Emsal Mahkeme Kararı İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/391 E. 2022/583 K. 04.07.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/391 Esas
KARAR NO : 2022/583

DAVA : Kıymetli Evrak İptali (Çek İptali (Hasımlı))
DAVA TARİHİ : 24/06/2021
KARAR TARİHİ : 04/07/2022

Mahkememizde görülmekte olan Kıymetli Evrak İptali (Çek İptali (Hasımlı)) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Devlet Su İşleri 2. Bölge Müdürlüğü ile …. Taah. Turz. Gıda San. ve Tic. Ltd. Şti. – Sistem … Kiralama San. ve Tic. Ltd. Şti. İş Ortaklığı arasında 04.10.2019 tarihinde “İzmir Seferihisar Gödence Göleti ve Sulama İkmali” sözleşmesi imzalandığını, müvekkilinin 01.10.2020 tarihinden bu yana da, sözleşmeye konu işlerin yürütülmesi için, Gödence köyünde bulunduğunu, keşicedeci davacı müvekkilinin davalı-hamil … ile şantiye bünyesinde …. seri numaralı, 34.06.1548 tescil plaka numaralı Volvo marka araç ile hizmette bulunan …’nün arkadaşları olması sebebi ile tanışmakta olup. …’nün ayrıca bir dönem, davalı müvekkilinin Muğla ilinde olması sebebi ile şantiyeye ait bazı işleri yürüttüğünü, davalı hamilin gerek …’nün tanıştırması gerekse işlerin en başta düzgün yürümesi sebebi ile müvekkilinin kendilerine güvenmesini sağladıklarını ancak bu güvenin zamanla davalı yanca kötüye kullanılmaya başlandığını, şantiye işlerinde kullanılmak üzere; 25.09.2020 tarihinde 1.000,00-TL,01.10.2020 tarihinde 2.500,00-TL, 05.10.2020 tarihinde 2.500,00-TL,14.10.2020 tarihinde 1.000,00-TL, 26.10.2020 tarihinde 15.000,00-TL, 28.01.2021 tarihinde 5.000,00-TL olmak üzere toplam 27.000,00-TL tutarındaki meblağların davalı … tarafından gönderildiğini, anılan meblağın iadesinin talep edilmesi üzerine, 2020 Aralık ayı içerisinde söz konusu meblağların müvekkili tarafından davalı yana iade edildiğini, bu kez davalı …’ün müvekkilinin kendisine borcu olduğunu iddia ederek, daha fazla para talep etmeye başladığını, müvekkilinin kamu adına yürüttüğü baraj projesinin sıkıntısız tamamlanması ve çalışanlarının huzurunun kaçmaması için istediği meblağları göndermek zorunda kaldığını, ancak davalı …’ün müvekkilinden para istemeye devam ettiğini, ayrıca şantiyedeki işleri yürüten ve kullanım hakkı …’nün şirketinde olan iş makinesi üzerinde de hak iddia etmeye başladığını, davalının ilk tehditlerine 2021 yılının Şubat ayında, araç kendisine verilmediği takdirde, aracı “ya parçalatıp satacağını ya benzin döküp yakacağını ya da …’yü gömeceğini” söyleyerek başladığını, bu hususta önceden Seferihisar Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunulduğunu, davalı yanın müvekkilinin üzerinde kurduğu baskıya devam ettiğini, 08.05.2021 tarihinde arayarak müvekkilinin“Güzelbahçe ilçesi, Yelki mevkii” ne gelmesini istediğini söylediğini, müvekkilinin 08.05.2021 tarihinde anılan adrese … Plakalı araç ile konuşmak için gittiğini, davalı … ile yakın arkadaşı …’un beraber kendisini beklediklerini gördüğünü, davalı … ile arkadaşı Murat’un burada müvekkilini tehdit ederek … lehine çek keşide etmesini istediklerini, davalı …’ün elinde balta olduğunu gören müvekkilinin cebir ve tehdit altında Denizbank Adnan Menderes Havalimanı Şubesi’nin, … seri numaralı, 30.06.2021 tarih, 90.000,00-TL bedelli çekini imzaladığını, müvekkilinin cebir ve tehdit altında iken karşı yanın çekteki hatayı fark edip etmeyeceğinden emin olamadığı için “hatalı olarak öncelikle hamil olarak kendi isim ve soy ismini yazarak” doldurup karşı tarafa verdiğini, imzalatılan çekten sonra, karşı yanın bu durumu fark edip ertesi gün bu durumu düzeltmesi/ paraflaması için müvekkilini arayarak tehdit etmeye devam ettiğini ve hatta bu hareketi nedeni ile borcunun daha da arttığını söyleyerek gerek müvekkilini gerekse müvekkilinin çalışanlarına baskı kurmaya devam ettiğini, müvekkilinin davalı yanın baskıları nedeni ile çeki düzelterek paraflamak zorunda kaldığını, davalı yanın cebir ve tehditlerinin müvekkilinin şantiyesini basıp ofisini basmasına kadar ileri gidince müvekkilinin daha fazla dayanamayarak ölüm riskini dahi göze alarak İzmir Cumhuriyet Başsavcılığına tüm çalışanlarının tanıklığı ile birlikte suç duyurusunda bulunduğunu belirterek davanın kabulü ile davalı yanca uyuşmazlık konusu çekin bedelsiz olması nedeniyle Adnan Menderes Havalimanı Şubesi’nin, … seri numaralı, 30.06.2021 tarih, 90.000,00-TL bedelli çekin bedelsizliğinin tespiti ile iptaline karar verilmesini ve davalıdan alınarak müvekkiline teslimine karar verilmesini, HMK 389 uyarınca yukarıda ayrıntılı yazılı çekin muhatap Banka tarafından lehdara ve çeki devir alan/alacak hamillere ödenmemesine ilişkin mümkünse teminatsız, ancak Mahkeme aksi kanaate ise teminatlı olarak ihtiyati tedbir kararı verilmesini, dava masrafları ile karşı vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkili, davacı ile … vasıtasıyla tanışmış olup davacı, bahsi geçen alt yüklenicilik işini alabileceklerini ancak kendisinin yeterli finansal gücü olmadığını belirterek müvekkiline ortak olarak bu işi yapmayı teklif ettiğini, bu kapsamda …’nün aracılığında taraflar anlaştığını, bu ortaklık doğrultusunda … İnşaat Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. isimli firma %50-%50 ortaklıkla … ve … tarafından kurulduğunu, … ve …’ün her biri münferiden temsile yetkili müdürler olarak seçildiğini, ancak şirketin kuruluşu yetişmediği için asıl yüklenici firma alt yüklenicilik sözleşmesini davacı …’ün şahıs şirketiyle imzaladığını, müvekkilin de davacıya güvenerek, ortaklığı davacının şahıs şirketi üzerinden yürütmeye devam ettiğini, davacının işi yapacak finansal gücü olmadığı için bütün harcamaları müvekkilinin yaptığını, bu şekilde şantiye kurulmuş ve iş başladığını, müvekkilinin bu işte ortak olarak çalışmış ve işin finansmanını sağladığını, gerek davacıya gerekse de aracılık yapan … (veya oğlu Berke Ünlü’ye) elden ya da bankadan bir çok defa para gönderdiğini, bu paralarla şantiye kurulmuş ve işler yapılmaya başlandığını, banka kayıtları ve elden ödenen paralar da, müvekkilinin bu işe ortak olduğunu gösterdiğini, müvekkili ile davacı ortak şekilde alt yüklenicilik işini yürütürken, müvekkili davacının aldığı hakedişlerden işçilere ve alacaklılara (çoğunluğu köy halkındandır) para ödemediğini öğrendiğini, bunun üzerine müvekkili davacıyı uyarmışsa da, davacı işçilere ve alacaklılara ödeme yapmadığını, bu durumdan rahatsız olan müvekkili, ortaklıktan ayrılmak istediğini, müvekkilinin ortaklıktan ayrılma talebi üzerine davacı ile müvekkili, tarafların birbirlerine olan borç ve alacaklarını değerlendirmiş ve davacının müvekkiline 90.000 TL borcu olduğunda mutabık kaldığını, bu kapsamda davacı nakit parası olmadığını söyleyerek, müvekkiline 90.000 TL’lik çek keşide ettiğini, dava dilekçesinde, müvekkilinin şantiyede bazı işleri yürüttüğü ve bir miktar para verdiğinden bahsedildiğini, ancak bu beyanlar gerçek dışı olduğunu, müvekkili söz konusu işin ortağı olduğunu, davacı ile müvekkilinin ortak olarak birlikte kurduğu 10/11/2020 tarihli Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edilen … İnşaat Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. isimli firma da bunun ispatı olduğunu, bu firma, söz konusu işi yapmak için kurulmuş olup, firmanın kuruluşu sözleşme tarihine yetişemediği için davacının şahıs firması üzerinden sözleşme imzalandığını, davacının, müvekkilinin bazı işleri yaptığı ve bir miktar para verdiği iddiası doğru olmadığını, müvekkili bu işin finansal desteğini sağlayan ortak olduğunu, davacının bu hususu gizlemesi, kötüniyetli olduğunu ispatladığını, müvekkilinin davacıya toplam 27.000 TL gönderdiği iddia edilmişse de müvekkil davacıya bu miktardan çok daha fazla para gönderdiğini, bu paraların bir kısmı elden bir kısmı ise bankadan gönderildiğini, davacı bu kapsamda 09/04/2021 tarihinde müvekkiline 400.000 TL’lik bir teminat senedi de keşide ettiğini, bu senet de taraflar arasındaki alacak-borç ilişkisinin davacının iddia ettiği gibi 27.000 TL olmadığını, çok daha büyük meblağların söz konusu olduğunu, dava dilekçesinde, 90.000 TL’lik çekin cebir ve tehdit ile keşide edildiği ileri sürüldüğünü, ancak böyle bir durum olmadığını, davacı kendi iradesiyle müvekkiline bu çeki keşide ettiğini, nitekim davacı bile çeki önce lehtar kısmına kendi adını yazarak keşide ettiğini, müvekkilinin fark etmesi üzerine ertesi gün düzelttiğini ileri sürdüğünü, bir kimsenin cebir ve tehdit altında çek keşide edip, ertesi gün cebir ve tehditten kurtulduğu bir anda yine bu çeki düzeltmesi hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, bu iddia bütünüyle gerçek dışı olduğunu, çekin parafla düzeltilebileceğine dair olarak konuya şahit olan, düzeltmenin de davacının rızasıyla olduğunu bilen banka personeli de bu olaya tanık olduğunu, dava dilekçesinde, “Müvekkil cebir ve tehdit altında iken karşı yanın çekteki hatayı fark edip etmeyeceğinden emin olamadığı için hatalı olarak öncelikle hamil olarak kendi isim ve soy ismini yazarak doldurup karşı tarafa vermiştir” dendiğini, ancak çekin lehtar kısmına kendi adını yazması davacının cebir ve tehdit altında olduğu için yaptığı bir şey olmadığını, davacı ödemek istemediği bir çok borcunda, alacaklıları oyalamak için lehtar kısmına da kendi adını yazmakta, sonradan “yanlışlıkla” yaptığını beyan ederek, zaman kazanmakta ve alacaklıları beklettiğini, davacı … daha önce de müvekkiline verdiği 09/04/2021 keşide tarihli 400.000 TL bedelli bonoda da lehtar kısmına da yine kendi adını yazdığını, bu uygulama davacının, alacaklılarını oyalamak için yaptığı rutin bir taktik olduğunu, lehtar kısmına kendi adını yazmak davacının cebir ve tehdit altında, fark edilmeyeceğini düşünerek denediği bir şey olmadığını, bu husus da davacının kötüniyetli olduğunu gösterdiğini, kambiyo senetleri soyut borç ikrarı içerir ve sebepten mücerret olduğunu, bu kapsamda bir kambiyo senedinden ötürü borçlu olunmadığının ispat yükü davacıda olduğunu, davacının borçlu olduğu delilleri ile sabit olduğunu, davacı, borçtan kurtulmak maksadıyla kötüniyetli olarak işbu davayı açtığını, davaya konu çek ödenmiş olup menfi tespit ve çekin iptal ve iadesine ilişkin talepler de konusuz kaldığını, netice itibariyle kötüniyetli davacının, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davasının reddi gerektiğini, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE & NETİCE VE KANAAT
Davacı tarafa 26/04/2021 tarihli duruşmada 4 nolu ara karar gereğince “Davacı tarafa dava konusu ticari defter ve belgelerini ibraz etmek veya bulunduğu yeri bildirmek üzere; “HMK’nun 222/1. fıkrası uyarınca tarafların delil olarak dayandığı ticari defter ve kayıtları ibraz ile yükümlü olduğu hüküm altına alındığından dava konusu ticari defter ve kayıtlarını ibraz etmek veya bilirkişi incelemesine esas olmak üzere bulunduğu yeri bildirmek üzere HMK’nun 220/1. fıkrası uyarınca 2 HAFTALIK KESİN SÜRE VERİLMESİNE, kesin süre içinde ticari defterlerin ibraz edilmemesi veya bulunduğu yerin bildirilmemesi ve aynı sürede, delilleriyle birlikte ibraz edilmeme hakkında kabul edilebilir bir mazeret gösterilmediği takdirde, söz konusu ticari defter ve kayıtlara delil olarak dayanılmaktan vazgeçmiş ve ibrazdan kaçınmış sayılacağının ihtarına (ihtarat yapıldı)” yapıldığı ve davacı vekiline 08/04/2022 tarihli duruşmada ihtarat yapıldığı, davacı vekilinin bu konuda beyanda bulunmadığı anlaşılmıştır.
6100 sayılı HMK’nın “İspat yükü” başlığını taşıyan 190. Maddesinde;
“(1) İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.
(2) Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.” hükmünü içermektedir.
6100 Sayılı HMK`nun 222. maddesinde;
”(1) Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.
(2) Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.
(3) İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.
(4) Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.
(5) Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır.” şeklinde düzenleme bulunmaktadır.
Tüm dosya kapsamı birlikte incelendiğinde; davanın davacı, DSİ’nin “İzmir Seferihisar Gödence Göleti ve Sulama İkmali” işi için Sarıyıldız Müh İnş Taah Turz Gıda San ve Tic Ltd Şti – Sistem … Kiralama San ve Tic Ltd Şti İş Ortaklığı ile yaptığı 04/10/2019 tarihli sözleşme kapsamındaki işin alt yüklenicisi olarak 01/10/2020 tarihinden itibaren Gödence Köyünde çalıştığı, … vasıtasıyla davalı ile tanıştığı, davalının davacıya para gönderdiğini ve şantiyeye ait bazı işleri yaptığı ancak daha sonra verdiğinden daha fazla para istediği, tehditlerde bulunarak davacıya zorla çek keşide ettirdiğini iddia ederek çekin iptalini ve iadesini savunduğu ve açılan Kıymetli Evrak İptali (Çek İptali (Hasımlı)) davasında sözleşmenin yanında ticari defterlere ve aralarındaki hesap ilişkisine de dayanıldığı, davacı vekiline HMK’nun 222/1. fıkrası uyarınca ticari defter ve belgelerini ibraz etmesi ve yerini bildirmesi için 2 haftalık kesin süre verildiği ve yapılan ihtara rağmen davacı vekilinin beyanda bulunmadığı, yine davalı şirkete ticari defterlerinin ibrazı için ihtarlı tebligat yapılmasına rağmen defterlerini ibraz etmediği, bu nedenle her iki taraf yönünden bilirkişi incelemesi yapılamadığı, davacının delil olarak dayandığı ticari defterlerinde kayıtlı olan ödemelere ilişkin alacak ile ilgili faturalardaki hizmetin teslimini ispat etmesi gerektiği anlaşılmakla, davacı tarafın davaya konu alacağa ilişkin delil olarak dayandığı ticari defterlerinde kayıtlı olan faturalara ile ilgili sözleşmeye konu ödemelerin ispat etmemesi nedeniyle davacının davasını ispatlayamadığından reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda yazılı bulunan gerekçeye göre;
1-Davacının davasının REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL den peşin alınan 1.536,98 TL nin mahsubu ile bakiye 1.456,28‬ TL nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
3-Davalının kendisini duruşmalarda vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümleri uyarınca, takdir ve tayin edilen 12.500,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan masraf olmadığından karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davacı tarafından yatırılan gider avansı bakiyesinin karar kesinleştiğinde resen davacı tarafa iadesine,
Dair ; davacı vekili ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 6100 s. HMK’nın 341. v.d.maddeleri gereğince ( 2 ) hafta içerisinde,İzmir Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. . 04/07/2022

Katip …
¸e-imza

Hakim …
¸e-imza