Emsal Mahkeme Kararı İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/861 E. 2021/835 K. 10.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/861
KARAR NO : 2021/835

DAVA : Tapu İptali Ve Tescil (Satın Almaya Dayalı)
DAVA TARİHİ : 20/07/2020
KARAR TARİHİ : 10/12/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tapu İptali Ve Tescil (Satın Almaya Dayalı) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili İzmir … Asliye Hukuk Mahkemesine verdiği dava dilekçesinde özetle: müvekkili …A.Ş. ile … T.A.Ş. arasında 04.12.2013 ve 01.06.2015 tarihli kredi sözleşmeleri akdedildiğini, söz konusu kredilerin borçlarına karşılık
… ili, … ilçesi, … mahallesi, … mevkii, … ada … parselde kayıtlı kain arsa niteliğindeki taşınmaza ilişkin müvekkili ile davalı arasında Şubat 2019 tarihli Vefa Hakkı Sözleşmesi imzalandığını, taşınmazın toplam 5.672.000,00 TL bedel ile … T.A.Ş.’ye devredildiğini, bu sözleşmenin toplam 12 ay süreli olarak imzalandığını, biriken faizin ödenmesi ile vefa hakkı süresinin 6 ay daha uzatılabileceğinin sözleşme ile hüküm altına alındığını, taşınmaz bir malın karşı tarafa satılması durumunda eski malike tek taraflı irade beyanıyla satmış olduğu taşınmazı geri alma hakkı tanıyan yenilik doğurucu hakka geri alım (vefa) hakkı denildiğini, bu kapsamda bankalar da müşterilerinin kredi borçlarına karşılık olarak borçlu ile taşınmazın devrine ilişkin sözleşme ile söz konusu teminat yoluna başvurduklarını, ancak söz
konusu vefa hakkı sözleşmesinin birtakım geçerlilik şartları bulunduğunu, bu hususun 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 237.maddesinde “Taşınmaz satışının geçerli olabilmesi için, sözleşmenin resmî şekilde düzenlenmesi şarttır. Taşınmaz satışı vaadi, geri alım ve alım sözleşmeleri, resmî şekilde düzenlenmedikçe geçerli olmaz.” şeklinde hüküm altına alındığını, taraflar arasında akdedilen vefa hakkı sözleşmesinin geçerli olması ve hukuken sonuç doğurması için resmi şekilde düzenlenmesi gerektiğini, bununla birlikte söz konusu “resmi şekil” şartı için 2644 sayılı Tapu Kanunu’nun 26.maddesi gereğince resmi senedin tapu sicil memurunca düzenlenmesi gerektiğini, ancak işbu dava konusu sözleşme belirtilen hususlara uygun halde bulunmadığını, söz konusu vefa hakkı sözleşmesinin resmi şekilde tapu sicil memurları tarafından yapılmış olması ve tapuda şerh verilmesi gerektiğini, ancak müvekkili ile davalı banka arasında akdedilmiş olan “Vefa Hakkı Sözleşmesinin söz konusu resmi şekil şartlarını sağlamamakla birlikte hukuken de müvekkili nezdinde bir geçerliliği bulunmadığını, sözleşmenin (h) bendinde yer alan “İşbu sözleşme ile tanınan vefa hakkı taraflar arasında bir anlaşma hükmü olup tapuya şerh edilmeyecektir.” hükmü de vefa hakkı sözleşmesinin geçerlilik şartlarına alenen aykırılık içermesinden dolayı mevcut durumda işbu dava konusu sözleşmenin bir vefa hakkı sözleşmesi olmadığı ve müvekkilinin malik olarak sahip olduğu taşınmazının bankaya devrinin de geçersiz olduğunu, bu nedenle yapılacak incelemeler neticesinde re’sen göz önünde bulundurulacak sebepler doğrultusunda işbu dava konusu vefa hakkı sözleşmesinin hukuken geçerliliği bulunmaması ve 4722 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 1024/1 maddesi gereği olarak hukuken geçerliliği bulunmayan işbu yolsuz tescilin iptali ile müvekkiline ait sözleşmeye konu taşınmazın tapu iptal ve tescil işlemlerinin gerçekleştirilmesi gerektiğini, bununla birlikte, müvekkili firmanın bir anonim şirketi olduğunu, söz konusu gayrimenkul satışının da genel kurul kararı doğrultusunda yapılması gerektiğini, işbu hususun 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun m408/2(f) bendi ile hüküm altına alındığını, önemli miktarda şirket varlığının toptan satışı genel kurulun münhasır ve devredilmez bir görev ve yetkisi olarak düzenlendiğini, bu düzenleme ile şirket malvarlığına ait gayrimenkulün tek seferde satışı toptan satış adı altında belirtilmiş olup bu satışın önemli sayılıp sayılmayacağının taşınmazın hem şirket içi hem de rayiç değerine bakılarak belirleneceğini, bu nedenle işbu dava konusu vefa hakkı sözleşmesi ile şirkete ait gayrimenkulün davalıya devri ve tapu tescili mevzuata aykırı olup geçersiz olduğunu, belirtilen nedenler doğrultusunda hukuka aykırı olarak yapılan işbu sözleşmenin baştan itibaren geçersiz sayılmasına ve tapu tescil işlemlerinin de iptal edilmesine mümkün değilse sözleşmenin revize edilerek COVİD-19 kapsamında geçirilen sürenin sözleşme süresine eklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; uyuşmazlığın özünde kredi sözleşmesi bulunduğundan ve her iki taraf da tacir olduğundan uyuşmazlığın ticaret mahkemelerinin görev alanına girdiğini, dava konusu uyuşmazlığın davacının, müvekkili bankadan kullandığı kredilerini ödememesi üzerine davacının borcuna mahsuben devralınan taşınmaza ilişkin olup özünde ticari bir ilişkiyi barındırdığından ticaret mahkemelerinin görevli olduğunu, dava konusu sözleşmenin davacı ile müvekkili banka arasında imzalanan kredi sözleşmelerinin eki ve ayrılmaz bir parçası olduğu vefa sözleşmesinde yer almayan hususlarda kredi sözleşmelerinin uygulama alanı bulacağının açıkça belirtildiğini, dava konusu sözleşme tarihinde dava konusu taşınmazın zaten müvekkili banka lehine ipotekli olup davacı şirketin 08.01.2019 tarihli yazılı talebi üzerine vefa hakkına ilişkin süreç başlatıldığını, davacı tarafın müvekkili bankaya olan borcunu ödeyemediğini, ipotekli taşınmazının ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip sonucu satılmasını önlemek için müvekkili bankadan 08.01.2019 tarihinde taşınmazı devretmek istediklerini belirttiklerini, görüleceği üzere taşınmazın bankaya devri ve vefa hakkı talebi doğrudan davacı şirketten geldiğini, taşınmazın bu tarihlerde zaten müvekkili banka lehine ipotekli olup müvekkili banka ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla taşınmazı satabilecek iken müşterinin bu şekildeki talebi ile taşınmazı devralmış olduğunu, bu şekilde davacı taraf vefa hakkına sahip olarak ileride taşınmazı icra yoluyla üçüncü kişilerin almasını önlediğini, davacı tarafın kredileri ödeyemeyince ve taşınmazının ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibe geçilerek icraen satılmasını önlemek için müvekkili bankaya 08.01.2019 tarihli dilekçesi ile yazılı şekilde başvurarak taşınmazı bankaya devretmeyi talep ettiğini, müvekkili banka tarafından zaten üzerinde ipotek bulunan taşınmaz devralınarak yine müşterinin talebi ile borçlarının tasfiyesi amaçlı olarak adi yazılı şekilde bir protokol yapıldığını, işbu protokolün adi yazılı şekilde yapılmasının nedeninin davacının noter masrafı da ödememek için bu yolu tercih etmesi olduğunu, protokol uyarınca davacı borçlunun dava konusu taşınmazı müvekkili bankaya devredeceği, müvekkili bankanın da bir yıl süreyle kredi borcunun ödenmesini bekleyeceği, bu sürede faiz de ödenirse vefa hakkı süresinin altı ay kadar daha uzayacağının kararlaştırıldığını, taraflarca akdedilen 04.02.2019 tarihli vefa sözleşmesi uyarınca davacı taraf dava konusu taşınmazı tapu sicil müdürlüğünde resmi şekilde yapılan satım sözleşmesiyle müvekkili bankaya devredildiğini, müvekkili bankanın yine sözleşmeye uyarak, davacının talebi üzerine on iki ay boyunca taşınmazı satmadığını, kısaca tarafların bu aşamaya kadar sözleşme konusu edimlerini yerine getirmediğini, davacının hiçbir faiz ödemesi yapmadığından dava konusu sözleşme imza tarihinden itibaren tam on iki ay sonra, yani 04.02.2020 tarihinde son bulmuş ve bu tarihten itibaren beş buçuk ay sonra huzurdaki davanın açılmış olduğunu, dava konusu sözleşmenin sona erme tarihi 04.02.2020 olduğu, salgın nedeniyle ülkemizde ilk koronavirüs vakasının görüldüğü tarihi ise 11.03.2020 olduğunu, kısaca dava konusu sözleşmenin sona erme tarihi pandemiden önce olup hiçbir şekilde etkilemediğin, TTK ve Genel Kurul Yönetmeliği “önemli miktarda malvarlığının toptan satışından” bahsettiğini, burada ise kredilerin ödenmemesi nedeniyle dava konusu taşınmaz vefa hakkı tanınarak devredildiğini, kısaca önemli miktarda malvarlığının toptan satışının söz konusu olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesi talep etmiştir.
Dava dosyası, Çeşme Asliye Hukuk Mahkemesinin …/…Esas …/…Karar sayılı kararı ile davaya Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla bakıldığı yargılamaya devam ederken Hakimler ve Savcılar Kurulunun 07/07/2021 tarihli 608 sayılı kararı gereğince İzmir Asliye Ticaret Mahkemelerinin yargı çevresinin İzmir ili mülki sınırları olarak belirlenmesine karar verildiği 01/09/2021 tarihi itibariyle mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatının kalmadığı, söz konusu kararda derdest davalar açısından herhangi bir istisnai düzenlemeye yer verilmediği bildirilerek Hakimler ve Savcılar Kurulunun 07/07/2021 tarihli 608 sayılı kararı gereğince dosyanın esasın incelenmesi için ihtisas mahkemesi olarak görevli ve yetkili İzmir nöbetçi asliye ticaret mahkemesine devredilmesine ilişkin esas hükümle birlikte istinafı kabil olmak üzere verilen gönderme kararı sonucu mahkememize tevzi edilmiştir.
Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun 08/07/2021 tarihli resmi gazetede yayınlanan 07/07/2021 tarihli 608 nolu kararı ile İzmir Asliye Ticaret Mahkemesi yargı çevresinin İzmir ilinin mülki sınırları (Karşıyaka Ağır Ceza Mahkemesi yargı çevresi hariç) olarak belirlenmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının “Kanuni hakim güvencesi ” başlığını taşıyan 37. Maddesi : ” hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” hükmünü öngörmektedir. Bilimsel çevrelerde ve uygulamada kanuni hakim güvencesi uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkemenin o uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olması olarak kabul edilmektedir. …. Dikkat edilecek olursa Anayasadaki bu düzenleme hukuk ya da ceza davaları yönünden herhangi bir ayrım gözetmemesi ve uyuşmazlığın doğduğu tarihte bu uyuşmazlığı çözecek mahkemenin belli olması durumunda yargılama yapacak ya da yargılamaya devam edecek mahkemeyi gösteren yasal bir düzenleme yapılmadığı takdirde mutlaka bu mahkeme tarafından çözüme kavuşturulması öngörülmüştür. Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere uyuşmazlık konusunu teşkil eden her hukuki olay, meydana geldiği tarihteki yasal düzenlemelere tabidir ve olayın meydana geldiği zamanda mevcut olan mahkemeler tarafından çözümlenmelidir. O halde yeni bir mahkeme kurulurken o mahkemenin kuruluş yasasında zaman bakımından faaliyete geçme gününden önceki uyuşmazlıklara bakacak mahkemelerle ilgili bir düzenleme bulunmadığı takdirde, her uyuşmazlık meydana geldiği tarihte bu işe bakacak olan mahkemece çözümlenecektir. Başka bir anlatımla her dava açıldığı koşullara göre görülüp sonuçlandırılacaktır. Dava konusu edilen hukuki uyuşmazlığın meydana geldiği tarihte yürürlükte olan yasalara göre kurulmuş bulunan mahkemelerin uyuşmazlığı çözmesi ana kural olmakla birlikte bazen yasal düzenlemelerle böyle bir uyuşmazlığın çözümü yeni kurulan mahkemelere de verilebilmektedir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/11-10 Esas 2019/401 Karar sayılı 04/04/2019 tarihli kararı)
Somut olayda iş bu davanın 20/07/2020 tarihinde İzmir … Asliye Hukuk Mahkemesine açıldığı, İzmir … Asliye Hukuk Mahkemesinin 03/09/2020 tarih …/… Karar sayılı görevsizlik kararı ile İzmir … Asliye Ticaret Mahkemesinin
…/… Esas sırasına kaydının yapıldığı, İzmir .. Asliye Ticaret Mahkemesinin 25/12/2020 tarih …/… Karar sayılı yetkisizlik kararı ile Çeşme Asliye Hukuk Mahkemesinin …/…Esas sırasına kaydının yapıldığı ve dava tarihi itibariyle Çeyme Asliye Hukuk Mahkemesinin Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla görevli olduğu, dava tarihinden sonra 07/07/2021 tarihli 608 nolu Hakimler ve Savcılar Kurulu genel kurul kararı ile İzmir Asliye Ticaret Mahkemesi yargı çevresinin İzmir ili çevresinin mülki sınırları (Karşıyaka Ağır Ceza Mahkemesi yargı çevresi hariç) olarak belirlendiği ve bu kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanacağının belirlendiği, ilgili kararda derdest davalarda da bu hükmün uygulanacağına ilişkin bir düzenleme bulunmadığı, 01/09/2021 tarihinden önce açılan davalara davanın açıldığı mahkeme tarafından bakılması gerektiği belirlenerek davaya bakma görevinin Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla Çeşme Asliye Hukuk Mahkemesinde olduğu, bu nedenle dosyanın Çeşme Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği, gönderme kararının nihai karar olup, verildiği anda kesin kararlardan olduğu ve yalnız başına temyiz edilemeyeceğinden mahkememizin iş bu kararı ile Çeşme Asliye Hukuk Mahkemesinin …/…Esas …/…karar sayılı gönderme kararı sonucu oluşan uyuşmazlığın giderilmesi için dosyanın İzmir BAM 6.HD’ne gönderilmesine ilişkin aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun 07/07/2021 tarih 608 sayılı kararı gereğince 01/09/2021 tarihinden önce açılan davalara davanın açıldığı mahkeme tarafından bakılması gerektiği anlaşıldığından dosyanın Çeşme Asliye Hukuk Mahkemesine (Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla) GÖNDERİLMESİNE,
2-Esasın bu şekilde kapatılmasına,
3-Harç ve yargılama giderlerinin görevli mahkemece nazara alınmasına,
4-Mahkememizin iş bu kararı ile Çeşme Asliye Hukuk Mahkemesinin …/…Esas …/…karar sayılı kararı doğrultusunda iki mahkeme kararı sonucu oluşan uyuşmazlığın giderilmesi ve yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi’ne GÖNDERİLMESİNE,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda niteliği itibariyle kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 10/12/2021

Başkan …
(e-imzalıdır)
Üye …
(e-imzalıdır)
Üye …
(e-imzalıdır)
Katip …
(e-imzalıdır)