Emsal Mahkeme Kararı İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/646 E. 2021/606 K. 15.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/646 Esas
KARAR NO : 2021/606

DAVA : Alacak (Kooperatif Üyeliğinin Sona Ermesi Nedeniyle)
DAVA TARİHİ : 21/12/2018
KARAR TARİHİ : 15/10/2021

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Kooperatif Üyeliğinin Sona Ermesi Nedeniyle) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla Dikili ….Asliye Hukuk Mahkemesi’ne verdiği dava dilekçesinde özetle; davacının davalı kooperatife başvurusu üzerine …tarihli yönetim kurulu kararıyla dava konusu …ilçesi, … Mahallesi, …mevkii .. ada .. parsel .. nolu bağımsız bölüm sayılı taşınmazı devraldığını ve kooperatifin üyesi olduğunu, tapusu alabilmek için 86.015 TL ödeme yaptığını, davalı kooperatifin tapuyu vermekten imtina ettiğini, kooperatifin İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesine üyelikten çıkarılması için dava açtıklarını, davanın istinaf aşamasında olduğunu, kooperatifin davacının üyeliği devam ederken dava konusu taşınmazı değerinin çok altında 26.000 TL’ye diğer davalı … Karık’a sattığını bu konuda Savcılığını suç duyurusunda bulunduklarını bu nedenlerle dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile müvekkil adına kayıt ve tescili karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili …, dava konusu.. ili, .. ilçesi, … Mahallesi, … Ada,…Parseldeki taşınmazın malikidir. Tapu senedi ektedir. (EK-1) Müvekkil dava konusu taşınmazı .. tarihinde 195.000,00 TL değerle satın almıştır. Davacı vekili yan dava dilekçesinde davacının, davalı kooperatifin üyesi olduğunu, İzmir ili, Dikili ilçesi, … Mahallesi, … mevkinde kain ve tapunun … Ada, …No’lu bağımsız bölüm üzerinde hak sahibi olduğunu, bu taşınmaz için 86.015 TL ödeme yapmış olmasına rağmen kooperatif yönetiminin tapuyu vermekten imtina ettiğini, müvekkilerinin bu taşınmazın tamamlatılması için 150.000 TL masraf yaptığını, dava konusu yerin rayiç değerinin 350.000 TL olmasına karşılık kooperatif tarafından 26.000 TL karşılığında davacının haklarını hiçe saymak maksadıyla diğer davalıya satıldığını iddia ederek tapu iptalinin ve tescilin davacı adına yapılmasını aynı zamanda dava konusu taşınmaz üzerine ihtiyati tedbir konulmasını talep etmiştir. Davacı dava dilekçesinde taşınmazın emsal değerinin 350.000 TL olduğunu iddia etmiş olmasına rağmen dava değerini 26.000 TL göstererek huzurdaki davayı ikame etmiş ve ihtiyati tedbir talebinde bulunmuştur. Yine mahkeme tarafından verilen ara kararda, dava değeri üzerinden % 15 teminat karşılığında dava konusu taşınmaza tedbir konulmuştur. Huzurdaki davada tedbir konulması için şartlar oluşmamıştır. Sayın mahkemece öncelikle ihtiyati tedbir kararının kaldırılması, bu mümkün değilse davacının dava konusu taşınmazın değeri olarak belirttiği 350.000 TL üzerinden tedbir konulmasına ve davacı tarafa teminatı tamamlatması için süre verilmesini arz ve talep ettiğini, somut uyuşmazlıkta ihtiyatı tedbir kararı verilmesi bakımından şartlar oluşmamıştır. HMK m.390/3 de ihtiyati tedbiri talep eden tarafın “davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorunda olduğu önemle vurgulamıştır. Davacı yan dava dilekçesinde kooperatif üyesi olduğunu ve taşınmaz üzerinde hak sahibi olduğunu iddia etmişse de davacı kooperatif üyesi değildir ve taşınmaz üzerinde herhangi bir hak sahipliği yoktur. Kanunda ihtiyati tedbiri talep edenin bu iddiasının kabul edilmesi bakımından kendisinin haklılığının yaklaşık olarak ispat etmek zorunda olduğu belirtilmiş olmasına rağmen herhangi bir ispat aracı bulunmayan dava dilekçesi üzerine mahkemece ihtiyati tedbir kararı verilmesi hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, 6100 sayılı HMK m.392/1 c.1 uyarınca ihtiyati tedbir talep eden, haksız çıktığı takdirde karşı tarafın ve üçüncü kişilerin bu yüzden uğrayacakları muhtemel zararlara karşılık teminat göstermek zorundadır. temel zararlara karşılık teminat göstermek zorundadır. Bu hüküm uyarınca teminat sadece karşı tarafın değil aynı zamanda tedbirden etkilenen üçüncü kişilerin uğrayacakları muhtemel zararlara karşı da öngörülmüştür. 6100 sayılı HMK m.87/1 uyarınca mahkeme teminatın şeklini ve tutarını serbestçe takdir eder. Bu durumda hâkim teminatın şeklini ve tutarını her somut olayın koşullarına göre takdir edecek ve kararında belirtecektir. Tedbir talebinde bulunanın vermesi gereken teminat dava masraflarıyla sınırlandırılmayıp, haksız ihtiyati tedbirin uygulanmasından doğabilecek bütün zararlar göz önüne alınmalıdır. Tedbir talebinin teminat karşılığında olmasının amacı ise, davayı kaybedildiği takdirde davalının uğrayabileceği zararlara karşı davalının zararını garanti altına almaktır. Yine davacı yan dava dilekçesinde, taşınmazın rayiç değerinin 350.000 TL olduğunu iddia etmesine rağmen dava dilekçesinde dava değerini 26.000 TL üzerinden göstermiş ve ihtiyati tedbir talebinde bulunmuştur. Akabinde sayın mahkemece dava değeri olarak gösterilen 26.000 TL’nin %15’i üzerinden teminat karşılığı tedbir kararı verilmiş olmakla birlikte verilen bu karar hakkaniyete aykırıdır. Huzurdaki davada dava değeri olarak gösterilen 26.000 TL’nin %15’i üzerinden teminat karşılığı tedbir kararı verilmesi somut olay, hukuka ve usule aykırıdır. Yukarıda ayrıntılı ifade edildiği üzere ihtiyati tedbir karşılığında teminat zorunluluğu getirilmesi, ihtiyati tedbiri talep edenin dava sonucunda haksız çıktığı takdirde karşı tarafın ve üçüncü kişilerin bu yüzden uğrayacakları zararların giderilmesi amacıyla düzenleme altına alınmıştır. Davacının dava sonucunda haksız çıkması ihtimalinde teminat olarak gösterilen miktar üzerinden müvekkilin zararının giderilmesi mümkün olmayacaktır. Bu hususta mahkemece ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına karar verilmesi, bu mümkün değilse davacı yanın dava dilekçesinde taşınmazın rayiç değeri olarak belirttiği 350.000 TL üzerinden teminat yatırılmasına karar verilmesini arz ve talep ettiklerini, Müvekkili TMK M.1023 geregince taşınmazı satın alan iyiniyetli kişi olduğunu, müvekkili …, dava konusu taşınmazı 195.000 TL bedel karşılığında satın almıştır. Davacının dava konusu taşınmazda hak sahibi olduğunu ve müvekkil …’in bu taşınmazı kötüniyetli iktisap ettiği iddiası asılsızdır. Taşınmaza ait tapu kayıtlarında da görüleceği üzere davacı taşınmaz üzerinde hiç bir zaman hak sahibi olmamıştır. Yine müvekkili taşınmazı satın alırken tapu kaydında herhangi bir şerh/beyan bulunmamaktadır. Müvekkili, davalı Kooperatif ile davacı arasında süren uyuşmazlıklardan haberi olmayan kişidir. Kaldı ki müvekkil bu taşınmazı, iyiniyetle bedeli karşılığında iktisap eden kişidir. Yine dava dilekçesinde müvekkilin söz konusu taşınmazı görmeden satın almış olduğu iddiası herhangi bir ispata dayanmayan asılsız bir iddiadan ibarettir. Müvekkil taşınmazı satın aldıktan sonra İzmir Bornova ….Noterliğinin … tarih … yevmiye numarasıyla davacıya ihtarname keşide ederek haksız şekilde taşınmazı iştigal eden davacıdan taşınmazdan tahliyesini istemiştir. 4721 sayılı TMK’nın 1023.maddesi ”Tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet ve ayni hak kazanan kişinin üçüncü kişinin bu kazanımı korunur.” hükmüne haiz olmak suretiyle mülkiyet hakkının önemi vurgulanmış, bu kazanımın korunması için ise kişinin tapu kaydına “iyiniyetle” güvenmesi şartı aranmıştır. Tapu kütüğüne yapılmış olan her tescil, bir ayni hakkı karşılar. Diğer bir deyişle, tescil edilmiş olan her ayni hakkın geçerli olarak varlık kazandığı kabul edilir. Bu hüküm, tescilin olumlu hükmü olarak kabul edilmektedir. Ancak, bazı durumlarda, tescil geçerli bir hukuki sebebe dayanmayabilir, tescil geçerli olmayabilir veya tescil isteğinde bulunan kişinin hak üstünde tasarruf yetkisi bulunmayabilir. Bu gibi durumlarda tescil, yolsuz tescil olarak adlandırılır. Bunun yanında, geçerli bir tescil de, ayni hakta sicil dışı meydana gelen bir değişiklik sonucu sonradan yolsuzlaşmış ve gerçek hak durumunu göstermeyen bir tescil haline gelmiş olabilir. Bu gibi durumlarda, iyiniyetli üçüncü kişiler bakımından, yolsuz bile olsa, tescilin olumlu hükmü uygulanır. İyiniyetli üçüncü kişilerin böyle bir tescile güvenerek kazandıkları ayni haklar korunur . Çünkü her ne kadar tescilin yolsuz olduğu anlaşılsa da, sonraki kötü niyet önceki iyi niyeti bozmayacağından; mülkiyet korunacaktır. Medeni Kanun’un 1023. maddesinde de bu duruma açıkça yer verilmiştir. Söz konusu hükümde; “Tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur.” denmektedir. hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları, dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle, alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bu amaçla 4721 s. Türk Medeni Kanununun (TMK) 2.maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988. ve 989., tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023. maddesinin özel hükümleri getirilmiştir. Öte yandan, bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır. İşte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş, bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış, iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş, değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarak da tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur. Belirtilen ilke TMK’nin 1023. maddesinde aynen “tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan 3 ncü kişinin bu kazanımı korunur” şeklinde yer almıştır. Somut olaya dönecek olursak müvekkil TMK M.1023 gereği taşınmazı iyiniyetle ve bedeli karşılığında iktisap eden kişidir. Davacı tarafın müvekkilin kötüniyetli olduğuna dair iddiasının ispatına ilişkin herhangi bir kanıtı yoktur. dava konusu taşınmazın değeri belediyenin belirlediği rayiç değerden gösterilmiştir. Bilindiği gibi bir konut ya da arsanın alım satımı söz konusu olduğunda değerinin piyasanın koşullarına göre belirlenmesi rayiç bedel olarak ifade edilmektedir. Yine bilindiği gibi belediyenin açıkladığı rakamlar da piyasa rayiç bedelinden düşüktür. Belediye rayiç bedelin belirlenmesinde ülkenin sahip olduğu ekonomik koşullar ve piyasadaki arz talep dengeleri önemli bir yere sahiptir. Yargıtay bedelin düşük gösterilmesinin tek başına mülkiyeti edinenin kötüniyetli olmayacağını içtihat etmiştir. Dava konusu taşınmaz, tapuda belediyenin belirlediği rayiç değer üzerinden gösterilmiş olup müvekkil bu taşınmazı emsal değeri olan 195.000 TL karşılığında satın almıştır. Müvekkil dava konusu taşınmazı TMK M.1023 iyiniyetli iktisap eden kişidir. Tapu sicillerinin tutulmasındaki prensiplerden olan “sicilin aleniliği ve güvenirliği” ilkesi gereğince sicile güvenerek hak iktisap eden iyiniyetli kişinin elde ettiği hakkının korunacağı Türk Medeni Kanununun 1023.maddesi gereğidir. Yine müvekkil taşınmazı 195.000 TL ile satın almıştır. Tapu senedinde bedelin düşük gösterilmesi durumlarında gerçekte belirlenen satış fiyatının baz alınması gerekir. Açıklanan hususlar neticesinde davanın reddedilmesine karar verilmesini arz ve talep ettiklerini, son olarak harici araştırmalar ve Kooperatiften alınan bilgilere göre davacı …, davalı Kooperatif tarafından üye ve aidat borçlarını ödemediği için ortaklıktan ihraç edilmiştir. İhraç kararına karşı davacı … tarafından dava açılmış, İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 07.12.2017 tarih ve E:2016/1524, K:2017/1081 sayılı kararı ile davanın reddine karar verilerek ihraç kararı onanmıştır. Bu karar HMK m.350 ve m.367 uyarınca kesinleşmesine gerek olmayan kararlardan olduğundan 07.12.2017 tarihi itibari ile … koop. üyeliğinden çıkartılmıştır. Dava konusu İzmir ili, Dikili ilçesi, … Mahallesi, … Ada,3 Parseldeki taşınmaz hiçbir zaman davacı …’A ait olmamıştır. Bu nedenle davacının bu taşınmazla ilgili dava açma hakkı da dahi yoktur, tedbire itirazlarımızın kabulü ile ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına karar verilmesi, bu mümkün değilse davacının dava dilekçesinde taşınmazın gerçek değeri olarak belirttiği 350.000 TL üzerinden teminat yatırması karşılığında tedbir kararına devam edilmesi, davacının dava değerini dava dilekçesinde taşınmazın değeri olarak belirttiği 350.000 TL üzerinden tamamlatması için davacıya 1 haftalık kesin süre verilmesi, davanın reddine kararı verilmesi, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Dava dosyası Dikili …Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … Esas, …Karar sayılı kararı ile Adalet Bakanlığının teklifi üzerine Hakimler ve Savcılar Genel Kurulunun 07/07/2021 tarihli 608 nolu 08/07/2021 tarihli ve 31535 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan kararı ile İzmir Asliye Ticaret Mahkemesinin yargı çevresinin İzmir ili mülki idare sınırları (Karşıyaka Ağır Ceza Mahkemesi yargı çevresi hariç) olduğu ve iş bu kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmaya başlanmasına karar verildiğinden bahisle mahkemenin görevsiz hale geldiğinden dolayı mahkememize gönderilmesine karar verilmesi sonucu tevzi edilmiştir.
Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun 08/07/2021 tarihli resmi gazetede yayınlanan 07/07/2021 tarihli 608 nolu kararı ile İzmir Asliye Ticaret Mahkemesi yargı çevresinin İzmir ilinin mülki sınırları (Karşıyaka Ağır Ceza Mahkemesi yargı çevresi hariç) olarak belirlenmiştir.
Dava davalı borçlunun Bergama İcra Müdürlüğü’nün 2018/1621 Esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın iptali, takibin devamı talebi ile açılmış ticari davadır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının “Kanuni hakim güvencesi ” başlığını taşıyan 37. Maddesi : ” hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” hükmünü öngörmektedir. Bilimsel çevrelerde ve uygulamada kanuni hakim güvencesi uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkemenin o uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olması olarak kabul edilmektedir. …. Dikkat edilecek olursa Anayasadaki bu düzenleme hukuk ya da ceza davaları yönünden herhangi bir ayrım gözetmemesi ve uyuşmazlığın doğduğu tarihte bu uyuşmazlığı çözecek mahkemenin belli olması durumunda yargılama yapacak ya da yargılamaya devam edecek mahkemeyi gösteren yasal bir düzenleme yapılmadığı takdirde mutlaka bu mahkeme tarafından çözüme kavuşturulması öngörülmüştür. Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere uyuşmazlık konusunu teşkil eden her hukuki olay, meydana geldiği tarihteki yasal düzenlemelere tabidir ve olayın meydana geldiği zamanda mevcut olan mahkemeler tarafından çözümlenmelidir. O halde yeni bir mahkeme kurulurken o mahkemenin kuruluş yasasında zaman bakımından faaliyete geçme gününden önceki uyuşmazlıklara bakacak mahkemelerle ilgili bir düzenleme bulunmadığı takdirde, her uyuşmazlık meydana geldiği tarihte bu işe bakacak olan mahkemece çözümlenecektir. Başka bir anlatımla her dava açıldığı koşullara göre görülüp sonuçlandırılacaktır. Dava konusu edilen hukuki uyuşmazlığın meydana geldiği tarihte yürürlükte olan yasalara göre kurulmuş bulunan mahkemelerin uyuşmazlığı çözmesi ana kural olmakla birlikte bazen yasal düzenlemelerle böyle bir uyuşmazlığın çözümü yeni kurulan mahkemelere de verilebilmektedir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/11-10 Esas 2019/401 Karar sayılı 04/04/2019 tarihli kararı)
Somut olayda işbu davanın davalı kooperatifin davacının üyelikten çıkarılması davası ve üyeliği devam ederken dava konusu taşınmazı değerinin çok altında 26.000 TL’ye diğer davalı ……’a satması nedeniyle dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacı adına kayıt ve tescili karar verilmesi talebine yönelik olarak Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla Dikili 1.Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açıldığı ve dava tarihi itibariyle Dikili .Asliye Hukuk Mahkemesinin Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla görevli olduğu, dava tarihinden sonra 07/07/2021 tarihli 608 nolu Hakimler ve Savcılar Kurulu genel kurul kararı ile İzmir Asliye Ticaret Mahkemesi yargı çevresinin İzmir ili çevresinin mülki sınırları (Karşıyaka Ağır Ceza Mahkemesi yargı çevresi hariç) olarak belirlendiği ve bu kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanacağının belirlendiği, ilgili kararda derdest davalarda da bu hükmün uygulanacağına ilişkin bir düzenleme bulunmadığı, 01/09/2021 tarihinden önce açılan davalara davanın açıldığı mahkeme tarafından bakılması gerektiği belirlenerek davaya bakma görevinin Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla Dikili 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde olduğu, bu nedenle dosyanın Dikili 1.Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmesi gerektiği, gönderme kararının nihai karar olup verildiği anda kesin kararlardan olduğu ve yalnız başına temyiz edilemeyeceğinden mahkememizin iş bu kararı ile Dikili .. Asliye Hukuk Mahkemesinin .. esas, .. karar sayılı gönderme kararı sonucu oluşan uyuşmazlığın giderilmesi için dosyanın İzmir BAM 6.HD’ne gönderilmesine ilişkin aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun 07/07/2021 tarih 608 sayılı kararı gereğince 01/09/2021 tarihinden önce açılan davalara davanın açıldığı mahkeme tarafından bakılması gerektiği anlaşıldığından dosyanın Dikili 1.Asliye Hukuk Mahkemesine (Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla) GÖNDERİLMESİNE,
2-Esasın bu şekilde kapatılmasına,
3-Harç ve yargılama giderlerinin görevli mahkemece nazara alınmasına,
4-Mahkememizin iş bu kararı ile Dikili 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2021/11 Esas, 2021/460 karar sayılı kararı doğrultusunda iki mahkeme kararı sonucu oluşan uyuşmazlığın giderilmesi ve yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi’ne GÖNDERİLMESİNE,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda niteliği itibariyle kesin olmak üzere karar verildi. 15/10/2021

Katip …
e-imza

Hakim …
e-imza