Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/692 E. 2021/242 K. 09.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/646
KARAR NO : 2021/261

DAVA : Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 09/10/2019
KARAR TARİHİ : 16/03/2021

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı arasında bir dönem ilişki yaşandığını, ilişki sürmekte iken müvekkilinin vasiyetname ile kendisine bırakılan taşınmazların tenfizine ilişkin Menemen … Asliye Hukuk Mahkemesinin … Esas … Karar sayılı kararı ile üzerine bırakılan 17.906,30-TL bakiye karar harcını ödeyebilmek için davalıdan borç para istediğini, davalının parayı hazır ettiğini söyleyerek müvekkilinin abisinin oğlu olan …’nın evine çağırdığını, burada müvekkiline boş bir bono imzalattığını, 04/02/2016 tarihinde müvekkili ile birlikte Menemen adliyesine giderek karar harcını mahkeme veznesine yatırdığını, müvekkilinin aldığı borcu ödediği zaman müvekkili tarafından imzalanan boş bonoyu sözde müvekkilinin gözleri önünde yırtıp attığını, müvekkilinin o dönem ilişki yaşamakta olduğu için davalıya güvendiğini ve imzaladığı senedin yırtıldığına inandığını, ancak aslında bononun yırtılmadığını, davalı tarafın müvekkilini kandırarak başka bir senedi yırtıp attığını ve bononun boş yerleri sonradan doldurularak davalı tarafından 200.000-TL bedelli 24/02/2017 ödeme 24/08/2016 düzenleme tarihli bir adet bonoya dayalı olarak müvekkili aleyhine İzmir … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyası ile icra takibi yapıldığını, müvekkilinin bunu niçin yaptığını davalıya sorduğunda davalı tarafından “sırf seni sevdiğim için bana dönmen için” diye cevap verdiğini, davalının müvekkilinin bir saplantı haline getirdiğini, müvekkilinin daha sonra başka birisiyle nişanlanması nedeniyle davalı tarafından rahatsız edildiğini, müvekkilinin Menemen İlçe Emniyet Müdürlüğüne başvurduğunu, 6284 sayılı yasanın 5/2. maddesi uyarınca verilen önleyici tedbir kararının Menemen … Asliye Hukuk Mahkemesinin … D.İş sayılı 16/07/2019 tarihli kararıyla onandığını, müvekkilinin mağdur olduğunu belirterek İzmir …. İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasına konu alacak nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespiti ile %20 kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; söz konusu whatsapp mesajlarının kesinlikle müvekkili tarafından gönderilmediğini, müvekkili ile davacı arasında geçmişte bir arkadaşlık ilişkisi olduğunu ve davacı tarafın müvekkilinin kendisine olan güveninden faydalanarak bu mesajları müvekkilinin telefonundan atmış olma ihtimalinin yüksek olduğunu, davacının müvekkilinden borç aldığını ve karşılığında bono imzaladığını kabul ettiğini bedeli kabul etmediğini ancak bedelin müvekkilinin davacıya peyderpey vermiş olduğu borç paraların toplamı olduğunu ve tutarın doğru olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini ve % 20 tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
1-İzmir Arabuluculuk Bürosunun … Dosya … Arabuluculuk numaralı Arabuluculuk Son Anlaşamama Tutanağı,
2-Keşidecisi …, lehtarı … olan, 24/08/2016 tanzim, 24/02/2017 ödeme tarihli, 200.000,00-TL bedelli senet,
3-İzmir … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyası,
4-Menemen … Asliye Hukuk Mahkemesinin … D.İş Esas sayılı onaylama kararı,
5-Menemen … Asliye Hukuk Mahkemesinin … Esas sayılı dosyası,
6-Taraflara ait olan ve taraflar arasındaki whatsapp yazışmalarını içerir cep telefonları,
6-Bilişim alanında uzman bilirkişinin 12/02/2021 havale tarihli raporu,
6-Sair deliller.
DAVA KONUSU :
Açılan dava, taraflar arasındaki borç ilişkisi kapsamında davacı tarafından davalıya verildiği iddia edilen teminat senedi vasfında olan ve İzmir … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasına konu edilen 24/08/2016 tanzim, 24/02/2017 ödeme tarihli, keşidecisi …, lehtarı … olan, 200.000,00-TL bedelli senet dolayısıyla davacının davalıya borçlu olmadığının tespiti talebine ilişkindir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır.
Menfi tespit ve istirdat davalarına ilişkin hususlar 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 72. maddesinde; ”Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tesbit davası açabilir.
İcra takibinden önce açılan menfi tesbit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir.
İcra takibinden sonra açılan menfi tesbit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyle icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini istiyebilir.
(Değişik fıkra: 09/11/1988 – 3494/6 md.) Dava alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati tedbir kararı kalkar. Buna dair hükmün kesinleşmesi halinde alacaklı ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını gösterilen teminattan alır. Alacaklının uğradığı zarar aynı davada takdir olunarak karara bağlanır. Bu zarar herhalde (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./15.md.) yüzde yirmiden aşağı tayin edilemez.
(Değişik fıkra: 09/11/1988 – 3494/6 md.) Dava borçlu lehine hükme bağlanırsa derhal takip durur. İlamın kesinleşmesi üzerine münderecatına göre ve ayrıca hükme hacet kalmadan icra kısmen veya tamamen eski hale iade edilir. Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırsa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./15.md.) yüzde yirmisinden aşağı olamaz.
Borçlu, menfi tesbit davası zımmında tedbir kararı almamış ve borç da ödenmiş olursa, davaya istirdat davası olarak devam edilir.
Takibe itiraz etmemiş veya itirazının kaldırılmış olması yüzünden borçlu olmadığı bir parayı tamamen ödemek mecburiyetinde kalan şahıs, ödediği tarihten itibaren bir sene içinde, umumi hükümler dairesinde mahkemeye başvurarak paranın geriye alınmasını istiyebilir.
Menfi tesbit ve istirdat davaları, takibi yapan icra dairesinin bulunduğu yer mahkemesinde açılabileceği gibi, davalının yerleşim yeri mahkemesinde de açılabilir. Davacı istirdat davasında yalnız paranın verilmesi lazım gelmediğini ispata mecburdur.” şeklinde düzenlenmiştir.
Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere menfi tespit davasında amaç bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitine yöneliktir. Başka bir deyişle hukuki yararın bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır.
Dayanılan hukuki ilişkinin gerçekten mevcut olmadığı icra takibine maruz kalmadan önce ileri sürülebileceği gibi, icra takibinden sonra da ileri sürülebilir. Borçlunun icra takibinden önce veya sonra menfi tespit davası açabilmesi için borçlu olmadığının tespitinde hukuki yararının bulunması şarttır. Buna rağmen, borçlunun, alacaklının harekete geçmesini beklemeden borçlu olmadığının tespitinde korunmaya değer bir yararı bulunabilir. Bu tür bir yararının bulunması hâlinde borçlu, borçlu olmadığının tespiti için dava açabilir. Bunun dışında, icra takibi taraflar arasındaki maddi ilişkiyi tespit edecek nitelikte olmadığından, alacaklının takibe girişmesinden sonra, hatta takip kesinleştikten sonra da borçlunun, borçlu olmadığının tespitini mahkemeden istemesi mümkündür.
Borçlu, belirtilen şekilde takipten önce veya sonra alacaklıya karşı bir menfi tespit davası açar; bu davayı kazanırsa, hakkındaki icra takibi iptal edilir ve borcu ödemekten kurtulur. Ancak, borçlu borcunu icra dairesine ödedikten sonra, artık menfi tespit davası açamaz. Bu hâlde, borçlunun sırf borçlu olmadığının tespitinde, hukuki bir yararı yoktur. Bundan sonra, ödediği paranın geri alınması için bir dava açması söz konusu olur ki, bu da istirdat davasıdır (Pekcanıtez, H./ Atalay, O./ Sungurtekin Özkan, M./ Özekes, M.: İcra ve İflas Hukuku, s.156- 164).
Menfi tespit davası, normal bir hukuk davası gibi açılır. Borçlu, itirazın kaldırılması sırasında icra mahkemesinde (m. 68-68a) ileri sürüp ispat edemediği itiraz ve def’ilerini menfi tespit davasında yeniden ileri sürebilir; çünkü itirazın kaldırılması kararı, menfi tespit davasında kesin hüküm teşkil etmez. Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 17.03.2010 tarihli ve 2010/19-123 E. 2010/154 K; 07.12.2011 tarihli ve 2011/13-576 E., 2011/747 K. sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Davalı vekili cevap dilekçesinde görev itirazında bulunulmuş, dava tarihi itibarı ile yürürlükte bulunan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1-a maddesi gereği her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olup olmadığına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen hususların ticari dava olduğu, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/1.maddesi gereği ticari davalara bakmakla görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğu, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden itibaren yasanın 5/3. maddesi gereği Asliye Hukuk Mahkemeleri ile Asliye Ticaret Mahkemeleri arasındaki ilişkinin işbölümü olmaktan çıkıp görev ilişkisi haline geldiği, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1. maddesi gereği göreve ilişkin kuralların kamu düzeni ile ilgili olup mahkemece kendiliğinden dikkate alınması gerektiği, kambiyo senetlerinin 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlendiği, dava konusu ilişkinin Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen hususlardan olması nedeniyle davanın ticari dava olduğu ve Asliye Ticaret Mahkemesi görev alanı içinde bulunmakta olduğu anlaşılmakla, davalı vekilinin görev itirazının reddine karar verilerek tefhimle açık yargılamaya devam olunmuştur.
Dava konusu icra takibine dayanak senedin incelenmesinde, senedin keşidecinin …, lehtarın … olduğu, senedin tanzim tarihinin 24/08/2016, vade tarihinin ise 24/02/2017 olduğu ve senedin 200.000,00-TL bedelinde olduğu, senet üzerinde nakden kaydının yer aldığı görülmektedir.
Menemen … Asliye Hukuk Mahkemesinin … Esas … Karar sayılı dosyasının incelenmesinde, dosyamız davacısı …’ın murisi …’ın vasiyetnamesinin tenfizi amacıyla dava ikame ettiği, yapılan yargılama sonucunda davacının davasının kabulüne karar verildiği, davacının talebi doğrultusunda yargılama harç ve giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verildiği, karar kapsamında 17.906,30-TL karar ve ilam harcının davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına hükmedildiği, kararın 22/06/2016 tarihinde kesinleştiği görülmektedir.
Davacı vekilinin, davacı …’ın dava konusu icra takibine dayanak senet kapsamında davalıya borçlu olmadığının tespiti talebi ile iş bu davayı ikame ettiği, dava dilekçesinin deliller kısmında taraflar arasında bulunduğu iddia edilen whatsapp kayıtlarına ve tanık beyanları delillerine dayandığı anlaşılmaktadır.
Senetle İspat Zorunluluğu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 200. maddesinde; ”Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz.
Bu madde uyarınca senetle ispatı gereken hususlarda birinci fıkradaki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati hâlinde tanık dinlenebilir.” şeklinde düzenlenmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 201. maddesinde ise, ”Senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler ikibinbeşyüz Türk Lirasından az bir miktara ait olsa bile tanıkla ispat olunamaz.” hükmü ile senede karşı tanıkla ispat yasağı hususuna yer verilmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 201. maddesinde de; ”Senetle ispat zorunluluğu bulunan hâllerde delil başlangıcı bulunursa tanık dinlenebilir.
Delil başlangıcı, iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belgedir.” şeklindeki düzenlenme ile hangi belgelerin yazılı delil başlangıcı teşkil edeceği belirtilmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 199.maddesinde ”Uyuşmazlık konusu vakıaları ispata elverişli yazılı veya basılı metin, senet, çizim, plan, kroki, fotoğraf, film, görüntü veya ses kaydı gibi veriler ile elektronik ortamdaki veriler ve bunlara benzer bilgi taşıyıcıları bu Kanuna göre belgedir.” düzenlemesi mevcuttur. Bu düzenleme ile SMS ve whatsapp mesajları da belge olarak kabul edilmiştir. Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin içtihatları da bu yöndedir. (Bkz. Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, 08.09.2015 gün, 2015/28467 Esas, 2015/26584 Karar, 03.04.2014 gün, 2014/5149 Esas, 2014/10114 Karar sayılı içtihatları vb.)
Her ne kadar dava konusu uyuşmazlık taraflar arasındaki borç ilişkisi kapsamında davacı tarafından davalıya verildiği iddia edilen teminat senedi vasfında olan ve İzmir … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasına konu edilen 24/08/2016 tanzim, 24/02/2017 ödeme tarihli, keşidecisi …, lehtarı … olan, 200.000,00-TL bedelli senet dolayısıyla davacının davalıya borçlu olmadığının tespiti talebine ilişkin ve davalının icra takibine konu edilen senetten dolayı borçlu olmadığı iddiasının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 200. maddesi gereğince yazılı delil ile ispat edilmesi gerek ise de, davalı vekili tarafından sunulan whatsapp yazışmalarını içerir ekran görüntüsü çıktılarının yazılı delil başlangıcı teşkil edip etmediği hususunun tespitinin yargılamanın devamı sırasında uygulanacak usul ve esas açısından önemli olduğu, yerleşik Yargıtay içtihatlarında cep telefonu mesajları, whatsapp yazışmaları, e-mail gönderilerinin yazılı delil başlangıcı olarak kabul edilebileceği, ancak bu belgelerin delil olabilmesi için bu kayıtların davacı veya davalı tarafın telefonlarındaki mesaj ve yazışmalarının asılları ile karşılaştırılmalarının, aralarında fark bulunup bulunmadığının tespitinin ve yazışmalara ilişkin dökümlerin uzman bilirkişi aracılığıyla cep telefonundan alınarak rapor haline getirilmesinin zorunlu bulunduğunun belirtildiği göz önünde bulundurularak, taraf vekillerine taraflara ait olan ve taraflar arasındaki whatsapp yazışmalarını içerir cep telefonları Mahkememize sunmak üzere iki haftalık kesin süre verilmesine karar verilmiş, taraf vekilleri kendilerine verilen kesin süreler içerisinde taraflara ait telefonları Mahkememize sunmuşlardır.
Taraf vekilleri tarafından taraflara ait olan ve taraflar arasındaki whatsapp yazışmalarını içerir cep telefonlarının Mahkememize sunulması akabinde, taraflara ait olan ve taraflar arasındaki whatsapp yazışmalarını içerir cep telefonlarının cep telefonu ve elektronik makinelerdeki kayıtların incelenmesi ve dökümünün yapılması alanında uzman bilişim uzmanı bilirkişiye tevdi ile davalı vekili tarafından sunulan ekran görüntüsü içerir çıktılara konu konuşma ve yazışmaların taraflara ait cep telefonlarında yer alıp almadığı, bu kapsamda davalı vekili tarafından sunulan ekran görüntüsü çıktılarının içeriklerinin doğru olup olmadığı, eksik olarak sunulup sunulmadıkları, varsa sunulmayan görüntülerin hangi kayıtlardan ibaret olduğu hususlarının belirlenerek ayrıntılı, gerekçeli, taraflar, Mahkememiz ve Bölge Adliye Mahkemesi ile Yargıtay denetimine uygun ve elverişli olarak düzenlenecek raporun Mahkememize sunulması istenilmiş, bilişim alanında uzman bilirkişinin 12/02/2021 havale tarihli raporunda sonuç olarak, davalı …’a ait telefon üzerinde yapılan incelemede EK-4’te yer alan fotoğrafın bahsi geçen telefonda yer almadığını, davacının davalıya ait telefonda ‘…” adıyla kayıtlı olduğunu, davalının davacı ile yazışma yaptığını ancak davalının telefonunda herhangi bir yazışmanın mevcut olmadığını, yazışmaların davalı tarafından belirlenemeyen bir tarihte silindiğini, davacı …’ın telefonu üzerinde yapılan incelemede davalının ”…” adıyla kayıtlı olduğunu, bu kişi ile 14/06/2019 tarihinden sonraki yazışmaların ve alınan/gönderilen fotoğrafların tespit edilebildiğini, bu tarihten önceki yazışmaların davacının cihazının değişmesi, davalıda da davacı ile bir mesajlaşma kaydının bulunmaması sebebiyle Whatsapp şifrelemesi gereğince tespit edilemediğini, davalı tarafından davacı ile davalının samimi fotoğraflarının gönderildiğini, EK-5’te yer alan fotoğrafın mevcut olmadığını, Ek-6’da yer alan ekran alıntısındaki görüşmelerin rapor ekinde mevcut olduğunu, EK-4’te yer alan senedin davacının fotoğraf galerisinde yer aldığını fakat bu ekran alıntısının kim tarafından gönderildiğinin tespit edilemediğini, EK-3 ve EK-4’te yer alan ekran alıntılarının ‘…” adıyla kayıtlı ..’ya 21/09/2020 tarihinde gönderildiğinin tespit edildiğini mütalaa etmiştir.
Taraflar arasındaki görüşme kayıtlarının yer aldığı telefonlar üzerinde yapılan bilirkişi incelemesinde dava konusu icra takibine konu edilen senedin boş halinin mevcut olduğunun, senedin boş halinin davalı tarafından davacıya gönderildiğinin, taraflar arasındaki konuşmalarda açığa imza atılmak suretiyle davalıya teslim edildiği iddia olunan senedin gerçeğe aykırı olacak şekilde davalı tarafından doldurulduğuna ilişkin herhangi bir beyan ve ifadenin yer almadığı ve tespit edilemediği açık olmakla birlikte, tespit edilen hususlar taraflar arasındaki sair içerikli konuşmalara ilişkindir. Yapılan inceleme sonucunda taraflara ait telefonlarda yer alan bilgi ve verilerin birbirini ve davacı vekili tarafından sunulan ekran görüntülerindeki içerikleri doğrulamadığı kanaatiyle, bilişim alanında uzman bilirkişinin 12/02/2021 havale tarihli raporunda yer alan tespitler doğrultusunda davacı vekili tarafından sunulan belgelerin delil başlangıcı niteliklerinin bulunmadığı anlaşılmakla taraf vekillerinin tanık dinletme taleplerinin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 200. maddesi gereğince reddine karar verilmiştir.
Bütün mücerret alacaklarda olduğu gibi kambiyo senedi alacağı da kural olarak uygun bir asıl borç ilişkisine, bir illi ilişkiye dayanır. Bir kambiyo senedi düzenleyip veren ve bu senedi alan herkes, bütün hukuki işlemlerin yapılmasına temel teşkil eden bir gayeye ulaşmak istemektedir. İşte bu gaye bir kambiyo senedinde mündemiç hakkın doğumu ve devri açısından hukuki sebebi teşkil eder. Kambiyo senedi düzenlenmesi dolayısıyla ortaya çıkan ilişki “kambiyo ilişkisi” ismiyle anılmaktadır. Kambiyo senedi vermek suretiyle borç altına giren borçlu “kambiyo taahhüdü”nde bulunmuş olur. Kambiyo ilişkisinin altında esas itibariyle bir asıl /temel borç ilişkisi vardır. Kambiyo senedinden kaynaklanan talebin geçerliliği, temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsızdır. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel talebe ise bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır.
Bu genel açıklamadan sonra hemen belirtelim ki, bono, ödeme vaadi niteliğinde bir kambiyo senedidir. Bu nedenle bonoyu düzenleyen, asıl borçlu durumundadır (6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) m. 691/1).
Bonoda şekil şartları TTK’nın 688. maddesinde sayılmıştır. Bunlar; “Bono” ya da “Emre Muharrer Senet” ibaresi, kayıtsız şartsız bir bedel ödeme vaadi, vade, ödeme yeri, lehtar, keşide yeri ve tarihi, keşidecinin imzasıdır. Zorunlu şartlardan biri eksik olduğu takdirde, senedin bono niteliği kaybolur. Bunlardan vade ve ödeme yeri esaslı şekil şartlarından değildir.
Sayılan zorunlu şekil şartlarının yanında seçimlik şartlar da vardır. Bonoya isteğe bağlı olarak, faiz, bedelin nakden yada malen alındığı veya yetkili mahkeme kayıtları da konabilir (Poroy,R.: Kıymetli Evrak Hukuku Esasları 11. Bası, İstanbul 1989, s. 237 vd.).
Yerleşik Yargıtay içtihatları ve öğretide kabul edildiği üzere, bonolara özgü seçimlik unsurlardan biri de temel borç ilişkisinden kaynaklanan borcun dayandığı nedenin gösterilmesine yönelik “bedel kaydı”dır. Yinelemek gerekirse “bedel kaydı” kambiyo senedinin ihtiyari kayıtlarındandır. Bu kayıt keşidecinin (borçlunun), senedin lehtarından (alacaklıdan) karşı edayı aldığını ispata yarar. Aslında kambiyo senetleri hukuku yönünden bu kayıtların bir anlamı ve önemi yoktur. Çünkü kambiyo senedinin düzenlenmesiyle, mücerret bir borç ilişkisi yaratılmaktadır. Bu sebeple de karşı edimin elde edilip edilmediğinin önemi de bulunmamaktadır. Temel borç ilişkisinin bir sözcükle senede yansıtılması şeklinde ortaya çıkan bedel kaydının varlığı ya da yokluğu senedin bono niteliğini etkilemez. Bedel kayıtları daha çok keşideci ile lehtar arasındaki iç ilişki yönünden ve ispat konusunda önem taşır. Kişisel defi sebeplerinin varlığının kanıtlanmasını kolaylaştırır.
Sözü edilen kayıtlar özellikle ispat hukuku açısından ilgilileri bağlayıcı niteliktedir. Bedel kaydı içeren bononun lehtarı, artık senedin “kayıtsız ve koşulsuz bir borç ikrarı olduğu” yolundaki soyutluk kuralına dayanamayacaktır.
Borç ikrarını içeren bir belge aleyhine kanıt sunulabilir. Ancak; ikrar borcun nedenini içeriyorsa, sadece bu nedenin gerçekleşmediğinin kanıtlanması gerekir (12/4/1933 gün ve 1933/30-6 sayılı YİBK ).
Bono, bağımsız borç ikrarını içeren bir senettir. Bu sebeple bir illete bağlı olması gerekmez ve kural olarak ispat yükü senedin bedelsiz olduğunu ileri süren tarafa aittir. Ancak senette borcun nedeni “mal” ya da “nakit” olarak belirtilmişse, davacının yazılı borç sebebine dayanmaya hakkı olacağından, ispat yükü bunun aksini ileri süren tarafa ait olacaktır (HMK’nın m. 191/1, TMK m. 6). Eğer yanlardan biri senet metninde yazılı kaydın doğru olmadığını söylüyorsa, buna senedin talili denmektedir. Bu anlamda talil senet metninde açıklanan düzenleme (ihdas) nedenine aykırı beyanda bulunma anlamına gelmektedir ve bu hâlde ispat yükünün kaydın aksini iddia edene ait olacağında kuşku bulunmamaktadır.
Davacı tarafça tarafların arasında senette yazan bedel dahilinde herhangi bir ilişki bulunmadığı, davacı tarafından Menemen … Asliye Hukuk Mahkemesinin … Esas … Karar sayılı dosyasında ikame edilen davada yapılan yargılama sonucunda davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına karar verilen karar ve ilam harcına ilişkin 17.906,30-TL tutarındaki paranın davalıdan borç olarak alındığı, dava konusu senedin bu borca teminat olarak davalıya verildiği ve alınan borç bedelinin davalıya ödendiği beyan ve iddia edilmiş ise de, dava konusu senedin illetten mücerret soyut borç ikrarını haiz olması ve senet bedeli dikkate alındığında 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 200. maddesi gereğince senetle ispat kuralına tabi olması karşısında, davacı tarafça iddia edilen taraflar arasındaki 17.906,30-TL bedelindeki borç alış verişi hususu ile dava konusu senedin Menemen … Asliye Hukuk Mahkemesinin … Esas … Karar sayılı dosyasında verilen hükümde davacıya yüklenen harç bedeline ilişkin olduğu ve bu borcun davalıya ödendiği hususlarının hiçbirinin usul ve yasaya uygun deliller vasıtasıyla ispatlanamadığı kanaatine varılmıştır.
Tüm dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, İzmir Arabuluculuk Bürosunun … Dosya … Arabuluculuk numaralı Arabuluculuk Son Anlaşamama Tutanağı, keşidecisi …, lehtarı … olan, 24/08/2016 tanzim, 24/02/2017 ödeme tarihli, 200.000,00-TL bedelli senet, İzmir … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyası, Menemen … Asliye Hukuk Mahkemesinin … D.İş Esas sayılı onaylama kararı, Menemen .. Asliye Hukuk Mahkemesinin … Esas sayılı dosyası, taraflara ait olan ve taraflar arasındaki whatsapp yazışmalarını içerir cep telefonları, bilişim alanında uzman bilirkişinin 12/02/2021 havale tarihli raporu ve sair deliller birlikte değerlendirildiğinde, dava konusu uyuşmazlığın taraflar arasındaki borç ilişkisi kapsamında davacı tarafından davalıya verildiği iddia edilen teminat senedi vasfında olan ve İzmir … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasına konu edilen 24/08/2016 tanzim, 24/02/2017 ödeme tarihli, keşidecisi …, lehtarı … olan, 200.000,00-TL bedelli senet dolayısıyla davacının davalıya borçlu olmadığının tespiti talebine ilişkin olduğu, senedin keşidecinin …, lehtarın … olduğu, senedin tanzim tarihinin 24/08/2016, vade tarihinin ise 24/02/2017 olduğu ve senedin 200.000,00-TL bedelinde olduğu, senet üzerinde nakden kaydının yer aldığı, davacı vekilinin, davacı …’ın dava konusu icra takibine dayanak senet kapsamında davalıya borçlu olmadığının tespiti talebi ile iş bu davayı ikame ettiği, dava dilekçesinin deliller kısmında taraflar arasında bulunduğu iddia edilen whatsapp kayıtlarına ve tanık beyanları delillerine dayandığı, yerleşik Yargıtay içtihatları ve Bölge Adliye Mahkemesi kararları çerçevesinde davacı tarafça delil listesinde dayanılan whatsapp yazışma içeriklerine ait ekran görüntülerinin yazılı delil başlangıcı mahiyetinde olup olmadıklarının tespiti amacıyla yapılan inceleme sonucunda dava konusu icra takibine konu edilen senedin boş halinin mevcut olduğunun, senedin boş halinin davalı tarafından davacıya gönderildiğinin, taraflar arasındaki konuşmalarda açığa imza atılmak suretiyle davalıya teslim edildiği iddia olunan senedin gerçeğe aykırı olacak şekilde davalı tarafından doldurulduğuna ilişkin herhangi bir beyan ve ifadenin yer almadığı ve tespit edilemediği açık olmakla birlikte, tespit edilen hususlar taraflar arasındaki sair içerikli konuşmalara ilişkindir. Yapılan inceleme sonucunda taraflara ait telefonlarda yer alan bilgi ve verilerin birbirini ve davacı vekili tarafından sunulan ekran görüntülerindeki içerikleri doğrulamadığı kanaatiyle, bilişim alanında uzman bilirkişinin 12/02/2021 havale tarihli raporunda yer alan tespitler doğrultusunda davacı vekili tarafından sunulan belgelerin delil başlangıcı niteliklerinin bulunmadığı, davacı tarafın dava konusu icra takibine konu edilen senede karşılık olarak iddialarını ispatlar mahiyette yazılı delillerini Mahkememize sunamadığı ve iddialarını usulüne uygun deliller vasıtasıyla ispatlayamadığı anlaşılmakla, açılan davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Açılan davanın REDDİNE,
2-Yargılama giderlerinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına,
3-492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince karar tarihi itibariyle alınması gereken 59,30-TL karar ve ilam harcının, davanın açılışı sırasında yatırılan 4.125,32-TL peşin harçtan mahsubu ile bakiye 4.066,02-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
4-Yargılama sırasında yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalının kendisini vekille temsil ettirdiği göz önünde bulundurularak karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 25.359,51 -TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-7155 sayılı Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun’un 23/14. maddesi gereğince ileride haksız çıkacak taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320,00-TL zorunlu arabuluculuk yargılama giderinin davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
7-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 333.maddesi gereğince kullanılmayan gider avansının talep halinde ve karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 345. maddesi gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde Mahkememize veya Mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer ya da başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesi’ne verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.16/03/2021

Katip …
e -imzalıdır

Hakim …
e -imzalıdır

Bu belge 5070 sayılı kanun kapsamında DYS üzerinde hazırlanmış ve e-imza ile imzalanmıştır.