Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/356 E. 2022/349 K. 19.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/356
KARAR NO : 2022/349

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 20/09/2019
KARAR TARİHİ : 19/04/2022

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirket tarafından müvekkil aleyhine İzmir 1. İcra Müdürlüğü ‘nün …/… E. Sayılı dosyasından takip başlatıldığı, takibe dayanak olarak ; 06.11.2016 günlü, … Seri Numaralı, 50.000 TL bedelli, Garanti Bankası çeki, 30.09.2016 günlü, … Seri Numaralı, 66.325 TL bedelli, Denizbank çeki, 15.09.2016 günlü, … Seri Numaralı, 66.325 TL bedelli, Denizbank çeki, 30.10.2016 günlü, … Seri Numaralı, 50.000 TL bedelli, Garanti Bankası çeki gösterildiği, davacı müvekkilin, davalı yana söz konusu çeklerden kaynaklı herhangi bir borcu bulunmadığı, davaya konu olan İzmir 1. İcra Müdürlüğü ‘nün …/… E. Sayılı dosyasından başlatılan takipte davalı/ alacaklı şirketçe önce 6 adet çek dayanak olarak gösterilmişse de, tarafımızca ikame edilen imzaya itiraz davası sonucunda İzmir 1. İcra Hukuk Mahkemesi ‘nin …/… E. , …/…K. Sayılı dosyasında verilen kararda takibe konu iki adet çek yönünden takibin durdurulması kararı verildiği, söz konusu kararda görüleceği üzere takibin önceki haline konu 10.10.2016 günlü, … seri numaralı, 50.000 TL bedelli Garanti Bankası çeki ve 20.10.2016 tarihli, … seri numaralı, 50.000 TL bedelli Garanti Bankası çeklerinde bulunan imzaların müvekkile ait olmadığı tespit edilmiş, söz konusu çekler yönünden imza itirazı kabul gördüğü, bu husus üzerine dosyadaki diğer 4 çek üzerinden takibe devam edilmişse de söz konusu çekler ile ilgili de müvekkilin borcu bulunmadığı, müvekkilin borçlu bulunmadığının tespitine, yargılama süresince müvekkilin haklarına halel gelmesini önlemek , telafisi mümkün olmayacak bir takım zararların doğmasını engellemek amacıyla İzmir 1. İcra Müdürlüğü’nün …/… E. sayılı dosyasının tedbiren durdurulmasına, takibinde haksız ve kötü niyetli olan alacaklı/davalı aleyhine, davacı müvekkil lehine takip konusu alacağın % 20’sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davacının keşide tarihlerinde düzeltme olduğunu beyan ettiği … ve … seri nolu çeklerde, herhangi bir tahrifat ve usulsüzlük söz konusu olmadığı, zira yapılan düzeltme keşideci tarafından usulüne uygun biçimde paraflanarak tamamlandığı, tarihlerdeki düzeltme tüm çeklerde olmayıp, sadece ikisinde bulunmakta olup, keşideci tarafından yapılan düzeltmeden davacının borçlu olmadığına dair bir anlam çıkarılması mümkün olmadığı, Davacı usulüne uygun paraflanmış düzeltmeden mantık kurallarına ve maddi gerçeğe aykırı biçimde lehine sonuç çıkarma gayesinde olduğu, ciro silsilesinde bulunanlar müteselsilen sorumlu oldukları, takip konusu çeklerde keşideci,lehtar ve ciranta hamile karşı müteselsilen sorumlu oldukları, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE :
Uyuşmazlığın, İzmir 1.İcra Müdürlüğünün …/… Takip sayılı dosyasında 4 adet çekten dolayı davacının borçlu olmadığı yönünde menfi tespiti, kötü niyet tazminatı koşullarının oluşup oluşmadığı hususlarında olduğu anlaşılmıştır.
Menfi tespit, gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava olarak adlandırılmaktadır.
Menfi tespit ve istirdat davalarına ilişkin hususlar 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 72. maddesinde; ”Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tesbit davası açabilir.
İcra takibinden önce açılan menfi tesbit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir.
İcra takibinden sonra açılan menfi tesbit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyle icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini istiyebilir.
(Değişik fıkra: 09/11/1988 – 3494/6 md.) Dava alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati tedbir kararı kalkar. Buna dair hükmün kesinleşmesi halinde alacaklı ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını gösterilen teminattan alır. Alacaklının uğradığı zarar aynı davada takdir olunarak karara bağlanır. Bu zarar herhalde (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./15.md.) yüzde yirmiden aşağı tayin edilemez.
(Değişik fıkra: 09/11/1988 – 3494/6 md.) Dava borçlu lehine hükme bağlanırsa derhal takip durur. İlamın kesinleşmesi üzerine münderecatına göre ve ayrıca hükme hacet kalmadan icra kısmen veya tamamen eski hale iade edilir. Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırsa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./15.md.) yüzde yirmisinden aşağı olamaz.
Borçlu, menfi tesbit davası zımmında tedbir kararı almamış ve borç da ödenmiş olursa, davaya istirdat davası olarak devam edilir.
Takibe itiraz etmemiş veya itirazının kaldırılmış olması yüzünden borçlu olmadığı bir parayı tamamen ödemek mecburiyetinde kalan şahıs, ödediği tarihten itibaren bir sene içinde, umumi hükümler dairesinde mahkemeye başvurarak paranın geriye alınmasını istiyebilir.
Menfi tesbit ve istirdat davaları, takibi yapan icra dairesinin bulunduğu yer mahkemesinde açılabileceği gibi, davalının yerleşim yeri mahkemesinde de açılabilir. Davacı istirdat davasında yalnız paranın verilmesi lazım gelmediğini ispata mecburdur.” şeklinde düzenlenmiştir.
Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere menfi tespit davasında amaç bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitine yöneliktir. Başka bir deyişle hukuki yararın bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır.
Dayanılan hukuki ilişkinin gerçekten mevcut olmadığı icra takibine maruz kalmadan önce ileri sürülebileceği gibi, icra takibinden sonra da ileri sürülebilir. Borçlunun icra takibinden önce veya sonra menfi tespit davası açabilmesi için borçlu olmadığının tespitinde hukuki yararının bulunması şarttır. Buna rağmen, borçlunun, alacaklının harekete geçmesini beklemeden borçlu olmadığının tespitinde korunmaya değer bir yararı bulunabilir. Bu tür bir yararının bulunması hâlinde borçlu, borçlu olmadığının tespiti için dava açabilir. Bunun dışında, icra takibi taraflar arasındaki maddi ilişkiyi tespit edecek nitelikte olmadığından, alacaklının takibe girişmesinden sonra, hatta takip kesinleştikten sonra da borçlunun, borçlu olmadığının tespitini mahkemeden istemesi mümkündür.
Borçlu, belirtilen şekilde takipten önce veya sonra alacaklıya karşı bir menfi tespit davası açar; bu davayı kazanırsa, hakkındaki icra takibi iptal edilir ve borcu ödemekten kurtulur. Ancak, borçlu borcunu icra dairesine ödedikten sonra, artık menfi tespit davası açamaz. Bu hâlde, borçlunun sırf borçlu olmadığının tespitinde, hukuki bir yararı yoktur. Bundan sonra, ödediği paranın geri alınması için bir dava açması söz konusu olur ki, bu da istirdat davasıdır (Pekcanıtez, H./ Atalay, O./ Sungurtekin Özkan, M./ Özekes, M.: İcra ve İflas Hukuku, s.156- 164).
Menfi tespit davası, normal bir hukuk davası gibi açılır. Borçlu, itirazın kaldırılması sırasında icra mahkemesinde (m. 68-68a) ileri sürüp ispat edemediği itiraz ve def’ilerini menfi tespit davasında yeniden ileri sürebilir; çünkü itirazın kaldırılması kararı, menfi tespit davasında kesin hüküm teşkil etmez. Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 17.03.2010 tarihli ve 2010/19-123 E. 2010/154 K; 07.12.2011 tarihli ve 2011/13-576 E., 2011/747 K. sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Mahkememizin 26/09/2019 tarihli ara kararı ile, davacı vekilinin İzmir 1.İcra Dairesi’nin …/… Esas sayılı dosyasındaki icra takibinin tedbiren durdurulması talebinin İcra İflas Kanunu’nun 72. maddesinde; ‘İcra takibinden sonra açılan menfi tesbit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez’ hükmü gereği reddine karar verilmiştir.
İzmir 1.İcra Müdürlüğü’nün …/… takip sayılı dosyası, İzmir 6.İcra Müdürlüğü’nün …/… takip sayılı dosyası, İzmir 1.İcra Hukuk Mahkemesi’nin …/… Esas, …/…Karar sayılı dosyası UYAP üzerinden getirtilerek incelenmiştir.
Mahkememizin 15/03/2022 tarihli oturumunda davacı vekili, müvekkili hakkında başlatılan takipte 2 adet çek yönünden imzanın ait olmadığı anlaşılarak takibin durdurulduğunu, kalan 4 adet çek yönünden takibin devam ettiğini, sunulan yargıtay kararları gereği de borçlu olmadıklarını, yeni TBK. 700./3e göre de bu şekilde olduğu, son tarihli yargıtay kararlarında da tekrar çeki elinde bulunduran keşideci yeniden ciro etmekle alacaklıya teslim ettiğinden TTK. 703./3 gereğince kendisinin öncesindeki cirantaları yani somut olayda müvekkilinin sorumluluğunu ortadan kaldırdığını, yasanın amir hükmü varken iyi niyet karinesinden faydalanılamayacağını, davalı tarafın İcra Hukuk aşamasında bu durumu bildiği ve ilk defa çekin eline geçmiş olmadığı ileri sürerek davanın kabulünü; aynı oturumda davalı vekili ise müvekkilinin iyi niyetli hamil olduğunu, keşidecinin geriye ciroda sorumlu olduğunu, nihai borçlu ama müvekkili hamilin aradaki cirantalara lehtara karşı keşideciden farklı olarak sorumlu olmadığı, bu nedenle TTK’nun 724.maddesi gereği çekteki imzası olan herkes müvekkil hamile karşı sorumlu olduğu, icra mahkemesindeki durum ile kendi durumlarının farklı olduğu, aralarındaki ticari ilişkinin müvekkilin bilmesi söz konusu olmadığı, 788.maddeye göre de ciro keşideci veya çekten dolayı borçlananlardan herhangi birine de yapılabileceği, bu kişilerin de yeniden ciro edebileceğini beyanla davanın reddini talep etmiştir.
Uyuşmazlığın çözümü, dava konusu emre yazılı çeklerin lehdar tarafından yapılan cirodan sonra düzenleyen (keşideci) tarafından düzenleme tarihi değiştirilmek suretiyle tekrar tedavüle sokulmasının ardından çekin meşru hamilinin, sonraki tedavülden önceki ciro eden lehdara karşı çeke dayalı başvuru hakkını kullanıp kullanamayacağının belirlenmesine bağlıdır. Düzenleyene lehdar tarafından yapılan cirodan sonra düzenleyenin çekteki konumu, lehdara keşide etmeden önceki durumuna döneceğinden artık lehdarın çekin müteselsil sorumluluk zinciri içinde yer alması ve giderek hamilin lehdara karşı müracaat hakkını kullanabilmesi mümkün değildir (bkz. Yargıtay 12. HD., 06.06.2013 tarih ve 2013/12196-21206 sayılı kararı). Bu husus metinden anlaşılabilir olmakla çeke sonradan hamil olanlara karşı da ileri sürülebilir niteliktedir.
Dava dilekçesi, cevap dilekçesi ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davaya konu çeklerde davacıdan sonra …’a cirolandığı, bundan sonraki ciroda ise yeniden keşideci …’na ciro edildiği, oradan da davalı şirkete geçerek Lehdar davacı aleyhine takibe geçildiği, bu aşamalarda keşidecinin parafıyla keşide tarihlerinin değiştirildiği, davalının bu şekilde lehtara karşı müracaat hakkının kullanılmasının mümkün olmadığı, aynı şekilde diğer ciranta olan dava dışı … hakkında İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi’nce davaya konu takibin bu borçlu yönünden iptal edildiği, bu dosyada da davalı olarak yer alan dosyamız davalısının durumu bildiği ve kendisinin bizzat taraf olduğu, cirantaya müracaat hakkı bulunmadığının istinaf kararı ile de hüküm altına alındığı, davalının bu sürece rağmen takibe devam ettiği, açıklanan yasal nedenlerle davacının davaya konu çeklerden dolayı sorumluluğu bulunmadığı anlaşılmakla davanın kabulü ile, Davacının İzmir 1.İcra Müdürlüğünün …/… takip sayılı dosyasında borçlu olmadığının tespitine, Davalının %20 kötü niyet tazminatına hükmedilmesine,
Dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle:
1-Davanın KABULÜ ile
Davacının İzmir 1.İcra Müdürlüğünün …/… takip sayılı dosyasında borçlu olmadığının tespitine,
Davalının %20 kötü niyet tazminatına hükmedilmesine,
2-Harçlar Yasası gereğince hesaplanan alınması gerekli 15.892,32-TL harçtan peşin olarak alınan 3.973,09-TL harcın mahsubu ile bakiye 11.919,23-TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye irat kaydına,
3- Davacı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden dava tarihinde yürürlükte olan A.A.Ü.T gereğince hesap ve takdir edilen 24.735,50-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafça yapılan 4.017,49-TL peşin ve başvurma harcı, 11 tebligat gideri 70,20-TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
5-Arabuluculuğa tabi olmadığı halde arabuluculuğa gidildiği anlaşılmakla Hazine tarafından karşılanan 1.320,00-TL arabulucu ücretinin yargılama gideri olarak davacıdan alınarak, Hazineye gelir kaydına,
6-Taraflarca tarafından yatırılan gider avansının artan kısmının karar kesinleştiğinde ilgili taraflara iadesine,
Dair, karar HMK 341vd maddeleri gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Mahkememize veya aynı nitelikteki başka yer Mahkemesine verilecek dilekçe ile İzmir Bölge Adliye Mahkemeleri nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzüne karşı açıkça okunup usulen anlatıldı. 19/04/2022

Katip …
(e-imzalıdır)

Hakim …
(e-imzalıdır)