Emsal Mahkeme Kararı İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/237 E. 2022/757 K. 26.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/237 Esas
KARAR NO : 2022/757

DAVA : Kooperatif Üyeliğinin Tesbiti
DAVA TARİHİ : 10/04/2021
KARAR TARİHİ : 26/10/2022

Mahkememizde görülmekte olan Kooperatif Üyeliğinin Tesbiti davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı kooperatifin … nolu üyesi olan ve 5.000 adet hisseye sahip olan müvekkilinin, söz konusu hisselerini, Bakırköy 59. Noterliğinde düzenlenen 14.07.2020 / 04493 yev. Nolu sözleşme ile …’ya devrettiğini, müvekkilden devir aldığı hisselerin kayda alınması için davalı kooperatife başvuruna …’ya görüş bildirildiğini ve devir isteğinin kabul edilmediğini; … tarafından, müvekkiline keşide edilen ihtarnamede (Bakırköy 2. Noterliği, 20 Ekim 2020 tarıih, … yev.), “Bakırköy 59. Noterliğinin 14.07.2020 tarih ve… yev. numaralı sözleşmesi uyarınca … Sigorta Kooperatifi bünyesinde bulunan 5.000 adet hissenizin 500.000,00 TL bedelle tarafıma devredilmişti. Devir sözleşmesinden sonra … Sigorta Kooperatife devrin pay defterine işlenmesine dair bildirimde bulunmama rağmen kooperatif yönetimi tarafından uhdelerinde hissenizin olmadığına, o nedenle de devrin işlenemeyeceğine dair geri bildirimde bulunulmuştur” denildiğini oysa kurucu ortaklardan olan müvekkilinin, kooperatifin kuruluşundan bu yana … ortak numarasıyla kayıtlı olduğunu; müvekkilinin, babası … ile birlikte kurucu ortaklar arasında yer aldığını ve ödemeyi de, davacı adına babasının yaptığını, o nedenle davalı kooperatifin, davacı ihraç etmesinin mümkün olmadığını; bu yönde Yargıtay kararları (23.Hukuk Dairesi, 22.12.2020 tarih, E.2018/738 2020/4472) bulunduğunu, Müvekkiline ait hisselerin, dava dışı … dışında bir başkasına devredilmesinin söz konusu olmadığını belirterek, Davacı …’nun, davalı kooperatifin … nolu ortağı olduğunun tespit ve tescil edilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin karşılıklı (mütüel) sigorta kooperatifi olduğunu, sigorta kooperatifçiliğinin, “aynı veya benzer risklere sahip bireyler veya kurumlar bir araya gelip, kooperatifçilik kurallarına göre bir kooperatif kurması” olarak tanımlandığını; eşit miktarda bir ortaklık payı ödeyerek sermaye oluşturulmakta ve daha sonra sigortacılık yasa ve kurallarına göre poliçe düzenleme süreçlerini belirleyip, evrensel sigortacılık kurallarını uygulayarak poliçe düzenlediklerini ve risklerine göre belirlenen primlerini ödediklerini; yılsonlarında toplanan ortaklık payları ve primlerden elde edilen gelirleri, ödedikleri hasar ve yaptıkları masrafları düştükten sonra ya sermayelerine katarak daha da güçlendiklerini ya da yine eşit olarak ortaklarına dağıttıklarını, davalı kooperatifin bu bağlamda kurulduğunu ve 1 adet ortaklık payının 100,00 TL olduğunu; her ortağın 1 pay almakla yükümlü olduğunu ve bir ortağın en fazla 5.000 pay alabildiğini; Ana Sözleşmenin 10/2. maddesinin, Kooperatifin faaliyet gösterdiği sigorta branşlarından en az birinde sigorta işlemlerini kooperatife yaptırmayı taahhüt etmek ve yapmak” hükmünü içerdiğini; ortaklığa giriş ve çıkış şartlarının Ana Sözleşme ile açıkça düzenlendiğini, davacı …’nun, 16.06.2016 tarihinde 1 pay (100,00 TL) alarak ortak olduğunu ve … ortak numarası ile kaydının yapıldığını; 03.07.2017 tarihinde 4.999 pay (499.900,00 TL) daha satın alarak 5.000 paya sahıp olduğunu, iddia edilenin aksine davacının kurucu ortaklardan olmadığını, davacı …’nun, kooperatifin düzenlediği poliçenin süresinin dolduğu günü takip eden ilk mesai günü itibariyle kooperatif ile hiçbir sigorta işlemi yapmamasının, Ana Sözleşmenin 13. maddesine göre, ortaklıktan çıkmaya yönelik irade beyanı sayıldığını; Kooperatif yönetiminin, Anasözleşmenin 13. maddesini uyguladığını, bunun dışında ortaklıktan çıkarılmasının söz konusu olmadığını, pay satın almasından itibaren 31.08.2019 tarihine kadar geçerli yaşayan hiçbir poliçesi bulunmayan ve poliçe yaptırmaktan kaçınan davacının bu davranışı, ortaklıktan çıkmaya yönelik irade beyanı anlamına geldiğinden, 02.09.2019 tarihli yönetim kurulu kararı ile ortaklıktan çıkma işlemi yapıldığını; Ana Sözleşme gereğince alınan bu kararın, davalı kooperatifin internet sitesinde (https:www…com.tr/assets/files/ortaklık.pdf) yayınlandığını: benzer durumdaki tüm ortaklar hakkında aynı işlemin uygulandığını, sözü edilen yönetim kurulu kararının, benzer durumda ki diğer ortaklar hakkında yapılan işlemleri de içerdiğini, karşılıklı (mütüel) sigortacılığın kooperatiflere yansımasında, kooperatif ortaklarının poliçe sahiplerinden oluştuğunu; müvekkil kooperatifte kapalı (mütüel) sigorta şirketi olup, ortak olarak bilmenin ve ortaklığın devamı için şirketin sigorta branşlarından yaptığı en az bir poliçeyi yaptırmış olmasının gerekli olduğunu, haksız açılan davanın reddedilmesini talep etmiş ve savunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE & NETİCE VE KANAAT:
Dosya uyuşmazlık konuları, dosya kapsamı ve taraf beyanları nazara alınarak “kooperatife girme, kooperatifte kalınan dönem, kooperatiften ayrılma ile bahsi geçen ayrılmanın usulü geçerliliği” hususlarında inceleme yapılmak üzere Koop. Nitelikli Hesap Bilirkişisi …’e tevdi edilmiş, bilirkişiden alınan 01/08/2022 tarihli bilirkişi raporunda özetle; Dava, davacı …’nun ortaklık şartlarına haiz olmadığını; tesis edilen … nolu ortaklığın bu nedenle kendiliğinden sona erdiğini tespit eden 02.09.2019 tarih, 2019/20 sayılı yönetim kurulu kararının iptaline ilişkin olup, delillerin nihai takdiri mahkemeye ait olmak üzere;
1- Ana Sözleşmenin 10. maddesine göre, davalı … Sigorta Kooperatifine ortak olabilmek için kooperatifin faaliyet gösterdiği sigorta branşlarından en az birinde sigorta işlemlerini kooperatife yaptırmayı taahhüt etmek ve yaptırmak gerekmektedir. Buna rağmen davacı …’nun, başından itibaren davalı kooperatife hiçbir sigorta işleme yaptırmadığı anlaşılmaktadır. Bu haliyle 02.09.2019 tarih ve 2019/20 sayılı yönetim kurulu kararının, Yasa ve Ana Sözleşme hükümlerine aykırı olmadığı kabul edilebileceği,
2- Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına göre, adına ortaklık tesis edilen kişinin ortaklık şartlarına haiz olmaması ya da ortaklık şartlarını sonradan yitirmesi durumunda, ortaklık koşullarını yerine getirmek üzere makul bir süre verilmesi; bu sürede dahi ortaklık şartlarının yerine getirilmemesi halinde, ortaklığın sona erdiği tespit edilerek, ilgili kişiye bildirilmesi gerekmektedir. Davalı kooperatifin, sigorta işlemi yaptırması konusunda makul bir süre vermeksizin, doğrudan ortaklığın sona erdiğini tespit ettiği anlaşılmaktadır ki, geçerli olup, olmadığının takdiri mahkemeye ait olduğu rapor edilmiş, alınan bilirkişi raporu Mahkememizce yeterli ve hükme esas almaya elverişli mahiyette görülmüştür.
Tüm dosya kapsamı birlikte incelendiğinde; taraflar arasındaki uyuşmazlığın davaya konu davalı … Sigorta Kooperatifte davacının halen … nolu üyesi olup olmadığı, ayrıca devir işlemi esnasında üyeliğinin devam edip etmediği, ihtilafın bu kapsamda davanın tümü üzerinde hususları noktasında toplandığı,
Somut olayda; davacı …’nun ortaklık şartlarına haiz olmadığı ve tesis edilen … nolu ortaklığın bu nedenle kendiliğinden sona erdiğini tespit eden 02.09.2019 tarih, 2019/20 sayılı yönetim kurulu kararının iptal edilmesi talebine ilişkin olsa da;
Mahkememizce yeterli ve hükme esas almaya elverişli mahiyette görülen bilirkişi raporunda da tespit edilen hususlardan da anlaşılacağı üzere; davacının, ortaklık şartlarını kaybetmesi ya da başından itibaren hiç kazanamamış olması söz konusu olduğu, bu durum göz önünde bulundurulacak olursa, 02.09.2019 tarih ve 2019/20 sayılı kararın, Yasa ve Ana Sözleşme hükümlerine aykırı olmadığının kabulü mümkün olacağı, ancak Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına göre, bu gibi durumlarda ortaklık şartlarını yerine getirmek üzere ortağa makul bir süre verilmeli; buna rağmen ortaklık şartlarının yerine getirilmemesi halinde, ortaklığın sona erdiği tespit edilerek, durumun yazılı olarak ortalığı sona eren kişiye tebliğ edilmesi yoluna gidilmesi gerektiği, bu durumunla ilgili olarak;
Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 08.02.2017 tarih, E.2016/2480-K.2017/307 sayılı kararında, “Mahkemenin gerekçesinde olduğu gibi kooperatifin üyesini ihraç edebilmesi için, ortaklık şartlarını yerine getirmek üzere makul bir süre vermesi, bu süre sonunda ortaklık şartları yerine getirilmezse ihraç edilmesi gerekir” ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 02.07.2007 tarih, E.2006/7588- K.2007/10024 sayılı kararında “üyelik koşullarını taşımayanların üyeliklerinin kendiliğinden düşmeyeceği” belirtildiği,
Taraflar arasındaki Ana Sözleşmenin 10. maddesine göre, davalı … Sigorta Kooperatifine ortak olabilmek için kooperatifin faaliyet gösterdiği sigorta branşlarından en az birinde sigorta işlemlerini kooperatife yaptırmayı taahhüt etmek ve yaptırmak gerekmektedir. Buna rağmen davacı …’nun, başından itibaren davalı kooperatife hiçbir sigorta işleme yaptırmadığı,
Bu haliyle 02.09.2019 tarih ve 2019/20 sayılı yönetim kurulu kararının, Yasa ve Ana Sözleşme hükümlerine aykırı olmadığı, Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına göre, adına ortaklık tesis edilen kişinin ortaklık şartlarına haiz olmaması ya da ortaklık şartlarını sonradan yitirmesi durumunda, ortaklık koşullarını yerine getirmek üzere makul bir süre verilmesi;
Bu sürede dahi ortaklık şartlarının yerine getirilmemesi halinde, ortaklığın sona erdiği tespit edilerek, ilgili kişiye bildirilmesi gerektiği, ancak dava konusu hadise itibari ile davacının kendisinin ortak olabilmek için lazımgelen asli vecibeyi yerine getirmediği,
Kendisinin evvel emirde ortaklık tesisi ve taraf olmak için poliçe düzenletmesi gerektiği, fakat rapor muhtevası itibari ile de başından itibaren kendisi adına düzenlenmiş poliçe bulunmadığı yani hiç poliçe düzenlenmemesi sebebi ile 2015 te kurulan 2017de poliçe kesme ruhsatını haiz olan kooperatifin zımnen davacı ortağına süre vermiş olduğunun kabulününü gerektiği, zira kuruluş sözleşmesi ile de tayin edilen şartın yerine getirilmediği,
Haddizatında davanın hisse devri esnasında davacının kurucu üye olmadığının ve hissesi olmadığının ortaya çıkması üzerine bahsi geçen işlem geçerlilik kazandırmaya matûf olduğu, fakat bilirkişi raporunda da davacının kurucu üye olmadığının ortaya çıktığı, mevcut hisselerin geçerliliği ile devamlılığı noktasında da ana mukavele 13. Maddenin esas alınmasının icap edeceği münakaşasızdır.
Açıklanan gerekçelerle davalı kooperatifin, sigorta işlemi yaptırması konusunda makul bir süre vermeksizin, doğrudan ortaklığın sona erdiğini tespit ettiği ve somut olay itibari ile de süre vermenin şartlarının oluşmadığı anlaşıldığından, davacının davasının reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesisi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda yazılı bulunan gerekçeye göre;
1-Davacının davasının REDDİNE,
2-Alınması gerekli 80,70 TL harçtan peşin alınan 59,30 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 21,40 TL nin davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı kendisini duruşmalarda vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre takdir ve tayin edilen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak, davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yatırılan gider avansı bakiyesinin karar kesinleştiğinde resen davacı tarafa iadesine,
6-Davalı tarafından yatırılan delil avansı bakiyesinin karar kesinleştiğinde resen davalı tarafa iadesine,
Dair; davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı;
Dair; gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 6100 s. HMK’nın 341. v.d.maddeleri gereğince (2) hafta içerisinde, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 26/10/2022

Katip …
¸e-imza

Hakim …
¸e-imza