Emsal Mahkeme Kararı İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/759 E. 2022/248 K. 16.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/759 Esas
KARAR NO : 2022/248

HAKİM
DAVA : Alacak (Komisyonculuk Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 08/04/2021
KARAR TARİHİ : 16/03/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Komisyonculuk Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin…………….parsellerdeki gayrimenkulün kat karşılığı olarak alınmasına aracılık etmesi ve yine ……. parseldeki gayrimenkulün kat karşılığı olarak alınmasında aracılık etmesi üzere davalı yan ile anlaştıklarını, söz konusu anlaşmaya göre davalı tarafından müvekkiline komisyon bedeli olarak belirtilen parsellerdeki her iki etap için daire sayısı X 5.000 TL ödeme yapılacağı ve yine müvekkiline 1.etap olan……. parsellerdeki projeden de 1+1 daire verileceği yönünde karşılıklı anlaşma sağlandığını, taraflar arasında gayrimenkul satış alımı için aracılık ve komisyon sözleşmesine aykırılıktan kaynaklı olarak ortaya çıkan alacak taleplerinin ve 1+1 daire talebimiz (bunun mümkün olmaması durumunda bedelinin talebi) hakkında öncelikle Arabuluculuk müessesine tarafımızca başvuru yapılmış olup görüşmeler neticesinde arabulucuk anlaşamama son tutanağı düzenlendiğini, davalı yan söz konusu anlaşmaya aykırı davranmış olup 1. etap olan … Evlerinin tamamlanması neticesinde müvekkiline vaad etmiş olduğu 1+1 daireyi müvekkili …’a vermek yerine bir yakını olan …a satış yapıp daha sonra karısı olan Gülten Anıl Deviren üzerine geçirdiğini, şirket içerisinde de çalışanlarına “müvekkiline vaad etmiş olduğu 1+1 dairenin çok güzel olduğunu bu nedenle projede bu dairenin çıkmadığını müvekkiline söylemelerini” telkin ederek aldatıcı hareketler bulunduğunu, davalı yan müvekkilini sürekli oyalayarak … 1. Etaptan kendisine vaad ettiği 1+1 in olmadığını bu nedenle 2. Etaptan müvekkiline bahçe katı daire vereceğine ilişkin söz verdiğini, söz konusu duruma ilişkin davalı yanın göndermiş olduğu mesaj içerikleri mevcut olup Mahkemeye buna ilişkin mesaj kayıtlarını ek olarak sunduklarını, söz konusu 1+1 dairenin müvekkiline teslim edilmemesi nedeniyle müvekkilinin bu hususun açıklığa kavuşturulması amacıyla davalı yan ile yapmış olduğu mesajlaşmalarda da görüleceği üzere … isimli şahıs müvekkiline yazmış olduğu mesajlarda müvekkiline söz konusu iş karşılığında daire vereceği yönünde sözünün olduğunu, bu sözünün arkasında olduğunu, müvekkiline … 2.den daire vereceğini ve bedel alınmayacağını” beyan ve ikrar edildiğini, müvekkiline bu sefer de … 2. Etaptan daire verileceği şeklinde bir vaat de bulunulmuş fakat ne yazık ki yine yerine getirilmediğini, müvekkilinin bu süreç içerisinde sürekli olarak … ile sözleşme yapmak istemiş ise de karşı taraf sürekli olarak sözleşme yapmaktan kaçınmış ve müvekkilini oyaladıklarını, 23.03.2018 tarihinde … kendi ofisinde müvekkili ile tartışmış müvekkiline hiç beklememesi gerektiğini, 2. Etabı yapmayacağını, benim yerimde başkası olsa sana 5 kuruş bile vermezdi” şeklinde beyanlarıyla müvekkilini demoralize ederek ve psikolojisini etki altına alarak daha önce hazırlanmış olan şablon bir dilekçeyi müvekkiline imzalattığını, yaratılan psikolojik ortam nedeniyle müvekkili adeta söz konusu sözleşmeyi imzalamaya mecbur bırakıldığını, ayrıca müvekkili karşı tarafın söylemleri nedeniyle elinde en azından kendisinin ticari bir ilişkisi olduğunu kanıtlayacak bir belge olması adına imza attığını, ayrıca bu olayın akabinde ……. müvekkiline yönelik tehdit ve hakaretlerde bulunmuş olup İzmir ….. Asliye Ceza Mahkemesinin …… Esas ve….. karar numaralı ilamı ile … hakkında tehdit ve hakaret suçlarından hüküm kurulduğunu, 23.10.2018 tarihli;…… parsellerdeki gayrimenkulün kat karşılığı olarak alınmasında aracılık etmesi konulu sözleşmede komisyon bedeli olarak; sözleşme konusunda belirtilen taşınmaz üzerine yapılacak olan inşaat için 24 daire X 5.000 TL = 120.000 TL komisyon bedeli olarak müvekkiline verileceği, ayrıca İ……… parseldeki gayrimenkulün kat karşılığı olarak anlaşmalarının tamamlanmasını müteakip çıkacak daire sayısı X 5.000 TL olarak komisyon ücreti ödeneceği belirtildiğini, ilgili sözleşmeye istinaden müvekkilinin hesabına 25/06/2018 tarihinde 7.500 TL, 10/07/2018 tarihinde 92.500 TL olmak üzere toplam 100.000 TL olmak üzere yalnızca iki sefer ödeme yapılmış olup müvekkilinin görevini ifa etmesine karşın kalan ödemeler ise ne yazık ki yapılmadığını, ayrıca … 2. Etap için müvekkilinin alacak miktarı tayin edebilmek adına öncelikle bilirkişi incelemesi marifetiyle kaç adet daire çıktığının mahkemece tespit edilmesini talep ettiklerini, ayrıca müvekkiline verileceği vaad edilen ………parselde yer alan … 1. Etapta yer alan 1+1 daire bakımından da alacak miktarımızı belirlemek adına öncelikle bilirkişi incelemesi marifetiyle söz konusu dairenin bedelinin mahkemece tespit edilmesini talep ettiklerini, müvekkiline komisyon bedeli olarak ödenmesi vaad edilen ücret ve daire bedeline hak kazandığı açık olup bu nedenlerle müvekkiline fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla … 2. Etap için ödenmeyen uzman bilirkişiler tarafından hesaplandığında arttırılmak üzere şimdilik 1.000 TL alacakları, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla uzman bilirkişiler tarafından hesaplandığında arttırılmak üzere 1+1 daire bedeli alacağımız olan şimdilik 1.000 TL’nin, sözleşme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davalı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; bu davaya bakmaya görevli mahkeme Tüketici Mahkemesi olduğunu, dava görevli Mahkemede açılmamış olup, davacı emlak komisyonculuğu/simsarlık hizmeti verdiğinden Tüketici Kanunu kapsamında iş bu davaya bakmakla görevli Mahkeme 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 3, 73/1 ve 83/2 maddeleri uyarınca bu tür davalara bakma görevinin tüketici mahkemelerinde olması sebebi ile davanın usulden reddi gerektiğini, müvekkilinin inşaat firması olup, davacı da emlak komisyonculuğu yaptığını, taraflar arasında davaya konu yerler harici de işler yapılmış buna mukabil müvekkili tarafından başkaca ödemeler hatta borç verme niteliğinde de ödemeler yapıldığını, davacının belirtmiş olduğu ……. parseldeki (… evleri 1. Etap olarak adlandırılabilir) gayrimenkullerin kat karşılığı olarak alınmasında aracılık edilmiş bu aracılık hizmetine karşılık da taraflar arasında 23.03.2018 tarihli sözleşme akdedildiğini, “Komisyon bedeli olarak sözleşme konusunda belirtilen taşınmaz üzerine yapılacak inşaat için (… evleri 1. Etap olarak adlandırılan yer) 24 daire x 5.000 TL =120.000 TL komisyon bedeli” ödeneceği yazıldığını(iş bu borç ifa edilmiş ödenmiştir.), devamında “Ayrıca…….parseldeki gayrimenkulün kat karşılığı olarak anlaşmalarının tamamlanmasını müteakip (… evleri 2.etap olarak adlandırılabilecek yer) çıkacak daire sayısı x 5.000 TL olarak komisyon ücreti ödenecek olup…” şeklinde anlaşma yapıldığını, anlaşmalarının tamamlanmasını müteakip denilmiş ve şarta bağlandığını, söz konusu bu parsel üzerinde davacının tamamlamış olduğu bir anlaşma olmadığını, parselin %70’e yakın maliki ile anlaşma sağlanmış diğer geriye kalan %30’a yakın payın sahibi ile anlaşma sağlanamadığını, bu parsel hakkında malikler arasında İzmir 10.Sulh Hukuk Mahkemesi …… e sayılı dosya tahtında ortaklığın giderilmesi davası olup çözümlenebilmiş, diğer bir anlatımla davacının sağlamış olduğu bir anlaşma ortamı mevcut olmadığından hak etmiş olduğu bir alacak söz konusu olmadığını, bir an için anlaşmaların sağlandığını bile düşünsek ortada çizilmiş bir proje dahi olmadığından bu parsele kaç daire çıkacağı bile belli olmadığını, bu nedenle de daire sayısı belli olmayan bir yer için muaccel olmuş bir alacak da ortaya çıkmadığının ve çıkmasının mümkün de olmadığını, “sözleşmenin imzalanması ile birlikte 20.000 TL nakit , kalan 100.000 TL ise ….nakit ödenecektir.” denildiğini, sözleşmenin imzalandığı gün 23.03.2018 tarihinde elden nakden ve defaten 20.000 TL ödenmiş akabinde davacının kendisinin de dilekçede kabulü olduğu üzere 26.06.2018 tarihinde 7.500 TL , 10.07.2018 tarihinde 92.500 TL olmak üzere toplam 100.000 TL ödenmiştir. Diğer bir anlatımla 1. Etap olarak adlandırılan yer için belirlenen komisyon ifa edilerek ödendiğini, davacının 1+1 daire verileceği yönündeki talebi ise gerçeği yansıtmamakta, taraflar arasında böyle bir anlaşma bulunmadığını, davacı yan dilekçede kendisine daire başına 5.000,00 TL ödemelerin haricinde birde 1.etaptan 1+1 daire verileceğini iddia etse de, bu durum gerçeği yansıtmamakta ve taraflar arasında böyle bir anlaşma mutabakatname bulunmadığını, davacı söz konusu çalışmaların yapıldığı tarihte, ancak sözleşme imzalanmadan evvel gerek telefon ile gerekse de whatsapp yazışmaları üzerinden işi çözebilmesi halinde ne kadar ücret alacağı hakkında yazışmalar/görüşmeler yapıldığını, müvekkili ile davacı bir çok icap/teklif aşamasında bulunmuş ancak kesin ve net biçimde ödemenin nasıl ve ne karşılığında olacağı belirlenemediğini, hiç bir şekilde tarafların şüpheden uzak bir anlaşmaları konuşmalar/yazışmalar esnasında ortaya konamadığını, sürecin uzaması ve davacının kendisinin paraya ihtiyacı olduğunu belirtmesi üzerine sıkıldığını da belirterek para talebinde bulunduğundan delillerde belirtili olan 23.03.2018 tarihli sözleşme imzalanmış ve ödemeler konusu netliğe kavuşturulduğunu, şimdi ise davacı bu sözleşmeyi inkar etmemekle birlikte tarafların geçmişteki nasıl ödeme yapılabileceğine dair konuşmalarını dayanak gösterip daha fazla bedel ve henüz şartı gerçekleşmemiş ve muaccel olmamış alacağı iş bu dava yolu ile talep ettiğini, 3.kişilere daire satışı ve ceza mahkemesi dosyasının ise iş bu dava konusu ile ilişiği bulunmadığını, davacı, müvekkili ile ihtilafa düşmüş olması sebebi ile, iş bu dava konusu ile alakası olmayan hususları da dava ile ilişik olduğunu düşünmekte ve hukuki faydası olamayan konuları da dilekçesinde belirttiğini, kısaca cevap vermek zaruriyeti doğarsa 3.kişilere yapılan daire satışlarının ve Arif … ile davacının telefon üzerinde karşılıklı tartışmaları sonucu yaşanan hadisenin bu dava ile irtibatı olmayıp dosyaya hukuki faydası olmadığından açıklama yapılması bile gereği olmayan bir vaka olduğunu, davacının haksız olan davasının öncelikle usulden reddine, akabinde muaccel olmayan bir alacak talebinde bulunduğundan esastan reddine, anlaşma yapılmamış bir hususta alacak talebinde bulunduğundan esastan reddine ve külliyen hukuki dayanaktan yoksun olan davanın reddi ile yargılama gider ve vekalet ücretinin karşı yana tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE & NETİCE VE KANAAT:

Asliye Ticaret Mahkemeleri, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. Maddesi gereğince ticari davalara bakmakla görevlidir.
Ticarî davalar, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1. maddesinde sayılmış olup, buna göre, “Her iki tarafın da ticarî işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın aynı maddenin a), b), c), d), e) ve f) bentlerinde sayılan davalar” ticari dava olarak adlandırılmıştır.
TTK’nun 4. maddesine göre; tarafların tacir olup olmadıklarına ve dava konusu edilen işin ticarî nitelikte olup olmadığına bakılmaksızın ticarî dava olarak sayılan dava türleri mutlak ticarî davalar, tarafları tacir olan ve tarafların ticarî işletmesi ile ilgili olan uyuşmazlıklar nispi ticari davalardır. Bir davanın nispi ticari dava sayılabilmesi için; uyuşmazlığın her iki tarafının tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticarî işletmesi ile ilgili olması gerekli ve zorunludur.
Dava tarihi itibariyle yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın 4. maddesi uyarınca, bu hükümde sayılan mutlak ticari davaların yanısıra her iki tarafın da ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davaları nispi ticari dava sayılır. Anılan Yasa’nın 5/1. maddesi uyarınca, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine ve tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemeleri tüm ticari davalara bakmakla görevlidir. Görev hususu yargılamanın her aşamasında mahkemece resen gözetilip incelenmelidir.
6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Amaç başlıklı 1. maddesinde yasanın amacı açıklandıktan sonra kapsam başlıklı 2. maddesinde “Bu kanun, her türlü tüketici işleri ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar” hükmüne yer verilmiştir. Kanunun m. 3/f.1 -bend (l) ile tüketici işlemi tanımlanmış, bu tanıma göre, Tüketici işlemi: Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekalet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dahil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlem olarak açıklanmış, yine (k) bendinde ise tüketici ise ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi olarak düzenlenmiştir. Bir hukuki işlemin 6502 sayılı kanun kapsamında kaldığının kabul edilmesi için kanunun amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen taraflar arasında mal ve hizmet satışına ilişkin bir hukuki işlemin olması gerekir.
Dava tarihi itibariyle yürürlükte olan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’un 3. maddesinin birinci fıkrasının (k) bendinde tüketicinin, “Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi”; tüketici işleminin, ” Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi” ifade edeceği düzenlenmiş, aynı Kanun’un 73/1 fıkrasında da tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalara bakma görevinin tüketici mahkemelerine ait olduğu hüküm altına alınmıştır.
Dosya içerisinde bulunan ve taraflar arasında düzenlenen sözleşmelerden davanın mahiyet itibari ile simsarlık olarak vasfedilecek durumda olduğu anlaşılmıştır.
Bu anlamda dava tarafları itibari ile bir tarafın şirket bir tarafın da kendi namına ve uhdesine gayrımenkul almayacak, tüketici olmayan, buna mukabil 3. Kişilere mal satımı karşılığı para alacak bir kişi olup yapılan işlemin ticari mahiyette olduğu düşünülse dahi,
“…Davacı, davalı ile aralarında emlak komisyon sözleşmesi imzalandığını, davalıya satın alma amacıyla bir daire bulduğunu, sözleşme imzalandıktan sonra davalının evi satın almaktan vazgeçtiğini, davalıya güvenerek sözleşmenin iptal edildiğini, sonrasında davalı tarafından evin satın alındığını öğrendiğini, komisyon ücretinin tahsili için açılan icra takibine itirazın iptalini istemiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davacının davasının görev nedeniyle reddine, dosyanın başvuru halinde görevli İstanbul nöbetçi Tüketici Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş ; verilen karar, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, emlakçı olup komisyon bedelinin tahsili için eldeki davayı açmıştır. Davalı, davanın reddini dilemiş; mahkemece sözleşmenin taksitli satışa ilişkin olup taraflar arasındaki ilişkinin tüketici yasasından kaynaklandığından bahisle görevsizlik kararı verilmiştir. Oysa ki somut olayda sözleşme taksitli satışa ilişkin olmayıp tellallık sözleşmesi niteliğindedir
6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 3. maddesine göre tüketici; ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, tüketici işlemi; mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder.6502 sayılı yasanın 73. maddesi bu kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağını öngörmüştür.
Buna göre simsarlık ve benzeri sözleşmeler denilmek suretiyle tellallık sözleşmeleri de tüketici mahkemesinin görev alanına girmiştir. O halde mahkemece, taraflar arasındaki uyuşmazlığın tellallık sözleşmesine dayalı olmasından bahisle görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, sözleşmenin taksitli satışa ilişkin olmasından dolayı görevsizlik kararı verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir. Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden kararın düzeltilerek onanması HUMK.’ nun 438/7 maddesi hükmü gereğidir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle mahkeme kararının gerekçe bölümünün son paragrafındaki ‘taksitli satışa ilişkin olduğu’ ibaresinin karardan çıkartılarak yerine “tellallık sözleşmesi olduğu” cümlesinin yazılmasına, kararın değiştirilmiş ve düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA…”
Yargıtay 13. Hukuk H.D. 2014/47409-2015/2172 E.-K. Sayılı ilgili ilam incelendiğinde dava konusu hadise itibari ile yapılacak bir kısım gayrımenkullerin satışlarına aracılık etme mukabili be her daire mukabili 5.000 TL ücrete dair taraflara arasında anlaşma bulunduğu,
Davacının bu hali ile profesyonel müessese, şirket veya işletme sıfatı ile tüketiciler nezdinde 3.kişi tüketicilere gayrımenkul satımına aracılık eden bir kimse olsa dahi sözleşmenin 6502 sayılı kanun kapsamında değerlendirilmesi ciheti ile yalnızca lehine doğduğu iddia edilen alacağın müşterilerden değil ilgili gayrımenkulu yahut lehine satımına aracılık edeceği şeylere dair sözleşme ile taahhüt altına giren taraf nezdinde de alacağı tüketici alacağı olarak değerlendirilecektir.
Esasen sözleşmede muhatap şirket müşteri olarak kabul edilmiş ve yapılan sözleşme şirket yetkilisi ile yapılmıştır.
Uyuşmazlık konusu olayda bir diğer hususta sözleşme şirket ile yapılmakla beraber şirket adına imza atan şahsın şirket kaşesi kullanmaması, şirket adına temsil ve ilzama müteallik belge bulunmaması ve haddizatında taraflar arasında cezai boyutta da ihtilafların varlığı itibari ile doğan borç ve sözleşme kaynaklı edim yükümlüsünün şirket mi yoksa şahıs mı, bu anlamda sözleşme tarafının da şirket mi yoksa şahıs mı olduğu noktasında tereddüt hasıl olmuştur.
Keza davalı vekili tarafından cevap dilekçesinde yer alan içtihadın (Yargıtay 20. Hukuk H.D. 2016/5011-2016/6745 E.-K.) gerekçesi incelendiğinde;
“…Dosya kapsamından; davacı vekilinin, taraflar arasında, bir arsanın satın alınması amacıyla, davacı tarafından arsanın peşinat ve simsarlık (tellallık) bedeli olarak davalıya muhtelif tarihlerde 40.000.-TL, 25.000.-TL ve 75.000.-TL olarak toplamda 140.000.-TL ödendiği, davalının sözleşme şartlarını yerine getirmemesi sonucunda davacının ödenen bedelin davalıdan tahsili amacıyla yaptıkları icra takibine davalının itiraz ettiğini ileri sürerek, itirazın iptaline karar verilmesi istemiyle dava açtığı, dava tarihi itibariyle yürürlüğe girmiş olan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 3, 73/1 ve 83/2 maddeleri uyarınca bu tür davalara bakma görevinin tüketici mahkemelerine ait olduğu nazara alındığında uyuşmazlığın tüketici mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekir…”
Şeklindeki gerekçe itibari ile dosyada gerçek kişiler olan, ikili iç ilişkileri itibari ile de kendi nam ve hesabına hareket eden taraflar arasındaki ihtilafın tüketici ihtilafı olacağı hükme bağlanmıştır.
6502 sayılı Kanunun, tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamaların tüketici mahkemelerinde çözümünü öngören 73. maddesi hükmü ile, “Taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile diğer kanunlarda düzenleme olması bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun göreve ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceğini” düzenleyen 83/2. maddesinin açık hükmü nedeniyle somut uyuşmazlığa bakma görevi tüketici mahkemelerinin görev alanına girmiştir.
Somut olayda dava konusuna göre, inşaat firması olan davalı ile emlak komisyonculuğu işi yapan davacı arasında davaya konu davacıya ait………. parseldeki gayrimenkullerin kat karşılığı olarak anlaştıkları ve taraflar arasında 23.03.2018 tarihli sözleşme akdedildiği, anlaşmanın yerine getirilmediği ve alacaklarının tespitine yönelik istemin, davacı ile davalı arasında tüketici işlemi ve tüketici ilişkisi niteliğinde bulunduğu, Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında kaldığına göre, 6502 sayılı yasanın 73. maddesi uyarınca davaya bakmaya Tüketici Mahkemesi görevli olduğundan, yine aynı kanunun 83/f.2 uyarınca, “Taraflardan birinin tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olması, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemez.” hükmü gereğince dava tarihi itibarıyla yürürlükte olan, 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 3, 73/1 ve 83/2. maddeleri uyarınca davaya bakma görevinin tüketici mahkemelerine ait olduğu nazara alındığında, uyuşmazlığın tüketici mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiği, açılan davada Türk Ticaret Kanununun yukarıda belirtilen hükümleri gereğince taraflar arasındaki uyuşmazlığın konusuna göre görülmekte olan davanın mutlak veya nîspi ticarî dava olarak kabul edilemeyeceği, taraflar arasındaki uyuşmazlığın tüketici işleminden kaynaklandığı kanaatine varıldığından; bu davanın çözümünde, genel mahkeme sıfatıyla görevli ve yetkili mahkeme olan Tüketici Mahkemesi’nin görevli olduğu, Mahkememizin görevli bulunmadığına dair aşağıdaki şekilde hüküm tesisi gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda gerekçesi açıklanan nedenlerle;
1-Davacı tarafından açılan iş bu davada Mahkememizin görevli olmadığı, görevli mahkemenin İzmir Tüketici Mahkemeleri olduğu anlaşılmakla, HMK.nun 115/2.maddesi uyarınca davanın usulden REDDİNE,
2- Kararın kanun yoluna başvurulmadan kesinleşmesi halinde kesinleşme tarihinden itibaren iki hafta içinde, kanun yoluna başvurulursa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde gönderme talebinde bulunulduğu takdirde dava dosyasının görevli İzmir Tüketici Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
Aksi takdirde HMK 20/1.maddesi son cümlesi uyarınca davanın açılmamış sayılmasına dair ek karar düzenlenmesine,
3- HMK’nun 331/2.maddesi gereğince;
a-Dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesi halinde harç ve yargılama giderlerine görevli mahkemece hükmedilmesine,
b-Dosyanın görevli mahkemeye gönderilmemesi halinde, 3b hükmüne göre karar verildiğinde talep halinde yargılama giderlerine mahkememizce hükmedilmesine,
4-Davacının adli yardım talebinin görevli mahkemece değerlendirilmesine,
5-İş bu kararın taraflara tebliğine,
Dair, tarafların yokluğunda kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde, mahkememize veya bulunduğu yerde varsa Asliye Ticaret Mahkemesi’ne, yoksa Asliye Hukuk Mahkemesine verilecek istinaf dilekçesi ile, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde, istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. 16/03/2022

Katip …
¸e-imza

Hakim …
¸e-imza