Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/247 E. 2021/642 K. 09.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/247
KARAR NO : 2021/642

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 16/09/2019
KARAR TARİHİ : 09/09/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 17/09/2018 tarihinde müteveffa … … sevk ve idaresinde bulunan … plaka sayılı aracı park ettikten sonra dinlenmek ve uyumak için aracı park ettiği sonrasında saat 21:50’de aracının yanına gittiği sırada … plaka sayılı araç ile … plaka sayılı aracın arasından karşıya geçerken … plaka sayılı aracın hareket etmesi sonucu iki araç arasında kalması ile ölümlü, yaralamalı ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiği, kaza nedeniyle … …’nun hayatını kaybettiği, iş bu kazanın oluşumunda … …’nun kusurunun bulunmadığı, fazlaya ilişkin hakları saklı kalarak şimdilik 500,00-TL destekten yoksun kalma, babasını kaybeden … … için 500,00-TL destekten yoksun kalma tazminatının 22/11/2018 temerrüt tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı … Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle, müteveffa davaya konu sigortalı aracın sürücüsü olduğundan ve kazaya kendi kusuru ile sebebiyet verdiğinden davacının talepleri karayolları trafik kanunu ve genel şartlar gereğince teminat dışı olduğu, kabul manasında olmamak üzere müvekkil şirketin söz konusu zarardan kaza tarihindeki poliçe teminat limitleri dahilinde sorumlu olduğu, davayı kabul manasında olmamak üzere, söz konusu davanın haksız fiile dayanması sebebiyle uygulanacak faiz yasal faiz olması gerektiği, kaldı ki ruhsatta görüleceği üzere aracın hususi olduğu, aracın hususi araç olarak kullanması nedeniyle avans faize hükmedilmesi mümkün olmadığı, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE :
… plakalı aracın davalı şirket nezdinde 27/12/2017 ile 27/12/2018 tarihleri arasında araç başına maddi 33.000.00-TL limitle sigortalı olduğu belirlenmiştir.
17/09/2018 tarihinde meydana gelen tek taraflı trafik kazasında araçta yolcu olarak bulunan davacının eşi müteveffanın sürücüsü olduğu park halinde bırakılmış … plakalı aracın müteveffanın aracına binmek üzere geçtiği sırada birden bire hareket ederek o sırada park halinde bulunan başka bir tır ile arasına alıp sıkıştırmak suretiyle ölümüne neden olması sebebiyle davacılar lehine destekten yoksun kalma tazminatı koşullarının oluşup oluşmadığı, var ise miktarının ne olduğu, davalı trafik sigortacısı şirketin sorumlu olup olmadığı hususlarında toplanmaktadır.
Haksız fiil, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 49 maddesinde; ”Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” şeklinde düzenlenmiştir. Aynı Kanun’un 50. maddesinde ise ”Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır. Uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler.” hükmü yer almaktadır.
Haksız fiil öğretide hukuka aykırı zarar verici fiil olarak tanımlanmakta ve unsurları; eylem, hukuka aykırılık, zarar, kusur ve illiyet bağı olarak belirlenmektedir. Buna göre haksız fiilden bahsedebilmek için hukuka aykırı bir eylem bulunmalı, bu eylemden bir zararın doğması zararlandırıcı eylemde bulunan kişinin kusurlu bulunması ve zarar ile kusur arasında illiyet bağının olması gerekmektedir. Bu beş unsurun varlığı halinde zarar veren kişi eylemden dolayı zarara uğrayan kişi ya da kişileri maddi ve manevi zararlarını karşılamak durumundadır. Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesine göre haksız fiilin unsurlarını ispat etme yükü davacıdadır. Davacı zararı haksız eylemi ve zarar ile haksız eylem arasındaki illiyet bağını ispat etmek durumundadır. Hakim, kusurlu veya hukuka aykırı bir fiili ile başkasına zarar verenin kusur durumunu, zararın ağırlını ve oluşan durumun özelliklerini gözeterek uygun ve hakkaniyete uygun bir tazminat belirler.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. maddesinde, ”İşletenlerin, bu kanunun 85/1. maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur.” hükmüne, aynı Kanun’un 85/1. maddesinde, ”Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.” hükmüne, aynı Kanun’un 85/son. maddesinde ise, ”İşleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” hükmüne yer verilmiş, Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın A-1. maddesinde de, ”sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder.” düzenlemesi yapılmıştır.
Yukarıda açıklanan madde hükümlerinden, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır.
Motorlu araçların işletilme tehlikesine karşı, zarar gören üçüncü şahısları, korumak amacıyla getirilmiş olan bu düzenleme ile öngörülen sorumluluğunun bir kusur sorumluluğu olmayıp, sebep sorumluluğu olduğu; böylece araç işletenin sorumluluğunun sebep sorumluluğunun ikinci türü olan tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğu, öğretide ve yargısal içtihatlarla kabul edilmektedir. (EREN Fikret, Borçlar Hukuku, 9. B, s. 631 vd.; KILIÇOĞLU Ahmet, Borçlar Hukuku, 10. B., s. 264 vd.). 2918 sayılı Kanunun 86. maddesinde ise, bu Kanun’un 85. maddesinde düzenlenen sorumluluktan kurtulma ve sorumluluğu azaltma koşullarına yer verilmiştir. Bu düzenlemelere göre, araç işleteni veya araç işleteninin bağlı bulunduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulabilecek; sorumluluktan kurtulamayan işleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi ise kazanın oluşunda zarar görenin kusurunun bulunduğunu ispat ederse, hakim, durum ve şartlara göre tazminat miktarını indirebilecektir. Burada kanun koyucu zarar görenin kusuru nispetinde indirim yapılabileceğini öngörmüş ve indirimi zorunlu tutmayarak hâkimin taktirine bırakmıştır. Uygulama ve öğretide de (S. Ünan, “Ergün A. Çetingil ve Rayegan Kender’e 50. Birlikte Çalışma Yılı Armağanı 2007”, s. 1180) bu husus kabul edilmektedir. Kanun koyucu, açıklanan düzenlemeler yanında 2918 sayılı KTK’nın 91. maddesiyle de; işletenin aynı Kanun’un 85. maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası (Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası) yaptırma zorunluluğunu getirmiştir. Hemen belirtmelidir ki, işletenin sorumluluğu hukuki nitelikçe tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunmakla, işletenin hukuki sorumluluğunu üstlenen zorunlu sigortacının 91. maddede düzenlenen sorumluluğu da bu kapsamda değerlendirilmelidir. Öyle ise, hem işleten hem de sigortacının sorumluluğu, hukuki niteliği itibariyle tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğundan, uyuşmazlığın bu çerçevede ele alınıp çözümlenmesi gerekmektedir.
Karayolları Trafik Kanunu’nda zorunlu trafik sigortasına ilişkin olarak, sorumluluğun kapsamı yanında, bu kapsam dışında kalan haller de açıkça düzenlenmiştir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun ”Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Dışında Kalan Hususlar” başlıklı 92. maddesinde: ”.. hususlar, zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamı dışındadırlar.
a) İşletenin; bu Kanun uyarınca eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilere karşı yöneltebileceği talepler,
b) İşletenin; eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararlar nedeniyle ileri sürebilecekleri talepler,
c) İşletenin; bu Kanun uyarınca sorumlu tutulmadığı şeye gelen zararlara ilişkin talepler,
d) Bu Kanun’un 105. maddesinin üçüncü fıkrasına göre zorunlu mali sorumluluk sigortasının teminatı altında yapılacak motorlu araç yarışlarındaki veya yarış denemelerindeki kazalardan doğan talepler,
e) Motorlu araçta taşınan eşyanın uğrayacağı zararlar,
f) Manevi tazminata ilişkin talepler” hükmü ile zorunlu trafik sigortacısının hangi zararlardan sorumlu olmadığı düzenleme altına alınmış, örnekseme yoluna gidilmeyip tek tek ve tahdidi olarak sorumlu olunmayan haller sıralanmıştır.

Bu noktada üzerinde durulması gereken hususlardan birisi, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 92/b. maddesinde yer alan “İşletenin; eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararlar nedeniyle ileri sürebilecekleri taleplerin zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamı dışında olduğuna” ilişkin hükümdür. Bu hükümle kanun koyucu; tehlike sorumlusu zorunlu mali sorumluluk sigortacısının sorumluluğu kapsamından, sadece tehlike sorumlusu olan işletenin eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararları çıkarmıştır. Şu haliyle, anılan kişilerin mallarına gelen zararlar dışında kalan ölüm ve yaralanmaya ilişkin cismani zararlar ise sigortacının sorumluluğu kapsamında bırakılmış; böylece tehlike sorumlusunun yakınlarının dahi belirtilen anlamda sigorta kapsamında olduğu benimsenmiştir. Durum bu olunca, işletenin; eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin ölümü veya yaralanmaları halinde bundan kaynaklanan zararlarının zorunlu sigorta kapsamında olduğu kabul edilmelidir.
Araç sürücüsünün veya yakınlarının talepleri ise 92. madde kapsamında yer almamakla sigortacının sorumluluğu kapsamında kabul edilmiştir. Destekten yoksun kalma tazminatı, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 53/3. maddesinde düzenlenmiş olup; “Ölüm halinde ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıplar” şeklinde hükme bağlanmıştır. 14/04/2016 günü yapılan ve 26/04/2016 tarihinde 29695 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren değişiklik ile; 6704 Sayılı Kanunun üçüncü maddesi ile 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesi değiştirilmiş olup, değişik maddede; ”Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.” hükmü yer almaktadır. Yine aynı Kanun’un 4.maddesi ile 2918 sayılı Kanun’un 92. maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki bentler eklenmek suretiyle madde kapsamında;
”g) Hak sahibinin kendi kusuruna denk gelen tazminat talepleri,
h) İlgililerin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan tazminat talepleri,
i) Bu Kanun çerçevesinde hazırlanan zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ve ekleri ile tanımlanan teminat içeriği dışında kalan talepler”in de teminat dışı olduğu düzenlenmiştir. Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın ise 16/04/2015 tarihinde yürürlüğe girdiği anlaşılmaktadır. Bu kapsamda hak sahibinin kendi kusuruna denk gelen tazminat talepleri teminat kapsamı dışında bırakılmış olduğu anlaşılmaktadır.
Davaya konu Gediz C.Başsavcılığı’nın 25/09/2018 tarih, …/… Soruşturma, …/… Karar sayılı “Kazaen Ölüm” konulu kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda; Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan ölü muayenesi işlemi, dosyaya celp edilen tanık beyanları, olay yeri inceleme ekibi tarafından tanzim edilen rapor, kolluk görevlileri tarafından tanzim edilen tahkikat evrakı ile trafik görevlileri tarafından tanzim edilen kaza tespit tutanağı ile dosya kapsamındaki alkol raporu bir bütün halinde değerlendirildiğinde; … plaka sayılı araç ve araca takılı … plakalı römork sürücüsü … …’nun sevk ve idaresindeki aracı yolun 4 metre dışına park alanına gerekli tertipleri almadan (el frenini çekmeden ve takoz bırakmadan) park etmesi ve aracını terk etmesi, aracının önünden geçmek istediği esnada aracının hareket etmesi sonucu ön ilerisinde park halinde bulunan … plakalı araca takılı … plakalı römorka çarpması sonucu … …’nun iki araç arasında kalarak vefat etmesi ve … …’nun bu sırada alkollü olması şeklinde gelişen olaya ilişkin … …’nun ölümünde atfı kusurda bulunulabilecek herhangi bir şüphelinin veya şüpheli bir durumun olmadığı, kaza ve kaza neticesinde ölümün … …’nun kendi kusurlu davranışlarıyla meydana geldiği ve bu suretle somut olayda … … dışında kimseye izafe edilebilecek herhangi bir kusur bulunmadığı belirtilmiştir.
Mahkememiz dosyasında sigorta poliçesi teminatı kapsamında olup olmadığı noktasında kusur oranlarının belirlenmesine yönelik Ankara Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi’nden rapor aldırılmış, 27/01/2021 tarihli raporda özetle; Mevcut verilere göre; Müteveffa şoför … …; idaresindeki çekiciye ekli yarı römorku ,Gediz-Uşak bölünmüş karayolunun olay yeri kesiminde, sağ taraftan yoldışına çıkarak şoför … …’ın nizami park ettiği çekiciye ekli yarı römork arkasına alması gerekli güvenlik tedbirlerini almayacak şekilde (el frenini çekmek, eğimli yollarda inişte geri, yokuşta birinci vitese takmak, ön tekerlekleri sağa çevirmek vb) park etmiş olduğu aracının önünden geçtiği esnada, gerekli kurallara riayet etmeden park etmesiyle harekete geçen kendi aracı ile arkasına park ettiği araç arasında sıkıştığı olayda dikkatsiz, tedbirsiz ve kurallara aykırı bu hareketleriyle kusurlu görüldüğü, Şoför … …; idaresindeki çekiciye ekli yarı römorku, Gediz-Uşak Devlet bölünmüş karayolunun olay yeri kesiminde, sağ taraftan çıktığı yoldışında nizami şekilde park etmiş olmakla meydana gelen olayda kusursuz görüldüğü, Müteveffa şoför … …’nun %100 (yüzdeyüz) oranında kusurlu olduğu, şoför … …’ın kusursuz olduğu belirtilmiştir.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; Ankara ATK Trafik İhtisas Dairesinin 27/01/2021 tarihli raporu dikkate alındığında müteveffa şoför … …’nun 17/09/2018 tarihinde meydana gelen trafik kazasında yüzde yüz oranında kusurlu olduğunun tespit edildiği, meydana gelen haksız fiil nedeniyle destekten yoksun kalan davacıların talebinin sigorta poliçesi teminatı dışında kaldığı anlaşılmakla, destekten yoksun kalma tazminatına yönelik davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle:
1-Davanın REDDİNE,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince karar tarihi itibariyle alınması gereken 59,30-TL karar ve ilam harcından, davanın açılışı sırasında peşin olarak yatırılan 44,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90-TL karar ve ilam harcının davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından sarf olunan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-HMK.nun 333.maddesi uyarınca davacı tarafından yatırılan gider avansının sarf edilmeyen kısmının karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
5-Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan A.A.Ü.T uyarınca hesaplanan 1.000,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-7155 sayılı yasanın 19/12/2018 tarihinde yürürlüğe giren 23.maddesiyle eklenen 6325 sayılı yasanın 18/A maddesi gereğince taraflar arasında yapılan arabuluculuk faaliyeti sonunda, ileride haksız çıkacak taraftan alınmak üzere Hazine tarafından karşılanan 1.320,00-TL arabulucu ücretinin yargılama gideri olarak davacıdan alınarak, Hazineye gelir kaydına,
Dair, davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341/2. Maddesi uyarınca kesin olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 09/09/2021

Katip …
(e-imzalıdır)

Hakim …
(e-imzalıdır)