Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/101 E. 2022/582 K. 28.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/101 Esas
KARAR NO : 2022/582

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 12/02/2020
KARAR TARİHİ : 28/06/2022
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin parti malzemesi satımı işi ile uğraşmakta olup davalı taraftan parti ve ambalaj malzemesi almak amacı ile anlaştığını, davalı tarafından da müvekkilinden mal alımı yapıldığını, taraflar arasında bu bağlamda birçok mal alım satımı işlemi gerçekleştiğini, taraflar arasındaki ticaretin müvekkili tarafından gerek çek verilmesi gerek banka havalesi gerekse de elden nakit tahsilat (ödeme makbuzu karşılığında) şeklinde sürdüğünü, taraflar arasındaki anlaşma gereği müvekkilinin sipariş ettiği malların bedellerini ödediğini, akabinde davalı tarafından malların teslim edildiğini, müvekkilinin toplam 10 adet çeki davalı tarafa teslim ettiğini, davalı tarafından müvekkilinin talep etmiş olduğu malların tam olarak teslim edilmediğini, sipariş tarihinin ödemelerin yapılmasının ve verilen çeklerin üzerinden uzun bir zaman geçmesine rağmen mallarının sadece bir kısmını teslim alabilen müvekkilinin davalı taraftan çeklerinin iadesini talep ettiğini, ancak çeklerin kötü niyetli olarak davalı tarafından iade edilmediğini, müvekkilinin davalıya bedelsiz kalan çekler dahil olmak üzere 198.798,38 TL fazla ödeme yaptığını, dava konusu 8 adet çekin üçüncü kişilerce tahsil amacı ile bankaya ibraz edildiğini, ticari itibarının zarar görmesini istemeyen müvekkilinin bu 8 adet çekin karşılıksız kaşesi işlemi görmemesi amacı ile çeklere ilişkin borçlu olmamasına rağmen çek bedellerinin üçüncü kişilere ödenmesine engel olamadığını, dava konusu 2 adet çek hakkında ise İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin … E. Sayılı dosyası ile menfi tespit davası ikame edildiğini, ancak yargılama aşamasında çeklerin yine üçüncü kişilere devredilmesi nedeniyle müvekkilin bu iki çek bedelini de ödemek zorunda kaldığını, İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin … E. Sayılı dosyasında açılan menfi tespit davasının istirdat davasına dönüşüp yargılamanın halen devam ettiğini, İzmir 1. İcra Müdürlüğünün … E. sayılı takip dosyasına yapılan davalıların haksız ve dayanaksız itirazının iptaline ve duran takibin devamına, davalılar aleyhine asıl alacağın % 20 sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, vekâlet ücreti ve dava masraflarının karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilleri aleyhinde İzmir 1.İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyası üzerinden ilamsız icra takibi başlatıldığını, taraflarınca tebliğ olunan ödeme emrine yasal süresi içerisinde itiraz edildiğini, davalı yanca menfi tespit davasına konu olan çekler dışında müvekkilinden 103.798,38 TL daha alacaklı olduğununun iddia edildiğini, İzmir 2.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … E. Sayılı dosyası üzerinden görülmekte olan davanın henüz derdest olup, söz konusu dosya içerisinde yer alan bilirkişi raporunun kesin delil niteliğinde olmadığını, davacı yanın müvekkilinden bir kısım malları satın almak için kendisiyle anlaştığını, buna karşılık da müvekkiline toplamda 437.000 TL Bedelli 8 adet çeki keşide edip verdiğini, müvekkili tarafından taraflar arasındaki anlaşma uyarınca satın alınan malların eksiksiz ve tam olarak davacı yana teslim edildiğini, davacı yanın her ne kadar teslim almadığı ve kendisine satılmayan mallar için müvekkiline vermiş olduğu çekler nedeniyle toplamda 198.798,38 TL fazladan ödeme yaptığını iddia etmekte ise de bu hususun gerçeğe aykırı olduğunu belirterek açılan davanın reddine, müvekkili hakkında kötü niyetli olarak icra takibine girişen davacı alacaklı yan aleyhinde asıl alacağın %20’sinden az olmamak kaydı ile kötü niyet tazminatına, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı yan üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE :
Uyuşmazlığın, taraflar arasındaki ticari alım-satımdan kaynaklı davacı tarafça çekler, banka havaleleri, elden nakit tahsilatlar ile ödemesi yapıldığı iddia edilen ancak malların teslim edilmediğinden kaynaklı olarak fazla ödenen bedellerin tahsili yönünde İzmir 1.İcra Müdürlüğünün … Takip sayılı dosyasına yapılan itirazın iptali ile icra inkar tazminatı koşullarının oluşup oluşmadığı ve davalının alacaklı olduğu iddiasına dayalı olarak takibe itirazlarının haklı olup olmadığı hususlarında toplandığı görülmüştür. Tüm deliller toplanmış, İzmir 1.İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyası fiziken getirtilerek incelenmiş, borçlunun 19/02/2019 havale tarihli dilekçesi ile icra takibine, yetkiye, borca, faize ve takibe ilişkin tüm ferilere itiraz ettiği anlaşılmıştır.
2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 67. maddesinde İcra Takibine İtirazın İptali; ”Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.
Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./11.md.) yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.
İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.
Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.
Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.” şeklinde düzenlenmiştir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67. maddesi uyarınca itirazın iptali davası; alacaklının, icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İcra ve İflas Kanunu’nun 66. maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamayı amaçladığı bir eda davası olup, itirazın tebliğinden itibaren bir yıllık süresinde açılan davada borçlunun itirazında haksızlığının belirlenmesi ve alacağın likit olması hâlinde, istem varsa borçlu aleyhine icra inkâr tazminatına da hükmedilebilir (Kuru, B.: İcra ve İflâs Hukuku, 2006, s. 219, 223).
İtirazın iptali davası, müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan, bir eda davasıdır. Mahkemenin davanın reddi ya da kabulü yönünde verdiği karar, maddi anlamda kesin hüküm teşkil edeceğinden; davanın reddi halinde alacaklı, borçluya karşı aynı alacaktan dolayı yeni bir alacak davası açamayacağı gibi, davanın kabulü halinde borçlu da, alacaklıya karşı bir menfi tespit veya istirdat davası açamayacaktır.
Bu nedenledir ki, mahkeme itirazın iptali davasında tarafların iddia ve savunmalarını genel hükümlere göre inceleyerek, borcun varlığını ve miktarını araştırmak zorundadır.
Bu dava, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir (İİK. m.67/1). Alacaklı, alacağının varlığını Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na göre caiz olan her türlü delil ile ispat edebilir. Dava, özünde tahsil istemini de barındırmakla, burada borçlunun takip sonrası yaptığı ödeme iddialarının da nazara alınması zorunludur. Borçlu, ödeme emrine itiraz ederken bildirmiş olup olmamasına bakılmaksızın, bütün itiraz sebeplerini ileri sürebileceğinden; mahkemenin, borcun sonradan ödendiği itirazını araştırarak, ödemenin takip konusu alacakla ilgili olduğunu belirlemesi halinde, alacaklının dava tarihi itibariyle talep edebileceği alacak miktarı üzerinden hüküm kurması gerektiğinde duraksama bulunmamaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, alacak miktarının, takip ya da dava tarihindeki koşullara göre belirlenmesinin, itirazın iptali davasında hükmolunan miktar üzerinden tahsiline karar verilebilecek bir tazminat türü olan ve bağımsız bir dava konusu yapılamayan icra inkar tazminatının miktarına da etkili olacağı açıktır.
Yargıtay Daireleri ile Hukuk Genel Kurulunun kararlılık kazanmış uygulamasına göre; itirazın iptali davalarında 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için, usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde ödeme emrine itiraz etmesi, alacaklının bir yıl içinde itirazın iptali davasını açması ve davasında haklı çıkarak icra inkâr tazminatı talep etmiş olması gereklidir. Burada, borçlu itirazının kötü niyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmaz.
Bu yasal koşullar yanında, takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlarının bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir. Nitekim aynı ilkeler Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.02.2020 tarihli ve 2017/3-957 E., 2020/99 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 219. maddesinde; ”Taraflar, kendilerinin veya karşı tarafın delil olarak dayandıkları ve ellerinde bulunan tüm belgeleri mahkemeye ibraz etmek zorundadırlar. Elektronik belgeler ise belgenin çıktısı alınarak ve talep edildiğinde incelemeye elverişli şekilde elektronik ortama kaydedilerek mahkemeye ibraz edilir.
Ticari defterler gibi devamlı kullanılan belgelerin sadece ilgili kısımlarının onaylı örnekleri mahkemeye ibraz edilebilir.” hükmü bulunmaktadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 220. maddesinde ise; ”İbrazı istenen belgenin, ileri sürülen hususun ispatı için zorunlu ve bu isteğin kanuna uygun olduğuna mahkemece kanaat getirildiği ve karşı taraf da bu belgenin elinde olduğunu ikrar ettiği veya ileri sürülen talep üzerine sükut ettiği yahut belgenin var olduğu resmî bir kayıtla anlaşıldığı veya başka bir belgede ikrar olunduğu takdirde, mahkeme bu belgenin ibrazı için kesin bir süre verir.
Mahkemece, ibrazı istenen belgenin elinde bulunduğunu inkâr eden tarafa, böyle bir belgenin elinde bulunmadığına, özenle aradığı hâlde bulamadığına ve nerede olduğunu da bilmediğine ilişkin yemin teklif edilir.
Belgeyi ibraz etmesine karar verilen taraf, kendisine verilen sürede belgeyi ibraz etmez ve aynı sürede, delilleriyle birlikte ibraz etmemesi hakkında kabul edilebilir bir mazeret göstermez ya da belgenin elinde bulunduğunu inkâr eder ve teklif edilen yemini kabul veya icra etmezse, mahkeme, duruma göre belgenin içeriği konusunda diğer tarafın beyanını kabul edebilir.” hükmü düzenlenmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 222. maddesinde de; ”Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.
Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.
İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.
Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.
Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır.” hükmüne yer verilmiştir.
Dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas … Karar sayılı dosyası, İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas … Karar sayılı dosyasına sunulan Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişisince hazırlanan 14/06/2019 tarihli raporda; taraf defterlerinin birbiri ile uyumlu olduğu, tarafların yasal defterleri arasında meydana çıkan alacak bakiyesi farkının davaya konu 19 adet faturanın düzenlendiği halde hiçbirisinin davacı yasal defterlerinde kayıt altına alınmadığından meydana geldiği, davacının 2018 yılı BA bildirim formlarında da beyan edilmediği, davacının bu fatura içeriklerini ve teslim olgusunu reddettiği, malları teslim almadığını, irsaliyeli faturaların teslim alan bölümlerinde genelde isim ve imzası yer alan …’nın SGK kayıtlarına göre davacının sigortalı çalışanı olmadığı, bu kişinin davalı şirket yetkilisi …’un da ortağı olduğu … A.Ş çalışanı olduğu, davacının kendi çalışanı olmadığını beyan ettiği, davalının fatura muhteviyatı konusunda başkaca bir somut bilgi ve belge de sunmadığından davacı …’in davalı şirketten alacağı bulunacağından … Bankası Hisar Önü Şubesi’ne ait 30/11/2018 vadeli …nolu 47.000,00-TL ve 30/11/2018 vadeli … nolu 48.000,00-TL bedelli çeklerin ödenmiş olması sebebiyle 95.000,00-TL tutarındaki istirdat talebinin yerinde olacağının tespit edildiği bu tespitlere dayalı olarak İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce yapılan yargılamada davacı tarafça yapılan ödemelerin istirdatına karar verildiği, İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi … Esas … Karar sayılı dosyasının İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17.Hukuk Dairesince davalının teslim olgusunu uygun delillerle ispatlayamadığı, verilen karar hukuka uygun bulunarak istinaf başvurusunun esastan reddedildiği, davacının alacağına kavuşması daha fazla sürüncemede bırakılamayacağından davacının 103.798,38-TL alacaklı olduğu anlaşılmakla davanın kabulü ile; İzmir 1. İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasındaki icra takibine ilişkin itirazının iptali ile takibin 103.798,38-TL asıl alacak üzerinden yasal faiziyle birlikte devamına, alacağın likit olduğu anlaşılmakla %20 si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere
1-Davanın KABULÜ ile;
İzmir 1. İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasındaki icra takibine ilişkin İTİRAZININ İPTALİ ile takibin 103.798,38-TL asıl alacak üzerinden yasal faiziyle birlikte devamına,
Asıl alacağın %20 si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Harçlar Yasası gereğince hesaplanan alınması gerekli 7.090,47-TL harçtan mahkememiz dosyasında peşin olarak alınan 1.253,63-TL ile icra dosyasında peşin olarak alınan 518,99-TL harcın mahsubu ile bakiye 5.317,85-TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye irat kaydına,
3-Davacı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan A.A.Ü.T uyarınca hesaplanan 13.810,85-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından sarf olunan 1.253,63-TL peşin ve 54,40-TL başvurma harcı, 6 adet tebligat gideri 87,50-TL olmak üzere toplam 1.395,53-TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-HMK.nun 333.maddesi uyarınca taraflarca yatırılan gider avansının sarf edilmeyen kısmının karar kesinleştiğinde talep halinde ilgili tarafa iadesine,
6-7155 sayılı yasanın 19/12/2018 tarihinde yürürlüğe giren 23.maddesiyle eklenen 6325 sayılı yasanın 18/A maddesi gereğince taraflar arasında yapılan arabuluculuk faaliyeti sonunda, ileride haksız çıkacak taraftan alınmak üzere Hazine tarafından karşılanan 1.320,00-TL arabulucu ücretinin yargılama gideri olarak davalıdan alınarak, Hazineye gelir kaydına,
Dair, karar HMK 341vd maddeleri gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Mahkememize veya aynı nitelikteki başka yer Mahkemesine verilecek dilekçe ile İzmir Bölge Adliye Mahkemeleri nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzüne karşı açıkça okunup usulen anlatıldı. 28/06/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸ e-imzalıdır