Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/1218 E. 2021/589 K. 02.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/1218
KARAR NO : 2021/589

DAVA : Tazminat (Ölüm ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 05/12/2019
KARAR TARİHİ : 02/09/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 09/11/2018 tarihinde içinde olduğu … plakalı araç seyir halinde iken davalının sigortalısı olduğu araçla kaza meydan gelmesi nedeniyle yaralandığını, uzun bir süre çalışamadığını, kaza nedeniyle müvekkilinin çenesinin dağıldığını, yüzünde, kolunda ve belinde yaralanmalar meydana geldiğini, 45 gün çalışamadığını, müvekkilinin kazadan önce günlüğü 125,00-TL’den haftada 7 gün boyunca bir kafede çalıştığını ancak kazadan sonra çalışamadığını, müvekkilinin kazadan sonra 10 gün taksiyle hastaneye gittiğini, günlüğü 50,00-TL’den 500-TL yol masrafı yaptığını, günlük ihtiyaçlarını gideremeyip bir başkasından yardım almak zorunda kaldığını, bunun için de günlük 75,00-TL ödeme yaptığını, müvekkilinin zarar gören üçüncü kişi olduğunu, kazada herhangi bir kusuru olmadığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 5.625,00-TL geçici iş göremezlik bedeli, 500,00-TL tedavi yol gideri, 1.125,00-TL bakıcı gideri olmak üzere toplam 7.250,00-TL maddi zararın temerrüt tarihi olan 06/08/2019 tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; meydana gelen kazada sigortalı araç sürücüsünün kusurunun olmadığını, bu nedenle müvekkilinin de sorumluluğunun olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:
1-İzmir Arabuluculuk Bürosunun … Dosya … Arabuluculuk numaralı Arabuluculuk Son Anlaşamama Tutanağı,
2-… nezdinde … plakalı araca ait olarak düzenlenen … numaralı Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçesi, hasar dosyası, başvuru evrakları,
3-Dava konusu trafik kazasına karışan araçlara ait ruhsat fotokopileri,
4-09/11/2018 tarihli trafik kazası tespit tutanağı,
5-… plakalı ve … plakalı araçlara ait trafik tescil kayıtları,
6-Buca Seyfi Demirsoy Devlet Hastanesi nezdinde dava konusu 09/11/2018 tarihli yaralamalı trafik kazasından dolayı … TC Kimlik numaralı …’ya ait olarak düzenlenen tedavi evrakları,
7-İzmir SGK İl Müdürlüğü nezdinde davaya konu 09/11/2018 tarihli yaralamalı trafik kazası nedeniyle yaralanan … TC Kimlik numaralı …’ya maluliyet ödemesi yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise ödemenin rücuya tabi olup olmadığı, rücuya tabi ise peşin sermaye değerine ilişkin kayıtlar ile yine davacıya ait iş yeri sicil dosyası ve hizmet döküm cetveli,
8-Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı tarafından davacı …’nın geçici iş göremezlik süresi ve sürekli veya geçici olarak bakıcı refakatine muhtaç olup olmadığı ve muhtaç ise süresinin tespitine ilişkin olarak düzenlenen 14/08/2020 havale tarihli rapor,
8-Trafik alanında uzman bilirkişinin 23/10/2020 havale tarihli raporu,
9-Trafik alanında uzman bilirkişinin 25/01/2021 havale tarihli ek raporu,
10-Ankara Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi Başkanlığı tarafından tanzim edilen 08/04/2021 havale tarihli kusur raporu,
11-Sair deliller.
DAVA KONUSU:
Açılan dava, 09/11/2018 tarihinde meydana gelen yaralamalı trafik kazası neticesinde yaralanan …’nın yaralanması nedeniyle geçici iş göremezlik süresinin (iyileşme süresinin) ne kadar olduğu, iyileşme sürecinde çalışamaması sebebiyle davacı …’nın mahrum kaldığı gelirlerinin, ayrıca davacı …’nın yaralanması sebebiyle sürekli veya geçici olarak bakıcı refakatine muhtaç olup olmadığı, bakıcı refakatine muhtaç ise süresinin belirlenmesi ile geçici iş göremezlik tazminatı ile tedavi giderleri, yol giderleri ve bakıcı giderlerinin davalı … şirketinden tahsili taleplerine ilişkindir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Haksız fiil, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 49 maddesinde; ”Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” şeklinde düzenlenmiştir. Aynı Kanun’un 50. maddesinde ise ”Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır. Uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler.” hükmü yer almaktadır.
Haksız fiil öğretide hukuka aykırı zarar verici fiil olarak tanımlanmakta ve unsurları; eylem, hukuka aykırılık, zarar, kusur ve illiyet bağı olarak belirlenmektedir. Buna göre haksız fiilden bahsedebilmek için hukuka aykırı bir eylem bulunmalı, bu eylemden bir zararın doğması zararlandırıcı eylemde bulunan kişinin kusurlu bulunması ve zarar ile kusur arasında illiyet bağının olması gerekmektedir.
Bu beş unsurun varlığı halinde zarar veren kişi eylemden dolayı zarara uğrayan kişi ya da kişileri maddi ve manevi zararlarını karşılamak durumundadır. Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesine göre haksız fiilin unsurlarını ispat etme yükü davacıdadır. Davacı zararı haksız eylemi ve zarar ile haksız eylem arasındaki illiyet bağını ispat etmek durumundadır.
Hakim, kusurlu veya hukuka aykırı bir fiili ile başkasına zarar verenin kusur durumunu, zararın ağırlını ve oluşan durumun özelliklerini gözeterek uygun ve hakkaniyete uygun bir tazminat belirler.
Haksız fiiller meydana geldikleri anda hukuki sonuç doğurur ve zarara neden olanların zararı tazmin borcu haksız fiil tarihinde ortaya çıkar. Haksız fiilin unsuru olan zarar, zarar görenin malvarlığında rızası dışında meydana gelen azalma ile zarar verici fiil olmasa idi bulunacağı durum arasındaki farktır ve zarar haksız fiilin meydana gelmesi ile gerçekleşmiş sayılır. Zarar verenin ve diğer sorumluların zararı tazmin yükümlülüğü herhangi bir ihbara ve ihtara gerek kalmaksızın olay tarihinde doğar. Haksız fiile bağlanan hukuki sonuçlar haksız fiil tarihi esas alınarak belirlenir ve bu nedenle haksız fiillerde olay tarihinde yürürlükte bulunan hukuk kuralları uygulanır. Başka bir deyişle zararın belirlenmesinde olay tarihinde yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerinin dikkate alınması gerekmektedir.
Sorumluluk sigortaları 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1473. ve devamı maddelerinde ”Sigortacı sorumluluk sigortası ile, sözleşmede aksine hüküm yoksa, sigortalının sözleşmede öngörülen ve zarar daha sonra doğsa bile, sigorta süresi içinde gerçekleşen bir olaydan kaynaklanan sorumluluğu nedeniyle zarar görene, sigorta sözleşmesinde öngörülen miktara kadar tazminat öder.” şeklinde düzenlenmiştir. Sorumluluk sigortalarında sigorta şirketi tarafından zararı karşılanan kişi sigorta sözleşmesinin tarafı değildir. Sigorta ettiren kendisi ya da sorumluluğu altında bulunan kişiler tarafından üçüncü kişilere verilecek zararları sigorta şirketine ödediği prim karşılığında sigorta ettirmektedir. Sorumluluk sigortası, sigorta ettirenin üçüncü kişilere vereceği zararları teminat altına alırken hem üçüncü kişiyi hem de sigortalıyı koruma altına alan bir sigorta türüdür.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1473. ve 1486. maddelerinde yapılan düzenlemeye göre sorumluluk sigortalarını isteğe bağlı sigortalar ile zorunlu sigortalar olarak ikiye ayırmak gerekir.
Tehlike sorumluluklarında üçüncü kişilerin zararının karşılanması amacıyla bazı alanlarda kamu yararı ve zarar görenlerin korunması gerekçesi ile sorumluluk sigortası yaptırmak yasal zorunluluk haline getirilmiştir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun da 1483 ve 1484. maddelerinde de zorunlu sorumluluk sigortalarında uygulanacak hükümler ayrıca düzenlenmiştir. Bu düzenlemelere göre zorunlu sigortalarda sigorta şirketinin zarar gören üçüncü kişiye karşı olan sorumluluğu kanundan doğan bir sorumluluktur. 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 13. maddesi ile bazı hallerde Bakanlar Kurulu’na da zorunlu sigortalar ihdas etme yetkisi verilmiştir. Zorunlu sorumluluk sigortalarının kamu yararı taşıması ve yapılmasının yasa ile zorunlu kılınması nedeniyle zorunlu sigortalarda zarar görenlerin korunması amacıyla bazı düzenlemeler yapılmıştır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. maddesinde, ”İşletenlerin, bu kanunun 85/1. maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur.” hükmüne, aynı Kanun’un 85/1. maddesinde, ”Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.” hükmüne, aynı Kanun’un 85/son. maddesinde ise, ”İşleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” hükmüne yer verilmiş, Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın A-1. maddesinde de, ”sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder.” düzenlemesi yapılmıştır.
Yukarıda açıklanan madde hükümlerinden, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır.
Motorlu araçların işletilme tehlikesine karşı, zarar gören üçüncü şahısları, korumak amacıyla getirilmiş olan bu düzenleme ile öngörülen sorumluluğunun bir kusur sorumluluğu olmayıp, sebep sorumluluğu olduğu; böylece araç işletenin sorumluluğunun sebep sorumluluğunun ikinci türü olan tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğu, öğretide ve yargısal içtihatlarla kabul edilmektedir. (EREN Fikret, Borçlar Hukuku, 9. B, s. 631 vd.; KILIÇOĞLU Ahmet, Borçlar Hukuku, 10. B., s. 264 vd.).
2918 sayılı Kanunun 86. maddesinde ise, bu Kanun’un 85. maddesinde düzenlenen sorumluluktan kurtulma ve sorumluluğu azaltma koşullarına yer verilmiştir.
Bu düzenlemelere göre, araç işleteni veya araç işleteninin bağlı bulunduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulabilecek; sorumluluktan kurtulamayan işleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi ise kazanın oluşunda zarar görenin kusurunun bulunduğunu ispat ederse, hakim, durum ve şartlara göre tazminat miktarını indirebilecektir.
Burada kanun koyucu zarar görenin kusuru nispetinde indirim yapılabileceğini öngörmüş ve indirimi zorunlu tutmayarak hâkimin taktirine bırakmıştır. Uygulama ve öğretide de (S. Ünan, “Ergün A. Çetingil ve Rayegan Kender’e 50. Birlikte Çalışma Yılı Armağanı 2007”, s. 1180) bu husus kabul edilmektedir.
Kanun koyucu, açıklanan düzenlemeler yanında 2918 sayılı KTK’nın 91. maddesiyle de; işletenin aynı Kanun’un 85. maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası (Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası) yaptırma zorunluluğunu getirmiştir.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin yerleşik içtihatları kapsamında değer kaybı, aracın trafik kazası sonucu hasarlanıp, onarılmasından sonraki değeri ile hiç hasarlanmamış haldeki değeri arasındaki farka ilişkin olup, araçtaki değer kaybı belirlenirken, aracın markası, yaşı, modeli ve hasar gördüğü kısımları dikkate alınarak aracın kaza tarihinden önceki ikinci el satış değerinin tespiti ile aracın tamir edildikten sonra ikinci el satış değerinin tespiti ve arasındaki fark göz önüne alınmaktadır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinde; ”Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.” hükmü düzenlenmiştir.
Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın A.5. Bölümünde belirtilen ‘Kapsama Giren Teminat Türleri’ başlığı altında bulunan (a) bendinde ‘Maddi Zararlar Teminatı’ kapsamında araçta meydana gelen değer kaybı da sayılmıştır.
İlgili maddede Maddi Zararlar Teminatı; ”Hak sahibinin bu genel şartta tanımlanan ve zarar gören araçta meydana gelen değer kaybı dahil doğrudan malları üzerindeki azalmadır.” olarak tanımlanmıştır.
İzmir İl Emniyet Müdürlüğü Trafik Tescil Şubesine müzekkere yazılarak kazaya karışan araçlara ait ruhsat ve tescil belge ve bilgileri dosya arasına alınmıştır.
Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezine müzekkere yazılarak davacı tarafa ait araca ilişkin tramer kayıtları temin edilmiştir.
Davalı … şirketine müzekkere yazılarak, sigortalı araca ait Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçesinin, dava konusu trafik kazasına ilişkin olarak davacı tarafça şirkete yapılan başvuru dilekçesi, dilekçenin şirkete ulaştığı tarihi gösterir tebligat evrakı, varsa açılmış olan hasar dosyası ve varsa davacı tarafa yapılan ödeme ödeme evraklarının eksiksiz olarak mahkememize gönderilmesi istenilmiş, müzekkere cevabında gönderilen evrak ve kayıtlar dosya arasına alınmıştır.
Gerekli bilgi ve belgeleri temini akabinde Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesine müzekkere yazılarak dosyanın Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı’na tevdi ile belirlenecek muayene gününde davacı vekilince hazır edilecek davacı …’nın gerekli muayenelerinin yapılarak dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, davacı …’ya ait Buca Seyfi Demirsoy Devlet Hastanesi tarafından düzenlenen tedavi evrakları ve sair deliller birlikte değerlendirilerek, davacı …’nın 09/11/2018 tarihinde meydana gelen trafik kazasından dolayı geçici iş göremezlik süresi (iyileşme süresi) ve yine davacı …’nın yaralanması neticesinde sürekli veya geçici olarak bakıcı refakatine muhtaç olup olmadığı, muhtaç ise süresinin ne kadar olduğu hususlarının, davaya konusu trafik kazasının 09/11/2018 tarihinde gerçekleştiği dikkate alınarak 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası Genel Şartları gereğince 30/03/2013 tarihli ve … sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan ”Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” hükümleri çerçevesinde tespit edilerek düzenlenecek maluliyet raporunun mahkememize gönderilmesi istenilmiş, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı tarafından tanzim edilen 14/08/2020 havale tarihli raporda sonuç olarak, davacı …’nın fiziksel yaralanmaları nedeniyle kalıcı fonksiyon kaybı meydana gelmediğini, sakatlık oranının %0 (sıfır) olduğunu, tıbbi iyileşme süresinin olay tarihinden itibaren 3 hafta olarak kabulünün uygun olacağının mütalaa edilmiştir.
Dava konusu trafik kazasının meydana gelmesinde kusurlu şahısların ve şahısların kusur oranlarının belirlenmesi amacıyla dosyanın trafik alanında uzman bilirkişiye tevdi ile dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, 09/11/2018 tarihli trafik kazası tespit tutanağı, hasar dosyası ve sair hususlar göz önünde bulundurularak, 09/11/2018 tarihinde meydana gelen yaralamalı trafik kazasının oluşumunda … plakalı araç sürücüsü … ile … plakalı araç sürücüsü …’nın kusur oranlarının yüzdelik dilimler halinde belirlenerek düzenlenecek raporun mahkememize sunulması istenilmiş, trafik alanında uzman bilirkişi 23/10/2020 havale tarihli raporunda sonuç olarak, … plakalı iş makinesi operatörünün çalışma yaparken güvenli mesafeden yeterli tedbirleri almadığını ve … plakalı araç sürücüsünün alkollü olarak dikkatsiz ve özensiz davranarak kazadan aktif kaçınma davranışı sergilemediğini mütalaa etmiştir.
Davacı vekilinin kusur raporuna itirazları üzerine Ankara Adli Tıp Kurumuna müzekkere yazılarak dosyanın Trafik İhtisas Dairesine tevdi ile dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, 09/11/2018 tarihli trafik kazası tespit tutanağı, hasar dosyası, trafik alanında uzman bilirkişinin 23/10/2020 havale tarihli raporu ile trafik alanında uzman bilirkişinin 15/01/2021 havale tarihli ek raporu, davacı vekili tarafından ibraz edilen 20/01/2021 dilekçesi ekinde bulunan olay yeri fotoğrafları ve sair hususlar göz önünde bulundurularak, 09/11/2018 tarihinde meydana gelen yaralamalı trafik kazasının oluşumunda … plakalı araç sürücüsü … ile … plakalı araç sürücüsü …’nın kusur oranlarının yüzdelik dilimler halinde belirlenerek düzenlenecek raporun mahkememize gönderilmesi istenilmiş, Adli Tıp Kurumu Ankara Trafik İhtisas Dairesi Başkanlığı tarafından tanzim edilen 08/04/2021 havale tarihli raporda sonuç olarak, sürücü …’nın sevk ve idaresindeki otomobil ile meskun mahaldeki bölünmüş yolu takiben seyir halindeyken, hızını far ışığı altındaki görüşüne göre ayarlamadan yaklaştığı olay mahallinde, yola gereken dikkatini de vermediğinde, yolda çalışma işaretine rağmen önlemsizce sağ kenarda bulunan iş makinesine çarpmasıyla meydana gelen kazada asli kusurlu olduğunu, sürücü …’ın ön ilerisinde yolda çalışma işareti ile birlikte yolun kenarında bulunan aracına (iş makinesi) kontrolsüzce yaklaşan davacının kullandığı otomobilin çarpmasıyla meydana gelen kazada oluşa etken hatalı tutum ve davranışı bulunmadığından sonuçta atfı kabil kusuru olmadığı mütalaa edilmiştir.
Dosya muhteviyatında yer alan delil avansının yetersiz olduğunun anlaşılması üzerine, 18/05/2021 tarihli duruşmanın 5 numaralı ara kararında dosya kapsamında alınan Ankara Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi tarafından düzenlenen 08/04/2021 havale tarihli kusur raporu ile alınacak bilirkişi raporları açısından yeterli delil avansı bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekiline, Ankara Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi tarafından düzenlenen 08/04/2021 havale tarihli kusur raporu açısından eksik kalan 250,00-TL, İstanbul Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği Anabilim Dalı Başkanlığı bünyesinde görevli üç kişilik öğretim görevlisinden oluşan bilirkişi heyeti tarafından yapılacak bilirkişi incelemesi kapsamında kullanılmak üzere dosya gidiş dönüş masrafı (100,00-TL*2) 200,00-TL ve (500,00-TL*3) 2.250,00-TL, ayrıca İstanbul Adli Tıp Kurumu … İhtisas Dairesi tarafından davacı …’nın geçici iş göremezlik süresi ve davacı …’nın yaralanması nedeniyle sürekli veya geçici olarak bakıcı refakatine muhtaç olup olmadığı ve muhtaç ise süresinin tespitine ilişkin olarak düzenlenecek maluliyet raporu açısından 1.500,00-TL olmak üzere toplamda 4.200,00-TL delil avansını mahkememiz veznesine yatırmak üzere iki haftalık kesin süre verilmesine karar verilmiş, verilen kesin süre içerisinde belirtilen delil avansının mahkememiz veznesine yatırılmaması durumunda ilgili delile dayanmaktan vazgeçmiş sayılacakları ve dosyanın mevcut durumuyla değerlendirileceği usulüne uygun şekilde ihtar edilmiştir.
Usulüne uygun şekilde belirlenen delil avansı bedelinin verilen kesin süre içerisinde ve hatta duruşma gününe kadar, yine usulüne uygun şekilde yapılan ihtara rağmen mahkememiz veznesine yatırılmadığı anlaşılmıştır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 324. maddesinde; ”Taraflardan her biri ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen avansı, verilen kesin süre içinde yatırmak zorundadır. Taraflar birlikte aynı delilin ikamesini talep etmişlerse, gereken gideri yarı yarıya avans olarak öderler.
Taraflardan birisi avans yükümlülüğünü yerine getirmezse, diğer taraf bu avansı yatırabilir. Aksi hâlde talep olunan delilin ikamesinden vazgeçilmiş sayılır.
Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği dava ve işler hakkındaki hükümler saklıdır.” hükmü düzenlenmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114. maddesinin 1. fıkrasının (g) bendinde gider avansı dava şartı olarak düzenlenmiş olup Kanun’un 115/2. maddesine göre de dava şartı noksanlığının giderilmesi için mahkemece verilen kesin süre içerisinde bu şart yerine getirilmezse dava usulden reddedilir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun ”Harç ve avans ödenmesi” başlıklı 120. maddesinde ise; “Davacı, yargılama harçları ile her yıl Adalet Bakanlığınca çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı, dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır. Avansın yeterli olmadığının dava sırasında anlaşılması hâlinde, mahkemece, bu eksikliğin tamamlanması için davacıya iki haftalık kesin süre verilir. (Ek:22/7/2020-7251/9 md.) Taraflardan her birinin ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen delil avansına ilişkin 324 üncü madde hükümleri saklıdır.” hükmü bulunmaktadır.
Öte yandan 06.08.2015 tarihli ve 29437 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin (Yönetmelik) 197. maddesinde, dava dilekçesinin, dava harca tabi ise harç ve gider avansı, harca tabi değilse gider avansı tahsil edildikten sonra tevzi edileceği ve tevzi formunun bir örneğinin başvuru sahibine verileceği hükme bağlanmıştır.
Yönetmeliğin “Harç, gider avansı ve delil avansının ödenmesi” başlıklı 205. maddesinde de; ” (1) Davacı, yargılama harçları ile her yıl Bakanlıkça çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır. Gider avansı, her türlü tebligat ve posta ücretleri, keşif giderleri, bilirkişi ve tanık ücretleri gibi giderler için davacıdan alınan meblağı ifade eder.
Adlî yardım talebiyle açılan dava ve işlerde adlî yardım konusunda bir karar verilinceye kadar harç, gider ve delil avansı alınmaz. Kanunlardaki özel hükümler saklıdır.
Gider avansının yeterli olmadığının dava sırasında anlaşılması hâlinde, mahkemece bu eksikliğin tamamlanması için davacıya iki haftalık kesin süre verilir. Dava şartı olan gider avansının yatırılmaması veya tamamlanmaması hâlinde, dava, dava şartı yokluğundan reddedilir…” düzenlemesi bulunmaktadır.
Yönetmelikte gider avansının içinde delil avansı için gerekli giderler de gösterilmiştir. Gider avansının yatırılmaması halinde açılan dava, dava şartı yokluğundan reddedilir (Yön. m. 45/3); delil avansının yatırılmaması halinde ise, o delilden vazgeçilmiş sayılır. (Yön. m. 45/3). Bu durumda Yönetmeliğin 45. maddesinin 1. fıkrası ile 4 ve 5 fıkraları arasında uyum bulunmadığından, HMK.’nun 324. maddesi gözetilerek Yönetmeliğin 45. maddesinin 4. ve 5. fıkralarının öncelikle uygulanması gerekir (Pekcanıtez H./Atalay O./ Özekes., M., Hukuk Muhakemeleri Kanunu Hükümlerine Göre Medeni Usul Hukuku 13. Bası, Ankara 2012, s.354).
Gelinen bu noktada “kesin süre” kavramı üzerinde de kısaca durulmalıdır.
Davaların kısa zamanda sonuçlandırılması, adaletin bir an önce tecellisi için, taraflarca veya mahkemelerce yapılması gereken bir kısım adli işlemler sürelere bağlanmıştır. Bu sürelerin bazılarını kanun bizzat belirlerken, bir kısım sürelerin tespiti ise işin özelliğine ve tarafların durumuna göre hâkime bırakılmıştır. Kanuni süreler açıkça belirtilen ayrıcalıklar dışında kesindir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 90. maddesine göre, “Süreler, kanunda belirtilir veya hâkim tarafından tespit edilir. Kanunda belirtilen istisnai durumlar dışında, hâkim kanundaki süreleri artıramaz veya eksiltemez. Hâkim, kendisinin tespit ettiği süreleri, haklı sebeple artırabilir veya eksiltebilir; gerekli gördüğü takdirde, bu konudaki kararından önce tarafları da dinler”.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 94. maddesi ise; “Kanunun belirlediği süreler kesindir. Hâkim, tayin ettiği sürenin kesin olduğuna karar verebilir. Aksi hâlde, belirlenen süreyi geçirmiş olan taraf yeniden süre isteyebilir. Bu şekilde verilecek ikinci süre kesindir ve yeniden süre verilemez. Kesin süre içinde yapılması gereken işlemi, süresinde yapmayan tarafın, o işlemi yapma hakkı ortadan kalkar.” hükmünü içermektedir.
O hâlde, kanunun tayin ettiği süreler hâkim tarafından azaltıp çoğaltılamaz. Buna karşın, hâkimin belirlediği süreler ise kural olarak kesin değildir. Bu takdirde verilen ikinci süre kesindir. Ancak, hâkim kendi belirlediği sürenin kesin olduğuna da karar verebilir. Kesin sürenin tayin edilmesi hâlinde, karşı taraf yararına usuli kazanılmış hak doğacağı da kuşkusuzdur. Hemen belirtmek gerekir ki, ister kanun, isterse hâkim tarafından tayin edilmiş olsun kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesine yasal olanak yoktur.
Bu şekilde kesin sürenin kaçırılması, o delile veya hakka dayanamamak gibi ağır sonuçları birlikte getirmekte, bazen davanın kaybedilmesine dahi neden olmaktadır. Bu itibarla geciken adaletin de bir adaletsizlik olduğu düşüncesinden hareketle, davaların yok yere uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere düzenlenen kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır. Öncelikle, kesin süreye ilişkin ara kararı her türlü yanlış anlaşılmayı önleyecek biçimde açık ve eksiksiz yazılmalı, yapılacak işler teker teker belirtilmelidir. Öte yandan, kesin süre tarafların yanında hâkimi de bağlayacağından uyulmaması halinde gereği hâkim tarafından hemen yerine getirilmelidir.
Dava dilekçesi içeriği ile netice-i talep açısından karar verilebilmesi amacıyla esaslı unsurlar olan kusur oranlarının ve davacının sürekli ve geçici iş göremezlik oranlarının belirlenmesi amacıyla yaptırılacak bilirkişi incelemeleri açısından kullanılmak üzere gerekli olan delil avansının davacı vekiline verilen kesin süre içerisinde yatırılmaması sebebiyle, davacı tarafın kusur raporu ve maluliyet raporuna ilişkin bilirkişi incelemesi delillerine dayanmaktan vazgeçmiş sayılması gerektiği izahtan vareste olup, bahsi geçen hususların kesin ve net olarak belirlenmesi dosyada yeterli miktarda delil avansı bulunmaması sebebiyle mümkün bulunmamaktadır. Kusur ve maluliyet oranlarının belirlenememesi çerçevesinde, davacının talep edebileceği ve hak kazanma ihtimalinin bulunduğu tazminat bedellerinin hesaplanması da olanaksız duruma gelmiştir. Açıklanan gerekçeler dahilinde davacı tarafın, iddiasını usulüne uygun deliller vasıtasıyla ispatlayamadığı kanaati hasıl olmuştur.
Tüm dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, İzmir Arabuluculuk Bürosunun … Dosya … Arabuluculuk numaralı Arabuluculuk Son Anlaşamama Tutanağı, … nezdinde … plakalı araca ait olarak düzenlenen … numaralı Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçesi, hasar dosyası, başvuru evrakları, dava konusu trafik kazasına karışan araçlara ait ruhsat fotokopileri, 09/11/2018 tarihli trafik kazası tespit tutanağı, … plakalı ve … plakalı araçlara ait trafik tescil kayıtları, Buca Seyfi Demirsoy Devlet Hastanesi nezdinde dava konusu 09/11/2018 tarihli yaralamalı trafik kazasından dolayı … TC Kimlik numaralı …’ya ait olarak düzenlenen tedavi evrakları, İzmir SGK İl Müdürlüğü nezdinde davaya konu 09/11/2018 tarihli yaralamalı trafik kazası nedeniyle yaralanan … TC Kimlik numaralı …’ya maluliyet ödemesi yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise ödemenin rücuya tabi olup olmadığı, rücuya tabi ise peşin sermaye değerine ilişkin kayıtlar ile yine davacıya ait iş yeri sicil dosyası ve hizmet döküm cetveli, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı tarafından davacı …’nın geçici iş göremezlik süresi ve sürekli veya geçici olarak bakıcı refakatine muhtaç olup olmadığı ve muhtaç ise süresinin tespitine ilişkin olarak düzenlenen 14/08/2020 havale tarihli rapor, trafik alanında uzman bilirkişinin 23/10/2020 havale tarihli raporu, trafik alanında uzman bilirkişinin 25/01/2021 havale tarihli ek raporu, Ankara Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi Başkanlığı tarafından tanzim edilen 08/04/2021 havale tarihli kusur raporu ve sair deliller birlikte değerlendirildiğinde; davaya konu uyuşmazlığın 09/11/2018 tarihinde meydana gelen yaralamalı trafik kazası neticesinde yaralanan …’nın yaralanması nedeniyle geçici iş göremezlik süresinin (iyileşme süresinin) ne kadar olduğu, iyileşme sürecinde çalışamaması sebebiyle davacı …’nın mahrum kaldığı gelirlerinin, ayrıca davacı …’nın yaralanması sebebiyle sürekli veya geçici olarak bakıcı refakatine muhtaç olup olmadığı, bakıcı refakatine muhtaç ise süresinin belirlenmesi ile geçici iş göremezlik tazminatı ile tedavi giderleri, yol giderleri ve bakıcı giderlerinin davalı … şirketinden tahsili taleplerine ilişkin olduğu, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı tarafından tanzim edilen 14/08/2020 havale tarihli raporda davacı …’nın fiziksel yaralanmaları nedeniyle kalıcı fonksiyon kaybı meydana gelmediğini, sakatlık oranının %0 (sıfır) olduğunu, tıbbi iyileşme süresinin olay tarihinden itibaren 3 hafta olarak kabulünün uygun olacağının mütalaa edildiği, trafik alanında uzman bilirkişinin 23/10/2020 havale tarihli raporunda … plakalı iş makinesi operatörünün çalışma yaparken güvenli mesafeden yeterli tedbirleri almadığını ve … plakalı araç sürücüsünün alkollü olarak dikkatsiz ve özensiz davranarak kazadan aktif kaçınma davranışı sergilemediğini mütalaa ettiği, itirazlar üzerine alınan 25/01/2021 havale tarihli ek raporunda da kök raporundaki tespitlerinde ısrar ettiğini bildirdiği, Adli Tıp Kurumu Ankara Trafik İhtisas Dairesi Başkanlığı tarafından tanzim edilen 08/04/2021 havale tarihli raporda ise sürücü …’nın sevk ve idaresindeki otomobil ile meskun mahaldeki bölünmüş yolu takiben seyir halindeyken, hızını far ışığı altındaki görüşüne göre ayarlamadan yaklaştığı olay mahallinde, yola gereken dikkatini de vermediğinde, yolda çalışma işaretine rağmen önlemsizce sağ kenarda bulunan iş makinesine çarpmasıyla meydana gelen kazada asli kusurlu olduğunu, sürücü …’ın ön ilerisinde yolda çalışma işareti ile birlikte yolun kenarında bulunan aracına (iş makinesi) kontrolsüzce yaklaşan davacının kullandığı otomobilin çarpmasıyla meydana gelen kazada oluşa etken hatalı tutum ve davranışı bulunmadığından sonuçta atfı kabil kusuru olmadığının mütalaa edildiği, 18/05/2021 tarihli duruşmanın 5 numaralı ara kararında dosya kapsamında alınan Ankara Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi tarafından düzenlenen 08/04/2021 havale tarihli kusur raporu ile alınacak bilirkişi raporları açısından yeterli delil avansı bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekiline, Ankara Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi tarafından düzenlenen 08/04/2021 havale tarihli kusur raporu açısından eksik kalan 250,00-TL, İstanbul Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği Anabilim Dalı Başkanlığı bünyesinde görevli üç kişilik öğretim görevlisinden oluşan bilirkişi heyeti tarafından yapılacak bilirkişi incelemesi kapsamında kullanılmak üzere dosya gidiş dönüş masrafı (100,00-TL*2) 200,00-TL ve (500,00-TL*3) 2.250,00-TL, ayrıca İstanbul Adli Tıp Kurumu … İhtisas Dairesi tarafından davacı …’nın geçici iş göremezlik süresi ve davacı …’nın yaralanması nedeniyle sürekli veya geçici olarak bakıcı refakatine muhtaç olup olmadığı ve muhtaç ise süresinin tespitine ilişkin olarak düzenlenecek maluliyet raporu açısından 1.500,00-TL olmak üzere toplamda 4.200,00-TL delil avansını mahkememiz veznesine yatırmak üzere iki haftalık kesin süre verilmesine karar verildiği, verilen kesin süre içerisinde belirtilen delil avansının mahkememiz veznesine yatırılmaması durumunda ilgili delile dayanmaktan vazgeçmiş sayılacakları ve dosyanın mevcut durumuyla değerlendirileceğinin usulüne uygun şekilde tefhim edilmek suretiyle ihtar edildiği, usulüne uygun şekilde belirlenen delil avansı bedelinin verilen kesin süre içerisinde ve hatta duruşma gününe kadar, yine usulüne uygun şekilde yapılan ihtara rağmen mahkememiz veznesine yatırılmadığı, dava dilekçesi içeriği ile netice-i talep açısından karar verilebilmesi amacıyla esaslı unsurlar olan kusur oranlarının ve davacının sürekli ve geçici iş göremezlik oranlarının belirlenmesi amacıyla yaptırılacak bilirkişi incelemeleri açısından kullanılmak üzere gerekli olan delil avansının davacı vekiline verilen kesin süre içerisinde yatırılmaması sebebiyle, davacı tarafın kusur raporu ve maluliyet raporuna ilişkin bilirkişi incelemesi delillerine dayanmaktan vazgeçmiş sayılması gerektiği, kusur ve maluliyet oranlarının belirlenememesi çerçevesinde davacının talep edebileceği ve hak kazanma ihtimalinin bulunduğu tazminat bedellerinin hesaplanmasının olanaksız duruma geldiği, yer verilen gerekçeler dahilinde davacı tarafın, iddiasını usulüne uygun deliller vasıtasıyla ispatlayamadığı anlaşılmakla, ispatlanamayan davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Açılan davanın REDDİNE,
2-Yargılama giderlerinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına,
3-492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince karar tarihi itibariyle alınması gereken 59,30-TL karar ve ilam harcından, davanın açılışı sırasında yatırılan 44,40-TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 14,90-TL karar ve ilam harcının davacıdan alınarak Hazineye irat kaydına,
4-Davalının kendisini vekille temsil ettirdiği göz önünde bulundurularak karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 4.080,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-7155 sayılı Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun’un 23/14. maddesi gereğince ileride haksız çıkacak taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320,00-TL zorunlu arabuluculuk yargılama giderinin davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
6-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 333.maddesi gereğince kullanılmayan gider avansının talep halinde ve karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 345. maddesi gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde Mahkememize veya Mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer ya da başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesi’ne verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 02/09/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır