Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/856 E. 2021/817 K. 14.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/856
KARAR NO : 2021/817

DAVA : İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 21/10/2019
KARAR TARİHİ : 14/10/2021

Mahkememizde görülmekte olan İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı tarafından uyuşmazlık konusunda yasal süresi içinde arabuluculuk müessesine başvurulduğunu, anlaşmazlığın bu yolla çözülmesi istenmiş, çözümün mümkün olmaması ile dava açma yoluna gidildiğini, davacı aleyhine davalı tarafından İzmir … İcra Dairesinin …/… Esas ve …/… Esas sayılı dosyaları ile takibe geçildiğini, icra tehdidi altında zorla borcun ödettirildiğini, taraflar arasında teminat dışında hiçbir alacak verecek ilişkisi yokken davacının parayı icra tehdidi altında ödediğini, davacının; 22.10.2018 tarihinde 5.000-TL, 21.12.2018 tarihinde 4.506-TL, 04.12.2018 tarihinde 4.508-TL tutarındaki ödemeleri banka kanalı ile davalının avukatına ödediğini, davacının lojisitik işi ile uğraştığını, davalı firma tarafından tamir edilmesine ilişkin olarak anlaşma sürecinde takibe konu senetlerin davalıya teminat olarak verildiğini, ancak; taraflar arasında araçların tamirine ilişkin anlaşmanın sonuçlandırılamadığını, davalı tarafından her hangi bir işlemin yapılmadığını, davalıya teminat olarak verilen senetlerin geri verilmediğini, icra takibine konu ettiğini, taraflar arasında ticari bir alım satım ilişkisi bulunmadığını, arz edilen hususlar gereği, davalıdan takip yoluyla tahsil edilen bedellerin tahsil tarihlerinden itibaren yasal faizi ile birlikte istirdadına, 420′ den az olmamak kaydıyla kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep edilmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının kargo firması olduğunu, davalının ise oto tamiratı, yedek parçası vs. işleri ile uğraşan bir firma olduğunu, davacının bünyesinde yer alan araçların tamamının davalı firma tarafından tamir edildiğini ve bakım hizmetinin verildiğini, davalı firmaya davacının şirketinde çalışan bir çok araç geldiğini, bu araçların çıkan masraflarına ilişkin faturaların kesilip cari hesap dökümüne işlendiğini, dosyaya sunulan cari hesap dökümü ve faturalar incelendiğinde, davalının bakiye kalan alacağına ilişkin davacı tarafından senet verildiğini, senetlere ilişkin İzmir …. İcra Dairesinin …/… Esas ve …/… Esas sayılı dosyalarla takibe geçildiğini, senetlerin teminat senedi olmadığını, senetlerin davalıya olan borçlara ilişkin olduğunu, davacı borçlarına ilişkin senetlerin verdiğini, senetlerin vadesinde ödenmediğini, protesto olduğunu, protesto işleminden sonra takibe geçildiğini, davacı tarafından borca itiraz edilmediğini, teminat senedi iddiasında bulunulmadığını, davacının iddia ettiği gibi bir teminat senedinin söz konusu olmadığını, dosyaya sunulan faturalar incelendiğinde, davacıya ait araçlara bakım ve onarım hizmetinin verildiğini, yapılan hizmet karşılığında kalan bakiye borç nedeniyle protesto olan senetlerin takibe koyulduğunu, takibe konu edilen borcun daha sonra davalıya ödendiğini, ancak; istirdada konu olacak bir teminat senedinin haksız şekilde icra baskısı ile ödenmesinin söz konusu olmadığını, davacının iddialarının asılsız ve gerçek dışı olduğunu, arz edilen nedenlerle; davanın reddine karar verilmesini etmiştir.
DELİLLER :
1-İzmir Arabuluculuk Bürosunun …/… Dosya …/… Arabuluculuk numaralı Arabuluculuk Son Anlaşamama Tutanağı,
2-İzmir …. İcra Dairesinin …/…Esas sayılı dosyası,
3-İzmir …. İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyası,
4-Davacıya ait ticaret sicil kayıtları,
5-Davacıya ait vergi sicil kayıtları,
6-Davacıya ait esnaf sicil kayıtları,
7-Taraflara ait ticari defter ve belgeler,
8-Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişinin 03/06/2020 havale tarihli raporu,
9-Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişinin 18/11/2020 havale tarihli raporu,
10-Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişinin 23/08/2021 havale tarihli ek raporu,
11-Davacı vekilinin 08/04/2021 havale ıslah tarihli dilekçesi,
12-Sair deliller.
DAVA KONUSU :
Açılan dava, taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında düzenlenen cari hesap borçlarına binaen verilen senetlere dayanılarak yapılan icra takipleri neticesinde takip borçlarını icra tehdidi altında ödeyen davacının senetleri teminat olarak verdiği ve davalıya borçlu olmadığı iddiasıyla ödediği bedelin istirdadı talebine ilişkindir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır.
Menfi tespit ve istirdat davalarına ilişkin hususlar 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 72. maddesinde; ”Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tesbit davası açabilir.
İcra takibinden önce açılan menfi tesbit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir.
İcra takibinden sonra açılan menfi tesbit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyle icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini istiyebilir.
(Değişik fıkra: 09/11/1988 – 3494/6 md.) Dava alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati tedbir kararı kalkar. Buna dair hükmün kesinleşmesi halinde alacaklı ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını gösterilen teminattan alır. Alacaklının uğradığı zarar aynı davada takdir olunarak karara bağlanır. Bu zarar herhalde (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./15.md.) yüzde yirmiden aşağı tayin edilemez.
(Değişik fıkra: 09/11/1988 – 3494/6 md.) Dava borçlu lehine hükme bağlanırsa derhal takip durur. İlamın kesinleşmesi üzerine münderecatına göre ve ayrıca hükme hacet kalmadan icra kısmen veya tamamen eski hale iade edilir. Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırsa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./15.md.) yüzde yirmisinden aşağı olamaz.
Borçlu, menfi tesbit davası zımmında tedbir kararı almamış ve borç da ödenmiş olursa, davaya istirdat davası olarak devam edilir.
Takibe itiraz etmemiş veya itirazının kaldırılmış olması yüzünden borçlu olmadığı bir parayı tamamen ödemek mecburiyetinde kalan şahıs, ödediği tarihten itibaren bir sene içinde, umumi hükümler dairesinde mahkemeye başvurarak paranın geriye alınmasını istiyebilir.
Menfi tesbit ve istirdat davaları, takibi yapan icra dairesinin bulunduğu yer mahkemesinde açılabileceği gibi, davalının yerleşim yeri mahkemesinde de açılabilir. Davacı istirdat davasında yalnız paranın verilmesi lazım gelmediğini ispata mecburdur.” şeklinde düzenlenmiştir.
Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere menfi tespit davasında amaç bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitine yöneliktir. Başka bir deyişle hukuki yararın bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır.
Dayanılan hukuki ilişkinin gerçekten mevcut olmadığı icra takibine maruz kalmadan önce ileri sürülebileceği gibi, icra takibinden sonra da ileri sürülebilir. Borçlunun icra takibinden önce veya sonra menfi tespit davası açabilmesi için borçlu olmadığının tespitinde hukuki yararının bulunması şarttır. Buna rağmen, borçlunun, alacaklının harekete geçmesini beklemeden borçlu olmadığının tespitinde korunmaya değer bir yararı bulunabilir. Bu tür bir yararının bulunması hâlinde borçlu, borçlu olmadığının tespiti için dava açabilir. Bunun dışında, icra takibi taraflar arasındaki maddi ilişkiyi tespit edecek nitelikte olmadığından, alacaklının takibe girişmesinden sonra, hatta takip kesinleştikten sonra da borçlunun, borçlu olmadığının tespitini mahkemeden istemesi mümkündür.
Borçlu, belirtilen şekilde takipten önce veya sonra alacaklıya karşı bir menfi tespit davası açar; bu davayı kazanırsa, hakkındaki icra takibi iptal edilir ve borcu ödemekten kurtulur. Ancak, borçlu borcunu icra dairesine ödedikten sonra, artık menfi tespit davası açamaz. Bu hâlde, borçlunun sırf borçlu olmadığının tespitinde, hukuki bir yararı yoktur. Bundan sonra, ödediği paranın geri alınması için bir dava açması söz konusu olur ki, bu da istirdat davasıdır (Pekcanıtez, H./ Atalay, O./ Sungurtekin Özkan, M./ Özekes, M.: İcra ve İflas Hukuku, s.156- 164).
Menfi tespit davası, normal bir hukuk davası gibi açılır. Borçlu, itirazın kaldırılması sırasında icra mahkemesinde (m. 68-68a) ileri sürüp ispat edemediği itiraz ve def’ilerini menfi tespit davasında yeniden ileri sürebilir; çünkü itirazın kaldırılması kararı, menfi tespit davasında kesin hüküm teşkil etmez. Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 17.03.2010 tarihli ve 2010/19-123 E. 2010/154 K; 07.12.2011 tarihli ve 2011/13-576 E., 2011/747 K. sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
09/01/2020 tarihli duruşmanın 6 numaralı ara kararında 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 219/2. ve 222/1. maddelerinde tarafların delil olarak dayandığı ticari defter ve kayıtları ibraz ile yükümlü olduğu hüküm altına alındığından, bilirkişi incelemesine esas olmak üzere taraflara ait ticari defter ve belgeleri mahkememize sunmak veya ticari defter ve belgelerin bulunduğu yeri bildirmek üzere taraf vekillerine 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 220/1. fıkrası uyarınca iki haftalık kesin süre verilmesine karar verilmiş, taraf vekilleri kendilerine verilen kesin süre içerisinde taraflara ait ticari defter ve belgelerin bulunduğu yerleri mahkememize bildirmişlerdir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 219. maddesinde; ”Taraflar, kendilerinin veya karşı tarafın delil olarak dayandıkları ve ellerinde bulunan tüm belgeleri mahkemeye ibraz etmek zorundadırlar. Elektronik belgeler ise belgenin çıktısı alınarak ve talep edildiğinde incelemeye elverişli şekilde elektronik ortama kaydedilerek mahkemeye ibraz edilir.
Ticari defterler gibi devamlı kullanılan belgelerin sadece ilgili kısımlarının onaylı örnekleri mahkemeye ibraz edilebilir.” hükmü bulunmaktadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 220. maddesinde ise; ”İbrazı istenen belgenin, ileri sürülen hususun ispatı için zorunlu ve bu isteğin kanuna uygun olduğuna mahkemece kanaat getirildiği ve karşı taraf da bu belgenin elinde olduğunu ikrar ettiği veya ileri sürülen talep üzerine sükut ettiği yahut belgenin var olduğu resmî bir kayıtla anlaşıldığı veya başka bir belgede ikrar olunduğu takdirde, mahkeme bu belgenin ibrazı için kesin bir süre verir.
Mahkemece, ibrazı istenen belgenin elinde bulunduğunu inkâr eden tarafa, böyle bir belgenin elinde bulunmadığına, özenle aradığı hâlde bulamadığına ve nerede olduğunu da bilmediğine ilişkin yemin teklif edilir.
Belgeyi ibraz etmesine karar verilen taraf, kendisine verilen sürede belgeyi ibraz etmez ve aynı sürede, delilleriyle birlikte ibraz etmemesi hakkında kabul edilebilir bir mazeret göstermez ya da belgenin elinde bulunduğunu inkâr eder ve teklif edilen yemini kabul veya icra etmezse, mahkeme, duruma göre belgenin içeriği konusunda diğer tarafın beyanını kabul edebilir.” hükmü düzenlenmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 222. maddesinde de; ”Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.
Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.
İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.
Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.
Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır.” hükmüne yer verilmiştir.
Dosyanın Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişiye tevdi ile dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, taraflara ait ticari defter ve belgeler, İzmir …. İcra Dairesi’nin …/…Esas ve …/… Esas sayılı dosyaları ve sair hususlar birlikte değerlendirilerek; taraflar arasında ticari ilişki bulunup bulunmadığı, var ise hangi sebeplerden kaynaklı olarak ticari ilişki bulunduğu, ticari ilişki bulunması durumunda bu ilişki çerçevesinde cari hesap düzenlenip düzenlenmediği, düzenlenmiş ise cari hesaptan kaynaklı olarak davacı şirketin davalı şirketten alacağının bulunup bulunmadığı, alacağı var ise miktarı, icra takiplerine konu senetlerin tarafların ticari defterlerine işlenip işlenmediği, icra takiplerinde işletilen faiz miktarlarının usulüne uygun olup olmadığı hususlarının belirlenerek düzenlenecek raporun mahkememize sunulması istenilmiş, Serbest Muhasebeci Mali Müşavir 03/06/2020 havale tarihli raporunda sonuç olarak, taraflar arasında cari hesap çalışması yapıldığını, ancak cari hesap sözleşmesi akdedilmediğini, davalı firma tarafından davacının araçlarına malzeme ve işçilik hizmeti verildiğini, verilen hizmetler kapsamında davalı tarafından faturalar tanzim edildiğini, davacı tarafından davalı şirkete 21/02/2018 tanzim, 30/04/2018 vade tarihli, 5.560,00-TL bedelli, 21/02/2018 tanzim, 30/05/2018 vade tarihli, 5.560,00-TL bedelli ve 21/02/2018 tanzim, 30/06/2018 vade tarihli, 5.577,00-TL bedelli senetler verildiğini, davalı faturaları toplamının 29.815,10-TL, davacı ödemeleri toplamının 29.300,00-TL olduğunu, kalan davalı alacağının 515,10-TL, davacı senet ödemelerinin 14.014,00-TL olduğunu, bu kapsamda davacının ödemelerinden dolayı davalıya 13.498,90-TL fazla ödeme yaptığını, davacının davalı şirketten olan alacağının 13.498,90-TL olduğunu mütalaa etmiştir.
Davalı vekilinin itirazları doğrultusunda dosyanın 03/06/2020 tarihli raporu tanzim eden Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişiye tevdi ile davalı vekilinin itirazları doğrultusunda düzenlenecek ek raporun mahkememize sunulması istenilmiş, Serbest Muhasebeci Mali Müşavir 18/11/2020 havale tarihli ek raporunda sonuç olarak, davacının tutmuş olduğu kayıtlarında davalıya yapılan ödemelerin yer almadığını, ödemelere ilişkin olarak davacı tarafından herhangi bir belgenin dosyaya sunulmadığını, davacının kayıtlarında sadece davalı şirketin faturalarının kayıtlı olduğunu, davacı tarafından nakit ve banka yoluyla yapılan ödemeler toplamının 19.500,00-TL olduğunu, davacı vekiline yapılan ödemeler toplamının 14.014,00-TL olduğunu, bu kapsamda davacının yaptığı toplam ödeme miktarının 33.514,00-TL olduğunu, davalı tarafından tanzim edilen faturaların toplam bedeli olan 29.815,10-TL mahsup edildiğinde, davacının davalı şirketten olan alacağının 3.698,90-TL olduğunu mütalaa etmiştir.
Davalı vekilinin itirazları doğrultusunda dosyanın 03/06/2020 tarihli raporu ve 18/11/2020 havale tarihli ek raporu tanzim eden Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişiye tevdi ile davacı şirketin ticari defter ve belgelerinde yer alan borç ve ödeme kayıtları ile davalı şirkete ait ticari defter ve belgelerde yer alan alacak ve ödeme kayıtlarının her birinin açık açık ve ayrı şekilde belirtilerek, 18/11/2020 havale tarihli ek raporda ulaşılan sonuca 03/06/2020 tarihli rapordan farklı olarak hangi veriler kapsamında ulaşıldığı, her iki rapor arasında tespit edilen sonuçlar arasındaki farkların hangi sebeplerden kaynaklandığı hususları açık açık ve ayrı bir şekilde yazılarak ve de taraf vekillerinin her iki rapora karşı sunmuş oldukları itiraz dilekçelerindeki hususlar dikkatlice incelenerek ve her bir itiraz sebebinin karşılığına yer verilerek, taraflar, Mahkememiz ve Bölge Adliye Mahkemesi incelemesi ve denetimine uygun ve elverişli, aynı zamanda bilimsel ve gerekçeli olarak düzenlenecek ek raporun mahkememize sunulması istenilmiş, Serbest Muhasebeci Mali Müşavir 23/08/2021 havale tarihli 2. ek raporunda sonuç olarak, davacının kayıtlarının ihtilafı çözme niteliği bulunmadığını, bu sebeple davalı şirketin kayıtlarının esas alındığını, 2017 yılında davalı tarafından tanzim edilen faturaların toplam bedelinin 29.612,14-TL olduğunu, 2017 yılında davacı tarafından yapılan ödemeler toplamının 13.000,00-TL olduğunu, 2017 yılı sonu itibariyle davacının bakiye borcunun 16.612,14-TL olduğunu, 2018 yılında davalı tarafından tanzim edilen faturaların toplam bedelinin 202,96-TL olduğunu, 2018 yılı itibariyle davalı şirketin alacaklı olduğu miktarın 16.815,51-TL olduğunu, 2017 yılında davacı tarafından yapılan ödemeler toplamının 16.300,00-TL olduğunu, bu kapsamda davalının 2018 yılına ait olarak bakiye alacağının 515,10-TL olduğunu mütalaa etmiştir.
Davacının ticari defter ve belgelerini usulüne uygun tutmadığı, bu kapsamda davacının ticari defter ve belgelerinin lehine delil vasfı taşımadığı, keza ticari defter ve belgelerin dava dilekçesi iddia edilen hususlar ile çelişki barındırdığı, davalı tarafından tanzim edilen faturaların davacıya ait ticari defter ve belgelerde yer almasına rağmen davacı tarafından yapıldığı iddia edilen ödemelerin davacıya ait ticari defter ve belgelerde yer almadığı anlaşılmakla, davalı şirketin usulüne uygun şekilde tutulmuş ve sahibi lehine delil vasfı taşıyan ticari defter ve belgeleri çerçevesinde davacının davasının ispatlayamadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Davacı vekili 08/04/2021 havale tarihli ıslah dilekçesi ile davayı ıslah ederek senetlerdeki imzaya itiraz ettiklerini, müvekkilinin ödemek zorunda kaldığı 4.506,19-TL, 4.508,00-TL ve 5.000,00-TL’nin ödeme tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte istirdadına ve müvekkili hakkında icra takibine geçen davalı hakkında dava değerinin %20’inden az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
Davacı vekilinin dava dilekçesinde ve yargılama devam ettiği sırada sunmuş olduğu 08/04/2021 havale tarihli ıslah dilekçesinde davaya konu istirdat talebine dayanak senetlerin teminat olarak davalıya verildiğini açık bir şekilde beyan ettiği, aynı zamanda 08/04/2021 havale tarihli ıslah dilekçesinde senetlerin davacı asil tarafından verilmediğini, düzenlenmediğini, davacı tarafından düzenlenmeyen senetlerdeki imzaların davacıya ait olmadığını, senetlerdeki imzaların davacıya ait olmadığı iddiasında bulunarak imza incelemesi yapılmasını talep ettiği, ıslah talebinin yargılama sırasında alınan bilirkişi raporlarında davacı tarafından yapıldığı iddia edilen ödemelerin davacıya ait ticari defter ve belgelerde yer almadığı yönündeki tespitlerden sonra yapıldığı, belirtilen sebepler dahilinde ıslah talebinin kötüniyetli olduğu kanaatine varılmıştır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nu 182. maddesinde; ”Islahın davayı uzatmak veya karşı tarafı rahatsız etmek gibi kötüniyetli düşüncelerle yapıldığı deliller veya belirtilerle anlaşılırsa, mahkeme, ıslahı dikkate almadan karar verir. Ayrıca hâkim, kötüniyetle ıslaha başvuranı, karşı tarafın bu yüzden uğradığı bütün zararlarını ödemeye ve beşyüz Türk Lirasından beşbin Türk Lirasına kadar disiplin para cezasına mahkûm eder.” hükmü düzenlenmiştir.
Az önce açıklanan gerekçeler ve yukarıda yer alan yasa hükmü kapsamında, kötüniyetli ıslah yoluna başvuran davacının takdiren 1.000,00-TL disiplin para cezasına mahkum edilmesine karar verilmiştir.
Tüm dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, İzmir Arabuluculuk Bürosunun …/… Dosya …/… Arabuluculuk numaralı Arabuluculuk Son Anlaşamama Tutanağı, İzmir …. İcra Dairesinin …/…Esas sayılı dosyası, İzmir …. İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyası, davacıya ait ticaret sicil kayıtları, davacıya ait vergi sicil kayıtları, davacıya ait esnaf sicil kayıtları, taraflara ait ticari defter ve belgeler, Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişinin 03/06/2020 havale tarihli raporu, Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişinin 18/11/2020 havale tarihli raporu, Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişinin 23/08/2021 havale tarihli ek raporu, davacı vekilinin 08/04/2021 havale ıslah tarihli dilekçesi ve sair deliller birlikte değerlendirildiğinde; davaya konu uyuşmazlığın taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında düzenlenen cari hesap borçlarına binaen verilen senetlere dayanılarak yapılan icra takipleri neticesinde takip borçlarını icra tehdidi altında ödeyen davacının senetleri teminat olarak verdiği ve davalıya borçlu olmadığı iddiasıyla ödediği bedelin istirdadı talebine ilişkin olduğu, Serbest Muhasebeci Mali Müşavir 23/08/2021 havale tarihli 2. ek raporunda sonuç olarak, davacının kayıtlarının ihtilafı çözme niteliği bulunmadığını, bu sebeple davalı şirketin kayıtlarının esas alındığını, 2017 yılında davalı tarafından tanzim edilen faturaların toplam bedelinin 29.612,14-TL olduğunu, 2017 yılında davacı tarafından yapılan ödemeler toplamının 13.000,00-TL olduğunu, 2017 yılı sonu itibariyle davacının bakiye borcunun 16.612,14-TL olduğunu, 2018 yılında davalı tarafından tanzim edilen faturaların toplam bedelinin 202,96-TL olduğunu, 2018 yılı itibariyle davalı şirketin alacaklı olduğu miktarın 16.815,51-TL olduğunu, 2017 yılında davacı tarafından yapılan ödemeler toplamının 16.300,00-TL olduğunu, bu kapsamda davalının 2018 yılına ait olarak bakiye alacağının 515,10-TL olduğunu mütalaa ettiği, davacının ticari defter ve belgelerini usulüne uygun tutmadığı, bu kapsamda davacının ticari defter ve belgelerinin lehine delil vasfı taşımadığı, keza ticari defter ve belgelerin dava dilekçesi iddia edilen hususlar ile çelişki barındırdığı, davalı tarafından tanzim edilen faturaların davacıya ait ticari defter ve belgelerde yer almasına rağmen davacı tarafından yapıldığı iddia edilen ödemelerin davacıya ait ticari defter ve belgelerde yer almadığı anlaşılmakla, davalı şirketin usulüne uygun şekilde tutulmuş ve sahibi lehine delil vasfı taşıyan ticari defter ve belgeleri çerçevesinde davacının davasının ispatlayamadığı, davacı vekilinin 08/04/2021 havale tarihli ıslah dilekçesi ile davayı ıslah ederek senetlerdeki imzaya itiraz ettiklerini, müvekkilinin ödemek zorunda kaldığı 4.506,19-TL, 4.508,00-TL ve 5.000,00-TL’nin ödeme tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte istirdadına ve müvekkili hakkında icra takibine geçen davalı hakkında dava değerinin %20’inden az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep ettiği, davacı vekilinin dava dilekçesinde ve yargılama devam ettiği sırada sunmuş olduğu 08/04/2021 havale tarihli ıslah dilekçesinde davaya konu istirdat talebine dayanak senetlerin teminat olarak davalıya verildiğini açık bir şekilde beyan ettiği, aynı zamanda 08/04/2021 havale tarihli ıslah dilekçesinde senetlerin davacı asil tarafından verilmediğini, düzenlenmediğini, davacı tarafından düzenlenmeyen senetlerdeki imzaların davacıya ait olmadığını, senetlerdeki imzaların davacıya ait olmadığı iddiasında bulunarak imza incelemesi yapılmasını talep ettiği, ıslah talebinin yargılama sırasında alınan bilirkişi raporlarında davacı tarafından yapıldığı iddia edilen ödemelerin davacıya ait ticari defter ve belgelerde yer almadığı yönündeki tespitlerden sonra yapıldığı, belirtilen sebepler dahilinde ıslah talebinin kötüniyetli olduğu, az önce açıklanan gerekçeler ve yukarıda yer alan yasa hükmü kapsamında, kötüniyetli ıslah yoluna başvuran davacının takdiren 1.000,00-TL disiplin para cezasına mahkum edilmesine, davacı tarafından ispatlanamayan davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Açılan davanın REDDİNE,
2-Davacı vekilinin dava dilekçesinde ve yargılama devam ettiği sırada sunmuş olduğu 08/04/2021 havale tarihli ıslah dilekçesinde davaya konu istirdat talebine dayanak senetlerin teminat olarak davalıya verildiğini açık bir şekilde beyan ettiği, aynı zamanda 08/04/2021 havale tarihli ıslah dilekçesinde senetlerin davacı asil tarafından verilmediğini, düzenlenmediğini, davacı tarafından düzenlenmeyen senetlerdeki imzaların davacıya ait olmadığını, senetlerdeki imzaların davacıya ait olmadığı iddiasında bulunarak imza incelemesi yapılmasını talep ettiği, ıslah talebinin yargılama sırasında alınan bilirkişi raporlarında davacı tarafından yapıldığı iddia edilen ödemelerin davacıya ait ticari defter ve belgelerde yer almadığı yönündeki tespitlerden sonra yapıldığı, belirtilen sebepler dahilinde ıslah talebinin kötüniyetli olduğu anlaşılmakla, davacının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 182. maddesi gereğince 1.000,00-TL DİSİPLİN PARA CEZASINA MAHKUM EDİLMESİNE,
3-Yargılama giderlerinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına,
4-492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince karar tarihi itibariyle alınması gereken 59,30-TL karar ve ilam harcının, davanın açılışı sırasında yatırılan 239,33-TL peşin harçtan mahsubu ile fazla alınan 180,03-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatırana iadesine,
5-Davalının kendisini vekille temsil ettirdiği göz önünde bulundurularak karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 4.080,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-7155 sayılı Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun’un 23/14. maddesi gereğince ileride haksız çıkacak taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320,00-TL zorunlu arabuluculuk yargılama giderinin davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
7-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 333.maddesi gereğince kullanılmayan gider avansının talep halinde ve karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,

Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 345. maddesi gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer ya da başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.14/10/2021

Katip …
(e-imzalıdır)

Hakim …
(e-imzalıdır)

Bu belge 5070 sayılı kanun kapsamında DYS üzerinde hazırlanmış ve e-imza ile imzalanmıştır.