Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2019/747
KARAR NO : 2021/1149
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 14/10/2019
KARAR TARİHİ : 14/12/2021
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında 2016 yılından başlayıp devam eden ticari bir ilişki olduğunu, ticari ilişki kapsamında davalıya verilen hizmet karşılığında çok sayıda muhtelif tarih ve bakiyeli faturalar tanzim edildiğini, ancak, söz konusu faturalar üzerinde fatura bedellerinin dolar kuru üzerinden ödeneceğinin yer almasına rağmen davalının kur farkı ödemesi yapmadığını, ödenmeyen kur farklarına istinaden davacı şirket tarafından 25.12.2018 tarihli … seri … sıra nolu 227.876,51-TL bedelli kur farkı bakiye alacağı faturasının tanzim edildiğini, ticari ilişki kapsamında davalının davacı nezdinde yer alan cari hesabının 227.876,21-TL borç bakiyesi verdiğini, alacağın tahsili için İzmir … İcra Müdürlüğünün …/… takip sayılı dosyasıyla takibe geçildiğini, takibe itiraz edildiğini, takibin durduğunu, davalı itirazının haksız olduğunu, kesilen faturalarda bedellerin döviz karşılığı açıkça yazılı olduğunu, kur farkı talep edilebilmesi için asıl faturada açıkça döviz karşılığının yazılmasının yeterli olduğunu, bu durumun Yargıtay kararları ile de sabit olduğunu, arz edilen hususlar gereği davalı itirazının iptaline, takibin devamına, % 20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya tahmiline karar verilmesi talep edilmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Taraflar arasında yabancı para birimine dayalı, döviz endeksli ödemeye ilişkin her hangi bir anlaşma bulunmadığını, tarafların yıllarca çalıştıklarını, tüm bu süreçte davacının her hangi bir şekilde yabancı para birimi talebi veya iddiasının bulunmadığını, davalının davacıdan mal almayı kesmesi üzerine davaya konu edilen kur farkı talebi ile karşılaştıklarını, faturalarda döviz karşılığının gösterilmesine dayalı olarak kur farkının talep edilebileceğinin iddia edildiğini, davacının tek taraflı olarak faturalarının alt köşesinde “ faturanın tanzim tarihindeki döviz kurunu” not olarak eklemesi Yargıtay’ın belirttiği anlamda döviz karşılığının gösterilmesi şartını karşılamaya yetmediğini, davacı faturalarında görüleceği üzere faturaların Türk lirası olarak tanzim edildiğini, faturalarda döviz karşılığının gösterilmesi ifadesinden anlaşılacağı; VUK 215.mad. gereği faturanın döviz cinsinden düzenlenmesi ve zorunluluk nedeniyle TL karşılığının da gösterilmesi olduğunu, davacı faturalarının USD olarak düzenlenmediğini, faturanın altında not olarak döviz kurunun yazılması “döviz karşılığının gösterilmesi” olarak değerlendirilemeyeceğini, faturanın altında yer alan ifadenin taraflar arasında döviz cinsinden bir anlaşma bulunduğunun ispatına “yeterli ve elverişli kabul edilmesi durumunda bile kur farkının talep edilebilineceğinin kabul “edilmeyeceğini, davacıya ödemelerin çekle yapılması, çekin Türk Lirası olarak düzenlenmesine bir itirazın gelmediğini, davalının tüm ödemelerini çek ile yaptığını, ayrıca davacının kur farkı hesabına hangi tarihi baz aldığının belli olmadığını, hangi tarihten itibaren kur farkı istendiği, hangi tarihteki kur’un dikkate alındığı, kur farkı hesabına asıl faturadaki kdv’nin dahil edilip edilmediğinin hesaplanabilir olmadığını, davalıya gönderilen kur farkı faturasının davacıya iade edildiğini, kur farkı faturasının iade edildiğini, alacağın likit olmadığını, icra inkar tazminatı istenemeyeceğini, Yargıtay’ca itiraz edilen ve iade edilen faturadan kaynaklanan alacağın likit olmadığının kabul edildiğini, davanın reddine, davacının %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesi talep edilmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE :
Uyuşmazlığın, taraflar arasında; ticari ilişkiye ve ticari hizmete dayalı olarak yapılan anlaşma gereği cari hesapta ödenmeyen fatura bedellerinin dolar kuru üzerinden hesap edilip edilemeyeceği, dolar kuru üzerinden hesaplandığında ortaya çıkan farkın tahsiline yönelik İzmir … İcra Müdürlüğünün …/… Takip sayılı dosyasına yapılan itirazın iptali ile icra inkar tazminatı koşullarının oluşup oluşmadığı hususlarında toplandığı anlaşılmıştır.
2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 67. maddesinde İcra Takibine İtirazın İptali; ”Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.
Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./11.md.) yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.
İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.
Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.
Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.” şeklinde düzenlenmiştir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67. maddesi uyarınca itirazın iptali davası; alacaklının, icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İcra ve İflas Kanunu’nun 66. maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamayı amaçladığı bir eda davası olup, itirazın tebliğinden itibaren bir yıllık süresinde açılan davada borçlunun itirazında haksızlığının belirlenmesi ve alacağın likit olması hâlinde, istem varsa borçlu aleyhine icra inkâr tazminatına da hükmedilebilir (Kuru, B.: İcra ve İflâs Hukuku, 2006, s. 219, 223).
İtirazın iptali davası, müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan, bir eda davasıdır. Mahkemenin davanın reddi ya da kabulü yönünde verdiği karar, maddi anlamda kesin hüküm teşkil edeceğinden; davanın reddi halinde alacaklı, borçluya karşı aynı alacaktan dolayı yeni bir alacak davası açamayacağı gibi, davanın kabulü halinde borçlu da, alacaklıya karşı bir menfi tespit veya istirdat davası açamayacaktır.
Bu nedenledir ki, mahkeme itirazın iptali davasında tarafların iddia ve savunmalarını genel hükümlere göre inceleyerek, borcun varlığını ve miktarını araştırmak zorundadır.
Bu dava, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir (İİK. m.67/1). Alacaklı, alacağının varlığını Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na göre caiz olan her türlü delil ile ispat edebilir. Dava, özünde tahsil istemini de barındırmakla, burada borçlunun takip sonrası yaptığı ödeme iddialarının da nazara alınması zorunludur. Borçlu, ödeme emrine itiraz ederken bildirmiş olup olmamasına bakılmaksızın, bütün itiraz sebeplerini ileri sürebileceğinden; mahkemenin, borcun sonradan ödendiği itirazını araştırarak, ödemenin takip konusu alacakla ilgili olduğunu belirlemesi halinde, alacaklının dava tarihi itibariyle talep edebileceği alacak miktarı üzerinden hüküm kurması gerektiğinde duraksama bulunmamaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, alacak miktarının, takip ya da dava tarihindeki koşullara göre belirlenmesinin, itirazın iptali davasında hükmolunan miktar üzerinden tahsiline karar verilebilecek bir tazminat türü olan ve bağımsız bir dava konusu yapılamayan icra inkar tazminatının miktarına da etkili olacağı açıktır.
Yargıtay Daireleri ile Hukuk Genel Kurulunun kararlılık kazanmış uygulamasına göre; itirazın iptali davalarında 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için, usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde ödeme emrine itiraz etmesi, alacaklının bir yıl içinde itirazın iptali davasını açması ve davasında haklı çıkarak icra inkâr tazminatı talep etmiş olması gereklidir. Burada, borçlu itirazının kötü niyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmaz.
Bu yasal koşullar yanında, takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlarının bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir. Nitekim aynı ilkeler Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.02.2020 tarihli ve 2017/3-957 E., 2020/99 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.
İzmir …. İcra Müdürlüğü’nün …/… Esas sayılı takip dosyası UYAP üzerinden getirtilmiş olup, incelenmesinde; 231.285,53 TL üzerinden başlatılan takipte alacaklısının … Tic. Ve San. A.Ş, Borçlusunun … San. Ve Tic. Ltd. Şti. olduğu, borçlu vekilinin 31/01/2019 tarihli dilekçesi ile süresinde yapmış olduğu itirazı üzerine icra takibinin durdurulmasına karar verildiği görülmektedir.
Taraflarca ticari defterlere delil olarak dayanıldığı hususu göz önünde bulundurularak, ön incelemede belirlenen uyuşmazlık noktaları, icra dosyası ve davacı vekili tarafından sunulan faturalar ile davacı vekilinin dava dilekçesinde dile getirdiği iddialar göz önünde tutularak davaya konu icra dosyasında davalının itirazının kısmen ya da tamamen iptali gerekip gerekmediği, defterlerin açılış ve kapanış tasdikleri de gösterilerek tarafların ticari defterlerindeki cari hesap dökümleri denetlenebilir bir şekilde tespit edilerek defter kayıtları arasında uyumsuz noktalar var ise hangi tarafın kayıtlarına itibar edileceği konularında Mali Müşavir bilirkişisinden İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin
../… Talimat sayılı dosyası ile rapor aldırılmış, bilirkişinin talimat mahkemesine verdiği 15/06/2020 tarihli raporunda özetle; dava konusu 25.12.2018 tarih ve … no.lu 227.876,51TL’lik kur farkı faturasının davacı … A.Ş.’nin Kanuni defter kayıtlarında mevcut olduğu, dava konusu alacağın defter kayıtlarına dayandığı, davacı kanuni defterlerinin yasal süresi içerisinde açılış ve kapanış tasdiklerinin yapıldığı, H.M.K 222 maddesine göre delil niteliği taşıdığı, davacı … A.Ş. Kanuni defter kayıtlarında davalı …Ltd. Şti.’den takip tarihi 22012019 itibariyle 245.070,43 TL alacaklı olduğu, ancak 25.12.2018 tarih ve … nolu 227.876,51TL’lik faturanın takip konusu yapıldığı, taraflar arasında düzenlenmiş bir sözleşme bulunmadığı, bu itibarla kur farkı talep edilebileceğine ilişkin sözleşmesel bir düzenleme bulunmadığı, keza kur farkı talep edilebileceği, satışların döviz cinsinden olduğuna dair alıcı tarafından onaylanmış bir sipariş formunun da bulunmadığı, davacı tarafın kur farkı talebine ilişkin iddiasının faturalar üzerindeki ibareye dayandığı, bu yönüyle ihtilafın, örneği rapora ekli fatura üzerindeki ibarenin kur farkı talep etmeye dayanak olup olmayacağı yönünde hukuki değerlendirme gerektirdiği, kur farkının talep edilecek olması halinde, taraflar arasındaki işlemlerin USD karşılığı hesaplandığında davacının 77.220,97 USD karşılığı 410.275,04 TL kur farkı alacağı doğduğu, Kur farkı konusunda değerlendirme ve takdirin sadece Sayın Mahkemeye olduğu, Sayın Mahkeme tarafından kur farkının doğduğunun kabulü halinde davaya konu İzmir … İcra Dairesi’nin …/… E. sayılı dosyasına yapılan itirazın yersiz olduğu, Sayın Mahkeme tarafından kur farkının doğmadığının kabulü halinde davaya konu İzmir … İcra Dairesi’nin …/… E. sayılı dosyasına yapılan itirazın kısmi iptali ile takibin 17.193,92 TL cari hesap alacağı üzerinden devam etmesi gerektiğini bildirmiştir.
Taraflar arasında yer alan uyuşmazlık noktaları, icra dosyası ve davacı tarafından ibraz edilen faturaların davalı defterlerinde kayıtlı olup olmadığı, davacı vekilinin dava dilekçesinde dile getirdiği hususlar göz önüne alınmak suretiyle; davaya konu icra dosyasında, davalının itirazlarının kısmen veya tamamen iptalinin gerekip gerekmediği, davacı alacağı var ise miktarının tespiti, uygulanacak faizin nevi hususlarında SMMM bilirkişisinden rapor aldırıldığı, bilirkişinin mahkememize verdiği 27/07/2020 havale tarihli raporunda özetle; dava dosyası, İcra dosyası, bilirkişi raporu ve diğer tüm belgelerin incelenmesi neticesinde; Taraflar arasında akdedilmiş bir sözleşme bulunmadığı, Taraflar arasında, davacının kur farkı isteyeceğine ilişkin bir düzenlenmenin bulunmadığını, Satışların döviz cinsinden düzenleneceğine ilişkin sipariş formu bulunmadığını, Davacının kur farkı talebinin, davacı tarafça tanzim edilen faturalara dayandığının anlaşıldığı, Taraflar arasındaki ticari ilişki neticesinde tanzim edilen faturalar incelendiğinde; Faturaların mali mevzuat gereği TL üzerinden kesilmiş olup, faturalar içeriğine döviz karşılıkları yazılmıştır. Davalı yasal süresi içinde faturaların içeriğine itiraz etmediği, taraflar arasındaki alışverişin döviz bazında yapıldığının anlaşıldığı, Ancak; davacının kur farkı talep edebilmesi için, davalının çekle yapmış olduğu ödemelerin ayrıştırılması “suretiyle, bakiye faturaların hesaplanması gerektiği ayrıca; davacının fatura içeriğinde yer alan KDV’lerin fatura bedeline konu kur farkına konu edilmemesi gerektiği, davacı Kur farkı tanzim ederken; Kur farkını geçmişe dönük tanzim etmiş olup, KDV’lerin kur farkına konu edilip edilmediği, kur farkı hesaplamasının hangi faturalara ilişkin olduğu, hesaplamanın ne şekilde yapıldığına ilişkin açıklama bulunmadığı, davalı kayıtları incelenmiş olup, davalı tarafça ödemelerin tamamına yakını çek verilmek suretiyle yapıldığı ayrıca; çekle yapılan ödemeler dışında, davacıya toplam 13.000-TL bedelli 5 parça senet verildiği ve ödendiği, davalı kayıtlarının tetkikinde, davalı kayıtlarını TL olarak tutmuş olup, ayrıca döviz bazlı kayıt hesabı tutulmadığı, tarafların cari hesap ekstreleri karşılaştırılmış, 21.09.2018 tarihi itibariyle, davacı kayıtlarına göre (Kur farkı faturası hariç) 17.193,92-TL davalıdan alacaklı olduğu, davalı kayıtlarına göre 20.09.2018 tarihi itibariyle davacıya 17.193,85-TL borcun olduğu tespit edildiği, taraf kayıtları bir birini teyit etmediği, davaya konu, 25.12.2018 tarihli … seri … sıra nolu 227.876,51-TL bedelli Kur farkı faturası davalı kayıtlarında işli olmadığı, davalı vekili tarafından verilen 09.12.2019 tarihli cevap dilekçesinde; Davaya konu, 2512.2018 tarihli … seri … sıra nolu 227.876,51-TL bedelli Kur farkı faturasının iade edildiği dile getirilmiş ise de, bu faturanın davalıya teslimi ve davacıya iadesine ilişkin bir belge dava dosyasına ibraz edilmediği, davalının çekle ödeme hususu ve çeklerin Türk Lirası olarak düzenlenmesi göz önüne alındığında; davacının Kur Farkı talep edemeyeceği, davalının 20.09.2018 tarihi itibariyle davacıya bakiye borcunun 17.193,85-TL olacağı, davacı tarafça tanzim edilen, davaya konu, 25.12.2018 tarihli … seri … sıra nolu 227.876,51-TL bedelli Kur farkı faturasının kabul edilmesi halinde ise; davacının 26.02.209 takip tarihi itibariyle, kur farkı faturasının bedelini talep edebileceği, ayrıca; davalıdan cari hesap bakiye kalan 17.193,85-TL alacağı olacağı olmak üzere toplam 245.070,36- TL alacağının olacağı, taraflar arasında yapılan ticari işlemlerin döviz bazlı yapıldığının kabulü halinde ise; Davacının fatura bedellerinin fatura tarihlerindeki USD bazlı kura çevrilmesi, davalının ödemelerinin ödem tarihinde USD bazlı kura çevrilmesi halinde, davacı lehine USD farkın 77.220,97-USD olacağı, TL karşılığının (25.12.2018 tarihli TCMB döviz satış kurundan) 410.275,04-TL tekabül edeceğinin anlaşıldığını bildirmiştir.
Taraf vekillerinin itirazları doğrultusunda mevcut dosya kapsamına göre bilirkişiden ek rapor aldırıldığı, bilirkişinin mahkememize verdiği 19/10/2020 havale tarihli ek raporunda özetle; taraflar arasında cari hesaba konu, 2016, 2017 ve 2018 yıllarını İçerir tüm faturalarda döviz karşılığının gösterildiği ve davalı hesabına borç kaydedildiği yer aldığı, davalı, davacı tarafça tanzim edilen ve içeriğinde dolar karşılığı gösterilen yüzlerce faturadan hiç birine itiraz etmediği, davacı muhasebesini TL ve USD bazlı tuttuğu, faturaların mali mevzuat gereği TL üzerinden kesilmesi ve faturaya döviz karşılığının da yazılması, alıcının yasal süresi içinde fatura içeriğine itiraz etmemesi halinde alışverişin döviz bazında yapıldığı anlaşıldığı, taraflar arasında; 2016, 2017 ve 2018 yıllarına ilişkin 3 yıllık bir çalışma yapıldığı, cari hesap çalışması 29.01.2016 tarihinde başlayıp, 21.09.2018 tarihinde sona erdiği, 29.01.2016-21.09.2018 tarihler arası yapılan cari hesap çalışmasında; davacı, davalı adına tanzim ettiği her faturayı, tanzim ettiği günün kuru USD çevirdiği ve kayıtlarına aldığı, davalı tarafından yapılan her ödemeyi de, ödeme günün kuru USD çevirmiş ve kayıtlarına aldığı, yukarıda yer alan açıklamalardan anlaşılacağı üzere; KDV dahil, 271.098,91-TL kur farkı doğmasına rağmen, davacı 227.876,51-TL Kur farkı faturası düzenlediği, taraflar arasında yer alan cari hesap çalışmasına konu fatura bedelleri ÇEK’le ödendiği, Yargıtay kararlarına göre; “Çek ile yapılan ödemelere kur farkı istenemeyeceği” yer almadığı, Hükmün Hukuki Taktiri Yüce Mahkemeye ait olmak üzere; Yukarıda yer alan Yargıtay Kararları doğrultusunda, davalının çekle ödeme yapması ve çeklerin Türk Lirası olarak düzenlenmesi göz önüne alındığında; davacının Kur Farkı talep edemeyeceği, davalının 20.09.2018 tarihi itibariyle davacıya bakiye borcunun 17.193,85-TL olacağı, taraflar arasında yapılan ticari işlemlerin döviz bazlı yapıldığının kabulü ile davacının kur farkı talep edebileceğine karar verilmesi halinde; Davacının, 25.12.2018 tarihli … seri … sıra nolu 227.876,51-TL bedelli Kur farkı faturasının bedelini talep edebileceğinin anlaşıldığını belirtmiştir.
Davacı tarafça taraflar arasındaki ticari teammüllere göre alışverişin döviz bazında yapıldığının iddia edildiği, bilirkişi raporunda taraflar arasında yapılan alışverişin yazılı bir anlaşmaya dayanmamasına rağmen alışverişin başladığı yıldan dava tarihine kadar devam eden süreç içinde yabancı para karşılığı yapıldığına dair bir teammül oluşup oluşmadığı yönünde bir belirlemenin yapılmadığı, raporda kur farkı tanziminin geçmişe dönük yapıldığı, KDV lerin kur farkına konu edilip edilmediği, kur farkı hesaplamasının hangi faturaya ilişkin olduğu, hesaplamanın ne şekilde yapıldığının belirlenemediği anlaşılmakla; davacı vekiline; kur farkı hesaplamasının ne şekilde yapıldığı, hesaplamanın hangi tarihte ve sayıda olduğu, KDV lerin kur farkına ilave edilip edilmediği konularında rapor tanzimine yarayacak bilgi ve varsa belge örneklerini sunmak üzere süre verilerek dosyanın bilirkişiye yeniden tevdi edilerek taraflar arasında piyasa koşullarına göre teammül oluşup oluşmadığı, dava konusu alacağın hangi faturaya ilişkin olduğu KDV lerin kur farkı alacağına dahil edilip edilmediği, davaya konu faturanın davalıya tebliğ edilip edilmediği, davalı tarafça yasal süre içerisinde iade edilip edilmediği, sonuç olarak davacı tarafın davaya konu alacağının kısmen veya tamamen oluşup oluşmadığı , hükme ve denetime elverişli gerekçeli ve ayrıntılı bir daha rapor almaya gerek bırakmayacak şekilde yeni bir bilirkişiden rapor alındığı, bilirkişinin mahkememize verdiği 11/06/2021 havale tarihli raporunda özetle; taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu olan söz konusu kur farkı faturası davacı tarafın ticari defterlerinde kayıtlı olduğu halde davalı tarafın ticari defterlerinde kayıtlı bulunmadığı, davacı tarafından davalı tarafa tanzim edilmiş olan “25.12.2018 tarih ve Seri … Sıra … numaralı “Sehven iptal edilen 07.11.2018 tarih ve … numaralı faturaya istinaden satış bedeli olarak ilan tutarın Amerikan Doları ödenmeyen bakiyesi için kesilen faturadır.” açıklamalı KDV. hariç 210.996.77 TL.+ KDV. %8,0 16.879,74 TL. olmak üzere toplam 227.876.51 TL tutarındaki faturanın hangi veriler dikkate alınarak ve nasıl hesaplandığını davacı tarafın izah edememiş olduğu görülmesi üzerine, davalı tarafından davacı tarafa Türk Lirası cinsinden verilmiş olan çeklerin ve senetlerin veriliş tarihleri ile bankadan tahsil ediliş tarihlerine göre döviz kurları dikkate alınmak suretiyle lehte veya aleyhte oluşan kur farkları yeniden hesaplanmış olup, İcra takip tarihi itibarıyla; davacı tarafın davalı tarafa 2016-2017-2018 yılları için kur farkı olarak: 382.551,03 TL. KDV. 30.604.08 TL. TOPLAM 413.155.11 TL. Tutarında, dava tarihi itibarıyla; davacı tarafın davalı tarafa 2019 yılı için kur farkı olarak: 95.279.88 TL. KDV. 7.622.39 TL. Toplam 102.902.27-TL. Tutarında, dava tarihi itibarıyla; davalı tarafın davacı tarafa 2019 yılı için kur farkı olarak: 863.25 TL. KDV. 69,06 TL. Toplam 932.31 TL. Tutarında, dava tarihinden sonra, davalı tarafın davacı tarafa 2019 yılı için kur farkı olarak: 11.855.75 TL. KDV. 948,46 TL. Toplam 12.804.21-TL. tutarında fatura tanzim edilmesi gerektiği, davacı alacaklı tarafından davalı/borçlu tara icra takip tarihi itibarıyla 413.155,11-TL tutarında, kur farkı faturası tanzim edilmesi gerektiği halde, icra takibinde; Alacaklı … Tekstil Tic.Ve San.A.Ş. tarafından Borçlu … San.Ve Tic.Ltd.Şti. adına tanzim edilmiş olan “25/12/2018 tarih ve Seri … Sıra … numaralı “Sehven iptal edilen 07/11/2018 tarih ve … numaralı faturaya istinaden satış bedeli olarak anlaşılan tutarın (Amerikan Doları) ödenmeyen bakiyesi için kesilen faturadır.” açıklamalı KDV. hariç 210.996.77 TL. + KDV. %8,0 16.879.74 TL. olmak üzere toplam 227.876.51 TL tutarındaki faturanın dayanak yapılmış olduğu görülmüş olmakla, takipteki tutara bağlı kalınması gerektiği hususları tespit edildiğini bildirmiştir.
Dosyanın aynı bilirkişiye tevdii ile “dava konusu edilen cari hesap dönemleri itibariyle sınırlı olmak üzere taraflar arasında yapılan ödemelerin çek dışında diğer bono, havale … gibi ödeme şekilleriyle de yapıldığının anlaşıldığı, ancak raporda çekle yapılan ödemeler ile çek dışında kalan diğer ödeme şekillerinin ayrıştırılmadığı, Yargıtay 19.HD nin kararları da göz önünde tutulduğunda çek ve diğer ödeme şekilleriyle yapılan ödemelerin ayrıştırılması gerektiği ve ödeme tarihi dikkate alınarak bu ödemelerin ayrıştırılması ve bulunacak toplam ödeme miktarlarının çekler hariç tutularak davacı tarafın talep edebileceği kur farkı üzerinden hesaplanmasının” istenilmesi için bilirkişiden ek rapor alındığı, bilirkişinin mahkememize verdiği 23/11/2021 havale tarihli ek raporunda özetle; davalı tarafından davacı tarafa 2016-2017 ve 2018 yıllarında toplam 77 adet 1.433,105,94 TL. tutarında (döviz cinsinden karşılığı olarak 380.285,79 USD) çeklerin verilmiş olduğu, 22.11.2016 tarihinde verilmiş olan 1 adet 40.000,00 TL. tutarındaki (döviz cinsinden karşılığı olarak 11.833.27-USD) çekin davacı tarafından davalı tarafa iade edildiği, 76 adet 1.393,105,94 TL. tutarında (döviz cinsinden karşılığı olarak 368.452,52 USD) çekler verilmiş olduğu, davalı tarafından davacı tarafa 2016-2017 ve 2018 yıllarında verilmiş olan toplam 76 adet 1.393,105,94 TL. tutarında (döviz cinsinden karşılığı olarak 368.452,52 USD) çekler için, davalı tarafından davacı tarafa toplam 76 adet 1.393,105,94 TL.
tutarında (döviz cinsinden karşılığı olarak 320.530,17 USD) ödeme yapılmış olduğu, davalı tarafından davacı tarafa 2018 yılında toplam 6 adet 21.000,00 TL. tutarında (döviz cinsinden karşılığı olarak 3.342,30 USD) senetlerin verilmiş olduğu, Davalı tarafından davacı tarafa 2018 yılında verilmiş olan toplam 6 adet 21.000.00 TL. Tutarında (döviz cinsinden karşılığı olarak 3.342,30 USD) senetlerden toplam 2 adet 8.000,00 TL. Tutarında (döviz cinsinden karşılığı olarak 1.430,72 USD) senetlerin vadesinde (02.08.2019 tarihinde) davalı tarafından davacı tarafa ödenmiş olduğu, Toplam 4 adet 13.000,00 TL. tutarındaki senetlerin ise vadelerinde ödenmediğinden protesto oldukları, söz konusu toplam 4 adet 13.000,00 TL. tutarında (döviz cinsinden karşılığı olarak 2.260,61 USD) senetlerin 30.11.2019 tarihinde (dava tarihi olan 14.10.2019 tarihinden sonra) davalı tarafından davacı tarafa bankadan eft yapılmak suretiyle ödenmiş olduğu, Sayın Mahkeme tarafından 07.10.2021 tarihli oturumunda alınmış bulunan karar gereğince, davalı tarafından davacı tarafa yapılmış bulunan ödemelerin ayrıştırılması sonucunda yapılan hesaplamada; davalı tarafından davacı tarafa verilmiş ve ödenmiş olan çekler hariç tutulmak suretiyle, davalı tarafından davacı tarafa verilmiş ve ödenmiş olan 21.000,00 TL. tutarındaki (döviz cinsinden karşılığı olarak 3.691,31 USD) senetlerden dolayı davacı tarafın davalı taraftan talep edebileceği kur farkının bulunmadığı, aksine kur farkından davalı tarafa 349,01 USD tutarında borçlu bulunduğu hususları tespit edilmiş olduğunu bildirmiştir.
Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 14/11/2018 tarih ve 2017/4782 Esas 2018/5802 Karar sayılı ilamında aynen; ”…Dava, kur farkı alacağından kaynaklanan alacağın tahsiline yönelik icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. Taraflar arasındaki sözleşmede kararlaştırılan bedel yabancı para cinsinden olup, davacı alacağının tahsili için davalı tarafından verilen çekleri teslim almış olmakla çekin bir ödeme aracı olması nedeniyle çek üzerindeki bedel dışında herhangi bir kur farkı talep edemez. Davacı tüm alacağının bu bedel üzerinden ödenmesini kabul etmiş bulunmaktadır. Bu nedenle davanın reddi gerekirken, yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir….” ibarelerine yer verilmiştir.
Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 19/03/2019 tarih ve 2017/3234 Esas 2019/1778 Karar sayılı ilamında aynen; ”…Dava, cari hesap ve kur farkı alacağından kaynaklanan itirazın iptali istemine ilişkindir. Dosya içerisindeki bilirkişi raporu incelendiğinde kur farkına esas olan faturalara yönelik ödemelerin bir kısmının çek ile yapıldığı görülmektedir. Çek ile yapılan ödemelerde kur farkı istenemeyeceği Dairemizce istikrar kazanmış uygulamalardandır. Bu durumda mahkemece bilirkişiden ek rapor alınarak çek ile yapılan ödemeler düşüldükten sonra bakiye ödemeler yönünden kur farkı hesaplanarak varılacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir…” denilmiştir.
Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 05/12/2019 tarih ve 2018/965 Esas 2019/5447 Karar sayılı ilamında aynen; ”…Dava kur farkı alacağından kaynaklanmaktadır. Kur farkına esas olan faturalar incelendiğinde, satılan malların döviz karşılığının gösterildiği ve bu nedenle ödeme tarihlerine göre kur farkı istenebileceği anlaşılmaktadır. Ancak malın geri iadesi suretiyle yapılan ödemeler ile çek keşide edilmek suretiyle yapılan ödemelerde kur farkı istenemez. Bono ile yapılan ödemelerde ödeme tarihi, havale ve elden yapılan ödemelerde ise makbuz ve havale tarihi itibariyle kur farkı doğuyorsa bu fark istenebilir. Bu durumda mahkemece bu ilkeye göre yaptırılacak bir hesaba göre karar verilmesi gerekirken tüm ödemeler yönünden kur farkı doğacağına dair bilirkişi raporu hükme esas alınarak yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir…” ibarelerine yer verilerek, yukarıda yer verilen ilamlarla aynı doğrultuda ve istikrar kazanmış şekilde, çek keşide edilmek suretiyle yapılan ödemelerde kur farkı istenemeyeceğine dikkat çekilmiştir.
Toplanan deliller, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, davacı şirket tarafından davalı şirket adına düzenlenen faturaların davalı şirket tarafından çek keşide edilmek suretiyle ödendiği, davalı şirket tarafından Türk Lirası içerikli çekler kaşılığında yapılan ödemelerin davacı şirket tarafından kabul edildiği, yerleşik Yargıtay içtihatları kapsamında sabit olduğu üzere fatura tanzim eden ve Türk Lirası üzerinden düzenlenen faturaya fatura tarihindeki kur bedelini yazan davacının karşı taraftan vade farkı talep edemeyeceği , davalı tarafından davacı tarafa yapılmış bulunan ödemelerin ayrıştırılması sonucunda yapılan hesaplamada; davalı tarafından davacı tarafa verilmiş ve ödenmiş olan 21.000,00 TL. tutarındaki (döviz cinsinden karşılığı olarak 3.691,31 USD) senetlerden dolayı davacı tarafın davalı taraftan talep edebileceği kur farkının bulunmadığı, aksine kur farkından davalı tarafa 349,01 USD tutarında borçlu bulunduğu tespitleri dikkate alınarak davanın reddine, yasal şartlar oluşmadığından kötü niyet tazminatı talebinin reddine, dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere
1-Davanın REDDİNE,
Yasal şartlar oluşmadığından kötü niyet tazminatı talebinin reddine,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30-TL harcın peşin harç olarak alınan 3.949,78-TL harçtan indirilmesi ile geriye kalan 3.890,48-TL harcın isteği halinde davacı tarafa iadesine,
3-Davacı tarafından sarf olunan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-7155 sayılı yasanın 19/12/2018 tarihinde yürürlüğe giren 23.maddesiyle eklenen 6325 sayılı yasanın 18/A maddesi gereğince taraflar arasında yapılan arabuluculuk faaliyeti sonunda, ileride haksız çıkacak taraftan alınmak üzere Hazine tarafından karşılanan 1.320,00-TL arabulucu ücretinin yargılama gideri olarak davacıdan alınarak, Hazineye gelir kaydına,
5-HMK.nun 333.maddesi uyarınca taraflarca tarafından yatırılan gider avansının sarf edilmeyen kısmının karar kesinleştiğinde talep halinde ilgili taraflara iadesine,
6-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 13/2.maddesi gereğince hesap ve takdir edilen 24.639,99-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Dair, karar HMK 341vd maddeleri gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Mahkememize veya aynı nitelikteki başka yer Mahkemesine verilecek dilekçe ile İzmir Bölge Adliye Mahkemeleri nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzüne karşı açıkça okunup usulen anlatıldı. 14/12/2021
Katip …
(e-imzalıdır)
Hakim …
(e-imzalıdır)