Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/1183 E. 2021/708 K. 28.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/1183 Esas
KARAR NO : 2021/708

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 21/11/2019
KARAR TARİHİ : 28/09/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında ticari ilişki bulunduğunu, davacının davalıdan cari hesap alacağına ilişkin olarak İzmir … İcra Müdürlüğünün …/… E. sayılı dosyasıyla takibe geçildiğini, davalı itirazıyla takibin durduğunu, arabuluculuk müessesine müracaat edilmiş ise de bir sonuç alınamadığını, takipte İzmir İcra Dairelerinin yetkili olduğunu, borçlunun yetki itirazının yerinde olmadığını, davacı ikametgahının İzmir’de bulunması nedeniyle İzmir İcra Dairelerinin yetkili olduğunu, taraflar arasında yer alan ticari ilişki nedeniyle faturalar ve cari hesaptan kaynaklanan alacağın olduğunu, faturalardan kaynaklanan alacak dolayısıyla takibe geçildiğini, davalı itirazında haksız ve kötüniyetli olduğunu, arz edilen hususular gereği davanın kabulü ile yapılar itirazın iptaline, takibin devamına, 920’den az olmamak üzere İcra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya tahmiline karar verilmesi talep edilmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; takibin yetkisiz İcra Müdürlüğünde yapıldığını, davalı firmanın adresinin … Mah. … Sokak No: …-… …/İstanbul adresi faaliyet göstermekte olduğunu, yetkili ve görevli İcra Müdürlüğünün Büyükçekmece İcra Müdürlükleri olduğunu, bu nedenle İcra Takibinde borca ve yetkiye itiraz edildiğini, Büyükçekmece İcra Müdürlüklerinde takip yapılmaksızın İtirazın İptali talep edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, yetkili İcra Müdürlüğünde yapılmadığından açılan davanın reddine karar verilmesinin tatep edildiğini, davalının davacıya borcu bulunmadığını, taraflar arasında Şubat/2018 tarihinde bir sözleşme yapıldığını, davacının sözleşmeyi 02.02.2018 tarihinde e-mail ile davalıya bildirdiğini, sözleşmeyle birlikte davacının aylık 10.000-TL davalıya ödemeyi kabul ettiğini, davalı firmanın davalıya … gönderdiğini, davalının da davacıya … gönderdiğini, böylece taraflar arasında cari hesap ilişkisi oluştuğunu, davalıda verdiği hizmet karşılığında taraflar arasında kararlaştırılan 10.000-TL’lik faturayı düzenleyip davacıya gönderdiğini, davacının taraflar arasında akdedilen 02.02.2018 tarihli sözleşmeyi 14.05.2018 tarihinde e-mail yoluyla feshettiğini, davalının kendi kayıtlarında davacıdan alacaklı olduğunu, arz edilen hususlar nedeniyle açılan davanın reddine, aksi halde Bakırköy Ticaret Mahkemeleri yetkili olduğundan davanın yetki yönünden reddine, davacının haksız ve kötüniyetli olması nedeniyle 420’den az olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya tahmiline karar verilmesi talep edilmiştir.
DELİLLER:
1-İzmir Arabuluculuk Bürosunun …/… Dosya …/… Arabuluculuk numaralı Arabuluculuk Son Anlaşamama Tutanağı aslı,
2-İzmir … İcra Dairesinin …/… Esas sayılı icra dosyası,
3-Davacı şirket tarafından davalı şirket adına düzenlenen ve dava dilekçesine ekli bulunan faturalar ve dekontlar,
4-Davacı şirkete ait ticari defter ve kayıtlar,
5-Davalı şirkete ait ticari defter ve kayıtlar,
6-Talimat mahkemesine sunulan Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişinin 09/11/2020 havale tarihli raporu,
7-Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişinin 01/02/2021 havale tarihli raporu,
8-Sair deliller.
DAVA KONUSU:
Açılan dava, taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında düzenlenen cari hesaptan ve davacı şirket tarafından davalı şirket adına düzenlenen faturalardan kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla davalı şirket aleyhine başlatılan icra takibine davalı şirket tarafından süresinde yapılan itirazın iptali ve asıl alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatının davalı şirketten tahsili taleplerine ilişkin olduğu tespit edildi.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 67. maddesinde İcra Takibine İtirazın İptali; ”Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.
Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./11.md.) yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.
İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.
Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.
Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.” şeklinde düzenlenmiştir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67. maddesi uyarınca itirazın iptali davası; alacaklının, icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İcra ve İflas Kanunu’nun 66. maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamayı amaçladığı bir eda davası olup, itirazın tebliğinden itibaren bir yıllık süresinde açılan davada borçlunun itirazında haksızlığının belirlenmesi ve alacağın likit olması hâlinde, istem varsa borçlu aleyhine icra inkâr tazminatına da hükmedilebilir (Kuru, B.: İcra ve İflâs Hukuku, 2006, s. 219, 223).
İtirazın iptali davası, müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan, bir eda davasıdır.Mahkemenin davanın reddi ya da kabulü yönünde verdiği karar, maddi anlamda kesin hüküm teşkil edeceğinden; davanın reddi halinde alacaklı, borçluya karşı aynı alacaktan dolayı yeni bir alacak davası açamayacağı gibi, davanın kabulü halinde borçlu da, alacaklıya karşı bir menfi tespit veya istirdat davası açamayacaktır.
Bu nedenledir ki, mahkeme itirazın iptali davasında tarafların iddia ve savunmalarını genel hükümlere göre inceleyerek, borcun varlığını ve miktarını araştırmak zorundadır.
Bu dava, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir (İİK. m.67/1). Alacaklı, alacağının varlığını Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na göre caiz olan her türlü delil ile ispat edebilir. Dava, özünde tahsil istemini de barındırmakla, burada borçlunun takip sonrası yaptığı ödeme iddialarının da nazara alınması zorunludur. Borçlu, ödeme emrine itiraz ederken bildirmiş olup olmamasına bakılmaksızın, bütün itiraz sebeplerini ileri sürebileceğinden; mahkemenin, borcun sonradan ödendiği itirazını araştırarak, ödemenin takip konusu alacakla ilgili olduğunu belirlemesi halinde, alacaklının dava tarihi itibariyle talep edebileceği alacak miktarı üzerinden hüküm kurması gerektiğinde duraksama bulunmamaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, alacak miktarının, takip ya da dava tarihindeki koşullara göre belirlenmesinin, itirazın iptali davasında hükmolunan miktar üzerinden tahsiline karar verilebilecek bir tazminat türü olan ve bağımsız bir dava konusu yapılamayan icra inkar tazminatının miktarına da etkili olacağı açıktır.
Yargıtay Daireleri ile Hukuk Genel Kurulunun kararlılık kazanmış uygulamasına göre; itirazın iptali davalarında 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için, usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde ödeme emrine itiraz etmesi, alacaklının bir yıl içinde itirazın iptali davasını açması ve davasında haklı çıkarak icra inkâr tazminatı talep etmiş olması gereklidir. Burada, borçlu itirazının kötü niyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmaz.
Bu yasal koşullar yanında, takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlarının bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir. Nitekim aynı ilkeler Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.02.2020 tarihli ve 2017/3-957 E., 2020/99 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.
İzmir …İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyasının incelenmesinde, alacaklısının … Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi, borçlusunun … Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi olduğu, davacı vekilinin davalı şirket aleyhine 8.491,19-TL bedelli asıl alacak bedeli üzerinden icra takibi başlattığı, davalı tarafın süresinde yapmış olduğu itirazı üzerine icra takibinin durdurulmasına karar verildiği görülmektedir.
Her ne kadar davalı vekilince yetki ilk itirazında bulunulmuş ise de, dava konusu uyuşmazlığın taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında düzenlenen faturalardan ve cari hesaptan kaynaklanan alacağın tahsili amacıya davalı aleyhine başlatılan icra takibine süresinde yapılan itirazın iptali talebine ilişkin olduğu, Türk Borçlar Kanunu’nun 89. maddesinde para borçlarının alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ifa edileceğinin düzenlendiği, alacaklı davacının yerleşim yerinin ”… Bölgesi, … Sokak, No:…, Çiğli/İzmir” olduğu, bu çerçevede mahkememizin iş bu dayavaya bakmaya yetkili olduğu anlaşılmakla, davalı vekilinin yetki itirazının reddine karar verilerek yargılamaya devam olunmuştur.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 219. maddesinde; ”Taraflar, kendilerinin veya karşı tarafın delil olarak dayandıkları ve ellerinde bulunan tüm belgeleri mahkemeye ibraz etmek zorundadırlar. Elektronik belgeler ise belgenin çıktısı alınarak ve talep edildiğinde incelemeye elverişli şekilde elektronik ortama kaydedilerek mahkemeye ibraz edilir.
Ticari defterler gibi devamlı kullanılan belgelerin sadece ilgili kısımlarının onaylı örnekleri mahkemeye ibraz edilebilir.” hükmü bulunmaktadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 220. maddesinde ise; ”İbrazı istenen belgenin, ileri sürülen hususun ispatı için zorunlu ve bu isteğin kanuna uygun olduğuna mahkemece kanaat getirildiği ve karşı taraf da bu belgenin elinde olduğunu ikrar ettiği veya ileri sürülen talep üzerine sükut ettiği yahut belgenin var olduğu resmî bir kayıtla anlaşıldığı veya başka bir belgede ikrar olunduğu takdirde, mahkeme bu belgenin ibrazı için kesin bir süre verir.
Mahkemece, ibrazı istenen belgenin elinde bulunduğunu inkâr eden tarafa, böyle bir belgenin elinde bulunmadığına, özenle aradığı hâlde bulamadığına ve nerede olduğunu da bilmediğine ilişkin yemin teklif edilir.
Belgeyi ibraz etmesine karar verilen taraf, kendisine verilen sürede belgeyi ibraz etmez ve aynı sürede, delilleriyle birlikte ibraz etmemesi hakkında kabul edilebilir bir mazeret göstermez ya da belgenin elinde bulunduğunu inkâr eder ve teklif edilen yemini kabul veya icra etmezse, mahkeme, duruma göre belgenin içeriği konusunda diğer tarafın beyanını kabul edebilir.” hükmü düzenlenmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 222. maddesinde de; ”Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.
Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.
İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.
Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.
Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır.” hükmüne yer verilmiştir.
05/03/2020 tarihli duruşmanın 6 numaralı ara kararı ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 219/2. ve 222/1. maddelerinde tarafların delil olarak dayandığı ticari defter ve kayıtları ibraz ile yükümlü olduğu hüküm altına alındığından, bilirkişi incelemesine esas olmak üzere dava konusu ticari defter kayıt ve belgelerin bulunduğu yeri mahkememize bildirmek üzere davacı vekiline 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 220/1. fıkrası uyarınca iki haftalık kesin süre verilmesine karar verilmiş, davacı vekili davacı şirkete ait ticari defter ve belgelerin bulunduğu yeri kendisine verilen kesin süre içerisinde mahkememize bildirmiştir.
05/03/2020 tarihli duruşmanın 7 numaralı ara kararında ise, duruşmada hazır bulunmayan davalı vekili adına ticari defter ve belgelerini ibraz etmek ya da ticari defter ve belgelerin bulunduğu yeri mahkememize bildirmek üzere; “6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 219/2. ve 222/1. maddelerinde tarafların delil olarak dayandığı ticari defter ve kayıtları ibraz ile yükümlü olduğu hüküm altına alındığından, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 220/1. fıkrası uyarınca bilirkişi incelemesine esas olmak üzere dava konusu ticari defter ve belgeleri iki haftalık kesin süre içerisinde sunmanız veya bulundukları yeri bildirmeniz, verilen kesin süre içinde ticari defterlerin sunulmaması veya bulunduğu yerin bildirilmemesi durumunda söz konusu ticari defter ve kayıtlara delil olarak dayanmaktan vazgeçmiş sayılacağınız ihtaren bildirilir.” şerhini içeren tebligat çıkartılmasına karar verilmiş, davalı vekili davalı şirkete ait ticari defter ve belgelerin bulunduğu yeri kendisine verilen kesin süre içerisinde mahkememize bildirmiştir.
Davalı şirketin ticari defter ve belgelerinin incelenmesi amacıyla Bakırköy Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi’ne talimat yazılarak dosyanın re’sen belirlenecek Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişiye tevdi ile dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, taraflara ait ticari defter ve belgeler, İzmir … İcra Dairesi’nin …/… Esas sayılı dosyası, dava dilekçesine ekli faturalar, cari hesap ekstresi ile sevk irsaliyeleri, taraflara ait ticaret sicil kayıtları ve sair deliller birlikte değerlendirilerek; davalı şirkete ait ticari defter ve belgelerin onaylarının usulüne uygun şekilde yaptırılıp yaptırılmadığı, taraflara ait ticari defter ve belgelerin birbirini doğrulayıp doğrulamadığı, taraflar arasında ticari ilişki bulunup bulunmadığı, var ise hangi sebeplerden kaynaklı olarak ticari ilişki bulunduğu, taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında davacı şirket tarafından davalı şirket adına düzenlenen faturalardan ve cari hesaptan kaynaklı olarak davacı şirketin davalı şirketten alacağının bulunup bulunmadığı, alacağı var ise miktarı, icra takibinde işletilen faiz miktar ve oranının usulüne uygun şekilde işletilip işletilmediği hususlarının belirlenerek düzenlenecek raporun mahkememize gönderilmesi istenilmiş, Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişi 09/11/2020 havale tarihli raporunda sonuç olarak, davalı şirketin ticari defter ve belgelerinin usulüne uygun şekilde tutulduğunu, davalı şirketin ticari defter ve belgeleri kapsamında davalı şirketin davacı şirketten 2.309,08-TL alacağının bulunduğunu, sevk irsaliyelerinde faturaların hangi tarihte ve kime teslim edildiğinin görülmediğini ve bu kapsamda faturaların teslimi hususunun ispata muhtaç olduğunu mütalaa etmiştir.
Davacı şirketin ticari defter ve belgelerinin incelenmesi amacıyla dosyanın Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişiye tevdii ile dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, taraflara ait ticari defter ve belgeler, İzmir … İcra Dairesi’nin …/… Esas sayılı dosyası, dava dilekçesine ekli faturalar, cari hesap ekstresi ile sevk irsaliyeleri, taraflara ait ticaret sicil kayıtları ve sair deliller birlikte değerlendirilerek; davacı şirkete ait ticari defter ve belgelerin onaylarının usulüne uygun şekilde yaptırılıp yaptırılmadığı, taraflara ait ticari defter ve belgelerin birbirini doğrulayıp doğrulamadığı, taraflar arasında ticari ilişki bulunup bulunmadığı, var ise hangi sebeplerden kaynaklı olarak ticari ilişki bulunduğu, taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında davacı şirket tarafından davalı şirket adına düzenlenen faturalardan ve cari hesaptan kaynaklı olarak davacı şirketin davalı şirketten alacağının bulunup bulunmadığı, alacağı var ise miktarı, icra takibinde işletilen faiz miktar ve oranının usulüne uygun şekilde işletilip işletilmediği hususlarının belirlenerek düzenlenecek raporun mahkememize sunulması istenilmiş, Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişi 01/02/2021 havale tarihli raporunda sonuç olarak, davacı şirketin ticari defter ve belgelerinin usulüne uygun şekilde tutulduğunu, davacı şirketin ticari defter ve belgelerinin 20/11/2018 tarihli … seri … numaralı 10.800,00-TL bedelli fatura haricinde davalı şirketin ticari defter ve belgeleri ile aynı doğrultuda olduğunu, bahsi geçen faturanın davalı şirkete ait ticari defter ve belgelerde yer almadığını, 20/11/2018 tarihli … seri … numaralı 10.800,00-TL bedelli faturanın davalıya tebliğ edildiğine ilişkin herhangi bir bilgi ve belgenin dosyada yer almadığını, faturanın ihtarname yoluyla da davalı şirkete gönderilmediğini, faturanın kabul edilmesi durumunda davacı şirketin 8.491,00-TL mukabilinde davalı şirketten alacaklı olduğunu, faturanın kabul edilmemesi durumunda ise davalı şirketin davacı şirketten 2.309,08-TL alacağının bulunduğunu mütalaa etmiştir.
Davacı vekiline sunmuş oldukları 16/02/2021 havale tarihli kargo takip ekranını gösterir ekran görüntüsü çıktısına ilişkin olarak ilgili kargo takip ekranına konu kargonun 16/02/2021 havale tarihli bilirkişi raporuna karşı beyan ve itirazlarını içerir dilekçede iddia edilen … numaralı faturayı içerip içermediğine ilişkin başkaca yazılı delillerini sunmak ve bu hususa ilişkin yazılı beyanlarını sunmak üzere iki haftalık kesin süre verilmesine karar verilmiş, davacı vekili faturanın kargo yoluyla davalı şirkete gönderildiği beyanını ve kargo takip ekran görüntüsü fotokopisini içerir dilekçesini verilen kesin süre içerisinde mahkememize sunmuştur.
Davacı vekilinin kargo takip ekranını gösterir ekran görüntüsünü içerir belgeyi mahkememize sunması üzerine iş bu duruşma sırasında sunmuş olduğu kargo takip ekranını gösterir ekran görüntüsünü içerir belgenin … kargo isimli firmanın sisteminden alındığını gösterir belge ve evrakları mahkememize sunmak üzere iki haftalık kesin süre verilmesine karar verilmiş, davacı vekili bu hususa ilişkin yazılı beyanlarını mahkememize sunmuştur.
… Kargo Anonim Şirketine müzekkere yazılarak … Kurumsal/Gönderi Takip numaralı kargonun hangi gerçek veya tüzel kişi tarafından hangi gerçek veya tüzel kişi adına gönderildiği, kargo gönderisinin içeriğinde ne bulunduğu hususlarının mahkememize bildirilmesi, kargo içeriğinde yer alan gönderiye ilişkin tüm evrak ve kayıtların eksiksiz olarak mahkememize gönderilmesi istenilmiş, müzekkere cevabında kargo bilgilerini gösterir ön izleme belgesi mahkememize sunulmuş, kargo içeriğinde yer alan kargonun taraflarınca bilinemeyeceği mahkememize bildirilmiştir. Müzekkere ekinde sunulan ön izleme belgesi incelendiğinde, kargo içeriğinin 1 adet dosya olarak belirtilmiş olduğu görülmüştür.
Tacirler arasında ihbar ve ihtarların usul ve yöntemi 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 18/3. maddesinde; ”Tacirler arasında, diğer tarafı temerrüde düşürmeye, sözleşmeyi feshe, sözleşmeden dönmeye ilişkin ihbarlar veya ihtarlar noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılır.” hükmü ile belirlenmiştir.
Davacı şirketin 20/11/2018 tarihli … seri … numaralı 10.800,00-TL bedelli faturayı kargo yoluyla davalı şirkete gönderdiği ve faturanın davalı şirkete teslim edildiği iddiasının, kargo içeriğinde yer alan belgenin dosya olarak belirtilmiş olması, içerikte yer alan belgenin bahse konu fatura olup olmadığının anlaşılamadığı, kargo şirketi tarafından da kargo içeriğinin bilinemeyeceğinin mahkememize bildirildiği, tacirler arasında ihbar ve ihtar usul ve yöntemleri dikkate alındığında, bahse konu faturanın tacirler arasında ihbar ve ihtar usul ve yöntemlerine uygun olarak davalı şirkete gönderildiği ve teslim edildiğinden bahsetmenin mümkün olmadığı anlaşılmakla, bu kapsamda 20/11/2018 tarihli … seri … numaralı 10.800,00-TL bedelli faturanın davalı şirkete teslim edildiği hususunun davacı şirket tarafından ispatlanamadığı kanaatine varılmıştır.
20/11/2018 tarihli … seri … numaralı 10.800,00-TL bedelli faturanın davalı şirkete teslim edilmediğinin mahkememizce kabulü neticesinde, bilirkişi raporlarında yapılan tespit ve belirlemeler çerçevesinde davacı şirketin davalı şirketten alacağının bulunmadığı sonucuna ulaşılmış ve bu sonuç üzerinden hüküm kurma yoluna gidilmiştir.
Tüm dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, İzmir Arabuluculuk Bürosunun …/… Dosya …/… Arabuluculuk numaralı Arabuluculuk Son Anlaşamama Tutanağı aslı, İzmir … İcra Dairesinin …/… Esas sayılı icra dosyası, davacı şirket tarafından davalı şirket adına düzenlenen ve dava dilekçesine ekli bulunan faturalar ve dekontlar, davacı şirkete ait ticari defter ve kayıtlar, davalı şirkete ait ticari defter ve kayıtlar, talimat mahkemesine sunulan Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişinin 09/11/2020 havale tarihli raporu, Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişinin 01/02/2021 havale tarihli raporu ve sair deliller değerlendirildiğinde, dava konusu uyuşmazlığın taraflar arasındaki taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında düzenlenen cari hesaptan ve davacı şirket tarafından davalı şirket adına düzenlenen faturalardan kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla davalı şirket aleyhine başlatılan icra takibine davalı şirket tarafından süresinde yapılan itirazın iptali ve asıl alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatının davalı şirketten tahsili taleplerine ilişkin olduğu, İzmir … İcra Dairesinin …/… Esas sayılı icra dosyasında davacı vekilinin davalı şirket aleyhine 8.491,19-TL bedelli asıl alacak bedeli üzerinden icra takibi başlattığı asıl alacak bedeli üzerinden icra takibi başlattığı, davalı tarafın süresinde yapmış olduğu itirazı üzerine icra takibinin durdurulmasına karar verildiği, davalı şirketin ticari defter ve belgelerini inceleyen Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişinin 09/11/2020 havale tarihli raporunda davalı şirketin ticari defter ve belgelerinin usulüne uygun şekilde tutulduğunu, davalı şirketin ticari defter ve belgeleri kapsamında davalı şirketin davacı şirketten 2.309,08-TL alacağının bulunduğunu, sevk irsaliyelerinde faturaların hangi tarihte ve kime teslim edildiğinin görülmediğini ve bu kapsamda faturaların teslimi hususunun ispata muhtaç olduğunu mütalaa ettiği, davacı şirketin ticari defter ve belgelerini inceleyen Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişinin ise 01/02/2021 havale tarihli raporunda davacı şirketin ticari defter ve belgelerinin usulüne uygun şekilde tutulduğunu, davacı şirketin ticari defter ve belgelerinin 20/11/2018 tarihli … seri … numaralı 10.800,00-TL bedelli fatura haricinde davalı şirketin ticari defter ve belgeleri ile aynı doğrultuda olduğunu, bahsi geçen faturanın davalı şirkete ait ticari defter ve belgelerde yer almadığını, 20/11/2018 tarihli … seri … numaralı 10.800,00-TL bedelli faturanın davalıya tebliğ edildiğine ilişkin herhangi bir bilgi ve belgenin dosyada yer almadığını, faturanın ihtarname yoluyla da davalı şirkete gönderilmediğini, faturanın kabul edilmesi durumunda davacı şirketin 8.491,00-TL mukabilinde davalı şirketten alacaklı olduğunu, faturanın kabul edilmemesi durumunda ise davalı şirketin davacı şirketten 2.309,08-TL alacağının bulunduğunu mütalaa ettiği, davacı şirketin 20/11/2018 tarihli … seri … numaralı 10.800,00-TL bedelli faturayı kargo yoluyla davalı şirkete gönderdiği ve faturanın davalı şirkete teslim edildiği iddiasının, kargo içeriğinde yer alan belgenin dosya olarak belirtilmiş olması, içerikte yer alan belgenin bahse konu fatura olup olmadığının anlaşılamadığı, kargo şirketi tarafından da kargo içeriğinin bilinemeyeceğinin mahkememize bildirildiği, tacirler arasında ihbar ve ihtar usul ve yöntemleri dikkate alındığında, bahse konu faturanın tacirler arasında ihbar ve ihtar usul ve yöntemlerine uygun olarak davalı şirkete gönderildiği ve teslim edildiğinden bahsetmenin mümkün olmadığı anlaşılmakla, bu kapsamda 20/11/2018 tarihli … seri … numaralı 10.800,00-TL bedelli faturanın davalı şirkete teslim edildiği hususunun davacı şirket tarafından ispatlanamadığı, 20/11/2018 tarihli … seri … numaralı 10.800,00-TL bedelli faturanın davalı şirkete teslim edilmediğinin mahkememizce kabulü neticesinde, bilirkişi raporlarında yapılan tespit ve belirlemeler çerçevesinde davacı şirketin davalı şirketten alacağının bulunmadığı kanaatiyle, taraflar, mahkememiz ve Bölge Adliye Mahkemesinin denetimine uygun ve elverişli olarak düzenlendiği kanaatiyle bilirkişi raporları doğrultusunda açılan davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Açılan davanın REDDİNE,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 22. maddesi gereğince alınması gereken 59,30-TL karar ve ilam harcının, davanın açılışı sırasında peşin olarak yatırılan 102,55-TL harçtan mahsubu ile fazla alınan 43,25-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Yargılama giderlerinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına,
4-Davalının kendisini vekil ile temsil ettirdiği anlaşılmakla karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 4.0800,00-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-7155 sayılı Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun’un 23/14. maddesi gereğince ileride haksız çıkacak taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.360,00-TL zorunlu arabuluculuk yargılama giderinin davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
6-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 333. maddesi gereğince kullanılmayan gider avansının talep halinde ve karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 345. maddesi gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer ya da başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.28/09/2021

Katip …
(e-imzalıdır)

Hakim …
(e-imzalıdır)

Bu belge 5070 sayılı kanun kapsamında DYS üzerinde hazırlanmış ve e-imza ile imzalanmıştır.