Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/245 E. 2021/512 K. 28.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/245
KARAR NO : 2021/512

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 16/09/2019
KARAR TARİHİ : 28/06/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Türkiye … Bankası Anonim Şirketi ile davalı borçlu … elektrik Sanayi ve ticaret limited şirketi arasında 02.08.2018 tarihli genel kredi sözleşmesi imzalandığını ve bu sözleşmeye istinaden kredi tahsis edildiğini, anılan Genel Kredi Sözleşmesini diğer davalı …’nin müteselsil kefil sıfatı ile imzaladığını, bu nedenle borcun ödenmesinden sorumlu olduğunu, Türkiye … Bankası Anonim Şirketi tarafından Genel Kredi Sözleşmesi uyarınca yükümlülüklerini yerine getirmemeleri nedeni ile İzmir …. Noterliğinin 29.08.2018 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesi ile davalı/borçluların hesaplarının kat edildiğini, tüm ihtara ve görüşmelere rağmen borcun ödenmediğini, davalı/borçlular hakkında İzmir … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalı/borçluların 11.09.2018 tarihinde borca, faize ve ferilerine itiraz ettiğini, müvekkilinin … … Anonim Şirketi ile alacaklı Türkiye … Bankası Anonim Şirketi arasında imzalanan Beyoğlu … Noterliğinin …/04/2019 tarih ve … yevmiye sayılı tahsilinin gecikmiş olduğunu, Alacak Portöyü Devir Sözleşmesi ile İzmir … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyası üzerinden başlatılan icra takibi incelendiğinde 29.681,85-TL asılı alacak ve ferileri için %30,24 oranında 182.711,40-TL asıl alacak ve ferileri için %48 oranında temerrüt faizi uygulandığını, temerrüt faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini ve davalı/borçlular tarafından itirazın iptali ile takibin asıl alacak olan 214.277,29-TL üzerinden devamına ve %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın müvekkili olan … yönünden kefaletten dolayı takip yapıldığını iddia ettiğini, ancak kefalet geçerli bir kefalet olmadığını, müvekkilinin bir sorumluluğunun bulunmadığını, bu hususta genel kredi sözleşmesi aslı kefalet metni aslının dosyaya ibrazının elzem olduğunu, bu hususlar olmaksızın kefalet noktasında bir tespit yapılmasının hukuken ve fiilen mümkün olmadığını, somut olay bakımından müvekkili … tarafından yazılmış bir kefalet limiti, kefalet tarihi ve müteselsil ibaresinin yer almadığını, ortada geçersiz bir kefalet ilişkisinin mevcut olduğunu, diğer bir ifade ile kefile başvuru koşulu da gerçekleşmediğini, bu yönünle de …’nin takip ve akabinde dava noktasında husumetinin bulunmadığını, takibin açıldığı tarih itibariyle müvekkillerinin takipte belirtilen miktarda borçlarının bulunmadığını, sözleşme hükümlerine uyulmadığı olgusunun ispata muhtaç olduğunu, davacı tarafça ispatlanamadığını, faize ilişkin sınırlamalara uyulmaksızın talep faizin miktarının kabul edilemez olduğunu, fahiş olan faizin kabulünün mümkün olmadığını, hesap kat ihtarı müvekkil şirkete tebliğ edilmediğini, bu nedenle açılan davanın reddedilmesi ve davacı taraf aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:
1-İzmir Arabuluculuk Bürosunun … Dosya … Arabuluculuk numaralı Arabuluculuk Son Anlaşamama Tutanak aslı,
2-İzmir … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası,
3-Türkiye … Bankası Anonim Şirketine ait defter ve kayıtlar,
4-İzmir …. Noterliğinin 29/08/2018 tarihli ve … yevmiye sayılı hesap kat ihtarnamesi,
5-Sair deliller,
DAVA KONUSU:
Açılan dava, Davalı … Elektrik Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi ile dava dışı Türkiye … Bankası Anonim Şirketi arasında imzalanan 02/08/2018 tarihli Genel Kredi Sözleşmesi’ne istinaden davalı … Elektrik Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’ne kullandırılan kredi borcunun, davacı … ile dava dışı Türkiye … Bankası Anonim Şirketi arasında imzalanan Beyoğlu … Noterliği’nin …/04/2019 tarih ve … yevmiye numaralı Tahsili Gecikmiş Alacak Portföyü Devir Sözleşmesi kapsamında davacı … tarafından davalı borçlu … Elektrik Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi ve sözleşmeyi müteselsil kefil sıfatıyla imzalayan davalı …’den tahsili amacıyla davalılar aleyhine başlatılan icra takibine davalılar tarafından süresinde yapılan itirazın iptali ile asıl alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalılardan tahsili taleplerine ilişkindir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 67. maddesinde İcra Takibine İtirazın İptali; ”Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.
Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./11.md.) yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.
İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.
Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.
Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.” şeklinde düzenlenmiştir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67. maddesi uyarınca itirazın iptali davası; alacaklının, icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İcra ve İflas Kanunu’nun 66. maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamayı amaçladığı bir eda davası olup, itirazın tebliğinden itibaren bir yıllık süresinde açılan davada borçlunun itirazında haksızlığının belirlenmesi ve alacağın likit olması hâlinde, istem varsa borçlu aleyhine icra inkâr tazminatına da hükmedilebilir (Kuru, B.: İcra ve İflâs Hukuku, 2006, s. 219, 223).
İtirazın iptali davası, müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan, bir eda davasıdır. Mahkemenin davanın reddi ya da kabulü yönünde verdiği karar, maddi anlamda kesin hüküm teşkil edeceğinden; davanın reddi halinde alacaklı, borçluya karşı aynı alacaktan dolayı yeni bir alacak davası açamayacağı gibi, davanın kabulü halinde borçlu da, alacaklıya karşı bir menfi tespit veya istirdat davası açamayacaktır.
Bu nedenledir ki, mahkeme itirazın iptali davasında tarafların iddia ve savunmalarını genel hükümlere göre inceleyerek, borcun varlığını ve miktarını araştırmak zorundadır.
Bu dava, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir (İİK. m.67/1). Alacaklı, alacağının varlığını Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na göre caiz olan her türlü delil ile ispat edebilir. Dava, özünde tahsil istemini de barındırmakla, burada borçlunun takip sonrası yaptığı ödeme iddialarının da nazara alınması zorunludur. Borçlu, ödeme emrine itiraz ederken bildirmiş olup olmamasına bakılmaksızın, bütün itiraz sebeplerini ileri sürebileceğinden; mahkemenin, borcun sonradan ödendiği itirazını araştırarak, ödemenin takip konusu alacakla ilgili olduğunu belirlemesi halinde, alacaklının dava tarihi itibariyle talep edebileceği alacak miktarı üzerinden hüküm kurması gerektiğinde duraksama bulunmamaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, alacak miktarının, takip ya da dava tarihindeki koşullara göre belirlenmesinin, itirazın iptali davasında hükmolunan miktar üzerinden tahsiline karar verilebilecek bir tazminat türü olan ve bağımsız bir dava konusu yapılamayan icra inkar tazminatının miktarına da etkili olacağı açıktır.
Yargıtay Daireleri ile Hukuk Genel Kurulunun kararlılık kazanmış uygulamasına göre; itirazın iptali davalarında 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için, usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde ödeme emrine itiraz etmesi, alacaklının bir yıl içinde itirazın iptali davasını açması ve davasında haklı çıkarak icra inkâr tazminatı talep etmiş olması gereklidir. Burada, borçlu itirazının kötü niyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmaz.
Bu yasal koşullar yanında, takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlarının bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir. Nitekim aynı ilkeler Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06/02/2020 tarihli ve 2017/3-957 E., 2020/99 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.
Vekaletnamesinde davadan feragat etmeye ilişkin olarak özel yetkisi bulunan davacı vekili dosyaya sunduğu 28/06/2021 havale tarihli dilekçesi ile davadan feragat ettiklerini beyan etmiştir.
Feragat, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 307. maddesinde; ”Feragat, davacının, talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesidir.” şeklinde düzenlenmiştir.
Feragat, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir. Feragat, kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur. İrade bozukluğu hâllerinde, feragat ve kabulün iptali istenebilir.
Feragat beyanında bulunan taraf, davada aleyhine hüküm verilmiş gibi yargılama giderlerini ödemeye mahkûm edilir. Feragat, talep sonucunun sadece bir kısmına ilişkin ise yargılama giderlerine mahkûmiyet, ona göre belirlenir.
Feragat ve kabul, dilekçeyle veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılır. Feragat ve kabulün hüküm ifade etmesi, karşı tarafın ve mahkemenin muvafakatine bağlı değildir. Kısmen feragat veya kabulde, feragat edilen veya kabul edilen kısmın, dilekçede yahut tutanakta açıkça gösterilmesi gerekir. Feragat ve kabul, kayıtsız ve şartsız olmalıdır.
492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 22. maddesinde, davadan feragat veya davayı kabul veya sulh, muhakemenin ilk celsesinde vuku bulursa, karar ve ilam harcının üçte biri, daha sonra olursa üçte ikisi alınır, hükmü yer almaktadır.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, vekaletnamesinde davadan ve kanun yollarından feragat etmeye ilişkin özel yetkisi bulunan davacı vekilinin 28/06/2021 havale tarihli dilekçesi ile davadan feragat ettiklerini beyan ettiği anlaşılmakla, açılan davanın feragat nedeniyle reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Açılan davanın feragat nedeniyle REDDİNE,
2-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacının üzerinde bırakılmasına,
3-492 Sayılı Harçlar kanunu gereğince karar tarihi itibariyle alınması gereken 59,30-TL başvurma harcı ve 59,30-TL peşin harç olmak üzere toplam 118,60-TL harcın davacıdan tahsili ile hazine irat kaydına,
4-Davalıların kendilerini vekille temsil ettirdikleri göz önünde bulundurularak karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 23.449,41-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
5-7155 sayılı Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun’un 23/14. maddesi gereğince ileride haksız çıkacak taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.360,00-TL zorunlu arabuluculuk yargılama giderinin davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
6-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 333. maddesi gereğince kullanılmayan gider avansının talep halinde ve karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
Dair, tarafların yokluklarında, dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 345. maddesi gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde Mahkememize veya Mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer ya da başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesi’ne verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yasa yolu açık olmak üzere karar verildi.28/06/2021

Katip …
e -imzalıdır

Hakim …
e -imzalıdır

Bu belge 5070 sayılı kanun kapsamında DYS üzerinde hazırlanmış ve e-imza ile imzalanmıştır.