Emsal Mahkeme Kararı İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/25 E. 2022/835 K. 30.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/25 Esas
KARAR NO : 2022/835
DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 06/01/2022
KARAR TARİHİ : 30/11/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 06/12/2022
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı dava dilekçesinde özetle; davalı tarafın İzmir 25. İcra Dairesi … Esas sayılı dosyası ile yapılan icra takibine ilişkin itirazı haksız, kötüniyetli ve yasal dayanaktan yoksun olup;itirazın iptalinin gerektiğini, vekil eden ile davalı arasında ‘’Tehlikeli atıkların alınarak bertaraf/imha edilmesi işi’’ şeklinde ticari ilişki mevcut olduğunu, bu ilişki gereğince vekil eden personeli tarafından davalı bünyesinden tehlikeli atıklar alınarak imha/bertaraf hizmeti gerçekleştirildiğini, bu işlemlere karşılık vekil eden tarafından davalıya 12.10.2020 tarihli …2020000000528 nolu 6.796,80 TL bedelli ve 30.12.2020 tarihli … 2020000000717 nolu 7.646,40 TL bedelli faturalar tanzim edildiğini, davalı tarafın faturaların bedellerini ifa etmemesi üzerine vekil eden tarafından İzmir 25. İcra Dairesi … Esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi ikame edildiğini, takibe davalı/borçlu tarafından 01.11.2021 tarihinde itiraz edilerek takip durdurulduğunu, davalı taraf itiraz dilekçesinde özetle ”6183 sayılı Kanunun 22/a kapsamında vadesi geçmiş vergi borcu durumunu gösterir belge talep edilmesine rağmen sunulmadığı ve bu sebeple ödeme yapılmadığı” şeklinde belirtildiğini, davalı tarafın itirazı haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, öncelikle itiraz dilekçesinde vekil edenin alacağı olduğu ve bu bedelin ödenmediği açıkça ikrar edildiğini, vergi borcu yoktur belgesinin talep edilip vekil eden tarafından gönderilmediği iddiası da maddi gerçeği yansıttığını, bahsedilen belge hiçbir suretle vekil edenden talep edilmediğini, buna ilişkin herhangi bir sözlü veya yazılı başvuru olmadığını, davalı taraf 6183 sayılı Kanunun 22/a kapsamında olan kurumlardan olmadığı için vergi borcu yoktur belgesini talep etme hakkı da bulunmadığını, vekil eden sürekli ihalelere katılan ve Kamu kurumları ile iş yapan bir şirket olduğunu, vergi borcu yoktur yazısını sürekli kullanmakta ve talep eden kurumlara ibraz ettiğini, bu kadar kolay temin edilen ve sürekli kullanılan bir belgenin talep edilip vekil eden tarafından ibraz edilmemesi mantığa ve hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, icra takibine konu edilen faturalara ilişkin hizmetin verildiğini, davalı taraf bu hususu kabul ettiğini, dava ikame edilmeden önce Arabuluculuk yoluna başvurulduğunu, taraflar arasında anlaşma sağlanamadığını, davalının, İzmir 25. İcra Dairesi … Esas sayılı dosyasına yapmış olduğu haksız ve hukuki dayanaktan yoksun borca ilişkin itirazının iptali ile icra takibinin devamı, vekil eden lehine asıl alacak miktarının %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesi, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Belediyenin 6183 sayılı Kanunun 22/a maddesinin hem 1. Hemde 2. Fıkraları kapsamında bulunmakta olup, davacı yanın aksine yönelik iddiaları gerçeklikle bağdaşmamakta ve mahkemenizi yanıltmaya yönelik beyanlar niteliği taşıdığını, davacı yan likit alacak iddiası gerekçesi ile icra inkar tazminatı talebinde bulunduğunu, doğmamış bir hak üzerinden alacak talep etmek hukuken geçerli olmadığı gibi buna bağlanan icra-inkar tazminatı da geçerli olmadığını, aksi yönde, davacı taraf takibinde ve davasında haksız ve kötü niyetli olduğu için davacı yan aleyhine %20 kötü niyet tazminatına hükmedilmesi ve davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE & NETİCE VE KANAAT:
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE & NETİCE VE KANAAT:
Bilirkişiden alınan raporda özetle; davacı şirkete ait 2020
yılı fiziki (yevmiye, kebir, envanter) defterlerinin incelenmesi sonucu;
Davacı Tarafından, Davalı Tarafa Düzenlenen Ve İcra Takibine Konu Olan E-Arşiv Faturalar
a)Davacı şirketin 2020 Yılı (yevmiye, kebir, envanter) defterlerinin açılış tasdiklerinin ve (yevmiye)
defterinin kapanış tasdiklerinin yaptırıldığı, TTK’na göre usulüne uygun tutulduğu,
b) Davacının defter kayıtlarının birbirini doğruladığı sahibi lehine delil olma özelliği taşıdığı,
c) Dava konusu faturaların davacının ticari defterlerinde kayıtlı olduğu faturaların açık fatura olduğu,
d) Faturaların davacı tarafından BS formu ile bildirmiş olduğu,
e) İade faturası olmadığı
f) Taraflar arasında cari hesap ilişkisi olduğu ancak dosyada herhangi bir sözleşme olmadığı,
g) Davalı tarafından yapılmış herhangi bir ödeme olmadığı,
h) Takip itibari ile borç alacak durumu
davacı tarafından, davalı şirkete düzenlenen ve icra takibine konu olan faturaların davacı şirketin
ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, davacı şirketin ticari defterlerine göre; davacı şirketin, davalı
şirketten 14.443,20 TL alacaklı gözüktüğü,
Davacı tarafından, davalı şirkete takip tarihinden önce borcun ödenmesi yönünde gönderilmiş yazılı
bir ihtarın olmadığı rapor edilmiştir.
Dava, itirazın iptaline ilişkindir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nun 3. maddesi hükmüne göre bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir. Bir işin ticari veya adi olması, farklı kuralların uygulanmasını gerektirir. Bir işin ticari olup olmadığını kanunda öngörülen kurallar uyarınca saptamak gerekir. Eğer iş ticari ise özel ticari kuralların uygulanması zorunlu olur. Ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işler, yani, haklı veya haksız fiil yahut işletmeyi ilgilendiren her iş ayrık durumlar dışında, ticari iş sayılır. Bu işler, eğer bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari iş sayılmazlar (ERİŞ Gönen, Gerekçeli- Açıklamalı- İçtihatlı 6335 Sayılı Kanunla Güncellenmiş Yeni TTK Hükümlerine Göre Ticari İşletme ve Şirketler Ticaret Sicili Yönetmeliği ve İlgili Tebliğler, Seçkin Yayınevi, 1. Baskı, Mart 2013, 1. Cilt, Sh, 323).
Ticari davalar ise aynı Kanunun 4/1 maddesinde tanımlanmıştır. Bu maddeye göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri ve tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın Türk Medenî Kanunu’nun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde; fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta; borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde ve bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır.
Bu maddeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması veya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması veyahut da açılan davanın maddede altı bent halinde sayılan davalardan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez.
Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez.
TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
6335 sayılı Türk Ticaret Kanunu İle Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü Ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 2. maddesi ile değişik TTK’nın 5/1. maddesinde, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın, asliye ticaret mahkemesinin tüm ticarî davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevli olduğu belirtilmiştir. Buna göre, asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki hukuki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisidir.
Bu nedenle, asliye ticaret mahkemesinin bakması gereken davalarda, asliye hukuk mahkemesi görevli sayılamaz. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olup mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtayca re’sen dikkate alınır. Bu kuralın tek istisnası, 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı TTK’nın 5/4. maddesinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre, yargı çevresinde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde, asliye hukuk mahkemelerine açılan davalarda görev kuralına dayanılmamış olması görevsizlik kararı verilmesini gerektirmez.
Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16.09.2015 gün ve 2014/15-1026 E. 2015/1765 K. sayılı kararında da aynı ilkeler benimsenmiştir.
Somut olayda uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi ilişkisinden kaynaklanmakta olup, bu nevi davaların ticari dava olduğuna ya da asliye ticaret mahkemelerinde görüleceğine ilişkin bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. Bu durumda, eldeki davanın ticari dava olarak kabulü ile uyuşmazlığın asliye ticaret mahkemesi tarafından çözülebilmesi için, uyuşmazlık konusu işin her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olması zorunludur.
Uyuşmazlık konusu “davacı ile davalı arasında ‘’Tehlikeli atıkların alınarak bertaraf/imha edilmesi’’ işinin, davacı şirketin ticari işletmesiyle ilgili olduğu konusunda hiç bir tereddüt bulunmamaktadır. Ancak, davalı Belediyece uyuşmazlık konusu işin ihalesi, ticari işletmeleriyle ilgili olarak değil kamu hizmetlerinin yürütülmesi amacıyla gerçekleştirmiştir. Kaldı ki, TTK’nın 16/2. maddesi uyarınca devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri ile kamu yararına çalışan dernekler ve gelirinin yarısından fazlasını kamu görevi niteliğindeki işlere harcayan vakıflar, bir ticari işletmeyi, ister doğrudan doğruya kamu hukuku hükümlerine göre yönetilen ve işletilen bir tüzel kişi eliyle işletsinler, kendileri tacir sayılamayacağından Belediye Başkanlığının tacir olarak kabulü de mümkün bulunmamaktadır. Bu nedenlerle, tacirin işlerinin ticari olması ilkesi de burada işlevsiz hale gelmiştir.
Hal böyle olunca, eldeki davaya bakma görevi 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu‘nun 2. maddesi uyarınca asliye hukuk mahkemesine ait olup 6102 sayılı TTK 16/1.maddesinde : “Ticaret şirketleriyle, amacına varmak için ticari bir işletme işleten vakıflar, dernekler ve kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere Devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri tarafından kurulan kurum ve kuruluşlar da tacir sayılırlar.” Hükmü muvacehesinde belediyelerin tacir sayılmaması ciheti ile davanın çözümünde, genel görevli ve yetkili mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğu, mahkememizin görevli bulunmadığı kanaatine varıldığından, dava şartı yokluğundan, davanın usulden reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesisi cihetine gidilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda yazılı bulunan gerekçeye göre;
1-6102 sayılı TTK 16/1.maddesinde : “Ticaret şirketleriyle, amacına varmak için ticari bir işletme işleten vakıflar, dernekler ve kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere Devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri tarafından kurulan kurum ve kuruluşlar da tacir sayılırlar.

Hükmü muvacehesinde belediyelerin tacir sayılmaması ciheti ile,
Davaya bakmaya Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olması nedeni ile, davanın göreve ilişkin dava şartı bulunmadığından HMKnın 114/1-c ve 115/2 maddeleri gereğince usulden REDDİNE, Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-Kararın kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmesi halinde veya kanun yoluna başvurulmuş ise bu başvurunun reddi kararının tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde taraflarca mahkememize başvurulması halinde dosyanın görevli ve yetkili İzmir Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine, yasal süre içerisinde başvuru yapılmaması halinde davanın açılmamış sayılacağına,
3-HMK 331/2 maddesi gereğince harç ve yargılama giderlerinin görevli mahkemece hüküm altına alınmasına,
4-Mahkememiz görevsizlik kararı sonrasında görevli ve yetkili mahkemede yargılamaya devam edilmemesi halinde bu husus belirtilerek mahkememize başvurulması halinde harç ve yargılama giderleri konusunda mahkememizce karar verilmesine,
Dair ; davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar, HMK’nın 341. v.d.maddeleri gereğince ( 2 ) hafta içerisinde,İzmir Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 30/11/2022

Katip
¸e-imza

Hakim
¸e-imza