Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/450 E. 2021/618 K. 03.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/450
KARAR NO : 2021/618

DAVA : İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 26/09/2019
KARAR TARİHİ : 03/09/2021

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı arasında ticari ilişki olduğunu, davalının 11/06/2018 tarihli 128.980,00-TL faturadan kaynaklı borcu olduğunu, 119.120,00-TL ödeme yaptığı ancak bakiye 9.860,00-TL kaldığını, ödenmeyen bedel yönünden Muğla … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalının yetki yönünden itirazda bulunduğunu, itirazın kabul görerek dosyanın İzmir’e gönderildiğini ve İzmir … İcra Dairesinin … Esas sayısının alarak borçluya ödeme emri gönderildiğini ancak davalının itirazı üzerine takibin durduğunu belirterek haksız itirazın iptali ile %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı cevap dilekçesinde özetle; davacı ile “sıcak su boyler ve kazan dönüşüm” işini yapması için anlaştıklarını, daha sonra davacının işi yaptığını ancak asıl işveren olan … Müdürlüğünün yapılan işi kabul etmediğini, boyler kazanının altında dökülen kaide betonu donmadan üzerine kazan konduğu için kazanın terazisinde durmadığını, düzgün durması gereken kazanın eğildiğini, bu nedenle kabul edilmediğini ve bunun … Müdürlüğü Kontrol Mühendisliği tarafından tutanakla tespit edildiğini, bunun üzerine kendisinin İzmir ilinden ekip götürerek hatalı imalatı düzelttirdiğini, davacının işini eksik ve hatalı yaptığını, hatalı imalat yüzünden istihkakını geç aldığını ve mağdur olduğunu, hatalı imalat yapan davacının hukuken böyle bir hakkı bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
1-Muğla Arabuluculuk Bürosunun … Arabuluculuk numaralı Arabuluculuk Son Anlaşamama Tutanağı,
2-İzmir … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyası,
3-Davalıya ait ticaret sicil kayıtları,
4-Davalıya ait esnaf sicil kayıtları,
5-Davalıya ait vergi sicil kayıtları,
6-Davacı şirkete ait ticari defter ve kayıtlar,
7-Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişinin 13/03/2020 havale tarihli raporu,
8-Sair deliller.
DAVA KONUSU:
Açılan dava, taraflar arasında imzalanan eser sözleşmesi kapsamında davacı şirket tarafından davalı adına düzenlenen 11/06/2018 tarihli faturadan kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla davalı aleyhine başlatılan icra takibine davalı tarafıdan süresinde yapılan itirazın iptali ve asıl alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsili taleplerine ilişkindir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 67. maddesinde İcra Takibine İtirazın İptali; ”Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.
Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./11.md.) yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.
İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.
Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.
Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.” şeklinde düzenlenmiştir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67. maddesi uyarınca itirazın iptali davası; alacaklının, icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İcra ve İflas Kanunu’nun 66. maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamayı amaçladığı bir eda davası olup, itirazın tebliğinden itibaren bir yıllık süresinde açılan davada borçlunun itirazında haksızlığının belirlenmesi ve alacağın likit olması hâlinde, istem varsa borçlu aleyhine icra inkâr tazminatına da hükmedilebilir (Kuru, B.: İcra ve İflâs Hukuku, 2006, s. 219, 223).
İtirazın iptali davası, müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan, bir eda davasıdır. Mahkemenin davanın reddi ya da kabulü yönünde verdiği karar, maddi anlamda kesin hüküm teşkil edeceğinden; davanın reddi halinde alacaklı, borçluya karşı aynı alacaktan dolayı yeni bir alacak davası açamayacağı gibi, davanın kabulü halinde borçlu da, alacaklıya karşı bir menfi tespit veya istirdat davası açamayacaktır.
Bu nedenledir ki, mahkeme itirazın iptali davasında tarafların iddia ve savunmalarını genel hükümlere göre inceleyerek, borcun varlığını ve miktarını araştırmak zorundadır.
Bu dava, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir (İİK. m.67/1). Alacaklı, alacağının varlığını Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na göre caiz olan her türlü delil ile ispat edebilir. Dava, özünde tahsil istemini de barındırmakla, burada borçlunun takip sonrası yaptığı ödeme iddialarının da nazara alınması zorunludur. Borçlu, ödeme emrine itiraz ederken bildirmiş olup olmamasına bakılmaksızın, bütün itiraz sebeplerini ileri sürebileceğinden; mahkemenin, borcun sonradan ödendiği itirazını araştırarak, ödemenin takip konusu alacakla ilgili olduğunu belirlemesi halinde, alacaklının dava tarihi itibariyle talep edebileceği alacak miktarı üzerinden hüküm kurması gerektiğinde duraksama bulunmamaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, alacak miktarının, takip ya da dava tarihindeki koşullara göre belirlenmesinin, itirazın iptali davasında hükmolunan miktar üzerinden tahsiline karar verilebilecek bir tazminat türü olan ve bağımsız bir dava konusu yapılamayan icra inkar tazminatının miktarına da etkili olacağı açıktır.
Yargıtay Daireleri ile Hukuk Genel Kurulunun kararlılık kazanmış uygulamasına göre; itirazın iptali davalarında 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için, usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde ödeme emrine itiraz etmesi, alacaklının bir yıl içinde itirazın iptali davasını açması ve davasında haklı çıkarak icra inkâr tazminatı talep etmiş olması gereklidir. Burada, borçlu itirazının kötü niyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmaz.
Bu yasal koşullar yanında, takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlarının bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir. Nitekim aynı ilkeler Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.02.2020 tarihli ve 2017/3-957 E., 2020/99 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.
İzmir … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasının incelenmesinde, alacaklının davacı … olduğu, borçlunun davalı … olduğu, davacı alacaklı vekilinin davalı borçlu aleyhine 9.860,00-TL asıl alacak ve 619,96-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 10.479,96-TL bedel üzerinden icra takibi başlattığı, davalı tarafın süresinde yapmış olduğu itirazı üzerine icra takibinin durdurulmasına karar verildiği görülmektedir.
Davalının tacir sıfatını haiz olup olmadığı hususunun belirlenmesi amacıyla İzmir Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne, İzmir Vergi Dairesi’ne ve İzmir Esnaf ve Sanatkarlar Odası’na yazılan müzekkerelere cevap verildiği, müzekkere cevaplarında yer alan bilgi ve belgeler dahilinde davalının tacir sıfatını haiz olduğu anlaşılmakla yargılamaya devam olunmuştur.
19/12/2019 tarihli duruşmanın 6 numaralı ara kararında 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 219/2. ve 222/1. maddelerinde tarafların delil olarak dayandığı ticari defter ve kayıtları ibraz ile yükümlü olduğu hüküm altına alındığından, bilirkişi incelemesine esas olmak üzere dava konusu ticari defter kayıt ve belgelerin bulunduğu yeri mahkememize bildirmek üzere taraf vekillerine 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 220/1. fıkrası uyarınca iki haftalık kesin süre verilmesine karar verilmiş, davacı vekili kendisine verilen kesin süre içerisinde davacıya ait ticari defter ve belgelerin bulunduğu yeri mahkememize bildirmiş, davalı vekili ise kendisine verilen kesin süre içerisinde davalıya ait ticari defter ve belgelerin bulunduğu yeri mahkememize bildirmemiştir.
Davacı şirkete ait ticari defter ve belgelerin incelenmesi amacıyla Muğla Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine talimat yazılarak dosyanın re’sen belirlenecek Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişiye tevdi ile dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, taraflara ait ticari defter ve belgeler, taraflar arasındaki ticari ilişkiye binaen düzenlenen dava dilekçesine ekli bulunan faturalar, İzmir … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası ve sair hususlar birlikte değerlendirilerek; taraflar arasında hangi sebeplerden kaynaklı olarak ticari ilişki bulunduğu, tarafların arasında eser sözleşmesi imzalanıp imzalanmadığı, imzalanmış ise eser sözleşmesinden dolayı düzenlenen faturalardan kaynaklı olarak davacı şirketin davalıdan alacağının bulunup bulunmadığı, alacağı var ise miktarı, icra takibinde işletilen faiz miktarlarının usulüne uygun olup olmadığı hususlarının belirlenerek düzenlenecek raporun mahkememize sunulması istenilmiş, Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişi 13/03/2020 havale tarihli raporunda sonuç olarak, davacı şirketin ticari defter kayıtlarına göre 21/02/2019 tarihi itibariyle davalıdan 11/06/2018 tarihli faturadan kalan 9.860,00-TL asıl alacak ve 619,96-TL işlemiş avans faiz olmak üzere toplam 10.479,96-TL alacaklı olduğunu mütalaa etmiştir.
Davalı tarafından bildirilen ve cevap dilekçesinde yer alan maddi vakıa mahiyetindeki iddialara ilişkin dinlenilmesi talep edilen tanıklardan davalı tanığı … 27/10/2020 tarihli duruşmada davalının yanında inşaat işlerinde çalıştığını, davalının … Müdürlüğü nezdinde almış olduğu iş kapsamında … Müdürlüğü’ne ait idare binasının tadilatında çalıştıklarını, daha sonra … beyin talimatıyla Muğla’ya gittiklerini, … Müdürlüğü’ne ait bir binada su tankı olduğunu, tankın zemini sağlam olmadığından suyun doldurulması neticesinde tankın yamulduğunu, bu hasarı gidermek için tankın bulunduğu yere gittiklerini, tankı yukarı kaldırdıklarını, 20 cm 2×2 ebatlarında beton döktüklerini, ertesi gün tankı betonun üstüne indirip sabitlediklerini, daha sonra tahliye borularını tesisatçı tarafından bağlandığını, daha sonra geri geldiklerini, bu tankı yapanın kendileri olmadığını, kim tarafından yapıldığını da bilmediğini, davacı şirketi tanımadığını, ancak … beyin davacı şirketi arayarak … Müdürlüğü’ne ait binada bulunan tanktaki yamukluğu söylediğini, bunun kendileri tarafından giderilmesi gerektiğini söylediğini ancak davacı tarafın bu hatayı gidermemesi nedeniyle bu işi kendilerinin yapması gerektiğini kendisine söylediğini beyan etmiştir.
Davalı tanığı … ise 12/01/2021 tarihli duruşmadaki beyanında dava konusu uyuşmazlığın gerçekleştiği dönemde davalının yanında sigortalı olarak çalıştığını, dava konusu uyuşmazlık hakkında bilgisi olduğunu, … Müdürlüğü … Bölge Müdürlüğünün bakım ve onarım işlerini yapıtıklarını, bu iş kapsamında olan Muğla Şubesinin binasında bulunan doğalgaz dönüşüm işi açısından davalının davacı şirket ile anlaştığını, kurumun yaptıkları işte sıkıntı görmesi üzerine kurumda çalışan ilgililerin kendisine ulaştıklarını, kendisinin bu durumu davalıya ilettiğini, davalının da söz konusu problemi davalı şirkete ilettiğini, küçük bir problem olmasına rağmen giderilmemesi durumunda hakkedişlerinin ödenmeyeceğinin kurum tarafından iletildiğini, defalarca davacı şirket ile görüşülmesine rağmen davacı şirket umursamaz tavırlar ile işin yapımı hususunda kendilerini sürekli olarak oyaladığını, kendisinin yanına bir tane usta ve yanında çalışan iki elaman alarak Muğla’ya gittiğini, doğalgaz sistemindeki sorunun boyler kazanında olduğunu, boyler kazanının 2,5 metre 3 metre yüksekliğinde 1 metre çapında kütlesel ağırlığı yaklaşık olarak 500 kg dan fazla olan bir kazan olduğunu, kazanın sağlıklı bir şekilde montajı için zemine en az 10 cm kalınlığında bir beton dökülüp üzerine montajı yapılması gerektiğini, kendilerinin kazanın bulunduğu yere gittiklerinde boyler kazanının paleti ile birlikte çok ince bir seramik kaplama üzerine oturduğunu ve yamuk durduğunu gördüklerini, seramikleri söküp ahşap paletin çürüyüp kırıldığını görünce şaşırdıklarını, boylerin demontaj işlemlerini yapıp içindeki suyu boşattıklarını, daha sonra tamiratını yaptıklarını ve boyler kazanın standart hale getirdiklerini, dava dışı kurumun yaptıkları işi kabul ettiğini, bu durumu bir tutanak ile tutanak altına aldıklarını, bu işlemlerin kendilerine masrafının yaklaşık olarak 10.000,00-TL olduğunu, kendisinin masrafı davalıya yüklediğini, davalının da bahsi geçen masrafı davacı şirketten kestiğini ve eksik ödeme yaptığını, boyler kazanının tankını da davacı şirketin yaptığını belirtmiştir.
Yargılama sırasında icra edilen duruşmalar sırasında beyanları alınan davalı tanıkları tarafından, taraflar arasındaki sözleşme kapsamında davacı şirket tarafından yapılan işin ayıplı olduğu ve işin asıl işveren tarafından kabul edilmemesi üzerine ayıbın davalı tarafından giderildiği, ayıbın giderilmesi kapsamında yapılan masrafların fatura borcundan mahsup edildiği belirtilmiş ise de, davalı tanıklarının beyanları görgüye dayalı olmayıp, tamamen duyuma dayalıdır. Ayrıca, davalı tanıkları direkt olarak davalı ile çalışan veya davalı ile iş yapan şahıslar olup, beyanlarının tarafsız olduğu noktasında mahkememiz nezdinde yeterli düzeyde kanaat oluşmamıştır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun ‘Ticari Satış ve Mal Değişimi’ başlıklı 23. maddesinde; ”Bu maddedeki özel hükümler saklı kalmak şartıyla, tacirler arasındaki satış ve mal değişimlerinde de Türk Borçlar Kanununun satış sözleşmesi ile mal değişim sözleşmesine ilişkin hükümleri uygulanır.
a)Sözleşmenin niteliğine, tarafların amacına ve malın cinsine göre, satış sözleşmesinin kısım kısım yerine getirilmesi mümkün ise veya bu şartların bulunmamasına rağmen alıcı, çekince ileri sürmeksizin kısmi teslimi kabul etmişse; sözleşmenin bir kısmının yerine getirilmemesi durumunda alıcı haklarını sadece teslim edilmemiş olan kısım hakkında kullanabilir. Ancak, o kısmın teslim edilmemesi dolayısıyla sözleşmeden beklenen yararın elde edilmesi veya izlenen amaca ulaşılması imkânı ortadan kalkıyor veya zayıflıyorsa ya da durumdan ve şartlardan, sözleşmenin kalan kısmının tam veya gereği gibi yerine getirilemeyeceği anlaşılıyorsa alıcı sözleşmeyi feshedebilir.
b)Alıcı mütemerrit olduğu takdirde satıcı, malın satışına izin verilmesini mahkemeden isteyebilir. Mahkeme, satışın açık artırma yoluyla veya bu işle yetkilendirilen bir kişi aracılığıyla yapılmasına karar verir. Satıcı isterse satış için yetkilendirilen kişi, satışa çıkarılacak malın niteliklerini bir uzmana tespit ettirir. Satış giderleri satış bedelinden çıkarıldıktan sonra artan para, satıcının takas hakkı saklı kalmak şartıyla, satıcı tarafından alıcı adına bir bankaya ve banka bulunmadığı takdirde notere bırakılır ve durum hemen alıcıya ihbar edilir.
c)Malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda, Türk Borçlar Kanununun 223 üncü maddesinin ikinci fıkrası uygulanır.” hükmü düzenlenmiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 223. maddesinde ise; ”Alıcı, devraldığı satılanın durumunu işlerin olağan akışına göre imkân bulunur bulunmaz gözden geçirmek ve satılanda satıcının sorumluluğunu gerektiren bir ayıp görürse, bunu uygun bir süre içinde ona bildirmek zorundadır.
Alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirilmelidir; bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır.” hükmüne yer verilmiştir.
Tacirler arasında ihbar ve ihtarların usul ve yöntemi 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 18/3. maddesinde; ”Tacirler arasında, diğer tarafı temerrüde düşürmeye, sözleşmeyi feshe, sözleşmeden dönmeye ilişkin ihbarlar veya ihtarlar noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılır.” hükmü ile belirlenmiştir.
Yukarıda yer verilen yasa hükümleri dikkate alındığında, davalı tarafından sözleşme gereğince davacı tarafça yapılan işin ayıplı olduğu hususunda davacı şirkete yapılan usulüne uygun bir başvuruya ilişkin herhangi bir bilgi ve belge dosya muhteviyatında bulunmamakta, bu kapsamda davalının ihbar külfetine uygun davranmadığı gerekçesiyle, fatura bedelinin tahsiline yönelik yapılan icra takibine itirazın iptali davası sırasında gizli ayıba ilişkin talepte bulunamayacağı kanaati hasıl olmuştur.
Tüm dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, Muğla Arabuluculuk Bürosunun … Arabuluculuk numaralı Arabuluculuk Son Anlaşamama Tutanağı, İzmir … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyası, davalıya ait ticaret sicil kayıtları, davalıya ait esnaf sicil kayıtları, davalıya ait vergi sicil kayıtları, davacı şirkete ait ticari defter ve kayıtlar, Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişinin 13/03/2020 havale tarihli raporu ve sair deliller birlikte değerlendirildiğinde; davaya konu uyuşmazlığın taraflar arasında imzalanan eser sözleşmesi kapsamında davacı şirket tarafından davalı adına düzenlenen 11/06/2018 tarihli faturadan kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla davalı aleyhine başlatılan icra takibine davalı tarafıdan süresinde yapılan itirazın iptali ve asıl alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsili taleplerine ilişkin olduğu, İzmir … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasında davacı alacaklı vekilinin davalı borçlu aleyhine 9.860,00-TL asıl alacak ve 619,96-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 10.479,96-TL bedel üzerinden icra takibi başlattığı, davalı tarafın süresinde yapmış olduğu itirazı üzerine icra takibinin durdurulmasına karar verildiği, Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişinin 13/03/2020 havale tarihli raporunda davacı şirketin ticari defter kayıtlarına göre 21/02/2019 tarihi itibariyle davalıdan 11/06/2018 tarihli faturadan kalan 9.860,00-TL asıl alacak ve 619,96-TL işlemiş avans faiz olmak üzere toplam 10.479,96-TL alacaklı olduğunu mütalaa ettiği, davalı tanıkları tarafından, taraflar arasındaki sözleşme kapsamında davacı şirket tarafından yapılan işin ayıplı olduğu ve işin asıl işveren tarafından kabul edilmemesi üzerine ayıbın davalı tarafından giderildiği, ayıbın giderilmesi kapsamında yapılan masrafların fatura borcundan mahsup edildiği belirtilmiş ise de, davalı tanıklarının beyanları görgüye dayalı olmayıp, tamamen duyuma dayalı olduğu, ayrıca, davalı tanıkları direkt olarak davalı ile çalışan veya davalı ile iş yapan şahıslar olup, beyanlarının tarafsız olduğu noktasında mahkememiz nezdinde yeterli düzeyde kanaat oluşmadığı, davalı tarafından sözleşme gereğince davacı tarafça yapılan işin ayıplı olduğu hususunda davacı şirkete yapılan usulüne uygun bir başvuruya ilişkin herhangi bir bilgi ve belge dosya muhteviyatında bulunmadığı, davalının ihbar külfetine uygun davranmadığı gerekçesiyle, fatura bedelinin tahsiline yönelik yapılan icra takibine itirazın iptali davası sırasında ayıba ilişkin talepte bulunamayacağı anlaşılmakla, açılan davanın kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Açılan davanın KABULÜ İLE,
1-Davalı …’ın İzmir … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasındaki icra takibine İTİRAZININ İPTALİNE, İzmir … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasındaki icra takibinin 9.860,00-TL asıl alacak ve 619,96-TL işlemiş faiz bedeli olmak üzere toplamda 10.479,96-TL üzerinden, asıl alacağa 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun hükümleri uyarınca yıllık %9 oranında yasal faiz uygulanmak suretiyle devamına,
2-Alacak miktarı likit olduğundan takip konusu kabul edilen asıl alacak miktarı olan 9.860,00-TL’nin %20’si oranında icra inkar tazminatının davalı …’tan alınarak davacı …ne verilmesine,
3-492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince karar tarihi itibariyle alınması gereken 715,89-TL karar ve ilam harcından, 168,39-TL peşin harç ve 10,58-TL tamamlama harcının mahsubu ile bakiye 536,82-TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
4-Davacının kendisini vekille temsil ettirdiği göz önünde bulundurularak karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 4.080,00-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 54,00-TL elektronik tebligat, 244,20-TL tebligat, 98,80-TL posta masrafı, 400,00-TL bilirkişi ücreti, 168,39-TL peşin harç, 10,58-TL tamamlama harcı ve 44,40-TL başvurma harcı olmak üzere toplam 1.020,37-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-7155 sayılı Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun’un 23/14. maddesi gereğince ileride haksız çıkacak taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320,00-TL zorunlu arabuluculuk yargılama giderinin davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
7-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 333. maddesi gereğince kullanılmayan gider avansının talep halinde ve karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 345. maddesi gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde Mahkememize veya Mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer ya da başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesi’ne verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.03/09/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır