Emsal Mahkeme Kararı İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/226 E. 2021/454 K. 13.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/226 Esas
KARAR NO : 2021/454

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 06/04/2021
KARAR TARİHİ : 13/09/2021

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin, ortakları arasında sıhri hısımları da bulunan davalı şirketin, ekonomik sıkıntı içerisinde olması ve borç talep etmesi nedeniyle; 01.10.2018 tarihinde … Bankasında bulunan … IBAN numaralı müşterek hesaplarından, 200.000,00 TL’yi davalı şirkete ait … Bankası … IBAN numaralı hesaba havale ederek borç verdiklerini, devam eden süreçte davalı şirketin iktisadi durumunu düzeltmesine karşın bahse konu borç iade edilmediğinden, 08.01.2021 tarihinde İzmir … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyası ile borç verilen meblağın yasal faizi ile iadesi için işlem başlatıldığını ve fakat 12.01.2021 tarihinde borçlunun itirazı üzerine takibin durduğunu, her ne kadar ekte sunulan dekontun açıklama kısmında bu paranın borç olarak verildiğine dair bir kayıt yoksa da, davalı şirketin ticari defterleri incelendiğinde, dava konusu bedelin, dayanak havale kaydına istinaden müvekkillerinin alacağı olarak şirket resmi kayıtlarında yer aldığını, davanın hukuki dayanağının TBK 386-388 maddelerinde ifade edilen tüketim ödüncü olduğunu, borç verilen meblağın davalı şirket ticari işletmesi için verildiğinden, bunun ticari ödünç sayılması gerektiği ve taraflarca bir oran kararlaştırılmamış olsa bile yasal faizi ile birlikte istenebileceği yasa ve uygulama gereği olduğunu, öte yandan taraflar arasında paranın geri verileceği tarih ayrıca kararlaştırılmamış olduğundan TBK 391 maddesi gereği ilk istemden (icra dosyasından ödeme emri tebliği – 12.01.2021) 6 hafta geçmekle, alacağın istenebilir hale geleceğinin yasal düzenleme gereği olduğunu, icra takibi sonrası 6 haftalık bekleme süresi içerisinde zorunlu arabuluculuk başvurusu yapıldığını ancak davalı şirketin, davete rağmen görüşmeye katılmadığından anlaşmama tutanağı düzenlendiğini, bu nedenlere dayanarak borç olarak verilen 200.000,00 TL’nin (01.10.2018) havale tarihinden itibaren yasal aizi ile davalı şirketten tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı müvekkili şirket aleyhine ikame etmiş olduğu iş bu davayı yetkisiz ve görevsiz mahkemede açtığını, alacak davalarında genel yetkili mahkemenin, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesi olduğunu, müvekkili şirketin yerleşim yeri merkezinin bulunduğu Söke olup işbu dava bakımından yetkili olmadığını, bu nedenle yetki ilk itirazında bulunmak zorunluluğu doğduğunu, Mahkemenin yetkisizliğine ve dosyanın yetkili Söke Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmesini, hukuki dayanaktan yoksun, mesnetsiz açılmış olan iş bu davanın esastan reddine, ayrıca kötü niyetli açılmış olan iş bu dava ile ilgili HMK m.329/2 hükmünün uygulanmasına karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacılara yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizin 13/09/2021 tarihli duruşmasında; davacı vekili, müvekkilinin emekli öğretmen olup tacir olmadığını, davalı şirket ortakları ile sıhri hısımlığı bulunduğunu, ekonomik sıkıntı nedeniyle kendisinin davalı şirkete verdiği borçtan dolayı alacak iddiasının söz konusu olduğunu; davalı vekili, taraflar arasında ticari bir ilişki bulunmadığını, davacının müvekkili şirkete herhangi bir ortaklığı veya yetkisi olmadığını, bu miktarda davacılar tarafından borç verilmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, dekont üzerinde verilen paranın borç olduğuna dair bir açıklama olmadığını, bu nedenle ticari bir dava söz konusu olmadığı gibi yetkili yerin de İzmir Mahkemeleri olmadığından davanın usulden ve esastan reddini talep etmiş, beyanlarını imzaları ile tasdik etmişlerdir.
Dava, alacak istemine ilişkindir. Asliye Ticaret Mahkemeleri, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi gereğince ticari davalara bakmakla görevlidir.
Ticarî davalar, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1. maddesinde sayılmış olup, buna göre, “Her iki tarafın da ticarî işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın aynı maddenin a), b), c), d), e) ve f) bentlerinde sayılan davalar” ticari dava olarak adlandırılmıştır.
TTK’nun 4. maddesine göre; tarafların tacir olup olmadıklarına ve dava konusu edilen işin ticarî nitelikte olup olmadığına bakılmaksızın ticarî dava olarak sayılan dava türleri mutlak ticarî davalar, tarafları tacir olan ve tarafların ticarî işletmesi ile ilgili olan uyuşmazlıklar nispi ticari davalardır. Bir davanın nispi ticari dava sayılabilmesi için; uyuşmazlığın her iki tarafının tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticarî işletmesi ile ilgili olması gerekli ve zorunludur.
Dava tarihi itibariyle yürürlükte olan 6102 Sayılı TTK’nın 4. maddesi uyarınca, bu hükümde sayılan mutlak ticari davaların yanısıra her iki tarafın da ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davaları nispi ticari dava sayılır. Anılan Yasa’nın 5/1. maddesi uyarınca, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine ve tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemeleri tüm ticari davalara bakmakla görevlidir. Görev hususu yargılamanın her aşamasında mahkemece re’sen gözetilip incelenmelidir.
Somut olayda, taraflar arasında borç vermeden kaynaklı davacıların davalıdan alacaklı olduğu iddiasıyla dava açıldığı, 6102 sayılı TTK nun 4/1 maddesinde her iki tarafın da ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işlerinin ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılacağının hüküm altına alındığı, buna göre bir uyuşmazlığın ticari nitelikte olabilmesi için her iki tarafın da ticari işletmesini ilgilendirmesi yahut aynı maddenin alt bentlerinde düzenlenen istisnalardan birine dahil olması gerektiği, tarafların beyanları dikkate alındığında davacıların tacir sıfatının bulunmadığı, bu itibarla eldeki davanın TTK 4/1 maddesi kapsamında nispi ticari bir dava olmadığı, davanın çözümünde, genel görevli ve yetkili mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğu, mahkememizin görevli bulunmadığı kanaatine varıldığından, dava şartı yokluğundan, davanın usulden reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesisi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda yazılı bulunan gerekçeye göre;
1-Davacı tarafından açılan iş bu davada Mahkememizin görevli olmadığı, görevli mahkemenin İzmir Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğu anlaşılmakla, HMK.nun 115/2.maddesi uyarınca davanın usulden REDDİNE,
2- Kararın kanun yoluna başvurulmadan kesinleşmesi halinde kesinleşme tarihinden itibaren iki hafta içinde, kanun yoluna başvurulursa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde gönderme talebinde bulunulduğu takdirde dava dosyasının görevli İzmir Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
Aksi takdirde HMK 20/1.maddesi son cümlesi uyarınca davanın açılmamış sayılmasına dair ek karar düzenlenmesine,
3- HMK’nun 331/2.maddesi gereğince;
a-Dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesi halinde harç ve yargılama giderlerine görevli mahkemece hükmedilmesine,
b-Dosyanın görevli mahkemeye gönderilmemesi halinde, 3b hükmüne göre karar verildiğinde talep halinde yargılama giderlerine mahkememizce hükmedilmesine,
4-Sair hususların görevli mahkemede değerlendirilmesine,
5-İş bu kararın taraflara tebliğine,
Dair , davacılar vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde, mahkememize veya bulunduğu yerde varsa Asliye Ticaret Mahkemesi’ne, yoksa Asliye Hukuk Mahkemesine verilecek istinaf dilekçesi ile, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde, istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı. 13/09/2021

Katip …
e-imza

Hakim …
e-imza