Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/364 E. 2021/612 K. 03.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/364
KARAR NO : 2021/612

DAVA : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 21/09/2019
KARAR TARİHİ : 03/09/2021

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 22/07/2019 tarihli tahsilat makbuzu ile alınacak mallar karşılığı olarak davalıya … Anonim Şirketi … Şubesine ait 10/10/2019 tarihli, … seri numaralı 24.500,00-TL bedelli çek ile … Anonim Şirketi İzmir Şubesine ait 30/10/2019 tarihli, … seri numaralı 10.000,00-TL bedelli çeki verdiğini, davalının kendisine düşen yükümlülüğü yerine getirmediğini ve malları teslim etmediğini, müvekkiline ayrıca 24.544,00-TL’lik eksik fatura kestiğini, taraflar arasında başka ticari ilişkinin de bulunmadığını belirterek … Anonim Şirketi … Şubesine ait 10/10/2019 tarihli, … seri numaralı 24.500,00-TL bedelli çek ile … Anonim Şirketi İzmir Şubesine ait 30/10/2019 tarihli, … seri numaralı 10.000,00-TL bedelli çeklerden dolayı müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı cevap dilekçesi sunmamıştır.
DELİLLER :
1-İzmir Arabuluculuk Bürosunun … Dosya … Arabuluculuk numaralı Arabuluculuk Son Anlaşamama Tutanağı,
2-… Anonim Şirketi … Şubesi’ne ait 10/10/2019 tarihli, … seri numaralı 24.500,00-TL bedelli çek ile … Anonim Şirketi İzmir Şubesi’ne ait 30/10/2019 tarihli, … seri numaralı 10.000,00-TL bedelli çek suretleri,
3-Davacı şirkete ait ticari defter ve kayıtlar,
4-Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişinin 16/03/2021 havale tarihli raporu,
5-Sair deliller.
DAVA KONUSU:
Açılan dava, taraflar arasındaki ticari ilişki çerçevesinde davacı tarafından davalıdan alınan ve teslim edilmeyen malların bedeli karşılığında verilen … Anonim Şirketi … Şubesi’ne ait 10/10/2019 tarihli, … seri numaralı 24.500,00-TL bedelli çek ile … Anonim Şirketi İzmir Şubesi’ne ait 30/10/2019 tarihli, … seri numaralı 10.000,00-TL bedelli çekler dolayısıyla davacı şirketin davalıya borçlu olmadığının tespiti talebine ilişkindir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır.
Menfi tespit ve istirdat davalarına ilişkin hususlar 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 72. maddesinde; ”Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tesbit davası açabilir.
İcra takibinden önce açılan menfi tesbit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir.
İcra takibinden sonra açılan menfi tesbit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyle icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini istiyebilir.
(Değişik fıkra: 09/11/1988 – 3494/6 md.) Dava alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati tedbir kararı kalkar. Buna dair hükmün kesinleşmesi halinde alacaklı ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını gösterilen teminattan alır. Alacaklının uğradığı zarar aynı davada takdir olunarak karara bağlanır. Bu zarar herhalde (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./15.md.) yüzde yirmiden aşağı tayin edilemez.
(Değişik fıkra: 09/11/1988 – 3494/6 md.) Dava borçlu lehine hükme bağlanırsa derhal takip durur. İlamın kesinleşmesi üzerine münderecatına göre ve ayrıca hükme hacet kalmadan icra kısmen veya tamamen eski hale iade edilir. Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırsa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./15.md.) yüzde yirmisinden aşağı olamaz.
Borçlu, menfi tesbit davası zımmında tedbir kararı almamış ve borç da ödenmiş olursa, davaya istirdat davası olarak devam edilir.
Takibe itiraz etmemiş veya itirazının kaldırılmış olması yüzünden borçlu olmadığı bir parayı tamamen ödemek mecburiyetinde kalan şahıs, ödediği tarihten itibaren bir sene içinde, umumi hükümler dairesinde mahkemeye başvurarak paranın geriye alınmasını istiyebilir.
Menfi tesbit ve istirdat davaları, takibi yapan icra dairesinin bulunduğu yer mahkemesinde açılabileceği gibi, davalının yerleşim yeri mahkemesinde de açılabilir. Davacı istirdat davasında yalnız paranın verilmesi lazım gelmediğini ispata mecburdur.” şeklinde düzenlenmiştir.
Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere menfi tespit davasında amaç bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitine yöneliktir. Başka bir deyişle hukuki yararın bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır.
Dayanılan hukuki ilişkinin gerçekten mevcut olmadığı icra takibine maruz kalmadan önce ileri sürülebileceği gibi, icra takibinden sonra da ileri sürülebilir. Borçlunun icra takibinden önce veya sonra menfi tespit davası açabilmesi için borçlu olmadığının tespitinde hukuki yararının bulunması şarttır. Buna rağmen, borçlunun, alacaklının harekete geçmesini beklemeden borçlu olmadığının tespitinde korunmaya değer bir yararı bulunabilir. Bu tür bir yararının bulunması hâlinde borçlu, borçlu olmadığının tespiti için dava açabilir. Bunun dışında, icra takibi taraflar arasındaki maddi ilişkiyi tespit edecek nitelikte olmadığından, alacaklının takibe girişmesinden sonra, hatta takip kesinleştikten sonra da borçlunun, borçlu olmadığının tespitini mahkemeden istemesi mümkündür.
Borçlu, belirtilen şekilde takipten önce veya sonra alacaklıya karşı bir menfi tespit davası açar; bu davayı kazanırsa, hakkındaki icra takibi iptal edilir ve borcu ödemekten kurtulur. Ancak, borçlu borcunu icra dairesine ödedikten sonra, artık menfi tespit davası açamaz. Bu hâlde, borçlunun sırf borçlu olmadığının tespitinde, hukuki bir yararı yoktur. Bundan sonra, ödediği paranın geri alınması için bir dava açması söz konusu olur ki, bu da istirdat davasıdır (Pekcanıtez, H./ Atalay, O./ Sungurtekin Özkan, M./ Özekes, M.: İcra ve İflas Hukuku, s.156- 164).
Menfi tespit davası, normal bir hukuk davası gibi açılır. Borçlu, itirazın kaldırılması sırasında icra mahkemesinde (m. 68-68a) ileri sürüp ispat edemediği itiraz ve def’ilerini menfi tespit davasında yeniden ileri sürebilir; çünkü itirazın kaldırılması kararı, menfi tespit davasında kesin hüküm teşkil etmez. Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 17.03.2010 tarihli ve 2010/19-123 E. 2010/154 K; 07.12.2011 tarihli ve 2011/13-576 E., 2011/747 K. sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
22/10/2020 tarihli duruşmanın 1 numaralı ara kararında 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 219/2. ve 222/1. maddelerinde tarafların delil olarak dayandığı ticari defter ve kayıtları ibraz ile yükümlü olduğu hüküm altına alındığından, bilirkişi incelemesine esas olmak üzere ticari defter kayıt ve belgelerin bulunduğu yeri mahkememize bildirmek üzere davacı vekiline 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 220/1. fıkrası uyarınca iki haftalık kesin süre verilmesine karar verilmiş, davacı vekili kendisine verilen kesin süre içerisinde davacı şirkete ait ticari defter ve belgelerin bulunduğu yeri mahkememize bildirmiştir.
22/10/2020 tarihli duruşmanın 2 numaralı ara kararında ise duruşmada hazır bulunmayan davalı … adına ticari defter ve belgelerini ibraz etmek üzere; “6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 219/2. ve 222/1. maddelerinde tarafların delil olarak dayandığı ticari defter ve kayıtları ibraz ile yükümlü olduğu hüküm altına alındığından, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 220/1. fıkrası uyarınca iki haftalık kesin süre içerisinde bilirkişi incelemesine esas olmak üzere dava konusu ticari defter kayıt ve belgelerin bulunduğu yeri mahkememize bildirmeniz, verilen kesin süre içinde ticari defterlerin bulunduğu yerin bildirilmemesi durumunda söz konusu ticari defter ve belgelere delil olarak dayanmaktan vazgeçmiş sayılacağınız ihtaren bildirilir.” şerhini içeren tebligat çıkartılmasına karar verilmiş, çıkartılan tebligatın usulüne uygun şekilde tebliğine rağmen, davalıya ait ticari defter ve belgeler mahkememize sunulmadığı gibi ticari defter ve belgelerin bulunduğu yer mahkememize bildirilmemiştir.
Gerekli bilgi ve belgelerin temini akabinde davacı şirkete ait ticari defter ve belgelerin incelenmesi amacıyla dosyanın re’sen belirlenecek Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişiye tevdi ile dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, davacı şirkete ait ticari defter ve belgeler, … Anonim Şirketi … Şubesi’ne ait 10/10/2019 tarihli, … seri numaralı 24.500,00-TL bedelli çek ile … Anonim Şirketi İzmir Şubesi’ne ait 30/10/2019 tarihli, … seri numaralı 10.000,00-TL bedelli çek fotokopisi, dava konusu çeklere ilişkin kayıtlar ve sair deliller birlikte değerlendirilerek; davacı şirkete ait ticari defter ve belgelerin usulüne uygun şekilde tutulup tutulmadığı, davacı şirkete ait ticari defter ve belgelerin açılış ve kapanış onaylarının usulüne uygun şekilde yaptırılıp yaptırılmadığı, dava konusu çeklerin davacı şirkete ait ticari defter ve belgelerine işlenip işlenmediğinin, taraflar arasında ticari ilişki bulunup bulunmadığının, var ise hangi sebeple ticari ilişki bulunduğunun, var ise taraflar arasındaki ticari ilişki çerçevesinde davacı tarafından davalıdan mal alımı yapılıp yapılmadığının, mal alımı yapılmış ise alınan malların davalı tarafından davacıya teslim edilip edilmediğinin, teslim edilmemiş ise malların bedeli karşılığında verilen … Anonim Şirketi … Şubesi’ne ait 10/10/2019 tarihli, … seri numaralı 24.500,00-TL bedelli çek ile … Anonim Şirketi İzmir Şubesi’ne ait 30/10/2019 tarihli, … seri numaralı 10.000,00-TL bedelli çekler dolayısıyla davacı şirketin davalıya borçlu olup olmadığının belirlenerek düzenlenecek raporun mahkememize sunulması istenilmiş, Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişi 16/03/2021 havale tarihli raporunda sonuç olarak, davacı şirketin 2019 yılı defterlerinin açılış tasdiklerinin yapıldığı ancak kapanış tasdiklerinin yapılmadığını, davacı şirket defterlerinde davalı tarafın herhangi bir hesapta izlenmediğini, davaya konu … Anonim Şirketi … Şubesi’ne ait 10/10/2019 tarihli, … seri numaralı 24.500,00-TL bedelli çek ile … Anonim Şirketi İzmir Şubesi’ne ait 30/10/2019 tarihli, … seri numaralı 10.000,00-TL bedelli çeklerin müşteri çeki olduğunu, çeklerin davalı tarafa verildiğine dair ticari defterlerde herhangi bir muhasebe kaydının yapılmadığını ve davalı tarafın borç veya alacak bakiyesinin bulunmadığını mütalaa etmiştir.
Bütün mücerret alacaklarda olduğu gibi kambiyo senedi alacağı da kural olarak uygun bir asıl borç ilişkisine, bir illi ilişkiye dayanır. Bir kambiyo senedi düzenleyip veren ve bu senedi alan herkes, bütün hukuki işlemlerin yapılmasına temel teşkil eden bir gayeye ulaşmak istemektedir. İşte bu gaye bir kambiyo senedinde mündemiç hakkın doğumu ve devri açısından hukuki sebebi teşkil eder. Kambiyo senedi düzenlenmesi dolayısıyla ortaya çıkan ilişki “kambiyo ilişkisi” ismiyle anılmaktadır. Kambiyo senedi vermek suretiyle borç altına giren borçlu “kambiyo taahhüdü”nde bulunmuş olur. Kambiyo ilişkisinin altında esas itibariyle bir asıl /temel borç ilişkisi vardır. Kambiyo senedinden kaynaklanan talebin geçerliliği, temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsızdır. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel talebe ise bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır.
Bu genel açıklamadan sonra hemen belirtelim ki, bono, ödeme vaadi niteliğinde bir kambiyo senedidir. Bu nedenle bonoyu düzenleyen, asıl borçlu durumundadır (6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) m. 691/1).
Bonoda şekil şartları TTK’nın 688. maddesinde sayılmıştır. Bunlar; “Bono” ya da “Emre Muharrer Senet” ibaresi, kayıtsız şartsız bir bedel ödeme vaadi, vade, ödeme yeri, lehtar, keşide yeri ve tarihi, keşidecinin imzasıdır. Zorunlu şartlardan biri eksik olduğu takdirde, senedin bono niteliği kaybolur. Bunlardan vade ve ödeme yeri esaslı şekil şartlarından değildir.
Sayılan zorunlu şekil şartlarının yanında seçimlik şartlar da vardır. Bonoya isteğe bağlı olarak, faiz, bedelin nakden yada malen alındığı veya yetkili mahkeme kayıtları da konabilir (Poroy,R.: Kıymetli Evrak Hukuku Esasları 11. Bası, İstanbul 1989, s. 237 vd.).
Yerleşik Yargıtay içtihatları ve öğretide kabul edildiği üzere, bonolara özgü seçimlik unsurlardan biri de temel borç ilişkisinden kaynaklanan borcun dayandığı nedenin gösterilmesine yönelik “bedel kaydı”dır. Yinelemek gerekirse “bedel kaydı” kambiyo senedinin ihtiyari kayıtlarındandır. Bu kayıt keşidecinin (borçlunun), senedin lehtarından (alacaklıdan) karşı edayı aldığını ispata yarar. Aslında kambiyo senetleri hukuku yönünden bu kayıtların bir anlamı ve önemi yoktur. Çünkü kambiyo senedinin düzenlenmesiyle, mücerret bir borç ilişkisi yaratılmaktadır. Bu sebeple de karşı edimin elde edilip edilmediğinin önemi de bulunmamaktadır. Temel borç ilişkisinin bir sözcükle senede yansıtılması şeklinde ortaya çıkan bedel kaydının varlığı ya da yokluğu senedin bono niteliğini etkilemez. Bedel kayıtları daha çok keşideci ile lehtar arasındaki iç ilişki yönünden ve ispat konusunda önem taşır. Kişisel defi sebeplerinin varlığının kanıtlanmasını kolaylaştırır.
Sözü edilen kayıtlar özellikle ispat hukuku açısından ilgilileri bağlayıcı niteliktedir. Bedel kaydı içeren bononun lehtarı, artık senedin “kayıtsız ve koşulsuz bir borç ikrarı olduğu” yolundaki soyutluk kuralına dayanamayacaktır.
Borç ikrarını içeren bir belge aleyhine kanıt sunulabilir. Ancak; ikrar borcun nedenini içeriyorsa, sadece bu nedenin gerçekleşmediğinin kanıtlanması gerekir (12/4/1933 gün ve 1933/30-6 sayılı YİBK ).
Bono, bağımsız borç ikrarını içeren bir senettir. Bu sebeple bir illete bağlı olması gerekmez ve kural olarak ispat yükü senedin bedelsiz olduğunu ileri süren tarafa aittir. Ancak senette borcun nedeni “mal” ya da “nakit” olarak belirtilmişse, davacının yazılı borç sebebine dayanmaya hakkı olacağından, ispat yükü bunun aksini ileri süren tarafa ait olacaktır (HMK’nın m. 191/1, TMK m. 6). Eğer yanlardan biri senet metninde yazılı kaydın doğru olmadığını söylüyorsa, buna senedin talili denmektedir. Bu anlamda talil senet metninde açıklanan düzenleme (ihdas) nedenine aykırı beyanda bulunma anlamına gelmektedir ve bu hâlde ispat yükünün kaydın aksini iddia edene ait olacağında kuşku bulunmamaktadır.
İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi’nin 09/06/2020 tarih ve 2018/129 Esas 2020/547 Karar sayılı ilamında aynen; ”…Somut olayda, davalının alacağı, kambiyo senedi olan çeke dayalıdır. Kambiyo senetleri illeten mücerrettir. Bu durumda alacağın varlığı için, temel ilişkinin kanıtlanmasına gerek yoktur…” denilerek, illetten mücerret olan çeke konu alacağın varlığı açısından temel ilişkinin ispatlanmasına gerek olmadığına dikkat çekilmiştir.
Her ne kadar davacı vekili tarafından dava konusu çekin taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında mal alış verişine ilişkin davacının üzerine düşen bedel ödeme yükümlülüğü amacıyla davacı şirket tarafından davalıya verildiği ve davalının alış veriş ilişkisine konu malları davacıya teslim etmemesi sebebiyle davacı şirketin çeklerden dolayı davalıya herhangi bir borcunun bulunmadığı iddia edilmiş ise de, taraflar arasında mal alım satımına yönelik olarak kurulmuş olan herhangi bir sözleşme mahkememize sunulmadığı gibi, kambiyo senetlerinden olan çekin illetten mücerret niteliğini haiz olduğu dikkate alındığında davacı tarafın dava konusu çek içeriğinde yer alan bedel mukabilinde davalıya borçlu olmadığını kıymetli evrak vasfına haiz çek ile aynı ispat gücüne sahip bir delil ile ispatlaması gerektiği, ancak davacı tarafın iddiasını bu vasfa haiz herhangi bir delil ile ispatlayamadığı, ayrıca davacı şirkete ait ticari defter ve belgeler üzerinde yapılan incelemeler neticesinde davacı şirket defterlerinde davalı tarafın herhangi bir hesapta izlenmediği, çeklerin davalı tarafa verildiğine dair ticari defterlerde herhangi bir muhasebe kaydının yapılmadığı ve davalı tarafın borç veya alacak bakiyesinin bulunmadığı yönündeki tespitler çerçevesinde davacı şirketin davalı ile arasında bulunduğunu iddia ettiği ticari ilişkiyi dahi ispatlayamadığı kanaatine varılmıştır.
Tüm dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, İzmir Arabuluculuk Bürosunun … Dosya … Arabuluculuk numaralı Arabuluculuk Son Anlaşamama Tutanağı, … Anonim Şirketi … Şubesi’ne ait 10/10/2019 tarihli, … seri numaralı 24.500,00-TL bedelli çek ile … Anonim Şirketi İzmir Şubesi’ne ait 30/10/2019 tarihli, … seri numaralı 10.000,00-TL bedelli çek suretleri, davacı şirkete ait ticari defter ve kayıtlar, Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişinin 16/03/2021 havale tarihli raporu ve sair deliller birlikte değerlendirildiğinde; davaya konu uyuşmazlığın taraflar arasındaki ticari ilişki çerçevesinde davacı tarafından davalıdan alınan ve teslim edilmeyen malların bedeli karşılığında verilen … Anonim Şirketi … Şubesi’ne ait 10/10/2019 tarihli, … seri numaralı 24.500,00-TL bedelli çek ile … Anonim Şirketi İzmir Şubesi’ne ait 30/10/2019 tarihli, … seri numaralı 10.000,00-TL bedelli çekler dolayısıyla davacı şirketin davalıya borçlu olmadığının tespiti talebine ilişkin olduğu, davacı şirkete ait ticari defter ve belgeleri inceleyen Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişinin16/03/2021 havale tarihli raporunda davacı şirketin 2019 yılı defterlerinin açılış tasdiklerinin yapıldığı ancak kapanış tasdiklerinin yapılmadığını, davacı şirket defterlerinde davalı tarafın herhangi bir hesapta izlenmediğini, davaya konu … Anonim Şirketi … Şubesi’ne ait 10/10/2019 tarihli, … seri numaralı 24.500,00-TL bedelli çek ile … Anonim Şirketi İzmir Şubesi’ne ait 30/10/2019 tarihli, … seri numaralı 10.000,00-TL bedelli çeklerin müşteri çeki olduğunu, çeklerin davalı tarafa verildiğine dair ticari defterlerde herhangi bir muhasebe kaydının yapılmadığını ve davalı tarafın borç veya alacak bakiyesinin bulunmadığını mütalaa ettiği, taraflar arasında mal alım satımına yönelik olarak kurulmuş olan herhangi bir sözleşme mahkememize sunulmadığı gibi, kambiyo senetlerinden olan çekin illetten mücerret niteliğini haiz olduğu dikkate alındığında davacı tarafın dava konusu çek içeriğinde yer alan bedel mukabilinde davalıya borçlu olmadığını kıymetli evrak vasfına haiz çek ile aynı ispat gücüne sahip bir delil ile ispatlaması gerektiği, ancak davacı tarafın iddiasını bu vasfa haiz herhangi bir delil ile ispatlayamadığı, ayrıca davacı şirkete ait ticari defter ve belgeler üzerinde yapılan incelemeler neticesinde davacı şirket defterlerinde davalı tarafın herhangi bir hesapta izlenmediği, çeklerin davalı tarafa verildiğine dair ticari defterlerde herhangi bir muhasebe kaydının yapılmadığı ve davalı tarafın borç veya alacak bakiyesinin bulunmadığı yönündeki tespitler çerçevesinde davacı şirketin davalı ile arasında bulunduğunu iddia ettiği ticari ilişkiyi dahi ispatlayamadığı kanaatine varılarak, açılan davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Açılan davanın REDDİNE,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince karar tarihi itibariyle alınması gereken 59,30-TL karar ve ilam harcının, davanın açılışı sırasında yatırılan 89,18-TL peşin harçtan mahsubu ile fazla alınan 29,88-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatırana iadesine,
3-Yargılama giderlerinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına,
4-7155 sayılı Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun’un 23/14. maddesi gereğince ileride haksız çıkacak taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320,00-TL zorunlu arabuluculuk yargılama giderinin davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
5-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 333. maddesi gereğince kullanılmayan gider avansının talep halinde ve karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 345. maddesi gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde Mahkememize veya Mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer ya da başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesi’ne verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 03/09/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır