarafın da tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirir mahiyette bulunması gerektiği, açıklanan gerekçeler dikkate alındığında mahkememizin görevli olmadığı, taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü noktasında görevli mahkemenin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 2. maddesi uyarınca İzmir Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu, dava şartlarının bulunup bulunmadığının yargılamanın her aşamasında mahkemece re’sen gözetileceği, dava şartı noksanlığını belirleyen hakimin davayı usulden reddetmekle yükümlü olduğu anlaşılmakla, usul ekonomisi ve yargılamanın süratle bitirilmesi ilkeleri nazara alınarak ve takdiren dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-c. maddesi yollamasıyla 115/2. maddesi gereğince dava şartı yokluğu sebebiyle açılan davanın usulden reddine vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkememizin 2020/107 Esas sayılı davasının ve 2019/1114 Esas sayılı birleşen davanın USULDEN REDDİ İLE, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 2. maddesi kapsamında İzmir Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu anlaşıldığından 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-c. maddesi atfıyla aynı Kanun’un 115/2. maddesi gereğince mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 20. maddesi gereğince, tarafların görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep edebileceklerinin, aksi takdirde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtarına,
3-Tarafların görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmeleri durumunda dosyanın görevli İZMİR NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
4-Yargılama giderlerinin görevli mahkemece dikkate alınmasına,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 345. maddesi gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde Mahkememize veya Mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer ya da başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesi’ne verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. …

Katip

Hakim