Emsal Mahkeme Kararı İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/509 E. 2023/86 K. 02.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/377
KARAR NO : 2023/32

DAVA : Alacak (Ticari Niteliteki Kefalet Sözleşmesi Kaynaklı)
DAVA TARİHİ : 17/06/2021
KARAR TARİHİ : 16/01/2023

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Niteliteki Kefalet Sözleşmesi Kaynaklı) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin doktorluk yaptığını, 2016 yılında kurulan … özel sağlık hizmetleri A.Ş.’ye13.04.2018 tarihinde mevcut ortak …’ün 2000 adet payını 50.000 TL karşılığında devraldığını, şirketin özel … KBB/estetik cerrahi tıp merkezi olarak sağlık alanında hizmet verdiğini, 2017 senesinde nakit ihtiyacı sebebiyle davalı bankadan şirket nam ve hesabına ticari kredi kullanıldığını, 1.500.000 TL kullandırılan ilk kredi sözleşmesinde müvekkilinin imzasının bulunmadığını, 09.05.2018 tarihinde , 2017 senesinde imzalanan GKS uyarınca şirket adına çekilen 500.000 TL kredi sözleşmesine davacı …’in müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığını, 22.01.2019 tarihinde yine şirket adına 400.000 TL kredi çekildiğini, davacının kefil sıfatıyla imza attığını, her iki genel kredi sözleşmesinde de imzası bulunan müvekkilinin, kredilere karşılık davalı bankaya 26.766,88 USD nakdi teminat verdiğini, kredi ödemelerinin düzenli olarak bankaya ödendiğini, davacının 20.02.2020 tarihinde 2000 adet şirket hissesini tüm hukuki ve mali yükümlükleri ile birlikte … isimli şahsa devrettiğini, devir tarihinden itibaren de banka kredilerinin aksamadan ödendiğini, bankaya borcun kalmadığını, 19.10.2020 tarihinde bankaya bilgilendirme yazısı gönderildiğini, yazı ile hisse devri tarihinden itibaren şirket adına yapılacak hiçbir işlemden hukuki manada sorumlu tutulamayacağının bildirildiğini, şirket ortağı olduğu dönemde bankaya verilmiş olan tüm teminatların hisse devri ile yeni bir sözleşemeye konu edilemeyeceğinin anlatıldığını, 21.10.2020 tarihinde tebliğ edildiğini, cevap verilmediğini, 26.000 USD nakit teminatın şirket adına çekilen 2 adet ticari krediye karşılık verildiğini, kredilerin kapatıldığını, şirketin başkaca çektiği bir kredinin gerek hisse devir tarihi olan gerekse işbu dava tarihi itibariyle bulunmadığını, yine devir tarihinden itibaren çekilmesi muhtemel kredilere karşılık bankaya iadesinin talep edildiğini, bankanın 22.04.2021 tarihli cevabi yazısında “rehin kapsamında banka nezdinde devam eden riskler olduğundan rehnin fek edilmesinin mümkün olmadığının bildirildiğini, öte yandan haricen yapılan araştırma neticesinde, diğer ortakların teminat bedellerinin kendilerine geri verilerek kefaletin sonlandırıldığı bilgisi alındığını, bunun bankanın keyfi ve kötü niyetli davrandığının göstergesi olduğunu, hem BDDK nezdinde hem de hukui ve cezai manada ciddi sorumluluk doğurduğunu, netice olarak, TBK hükümleri gereğince kefalet sözleşmesinin, asıl borcun sona ermesi ile yahut zaman aşımının dolması ile sonlandığını, TBK.509 hükümleri uyarınca doğacak yahut doğması muhtemel borç için verilen kefaletten ise her zaman dönülebildiğini, olayda kredi borcunun sonlanmış olmasının bankadan alınan bilgi uyarınca yeni bir kredinin olmaması, davalıya çekilen ihtar ve bilgilendirme yazıları ile artık müteselsil kefaleti devam ettirmeyeceğini bildirmesi karşılığında teminatın banka yeddinde tutulması için geçerli hukuki bir sebep olmadığını, sonuç olduğu … özel sağlık hizmetleri a.ş. adına … … çamdibi şubesinden çekilen ticari kredilere nakdi teminat olarak verilen 26.766,88 USD paranın , kefalete konu kredi borçlarının ödenmesi sonucu kefilliğin sona ermesi ve doğacak olan borçlar için kefaletlikten vazgeçilmesi nedenleriyle kredi bitim tarihinden itibaren yasal faiziyle davacıya iadesine vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin karşı yana yükletilmesine karar verilmesi talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; esasa ilişkin beyan ve itirazda; davacının kefaletini sona erdirdiğine dair tek taraflı beyanının geçersiz olduğunu, dava dışı … ..a.ş.’deki hissesini 20.02.0202 tarihinde yine dava dışı …’a devrettiğini ve devamla müvekkili bankaya bilgilendirme yazısı göndererek kefalet ilişkisine son verdiğini bildirdiğini, dolayısıyla nakdi teminatının iadesinin gerektiğimi iddia etmekte ise de talebin yasal dayanağının bulunmadığını, davacının aşağıda belirtili süresiz genel kredi sözleşmelerini müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığını, bunların, 21.03.2017 tarihli 5.000.000 TL, 22.01.2019 tarihli 400.000 TL’lık olduğunu, sözleşme metinleri incelendiğinde genel kredi sözleşmelerinin akdedildikleri tarihte kullandırılan fiili kredi tutarı değil dava dışı … şirketine tanımlanan kredi limitleri olduğunu, süreye bağlanmadıklarının görüleceğini, benzersiz sayısız içtihadın özetinin, süresiz genel kredi sözleşmesini müteselsil kefil sıfatıyla imzalayan kişinin, asıl kredi ilişkisinin sona ermeden güncel borç bakiyesinin sıfırlanmış dahi olsa tek taraflı olarak kefalet ilişkisini sonlandıramayacağını, bunun ancak ve ancak kredi veren bankanın kabulüne bağlı olarak geçerlilik arz edeceğini, açıkça ortaya konulduğunu, kaldı ki dava dışı firmanın müvekkili banka ile olan kredi ilişkisinin halen devam ettiğini, müvekkili banka ile akdedilen sözleşmelerin yasal düzenlemeler kapsamında somut olayda davacıya teminatın iade edilmesinin hukuken mümkün olmadığını, sözleşmenin 18,19,33.maddelerinde belirtildiğini, davacının nakdi teminatının müteselsil kefaletin yanında dava dışı üçüncü kişi … «a.ş. lehine verdiği rehinden kaynaklandığını, 12.09.2018 ve 14.02.2019 tarihli rehin talimat mektupları ile dava dışı … a.ş.’nin müvekkili bankaya doğmuş ve doğacak vadesi gelmiş veya gelecek hangi para biriminden olursa olsun bütün borç ve yükümlülüklerinin teminatı olmak üzere rehin veren sıfatıyla belli tutarlı nakit USD’yi rehnettiğinin görülebileceğini, bu durum davacının lehine rehin verdiği 3.kişiye müteselsil kefil olmasa bile bankanın risk/alacağı devam ettiği sürece müvekkili bankanın teminatı iade etme yükümlülüğünün bulunmadığını açıkça ortaya koyduğunu, öte yandan dava dışı firma ile müvekkili banka arasında akdedilmiş yukarıda belirtilen davacının kefil olduğu genel kredi sözleşmeleri ile yine davacının imzasının bulunmadığı 22.06.2020 tarihli 1.500.000 TL, 15.10.2020 tarihli 1.500.000 bedelli ve 11.03.2021 tarihli 1.500.000 TL bedelli GKS .lerin mevcut olduğunu, dava dışı firma ile banka arasında devam eden kredi ilişkileri mevcutken rehin veren konumundaki davacının teminatını iade almasının haksız ve hukuka aykırı olduğunu, sonuç olarak, dava dışı … şirketi ile müvekkili banka arasında kredi ilişkisi devam ettiği sürece 3.kişi lehine rehin veren konumundaki davacının teminatını tek taraflı irade beyanı ile iade almasının mümkün olmadığını, zira müvekkili bankanın kredi ilişkisini kurarken karşılığını teminat altına almak ihtiyacı duyduğuna göre teminat olmasa idi bahse konu kredileri kullandırmayacağını, ayrıca kabul anlamına gelmemek üzere faiz isteminin haksız olduğunu, faiz talebine, türüne, oran ve başlangıç tarihine de itiraz ettiklerini, öncelikle arabuluculuk dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine, haksız ve dayanaksız davanın esastan reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep edilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE & NETİCE VE KANAAT:
Dosyanın mali müşavir ve bankacı bilirkişiden oluşan bilirkişi heyetine tevdi ile dosya kapsamı, uyuşmazlık noktaları ve tarafların beyanları ile dosyada mevcut bilirkişi raporu da nazara alınarak dava konusu uyuşmazlığa ilişkin alınan bilirkişi heyeti raporunda özetle; Davacının 21.03.2017 tarihli sözleşmede kefil sıfatıyla imzasının bulunduğu, banka ile davacı arasında 12.09.2018, 14.02.2019 tarihlerinde imzalanan “Nakit Teminat için Bloke ve Rehin Talimat Mektubuna ” istinaden davacının Karabağlar nezdinde bulunan USD vadeli hesabına bloke konulduğu, … şirketinin 22.06.2020, 15.10.2020 ve 11.03.2020 tarihlerinde banka ile yeni genel kredi sözleşmeleri imzaladığı(bu sözleşmelerde davacının imzasının bulunmadığı), dava dışı … şirketinin 17.06.2021 dava tarihi itibariyle 300.000,00 TL teminat mektubu riski bulunduğu, 17.06.2021 dava tarihi itibariyle davacının USD mevduat hesabında 26.767,01 USD olduğu 05.07.2021 tarihi itibariyle … şirketinin 300.000 TL/’lık teminat mektubunu iade ettiği, … Şirketinin 05.07.2021 tarihinden itibaren bankaya NAKDİ kredi ve Gayrinakdi/Teminat mektubu kredisi borcunun bulunmadığı(USD mevduat hesabı bakiyesinin 26.767,03 USD olduğu), buna karşın davacının imzasının bulunmadığı 22.06.2020 tarihinde düzenlenen Genel Kredi Sözleşmesi sonrası verilen çek karnesinden dolayı … şirketinin 05.07.2021 tarihinde, Gayrinakdi/Çek yaprağı(1 adet) depo sorumluluğunun olduğu (Davacının kefil olması yanı sıra imzaladığı sözleşme ile verilmeyen, davacı imzası olmayan ve sonradan düzenlenen sözleşme sonrası verilen çeklerden dolayı takdiri Mahkemeye ait olmak üzere depo sorumluluğunun bulunmaması gerektiği görüşündeyiz.) ve bu çekin de en son 26.11.2021 tarihinde işlem görmesi sonrası şirketin çek depo sorumluluğunun kalmadığı rapor edilmiştir.
Mahkememizin 16/01/2023 tarihli duruşmasında davacı vekili beyanında “…önceki beyanlarımızı tekrarla, esas itibarıyla davadan sonra gerçekleşen ödeme sebebiyle dava konusuz kalmıştır, ancak haklılığımız dosya kapsamı, bilirkişi raporuyla sabit olmakla, kusurumuz ile davanın açılmasına sebebiyet vermediğimizden yargılama giderleri ile vekalet ücretinden davalı tarafın sorumlu tutulmasını talep etmekteyiz..” şeklinde beyanda bulunmuştur.
31.08.2022 tarihli davalı banka yazısına göre USD vadeli hesap üzerindeki rehin … A.Ş. Nin riski kalmaması ciheti ile kaldırıldığı, 18.04’te vadesiz hesaba aktarılıp 21.04’te de davacı tarafından çekildiği görülmektedir.
Ancak dosyada toplanan deliller ve bilirkişi raporu itibari ile de dava tarihinde dava açmakta davalının dava dışı tarafından teminat mektubunun iade edilmesi ve rehin kapsamındaki sözleşmeler kaynaklı risk bulunmaması sebebiyle davacıyı dava açmasına sebebiyet verdiği, kusuru ile dava açılması hâlinin tahakkuk ettiği değerlendirilmiştir.
Mahkememizde görülmekte olan davada; esas itibarıyla davadan sonra gerçekleşen ödeme sebebiyle dava konusuz kaldığı anlaşıldığı ve davacı vekilinin buna ilişkin beyanları kapsamında davanın konusuz kaldığı anlaşılmakla esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
Yine ayrıca davacı vekilinin yargılama gideri ve vekalet ücretinden davalı tarafın sorumlu tutulması talebinde bulunmuş olup;
Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 331. maddesinde belirtildiği üzere, davaların sonuca bağlanmasına gerek kalmayan durumlarda hâkim, tarafların haklılık durumlarına bakarak mahkeme giderlerini hangi tarafın ödeyeceğine karar verir. Eğer bir dava, konusuz kalmışsa ve başka bir mahkemede tekrar yargılama devam ederse, mahkeme giderlerini hangi tarafın ödeyeceğine o mahkeme karar verir. Eğer dava, başka bir mahkemede devam etmezse, davanın açıldığı mahkeme, davacının mahkeme giderlerini ödemesine karar verir.
Bir dava konusuz kalarak açılmamış sayılırsa, tüm mahkeme giderleri davayı açan kişi tarafından ödenir.Davanın konusuz kalması halinde hem davacının hem de davalının vekâlet ücretleri, davacı tarafından karşılanır. Nitekim HMK 331/3 “Davanın açılmamış sayılmasına karar verilen hâllerde yargılama giderleri davacıya yükletilir.” şeklindedir.
Keza “Feragat ve kabul hâlinde yargılama giderleri” madde başlıklı HMK 312/2″Davalı, davanın açılmasına kendi hâl ve davranışıyla sebebiyet vermemiş ve yargılamanın ilk duruşmasında da davacının talep sonucunu kabul etmiş ise yargılama giderlerini ödemeye mahkûm edilmez.” şeklindedir.
Davalı banka tarfından yargılama devam ederken 26.766,88 USD nakdi teminat davacı taraf ödenmiş bulunmakla dava konusuz kalmaktadır.
Somut olayda da; feragat kabul veya sulh bulunmadığı, tarafların sıfatının devam ettiği, esas itibarıyla davadan sonra gerçekleşen ödeme sebebiyle davanın konusuz kalması nedeniyle vekalet ücretinin davalı tarafından karşılanması/davalı üzerinde kalması gerektiği anlaşılmaktadır.
Açıklanan gerekçelerle yine kusurlu olarak davanın açılmasına sebebiyet veren davalının yargılama giderlerinden sorumlu olacağına ilişkin aşağıda belirtir şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda gerekçesi açıklanan nedenlerle;
1-Davanın konusuz kalması cihetiyle davanın esası hakkında hüküm kurulmasına yer olmadığına,
2–Peşin alınan 3.931,16 TL harçtan alınması gerekli 179,90 TL harcın mahsubu ile fazla alınan 3.751,26‬ TL nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
3-Davacı tarafından yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
4-Davalı tarafından yatırılan delil avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde davalı tarafa iadesine,
5-680,00 TL arabulucuk ücretinin davalıdan 6183 sayılı kanun hükümleri kapsamında tahsiline,
6-Davalının kendisini duruşmalarda vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümleri uyarınca, takdir ve tayin edilen 35.227,32 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Dair ; davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 6100 s. HMK’nın 341. v.d.maddeleri gereğince ( 2 ) hafta içerisinde,İzmir Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.16/01/2023

Katip …
e-imza

Hakim …
e-imza