Emsal Mahkeme Kararı İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/791 E. 2022/291 K. 30.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/791
KARAR NO : 2022/291

DAVA : Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 17/11/2021
KARAR TARİHİ : 30/03/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ve davalı … 30/04/2014 tarihinde evlenmiş olup taraflar arasında İzmir 6. Aile Mahkemesinin …/… E. Numarası ile devam etmekte olan derdest boşanma davası bulunduğunu, 2016 senesinde davalı …’nın tüm işleri kendisinin halledeceğini söyleyerek müvekkilinin iradesini hile ile sakatlama suretiyle ikna edip müvekkilinin tek ortağı olduğu … Mühendislik Enerji ve Baca Sistemleri şahıs şirketi kurulduğunu, müvekkili tarafından davalı …’ya şirketin işlerini yürütmesi maksadı ile vekaletname verildiğini, şirketin bütün çalışması davalı tarafından yerine getirilmiş,şirketin hesabına gelen her parayı davalı kendi hesaplarına aktarmış ayrıca birçok kişiye karşı şirketi borçlandırdığını, yapılan işlerden, imzalanan anlaşmalardan müvekkilinin hiçbir şekilde haberi bulunmamakta olup davalı … şirketin yüz binlerce lira borcuyla müvekkili tek başına bırakıldığını, müvekkili tarafından davalı …’nın anlatılan eylemleri sebebiyle özel evrakta sahtecilik, dolandırıcılık, hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma ve haksız rekabet suçlarından savcılığa şikayette bulunulmuş olup özel evrakta sahtecilik ve haksız rekabet suçlarından dolayı kamu davaları açıldığını, haksız rekabet nedeniyle davalı … hakkında İzmir 32.Asliye Ceza Mahkemesi tarafından …/… E. numaralı dosya ile yargılama halen devam ettiğini, müvekkilinin tek ortağı olduğu şirkette yetkili olan …; müvekkilinin şirketinden ayrılmasının ardından kendisine … Mühendislik adında bir limited şirket kurmuş olup işbu şirketin tek ortağı da kendisinin olduğunu, TTK 623.maddesi ve TMK 50.maddesi gereğince organların fiillerinden dolayı tüzel kişilerin de sorumlu tutulmasının mümkün olduğunu, bu sebeple dava hem … Mühendislik şirketine hem de tek ortak …’ya yöneltildiğini, 13.10.2021 Tarihinde İzmir Arabuluculuk Merkezine başvurulmuş olup anlaşma sağlanamadığından müvekkilinin zararının karşılanabilmesi maksadıyla davayı ikame etme zorunluluğu doğduğunu, davalı …; müvekkilin tek ortağı olduğu … Mühendislik Şirketi’ni borca batırıp müvekkilini borçlarla tek başına bırakmasının hemen ardından kendisine … Mühendislik Enerji ve Baca Sistemleri adı altında yeni bir şirket açıldığını, …; yeni açtığı bu şirketin internet sitesinde 2016” dan itibaren hizmet vermekte olduklarını belirttiğini, oysaki … Mühendislik Enerji ve Baca Sistemleri, MERSİS’ten sorgulandığında görüleceği üzere 08.06.2020 tarihinde kurulduğunu, 2016’da kurulmuş olan şirket, …’nın müvekkilini dolandırıp iradesini hile yoluyla sakatlayarak tek ortak olarak gösterdiği … Mühendislik Şirketi olduğunu, davalı …, yeni açtığı şirketinin internet sitesinde yalan bilgiler kullanarak müşteri çevresinin de iradelerini hile ile sakatlamış ve müvekkilinin şirketiyle aralarında olan rekabeti dürüstlük kurallarına aykırı davranışlarıyla kötüye kullanarak haksız rekabet oluşturduğunu, müvekkilinin tek ortağı olduğu … Mühendislik Şirketi’nin adı Google arama motoruna yazılıp çıkan ilk sekmeye tıklandığında direkt olarak davalı …’nın sonradan açmış olduğu … Mühendislik şirketinin internet sitesine bağlanıldığını, davalı müvekkilinin şirketinin kapanmasını sağlayarak ardından hemen kendisine aynı işi yapan şirketi açtığını, …’nın kurmuş olduğu … Mühendislik Enerji ve Baca Sistemleri arama motorlarında üst sıralarda ve müvekkilinin şirketinin görüntüleneceği sayfalarda görüntülenmek amacıyla arka planda yönlendirici kod- anahtar sözcük kullanıldığını, bu sebeple Google arama motoruna “… MÜHENDİSLİK” yazıldığında ilk sırada … Mühendislik Enerji ve Baca Sistemleri’nin internet sayfası geldiğini, müvekkiline ait olan şirket unvanının, davalı …’nın şirketinin web sayfasının reklamında “adwords” olarak kullanılması haksız rekabet oluşmasına ve müvekkilin sahibi olduğu şirketin müşteri çevresinin büyük çoğunlukla davalının şirketine yönelmesine neden olduğunu, reklamı yapılan web sitesi, … Mühendislik şirketinin hizmetlerinin sunulduğu şeklinde intiba oluşturan zihinsel bir bağlantı meydana getirildiğini, internet ortamındaki bu durumda müşteri nezdinde adeta … Mühendislik Enerji ve Baca Sistemleri’nin, … Mühendislik şirketinin sponsoru olarak veyahut aynı şirketmiş gibi algılanmasına sebep olmakta ve … Mühendislik müşterilerini yanlış yönlendirebildiğini, bu durum, müvekkilinin yasalarla korunan haklarına tecavüz teşkil ettiğini ve açıkça haksız rekabet oluşturduğunu, davalı …’nın haksız rekabet oluşturan fiilleri nedeniyle bütün müşteri çevresini kaybeden ve şirketi borç batağına sürüklenen müvekkili; şirketinin faaliyetine son vermek zorunda kaldığını, herhangi bir işi ve geliri olmayan müvekkilinin geçimini annesinin sağladığını, okul çağında olan iki çocuğunun da bütün giderlerini müvekkilinin ailesinin desteği sayesinde müvekkili karşılayabildiğini, bir zamanlar şirketinin iyi giden işleri sayesinde villada oturup en iyi okullara giden çocuklarının şimdi en basit ihtiyaçlarını bile karşılayamayan müvekkilinin; davalının kendisini bu hale getirmesinden dolayı günden güne kahrolmakta; çocuklarına karşı mahcubiyet yaşadığını, bir yandan iki çocuğunu okutmak zorunda kalan müvekkilinin bir yandan da davalı yüzünden kapatmak zorunda kaldığı şirketin borçlarıyla mücadele verdiğini, müvekkilinin sahip olduğu şirketi borç batağına düşürmesinin ardından kendisine yeni bir şirket kuran ve müvekkilinin şirketinin bütün müşteri çevresini de kendi kurduğu şirkete çekerek refah içerisinde yaşamını sürdürmekte olan davalı …’nın bu fiilleri sebebiyle müvekkiline yaşattığı elem ve tasanın bir nebze olsun dindirilmesi adına müvekkil lehine 30.000 TL manevi tazminata hükmedilmesi gerektiğini, zararının karşılanmasının güvence altına alınması maksadı ile davalı …’nın adına kayıtlı olan ve … Mühendislik Şirketine ait malvarlığının tamamına teminatsız olarak ihtiyati tedbir konulmasını talep ettiklerini, …’nın kurmuş olduğu … Mühendislik şirketi ile işlemiş olduğu fiilleri sebebiyle müvekkilin sahip olduğu şirketi bütün müşteri çevresini kaybederek borç batağına sürüklenmiş ve sonunda müvekkili tarafından kapatılmak zorunda kalındığını, müvekkilinin uğramış olduğu maddi ve manevi zararının karşılanabilmesi maksadı ile …’nın ve … Mühendislik şirketinin malvarlığına tedbir konulması; böylelikle davalı tarafın mal kaçırmasının, perdeleme gibi işlemlerde bulunmasının önüne geçilmesinin sağlanması gerektiğini, yapılacak sosyal- ekonomik araştırma ile de görüleceği üzere müvekkili şuan maddi olarak geçimini çok zor karşılamakta çocuklarını dahi ailesinin desteği sayesinde okullarına gönderebildiğini, bu sebeple mahkemece ihtiyati tedbir kararını teminatsız olarak verilmesini talep ettiklerini, müvekkili lehine haksız fiil tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 100.000 TL maddi tazminata, haksız fiil tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte 30.000 TL manevi tazminata, eylemleri halen süren davalının bu eylemlerine son vermesine, müvekkilinin şirketinin şöhretinden yararlanmasının engellenmesine , yanlış ve yanıltıcı beyanlarına son vererek müvekkilinin şirketi ile herhangi bağının bulunmadığına dair kullandıkları her türlü sosyal medya platformlarından ve internet sitelerinden açıklama yapmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı üzerine bırakılmasına karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde; Mahkemenizce verilen kesin süre içerisinde yatırılmayan harç nedeniyle dosya hakkında düşme kararı verilmesi gerekir iken hatalı değerlendirme ile davanın devamına ilişkin işlemlerin yapılması yerinde olmayıp bu durum bozma nedeni olduğunu, ayrıca davacı tarafından 100.000TL maddi ve 30.000TL manevi tazminat talebi ile derdest edilen davada peşin harç olarak 2.220,07TL yatırılması gerektiğini, haksız rekabet nedeniyle bu dava tarihi ve savcılık şikayet tarihleri gözetildiğinde zamanaşımının dolduğu ve hak düşürücü sürelerin geçtiği anlaşıldığını, davacı taraf 30.06.2020 tarihinde işletmesini kapattığını ve dava tarihi itibariyle zamanaşımı süresi dolduğunu, mahkemenizce davanın bu nedenle reddi gerektiğini, … ve … arasında İzmir 6. Aile Mahkemesinin …/… E. numaralı dosyası ile boşanma davası halen devam etttiğini, evlilik birliği içerisinde iken … tarafından annesinden kalan miras ile kendi isteği ve mesleki yeterliliği ile bir ticari işletme kurulduğunu ve bu işletmenin kuruluş işlemleri de davacı üzerinden yapıldığını, davacı…’in, eski evliliğinden olan çocuklarının velayetini alabilmesi için … adına gelir gösterilmesi gerektiğinden ticari işletme … üzerine kaydedildiğini, keza … Mühendislik ismindeki ticari işletmenin adı da “…-…-…(…’in oğlunun ismi)”nin baş harflerinden oluşturulduğunu, davalı müvekkili … “Baca Montaj ve Kontrol Personeli” olduğunu, davacı tarafın ise bu konuda herhangi bir mesleki yeterliliği bulunmadığını, evlilik birliği içerisinde kurulan ticari işletme her ne kadar davacı adına sicile kaydedilmişse de işletmenin kuruluş ve işleyişi tamamen Baca Montaj ve Kontrol Personeli olan … tarafından sağlandığını, davacı tarafın kabulü de bu yönde olduğunu, davacı taraf dava dilekçesinde “2016 senesinde davalı …’nın tüm işleri kendisinin halledeceğini söyleyerek müvekkilin iradesinin hile ile sakatlama suretiyle ikna edip müvekkilin tek ortağı olduğu … Mühendislik Enerji Baca Sistemleri şahıs şirketi kurulmuş bulunmaktadır.” şeklinde beyanda bulunduğunu, davacı taraf hile ile iradesinin sakatlanarak kendi adına ticari işletme açıldığını iddia etmesine karşılık bu dava ile ticari işletmesi ile davalıların haksız rekabet oluşturduğunu iddia etmesi dürüstlük kuralına ve hakkın kötüye kullanılması yasağına aykırı olduğunu, TMK m.2/2 uyarınca “Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.”, davacı tarafından dava dilekçesinde “Müvekkil tarafından davalı …’ya şirketin işlerini yürütmesi maksadı ile vekaletname verilmiş olup şirketin bütün çalışması davalı tarafından yerine getirilmiş… Yapılan işlerden, imzalanan anlaşmalardan müvekkilin hiçbir şekilde haberi bulunmamakta olup..” şeklinde beyanda bulunulduğunu, mahkemece de takdir olunacağı üzere davacı …’in … isimli ticari işletmenin işleyişi hakkında bilgisi ve mesleki bir yeterliliği olmadığını, dava dilekçesindeki bu beyanlar dahi davacının … işletmesinde sadece kağıt üzerinde sahip olduğunu gösterdiğini, bu hususlar davacının bu dava ile haksız rekabet nedeniyle tazminat davası açmasında dürüstlük kuralına açıkça aykırı davrandığını gösterdiğini, davacı tarafından dava dilekçesinde, davalı müvekkili …’ın, davacının ticari işletmesinde “ticari temsilci” olarak işlemleri yaptığını, sonrasında ise işletmenin internet sitesini ve facebook sayfasını değiştirerek müşterileri kendisine yönlendirdiği şeklinde haksız rekabete yönelik ticaret hukuku nezdinde beyanlarda bulunulmuşsa da Mahkemece öncelikle dürüstlük kuralı, aile hukukunda edinilmiş mal kavramı ve malların yönetimi hususlarının incelenmesi gerektiğini, … Mühendislik isimli ticari işletme evlilik birliği içerisinde kurulmuş ve eşler açısından üzerinde eşlerin ortak hak ve yetkileri olan edinilmiş mal niteliğin olduğunu, davacı tarafından davalı …, Ticaret Hukuku anlamında bir “ticari temsilci” olarak lanse edilse de buradaki hukuki durum TMK uyarınca eşler arasında edinilmiş malların yönetim yetkisinin devredilmesi olduğunu, davalı …’ın, davacı … tarafından kendisine noter aracılığıyla vekaletname verilmese dahi TMK m.215 uyarınca ticari işletmeyi resmi yetki gereken haller saklı olmak üzere işletme yetkisi bulunduğunu, davacı noter aracılığıyla vekaletname vererek “açık” şekilde yönetimi …’a bıraktığını, takdir edileceği üzere dürüstlük kuralı ve TMK düzenlemeleri uyarınca işbu dava iddia edilenin aksine TTK değil TMK kapsamında kaldığını, davacı … tarafından haksız rekabet nedeniyle tazminat davası değil, TMK uyarınca ticari işletmeyi de kapsayan bir maj rejimi tasfiyesi davası ile ancak bu talepler öne sürülebileceğini , davacı taraf her ne kadar kendi ticari işletmesi olarak beyanda bulunmuş olsa da işletmenin markası, performansı, büyüme potansiyeli, varlık durumu vs. gibi tüm işletme değeri üzerinde tarafların katılma alacağı bulunduğunu, kaldı ki işletmenin yönetimi de açıkça davalı müvekkiline bırakıldığını, bu kapsamda TTK’da düzenlenen haksız rekabet hükümlerinin niteliği gereği bu davaya uygulanma olanağı bulunmadığını, tarafın “Yapılan işlerden, imzalanan anlaşmalardan müvekkilin hiçbir şekilde haberi bulunmamakta olup davalı … şirketin yüz binlerce lira borcuyla müvekkili tek başına bırakmıştır.” şeklindeki iddiasının kabulü mümkün değildir. Keza davacı tarafından vekaleti kötüye kullanma yönünde bir iddiada da bulunulmamıştır. Davacı taraf işletmenin yönetimini davalı müvekkile bırakmıştır. Kaldı ki işletmenin yüz binlerce lira borç altında olduğu iddiası da gerçek değildir. Davacı tarafından 30.06.2020 tarihinde işletme kapatılmış ancak resmi tasfiye işlemleri gerçekleştirilmemiştir. Bu nedenle işletmenin ne kadar borcu ya da ne kadar alacağı olduğu hakkında davacı tarafın resmi kayıtlara dayalı hiçbir öngörüsü bulunmamaktadır. İİK m.44 uyarınca “Ticareti terk eden bir tacir 15 gün içinde keyfiyeti kayıtlı bulunduğu ticaret siciline bildirmeye ve bütün aktif ve pasifi ile alacaklılarının isim ve adreslerini gösteren bir mal beyanında bulunmaya mecburdur.” Keza İİK m337/a “44 üncü maddeye göre mal beyanında bulunmayan veya beyanında mevcudunu eksik gösteren veya aktifinde yer almış malı veya yerine kaim olan değerini haciz veya iflas sırasında göstermeyen veya beyanından sonra bu malları üzerinde tasarruf eden borçlu, bundan zarar gören alacaklının şikâyeti üzerine, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” Yukarıda da açıklandığı üzere davalı … tarafından ticari işletmenin yüz binlerce lira borç altına sokulduğu iddiasının yanında bu iddiayı açıkça mesnetsiz kılacak olan tasfiye işlemleri de davacı tarafça yapılmamıştır. Aynı zamanda suç teşkil edecek şekilde ticareti usulsüz terk işlemi yapılması yanında davalı müvekkilin işletmeyi borç altına soktuğunu iddia etmek de tamamen kötüniyetli bir davranıştır. Davacı taraf davalı …’ı vekaletname ile vekil tayin ettiğini ve işletmenin kuruluşundan sonra kendisinin herhangi bir şekilde işletme ile bir bağlantısı olmadığını beyan etmektedir. Bu iddia ile davalı …’ın Ticaret Hukuku kapsamında bir ticari işletmenin “ticari temsilcisi” olarak atandığı ve tüm hak ve yetkilerin bu kapsamda kullandığı izlenimi oluşturulmaya çalışılmaktadır. Ancak burada en önemli konu davalı …’ın Baca Montaj ve Kontrol Personeli olmasıdır. … Mühendislik işletmesi üzerinden yapılan işlerde davalı …’ın Baca Kontrol Personeli(Bacacı), İş Sağlığı ve Güvenliği, Yanma ve Yakıt Tipleri, Isıtma Sistemleri, İş Organizasyonu, Temel Baca Bilgisi, Baca Malzemeleri, Baca Montaj Ekipmanları ve Kullanımları, Montaj ve Ölçüm Uygulamaları, Baca Projelendirme, Periyodik Baca Kontrolü mesleki yeterlilik belgeleri sayesinde işler ancak yürütülmüştür. Belirttiğimiz üzere herhangi bir mesleki yeterliliği bulunmayan davacı …’in … Mühendislik isimli işletmede kendi başına herhangi bir sözleşme yapmaya, müşteri toplamaya ve iş teslimi yapmaya gerek olan yeterlilik belgeleri bulunmamaktadır. Davacı …’in iddiasına göre; ticari işletme kurulmuş, müşteriler bulunmuş, sözleşmeler yapılmış, bir Baca Montaj ve Kontrol Personelinin ancak özel yeterlilik belgeleri ile yapabileceği imalatlar yapılmış ve bu aşamalarda davalı … sadece bir “ticari temsilci” olarak davacı adına evrak işlerini yürütmüştür. Ancak takdir edileceği üzere davalı … … Mühendislik işletmesi kurulduğunda henüz yeni Baca Montaj ve Kontrol Personeli olmamıştır. Davalı … yıllardır bu mesleği sürdürmektedir ve … Mühendislik öncesi ve sonrasında da aynı işi yapmaktadır. … Mühendislik işletmesi davalı … tarafından kurulmuş, müşteriler bulunmuş, yeterlilik belgeleri ile işler ayarlanmış, üretim ve teslimatlar yapılmıştır. Davacı tarafından davalı müvekkil … hakkında evrakta sahtecilik, dolandırıcılık, görevi kötüye kullanma ve haksız rekabetten suç duyurusunda bulunulduğu, haksız rekabet ve özel evrakta sahtecilikten kamu davaları açıldığı belirtilmiştir. davalı müvekkil … hakkında İzmir 52. Asliye Ceza Mahkemesinin …/… E. numaralı dosyasında özel belgede sahtecilik suçlaması ile İzmir 32. Asliye Ceza Mahkemesinin …/… E. numaralı dosyasında ise haksız rekabet suçlaması ile kamu davaları açılmıştır. Mahkemenizce bu dosyaların celbini talep etmekteyiz. Keza ilgili dosyalarda atılı suçlamalar ve deliller soyut ve mesnetsiz olup davalı müvekkil …’ın bu dosyalardan herhangi bir şekilde cezalandırılması mümkün görülmemektedir. “…-… Mühendislik” isimli ticari işletme 21.11.2016 tarihinde kurulmuştur. Davalı müvekkil … Baca Montaj ve Kontrol Personeli olması nedeniyle daha önceden de iş yaptığı şirketler ve yeni ayarladığı müşteriler ile vergi ve sicil kaydı davacı … üzerine olan işletmede vekaletname ile iş ve işlemleri yapmış, fatura kesmiş, iş teslimi yapmış, yeni işler bağlamıştır. … ve … arasındaki evlilik birliğinde sorunlar çıkması üzerine davacı …; 27.05.2020 tarihinde …’ı vekaletten azletmiştir. Müşterilere fatura kesmemiş, alacaklılara ödeme yapmamıştır. Herhangi bir mesleki(mekanik tesisat ve havalandırma vb.) yeterliliği olmadığı için mal üretimi ve teslimi yapamamış, işleri bitirememiştir.Baca Montaj ve Kontrol Personeli ve iş için gerekli ruhsatları olmadığı için yeni bir müşteri de bağlayamamıştır. Ticari işletmeyi atıl bir şekilde kaderine terk etmiştir. Neticesinde müşterileri mağdur etmiş ve kaçırmıştır. Alacaklılar hem …’e hem …’a icra takibi başlatmıştır. …’ın işletmede yetkisi olmadığı için iş teslimi yapamamış, proje imzalayamamış, fatura kesemediği için ödeme ve tahsilat yapamamış, yeni işler alamamıştır. … sonrasında da alacaklıların bizzat …’dan istemesi üzerine tamamen iyiniyeti ile talep edilen borçları ödemeye niyetlense de davacı …’in işletmesi adına fatura ve irsaliye düzenleyemediği için hukuken ödeme de yapamamıştır…. bu dönemde 02.06.2020’de …’e boşanma davası açmıştır…. bu dönemde işsiz duruma düşmüş, Baca Montaj ve Kontrol Personeli olması ve mesleki yeterliliği de olması dolayısıyla yeni bir başlangıç yapmak adına 08.06.2020’de … Mühendislik LTD ŞTİ’yi açmıştır.Davacı … 30.06.2020 tarihinde …’yi kapatmıştır.Davacı … 31.08.2020 tarihinde karşı boşanma davası açmıştır. Davanın konusu eğer TTK hükümlerini ilgilendiriyor ise: TTK m. 18/2 uyarınca “Her tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekir.” düzenlemesi uyarınca davacı …’in davalı …’ı azletmesi sonrası ticari işletmeyi atıl bir şekilde kaderine terk etmek yerine eğer ki mesleki yeterliliği ve tecrübesi yetiyor ise ticari işletmenin devamlılığını sağlaması gerekmekteydi. Davacı tarafın tüm müşterilerini kendi ihmali ve yetersizliği ile kaybetmesi sonrasında haksız rekabet nedeni ile işbu davanın açılması abestir. keza davacı taraf direkt olarak rekabeti ve kendi faaliyetlerini durdurmuştur.Davalı müvekkil …, azilname sonrasında Baca Montaj ve Kontrol Personelliği mesleğini bırakmış ve turizm sektöründe işe başlamış olsaydı dahi davacı taraf şuan hangi durumdaysa yine aynı durumda olacaktır. Davacının iddiasının aksine illiyet bağı yoktur.Davalı müvekkil …’nın yıllar süren mesleki tecrübesi ve birçok yeterlilik belgesi olması nedeniyle …’nin açılışından çok vakit sonra birtakım müşteriler “…-… Mühendislik”in iş yapamaması ve işlerin yarım bırakılarak kendilerini mağdur ettiği gerekçesiyle davalı müvekkil …’a ulaşmış ve müvekkilden işlerin yardım istemişlerdir. Davacının iddia ettiği şekilde haksız rekabet eylemleri nedeniyle birtakım müşteriler …’ya gelmiş değillerdir. Davacı tarafından 04.12.2020 tarihli dilekçe ile … aleyhine İzmir CBS nezdinde haksız rekabetten kaynaklı suç duyurusunda bulunulmuş, soruşturma aşamasında işbu davadaki dava dilekçesi ekinde de sunulu olan bilirkişi raporları alınmış, iddianame düzenlenmiş ve İzmir 32. ASCM …/… E. numaralı dosyasında 27.01.2022 tarihine ilk duruşma günü verilmiştir. Ancak bu bilirkişi raporları hukuki değerlendirme olarak hatalıdır. Mahkemenizce de ilgili raporlar incelendiğinde görüleceği üzere raporlarda ADWORDS yani anahtar kelime kullanılarak internet sitesinde yönlendirme yapıldığı iddia edilse de bu anahtar kelimelerin ne olduğu, nasıl yapıldığı hakkında bir açıklama bulunmamaktadır. Ancak internet sitesinde herhangi bir adwords olmamakla birlikte site içeriğindeki açıklamalar dolayısıyla google tarafından her iki site birbiri ile eşleştirilmektedir. … Mühendislik işletmesinin internet sitesinde baştan itibaren davalı …’nın iletişim ve mail bilgileri bulunmakta davacı … adına herhangi bir kayıt baştan itibaren bulunmamaktadır. Bu durumu davacı taraf da bilmektedir ve davacının resmi kayıtlar haricinde … işletmesi ile internet sitesi dahil herhangi bir noktada ismi geçmemektedir. Bu nedenle google tarafından benzer internet siteleri arasında eşleşme yapılmaktadır. Davacı taraf davalı müvekkil …’ın … işletmesinin internet adresini …’ye yönlendirdiğini, …’ye ait facebook sayfasının …’ye çevrildiğini bu nedenle kendi işletmesi olan …’nin müşterilerinin …’ye gittiğini ve …’nin battığını iddia etmiştir. Ancak:Davacı mesleki yeterliliği olmadığı için müşterilerini kaçırmıştır. Davacı 30.06.2020 tarihinde … işletmesini kapatmıştır. Davacı 30.06.2020 tarihi itibariyle artık rekabeti bırakmıştır. 30.06.2020 tarihi öncesi ADWORD kullanıldığı tespit edilmemiştir. Her iki internet sitesinin ortak kelimesi “…” ibaresidir. Kapanan …’nin internet sitesi içeriği … tarafından oluşturulmuştur. Davacı …’in ismi hiçbir zaman internet sitesinde yazmamıştır. Davacı … bu durumu baştan itibaren bilmektedir. …’nin internet sitesi içeriği oluşturulurken her iki site benzer içerikte olacağından internet sitesini oluşturan firma tarafından … ve … siteleri 26.11.2020 tarihinde hataen birbirine karıştırılmıştır. … sitesinde …, … sitesinde … ibareleri bulunmaktadır. “2016’dan beri” ibaresinin nedeni budur. Bu karışıklığın ve değişikliğin 26.11.2020 tarihinde yapıldığı da bilirkişi raporlarında tespit edilmiştir. … facebook sayfasını … oluşturmuştur, şahsi facebook hesabına bağlı bir sayfadır, bağımsız değildir. … facebook hesabı …’ın şantiyedeki fotoğrafları ile doludur. … facebook’taki tüm içeriklerin hak sahibi …’dır. … facebook sayfasında … adına ilk paylaşım 07.12.2020’dir. … instagram hesabının ilk gönderisi 10.11.2020’dir. Davacı 30.06.2020 tarihinde … işletmesini kapatmıştır. 30.06.2020 öncesi herhangi bir haksız rekabet fiili tespit edilememiştir. Takdir olunacağı üzere devasa büyüklükteki hiçbir fabrika, bacalarını ve havalandırma sistemlerini google, facebook ve instagram sayfası aracılığıyla bulduğu işletmeye yaptırmaz. Bilgisi, tecrübesi ve birçok yeterlilik belgesi ve sertifikası olan ve piyasada bilinen kişilere ulaşarak yaptırır. 30.06.2020 öncesine ait herhangi bir haksız rekabet fiili iddia ve ispat edilemediği gibi, eğer ki Trendyol, Hepsiburada ya da Yemeksepeti gibi internet üzerinden müşteri bulan bir firma değilseniz 21 günde hiçbir firma iddia edilen fiiler nedeniyle işletmesini kapatmaz. …’nin kapanması tamamen davacı …’in işletmeyi kaderine terk etmesi nedeniyledir. Kaldı ki kaderine terk etmese dahi herhangi bir mesleki yeterliliği olmadığı için işletmeyi devam ettiremeyeceği de aşikardır. Bu noktada kabul anlamına gelmemekle birlikte haksız rekabet fiili mevcut olmadığı gibi haksız rekabet var sayılsa dahi illiyet bağı mevcut değildir. Mahkemenizce de takdir olunacağı üzere davacı tarafın işletmesi olan … Mühendislik 30.06.2020 tarihinde kapatılmış ve artık bu tarihten itibaren herhangi bir baca işletmesi ile rakip bir durumu da kalmamıştır. TTK m.54 açıkça “Rakipler arasında” ibaresi ile bu durumu kast etmiştir. Her ne kadar haksız rekabet fiillerini teşkil etmese de davalı müvekkil …’ın tespit edilen tüm işlemleri …’nin kapanmasından neredeyse 5-6 ay sonrasına ilişkindir. Bu kapsamda da mevcut olmayan bir işletmeye karşı haksız rekabet fiilinin işlendiği iddiasının mevcut durumda Mahkemeniz nezdinde bir karşılık bulamayacağı açıktır. herhangi bir haksız rekabet fiili olmaması yanında davacı tarafın da mevcut bir zararı bulunmamaktadır. Kanaatimizce; davalı müvekkil …’ın davacı …’e karşı derdest etmiş olduğu boşanma davasında delil elde etmek ve davalı müvekkilden intikam almak saiki ile davacı … tarafından sürekli şekilde mesnetsiz iddialarla müvekkile karşı savcılık şikayeti yapılmakta, davalar açılmaktadır. İşbu haksız davada dahi davalı …’ın tüm malvarlığı üzerine ihtiyati tedbir konulması talebi bu durumu gözler önüne sermektedir. davacı …’in, …’ı vekaletnameden azletmesi ile başlayan ve … işletmesini atıl bir şekilde kaderine terk etmesi ve kapatmak zorunda kalması şeklinde ilerleyen mevcut durumda davalı …’a birçok dava ile kusur yüklenilmeye çalışılıyorsa da davacı … kendi fiilleri ile işletmenin sonunu kendisi getirmiştir. Taleplerin dürüstlük kuralına ve hakkın kötüye kullanılması yasağına aykırı olması, taleplerin zamanaşımına uğramış olması, herhangi bir rekabet ortamı olmaması, ispatlanmış bir haksız rekabet fiilinin olmaması ve illiyet bağı bulunmaması nedenleriyle işbu davanın reddine karar verilmesini talep etme zorunluluğu hasıl olmuştur. tedbir talebinin ve davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin dahi davacı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE & NETİCE VE KANAAT:
sliye Ceza Mahkemesinin …/… esas sayılı dosyasının incelenmesinde; müştekisi dosyamız davacısı, sanığı dosyamız davalısı … olan, haksız rekabet suçu nedeniyle açılan kamu davasının halen derdest olduğu ve duruşmasının 27/01/2022 tarihine bırakıldığı anlaşılmıştır.
Dava; haksız fiilden kaynaklanan tazminatın tahsili istemine ilişkindir.
Asliye Ticaret Mahkemeleri, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. Maddesi gereğince ticari davalara bakmakla görevlidir.
Ticarî davalar, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1. maddesinde sayılmış olup, buna göre, “Her iki tarafın da ticarî işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın aynı maddenin a), b), c), d), e) ve f) bentlerinde sayılan davalar” ticari dava olarak adlandırılmıştır.
TTK’nun 4. maddesine göre; tarafların tacir olup olmadıklarına ve dava konusu edilen işin ticarî nitelikte olup olmadığına bakılmaksızın ticarî dava olarak sayılan dava türleri mutlak ticarî davalar, tarafları tacir olan ve tarafların ticarî işletmesi ile ilgili olan uyuşmazlıklar nispi ticari davalardır. Bir davanın nispi ticari dava sayılabilmesi için; uyuşmazlığın her iki tarafının tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticarî işletmesi ile ilgili olması gerekli ve zorunludur.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesini değiştiren 6335 sayılı Kanun ile asliye hukuk mahkemeleri ile asliye ticaret mahkemeleri arasındaki ilişki, iş bölümü ilişkisi olmaktan çıkarılıp, görev ilişkisi haline getirilmiştir. Görev ilişkisi mahkemece re’sen davanın her aşamasında nazara alınan ve kamu düzeninden sayılan bir dava şartıdır. Ancak, 6335 sayılı Yasa’nın 38. maddesi uyarınca 6102 sayılı TTK’na eklenen geçici 9. madde ile bu kanunun göreve ilişkin hükümlerinin, bu kanunun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden önce açılan davalarda uygulanmayacağı, bu davaların açıldıkları tarihte yürürlükte bulunan kanun hükümlerine tabi olduğu belirtilmiştir.
Dava tarihi itibariyle yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın 4. maddesi uyarınca, bu hükümde sayılan mutlak ticari davaların yanısıra her iki tarafın da ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davaları nispi ticari dava sayılır. Anılan Yasa’nın 5/1. maddesi uyarınca, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine ve tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemeleri tüm ticari davalara bakmakla görevlidir.
7036 Sayılı İş Mahkemeleri Kanunu madde 5/1-a maddesinde; 5953 sayılı Kanuna tabi gazeteciler, 854 sayılı Kanuna tabi gemi adamları, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa veya 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına bakmakta görevli mahkeme İş Mahkemeleri olduğu belirtilmiştir.
Hizmet akdinin sonlanması ve sonraki döneme dair rekabet yasağına dair mevzuatın ve tatbikatın analiz edildiği örnek birkaç istinaf ilamı incelenecek olur ise;
“…Türk Borçlar Kanunu(TBK)’nun 444/1. maddesinde, fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebileceği düzenlenmiştir.
25/10/2017 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğü giren 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5/1-a maddesindeki düzenleme ile, (…) 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına ilişkin dava ve işlere İş Mahkemelerinin bakacağı hüküm altına alınmıştır. Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümü, hizmet sözleşmelerine ilişkin olarak 393 ve 469. maddeler arasındaki düzenlemelerden oluşmaktadır. İşçinin rekabet yasağına ilişkin 444. madde de bu bölümde düzenlenmiştir.
İşçinin hizmet akdinin sonlanmasından sonra oluşan rekabet yasağının, haksız rekabet ve gizlilik yükümlülüklerine aykırılık nedeni ile açılan tazminat davalarının Yargıtay’ın istikrarlı içtihatlarına göre ticaret mahkemelerinin bakmakla görevli olduğu kabul edilmekteydi. Türk Ticaret Kanunu(TTK)’nun 4/1-c maddesinde Türk Borçlar Kanununun rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447. maddelerinde öngörülen hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava olarak kabul edilmiş ve TTK’nın 5/1. maddesinde de aksine hüküm bulunmadıkça, tüm ticari davaların asliye ticaret mahkemesinde bakılacağı düzenlenmiştir. Ancak Mahkemelerin görevi davanın açıldığı durum ve koşullara göre belirlenir. Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5/1-a maddesine göre işçinin rekabet yasağının da yer aldığı TBK’nın Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine ilişkin işçi ve işveren arasındaki ilişkiden kaynaklanan davalarda iş mahkemelerinin görevli olduğu düzenlenmiştir. 7036 sayılı yasanın 5. maddesinin gerekçesinde yapılan değişiklikle, iş mahkemelerinin görev alanının genişletildiği ve böylece iş mahkemelerinin işçi ve işveren arasındaki tüm ihtilafları çözmekle görevlendirilerek tam bir ihtisas mahkemesi olarak kabul edildiği, bu yaklaşımla işçi ve işveren arasındaki iş ilişkisinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda istikrarlı kararların verilmesinin sağlanacağı ve uzmanlık sebebiyle kısa sürede daha güvenilir sonuçlar elde edileceği ve yargı yoluna başvuranların haklarının daha iyi korunacağı belirtilmiştir.
Taraflar arasındaki rekabet yasağı sözleşmesi her ne kadar iş sözleşmesinden sonraki döneme ilişkin ise de TBK’nın 444/2. maddesinde açıkça; rekabet yasağı kaydının, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerli olduğu hükme bağlanmıştır. Buna göre rekabet yasağının konusunu, işçinin iş ilişkisi içinde öğrendiği işverene ilişkin bilgiler oluşturmaktadır. TBK’nın 446. maddesinde de, rekabet yasağına aykırı davranan işçinin, bunun sonucu olarak işverenin uğradığı bütün zararları gidermekle yükümlü olduğu ve işçinin kararlaştırılmışsa cezai şarttan da sorumlu olduğu belirtilmiştir.
Yürürlük tarihi Türk Ticaret Kanunundan daha sonra olan ve dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan özel nitelikteki 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunun 5. Maddesinde, iş sözleşmesinin devamı veya sona ermesinden sonra açılan davalar ayırımı yapılmamıştır.Buna göre, temelinde iş akdine bağlı olan sözleşmeden kaynaklanan uyuşmazlığın çözümünde İş Mahkemesi görevlidir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114 ve 115. maddelerine göre görev, dava şartı olup, yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınması gerekir. Bu nedenle, mahkemece davanın görev yönünden reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek hüküm kurulması doğru görülmemiştir. ..”
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi .Dosya No: 2021/649 -Karar No: 2021/1584
“…Davalılardan …’nun davacı şirkette belirsiz süreli hizmet sözleşmesi ile yurt dışı satış bölümünde pazarlama uzmanı olarak, SGK. Kaydına göre ise pazarlama uzmanı olarak çalıştığı, 11/09/2018 tarihinde işten ayrıldığı anlaşılmıştır.
Davalılardan …’in davacı şirkette belirsiz süreli hizmet sözleşmesi ile satış pazarlama bölümünde marka yöneticisi olarak, SGK. Kaydına göre ise marka uzmanı olarak çalıştığı, 07/09/2018 tarihinde istifa ederek işten ayrıldığı anlaşılmıştır.
Taraflar arasında akdedilen sözleşmelerin özel şartlar bölümünde işçinin işten ayrıldıktan sonra rekabet yasağının ihlali halinde son bürüt ücretin 10 katı tutarında cezai şartın ödeneceğinin düzenlendiği görülmüştür.
Davanın yasal dayanağı 6098 sayılı TBK’nın 444-447. maddeleri arasında yer almaktadır. 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 5/1-a maddesine göre: “6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına iş mahkemelerinde bakılır.
7036 sayılı kanun, yeni ve özel kanun olarak 6102 sayılı TTK’ dan sonra yürürlüğe girmiş ve TTK’nın 4/1-c maddesindeki düzenlemenin uygulanma imkanını ortadan kaldırmıştır.
Dolayısıyla, davacı vekilinin istinafına dayanak teşkil ettirdiği iş akdi kapsamında işçinin rekabet yasağına aykırılık iddiasına dayalı davalarda, Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğu yönündeki önceki tarihli Yargıtay kararlarının da 7036 sayılı kanundaki belirtilen düzenlemeye göre (rekabet yasağına aykırılığın iş akdinin devamı veya feshinden sonra olup olmadığına bakılmaksızın) somut olaya uygulanma imkanı bulunmadığından, uyuşmazlığın kaynağı iş sözleşmesi olduğundan, Türk Borçlar Kanununun 444 ve devamı maddelerine dayalı olarak İş Kanunu kapsamında işçi sayılan kişinin, rekabet yasağı sözleşmesinin ihlali nedeniyle açılan cezai şartın tahsiline ilişkin davalarda iş mahkemeleri görevli olup mahkemece iş mahkemesine görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yukarıdaki şekilde davanın esası hakkında karar verilmesi yerinde görülmemiştir. (Yargıtay 9 HD.’nin 01/06/2021 tarih ve 2021/3076 Esas – 20219789 Karar sayılı kararı da benzer mahiyettedir.)…”
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi .Dosya No: 2021/1660 -Karar No: 2021/1568
Davaya konu somut olay; Davanın konusu hizmet akdine dayandığı, bu cümleden olarak;
Davacı ile evlilik ilişkisi olan davalının tek ortaklı … şirketini kurduğu ve ortağın davacı olduğu, davalının her türlü şirket işlerini yürütmek üzere vekaletname ile yetkilendirildiği, daha sonra ise davalının şirket yetkililiğinden ayrılarak … şirketini kurduğu, daha sonrasında müşteri çevresini elde etmeye, davacı şirketine ait iltibas oluşturacak fiil ve vakıalar oluşturmaya başladığı, keza haksız rekabetten davanın da açıldığı ve hukuk davası devam ederken ceza yargılamasında mahkumiyet kararı aldığı,
Tarafların iç ilişkideki konumları bilinmese dahi dış ilişkide işyeri temsilciliği, şirket temsilciliği-yetkililiğine dair aralarındaki hukuki ilişkinini de iş sözleşmesi kapsamında değerlendirileceği, zira tek ortağın bulunduğu ve taraflar arasında ortaklık ilişkisi bulunmadığı gibi ticaret sicil gazetesi, sirküler, ticaret sicil evraklarına yansıyacak surette kanuni mümessillik vb bir hukuki ilişkini de bulunmadığının anlaşıldığı,
Bu cihetle davacı davasında, işçinin sadakat borcunun özel bir görünümü olan sır saklama yükümlülüğü ve rekabet yasağına dayandığı, 7036 Sayılı İş Mahkemeleri Kanun uyarınca hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına bakmakta görevli mahkeme İş Mahkemeleri olduğu, uyuşmazlıkların çözüm yerinin iş mahkemelerinin olduğu nazara alınarak davaya bakma görevinin İzmir İş Mahkemelerine ait olduğu, mahkememizin görevsiz olduğu dikkate alınarak dava şartı yokluğundan, davanın usulden reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda yazılı bulunan gerekçeye göre;
1-Davanın HMK’nun 114/1-c.maddesi gereğince görevsizlik nedeniyle HMK’nun 115/2 maddesi gereğince dava şartı yokluğundan usulden REDDİNE,
Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-Kararın kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmesi halinde veya kanun yoluna başvurulmuş ise bu başvurunun reddi kararının tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde taraflarca mahkememize başvurulması halinde dosyanın görevli ve yetkili İzmir İş Mahkemesi’ne gönderilmesine, yasal süre içerisinde başvuru yapılmaması halinde davanın açılmamış sayılacağına,
3-HMK 331/2 maddesi gereğince harç ve yargılama giderlerinin görevli mahkemece hüküm altına alınmasına,
4-Mahkememiz görevsizlik kararı sonrasında görevli ve yetkili mahkemede yargılamaya devam edilmemesi halinde bu husus belirtilerek mahkememize başvurulması halinde harç ve yargılama giderleri konusunda mahkememizce karar verilmesine,
Dair, davacı vekilinin ve davalılar vekilinin yüzüne karşı verilen karar, HMK 341 vd maddeleri gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize veya aynı nitelikteki başka yer mahkemeye verilecek dilekçe ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yoluna başvurabileceği belirtilerek açıkça okunup usulden anlatıldı. 30/03/2022

Katip …
e-imza

Hakim …
e-imza