Emsal Mahkeme Kararı İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/556 E. 2022/336 K. 13.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/556
KARAR NO : 2022/336

DAVA : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 14/09/2021
KARAR TARİHİ : 13/04/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı dava dilekçesinde özetle; davalı işçi müvekkili şirket nezdinde 17.04.2019- 21.12.2020 tarihleri arasında “Gümrük Müşaviri” olarak görev yaptığını, taraflar arasında mevcut iş akdi davalı işçi tarafından kendi özgür ve tek taraflı iradesi ile istifa yoluyla sona erdiğini, ardından müvekkili şirketin eski işçisi olan davalı … tarafından İzmir ilinde ve müvekkili şirket ile aynı sektörde hizmet veren “… Gümrük Müşavirliği Ltd. Şti.” kurulduğunu, rekabet yasağına aykırılık nedeniyle cezai şartı alacağına ilişkin davalarda Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2013/13-412 E. , 2013/1708 K. sayılı kararı uyarınca iş akdinin devamı sırasında açılacak davada iş mahkemeleri; iş akdinin sona ermesinden sonra rekabet yasağına aykırılık nedeniyle cezai şart alacağı davasında ise niteliği itibariyle mutlak ticari dava olması sebebiyle ticaret mahkemeleri görevli olduğunu, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı uyarınca davalı işçinin iş akdinin sona ermesinden sonra rekabet yasağına aykırı davranışları nedeniyle açılan işbu davada görevli mahkeme ticaret mahkemeleri olup işbu davanın ikame edilmesi zorunluluğu doğduğunu, davalı işçi ile müvekkili şirket arasında 17.04.2019 tarihli “Belirsiz Süreli İş Sözleşmesi” imzalanmış olup davalı taraf “Gümrük Müşaviri” olarak müvekkil şirkette göreve başladığını, taraflar arasında mevcut hizmet akdi 18.12.2020 tarihinde davalı işçinin tek taraflı beyanı ve kendi özgür iradesi ile sona erdirdiğini, davalı; müvekkili şirket nezdinde “Gümrük Müşaviri” sıfatıyla çalıştığını, müvekkili işyerinde üstlendiği görevi gereği de müvekkili şirketin ticari sır niteliğindeki önemli ticari bilgilerine vakıf bulunmadığını, müvekkili şirketin hizmet verdiği “Gümrük Müşavirliği” sektörünün niteliği ve davalı işçinin görev tanımı gereği davalı ile müvekkili şirket arasında, iş ilişkisi sona erdikten sonra 2 yıl süresince geçerli olacak rekabet yasağına ilişkin hüküm içeren bir iş sözleşmesi ve ayrıca İş Sözleşmesi ile Gizlilik ve Rekabet Yasağı Sözleşmesi akdedildiğini , bahse konu İş Sözleşmesinin “G. Tarafların Yükümlülükleri” başlıklı maddenin 13 no.lu alt bendi açıkça, “Personel,… Herhangi bir sebeple işin sona ermesinden itibaren 2 yıl süreyle geçerli olmak üzere; ŞİRKET’in fiili olarak faaliyet gösterdiği Gümrük Müşavirliği sektöründe ve sektörle doğrudan ilgili konularında, işyerinin bulunduğu İzmir ili sınırı içerisinde faaliyet gösteren, İşveren’e rakip olan veya olma potansiyeli bulunan veyahut bu konumda bulunan Şirketlerle aralarında ortaklık ilişkisi bulunan ya da aynı şirketler grubu içerisinde yer alan yerli veya yabancı şirketlerde veya işletmelerde İşveren nezdinde yerine getirdiği görevle aynı veya benzer mahiyette görevleri ifa etmeyeceğini, hizmet veya vekalet akdi ile çalışmayacağını, bu şirket veya işletmelere (gizli ortaklık da dahil olmak üzere) hiçbir şekilde ortak olmayacağını, doğrudan veya dolaylı, bedeli mukabili veya bedelsiz olarak hizmet veya destek vermeyeceğini, danışmanlık veya işbirliği yapmayacağını, tavsiye niteliğinde de olsa görüş bildirmeyeceğini, bu mahiyetteki şirket veya işletmeler kurmayacağını ve işletmeyeceğini peşinen beyan ve taahhüt etmektedir.” hükmü bulunduğunu, davalının imzasını havi iş sözleşmesinde yer alan ticari sır saklama ve rekabet yasağı taahhütnamesi gereğince her ne kadar davalı müvekkil şirket ile rekabet etmeme yükümlülüğü altında ise de, davalı iş akdini sonlandırmasının ardından derhal müvekkili şirketin ticari faaliyette bulunduğu sektörde ve müvekkili şirketin işyerinin bulunduğu İzmir ilinde kendi adına işletme açarak, müvekkili şirket ile rekabet etmeye ve müvekkil şirketin iş bağlantılarını kendi yararına kullanmaya başladığını, davalı; Borçlar Kanunun 444. Maddesinde öngörülen “özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan“ kaçınma yükümlülüğünü ihlal etmiş bulunduğunu, zira bahse konu rakip işletme, müvekkili şirketin ticari faaliyetlerini yürüttüğü İzmir ilinde “… Mah. … Sk. … Sitesi Blok No:… İç Kapı No:.. …/İZMİR” adresinde aktif biçimde faaliyet gösterdiğini, taraflar arasında mevcut sözleşme gereği davalının, iş ilişkisinin sonlandığı tarihten itibaren de müvekkili şirkete karşı olan yükümlülükleri hali hazırda devam ettiğini, müvekkili şirkete karşı rekabet etmekten; özellikle de kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan kaçınmayı taahhüt eden davalı, taahhüdüne aykırı biçimde iş ilişkisini sonlanmasının üzerinden yalnızca bir ay sonra, bizzat kendi adına, “… Gümrük Müşavirliği Limited Şirketi”ni kurduğunu, davalı açıkça henüz iş sözleşmesinin tarafların yükümlülüklerini düzenleyen maddelerine aykırı bir biçimde müvekkili şirket ile rekabet etmeye, müvekkili şirketin müşteri portföyünü kullanmaya ve müvekkili şirketin ticari faaliyetleri ile birebir aynı nitelikte ticari faaliyette bulunmaya başladığını, bu yolla davalı, Borçlar Kanunu m. 444’te öngörülen “rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınma yükümlülüğü“nü ihlal etmiş bulunduğunu, davalının kurucusu olduğu ….Ltd.Şti.’nin faaliyet alanı, şirket ana sözleşmesinden de görüleceği üzere “Gümrük kanunu ve gümrük yönetmeliğinde belirtilen yasal haklar çerçevesinde gümrük müşavirliğince hakiki ve hükmi şahıslar adına dolaylı temsil sıfatıyla Türkiye gümrük bölgesi içinde gümrükçe onaylanmış bir işlem veya kullanıma tabi tutulmasına ilişkin her türlü gümrük işlemini takip edip sonuçlandırmak…” biçiminde olduğunu, ….Ltd.Şti.’nin faaliyet alanı, müvekkil şirketin faaliyet alanı ile birebir aynı nitelikte olup, Davalı …’nın müvekkili şirketten ayrılmasının hemen ardından müvekkili şirketin müşterilerinin bir kısmı davalının kurucusu olduğu rakip firma ….Ltd.Şti.’ye geçiş yaptığını, müvekkili firma müşterisi olup ….Ltd.Şti.’ye geçiş yapan şirketler vekaletname verilen gümrük müşavirliği bilgisi sorgulaması yapıldığında da ortaya çıkacağını, davalı işçinin iş sözleşmesi gereğince müvekkil şirkete karşı ticari sır saklama ve müvekkili şirket ile rekabet etmeme yükümlülüğü altında olduğu her türlü izahtan vareste, açıklanan nedenlerle; davalının haksız rekabet teşkil eden davranışlarına tedbiren son vermesine, huzurdaki haklı davamızın kabulü ile taahhütnamede yer alan cezai şartın davalıdan tahsil edilmesinin yanı sıra haksız rekabet teşkil eden eylemleri nedeniyle müvekkil şirketin uğradığı manevi zararının haksız fiilin işlendiği tarihten itibaren işyecek en yüksek mevduat faiziyle birlikte tahsil edilmesine karar verilmesini talep etme zorunluluğu doğduğunu, rekabet yasağına aykırı davranışlara son verilmesine yönelik tedbir talebimizin kabulüne, işbu haklı davamızın kabulüne, davalının Gizlilik ve Rekabet Yasağı Sözleşmesi ile iş sözleşmesinin “G. Tarafların Yükümlülükleri” başlıklı maddesi 13 no.lu alt bendi uyarınca davalı işçinin son 10 aylık maaş miktarı olan 142.326,9 TL cezai şart alacağı ile fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL manevi tazminat alacağı olmak üzere toplam 152.326,9 TL’nin davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili, davacı şirket nezdinde 17.04.2019- 21.12.2020 tarihleri arasında “Gümrük Müşaviri” olarak görev yaptığını, taraflar arasında mevcut iş akdi müvekkili tarafından işverenin bilgisi dahilinde “kendi işini kurması nedeniyle” sona erdirildiğini, Yargıtay 9.HD nin 2021/3076 Esas 2021/9789 Karar sayılı ilamında “işçi sayılan kişinin, rekabet yasağı sözleşmesinin ihlali nedeniyle açılan cezai şartın tahsiline ilişkin davalarda iş mahkemeleri görevlidir” kararı gereği davanın görev yönünden reddini talep ettiklerini, davacı dilekçesinde davalı müvekkilinin iş sözleşmesini ihtirazı kayıtsız imzaladığını iddia ettiğini, davacının dilekçesinde delil olarak dayandığı belirsiz süreli iş sözleşmesinde herhangi bir şekilde bu göreve dair tanım yapılmamaktadır ayrıca sözleşmede bahse konu “görev ve sorumluluklarını gösterir yazılı görev tanımı” müvekkilime iş sözleşmesinin ekinde tebliğ edilmediğini, davacının dilekçesinde sunduğu “Gümrük Müşaviri Görev Tanımı” nda görüleceği üzere bu evrak iş sözleşmesiyle aynı tarihli değildir. İş Sözleşmesi 17.04.2019 tarihlidir oysa ki Görev Tanımı ise 26.04.2019 tarihli olduğunu, sadece müvekkili tarafından imzalanan davacının mahkemenize sunduğu Belirsiz Süreli İş Sözleşmesinin C.Verilecek Hizmetin Niteliği ve İfa Yeri kısmının ilk paragrafında açıkça “Personelin “Gümrük Müşaviri” olarak görev ve sorumluluklarını gösterir yazılı görev tanımı da personele işbu iş sözleşmesi ile tebliğ edilmektedir” yazmasına rağmen müvekkiline herhangi bir yazılı görev tanımı tebliğ edilmeden iş sözleşmesinde bulunan rekabet yasağı şartlarından sorumlu tutulması, müvekkilinin iradesini daha en baştan sakatlayan nitelikteki durum itibariyle hukuki olmadığını, dolayısıyla davacı tarafın sadece ve sadece görevin adının yazıldığı belirsiz süreli iş sözleşmesinde, detaylı görev tanımı olmaksızın aynı sözleşmedeki rekabet yasağının cezai şartlarını imzalatmış olması müvekkilinin iradesini sakatlar nitelikte olduğunu, davanın usulden reddine, davacının davasının reddine, Rekabet yasağına aykırı davranışlara son verilmesine yönelik tedbir talebinin reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiş ve savunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE & NETİCE VE KANAAT:
Borçlar Kanunu 348 ve devamı maddelerinde düzenlenen rekabet yasagı sözlesmesine aykırı davranıs iddiasına dayalı, sözlesmede kararlastırılan cezai şartın tahsili istemine ilişkindir.
Türk Ticaret Kanununun 4. maddesinde; Tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın: Borçlar Kanununun, rekabet memnuiyetine dair 348 ve 352,maddelerinde;tanzim olunan hususlardan dogan hukuk davaları ticari dava sayılır. hükmü bulunmaktadır. Aynı Kanunun 5. maddesi uyarınca, ticari davalara bakma görevi ticaret mahkemelerine aittir.
Öte yandan; 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu 1. maddesi uyarınca; İş Kanununa göre isçi sayılan kisilerle isverenler arasında is akdinden yada İş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından dogan hukuk davalarına is mahkemelerinde bakılır.
Anılan Kanun hükümleri gözetildiginde Borçlar Kanununun 348 ve devamı maddelerinden kaynaklanan davalarda görevli mahkemenin belirlenmesi zorunlulugu ortaya çıkmaktadır.
Asliye Ticaret Mahkemeleri, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. Maddesi gereğince ticari davalara bakmakla görevlidir.
Ticarî davalar, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1. maddesinde sayılmış olup, buna göre, “Her iki tarafın da ticarî işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın aynı maddenin a), b), c), d), e) ve f) bentlerinde sayılan davalar” ticari dava olarak adlandırılmıştır.
TTK’nun 4. maddesine göre; tarafların tacir olup olmadıklarına ve dava konusu edilen işin ticarî nitelikte olup olmadığına bakılmaksızın ticarî dava olarak sayılan dava türleri mutlak ticarî davalar, tarafları tacir olan ve tarafların ticarî işletmesi ile ilgili olan uyuşmazlıklar nispi ticari davalardır. Bir davanın nispi ticari dava sayılabilmesi için; uyuşmazlığın her iki tarafının tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticarî işletmesi ile ilgili olması gerekli ve zorunludur.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesini değiştiren 6335 sayılı Kanun ile asliye hukuk mahkemeleri ile asliye ticaret mahkemeleri arasındaki ilişki, iş bölümü ilişkisi olmaktan çıkarılıp, görev ilişkisi haline getirilmiştir. Görev ilişkisi mahkemece re’sen davanın her aşamasında nazara alınan ve kamu düzeninden sayılan bir dava şartıdır. Ancak, 6335 sayılı Yasa’nın 38. maddesi uyarınca 6102 sayılı TTK’na eklenen geçici 9. madde ile bu kanunun göreve ilişkin hükümlerinin, bu kanunun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden önce açılan davalarda uygulanmayacağı, bu davaların açıldıkları tarihte yürürlükte bulunan kanun hükümlerine tabi olduğu belirtilmiştir.
Dava tarihi itibariyle yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın 4. maddesi uyarınca, bu hükümde sayılan mutlak ticari davaların yanısıra her iki tarafın da ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davaları nispi ticari dava sayılır. Anılan Yasa’nın 5/1. maddesi uyarınca, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine ve tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemeleri tüm ticari davalara bakmakla görevlidir.
7036 Sayılı İş Mahkemeleri Kanunu madde 5/1-a maddesinde; 5953 sayılı Kanuna tabi gazeteciler, 854 sayılı Kanuna tabi gemi adamları, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa veya 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına bakmakta görevli mahkeme İş Mahkemeleri olduğu belirtilmiştir.
Hizmet akdinin sonlanması ve sonraki döneme dair rekabet yasağına dair mevzuatın ve tatbikatın analiz edildiği örnek birkaç istinaf ilamı incelenecek olur ise;
“…Türk Borçlar Kanunu(TBK)’nun 444/1. maddesinde, fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebileceği düzenlenmiştir.
25/10/2017 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğü giren 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5/1-a maddesindeki düzenleme ile, (…) 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına ilişkin dava ve işlere İş Mahkemelerinin bakacağı hüküm altına alınmıştır. Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümü, hizmet sözleşmelerine ilişkin olarak 393 ve 469. maddeler arasındaki düzenlemelerden oluşmaktadır. İşçinin rekabet yasağına ilişkin 444. madde de bu bölümde düzenlenmiştir.
İşçinin hizmet akdinin sonlanmasından sonra oluşan rekabet yasağının, haksız rekabet ve gizlilik yükümlülüklerine aykırılık nedeni ile açılan tazminat davalarının Yargıtay’ın istikrarlı içtihatlarına göre ticaret mahkemelerinin bakmakla görevli olduğu kabul edilmekteydi. Türk Ticaret Kanunu(TTK)’nun 4/1-c maddesinde Türk Borçlar Kanununun rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447. maddelerinde öngörülen hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava olarak kabul edilmiş ve TTK’nın 5/1. maddesinde de aksine hüküm bulunmadıkça, tüm ticari davaların asliye ticaret mahkemesinde bakılacağı düzenlenmiştir. Ancak Mahkemelerin görevi davanın açıldığı durum ve koşullara göre belirlenir. Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5/1-a maddesine göre işçinin rekabet yasağının da yer aldığı TBK’nın Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine ilişkin işçi ve işveren arasındaki ilişkiden kaynaklanan davalarda iş mahkemelerinin görevli olduğu düzenlenmiştir. 7036 sayılı yasanın 5. maddesinin gerekçesinde yapılan değişiklikle, iş mahkemelerinin görev alanının genişletildiği ve böylece iş mahkemelerinin işçi ve işveren arasındaki tüm ihtilafları çözmekle görevlendirilerek tam bir ihtisas mahkemesi olarak kabul edildiği, bu yaklaşımla işçi ve işveren arasındaki iş ilişkisinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda istikrarlı kararların verilmesinin sağlanacağı ve uzmanlık sebebiyle kısa sürede daha güvenilir sonuçlar elde edileceği ve yargı yoluna başvuranların haklarının daha iyi korunacağı belirtilmiştir.
Taraflar arasındaki rekabet yasağı sözleşmesi her ne kadar iş sözleşmesinden sonraki döneme ilişkin ise de TBK’nın 444/2. maddesinde açıkça; rekabet yasağı kaydının, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerli olduğu hükme bağlanmıştır. Buna göre rekabet yasağının konusunu, işçinin iş ilişkisi içinde öğrendiği işverene ilişkin bilgiler oluşturmaktadır. TBK’nın 446. maddesinde de, rekabet yasağına aykırı davranan işçinin, bunun sonucu olarak işverenin uğradığı bütün zararları gidermekle yükümlü olduğu ve işçinin kararlaştırılmışsa cezai şarttan da sorumlu olduğu belirtilmiştir.
Yürürlük tarihi Türk Ticaret Kanunundan daha sonra olan ve dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan özel nitelikteki 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunun 5. Maddesinde, iş sözleşmesinin devamı veya sona ermesinden sonra açılan davalar ayırımı yapılmamıştır.Buna göre, temelinde iş akdine bağlı olan sözleşmeden kaynaklanan uyuşmazlığın çözümünde İş Mahkemesi görevlidir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114 ve 115. maddelerine göre görev, dava şartı olup, yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınması gerekir. Bu nedenle, mahkemece davanın görev yönünden reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek hüküm kurulması doğru görülmemiştir. ..”
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi .Dosya No: 2021/649 -Karar No: 2021/1584
“…Davalılardan …’nun davacı şirkette belirsiz süreli hizmet sözleşmesi ile yurt dışı satış bölümünde pazarlama uzmanı olarak, SGK. Kaydına göre ise pazarlama uzmanı olarak çalıştığı, 11/09/2018 tarihinde işten ayrıldığı anlaşılmıştır.
Davalılardan …’in davacı şirkette belirsiz süreli hizmet sözleşmesi ile satış pazarlama bölümünde marka yöneticisi olarak, SGK. Kaydına göre ise marka uzmanı olarak çalıştığı, 07/09/2018 tarihinde istifa ederek işten ayrıldığı anlaşılmıştır.
Taraflar arasında akdedilen sözleşmelerin özel şartlar bölümünde işçinin işten ayrıldıktan sonra rekabet yasağının ihlali halinde son bürüt ücretin 10 katı tutarında cezai şartın ödeneceğinin düzenlendiği görülmüştür.
Davanın yasal dayanağı 6098 sayılı TBK’nın 444-447. maddeleri arasında yer almaktadır. 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 5/1-a maddesine göre: “6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına iş mahkemelerinde bakılır.
7036 sayılı kanun, yeni ve özel kanun olarak 6102 sayılı TTK’ dan sonra yürürlüğe girmiş ve TTK’nın 4/1-c maddesindeki düzenlemenin uygulanma imkanını ortadan kaldırmıştır.
Dolayısıyla, davacı vekilinin istinafına dayanak teşkil ettirdiği iş akdi kapsamında işçinin rekabet yasağına aykırılık iddiasına dayalı davalarda, Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğu yönündeki önceki tarihli Yargıtay kararlarının da 7036 sayılı kanundaki belirtilen düzenlemeye göre (rekabet yasağına aykırılığın iş akdinin devamı veya feshinden sonra olup olmadığına bakılmaksızın) somut olaya uygulanma imkanı bulunmadığından, uyuşmazlığın kaynağı iş sözleşmesi olduğundan, Türk Borçlar Kanununun 444 ve devamı maddelerine dayalı olarak İş Kanunu kapsamında işçi sayılan kişinin, rekabet yasağı sözleşmesinin ihlali nedeniyle açılan cezai şartın tahsiline ilişkin davalarda iş mahkemeleri görevli olup mahkemece iş mahkemesine görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yukarıdaki şekilde davanın esası hakkında karar verilmesi yerinde görülmemiştir. (Yargıtay 9 HD.’nin 01/06/2021 tarih ve 2021/3076 Esas – 20219789 Karar sayılı kararı da benzer mahiyettedir.)…”
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi .Dosya No: 2021/1660 -Karar No: 2021/1568
Açıklanan gerekçelerle dava davaya konu somut olayın hususiyetleri itibari ile davalı tarafın cevap dilekçesinde ileri sürdüğü mahkememizin görevsizliğine dair görev itirazı incelendiğinde; davanın konusunun ve taraflar arasındaki hukuki ilişkinin hizmet akdine dayandığı, davacı davasında, davacı şirket nezdinde gümrük müşaviri olarak görev yapan davacının iş akdini sonlandırıp istifa etmesini müteakip kendi adına işletme açarak rakip işletme tesisinin yanısıra aynı sahada faaliyet ve müşteri portföyüne yönelik fiilleri itibari ile mukavelenin 13.maddesine istinaden 10 aylık maaş miktarınca cezai şart ve manevi tazminat talep edildiği, bu itibarla davanın özünün işçinin sadakat borcunun özel bir görünümü olan sır saklama yükümlülüğü ve rekabet yasağına dayandığı, evvelki çalışma kaynaklı bilgi birikimi, aynı sahada rakip müessese teşkili ile müşteri kitlesini bölme ve bundan sadır olan haksız rekabet iddialarına ilişkin olarak;
7036 Sayılı İş Mahkemeleri Kanun uyarınca hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına bakmakta görevli mahkeme İş Mahkemeleri olduğu, uyuşmazlıkların çözüm yerinin iş mahkemelerinin olduğu nazara alınarak davaya bakma görevinin İzmir İş Mahkemelerine ait olduğu, mahkememizin görevsiz olduğu dikkate alınarak dava şartı yokluğundan, davanın usulden reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda gerekçesi açıklanan nedenlerle;
1-Davanın HMK’nun 114/1-c.maddesi gereğince görevsizlik nedeniyle HMK’nun 115/2 maddesi gereğince dava şartı yokluğundan usulden REDDİNE,
Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-Kararın kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmesi halinde veya kanun yoluna başvurulmuş ise bu başvurunun reddi kararının tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde taraflarca mahkememize başvurulması halinde dosyanın görevli ve yetkili İzmir İş Mahkemesi’ne gönderilmesine, yasal süre içerisinde başvuru yapılmaması halinde davanın açılmamış sayılacağına,
3-HMK 331/2 maddesi gereğince harç ve yargılama giderlerinin görevli mahkemece hüküm altına alınmasına,
4-Mahkememiz görevsizlik kararı sonrasında görevli ve yetkili mahkemede yargılamaya devam edilmemesi halinde bu husus belirtilerek mahkememize başvurulması halinde harç ve yargılama giderleri konusunda mahkememizce karar verilmesine,
Dair, davacı vekilinin ve davalılar vekilinin yüzüne karşı verilen karar, HMK 341 vd maddeleri gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize veya aynı nitelikteki başka yer mahkemeye verilecek dilekçe ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yoluna başvurabileceği belirtilerek açıkça okunup usulden anlatıldı. 13/04/2022

Katip …
e-imza

Hakim …
e-imza