Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/407 E. 2021/847 K. 19.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/407 Esas
KARAR NO : 2021/847

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 24/09/2019
KARAR TARİHİ : 19/10/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirketin davalı borçlu …San. ve Tic. Ltd. Şirketinden 42.508,35 TL (faiz ve masraflar hariç) alacağının tahsili amacıyla İzmir …. İcra Müdürlüğünün …/… Esas sayılı dosyasından icra takibi başlattığını, borçlu davalıya gönderilen ödeme emrinin 17.10.2018 tarihinde tebliğ olduğunu, akabinde borçlunun 22.10.2018 tarihinde var olan hiçbir belge, makbuz vs. evrak sunmadan haksız, mesnetsiz ve yasal dayanaktan yoksun olarak borca, faize ve ferilerine itiraz ettiğini, itiraz dilekçesinin taraflarına tebliğ edilmediğini ve itirazın haricen öğrenildiğini, itirazın taraflarınca öğrenilmesinin akabinde zorunlu arabuluculuğa başvurulduğunu ancak arabuluculuk sürecinin “anlaşamama” ile sonuçlandığını, işbu haksız ve hukuka aykırı itirazın iptalinin gerektiğini, davacı alacaklı … San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin davalı borçlu … San. ve Tic. Ltd. Şti.’ne ürün satışını gerçekleştirdiğini ve bu satışları faturalandırıldığını, icra takibine konu faturaların bedelini tahsil edemediğini, icra takibinin davalı borçlu … San.Tic.Ltd.Şti. nin yapmış olduğu haksız, mesnetsiz hukuka aykırı itirazı ile durdurulduğu, sair hakların mahfuziyeti kaydıyla haksız ve hukuka aykırı itirazın iptali ile asıl alacak, faiz ve ferileriyle beraber devamına, %20′ den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin karşı yana yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekilinin cevap dilekçesi özetle: davacının açmış olduğu davanın haksız ve mesnetsiz olduğunu, dava konusu fatura içeriği malların ne şekilde teslim edildiğini gösterir irsaliyelerin sunulmadığını, dava konusu faturaların ticari defterlerde kayıtlı olmadığını, bu sebeple açılan icra takibinin haksız olduğunu, yukarıda açıklanan sebeplerden dolayı, haksız işbu davanın reddine karar verilerek, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına ve kötü niyetli olarak açılmış olduğu takip sebebi ile %20’den kötü niyet tazminatının davacıdan alınarak davalıya ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:
1-İzmir Arabuluculuk Bürosunun …/… Dosya…/… Arabuluculuk numaralı Arabuluculuk Son Anlaşamama Tutanağı,
2-İzmir …. İcra Dairesinin …/… Esas sayılı icra dosyası,
3-Davacı şirket tarafından davalı şirket adına düzenlenen faturalar,
4-Davacı şirkete ait ticaret sicil kayıtları,
5-Davacı şirkete ait vergi sicil kayıtları ile BA/BS formları,
6-Davalı şirkete ait ticaret sicil kayıtları,
7-Davalı şirkete ait vergi sicil kayıtları ile BA/BS formları,
8-Taraflara ait ticari defter ve belgeler,
9-Talimat mahkemesince Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişinin 26/07/2021 havale tarihli raporu,
10-Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişinin 14/09/2021 havale tarihli raporu,
11-Sair deliller.

DAVA KONUSU:
Açılan dava, taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında davacı şirket tarafından davalı şirket adına düzenlenen faturalardan kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla davalı şirket aleyhine başlatılan icra takibine davalı şirket tarafıdan süresinde yapılan itirazın iptali ve asıl alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatının davalı şirketten tahsili taleplerine ilişkindir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 67. maddesinde İcra Takibine İtirazın İptali; ”Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.
Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./11.md.) yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.
İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.
Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.
Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.” şeklinde düzenlenmiştir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67. maddesi uyarınca itirazın iptali davası; alacaklının, icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İcra ve İflas Kanunu’nun 66. maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamayı amaçladığı bir eda davası olup, itirazın tebliğinden itibaren bir yıllık süresinde açılan davada borçlunun itirazında haksızlığının belirlenmesi ve alacağın likit olması hâlinde, istem varsa borçlu aleyhine icra inkâr tazminatına da hükmedilebilir (Kuru, B.: İcra ve İflâs Hukuku, 2006, s. 219, 223).
İtirazın iptali davası, müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan, bir eda davasıdır. Mahkemenin davanın reddi ya da kabulü yönünde verdiği karar, maddi anlamda kesin hüküm teşkil edeceğinden; davanın reddi halinde alacaklı, borçluya karşı aynı alacaktan dolayı yeni bir alacak davası açamayacağı gibi, davanın kabulü halinde borçlu da, alacaklıya karşı bir menfi tespit veya istirdat davası açamayacaktır.
Bu nedenledir ki, mahkeme itirazın iptali davasında tarafların iddia ve savunmalarını genel hükümlere göre inceleyerek, borcun varlığını ve miktarını araştırmak zorundadır.
Bu dava, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir (İİK. m.67/1). Alacaklı, alacağının varlığını Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na göre caiz olan her türlü delil ile ispat edebilir. Dava, özünde tahsil istemini de barındırmakla, burada borçlunun takip sonrası yaptığı ödeme iddialarının da nazara alınması zorunludur. Borçlu, ödeme emrine itiraz ederken bildirmiş olup olmamasına bakılmaksızın, bütün itiraz sebeplerini ileri sürebileceğinden; mahkemenin, borcun sonradan ödendiği itirazını araştırarak, ödemenin takip konusu alacakla ilgili olduğunu belirlemesi halinde, alacaklının dava tarihi itibariyle talep edebileceği alacak miktarı üzerinden hüküm kurması gerektiğinde duraksama bulunmamaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, alacak miktarının, takip ya da dava tarihindeki koşullara göre belirlenmesinin, itirazın iptali davasında hükmolunan miktar üzerinden tahsiline karar verilebilecek bir tazminat türü olan ve bağımsız bir dava konusu yapılamayan icra inkar tazminatının miktarına da etkili olacağı açıktır.
Yargıtay Daireleri ile Hukuk Genel Kurulunun kararlılık kazanmış uygulamasına göre; itirazın iptali davalarında 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için, usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde ödeme emrine itiraz etmesi, alacaklının bir yıl içinde itirazın iptali davasını açması ve davasında haklı çıkarak icra inkâr tazminatı talep etmiş olması gereklidir. Burada, borçlu itirazının kötü niyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmaz.
Bu yasal koşullar yanında, takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlarının bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir. Nitekim aynı ilkeler Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.02.2020 tarihli ve 2017/3-957 E., 2020/99 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.
İzmir …. İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyasının incelenmesinde, alacaklısının … Limitd Şirketi, borçlusunun … Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi olduğu, davacı vekilinin davalı şirket aleyhine 8.847,45-TL asıl alacak, 7.168,50-TL asıl alacak, 26.492,40-TL asıl alacak, 1.571,27-TL işlemiş faiz, 1.270,98-TL işlemiş faiz ve 4.619,11-TL işlemiş faiz bedeli olmak üzere toplamda 49.969,71-TL bedelli asıl alacak bedeli üzerinden icra takibi başlattığı, davalı tarafın süresinde yapmış olduğu itirazı üzerine icra takibinin durdurulmasına karar verildiği görülmektedir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 219. maddesinde; ”Taraflar, kendilerinin veya karşı tarafın delil olarak dayandıkları ve ellerinde bulunan tüm belgeleri mahkemeye ibraz etmek zorundadırlar. Elektronik belgeler ise belgenin çıktısı alınarak ve talep edildiğinde incelemeye elverişli şekilde elektronik ortama kaydedilerek mahkemeye ibraz edilir.
Ticari defterler gibi devamlı kullanılan belgelerin sadece ilgili kısımlarının onaylı örnekleri mahkemeye ibraz edilebilir.” hükmü bulunmaktadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 220. maddesinde ise; ”İbrazı istenen belgenin, ileri sürülen hususun ispatı için zorunlu ve bu isteğin kanuna uygun olduğuna mahkemece kanaat getirildiği ve karşı taraf da bu belgenin elinde olduğunu ikrar ettiği veya ileri sürülen talep üzerine sükut ettiği yahut belgenin var olduğu resmî bir kayıtla anlaşıldığı veya başka bir belgede ikrar olunduğu takdirde, mahkeme bu belgenin ibrazı için kesin bir süre verir.
Mahkemece, ibrazı istenen belgenin elinde bulunduğunu inkâr eden tarafa, böyle bir belgenin elinde bulunmadığına, özenle aradığı hâlde bulamadığına ve nerede olduğunu da bilmediğine ilişkin yemin teklif edilir.
Belgeyi ibraz etmesine karar verilen taraf, kendisine verilen sürede belgeyi ibraz etmez ve aynı sürede, delilleriyle birlikte ibraz etmemesi hakkında kabul edilebilir bir mazeret göstermez ya da belgenin elinde bulunduğunu inkâr eder ve teklif edilen yemini kabul veya icra etmezse, mahkeme, duruma göre belgenin içeriği konusunda diğer tarafın beyanını kabul edebilir.” hükmü düzenlenmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 222. maddesinde de; ”Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.
Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.
İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.
Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.
Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır.” hükmüne yer verilmiştir.
04/03/2021 tarihli duruşmanın 2 numaralı ara kararında 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 219/2. ve 222/1. maddelerinde tarafların delil olarak dayandığı ticari defter ve kayıtları ibraz ile yükümlü olduğu hüküm altına alındığından, bilirkişi incelemesine esas olmak üzere davacı şirkete ait ticari defter ve belgeleri mahkememize sunmak veya ticari defter ve belgelerin bulunduğu yeri mahkememize bildirmek üzere davacı vekiline 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 220/1. fıkrası uyarınca iki haftalık kesin süre verilmesine karar verilmiş, davacı vekili davacı şirkete ait ticari defter ve belgelerin bulunduğu yeri verilen kesin süre içerisinde mahkememize bildirmiştir.
04/03/2021 tarihli duruşmanın 3 numaralı ara kararında ise davalı vekiline davalı şirkete ait ticari defter ve belgeleri mahkememize sunmak veya ticari defter ve belgelerin bulunduğu yeri mahkememize bildirmek üzere; “6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 219/2. ve 222/1. maddelerinde tarafların delil olarak dayandığı ticari defter ve kayıtları ibraz ile yükümlü olduğu hüküm altına alındığından, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 220/1. fıkrası uyarınca iki haftalık kesin süre içerisinde bilirkişi incelemesine esas olmak üzere dava konusu ticari defter kayıt ve belgelerin bulunduğu yeri mahkememize bildirmeniz, verilen kesin süre içinde ticari defterlerin bulunduğu yerin bildirilmemesi durumunda söz konusu ticari defter ve belgelere delil olarak dayanmaktan vazgeçmiş sayılacağınız ihtaren bildirilir.” şerhini içeren tebligat çıkartılmasına karar verilmiş olup, davalı vekili davalı şirkete ait ticari defter ve belgelerin bulunduğu yeri verilen kesin süre içerisinde mahkememize bildirmiştir.
Davacı şirketin ticari defter ve belgelerinin incelenmesi amacıyla Bakırköy Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi’ne talimat yazılarak dosyanın re’sen belirlenecek Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişiye tevdi ile dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, taraflara ait ticari defter ve belgeler, İzmir … İcra Dairesi’nin …/… Esas sayılı dosyası, dava dilekçesine ekli faturalar, taraflara ait ticaret sicil kayıtları, taraflara ait BA/BS formları ve sair deliller birlikte değerlendirilerek; davacı şirkete ait ticari defter ve belgelerin onaylarının usulüne uygun şekilde yaptırılıp yaptırılmadığı, taraflar arasında ticari ilişki bulunup bulunmadığı, var ise hangi sebeplerden kaynaklı olarak ticari ilişki bulunduğu, taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında davacı şirket tarafından davalı şirket adına düzenlenen faturalardan kaynaklı olarak davacı şirketin davalı şirketten alacağının bulunup bulunmadığı, alacağı var ise miktarı, icra takibinde işletilen faiz miktar ve oranının usulüne uygun şekilde işletilip işletilmediği hususlarının belirlenerek düzenlenecek raporun mahkememize sunulması istenilmiş, talimat mahkemesi aracılığıyla dosyanı tevdi edildiği Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişi 26/07/2021 havale tarihli raporunda sonuç olarak, davacı … Limitd Şirketinin ticari defterlerinin usulüne uygun şekilde tutulduğunu, açılış ve kapanış onaylarının usulüne uygun şekilde yaptırıldığını, bu kapsamda ticari defter ve belgelerin davacı şirket lehine delil vasfı taşıdığını, davacı şirket tarafından davalı şirket adına düzenlenen faturaların irsaliyeli fatura mahiyetinde olduklarını, Yurtiçi Kargo tarafından düzenlenen 3 adet ambar tesellüm fişinde kargo içeriklerinin yer almadığını ancak tesellüm fişlerinde o tarihlerde düzenlenen faturaların yer aldığının tespit edildiğini, davacı şirkete ait ticari defter ve belgelere göre davacı şirketin 31/12/2018 tarihi itibariyle davalı şirketten 42.508,41-TL tutarında alacağının bulunduğunun belirlendiğini mütalaa etmiştir.
Davalı şirketin ticari defter ve belgeleri üzerinde inceleme yapılması amacıyla dosyanın Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişiye tevdii ile dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, taraflara ait ticari defter ve belgeler, İzmir … İcra Dairesi’nin …/… Esas sayılı dosyası, dava dilekçesine ekli faturalar, taraflara ait ticaret sicil kayıtları, taraflara ait BA/BS formları ve sair deliller birlikte değerlendirilerek; taraflara ait ticari defter ve belgelerin onaylarının usulüne uygun şekilde yaptırılıp yaptırılmadığı, taraflara ait ticari defter ve belgelerin birbirini doğrulayıp doğrulamadığı, taraflar arasında ticari ilişki bulunup bulunmadığı, var ise hangi sebeplerden kaynaklı olarak ticari ilişki bulunduğu, taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında davacı şirket tarafından davalı şirket adına düzenlenen faturalardan kaynaklı olarak davacı şirketin davalı şirketten alacağının bulunup bulunmadığı, alacağı var ise miktarı, icra takibinde işletilen faiz miktar ve oranının usulüne uygun şekilde işletilip işletilmediği hususlarının belirlenerek düzenlenecek raporun mahkememize sunulmasının istenilmiş, Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişi 14/09/2021 havale tarihli raporunda sonuç olarak, davalı yanın dosya kapsamında ticari defterlerinin ibraz etmediğini, sayın mahkemenin yerinde inceleme yetkisine dayanılarak internet üzerinden davalının telefon ve adres bilgilerine ulaşıldığını, telefonla birkaç defa aranmasına rağmen telefonun çaldığı ama cevap veren kimsenin olmadığını, dosya kapsamından anlaşıldığı üzere davalının mali müşaviri … ….’nın telefondan arandığını, kendisinin davalı firmanın ile 2016 yılında çalışmayı bıraktığını ve bir bilgisi olmadığını beyan ettiğini, vekil Av. … …’ın telefondan arandığını ancak kendisinin müvekkili şirkete ulaşamadığını beyan ettiğini, bu sebeple davalı şirkete ait ticari defter ve belgelere ulaşılamadığından herhangi bir inceleme yapılamadığını mütalaa etmiştir.
Yukarında yer verilen yasa hükümleri ile Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişi 14/09/2021 havale tarihli raporunda yapılan tespitler çerçevesinde, ticari defter ve belgelerini mahkememize sunmayan ve yerlerini bildirmesine rağmen süresi içerisinde mahkememizce yetkilendirilen bilirkişinin incelemesine hazır bulundurmayan davalı şirketin, ticari defter ve belgelerine delil olarak dayanmaktan vazgeçmiş sayılmasına karar verilerek yargılamaya devam olunmuştur.
Her iki tarafın ticari defter ve belgeleri üzerinde yapılan incelemeler sonucunda düzenlenen bilirkişi raporları kapsamında, davacı şirket tarafından davalı şirket adına düzenlenen irsaliyeli faturalar sebebiyle davacı şirketin 31/12/2018 tarihi itibariyle davalı şirketten 42.508,41-TL tutarında alacaklı olduğu kanaatine varılmıştır.
Tacirler arasında ihbar ve ihtarların usul ve yöntemi 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 18/3. maddesinde; ”Tacirler arasında, diğer tarafı temerrüde düşürmeye, sözleşmeyi feshe, sözleşmeden dönmeye ilişkin ihbarlar veya ihtarlar noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılır.” hükmü ile belirlenmiştir.
İcra takibine geçilmeden önce davacı şirket tarafından faturalardan kaynaklanan alacağın ödenmesi amacıya davalı şirket adına usulüne uygun şekilde ihtar yapıldığına dair herhangi bir bilgi ve belgenin dosya muhteviyatında yer almadığı dikkate alındığında, davalı şirketin takibe ve davaya konu alacak yönünden temerrütünün icra takibi tarihi itibariyle vuku bulduğu, bu sebeple icra dosyasında bulunan icra ödeme emrinde yer alan işlemiş faiz bedeli talebinin yerinde olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Alacağın faturalara dayandığı ve bu sebeple likit mahiyette bulunduğu kanaatiyle icra inkar tazminatı talebinin kabulü yönünden hüküm kurulmuştur.
Tüm dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, İzmir Arabuluculuk Bürosunun …/… Dosya …/… Arabuluculuk numaralı Arabuluculuk Son Anlaşamama Tutanağı, İzmir …. İcra Dairesinin …/… Esas sayılı icra dosyası, davacı şirket tarafından davalı şirket adına düzenlenen faturalar, davacı şirkete ait ticaret sicil kayıtları, davacı şirkete ait vergi sicil kayıtları ile BA/BS formları, davalı şirkete ait ticaret sicil kayıtları, davalı şirkete ait vergi sicil kayıtları ile BA/BS formları, taraflara ait ticari defter ve belgeler, talimat mahkemesince Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişinin 26/07/2021 havale tarihli raporu, Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişinin 14/09/2021 havale tarihli raporu ve sair deliller birlikte değerlendirildiğinde; davaya konu uyuşmazlığın taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında davacı şirket tarafından davalı şirket adına düzenlenen faturalardan kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla davalı şirket aleyhine başlatılan icra takibine davalı şirket tarafıdan süresinde yapılan itirazın iptali ve asıl alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatının davalı şirketten tahsili taleplerine ilişkin olduğu, İzmir …. İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyasında davacı vekilinin davalı şirket aleyhine 8.847,45-TL asıl alacak, 7.168,50-TL asıl alacak, 26.492,40-TL asıl alacak, 1.571,27-TL işlemiş faiz, 1.270,98-TL işlemiş faiz ve 4.619,11-TL işlemiş faiz bedeli olmak üzere toplamda 49.969,71-TL bedelli asıl alacak bedeli üzerinden icra takibi başlattığı, davalı tarafın süresinde yapmış olduğu itirazı üzerine icra takibinin durdurulmasına karar verildiği, davacı şirketin ticari defter ve belgeleri üzerinde inceleme yapan Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişinin 26/07/2021 havale tarihli raporunda davacı şirkete ait ticari defter ve belgelere göre davacı şirketin 31/12/2018 tarihi itibariyle davalı şirketten 42.508,41-TL tutarında alacağının bulunduğunun belirlendiğini mütalaa ettiği, ticari defter ve belgelerini mahkememize sunmayan ve yerlerini bildirmesine rağmen süresi içerisinde mahkememizce yetkilendirilen bilirkişinin incelemesine hazır bulundurmayan davalı şirketin, ticari defter ve belgelerine delil olarak dayanmaktan vazgeçmiş sayılmasına karar verildiği, her iki tarafın ticari defter ve belgeleri üzerinde yapılan incelemeler sonucunda düzenlenen bilirkişi raporları kapsamında, davacı şirket tarafından davalı şirket adına düzenlenen irsaliyeli faturalar sebebiyle davacı şirketin 31/12/2018 tarihi itibariyle davalı şirketten 42.508,41-TL tutarında alacaklı olduğu, icra takibine geçilmeden önce davacı şirket tarafından faturalardan kaynaklanan alacağın ödenmesi amacıya davalı şirket adına usulüne uygun şekilde ihtar yapıldığına dair herhangi bir bilgi ve belgenin dosya muhteviyatında yer almadığı dikkate alındığında, davalı şirketin takibe ve davaya konu alacak yönünden temerrütünün icra takibi tarihi itibariyle vuku bulduğu, bu sebeple icra dosyasında bulunan icra ödeme emrinde yer alan işlemiş faiz bedeli talebinin yerinde olmadığı, alacağın faturalara dayandığı ve bu sebeple likit mahiyette bulunduğu anlaşılmakla, açılan davanın kısmen kabulüne kısmen reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Açılan davanın KISMEN KABULÜ KISMEN REDDİ İLE,
1-Davalı … Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinin İzmir …. İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyasındaki icra takibine ilişkin İTİRAZININ 8.847,45-TL asıl alacak, 7.168,50-TL asıl alacak ve 26.492,40-TL asıl alacak bedeli olmak üzere toplamda 42.508,35-TL yönünden İPTALİNE, İzmir …. İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyasındaki icra takibinin 8.847,45-TL asıl alacak, 7.168,50-TL asıl alacak ve 26.492,40-TL asıl alacak bedeli olmak üzere toplamda 42.508,35-TL asıl alacak bedelleri üzerinden, asıl alacaklara 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun hükümleri uyarınca yıllık %9 oranında ve değişen oranlarda yasal faiz uygulanmak suretiyle devamına, fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
2-Alacak miktarı likit olduğundan takip konusu kabul edilen asıl alacak miktarı olan 42.508,35-TL’nin %20’si oranında icra inkar tazminatının davalı … Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinden alınarak davacı … Limitd Şirketine verilmesine,
3-492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince karar tarihi itibariyle alınması gereken 2.903,74-TL karar ve ilam harcından, davanın açılışı sırasında peşin olarak yatırılan 967,28-TL harcın mahsubu ile bakiye 1.936,46-TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından yapılan 126,50-TL elektronik tebligat, 16,20-TL normal tebligat, 123,20-TL posta masrafı, 500,00-TL talimat bilirkişi ücreti, 500,00-TL bilirkişi ücreti, 44,40-TL başvurma harcı, 967,28-TL peşin harç olmak üzere toplamda 2.277,58-TL yargılama giderinden davanın kabul oranı dikkate alınarak 1.709,32-TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, bakiye yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davacının kendisini vekille temsil ettirdiği göz önünde bulundurularak karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca davanın kabul oranı dikkate alınarak 6.326,09-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiği göz önünde bulundurularak karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca davanın ret oranı dikkate alınarak 4.080,00-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
7-7155 sayılı Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun’un 23/14. maddesi gereğince ileride haksız çıkacak taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.360,00-TL zorunlu arabuluculuk yargılama giderinin davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
8-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 333.maddesi gereğince kullanılmayan gider avansının talep halinde ve karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 345. maddesi gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer ya da başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.19/10/2021

Katip …
(e-imzalıdır)

Hakim …
(e-imzalıdır)

Bu belge 5070 sayılı kanun kapsamında DYS üzerinde hazırlanmış ve e-imza ile imzalanmıştır.