Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/505 E. 2023/39 K. 25.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/505
KARAR NO : 2023/39

DAVA :İtirazın İptali (Temlik Sözleşmesi ve Ticari Nitelikli Sözleşmeden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 30/09/2019
KARAR TARİHİ : 25/01/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde; Temlik eden …..Şirketi tarafından davalı şirketten alacaklı olduğu iddiasıyla, İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas … Karar sayılı dosyasında yargılama sonucu 03.04.2019 tarihli kararla davanın kabulüne karar verildiğini, ilamda davacı …..Şirketi’nin davalı şirketten 393.150.00-TL alacaklı olduğunun anlaşılmasına rağmen davacının 5.000,00-TL talep etmesine bağlı olarak fazlaya ilişkin hakların saklı tutulup yalnız 5.000,00-TL’nin tahsili konusunda hüküm kurulduğunu, bu davaya konu alacağın hüküm kurulmayan 388.150,00-TL’lik bölümü için açıldığını, davacı ….Şirketi’nin davaya konu alacağını müvekkiline 17.06.2019 tarihli temlikname ile devrettiğini, zorunlu arabuluculuk görüşmelerinden sonuç alınamadığını, alınamaması üzerine davaya konu icra takibinin yapıldığını, davalının haksız itirazı nedeniyle takibin durduğunu, itirazın hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davaya konu alacağın ilama dayandığını, kısmi davada davalının tüm itiraz ve savunmalarının kabul edilmediğini, alacağın temlikinin borçlunun rızasına bağlı olmadığını, itirazın zaman kazanmak gayesi ile yapıldığını, davalının vadesi geçmiş olan borcunu ödememesi ve bu ödemenin temini için açılan takibe hukuka aykırı şekilde itiraz etmesi nedeniyle davanın açılmasına sebebiyet vermesine bağlı olarak kötüniyetli olduğunun açıkça ortada olması nedeniyle davalı hakkında HMK m.329 maddesi uyarınca idari para cezasına ve müvekkili lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini bildirmiş, davalının taşınır ve taşınmaz malları ile alacaklarının ihtiyaten haczine, davaya konu icra dosyasındaki borca ve ferilerine ilişkin itirazının iptali ile takibin devamına, alacağın %20’den aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatı ile sorumlu tutulmasına, HMK m.329/1 uyarınca hakkında idari para cezası ile vekâlet ücretine hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı vekili cevap dilekçesinde; Dava dilekçesinin vekil yerine müvekkili şirkete tebliğ edilmesinin Hukuk Muhakemeleri Kanununun 27. , Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. ve Tebligat Kanunun 11.maddelerinde düzenlenen kurallar ile Yargıtayın müstekar kararlarına aykırı olduğunu, davaya dayanak kararın henüz kesinleşmediğini, dava konusu alacağı temlik eden şirket ile müvekkili şirket arasında yazılı olarak müvekkilinin çimento fabrikasına entegre Kalker nakil hattı revizyonu yapımı konusunda 25.07.2014 tarihinde götürü usul ve anahtar teslim şekilde 700.000-TL+KDV bedelle birinci yazılı sözleşme ve 49.106-TL bedelli ek toz filtresine ilişkin ikinci sözlü eser sözleşmesi yapıldığını, birinci işin proje ve malzemesinin temlik edene ait olacak şekilde ihale edildiğini, ancak temlik edenin yapacağı sistemin çimento fabrikasına entegre olacağından projelerin incelenip onaylanmasının müvekkili tarafından yapıldığını, sözleşmeye göre eser projenin onay safhası da dahil 100 gün içerisinde bitirileceğinin kararlaştırıldığını, alacağı temlik edene yer tesliminin 04.08.2014 tarihinde yapılmasına rağmen, işin bitirilme tarihinin 31.03.2015 olup, işin 137 gün geç teslim edildiğini, gecikmenin temlik edenin bu nitelikte bir işi ilk kez yapmasından, işi zamanında doğru projelendirememesinden ve zaman planlaması yapamamasından kaynaklandığını, gecikme süresinin geçici kabul ile temlik eden tarafından da kabul edilerek altının imzalandığını ve ceza faturasının itirazsız karşılıklı defterlere işlendiğini, ancak gecikme cezası bedelinin 135 gün olarak değil 48 gün x 7.500-TL olarak kesildiğini, sözlü olarak yapılan ikinci eser sözleşmesine konu işinbedelinin temlik eden tarafça müvekkiline fatura edildiğini ve iş bedeli olarak 49.106-TL’nin temlik eden tarafa ödendiğine, dosyayı inceleyen tüm bilirkişilerce ve gerekçeli ilamın 4.sayfasının 2. paragrafında bu ödemenin olduğunun ve ekstra bir alacak olmadığının kabul edildiğinin, önceki davada temlik eden tarafın, dava dilekçesinde birinci işle ilgili fazlaya ilişkin hakkını saklı tutarak sözleşme kapsamında 20 metre planlanan işin 28 metreye çıktığından bahisle 2500-TL,sözlü usulde yapılan iş nedeniyle toplamda 45.000-TL civarında alacağı olduğundan bahisle şimdilik 2500-TL ‘nin tahsili talebinde bulunmasına rağmen birinci işte 1 metraj kararlaştırılmadan götürü usulde anahtar teslimi sözleşmenin yapılıp 16 m konveyör bant yapılması gerekirken işin 28 m ye çıktığından bahisle işçilik ve malzeme olarak temlik eden tarafından hakedilen ayrıca 280.650-TL olduğunun bilirkişilerin farklı görüşlerine rağmen kabul edildiğini, temlik edenin dava dilekçesinde işin 20 metreden 28 metreye çıktığını, üç bilirkişiden ikisinin ve Mahkemenin 16 metreden 32 m ye çıktığını kabul ettiklerini, talep olmadığı halde, müvekkilinin temlik edene kestiği gecikme cezasında gecikme süresinin 48 gün olamayacağının, aynı zamanda projede değişiklik olduğunun ve ikinci tozsuzlaştırma işi ve ek bant işinin süresinin 15 gün olacağından bahisle 33 gün üzerinden günlük 7500-TL olmak üzere ceza bedeli alınabileceğinin, bu hesaba göre 112.500-TL’nin temlik edenden fazla alındığı hesabının yapılarak davacının bu bedeli isteyebileceğine karar verilip, temlik edenin toplam 393.150-TL alacaklı olduğuna karar verildiğini, gerekçeli kararda tozsuzlaştırma filtresi işinden dava öncesinde müvekkilinin yaptığı ödeme nedeniyle bir alacak olmadığı kabul edilmesine rağmen, kararın hüküm kısmında tam tersine temlik edenin her iki talebinin de kabul edildiğini, davanın 2500-TL lik kısmının reddedilmesi gerekirken her iki talep yönünden toplam 5.000-TL’ye hükmedildiğini, proje uygulamasında bir değişikliğe gidilmesi halinde yazılı sözleşmenin değiştirilmiş olması veya müvekkili tarafından ıslak imzalı verilmiş bir talimat olmasının gerektiğini, bu kapsamda delil ve belge bulunmadığını, mahkemenin temlik eden yerine geçerek bağlantılı bir ikrarda bulunulduğunu ve hangi ispat vesikasına dayandırıldığının izah edilmeden gerekçeli kararın oluşturulduğunu, mahkemenin e-mail dökümanları ile ıslak imzalı sözleşmenin revize edildiği iddiasında olması halinde bunu gerekçeli kararında ifade etmesi gerektiğini, bu mailler üzerinden gerekçeli karar oluşturulmasının ve teknik bilirkişi incelemesi olmaksızın kabul yoluna gidilmesinin hatalı olduğunu, Yargıtayın e-mailleri delil başlangıcı dahi saymadığını, işin başında ve sözleşmede bir metraj kararlaştırılmaması nedeniyle %30 artışın mantık kurallarının dışında olduğunu, bilirkişiler tarafından hesaplanan 280.650-TL’lik bedelin hiçbir hukuki temelinin bulunmadığını, mahkemenin ceza bedeli tenzilatına ilişkin kararının talep dışı ve mesnetsiz olduğunu, toplam gecikilen süre ile gecikme cezası bedeli kavramlarının birbirine karıştırıldığını, sözleşmelerden birine konu sürenin diğer sözleşme süresinden düşülmesini izah etmenin mümkün olmadığını, iki ayrı sözleşmesinin süresinin her birinin kendi içinde değerlendirilmesinin gerektiğini bildirmiş davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Dava; davaya konu alacağı temlik eden şirket ile davalı şirket arasında düzenlenen eser sözleşmelerinden kaynaklanan alacağın ödenmediği iddiası ile, İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı dosyasında açılan kısmi alacak davasına ilişkin yargılama sonunda hükmedilen kısmi alacak dışında kalan alacağın tahsili amacıyla temlik alan davacı tarafından davalı şirket hakkında yapılan davaya konu icra takibinde davalının borca ve ferilerine itirazının iptali istemine ilişkindir.
Davaya konu icra dosyasında; davacı, davalı hakkında 22.07.2019 tarihinde temliknameye ve kısmi davaya ilişkin gerekçeli karara dayanarak ilanda hüküm dışı kalan alacağın tahsili için ilamsız icra yoluyla takip yapmış, ödeme emrinin tebliğinden sonra yasal süre içinde davalı vekili tarafından sunulan itiraz dilekçesi ile; borca ve ferilerine itiraz edilmesi nedeniyle davalı hakkındaki takip durmuştur.
Dava, İİK’nun 67(1) maddesinde düzenlenen hak düşürücü süre içinde açılmıştır.
Dava dilekçesinde; dava dosyasında icra dosyasına itiraz dilekçesini sunan davalı vekili gösterilmiş ise de, dava dilekçesinin tebliğ aşamasında davalı taraf adına vekaletname sunulmadığından usul ve yasa hükümleri dikkate alınarak dava dilekçesi ve ekleri davalı şirket adına tebliğe çıkarılmıştır. Davalı vekili cevap dilekçesinde, bu şekilde yapılan tebligatın HMK’nun 27, AİHS 6.maddesi ve Tebligat Kanunun 11.maddesindeki düzenlemelere aykırı olduğunu, dava dilekçesinin itiraz dilekçesini sunan vekile yapılması gerektiğini, taraf teşkili yapılmadan duruşma günü verilmesinin HMK’ya aykırı olduğunu iddia etmiş ise de, icra takibi ile dava aşamalarının birbirinden farklı ve bağımsız olup, icra takibine vekil sıfatı ile itiraz eden avukatın itirazın iptali davasına katılma zorunluluğu bulunmadığından mahkememizce usul, yasa ve yerleşmiş yargı kararlarına uygun şekilde dava dilekçesi ve eklerinin davalıya tebliğ edilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı, cevap dilekçesinde dayanılan Yargıtay kararının eski tarihli olup, yerleşmiş bir yargı kararı niteliği almadığı gibi Yargıtay İçtihatı Birleştirme kararı ile dava dilekçesi ve eklerinin itiraz eden vekile değil, davalının kendisine yapılması gerektiğine karar verildiği birlikte değerlendirildiğinde, davacı vekilinin iddialarında haklılık bulunmadığından bu konuda başkaca bir işlem yapılmamıştır.
Davalı vekili cevap dilekçesinde zamanaşımı definde bulunmuştur. Ek dava yönünden icra takibi ile zamanaşımının kesildiği bellidir. Temlik eden şirket ile davalı şirket arasındaki davaya konu uyuşmazlık eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. TBK’nun 147 (1)-6 maddesi uyarınca davaya konu alacak 5 yıllık zamanaşımı süresine tabidir. Sözleşme tarihi 25.07.2014, sözleşmeye konu işin teslim edilmesi gereken tarihin 14.11.2014, gecikmeli teslim tarihinin 31.03.2015 olup, davaya dayanak icra takibinin 22.07.2019 ve dava tarihinin 30.09.2019 olduğu göz önünde tutulduğunda 5 yıllık zamanaşımı süresinin sona ermeden davanın açıldığı anlaşılmakla davalı tarafın zamanaşımı definde haklılık bulunmaması sebebiyle ön inceleme duruşmasında zamanaşımı definin reddine karar verilmiştir.
Dava konusu edilen alacakla ilgili taraflar arasında İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas ve … karar sayılı dosyasında görülen kısmi davada yapılan yargılama sonunda 03.04.2019 tarihli ilamın gerekçesinde; taraflar arasındaki 25.07.2014 tarihli eser sözleşmesi nedeniyle hükme esas alınan bilirkişi raporu çerçevesinde davacının davalıdan 393.150,00-TL bulunduğu belirtilerek kısmi davada 5.000-TL talep edilmesi nedeniyle davanın kabulü ile 5.000-TL’nin dava tarihinden itibaren avans faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, kararın davalı tarafça istinaf edilmesi üzerine İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14.Hukuk Dairesinin 14.10.2021 tarih … esas ve … karar sayılı ilamı ile başvurunun esastan reddine karar verildikten sonra davalı tarafça temyiz edilen karar, Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 12.12.2022 tarih … esas … karar sayılı ilamı ile onanarak kesinleşmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 13.03.2015 tarih 2013/7-1728 esas ve 2015/1036 karar sayılı ilamında vurgulandığı gibi öğretide ve yargısal uygulamada kabul edildiği üzere her dava kural olarak tespit ve eda kısımlarından oluşup, davanın kısmi dava olması halinde önceden açılan davada kesinleşen ilamın tespit kısmı kalan kısım hakkında açılan ikinci davanın tespit kısmı için kesin hüküm oluşturması nedeniyle bağlayıcıdır. Kısmi dava sonunda davalının borcu ödemeye mahkum edilmesi veya kısmi davanın tamamen veya kısmen reddine karar verilmiş olması halinde taraflar arasındaki borç ilişkisinin varlığı ya da yokluğunun da tespit edilmiş olması nedeniyle önceki davada yapılan tespit zorunlu olarak borç ilişkisinin tümünü kapsadığından önceki kısmi davada kesinleşen karar sonradan açılan ek dava için kesin hüküm oluşturur. Bu nedenle ek davaya bakan mahkeme, önceki kısmi davada davalının sorumluluğuna ilişkin verilen tespit hükmü ile bağlı olup, davalının haksızlığı olgusunun ikinci davada tartışılması mümkün değildir. Zira kesin hüküm bulunan bir konuda mahkeme tarafından bu konudaki doğruluğun yeniden araştırma ve inceleme konusu yapılması hukuken mümkün değildir. Bu durum kamu düzenine ilişkin olup, mahkemeler tarafından resen göz önünde tutulmak zorundadır. Bu çerçevede kural olarak gerek öğretide, gerek yargısal uygulamada kısmi davada alınan bilirkişi raporlarının açılan ek dava yönünden kesin delil olmayacağı kabul edilmiştir. Ancak kısmi davada kesinleşen ve hükme esas alınan raporun tümüyle inceleme ve itiraz konusu yapılıp tüm yargısal denetim yollarından geçerek toplam alacak miktarını koyacak şekilde kesinleşmiş olması ve taraflar yönünden yargısal denetim yolları tüketilerek usulü kazanılmış haklar gerçekleşmişse kısmi davada hükme esas alınan bilirkişi raporunun kesin delil olarak değerlendirilmesi zorunludur. Her ne kadar bilirkişi raporu takdiri delil niteliğinde bulunsa da, somut olay özelliklerine göre kesin delil niteliği alabilmesi mümkündür.
Yukarıda açıklanan usul ve yasa hükümleri ile uygulamaya ilişkin ilkeler çerçevesinde somut dava yönünden; İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas ve … karar sayılı ilamının istinaf ve temyiz aşamalarından geçerek kesinleştiği, ilamda hükme dayanak alınan bilirkişi raporu ile taraflar arasındaki davaya konu sözleşmeden kaynaklanan alacağın 393.150,00-TL olarak belirlendiği gerekçeli kararda ayrıntıları ile açıklandığı, kısmi davada alacağın yalnız 5.000-TL’lik bölümünün talep edilmesi nedeniyle hükmün talep edilen miktar üzerinden kurulduğu, kısmi davadan taraflar arasındaki davaya dayanak alınan hukuki ilişkinin varlığının saptanması yanında davacının bu hukuki ilişki nedeniyle davalıdan olan alacağının alınan bilirkişi raporu ile belirlendiği, buna göre davalının, davacıya aralarındaki hukuki ilişki nedeniyle 393.150,00-TL borçlu olduğuna ilişkin sorumluluğunun kesinleşen hükümle tespit edildiği, bu nedenle kısmi davada verilen kararın davalının, davacıya karşı olan toplam borcu yönünden tespite ilişkin bölümünün kesinleşip, bu tespite dayanak alınan bilirkişi raporunun kesin delil niteliğinde bulunduğu, her ne kadar davalı tarafça cevap dilekçesinde kesinleşen kısmi davada mahkemenin değerlendirmeleri ile kararının ve bilirkişi raporunun usul ve yasaya aykırı olduğu iddia edilmiş ise de, kısmi davaya ilişkin kararın yasal yollardan geçerek kesinleşmesi, taraflar arasındaki hukuki ilişkiden doğan alacağın tamamının somut olarak belirlenip kısmi davada bu konudaki hükmün tespit hükmü niteliğinde olup, hükmün dayanağının alınan bilirkişi raporu olması karşısında kısmi davadaki tespit bölümünün bu dava yönünden kesin hüküm oluştururken karara dayanak alınan bilirkişi raporunun da kesin delil niteliğinde olması nedeniyle tespit hükmü ve bilirkişi raporunun mahkememizi bağlayıcılığı dikkate alınarak, bu davada yeniden tartışma konusu yapılamayacağı göz önünde tutularak başkaca delil toplanması ve yeni bir bilirkişi yapılması yoluna gidilmeden kısmi davada verilen tespit hükmü gereğince ek dava yönünden davacının davalıdan kısmi dava dışında kalan 388.150,00-TL alacağının bulunduğu anlaşılmakla, davalının asıl alacağa yönelik itirazının iptaline karar vermek gerekmiştir.
Kısmi davada toplam alacak miktarının belirlenmiş olması yanında davaya konu alacağın taraflar arasındaki koşulları belirlenmiş sözleşmeden kaynaklanması nedeniyle likit olduğu dikkate alınarak icra takibine haksız itirazı nedeniyle davalı taraf, alacağın %20 si oranında icra inkar tazminatı ile sorumlu tutulmuştur.
Davaya konu icra dosyasındaki ödeme emrinde 22.810,46-TL işlemiş faiz talep edilmiş ve dava dilekçesinde bu alacak kalemi yönünden de itirazın iptali talep edilmiştir. Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 09.06.2011 tarih 2010/18607 esas ve 2011/9110 karar sayılı ilamında vurgulandığı üzere ödeme günü yasa ya da sözleşme ile kararlaştırılmayan alacaklarda borçlu alacaklının ihtarı ile temerrüte düşürülür. Eğer ihtar çekilmemiş ise, açılan davanın tarihi, temerrüt tarihi ve faizin başlangıcı olarak kabul edilir. İcra takibinin yapılması halinde ise takip tarihi temerrüt tarihidir. Kısmi davanın dava edilmeyen fakat saklı tutulan miktarı bakımından borçluyu temerrüte düşürmeyeceği yargısal kararlarda benimsenmiştir. Bunun sebebi kısmi davanın, ancak dava konusu edilen miktar kadar davalıyı temerrüte düşürmüş olmasıdır. Kısmi davada yargılama aşamasında bilirkişi raporu ile ortaya çıkan ve tespit hükmüne konu alacak bölümü yönünden kısmi davanın davalıyı temerrüte düşürdüğünün kabulü mümkün değildir. Davalının, kısmi davadan sonra ve ek davadan önce temerrüte düşürülmemesi halinde ek dava tarihi davalının temerrüte düşürüldüğü tarihtir.
Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde somut dava yönünden her ne kadar davacı taraf, davaya konu icra takibindeki takip talebinde ve buna bağlı olarak düzenlenen ödeme emrinde 22.810,46-TL işlemiş faiz talebinde bulunmuş ise de; kısmi davadan sonra davalının, davaya konu icra takibi ile birlikte temerrüte düşürüldüğü, icra takibinden önce temerrüte düşürüldüğüne dair bir belgenin dosyaya sunulmadığı, kısmi davanın, davalıyı temerrüte düşüren niteliğinin bulunmadığı, icra takibine kadar davalının temerrüte düşürülmediği birlikte değerlendirildiğinde, davacı tarafın işlemiş faiz yönünden itirazın iptali talebinde haklılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı tarafın işlemiş faize yönelik itirazın iptali isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.
Davacı taraf, %19,50 oranında işleyecek faiz talebinde bulunmuştur. Tarafların tacir olmaları ve kısmi davada da avans faizine hükmedilmiş olması nedeniyle takip tarihinden itibaren ve takip tarihi itibariyle %19,50 oranında işleyecek faiz talep edilmesi yasal norma uygun olsa da, davaya konu icra dosyasındaki takip talebinde ve buna bağlı olarak düzenlenen ödeme emrinde işleyecek faizin değişen oranlarda talep edilmediği, avans faiz oranlarının her altı ayda bir Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası tarafından belirlenmesi ile davalı tarafın asıl alacak yanında ferilerine de itiraz etmiş olması nedeniyle talep edilen avans faizinin değişen oranlarda talep edilmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğu dikkate alınarak, işleyecek faiz yönünden takibin yıllık %19,50 oranında ve değişen oranlarda uygulanmasına karar verilmiştir.
Dava dilekçesinde, davalı hakkında HMK’nun 329.maddesinin uygulanması talep edilmiştir. HMK’nun 329.maddesinin birinci fıkrasında kötü niyetli davalının yargılama giderlerinden başka diğer tarafın vekili ile aralarında kararlaştırılan vekalet ücretinin tamamı veya bir kısmını ödemeye mahkum edilebileceği, ikinci fıkrasında ise kötü niyet sahibi davalının bundan başka 500 Türk Lirasından 5000 Türk Lirasına kadar disiplin para cezası ile mahkum edilebileceği, bu hallere vekilin sebebiyet vermesi halinde disiplin para cezasının vekil hakkında da uygulanacağı düzenlenmiştir. İlgili düzenlemeden açıkça anlaşılacağı üzere bu yaptırımların uygulanabilmesinin temel şartı kötü niyet sahibi olmaktır. Davanın itirazın iptali davası olup, önceki kısmi davanın takip tarihinde ve dava tarihinde henüz kesinleşmemiş olduğu, bu nedenle davalı tarafın takibe konu borca ve ferilerine ilişkin itirazda bulunmasında kötü niyet bulunmadığı açık ve anlaşılır olmakla HMK’nun 329.maddesinin somut olayda uygulama yeri bulunmadığından davacı tarafın HMK’nun 329.maddesinin uygulanmasına ilişkin talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerektirici nedenlerle:
1-Davanın KISMEN KABULÜ ve davalının, İzmir 13. İcra Müdürlüğünün … sayılı icra dosyasında borca ve ferilerine ilişkin itirazının kısmen iptali ile takibin;
388.150,00-TL asıl alacak ile işleyecek faiz yönünden yıllık %19,50 oranında ve değişen oranlarda avans faizi üzerinden devamına,
2-Davacı tarafın işlemiş faiz yönünden fazlaya ilişkin 22.810,46-TL’lik isteminin REDDİNE,
3-Hükmedilen 388.150,00-TL alacağın %20’si oranındaki 77.630‬,00-TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafın HMK’nun 329.maddesinin uygulanmasına ilişkin talebinin REDDİNE,
5-02/10/2019 tarihli ihtiyati haciz kararı uyarınca davacı tarafça yatırılan teminatın İİK’nun 264/son maddesi uyarınca davacı tarafa iadesine,
6-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 26.514.53-TL karar ve ilam harcının peşin alınan 4.573,84-TL harçtan indirilmesi ile geriye kalan 21.940,69‬-TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
7-Davacı tarafça, peşin olarak yatırılan 4.573,84-TL harcın davalıdan alınarak, davacıya verilmesine,
8-Davanın kabul edilen bölümü için davacı yararına A.A.Ü.T.’nin 13 (1) mad. uyarınca takdir edilen 57.341,00-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak, davacıya verilmesine,
9-Davanın reddedilen bölümü için davalı yararına A.A.Ü.T.’nin 13 (1) mad. uyarınca takdir edilen 9.200-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak, davalıya verilmesine,
10-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A (14) maddesi uyarınca 1.320,00-TL arabuluculuk ücretinden oluşan yargılama giderinin davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olması nedeni ile 19/20’inin karşılığı olan 1.254‬-TL’sinin davalıdan, 1/20’sinin karşığı olan 66,00-TL’sinin davacı taraftan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
10-Davanın kısmen kabulüne karar verilmesi nedeniyle davacı tarafça, yapılan 44,40-TL başvurma harcı, 0,50-TL bir adet kep gideri, 75-TL on dört adet elektronik tebligat giderinden oluşan toplam 119,9‬0‬-TL yargılama giderinden 19/20’inin karşılığı olan 113,90-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 1/20’inin karşılığı olan 6,00-TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
11-Davacı tarafça, peşin yatırılan gider avansından artan gider avansının HMK’nun 333. maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
Davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda HMK’nun 343 ve 345. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde Mahkememize veya Mahkememize gönderilmek üzere başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesi’ne verilecek bir dilekçe ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.25/01/2023

Başkan …
e-imza

Üye …
e-imza

Üye …
e-imza

Katip …
e-imza