Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/808 E. 2021/238 K. 09.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/808
KARAR NO : 2021/238

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 17/10/2019
KARAR TARİHİ : 09/03/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında ticari ilişkinin mevcut olduğunun, davalının muhtelif tarihli faturalar ve cari hesap çalışmasından kaynaklanan bakiye 142.106,09-TL borcunun olduğunu, talep edilmesine rağmen borcun ödenmemesi nedeniyle İzmir … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyası icra takibi başlattıklarını, davalının haksız itirazı nedeniyle takibin durduğunu belirterek itirazın iptaline ve %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının müvekkili şirkete sattığı kutular içinde müvekkili firma için özel üretilmiş kimyasal maddeler olduğunu, üzerinde 35 kg yazan bidonlar halinde yetkili olmayan personele teslim edildiğini ancak daha sonra yapılan inceleme 35 kg ürün olmadığını, ürünün ağırlığı ile niteliğinin farklı olduğunu, ürünlerin eksik ve ayıplı olduğunu, bu hususların laboratuvar analiz sonuçları ve tanık beyanıyla da ortaya konulacağını, durumun davacıya bildirildiğini, mağduriyetin giderilmesinin istendiğini ancak davacı tarafından alacağın tahsili için takibe geçildiğini belirterek davanın reddine ve %20 kötüniyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:
1-İstanbul Arabuluculuk Bürosunun … Dosya … Arabuluculuk numaralı Arabuluculuk Son Anlaşamama Tutanağı,
2-İzmir … İcra Dairesinin … Esas sayılı icra dosyası,
3-Davacı şirket tarafından davalı şirket adına düzenlenen faturalar ve sevk irsaliyeleri,
4-Davacı şirkete ve davalı şirkete ait ticari defter ve kayıtlar,
5-Talimat aracılığıyla alınan Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişinin 16/11/2020 tarihli raporu,
6-Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişinin 14/01/2021 tarihli raporu,
7-Tanık beyanı,
8-Sair deliller.
DAVA KONUSU:
Açılan dava, taraflar arasındaki alım satım işlerine dair ticari ilişki kapsamında davacı şirket tarafından davalı şirket adına düzenlenen irsaliyeli faturalardan kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla davalı şirket aleyhine başlatılan icra takibine davalı şirket tarafından süresinde yapılan itirazın iptali ve asıl alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatının davalı şirketten tahsili taleplerine ilişkindir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 67. maddesinde İcra Takibine İtirazın İptali; ”Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.
Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./11.md.) yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.
İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.
Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.
Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.” şeklinde düzenlenmiştir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67. maddesi uyarınca itirazın iptali davası; alacaklının, icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İcra ve İflas Kanunu’nun 66. maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamayı amaçladığı bir eda davası olup, itirazın tebliğinden itibaren bir yıllık süresinde açılan davada borçlunun itirazında haksızlığının belirlenmesi ve alacağın likit olması hâlinde, istem varsa borçlu aleyhine icra inkâr tazminatına da hükmedilebilir (Kuru, B.: İcra ve İflâs Hukuku, 2006, s. 219, 223).
İtirazın iptali davası, müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan, bir eda davasıdır. Mahkemenin davanın reddi ya da kabulü yönünde verdiği karar, maddi anlamda kesin hüküm teşkil edeceğinden; davanın reddi halinde alacaklı, borçluya karşı aynı alacaktan dolayı yeni bir alacak davası açamayacağı gibi, davanın kabulü halinde borçlu da, alacaklıya karşı bir menfi tespit veya istirdat davası açamayacaktır.
Bu nedenledir ki, mahkeme itirazın iptali davasında tarafların iddia ve savunmalarını genel hükümlere göre inceleyerek, borcun varlığını ve miktarını araştırmak zorundadır.
Bu dava, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir (İİK. m.67/1). Alacaklı, alacağının varlığını Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na göre caiz olan her türlü delil ile ispat edebilir. Dava, özünde tahsil istemini de barındırmakla, burada borçlunun takip sonrası yaptığı ödeme iddialarının da nazara alınması zorunludur. Borçlu, ödeme emrine itiraz ederken bildirmiş olup olmamasına bakılmaksızın, bütün itiraz sebeplerini ileri sürebileceğinden; mahkemenin, borcun sonradan ödendiği itirazını araştırarak, ödemenin takip konusu alacakla ilgili olduğunu belirlemesi halinde, alacaklının dava tarihi itibariyle talep edebileceği alacak miktarı üzerinden hüküm kurması gerektiğinde duraksama bulunmamaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, alacak miktarının, takip ya da dava tarihindeki koşullara göre belirlenmesinin, itirazın iptali davasında hükmolunan miktar üzerinden tahsiline karar verilebilecek bir tazminat türü olan ve bağımsız bir dava konusu yapılamayan icra inkar tazminatının miktarına da etkili olacağı açıktır.
Yargıtay Daireleri ile Hukuk Genel Kurulunun kararlılık kazanmış uygulamasına göre; itirazın iptali davalarında 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için, usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde ödeme emrine itiraz etmesi, alacaklının bir yıl içinde itirazın iptali davasını açması ve davasında haklı çıkarak icra inkâr tazminatı talep etmiş olması gereklidir. Burada, borçlu itirazının kötü niyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmaz.
Bu yasal koşullar yanında, takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlarının bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir. Nitekim aynı ilkeler Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.02.2020 tarihli ve 2017/3-957 E., 2020/99 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.
İzmir … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasının incelenmesinde, alacaklının davacı … olduğu, borçlunun davalı … olduğu, davacı vekilinin davalı şirket aleyhine 142.106,09-TL asıl alacak üzerinden icra takibi başlattığı, davalı tarafın süresinde yapmış olduğu itirazı üzerine icra takibinin durdurulmasına karar verildiği görülmektedir.
30/06/2020 tarihli duruşma tutanağının 8 numaralı ara kararı ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 219/2. ve 222/1. maddelerinde tarafların delil olarak dayandığı ticari defter ve kayıtları ibraz ile yükümlü olduğu hüküm altına alındığından, davacı vekili ve davalı vekiline bilirkişi incelemesine esas olmak üzere dava konusu ticari defter kayıt ve belgelerin bulunduğu yeri mahkememize bildirmek üzere 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 220/1. fıkrası uyarınca iki haftalık kesin süre verilmiş, davacı vekili ile davalı vekili verilen kesin süre içerisinde müvekkilleri şirketlere ait ticari defter ve belgelerin bulunduğu yeri mahkememize bildirmişlerdir.
Taraf vekillerinin verilen kesin süre içerisinde müvekkillerine ait ticari defter ve belgelerin bulunduğu yerleri mahkememize bildirmeleri üzerine davacı şirkete ait ticari defter ve belgelerin incelenmesi amacıyla İstanbul Anadolu Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine talimat yazılarak dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, taraflara ait ticari defter ve belgeler, İzmir …. İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası, dava dilekçesine ekli faturalar, taraflara ait ticaret sicil kayıtları, taraflara ait vergi sicil kayıtları ve sair deliller birlikte değerlendirilerek; davacı şirkete ait ticari defter ve belgelerin onaylarının usulüne uygun şekilde yaptırılıp yaptırılmadığı, taraflara ait ticari defter ve belgelerin birbirini doğrulayıp doğrulamadığı, taraflar arasında ticari ilişki bulunup bulunmadığı, var ise hangi sebeplerden kaynaklı olarak ticari ilişki bulunduğu, taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında davacı şirket tarafından davalı şirket adına düzenlenen faturalardan kaynaklı olarak davacı şirketin davalı şirketten alacağının bulunup bulunmadığı, alacağı var ise miktarı, icra takibinde işletilen faiz miktar ve oranının usulüne uygun şekilde işletilip işletilmediği hususlarının belirlenerek mahkememize gönderilmesi istenilmiş, Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişi 16/11/2020 havale tarihli raporunda sonuç olarak; taraflar arasında yazılı olmayan bir sözleşme kapsamında alım alım satımına dair ticari ilişki bulunduğunu, ticari ilişkinin davacı şirket tarafından davalı şirkete satılan kimyasal madde satışından kaynaklandığını, sevk irsaliyelerinden anlaşılacağı üzere taraflar arasında kararlaştırılan kimyasal ürün satışına ait malların davacı şirket tarafından davalı şirkete teslim edildiği, kantar fişi içeriğinden tespit edildiği üzere sevk edilen ürün miktarının ambalajı dahil 25.200 ton ağırlığında olduğunu ve sevk irsaliyelerindeki toplam tonajla uyuştuğunu, mal satışına ait faturanın davacı şirkete ait ticari defter ve kayıtlara davalı şirket adına borç olarak kaydedilmiş olduğunu, taraflar arasındaki alış veriş ilişkisi çerçevesinde davacı şirketin takip tarihi itibariyle davalı şirketten 142.085,323-TL alacaklı olduğunu mütalaa etmiştir.
Davalı şirketin ticari defter ve belgelerinin incelenmesi amacıyla dosyanın re’sen belirlenen Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişiye tevdi ile dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, taraflara ait ticari defter ve belgeler, İzmir … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası, dava dilekçesine ekli faturalar, taraflara ait ticaret sicil kayıtları, taraflara ait vergi sicil kayıtları ve sair deliller birlikte değerlendirilerek; davacı şirkete ait ticari defter ve belgelerin onaylarının usulüne uygun şekilde yaptırılıp yaptırılmadığı, taraflara ait ticari defter ve belgelerin birbirini doğrulayıp doğrulamadığı, taraflar arasında ticari ilişki bulunup bulunmadığı, var ise hangi sebeplerden kaynaklı olarak ticari ilişki bulunduğu, taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında davacı şirket tarafından davalı şirket adına düzenlenen faturalardan kaynaklı olarak davacı şirketin davalı şirketten alacağının bulunup bulunmadığı, alacağı var ise miktarı, icra takibinde işletilen faiz miktar ve oranının usulüne uygun şekilde işletilip işletilmediği hususlarının belirlenerek düzenlenecek raporun mahkememize sunulması istenilmiş, Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişi 14/01/2021 havale tarihli raporunda sonuç olarak, taraflar arasında mal alım satımına dair ticari ilişki bulunduğunu, 26/08/2019 tarihi itibariyle davalının davacıya 142.106,09-TL borcu olduğunu mütalaa etmiştir.
20/10/2020 tarihli duruşmada beyanı alınan davalı tanığı … beyanında, davalı şirketin ortağı olduğunu, kendisinin şirket merkezi olan Bayraklı’da bulunduğunu, siparişleri ve koordinasyon işlemlerini şirkette kimya yüksek mühendisi olarak çalışan kızı … hanımın yürüttüğünü, ürettiğimiz ürünlerin %85-90’ını yurt dışına ihraç etiklerini, davacı tarafça %75’lik fosforik asit ham madde siparişi verildiğini, sevkiyatın 09/08/2019 günü mesai bitimine yakın kamyonla geldiğini, kamyonda IBC denilen 1 metreküplük bidonlarda ve normal bidonlarda sipariş ettikleri ham maddelerin geldiğini, ürünlerin geldiği tarihten bir gün sonra olan 10/08/2019 tarihinden itibaren kurban bayramı olması hasebiyle 9 günlük resmi tatil ilan edildiğini, nakliyatı yapan kamyon şoförünün acele etmesi üzerine sipariş ettiğimiz ürünleri içerir bidonlar forklift ile indirildikten sonra şoför gittiğini, bu durumu davacı şirkete bildirdiklerini, ürünlerin analizini ve ağırlıklarının ölçümünü yaptıktan sonra kendilerine bayramdan sonra dönüş yapacaklarını söylediklerini, kendilerin ait laboratuvarda gerekli analizleri yaptıklarında davacı şirket tarafından gönderilen ürünlerin içinde bulunan aktif maddenin ve yoğunluğunun düşük olduğunu farkettiklerini, bayram bitiminde üründen numune alarak ham maddeleri tetkik eden Ekin isimli laboratuvara analize gönderdiklerini, yaptırdıkları analiz neticesinde 1,579 olması gereken yoğunluğun 1,280 çıktığını, aktif maddenin de %75 olması gerekir iken %60 civarında çıktığını, bu ürünlerle üretim yapmaları durumunda ürettikleri malların bozuk çıkacağını ve yurt dışından iade edileceğini ve telafisi mümkün olmayan zararlar ortaya çıkacağını, bu durumu karşı tarafa bildirdiklerini, bu işi bilmeyen bir firma olsaydı bu ürünlerin atılması gerekirdi ancak davalı şirket bu işi iyi bildiği için davalı şirket tarafından söz konusu ürünlerin gerekli usuli işlemler yapılarak kullanıldığını, bu ürünleri kullanmaları üzerine ürünlerin gerekli standartlarda olmaması nedeniyle karşı tarafa iade faturası kestiklerini, daha sonradan karşılıklı iade faturaları düzenlenerek gönderildiğini, ürünlerdeki oranların düşük olması karşılığında ürünlere ait bedelden düşülmesi gereken bedeli düştükten sonra mali kayıtlarımıza işlediklerini, karşı tarafa verdikleri sözü tutarak düşük oranlı ürünleri kullandıklarını, ancak karşı tarafın kendilerine verilen sözü tutmadığını belirtmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun ‘Ticari Satış ve Mal Değişimi’ başlıklı 23. maddesinde; ”Bu maddedeki özel hükümler saklı kalmak şartıyla, tacirler arasındaki satış ve mal değişimlerinde de Türk Borçlar Kanununun satış sözleşmesi ile mal değişim sözleşmesine ilişkin hükümleri uygulanır.
a)Sözleşmenin niteliğine, tarafların amacına ve malın cinsine göre, satış sözleşmesinin kısım kısım yerine getirilmesi mümkün ise veya bu şartların bulunmamasına rağmen alıcı, çekince ileri sürmeksizin kısmi teslimi kabul etmişse; sözleşmenin bir kısmının yerine getirilmemesi durumunda alıcı haklarını sadece teslim edilmemiş olan kısım hakkında kullanabilir. Ancak, o kısmın teslim edilmemesi dolayısıyla sözleşmeden beklenen yararın elde edilmesi veya izlenen amaca ulaşılması imkânı ortadan kalkıyor veya zayıflıyorsa ya da durumdan ve şartlardan, sözleşmenin kalan kısmının tam veya gereği gibi yerine getirilemeyeceği anlaşılıyorsa alıcı sözleşmeyi feshedebilir.
b)Alıcı mütemerrit olduğu takdirde satıcı, malın satışına izin verilmesini mahkemeden isteyebilir. Mahkeme, satışın açık artırma yoluyla veya bu işle yetkilendirilen bir kişi aracılığıyla yapılmasına karar verir. Satıcı isterse satış için yetkilendirilen kişi, satışa çıkarılacak malın niteliklerini bir uzmana tespit ettirir. Satış giderleri satış bedelinden çıkarıldıktan sonra artan para, satıcının takas hakkı saklı kalmak şartıyla, satıcı tarafından alıcı adına bir bankaya ve banka bulunmadığı takdirde notere bırakılır ve durum hemen alıcıya ihbar edilir.
c)Malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda, Türk Borçlar Kanununun 223 üncü maddesinin ikinci fıkrası uygulanır.” hükmü düzenlenmiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 223. maddesinde ise; ”Alıcı, devraldığı satılanın durumunu işlerin olağan akışına göre imkân bulunur bulunmaz gözden geçirmek ve satılanda satıcının sorumluluğunu gerektiren bir ayıp görürse, bunu uygun bir süre içinde ona bildirmek zorundadır.
Alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirilmelidir; bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır.” hükmüne yer verilmiştir.
Tacirler arasında ihbar ve ihtarların usul ve yöntemi 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 18/3. maddesinde; ”Tacirler arasında, diğer tarafı temerrüde düşürmeye, sözleşmeyi feshe, sözleşmeden dönmeye ilişkin ihbarlar veya ihtarlar noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılır.” hükmü ile belirlenmiştir.
Davalı vekili tarafından, taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında davacı şirket tarafından davalı şirkete teslim edilen kimyasal ürünlerde ürünlerin taşıması gereken standartları sağlamadığı için gizli ayıp bulunduğundan bahisle dava konusu fatura içeriğinde yer alan bedelin davalı şirketten talep edilmesinin hukuka aykırı olduğu beyan edilmiş ise de, davalı şirketin bahsi geçen ayıplardan dolayı davacı şirkete usulüne uygun şekilde ayıp ihbarında bulunduklarına ilişkin bir bilgi ve belge dosya muhteviyatına dahil edilmediği gibi, ayıp iddiası iş bu yargılama sırasında ileri sürülmüş olup, davacı tarafından gönderilen kimyasal ürünün ayıplı olduğu ve ayıbın giderilmesi talebine ilişkin herhangi bir ibare ve talebin dava açılmadan önce ve ayıp fark edildikten sonra davacıya usulüne uygun şekilde bildirilmediği, bu kapsamda davalı şirket tarafından davacıya usulüne uygun şekilde yapılmış bir ayıp ihbarından bahsedilemeyeceği izahtan varestedir.
Davacı şirket tarafından davalı şirkete gönderilen ürünlere ait sevk irsaliyelerinde yer alan veriler dikkate alındığında, ürünlerin tam ve eksiksiz olarak davalı şirkete teslim edildiği, ürünler üzerinde teslim tarihinden bir süre sonra yapılan analizlerde ürünlerde gizli ayıp bulunduğu iddiasında bulunan davalı şirketin basiretli davranma yükümlülüğü kapsamında ürünleri gerekli analizleri yaptıktan sonra kabul edebileceği, ancak buna rağmen ürünlerin teslim tarihinde üzerinde ”Ürün kalitesine uygun tam ve eksiksiz teslim alınmıştır.” ibaresinin bulunduğu sevk irsaliyesinin imzalanması suretiyle teslim alındığı, akabinde davalı şirket nezdinde ve bağımsız bir firma bünyesinde yaptırılan analizler sonucunda ürünlerde gizli ayıp bulunduğu iddia edilmiş ise de, iş bu dava açılmadan davalı şirket tarafından davacı şirkete ürünlerde bulunduğu iddia edilen gizli ayıba ilişkin olarak usulüne uygun şekilde ayıp ihbarında bulunulmadığı, davalı şirket tarafından davacı tarafça yapılan işlerin ayıplı olduğunun tespitine yönelik olarak resmi bir kurum nezdinde yaptırılmış olan herhangi bir tespit ya da düzenlenmiş olan bir tutanağın da dosya içeriğine sunulmadığı dikkate alındığında, davalı şirketin ihbar külfetine uygun davranmadığı gerekçesiyle, fatura bedelinin tahsiline yönelik yapılan icra takibine itirazın iptali davası sırasında gizli ayıba ilişkin talepte bulunamayacağı kanaatine varılmıştır.
Davalı vekilinin Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişinin 14/01/2021 havale tarihli raporuna karşı itirazlarının, cevap dilekçesine ekli analiz raporunun hükme esas alınması ve dava konusu faturalara konu ürünler açısından bilirkişi incelemesi yapılması taleplerinin, dava ve icra takibine konu fatura içeriklerinde yer alan ürünlerin davacı tarafça davalı şirkete gönderilmesi akabinde 20/10/2020 tarihli duruşmada beyanı alınan davalı şirket yetkilisinin ”davalı şirket bu işi iyi bildiği için davalı şirket tarafından söz konusu ürünler gerekli usul işlemler yapılarak kullanıldı, bu ürünleri kullanmamız üzerine ürünlerin gerekli standartlarda olmaması nedeniyle karşı tarafa iade faturası kestik” beyanından da anlaşıldığı üzere, davalı şirketin ürünleri üzerinde işlem yapmak suretiyle kullandığı ve ürünlerde bulunduğu iddia edilen ayıp oranında iade faturası düzenleyerek davacı şirkete gönderdiği, ancak davalı şirket tarafından ürünlerdeki ayıpların … Laboratuvarı nezdinde yapılan incelemesi sonucunda belirlendiği iddia olunan ayıp açısından davacı şirkete ayıp ihbarı yapıldığına dair herhangi bir bilgi ve belgenin dosya muhteviyatına sunulmadığı, bu kapsamda davalı şirketin dava açmadan önce davacı şirkete yapması gereken ayıp ihbarının davalı şirket tarafından yapılmaması dikkate alındığında, dava açıldıktan sonra ayıp iddiasının ileri sürülmesinin yargılama kapsamında herhangi bir etkisi bulunmayacağı anlaşılmakla ayrı ayrı reddine karar verilerek tefhimle açık yargılamaya devam olunmuştur.
Tüm dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, İstanbul Arabuluculuk Bürosunun … Dosya … Arabuluculuk numaralı Arabuluculuk Son Anlaşamama Tutanağı, İzmir … İcra Dairesinin … Esas sayılı icra dosyası, davacı şirket tarafından davalı şirket adına düzenlenen faturalar ve sevk irsaliyeleri, davacı şirkete ve davalı şirkete ait ticari defter ve kayıtlar, talimat aracılığıyla alınan Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişinin 16/11/2020 tarihli raporu, Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişinin 14/01/2021 tarihli raporu, tanık beyanı ve sair deliller birlikte değerlendirildiğinde, taraflar arasındaki uyuşmazlığın taraflar arasındaki alım satım işlerine dair ticari ilişki kapsamında davacı şirket tarafından davalı şirket adına düzenlenen irsaliyeli faturalardan kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla davalı şirket aleyhine başlatılan icra takibine davalı şirket tarafından süresinde yapılan itirazın iptali ve asıl alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatının davalı şirketten tahsili taleplerine ilişkin olduğu, İzmir … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasında alacaklının davacı … olduğu, borçlunun davalı … olduğu, davacı vekilinin davalı şirket aleyhine 142.106,09-TL asıl alacak üzerinden icra takibi başlattığı, davalı tarafın süresinde yapmış olduğu itirazı üzerine icra takibinin durdurulmasına karar verildiği, talimat mahkemesi aracılığıyla tanzim edilen Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişinin 16/11/2020 havale tarihli raporunda taraflar arasında yazılı olmayan bir sözleşme kapsamında alım alım satımına dair ticari ilişki bulunduğunu, ticari ilişkinin davacı şirket tarafından davalı şirkete satılan kimyasal madde satışından kaynaklandığını, sevk irsaliyelerinden anlaşılacağı üzere taraflar arasında kararlaştırılan kimyasal ürün satışına ait malların davacı şirket tarafından davalı şirkete teslim edildiği, kantar fişi içeriğinden tespit edildiği üzere sevk edilen ürün miktarının ambalajı dahil 25.200 ton ağırlığında olduğunu ve sevk irsaliyelerindeki toplam tonajla uyuştuğunu, mal satışına ait faturanın davacı şirkete ait ticari defter ve kayıtlara davalı şirket adına borç olarak kaydedilmiş olduğunu, taraflar arasındaki alış veriş ilişkisi çerçevesinde davacı şirketin takip tarihi itibariyle davalı şirketten 142.085,323-TL alacaklı olduğunu mütalaa ettiği, Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişinin 14/01/2021 havale tarihli raporunda taraflar arasında mal alım satımına dair ticari ilişki bulunduğunu, 26/08/2019 tarihi itibariyle davalının davacıya 142.106,09-TL borcu olduğunu mütalaa ettiği, davalı vekili tarafından, taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında davacı şirket tarafından davalı şirkete teslim edilen kimyasal ürünlerde ürünlerin taşıması gereken standartları sağlamadığı için gizli ayıp bulunduğundan bahisle dava konusu fatura içeriğinde yer alan bedelin davalı şirketten talep edilmesinin hukuka aykırı olduğu beyan edilmiş ise de, davalı şirketin bahsi geçen ayıplardan dolayı davacı şirkete usulüne uygun şekilde ayıp ihbarında bulunduklarına ilişkin bir bilgi ve belge dosya muhteviyatına dahil edilmediği gibi, ayıp iddiası iş bu yargılama sırasında ileri sürülmüş olup, davacı tarafından gönderilen kimyasal ürünün ayıplı olduğu ve ayıbın giderilmesi talebine ilişkin herhangi bir ibare ve talebin dava açılmadan önce ve ayıp fark edildikten sonra davacıya usulüne uygun şekilde bildirilmediği, bu kapsamda davalı şirket tarafından davacıya usulüne uygun şekilde yapılmış bir ayıp ihbarından bahsedilemeyeceği, kaldı ki davalı şirketin ürünleri üzerinde işlem yapmak suretiyle kullandığı ve ürünlerin iddia olduğu kadarıyla ayıplı halleriyle kabul edildiği, davalı şirketin kabul ederek kullandığı ürünler açısından dava açılmadan önce ve ayıp fark edildikten sonra davacı şirketin bu ayıbı ihbar etmediği anlaşılmakla, taraflar, mahkememiz ve Bölge Adliye Mahkemesi’nin denetimine uygun ve elverişli olarak düzenlendiği kanaatiyle bilirkişi raporları doğrultusunda davacının cari hesaptan ve faturalardan kaynaklı olarak davalıdan 142.106,09-TL alacağı olduğu sonucuna varılarak, açılan davanın kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Açılan davanın KABULÜ İLE,
1-Davalı … Sanayi ve Dış Ticaret Limited Şirketinin İzmir … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasındaki icra takibine İTİRAZININ İPTALİNE, İzmir … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasındaki icra takibinin 142.106,09-TL asıl alacak bedeli üzerinden, asıl alacağa 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun hükümleri uyarınca yıllık %18,25 oranında avans faiz uygulanmak suretiyle devamına,
2-Alacak miktarı likit olduğundan takip konusu kabul edilen asıl alacak miktarı olan 142.106,09-TL’nin %20’si oranında icra inkar tazminatının davalı … Sanayi ve Dış Ticaret Limited Şirketinden alınarak davacı …ne verilmesine,
3-492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince karar tarihi itibariyle alınması gereken 9.707,27-TL karar ve ilam harcından, davanın açılışı sırasında peşin olarak alınan 1.716,29-TL harcın mahsubu ile bakiye 7.990,98-TL karar ve ilam harcının davalıdan alınarak Hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından yapılan 55,00-TL elektronik tebligat, 171,00-TL tebligat, 114,50-TL posta masrafı, 1.000,00-TL bilirkişi ücreti, 1.716,29-TL peşin harç ve 44,40-TL başvurma harcı olmak üzere toplam 3.215,19-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacının kendisini vekille temsil ettirdiği göz önünde bulundurularak karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 17.450,08-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-7155 sayılı Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun’un 23/14. maddesi gereğince ileride haksız çıkacak taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.360,00-TL zorunlu arabuluculuk yargılama giderinin davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
7-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 333. maddesi gereğince kullanılmayan gider avansının talep halinde ve karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 345. maddesi gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde Mahkememize veya Mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer ya da başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesi’ne verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.09/03/2021

Katip …
e -imzalıdır

Hakim …
e -imzalıdır

Bu belge 5070 sayılı kanun kapsamında DYS üzerinde hazırlanmış ve e-imza ile imzalanmıştır.