Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/932 E. 2021/1175 K. 22.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/932
KARAR NO : 2021/1175

DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 24/10/2019
KARAR TARİHİ : 22/12/2021

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili davacı şirketin, ürettiği ürünler ile ilgili olarak ihtiyaç duyduğu ve “…” tabir edilen, içinde demir filizleri bulunan kalsiyumu 2014 yılından itibaren dönem dönem davalıdan tedarik ettiğini, satın alınan bu ürünün demir-çelik üretiminde kullanılan ve kabul gören belirli standartlara göre üretilmesi ve satılması gereken bir ürün olduğunu, ürünün içinde demir filizleri bulunan kalsiyumun çelik borular içinde bobin halinde paketlenerek ambalajlanıp alıcıya teslim edilmek suretiyle satıldığını, içinde kalsiyum maddesi bulunan çelik borunun, kalsiyumun ambalajı olma görevini gördüğünü, aksi halde kalsiyum maddesinin uçması nedeniyle üretimde kullanma imkanının bulunmadığını, kalsiyumun çelik boru ile birlikte erimiş ürün ile karıştırılarak ürünün kalitesini yükselttiğini, bu kullanım şekli nedeni ile çelik boru içindeki kalsiyum miktarının ancak genel standartlar esas alınarak tartımlarda bobinin ambalajlandığı palet ağırlığı düşülerek bobin ağırlığına ulaşıldığını, piyasa standartlarına göre %37’sinin çelik boru ağırlığı olarak kabul edilip kalan %63’lük ağırlık tutarının hammmadde olarak birim fiyat ile fiyatlandırılarak fatura düzenlenip bedelinin tahsil edildiğini, kalsiyum üzerinden hesaplanan fiyatın tüm kolinin bedeli olarak ödenmekte olduğunu, kalsiyum maddesinin özelliği nedeniyle çelik borunun açılarak kalsiyumun tartılmasının fiilen ve teknik olarak mümkün bulunmadığını, ağırlıkların ayrıştırılarak faturaya esas miktara nasıl ulaşıldığının satıcı tarafından düzenlenen fatura ekinde bulunan ve ürünün analiz durumunu gösteren packing list’de gösterildiğini, eski tarihlere dayanan ticari alışverişler nedeniyle oluşan güven unsuru doğrultusunda 2014 yılından 2018 yılının ocak ayına kadar yapılan alımlarda ibraz edilen fatura bedellerine itiraz edilmeden davalıya ödemelerin yapıldığını, başka firmalardan alınan aynı ürünün fatura ve ekinde bulunan packing list’leri ile davalının fatura ve eklerinde bulunan packing-list’lerinin farklı olduğunun fark edilmesi üzerine taraflarca yapılan görüşmeler sonunda davalı taraftan makul ve mantıklı bir cevap alınamaması üzerine geçmişe dönük inceleme başlatıldığını, taraflar arasında yapılan mail yazışmalarında, packing-list’lerin düzeltilmesinin ve ayrıntılı verilmesinin talep edildiğini, davalı şirket yetkilisinin ilk başlarda bu talebe itibar etmediğini müvekkili şirketin ısrarı üzerine sonradan düzeltme yoluna giderek sonraki mal teslimlerine ilişkin fatura eki packing-list’leri usulen uygun olarak düzenleyip ibraz etmeye başladığını, 2014 ile 2018 yılı ocak ayı arasında yapılan alımlara ilişkin fatura ve ekli packing list’leri ile 2018 yılı ocak ayından sonraki alımlara ilişkin düzenlenen faturalar ve ekli packing list’lerin karşılaştırılarak incelenmesi sonucunda 2018 yılı ocak ayından önceki döneme ait faturaların yanıltıcı ve gerçek satış miktarlarını göstermediğinin, fatura ve eklerinde girilen kayıtların hileli hesaplama oyunları ile kalsiyumun fazla gösterildiğinin, piyasa standartlarına göre olması gereken %37 oranındaki palet ağırlığının %28 olarak, %63 olması gereken toz (…) ağırlığının da %72 olarak gösterildiğinin, buna göre toz ağırlığının hesaplanarak fazla para tahsil edildiğinin ortaya çıktığını, davalının, müvekkili şirket tarafından ödemesi durdurulan son dönem fatura bedellerinin tahsili için icra takibi başlattığını, yapılan itiraz sonrasında davalının açtığı itirazın iptali davasında da dava konusu hususların savunma olarak ileri sürülmesine rağmen, davaya bakan mahkemenin bu savunma ve iddiaları dikkate almadığı gibi bilirkişi incelemesine dahi gerek duymadan davanın kabulü ile itirazın iptaline karar verdiğini, kararı istinaf ettiklerini, 09.07.2018 tarihli ihtarname ile yapılan hesaplamalara göre müvekkili lehine fazla ödemeden kaynaklı alacağın icra takibine konu borca mahsup edileceğinin davalıya bildirilmesine rağmen davalının cebri icra yoluna devam ettiğini, yapılan inceleme ve karşılaştırmalarda davalının önceki dönemlerde faturaya esas … tutarını hesaplarken standart olarak yaklaşık 60 kg civarında olan palet ağırlığını genel ağırlıktan düşmeyerek faturalandırma ve fiyatlandırmaya esas olan kalsiyum ağırlığına dahil ettiğinin, palet ağırlığını düşmeyip brüt ağırlığı, bobin ağırlığı gibi göstererek kalsiyumun koruyucu ambalajı niteliğindeki çelik boru ağırlığını olduğundan daha az miktarda gösterdiğinin ve ağırlık ile düşük ağırlık arasındaki farkın faturalandırma ve fiyatlandırmaya esas olan kalsiyum ağırlığına ilave ettiğinin, ambalaj mahiyetindeki çelik boru ağırlığının düşük gösterilmesi sonucunda … ağırlığını olduğundan fazla gösterdiğinin, faturaya esas mal bedelinin de … üzerinde fiyatlandırılması nedeniyle fatura bedelinin mal bedelinden gerçekte olması gerekenden yüksek olduğunun, davalının bu fatura ve ekli packing-listlerde yaptığı hileli hesaplama ile oluşmuş güven unsurunu kötüye kullanarak hileli işlemler ile müvekkilinden fazla para tahsil edip, bilerek ve isteyerek zararına sebebiyet verdiğinin tespit edildiğini, davalıdan yapılan diğer alımlar ve özellikle Kalsiyum Silis (Ca-Si) adlı ürün ile ilgili incelemenin halen devam etmekte olduğunu bildirmiş, doğmuş ve doğacak fazlaya ilişkin talep ve haklarının mahfuz kalmak kaydıyla belirsiz alacak davalarının kabulüne, davalının gerçeğe aykırı ve hileli olarak düzenlenen faturalar ve belgeler ile müvekkili şirkete vermiş olduğu zararların külliyen tespiti ile şimdilik 10.000 Amerikan Dolarlık kısmının müvekkili tarafından, davalıya yapılan ödeme tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanun gereğince döviz cinsinden alacaklara uygulanan faiz ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı tarafın, dava dilekçesinde davasını belirsiz alacak davası olarak nitelediğini ancak 249 adet palet ağırlığı nedeni ile zarara uğradıklarını ve 09/07/2018 tarihli ihtarnameye dayandıklarını beyan ettiklerini, ihtarnamede toplam olarak 1.679.851,99-TL tutarında alacakları olduklarını ifade ederek davaya konu alacağı kuruşu kuruşuna belirli ve kesin bir hale getirdiklerini, davacı tarafın basiretli bir tacir olarak eksik bir mal aldığını bilebilecek ve hesaplayacak yeterlilikte olması gerektiğini, davanın açılması esnasında bilinebilecek dava değeri söz konusuyken eksik harç ödemek amacına yönelik olarak belirsiz alacak davası olarak açılması karşısında mevzuat ve Yargıtay’ın süregelen kararları doğrultusunda davanın öncelikle hukuki yarar yokluğu ve TBK’nun 231.maddesi uyarınca davacı tarafından satın ve teslim alınan malların üzerinden iki yıldan fazla bir zaman geçmiş olması sebebi ile zaman aşımından reddinin gerektiğini, davacı tarafın İzmir .. Asliye Ticaret Mahkemesinin …/… esas ve …/… karar sayılı ilamı ile sonuçlanan davada, bu davada dava sebebi olarak dayanmış olduğu bütün nedenlere defi olarak dayandığını ve reddedildiğini, aynı hususların tekrar yargılama konusu yapılmasının hukuken mümkün bulunmadığını, esasa girilmesi halinde öncelikle İzmir … Asliye Ticaret Mahkemesinin …/… esas ve …/… karar sayılı ilamının kesinleşmesinin beklenmesi gerektiğini, kararın onaması halinde kesin hüküm nedeni ile davanın reddinin gerektiğini, dava dilekçesinde davacının kendilerine gelen malı hiç tartmadıklarını ve kontrol etmediklerini ifade ettiğini, Türk Ticaret Kanununun 18 ve 23.maddelerindeki düzenlemeler karşısında davacı tarafın beş yıl öncesinden bu yana satın ve teslim aldığı malların tartısında eksiklik olduğu iddiası ile ortaya çıkıp mevcut borcunu ödememek için müvekkilinden alacaklı olduğu gibi gerçek dışı bir iddiayı ortaya attığını, bir malın tartısının o malın en kolay kontrol edilebilir özelliği olduğunu, basiretli bir tacirin satın aldığı malın tartısını kontrol etmesi gerektiğini, malzemenin paletin üzerinden alınmasıyla paletin ağırlığının ve malın ağırlığının kolayca ve basitçe tartılabileceğini, bu nedenle ayıbın söz konusu olması halinde bunun açık ayıp niteliğinde olduğunu, buna bağlı olarak davacı tarafın malı teslim almasından sonra 2 gün içerisinde ayıp ihbarı yapması gerektiğini ve ürünün kalitesinin düşük çıktığı konusunda davacının dört yıldan bu yana kendilerine en ufak bir ihbarda dahi bulunmadığını, müvekkili şirket tarafından davacı şirket adına düzenlenmiş bulunan faturaların tamamının gerçeğe uygun olarak tanzim edilip davacı şirkete usulüne uygun olarak tebliğ edildiğini ve davacı şirket tarafından da ticari defter ve kayıtlarına işlendiğini, yasada belirtilen yasal süre içerisinde bu faturaların içeriğine itiraz edilmediğini, müvekkili şirket yetkilisi ile yapıldığı iddia edilen görüşmelerin gerçeği yansıtmayan hayali iddialar olduğunu, tacirler arasındaki her türlü bildirimin yazılı yapılmasının esas olduğunu bildirmiş davanın reddine, davacı tarafça kötü niyetli olarak herhangi bir alacağı olmadan dava açılmış olmasından dolayı HMK’nun 329 maddesi gereğince müvekkili tarafça ödenmesi gereken vekalet ücretinin davacı taraf üzerine yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Dava, taraflar arasında süre gelen ticari satım ilişkisi çerçevesinde; davalı tarafça, davacı tarafa satılan ticari emtianın, dava konusu edilen dönem içinde gerçeğe aykırı olarak faturalandırıldığı gerekçesi ile davacının uğradığı iddia edilen zararının, davalıdan tahsili istemine ilişkindir.
Dava dilekçesinde; davanın belirsiz alacak davası niteliğinde açıldığı, 2014 yılı ile 2018 yılı Ocak ayı arasında yapılan alımlardaki gerçeğe aykırı olduğu iddia edilen faturalandırmaların dava konusu edildiği, dava konusu ürüne ait packing listte, metal ağırlığının piyasa standartlarına göre %37 olarak alınması gerekirken %28 olarak alındığı, %63 olması gereken … ağırlığının da %72 olarak alınıp bu suretle palet ağırlığının toz olarak fiyatlandırıldığı, metal ağırlığının düşük gösterilerek gerçekte ihtiva ettiğinden fazla toz ağırlığının hesaplanarak bu miktar üzerinden ürünün birim fiyatı ile çarpılarak fazla para tahsil edildiği iddia edilmiştir.
Dava dilekçesine ekli 09/07/2018 tarihli ihtarnamede; dava konusu ürüne ilişkin alım satım ilişkisinde, davalı tarafın alacağından, dava konusu edilen alacağın mahsubunun yapılmasının talep edilmesine rağmen davalı tarafça icra takibine geçildiği, hatalı tanzim edilen faturalar nedeniyle hesaplanan miktarın, davalı alacağından mahsubundan sonra davacı tarafın davalıdan 160.764,31-TL alacaklı olduğu ve bu miktarın üç gün içinde ödenmesinin talep edildiği görülmüştür.
İzmir … İcra Müdürlüğünün …/… sayılı dosyasında davalı, davacı hakkında 326.797,97-TL asıl alacak ile 4.597,00-USD işlemiş faizden oluşan 331.394,97-USD alacağının tahsili amacıyla ilamsız takip yapmış, davacı tarafın itirazı sonrasında; İzmir … Asliye Ticaret Mahkemesinin …/… esas sayılı dosyasında açılan dava sonunda 12/07/2019 tarihli kararla davacı tarafın asıl alacağa ilişkin itirazının iptaline ve takibin bu miktar üzerinden devamına karar verilmiş, dava ve hüküm tarihi itibariyle karar henüz kesinleşmemiştir. Davacı taraf itirazın iptali davasında da; bu davada, dava konusu ettiği faturaların gerçeğe aykırı olarak tanzim edildiği iddialarını dile getirmiş, mahkeme, yasal süre içinde ayıp ihbarının yapılmadığı gerekçesi ile davacı tarafın mahsup talebini kabul etmeksizin hüküm kurmuştur.
29/09/2020 tarihli duruşmada mahkememiz üye hakimi tarafından davanın belirsiz alacak davası niteliğinde olmadığı, davacının harca esas değeri davadan önce bildiği ve belirlediği gerekçesi ile eksik peşin harcın tamamlanmasına karar verilmiş, ara kararına uygun olarak davacı tarafça 1.679.851,99-TL harca esas değer üzerinden eksik peşin harç yatırılmış, bir sonraki duruşmada uyuşmazlık miktarı dikkate alınarak dosya heyete tevdi edilmiştir.
Yargıtay … Hukuk Dairesinin 10/02/2020 tarih …/… esas ve …/… karar, 04/03/2020 tarih …/… esas ve …/… karar, 03/02/2020 tarih …/… esas ve …/… karar sayılı ilamlarında; dava değerinin, davadan önce tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenebilmesi halinde, belirsiz alacak davası açılmasında davacının hukuki yararının bulunmaması nedeniyle davanın, dava şartı yokluğu nedeniyle reddedilmesinin gerektiği belirtilmiştir.
Davacı taraf 2014 yılı ve 2018 Ocak ayı dönemi içinde davalı taraftan satın aldığı ürünün dara miktarının az, ürün miktarının fazla gösterilip bu dönem içinde 1.679.851,99-TL fazla tahsilat yapıldığı iddiasında olup, davanın açılmasından önce 16/12/2021 tarihli dilekçesine ekli; 27/06/2019 tarihli denetim raporu ile iddia ettiği zararı somut ve net bir biçimde belirlemiştir. Bunun yanında, aynı ticari ilişki içinde davalı taraftan satın aldığı ürünlerle ilgili olarak bedelinin ödenmediği gerekçesi ile davalı tarafça yapılan icra takibine konu alacaktan, belirlediği zararını mahsup ettiğini ve bu mahsup karşısında 160.764,31-TL alacaklı olduğunu, davadan önce keşide ettiği 09/07/2018 tarihli ihtarname ile davalıya bildirmiştir. Ardından açılan itirazın iptali davasında dava konusu bu zararını, itirazın iptali davasında; davacı sıfatıyla yer alan bu dosyanın davalısının, icra takibine konu ettiği alacaktan takas ve mahsubunu talep etmiş, mahkemece bu talep yargılama konusu yapılarak ayıp hali olarak değerlendirilmiş, ayıbın yasal süre içinde bildirilmemiş olması gerekçesiyle dava konusu alacak mahsup sebebi sayılmaksızın hüküm kurulmuştur. Davalı tarafından kesilen tüm faturaların davacı tarafın elinde bulunduğu, yine örnek alınan packing listlerin davacı elinde bulunup 27/06/2019 tarihli iç denetim raporu ile fazla tahsil edilen miktarın açık ve net bir biçimde dava tarihinden önce tespit edilmesi karşısında davacı tarafın, dava açmadan önce dava konusu ettiği zararını açık ve somut bir biçimde belirlediği tartışmasızdır. Bu durumda davanın HMK’nun 107.maddesi çerçevesinde belirsiz alacak davası olarak açılmasında davacının, hukuki yararı olmadığı gibi bu durum tamamlanabilir bir dava şartı niteliğinde de değildir. Diğer yandan davacının, bu davaya konu alacağını taraflar arasındaki aynı ilişki nedeniyle görülen İzmir … Asliye Ticaret Mahkemesinin …/… esas sayılı dosyasında savunma nedeni olarak ileri sürüp, mahsubunu talep etme yetkisinin bulunup, bu hakkına dayalı olarak talepte bulunduğu ve yargılama konusu yapılarak hüküm kurulması nedeniyle ayrıca bu davayı açmasında hukuki yararı yoktur.
Bu nedenlerle; her ne kadar davacının belirlediği zarar miktarı üzerinden eksik peşin harç tamamlanmış ve bir süre İzmir … Asliye Ticaret Mahkemesinin …/… esas sayılı dosyasında verilen kararının bu dosya ile bağlantılı olması nedeniyle toplanmış delillerin, bu dosya için de geçerli olabileceğinin veya iki dosyanın birleştirilmesinin mümkün olması nedeniyle sonucunun beklenmesine karar verilmiş ise de; hukuki yarara ilişkin dava şartının somut olay açısından tamamlanabilir nitelikte olmadığı, bu davanın dava şartı yokluğu nedeni ile reddinin gerektiği anlaşılmakla, ilgili itirazın iptali davasının bekletici mesele olarak sonucunun beklenmesinin gerekmediği, bu davada davaya konu alacağın, yargılama konusu yapıldığı gibi dava tarihinden önce davacı tarafça belirlenen ve bilinen zararının, belirsiz alacak davasına konu edilmesinde davacının hukuki yararının bulunmadığı dikkate alınarak HMK’nun 114(1/h) maddesinin yollaması ile HMK’nun 115(2) maddesi uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle davanın, reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Gerektirici Nedenlerle:
1-Hukuki yarar yokluğu nedeniyle HMK nun 114(1)/h maddesinin yollaması ile HMK nun 115(2) maddesi uyarınca davanın, dava şartı yokluğu nedeni ile usulden REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30-TL harcın peşin yatırılan 988,84-TL + 27.698,83-TL = 28.687,67-TL harçtan indirilmesi ile geriye kalan 28.628,37-TL harcın isteği halinde davacı tarafa iadesine,
3-Davalı yararına A.A.Ü.T’nin 7 (2) maddesi uyarınca takdir edilen 5.100,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafça yatırılan gider avansından harcama yapılmadığı ve bunun dışında da davalı tarafça yargılama gideri yapılmadığı dikkate alınarak bu konuda hüküm kurulmasına yer olmadığına,
6-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A (14) maddesi uyarınca 1.320,00-TL arabuluculuk ücretinden oluşan yargılama giderinin davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
7-Taraflarca peşin olarak yatırılan gider avansından artan gider avansının HMK’nun 333. maddesi uyarınca kararın kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı HMK’nun 343 ve 345. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde Mahkememize veya Mahkememize gönderilmek üzere başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesi’ne verilecek bir dilekçe ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.22/12/2021

Başkan …
E-imza

Üye …
E-imza

Üye …
E-imza

Katip …
E-imza