Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/934 E. 2021/514 K. 29.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/934
KARAR NO : 2021/514

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 24/10/2019
KARAR TARİHİ : 29/06/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı borçlu firma ile müvekkili arasında 2015 yılında ticari ilişki başladığı, davalı firmanın yönetmelikler kapsamında taşıma ve paketlemede kullanması lazım gelen ahşap ve keresteden imal edilen paletlerin üretimi müvekkil tarafından yapılmış davalı firma ise söz konusu müvekkilin bu edimi karşılığında sürekli olarak maddi karşılığını ifa etmiştir. Müvekkil tarafından imal edilerek davalı borçluya teslim edilen ve davalı firma ticari kayıtlarında da yer alan 10.09.2018 tarih ve A seri … nolu fatura bedeli 27.586,50 TL ile 06.06.2018 tarih A seri … nolu fatura bedeli 25.943,86 TL olmak üzere toplam 53.530,56 TL karşılığında müvekkile kısmi ödeme de bulunmuş 35.357,86 TL asıl alacak ise müvekkile ödenmediği, borçlu aleyhine 31.12.2018 tarihinde … İcra Müdürlüğü … esas sayılı takip dosyası ile işlem başlatılmış olduğu, borçluya söz konusu tebligatın yapılması üzerine borçlu vekili vasıtası ile 17.01.2019 tarihinde icra dairesinin yetkisine ve dosyada açıklanan alacağa itiraz etmiş ve takip ilgili icra müdürlüğü tarafından durdurulduğu, Yetki yönünden itiraz tarafımızdan kabul edilmiş dosyamız görevli ve yetkili icra müdürlüğüne gönderilmesi talep edilmiş ve yukarıda anılan İzmir … İcra Müdürlüğü … Esas sırasına kaydı yapılmış ve ilgili dosyadan borçluya yeniden 14.03.2019 tarihinde ödeme emri tebliğ edilmiş ve borçlu vekili tarafından bu defa yalnızca borç kaydına ilişkin olarak 20.03.2019 tarihinde itiraz edilmiş olduğu, Taraflar arasında ticari uyuşmazlık olması sebebi ile dava şartı olarak arabulucuya … Arabuluculuk Bürosu aracılığı ile … numara ile başvuru yapılmış 27.08.2019 tarihinde taraflarca anlaşma söz konusu olmaması üzerine dava şartı arabuluculuk son tutanağı anlaşmazlık olarak tanzim edilmiş olduğu, davalı borçlu haksız ve kötü niyetli olarak takibe itiraz etmiş bulunduğundan itirazı bertaraf etmek adına iş bu davayı açmak zorunluluğu doğmuş olduğunu beyan ederek davalı tarafça yapılan itirazın iptaline ve takibin devamına, icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın icra takibine konu ettiği faturaları ödeme emri ekinde müvekkiline göndermediği, takibe dayanak faturaların inceleme imkânı verilmediği, davacının bedelini talep ettiği ürünleri müvekkiline teslim edip etmediği tespit edilmediği, taraflar arasındaki cari hesabı sona erdirmeden icra takibi başlatmış olduğu, davacının dava konusu icra takibinden gönderilen ödeme emrinde borcun sebebini “Cari hesap alacağı” olarak göstermiş olduğu, davacı tarafından müvekkiline cari hesabın kesildiğine ilişkin herhangi bir bildirim gönderilmediği, dava konusu takip tarihi itibariyle davacının hukuken alacaklı sıfatına sahip olmadığını, cari hesaba dayalı icra takibi başlatmakta haksız olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
1-… Arabuluculuk Bürosunun … Dosya … Arabuluculuk numaralı Arabuluculuk Son Anlaşamama Tutanağı,
2-İzmir … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyası,
3-Davacıya ait vergi sicil, ticaret sicil ve esnaf sicil kayıtları,
4-Bornova … Noterliğinin 10/02/2009 tarih ve … yevmiye numaralı vekaletnamesi,
5-Talimat mahkemesine sunulan Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişinin 22/03/2021 tarihli raporu,
6-Sair deliller.
DAVA KONUSU:
Açılan dava, taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında davacı tarafından davalı şirket adına düzenlenen faturalardan kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla davalı şirket aleyhine başlatılan icra takibine davalı şirket tarafından süresinde yapılan itirazın iptali ve asıl alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatının davalı şirketten tahsili talebine ilişkindir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 67. maddesinde İcra Takibine İtirazın İptali; ”Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.
Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./11.md.) yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.
İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.
Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.
Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.” şeklinde düzenlenmiştir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67. maddesi uyarınca itirazın iptali davası; alacaklının, icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İcra ve İflas Kanunu’nun 66. maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamayı amaçladığı bir eda davası olup, itirazın tebliğinden itibaren bir yıllık süresinde açılan davada borçlunun itirazında haksızlığının belirlenmesi ve alacağın likit olması hâlinde, istem varsa borçlu aleyhine icra inkâr tazminatına da hükmedilebilir (Kuru, B.: İcra ve İflâs Hukuku, 2006, s. 219, 223).
İtirazın iptali davası, müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan, bir eda davasıdır. Mahkemenin davanın reddi ya da kabulü yönünde verdiği karar, maddi anlamda kesin hüküm teşkil edeceğinden; davanın reddi halinde alacaklı, borçluya karşı aynı alacaktan dolayı yeni bir alacak davası açamayacağı gibi, davanın kabulü halinde borçlu da, alacaklıya karşı bir menfi tespit veya istirdat davası açamayacaktır.
Bu nedenledir ki, mahkeme itirazın iptali davasında tarafların iddia ve savunmalarını genel hükümlere göre inceleyerek, borcun varlığını ve miktarını araştırmak zorundadır.
Bu dava, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir (İİK. m.67/1). Alacaklı, alacağının varlığını Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na göre caiz olan her türlü delil ile ispat edebilir. Dava, özünde tahsil istemini de barındırmakla, burada borçlunun takip sonrası yaptığı ödeme iddialarının da nazara alınması zorunludur. Borçlu, ödeme emrine itiraz ederken bildirmiş olup olmamasına bakılmaksızın, bütün itiraz sebeplerini ileri sürebileceğinden; mahkemenin, borcun sonradan ödendiği itirazını araştırarak, ödemenin takip konusu alacakla ilgili olduğunu belirlemesi halinde, alacaklının dava tarihi itibariyle talep edebileceği alacak miktarı üzerinden hüküm kurması gerektiğinde duraksama bulunmamaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, alacak miktarının, takip ya da dava tarihindeki koşullara göre belirlenmesinin, itirazın iptali davasında hükmolunan miktar üzerinden tahsiline karar verilebilecek bir tazminat türü olan ve bağımsız bir dava konusu yapılamayan icra inkar tazminatının miktarına da etkili olacağı açıktır.
Yargıtay Daireleri ile Hukuk Genel Kurulunun kararlılık kazanmış uygulamasına göre; itirazın iptali davalarında 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için, usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde ödeme emrine itiraz etmesi, alacaklının bir yıl içinde itirazın iptali davasını açması ve davasında haklı çıkarak icra inkâr tazminatı talep etmiş olması gereklidir. Burada, borçlu itirazının kötü niyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmaz.
Bu yasal koşullar yanında, takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlarının bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir. Nitekim aynı ilkeler Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.02.2020 tarihli ve 2017/3-957 E., 2020/99 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.
İzmir … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasının incelenmesinde, alacaklısının davacı … olduğu, borçlunun davalı … olduğu 35.357,86-TL asıl alacak ve 1.150,01-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 36.507,87-TL üzerinden icra takibi başlattığı, davalı tarafın süresinde yapmış olduğu itirazı üzerine icra takibinin durdurulmasına karar verildiği görülmektedir.
07/04/2020 tarihli duruşmanın 6 numaralı ara kararında 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 219/2. ve 222/1. maddelerinde tarafların delil olarak dayandığı ticari defter ve kayıtları ibraz ile yükümlü olduğu hüküm altına alındığından, bilirkişi incelemesine esas olmak üzere dava konusu ticari defter kayıt ve belgelerin bulunduğu yeri mahkememize bildirmek üzere davacı vekiline 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 220/1. fıkrası uyarınca iki haftalık kesin süre verilmesine karar verilmiş, davacı vekili davacıya ait ticari defter ve belgelerin bulunduğu yeri kendisine verilen kesin süre içerisinde mahkememize bildirmiştir.
07/04/2020 tarihli duruşmanın 7 numaralı ara kararında duruşmada hazır bulunmayan … adına dava konusu ticari defter ve belgelerini ibraz etmek üzere; “6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 219/2. ve 222/1. maddelerinde tarafların delil olarak dayandığı ticari defter ve kayıtları ibraz ile yükümlü olduğu hüküm altına alındığından, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 220/1. fıkrası uyarınca iki haftalık kesin süre içerisinde bilirkişi incelemesine esas olmak üzere dava konusu ticari defter kayıt ve belgelerin bulunduğu yeri mahkememize bildirmeniz, verilen kesin süre içinde ticari defterlerin bulunduğu yerin bildirilmemesi durumunda söz konusu ticari defter ve belgelere delil olarak dayanmaktan vazgeçmiş sayılacağınız ihtaren bildirilir.” şerhini içeren tebligat çıkartılmasına karar verilmiş, çıkartılan tebligatın usulüne uygun şekilde tebliğine rağmen davalı şirkete ait ticari defter ve belgeler verilen kesin süre içerisinde mahkememize sunulmamış, ticari defter ve belgelerin bulunduğu yeri mahkememize bildirilmemiştir.
Davacıya ait ticari defter ve belgelerin incelenmesi amacıyla … Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine talimat yazılarak dosyanın re’sen belirlenecek Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişiye tevdi ile dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, İzmir … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyası, dava dilekçesine ekli faturalar, dava dilekçesine ekli mizan, davacı şirkete ait ticari defter ve belgeler ve sair deliller birlikte değerlendirilerek; davacının ticari defter ve belgelerinin usulüne uygun şekilde tutulup tutulmadığı, davacıya ait ticari defter ve belgelerin açılış ve kapanış onaylarının usulüne uygun şekilde yaptırılıp yaptırılmadığı, taraflar arasında ticari ilişki bulunup bulunmadığı, var ise hangi sebepten kaynaklı olarak ticari ilişki bulunduğu, taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında davacı tarafından davalı şirket adına düzenlenen faturalardan kaynaklı olarak davacının davalı şirketten alacağının bulunup bulunmadığı, alacağı var ise miktarı, icra dosyası ile davalı aleyhine başlatılan icra takibinde talep edilen asıl alacak ve faiz miktarlarının usulüne uygun olup olmadığı hususlarının belirlenerek düzenlenecek raporun mahkememize gönderilmesi istenilmiş, Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişi 01/04//2021 havale tarihli raporunda sonuç olarak, davacı vekilinin beyanı doğrultusunda davacı yanın yasal defterleri üzerinde inceleme yapmak amacıyla Serbest Muhasebeci Mali Müşavir …’a ait iş yerine çeşitli zamanlarda gidilmesine rağmen tarafına yasal defterlerin tevdi edilmediği ve bir inceleme yapılmadığını mütalaa etmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 219. maddesinde; ”Taraflar, kendilerinin veya karşı tarafın delil olarak dayandıkları ve ellerinde bulunan tüm belgeleri mahkemeye ibraz etmek zorundadırlar. Elektronik belgeler ise belgenin çıktısı alınarak ve talep edildiğinde incelemeye elverişli şekilde elektronik ortama kaydedilerek mahkemeye ibraz edilir.
Ticari defterler gibi devamlı kullanılan belgelerin sadece ilgili kısımlarının onaylı örnekleri mahkemeye ibraz edilebilir.” hükmü bulunmaktadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 220. maddesinde ise; ”İbrazı istenen belgenin, ileri sürülen hususun ispatı için zorunlu ve bu isteğin kanuna uygun olduğuna mahkemece kanaat getirildiği ve karşı taraf da bu belgenin elinde olduğunu ikrar ettiği veya ileri sürülen talep üzerine sükut ettiği yahut belgenin var olduğu resmî bir kayıtla anlaşıldığı veya başka bir belgede ikrar olunduğu takdirde, mahkeme bu belgenin ibrazı için kesin bir süre verir.
Mahkemece, ibrazı istenen belgenin elinde bulunduğunu inkâr eden tarafa, böyle bir belgenin elinde bulunmadığına, özenle aradığı hâlde bulamadığına ve nerede olduğunu da bilmediğine ilişkin yemin teklif edilir.
Belgeyi ibraz etmesine karar verilen taraf, kendisine verilen sürede belgeyi ibraz etmez ve aynı sürede, delilleriyle birlikte ibraz etmemesi hakkında kabul edilebilir bir mazeret göstermez ya da belgenin elinde bulunduğunu inkâr eder ve teklif edilen yemini kabul veya icra etmezse, mahkeme, duruma göre belgenin içeriği konusunda diğer tarafın beyanını kabul edebilir.” hükmü düzenlenmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 222. maddesinde de; ”Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.
Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.
İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.
Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.
Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır.” hükmüne yer verilmiştir.
Davacı tarafça dava dilekçesinde iddia edilen hususlar açısından ispat yükü davacı tarafta olup, her ne kadar davacı vekili tarafından davacıya ait ticari defter ve belgelerin bulunduğu yerler mahkememize bildirilmiş ise de, bilirkişinin çeşitli zamanlarda yaptığı başvurularda davacıya ait ticari defter ve belgelerin bilirkişinin incelemesine hazır edilmediği, bilirkişiye ibraz edilmediği dikkate alındığında, davacı tarafın iddiasını ispatlayamadığı kanaatine varılmıştır.
Tüm dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, İzmir Arabuluculuk Bürosunun … Dosya … Arabuluculuk numaralı Arabuluculuk Son Anlaşamama Tutanağı, İzmir … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyası, … nezdinde dava dışı … tarafından kullanılan krediye ait kredi sözleşmesi, hesap özeti ve ekstreler, Bornova … Noterliğinin 10/02/2009 tarih ve … yevmiye numaralı vekaletnamesi, bankacılık alanında uzman bilirkişinin 22/03/2021 tarihli raporu ve sair deliller birlikte değerlendirildiğinde, taraflar arasındaki uyuşmazlığın taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında davacı tarafından davalı şirket adına düzenlenen faturalardan kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla davalı şirket aleyhine başlatılan icra takibine davalı şirket tarafından süresinde yapılan itirazın iptali ve asıl alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatının davalı şirketten tahsili talebine ilişkin olduğu, İzmir … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasında davacı alacaklı vekilinin davalı borçlu aleyhinde 35.357,86-TL asıl alacak ve 1.150,01-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 36.507,87-TL üzerinden icra takibi başlattığı, davalı tarafın süresinde yapmış olduğu itirazı üzerine icra takibinin durdurulmasına karar verildiği, davacıya ait ticari defter ve belgelerin incelenmesi amacıyla yazılan talimat gereğince dosyanın tevdi edildiği Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişinin 01/04//2021 havale tarihli raporunda davacı vekilinin beyanı doğrultusunda davacı yanın yasal defterleri üzerinde inceleme yapmak amacıyla Serbest Muhasebeci Mali Müşavir …’a ait iş yerine çeşitli zamanlarda gidilmesine rağmen tarafına yasal defterlerin tevdi edilmediği ve bir inceleme yapılmadığını mütalaa ettiği, davacı tarafça dava dilekçesinde iddia edilen hususlar açısından ispat yükünün davacı taraf üzerinde olduğu, her ne kadar davacı vekili tarafından davacıya ait ticari defter ve belgelerin bulunduğu yerler mahkememize bildirilmiş ise de, bilirkişinin çeşitli zamanlarda yaptığı başvurularda davacıya ait ticari defter ve belgelerin bilirkişinin incelemesine hazır edilmediği, bilirkişiye ibraz edilmediği dikkate alındığında, davacı tarafın iddiasını ispatlayamadığı anlaşılmakla, açılan davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Açılan davanın REDDİNE,
2-Yargılama giderlerinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına,
3-492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince karar tarihi itibariyle alınması gereken 59,30-TL karar ve ilam harcının, davanın açılışı sırasında yatırılan 603,83-TL peşin harçtan mahsubu ile 544,43-TL harcın karar kesinleşince talep halinde yatırana iadesine,
4-Davalının kendisini vekille temsil ettirdiği göz önünde bulundurularak karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 5.476,18 -TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-7155 sayılı Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun’un 23/14. maddesi gereğince ileride haksız çıkacak taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320,00-TL zorunlu arabuluculuk yargılama giderinin davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
6-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 333.maddesi gereğince kullanılmayan gider avansının talep halinde ve karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 345. maddesi gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde Mahkememize veya Mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer ya da başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.29/06/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır