Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/887 E. 2021/1040 K. 18.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/887 Esas
KARAR NO : 2021/1040

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 22/10/2019
KARAR TARİHİ : 18/11/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili olduğu şirket ile davalı arasında tarafa hazır rulo çim satışı/ hizmetinin gerçekleştirildiğini, bu satışa ve hizmete karşılık icra takibine dayanak olan faturaların düzenlendiğini, müvekkili olduğu şirket ile davalı taraftan fatura bedellerinin ödeyemeyeceğini beyan ettiğini, davalı tarafın bu beyanı üzerine İzmir … İcra müdürlüğünün …/… esas sayılı takip dosyası ile icra takibinin başlatıldığını, başlatılan icra takibine borçlunun itiraz etmesi üzerine, 20/08/2019 tarihinde uyuşmazlık konusu için arabuluculuğa başvurulduğunu, anlaşmanın sağlamadığını, açıklanan nedenler ile davalı/borçlu şirketin, hakkında başlatılan icra takibine itiraz ettiğini, amacının alacağı tahsil etmeyi uzatmak amacını taşıyan kötü niyetli bir itiraz olduğunu, bu nedenle davalı şirketin %20’den az olmamak üzere müvekkil şirkete icra inkar tazminatının ödemesinin gerektiğini, alacağın likit olduğunu, bu sebeple de haksız olarak yapmış oldukları itirazının iptalini yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın iddia etmiş olduğu hususların yasal dayanaktan yoksun, somut bir delile dayanmayan ve tamamen soyut iddialardan ibaret olduğunu, bu beyanlara itibar edilmesinin hukuken mümkün olmadığını, davalı müvekkili olan …, davacı şirketin yetkilisi olan … ve…’nun annesi …’e ait şirketler bünyesinde sigortalı olarak çalıştığını, davalı müvekkilinin davacı şirkete herhangi bir borcunun bulunmadığını, davalı müvekkilinin sigortalı olarak çalıştığı şirketten bir kısım malları satın almışsa da iş bu malların bedelleri de davacı müvekkili tarafından ödendiğini, takibe konu 10/03/2016 ve 30/05/2016 tarihli faturalar açık fatura olduğunu bedellerinin ekte sunulu makbuzlar ve müvekkilinin şirket bünyesindeki çalışmaları ile hak kazandığını, maaş alacaklarından mahsup edilerek ödendiğini, davacı şirket tarafından davalı müvekkili aleyhine girişilen İzmir … İcra Müdürlüğünün …/… Esas sayılı icra takibine konu edilen 15/06/2016, 02/06/2016, 10/06/2016 ve 06/06/2016 tarihli faturaların kapalı fatura olduğuna karine teşkil edeceğinin izahtan vareste olduğunu, davacı şirket ile müvekkili olan davalı arasında dava dilekçesinde iddia edilen hususların hiç bir zaman gerçekleşmediğini davacı şirketin taleplerinin tamamen karşılıksız maddi menfaat temin etmek üzere ortaya atıldığını, ispat yükü iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaracak tarafa ait olduğunu davacı şirketin iddialarının ispat etmesinin gerektiğini, davacı tarafın davalı müvekkili aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesini de talep ettiğini, davacı şirketin haksız ve kötü niyetli olarak ikame ettiği iş bu davayı hukuka aykırı deliller ile gösterme çabasına girdiğini, iş bu nedenle müvekkil davalı aleyhine ikame edilen haksız ve kötü niyetli davanın reddi ile davalı müvekkil lehine %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:
1-İzmir Arabuluculuk Bürosunun …/… Dosya …/… Arabuluculuk numaralı Arabuluculuk Son Anlaşamama Tutanağı,
2-İzmir … İcra Dairesinin …/… Esas sayılı icra dosyası,
3-Davacı şirket tarafından davalı şirket adına düzenlenen ve dava dilekçesine ekli bulunan faturalar ve dekontlar,
4-Davalıya ait SGK kayıtları,
5-Davalıya ait ticaret sicil kayıtları,
6-Davalıya ait vergi sicil kayıtları,
7-Davalıya ait esnaf sicil kayıtları,
8-Davacı şirkete ait ticari defter ve belgeler,
9-Davalı tarafından cevap dilekçesi ekinde sunulan … Bankası Anonim Şirketine ait hesap özeti,
10-Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişinin 25/02/2020 havale tarihli raporu,
11-Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişinin 20/07/2020 havale tarihli ek raporu,
12-Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişinin 01/11/2021 havale tarihli ek raporu,
13-Sair deliller.
DAVA KONUSU:
Açılan dava, taraflar arasındaki mal ve hizmet alımına ilişkin ticari ilişki kapsamında davacı şirket tarafından davalıya verilen hizmetler karşılığında davacı şirket tarafından davalı adına düzenlenen faturalardan kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla davalı aleyhine başlatılan icra takibine davalı tarafından süresinde yapılan itirazın iptali ile asıl alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesi taleplerine ilişkindir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 67. maddesinde İcra Takibine İtirazın İptali; ”Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.
Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./11.md.) yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.
İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.
Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.
Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.” şeklinde düzenlenmiştir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67. maddesi uyarınca itirazın iptali davası; alacaklının, icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İcra ve İflas Kanunu’nun 66. maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamayı amaçladığı bir eda davası olup, itirazın tebliğinden itibaren bir yıllık süresinde açılan davada borçlunun itirazında haksızlığının belirlenmesi ve alacağın likit olması hâlinde, istem varsa borçlu aleyhine icra inkâr tazminatına da hükmedilebilir (Kuru, B.: İcra ve İflâs Hukuku, 2006, s. 219, 223).
İtirazın iptali davası, müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan, bir eda davasıdır. Mahkemenin davanın reddi ya da kabulü yönünde verdiği karar, maddi anlamda kesin hüküm teşkil edeceğinden; davanın reddi halinde alacaklı, borçluya karşı aynı alacaktan dolayı yeni bir alacak davası açamayacağı gibi, davanın kabulü halinde borçlu da, alacaklıya karşı bir menfi tespit veya istirdat davası açamayacaktır.
Bu nedenledir ki, mahkeme itirazın iptali davasında tarafların iddia ve savunmalarını genel hükümlere göre inceleyerek, borcun varlığını ve miktarını araştırmak zorundadır.
Bu dava, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir (İİK. m.67/1). Alacaklı, alacağının varlığını Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na göre caiz olan her türlü delil ile ispat edebilir. Dava, özünde tahsil istemini de barındırmakla, burada borçlunun takip sonrası yaptığı ödeme iddialarının da nazara alınması zorunludur. Borçlu, ödeme emrine itiraz ederken bildirmiş olup olmamasına bakılmaksızın, bütün itiraz sebeplerini ileri sürebileceğinden; mahkemenin, borcun sonradan ödendiği itirazını araştırarak, ödemenin takip konusu alacakla ilgili olduğunu belirlemesi halinde, alacaklının dava tarihi itibariyle talep edebileceği alacak miktarı üzerinden hüküm kurması gerektiğinde duraksama bulunmamaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, alacak miktarının, takip ya da dava tarihindeki koşullara göre belirlenmesinin, itirazın iptali davasında hükmolunan miktar üzerinden tahsiline karar verilebilecek bir tazminat türü olan ve bağımsız bir dava konusu yapılamayan icra inkar tazminatının miktarına da etkili olacağı açıktır.
Yargıtay Daireleri ile Hukuk Genel Kurulunun kararlılık kazanmış uygulamasına göre; itirazın iptali davalarında 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için, usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde ödeme emrine itiraz etmesi, alacaklının bir yıl içinde itirazın iptali davasını açması ve davasında haklı çıkarak icra inkâr tazminatı talep etmiş olması gereklidir. Burada, borçlu itirazının kötü niyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmaz.
Bu yasal koşullar yanında, takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlarının bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir. Nitekim aynı ilkeler Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.02.2020 tarihli ve 2017/3-957 E., 2020/99 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.
İzmir … İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyasının incelenmesinde, alacaklısının … Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi, borçlusunun … olduğunu, davacı vekilinin davalı aleyhine 97.645,00-TL bedelli asıl alacak, 41.382,48-TL işlemiş faiz , toplam olarak 139.027,48-TL alacak bedeli üzerinden icra takibi başlattığı, davalı tarafın süresinde yapmış olduğu itirazı üzerine icra takibinin durdurulmasına karar verildiği görülmektedir.
Dosyanın, taraf talepleri ve dosya kapsamı çerçevesinde, faiz başlangıç tarihide irdelenmek suretiyle, ayrıntılı ve denetime elverişli, rapor aldırılmak üzere, SMMM bilirkişiye tevdiine karar verilmiş olup, Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişi 24/02/2020 tarihli raporunda sonuç olarak, davacının dava konusu faturalar kapsamında davalıdan 70.645,00-TL alacağının olduğunu, davalı tarafından sunulan banka ekstresinin ödeme belgesi olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığını mütalaa etmiştir.
Davalı vekilinin itirazları doğrultusunda dosyanın Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişiye tevdi ile dosyadaki bilgi ve belgeler çerçevesinde, davalı vekilinin itirazları doğrultusunda taraflar ve mahkememiz denetimine uygun, elverişli ve gerekçelendirilmiş şekilde ek rapor düzenlenmesi istenilmiş, Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişi 20/07/2020 havale tarihli ek raporunda sonuç olarak, davacının dava konusu faturalar kapsamında davalıdan 70.645,00-TL alacağının olduğunu, bu alacağın 44.095,00-TL’si açısından temerrütün 02/06/2016 tarihinde, 26.550,00-TL’si açısından ise temerrütün 30/07/2016 tarihinde olacağı kanaatine varıldığını mütalaa etmiştir.
Her ne kadar 14/01/2021 tarihli duruşmanın 4 numaralı ara kararı ile dosyanın bilirkişiye tevdi sağlanmış ve dosya muhteviyatında yer alan bilgi ve belgeler dahilinde inceleme yapılmış ise de, tarafların dava ve cevap dilekçelerinde ticari defter ve belgelerine dayandıkları, davanın mahiyeti ve tarafların tacir sıfatları dikkate alındığında uyuşmazlığın çözümü ile iddia ve savunmalarda yer alan hususların değerlendirilmesi bakımında taraflara ait ticari defter ve belgeler üzerinde inceleme yapılmasının uyuşmazlığın çözümü noktasında önem arz ettiği göz önünde bulundurularak taraf vekillerine taraflara ait ticari defter ve belgeleri mahkememize sunmak veya ticari defter ve belgelerin bulundukları yerleri mahkememize bildirmek üzere iki haftalık kesin süre verilmesine karar verilmiş olup, davacı vekilinin davacı şirkete ait ticari defter ve belgelerin bulunduğu yeri kendisine verilen kesin süre içerisinde mahkememize bildirdiği görülmüş, davalı vekilinin ise davalıya ait ticari defter ve belgelerin bulunduğu yeri kendisine verilen kesin süre içerisinde mahkememize bildirmediği anlaşılmıştır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 219. maddesinde; ”Taraflar, kendilerinin veya karşı tarafın delil olarak dayandıkları ve ellerinde bulunan tüm belgeleri mahkemeye ibraz etmek zorundadırlar. Elektronik belgeler ise belgenin çıktısı alınarak ve talep edildiğinde incelemeye elverişli şekilde elektronik ortama kaydedilerek mahkemeye ibraz edilir.
Ticari defterler gibi devamlı kullanılan belgelerin sadece ilgili kısımlarının onaylı örnekleri mahkemeye ibraz edilebilir.” hükmü bulunmaktadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 220. maddesinde ise; ”İbrazı istenen belgenin, ileri sürülen hususun ispatı için zorunlu ve bu isteğin kanuna uygun olduğuna mahkemece kanaat getirildiği ve karşı taraf da bu belgenin elinde olduğunu ikrar ettiği veya ileri sürülen talep üzerine sükut ettiği yahut belgenin var olduğu resmî bir kayıtla anlaşıldığı veya başka bir belgede ikrar olunduğu takdirde, mahkeme bu belgenin ibrazı için kesin bir süre verir.
Mahkemece, ibrazı istenen belgenin elinde bulunduğunu inkâr eden tarafa, böyle bir belgenin elinde bulunmadığına, özenle aradığı hâlde bulamadığına ve nerede olduğunu da bilmediğine ilişkin yemin teklif edilir.
Belgeyi ibraz etmesine karar verilen taraf, kendisine verilen sürede belgeyi ibraz etmez ve aynı sürede, delilleriyle birlikte ibraz etmemesi hakkında kabul edilebilir bir mazeret göstermez ya da belgenin elinde bulunduğunu inkâr eder ve teklif edilen yemini kabul veya icra etmezse, mahkeme, duruma göre belgenin içeriği konusunda diğer tarafın beyanını kabul edebilir.” hükmü düzenlenmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 222. maddesinde de; ”Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.
Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.
İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.
Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.
Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır.” hükmüne yer verilmiştir.
Yukarıda yer verilen yasa hükümleri çerçevesinde davalı tarafın davalının ticari defter ve belgelerine delil olarak dayanmaktan vazgeçmiş sayılmalarına karar verilerek yargılamaya devam olunmuştur.
Davacı şirketin ticari defter ve belgelerinin incelenmesi amacıyla dosyanın 25/02/2020 ve 20/07/2020 havale tarihli ek raporu tanzim eden Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişiye tevdi ile dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, taraflara ait ticari defter ve belgeler, taraflara ait ticaret sicil kayıtları, taraflara ait vergi sicil kayıtları, davacı şirket tarafından davalı adına düzenlenen faturalar, İzmir … İcra Dairesinin …/… Esas sayılı takip dosyası, cevap dilekçesi ekinde yer alan makbuzlar, hesap özeti belgesi ile sair deliller birlikte değerlendirilerek; taraflara ait ticari defter ve belgelerin usulüne uygun şekilde tutulup tutulmadığı, taraflara ait ticari defter ve belgelerin açılış kapanış onaylarının usulüne uygun şekilde yaptırılıp yaptırılmadığı, bu kapsamda ticari defter ve belgelerin sahipleri lehine delil vasfı taşıyıp taşımadıkları, taraflar arasında ticari ilişki bulunup bulunmadığı, var ise hangi sebeplerden kaynaklı olarak ticari ilişki bulunduğu, var ise taraflar arasında hangi hukuki sebepten kaynaklı olarak ticari ilişki bulunduğu, taraflar arasındaki mal ve hizmet alımına ilişkin ticari ilişki kapsamında davacı şirket tarafından davalı verilen hizmetler karşılığında davacı şirket tarafından davalı şirket adına düzenlenen faturalardan kaynaklı olarak davacı şirketin davalıdan alacağının bulunup bulunmadığı, davalı tarafından yapılan ödemelerin her iki tarafın ticari defter ve belgelerinde yer alıp almadığı, davalı tarafından cevap dilekçesi ekinde sunulan … Bankası Anonim Şirketine ait hesap özetinde yer alan ödeme kapsamında davacı şirket ile dava dışı … İnşaat isimli şirket arasında ticari ilişki bulunup bulunmadığı, hesap özetinde yer alan ödemenin davalı tarafından yapılıp yapılmadığı, davalı tarafından yapılmış ise ödemenin kimin adı ve hesabına yapıldığı, davalı tarafından dava dışı … İnşaat isimli şirkete yapıldığı iddia edilen ödemenin davacı şirket kayıtlarında yer alıp almadığı, davacı şirket ile dava dışı … İnşaat isimli şirket arasında alacak borç ilişkisi varsa bu ödemenin davacının hesabından düşülüp düşülmediği, neticeten davacı şirketin dava dilekçesine ve icra dosyasına dayanak faturalardan dolayı davalıdan hangi miktarda alacaklı olduğu, icra takibinde yer alan asıl alacak bedeli ile işlemiş faiz bedellerinin usulüne uygun olup olmadığı hususlarının belirlenerek düzenlenecek raporun mahkememize sunulması istenilmiş, Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişi 01/11/2021 tarihli ek raporunda sonuç olarak, davacının dava konusu faturalar kapsamında davalıdan 70.645,00-TL alacağının olduğunu, bu alacağın 44.095,00-TL’si açısından temerrütün 02/06/2016 tarihinde, 26.550,00-TL’si açısından ise temerrütün 30/07/2016 tarihinde olduğunu, faiz oranının 2016 yılı %11,50, 2017 yılı için %10,75, 2018 yılı için %10,75 ve 2019 yılı için %21,25 olarak belirlenmesinin gerektiğini, dolayısı ile icra takibindeki bedellerin usulüne uygun olmadığını mütalaa etmiştir.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 19/11/2018 tarih ve 2017/1072 Esas 2018/11738 Karar sayılı ilamında aynen; ”…Her ne kadar; Türk Ticaret Kanunu’nda ve Vergi Usul Kanunu’nda faturanın açık ya da kapalı düzenlenmesi ve bunun sonuçlarıyla ilgili herhangi bir düzenleme yapılmamış ise de; Ticari teamüllere göre, kapalı fatura teslim edilen mal veya hizmetin bedelinin peşin ödendiğine karinedir. Bu karine nedeniyle ispat yükü yer değiştirmiş olacağından, karinenin aksini yani faturanın kapalı olarak düzenlenmesine rağmen bedelinin ödenmediğini kanıtlama yükümlülüğü bunu ileri süren yükleniciye aittir…” gerekçeleri ile kapalı fatura bulunması durumunda ispat yükünün hangi tarafın üzerinde olduğundan bahsedilmiştir.
Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 08/03/2019 tarih ve 2019/725 Esas 2019/3061 Karar sayılı ilamında aynen; ”…Dosyanın incelenmesinde, davacı tarafından takibe dayanak yapılan faturaların hem üst kısmının hem de alt kısmının imzalı olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda, taraflar arasındaki satım ilişkisinin peşin satış olup olmadığı, davacı tarafından suretleri sunulan faturaların açık yada kapalı fatura mı olduğu önem arzetmektedir. Açık fatura; paranın tahsil edilmediği yani vadeli satış yapıldığı durumlarda düzenlenen fatura iken, kapalı fatura; mal ya da hizmet bedelinin peşin olarak tahsil edildiği durumlarda düzenlenmektedir. Açık faturada imza, faturanın üst tarafına atılmakta iken, kapalı fatura da imza faturanın alt tarafına atılmaktadır. Faturalar kapalı fatura ise, borcun davalı tarafından ödendiği hususunda karine teşkil eder ve aksini ispat yükü davacıdadır. Açık faturada ise, ispat yükü ödeme yaptığını savunan davalıdadır…” ibarelerine yer verilmiş, açık fatura ve kapalı fatura karşılaştırması ile faturaların mahiyetine değinilmiştir.
Yukarıda yer verilen Yargıtay içtihatları çerçevesinde dava dilekçesine ekli faturaların incelenmesi neticesinde, davacı şirket tarafından davalı şirket adına düzenlenen faturalardan … numaralı ve 5.664,00-TL bedelli fatura, … numaralı ve 5.192,00-TL bedelli fatura, … numaralı ve 5.900,00-TL bedelli fatura ve … numaralı ve 4.956,00-TL bedelli faturanın kapalı fatura niteliğinde bulunduğu, bu faturalar açısından faturaların kapalı fatura mahiyetinde bulundukları dikkate alındığında fatura bedellerinin ödenmediği hususunda ispat yükünün davacı şirket üzerinde olduğu, fatura bedellerinin ödenmediğinin davacı şirket tarafından usulüne uygun deliller vasıtasıyla ispat edilemediği, kaldı ki bahse konu fatura bedellerinin davalı tarafından sunulan ve bilirkişi tarafından rapora esas alınan 27.000,00-TL bedel içerisinde ödendiği, bu kapsamda bahsi geçen faturalarda yer alan bedeller yönünden davacı şirketin davalıdan alacak talebinde bulunmayacağı kanaatine varılmıştır.
Yine davacı şirket tarafından davalı şirket adına düzenlenen faturalardan … numaralı ve 49.383,00-TL bedelli fatura ile … numaralı ve 26.550,00-TL bedelli faturanın ise açık fatura niteliğinde oldukları, bu faturalar yönünden ise fatura bedellerinin ödendiğinin davalı tarafından usulüne uygun deliller vasıtasıyla ödenmediği, davacı şirkete ait ticari defter ve belgelerde yapılan inceleme neticesinde de davacı şirketin bahsi geçen açık fatura mahiyetindeki faturalarda yer alan bedeller mukabilinde davalıdan alacağının bulunduğunun tespit edildiği, bu kapsamda davacı şirketin davalıdan 70.645,00-TL tutarında alacağının bulunduğu sonucuna ulaşılmış ve bu doğrultuda hüküm kurma yoluna gidilmiştir.
Her ne kadar davalı vekilince davalının davacı şirket yetkilisine ve şirket yetkilisinin kayın validesine ait şirketlerde çalışması süresince çalışma ücretlerini almadığı, faturalara konu mal bedellerinin çalışma ücreti karşılığında ödendiği iddia edilmiş ve … Asliye Hukuk Mahkemesinin …/… Esas sayılı dosyasında açılan hizmet tespit davasının bekletici mesele yapılması talep edilmiş ise de, davalının iddia edilen şirketlerde çalıştığına ilişkin iş sözleşmelerinin mahkememize sunulmadığı, davalının SGK kayıtlarında yer alan bilgiler daihlinde davacı şirket bünyesinde bir süre çalıştığı tespit edilmiş ise de, çalışması karşılığı hak ettiği veya edeceği ücretlerin davacı şirkete olan borcundan mahsup edileceğine ilişkin olarak herhangi bir delilin dosyaya ibraz edilmediği, … Asliye Hukuk Mahkemesinin …/… Esas sayılı dosyasında açılan hizmet tespit davasının neticesinde verilecek kararın yine davalının işçi olarak çalışması kapsamında hak ettiği veya edeceği ücretlerin davacı şirkete olan borcundan mahsubuna ilişkin taraflar arasında bir anlaşma olduğuna delalet teşkil etmeyeceği dikkate alınarak, bekletici mesele talebinin reddine karar verilmiş, davalının faturalara konu mal bedellerinin çalışma ücreti karşılığında ödendiği iddiası ise ispata elverişli delil sunulamaması sebebiyle yargılamaya esas alınmamıştır.
Tüm dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, İzmir Arabuluculuk Bürosunun …/… Dosya …/… Arabuluculuk numaralı Arabuluculuk Son Anlaşamama Tutanağı, İzmir … İcra Dairesinin …/… Esas sayılı icra dosyası, davacı şirket tarafından davalı şirket adına düzenlenen ve dava dilekçesine ekli bulunan faturalar ve dekontlar, davalıya ait SGK kayıtları, davalıya ait ticaret sicil kayıtları, davalıya ait vergi sicil kayıtları, davalıya ait esnaf sicil kayıtları, davacı şirkete ait ticari defter ve belgeler, davalı tarafından cevap dilekçesi ekinde sunulan … Bankası Anonim Şirketine ait hesap özeti, Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişinin 25/02/2020 havale tarihli raporu, Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişinin 20/07/2020 havale tarihli ek raporu, Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişinin 01/11/2021 havale tarihli ek raporu ile sair deliller birlikte değerlendirildiğinde; dava konusu uyuşmazlığın taraflar arasındaki mal ve hizmet alımına ilişkin ticari ilişki kapsamında davacı şirket tarafından davalıya verilen hizmetler karşılığında davacı şirket tarafından davalı adına düzenlenen faturalardan kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla davalı aleyhine başlatılan icra takibine davalı tarafından süresinde yapılan itirazın iptali ile asıl alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesi taleplerine ilişkin olduğu, İzmir … İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyasında davacı vekilinin davalı aleyhine 97.645,00-TL bedelli asıl alacak, 41.382,48-TL işlemiş faiz , toplam olarak 139.027,48-TL alacak bedeli üzerinden icra takibi başlattığı, davalı tarafın süresinde yapmış olduğu itirazı üzerine icra takibinin durdurulmasına karar verildiği, Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişinin 25/02/2020 havale tarihli raporu ile 20/07/2020 havale tarihli ve 01/11/2021 havale tarihli ek raporlarında davacının dava konusu faturalar kapsamında davalıdan 70.645,00-TL alacağının olduğunu mütalaa ettiği, her ne kadar davalı vekilince davalının davacı şirket yetkilisine ve şirket yetkilisinin kayın validesine ait şirketlerde çalışması süresince çalışma ücretlerini almadığı, faturalara konu mal bedellerinin çalışma ücreti karşılığında ödendiği iddia edilmiş ve … Asliye Hukuk Mahkemesinin …/… Esas sayılı dosyasında açılan hizmet tespit davasının bekletici mesele yapılması talep edilmiş ise de, davalının iddia edilen şirketlerde çalıştığına ilişkin iş sözleşmelerinin mahkememize sunulmadığı, davalının SGK kayıtlarında yer alan bilgiler daihlinde davacı şirket bünyesinde bir süre çalıştığı tespit edilmiş ise de, çalışması karşılığı hak ettiği veya edeceği ücretlerin davacı şirkete olan borcundan mahsup edileceğine ilişkin olarak herhangi bir delilin dosyaya ibraz edilmediği, … Asliye Hukuk Mahkemesinin …/… Esas sayılı dosyasında açılan hizmet tespit davasının neticesinde verilecek kararın yine davalının işçi olarak çalışması kapsamında hak ettiği veya edeceği ücretlerin davacı şirkete olan borcundan mahsubuna ilişkin taraflar arasında bir anlaşma olduğuna delalet teşkil etmeyeceği dikkate alınarak, bekletici mesele talebinin reddine karar verilmiş, davalının faturalara konu mal bedellerinin çalışma ücreti karşılığında ödendiği iddiası ise ispata elverişli delil sunulamaması sebebiyle yargılamaya esas alınmasının mümkün olmadığı, dava dilekçesine ekli faturaların incelenmesi neticesinde, davacı şirket tarafından davalı şirket adına düzenlenen faturalardan … numaralı ve 5.664,00-TL bedelli fatura, … numaralı ve 5.192,00-TL bedelli fatura, … numaralı ve 5.900,00-TL bedelli fatura ve … numaralı ve 4.956,00-TL bedelli faturanın kapalı fatura niteliğinde bulunduğu, bu faturalar açısından faturaların kapalı fatura mahiyetinde bulundukları dikkate alındığında fatura bedellerinin ödenmediği hususunda ispat yükünün davacı şirket üzerinde olduğu, fatura bedellerinin ödenmediğinin davacı şirket tarafından usulüne uygun deliller vasıtasıyla ispat edilemediği, kaldı ki bahse konu fatura bedellerinin davalı tarafından sunulan ve bilirkişi tarafından rapora esas alınan 27.000,00-TL bedel içerisinde ödendiği, bu kapsamda bahsi geçen faturalarda yer alan bedeller yönünden davacı şirketin davalıdan alacak talebinde bulunmayacağı, davacı şirket tarafından davalı şirket adına düzenlenen faturalardan … numaralı ve 49.383,00-TL bedelli fatura ile … numaralı ve 26.550,00-TL bedelli faturanın ise açık fatura niteliğinde oldukları, bu faturalar yönünden ise fatura bedellerinin ödendiğinin davalı tarafından usulüne uygun deliller vasıtasıyla ödenmediği, davacı şirkete ait ticari defter ve belgelerde yapılan inceleme neticesinde de davacı şirketin bahsi geçen açık fatura mahiyetindeki faturalarda yer alan bedeller mukabilinde davalıdan alacağının bulunduğunun tespit edildiği, bu kapsamda davacı şirketin davalıdan 70.645,00-TL tutarında alacağının bulunduğu anlaşılmakla, açılan davanın kısmen kabulü kısmen reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Açılan davanın KISMEN KABULÜ KISMEN REDDİ İLE,
1-Davalı …’nın İzmir … İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyasındaki icra takibine ilişkin İTİRAZININ 70.645,00-TL asıl alacak bedeli yönünden İPTALİNE, İzmir … İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyasındaki icra takibinin 70.645,00-TL asıl alacak bedeli üzerinden, asıl alacağa 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun hükümleri uyarınca yıllık %19,50 oranında ve değişen oranlarda avans uygulanmak suretiyle devamına, 27.000,00-TL asıl alacak ve 41.382,48-TL işlemiş faiz bedeli olmak üzere toplamda 68.382,48-TL’ye yönelik fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
2-Alacak miktarı likit olduğundan takip konusu kabul edilen asıl alacak miktarı olan 70.645,00-TL’nin %20’si oranında icra inkar tazminatının davalı …’dan alınarak davacı … Sanayi ve Ticaret Limited Şirketine verilmesine,
3-492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince karar tarihi itibariyle alınması gereken 4.825,75-TL karar ve ilam harcından, davanın açılışı sırasında peşin olarak yatırılan 972,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 3.853,35-TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından yapılan 60,50-TL elektronik tebligat, 38,00-TL normal tebligat, 42,00-TL posta masrafı, 800,00-TL bilirkişi ücreti, 1,00-TL kep ücreti, 972,40-TL peşin harç, 44,40-TL başvurma harcı, olmak üzere toplamda 1.958,30-TL yargılama giderinden davanın kabul oranı dikkate alınarak 1.416,95-TL yargılama giderinin davalı …’dan alınarak davacı … Sanayi ve Ticaret Limited Şirketine verilmesine, bakiye yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davacının kendisini vekille temsil ettirdiği göz önünde bulundurularak karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca davanın kabul oranı dikkate alınarak 9.983,85-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davalının kendisini vekille temsil ettirdikleri göz önünde bulundurularak karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca davanın ret oranı dikkate alınarak 9.689,72-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-7155 sayılı Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun’un 23/14. maddesi gereğince ileride haksız çıkacak taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.360,00-TL zorunlu arabuluculuk yargılama giderinin davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
8-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 333. maddesi gereğince kullanılmayan gider avansının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 345. maddesi gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer ya da başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.18/11/2021

Katip …
(e-imzalıdır)

Hakim …
(e-imzalıdır)

Bu belge 5070 sayılı kanun kapsamında DYS üzerinde hazırlanmış ve e-imza ile imzalanmıştır.