Emsal Mahkeme Kararı İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/111 E. 2022/212 K. 07.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/111
KARAR NO : 2022/212

DAVA : Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 18/02/2021
KARAR TARİHİ : 07/03/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı dava dilekçesinde özetle;dava şartı olan Arabuluculuk aşaması için başvuru yapılmış olup, her davalı açısından anlaşmama son tutanağı düzenlendiğini,müvekkili şirketin 2019 yılında kurulmuş olup; müşterilerine oyunculuk eğitimi veren, müşterilerinin profesyonel fotoğraflarını çekerek filmlerde, dizilerde oynaması için gerekli girişimlerde bulunan, bağlantı kuran, bunlar için reklamlar yayınlayan ve organizasyonlar yapan aynı zamanda yapımcılık ve ajans işleri ile de iştigal eden alanında öncü bir firma olduğunu, müvekkil şirketin kurulduğu yıldan bu yana müşterilerine tek tek temas ederek saha çalışmaları ile tek tek görüşmeler ve organizasyonlar yaparak, reklamlar yayınlayarak binlerce kişiden oluşan bir müşteri portföyü elde ettiğini, davalı …’in haksız rekabet eylemlerinden müvekkili şirketçe haberdar olunduğu gün olan 20.10.2020 tarihine kadar, müvekkili şirket ile aynı adreste faaliyet gösteren … Prodüksiyon Yapımcılık Reklam Ajans Organizasyon Kültür Eğitim Hizmetleri Danışmanlık İnş. Gıda Turizm San. Ve Tic.Ltd.Şti. nin sigortalı çalışanı olduğunu, davalı …’ın ise müvekkili şirket çalışanı olup, davalılar … ve …’ın ise davalılar … ve …’nın arkadaşları olduğunu, müvekkili şirketin davalı … ile davalı …’nin iş yerindeki isteksiz çalışmalarından, tedirgin hal ve hareketlerinden şüphelenerek araştırmalara başladığını ve tüm davalıların, …’ın şahıs şirketi üzerinden müvekkili şirketin işinin birebir aynısını yaptığını, davalı …’nin şirketin müşteri datalarını diğer davalılara sızdırdığını, müvekkil şirketin müşterilerinin aranarak onlara eğitim verileceğini, daha iyi bir yapım şirketi olduklarını, müvekkili şirket ile olan sözleşmelerini feshetmelerini ve …’ın şirketi ile sözleşme imzalamalarını, bunun müşterinin geleceği için daha olumlu olacağını söylediklerini öğrendiğini, bunun üzerine müvekkili şirketin davalılardan … ile görüştüğünü ve davalı …’nin olan biten her şeyi müvekkili şirket yetkililerine anlattığını, …’nin müvekkili şirketin bu zamana kadar emek emek biriktirdiği binlerce kişiden oluşan tüm müşteri bilgilerini, sözleşme örneklerini, müşterilerin tüm kişisel verilerini bilgisayarlardan kopyalayıp diğer davalı gerçek kişilerden oluşan whatsapp grubuna yolladığını, diğer davalıların da bu verileri ve sözleşme örneklerini kullanarak müvekkilinin müşterilerine toplu sms’ler gönderip müvekkili şirketi kötüleyerek kendi şirketleri ile sözleşme imzalamaları için müşterileri ikna etmeye çalıştığını, davalıların kolluğa giderek şirketteki verilerin çıkarılmasının suç olduklarını bilmedikleri yönünde ifadeler verip haksız rekabet teşkil eden eylemleri gerçekleştirdiklerini itiraf ettiklerini, davalıların tüm bu olaylar öğrenildikten sonra …’ın şahıs şirketi üzerinde tür değişikliğine giderek şirketi 27.10.2020 tarihinde ticaret şirketine çevirdiğini, şirketin yeni ünvanının … Yapımcılık Eğitim Danışmanlık Reklam Organizasyon İnşaat Turizm Taşımacılık Gıda Limited Şirketi olduğunu, bu şirketin müvekkili şirket ile aynı faaliyet alanında iştigal etmekte olup ortaklarının da davalıların tamamı olduğunu belirterek HMK’nın 389 ve TTK’nın 61. maddesi uyarınca HMK’nın 390/2 maddesi uygulanarak ve teminatsız olarak davalıların haksız rekabet teşkil eden eylemlerinin engellenmesi için ihtiyati tedbir kararı verilmesini, davalılar tarafından yapılan haksız rekabetin tespiti ile menine, davalılarca yapılan haksız rekabet dolayısıyla müvekkilinin uğradığı zararın tespit edilmesi şu an mümkün olmadığından Mahkemece yapılacak yargılama sonucunda ortaya çıkacak zarar tespitine göre arttırılmak üzere şimdilik belirsiz alacak davası şeklinde her bir davalıdan 1.000’er TL, toplamda 5.000 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili ile müvekkili şirkete verilmesine, müvekkilinin uğradığı zarar tespit edilemez ise makul bir tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsili ile müvekkili şirkete verilmesine, davalılarca yapılan haksız rekabet dolayısıyla müvekkilinin uğradığı manevi zararın tazmini için davalıların her birinden 50.000.-TL olmak üzere toplam 250.000.-TL manevi tazminatın, dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsili ile müvekkil şirkete verilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar …, …, …, …, … Yapımcılık Eğitim Danışmanlık Reklam Organizasyon İnşaat Turizm Taşımacılık Gıda Ltd. Şti. Vekili cevap dilekçesinde özetle; … hariç tüm müvekkilleri açısından husumet itirazlarının olduğunu, müvekkilleri yasanın aradığı manada haksız rekabet eylemini hiç bir şekilde gerçekleştirmediklerini, bu nedenle bu müvekkili açısından husumet nedeniyle davanın reddi gerektiği kanaatinde olduklarını, dava dilekçesinde ifade edilen davanın kabulünün mümkün olmadığını, müvekkili şirket 19.10.2020 tarihinde kurulmuş olmakla eğitim, danışmanlık, reklam ve organizasyon faaliyetlerini yürüttüğünü, müşteri portföyünü internet sitesi üzerinden tanıtım yoluyla oluşturduğunu, müvekkili … davacı şirkette yaklaşık bir yıl, 2020 Ekim’e kadar saha persoleni olarak; müvekkili … 20.10.2020 tarihine kadar davacı şirket ile aynı yerde faaliyet gösteren … Prodüksiyon Yapımcılık Reklam Ajans Organizasyon Kültür Eğitim Hizmetleri Danışmanlık İnş. Gıda Turizm San. Ve Tic.Ltd.Şti’nde eğitim departmanında çalıştığını, iş akdinin feshinin nedeni müvekkilinin haksız ve mesnetsiz şekilde suçlanması olduğunu, müvekkili iş akdi sonlandırılmadan bir süre önce yıllık izinde iken, ödenmeyen maaşını hakkında konuşmak için iş yerine gittiğini, bu sırada şirket yetkilileri …, … ve Av. … tarafından bir odaya alındığını, müvekkilinin telefonu … tarafından alınmış ve oda dışına çıkarıldığını, daha sonra müvekkilinin kendi özel whatsapp konuşmalarından haberdar olduklarını, her şeyi bildiklerini söyleyerek müvekkili üzerinde baskı kurduklarını, müvekkilinin tüm kişisel konuşmalarının, müvekkilinin telefonuna şirket yetkilileri tarafından yahut onların talimatlarıyla casus programla girilerek elde edilmiş olduğu kanaati oluştuğunu, davayı ve şirkete ait verilerin başkalarına gönderildiği ve haksız rakebet için kullanıldığı iddiasını kabul anlamına gelmemekle birlikte; müvekkilinin arkadaşları ile yazışmalarına ulaşan şirket yetkilileri, müvekkili bir odaya kapatarak psikolojik şiddet uygulamış, cep telefonuna el koymuş ve “bu odadan çıkarsan hakkında tutuklama kararı çıkartırız” diyerek müvekkili üzerinde baskı oluşturduklarını, müvekkili kolluğa giderek ifade vermeye zorlamışlar, arkadaşları olan diğer müvekkillerin de aynı şekilde ifade vermesi için baskı yapmışlar, aksi halde çok büyük suç işlediklerini ve şikayetçi olarak müvekkilleri ile uğraşacaklarını, müvekkillerini hapse attıracaklarını, eğer gidip bu şekilde ifade verirlerse şikayetçi olmayacaklarını söylediklerini, kolluk ifadesi sırasında Av. … müvekkillerinin başında beklemiş ve tam olarak istediği şekilde ifade vermesi için müvekkillerini yönlendirdiğini, bu şekilde baskı ve korkutma ile hukuka aykırı yollarla elde edilen delillerin bir vakıanın ispatına kullanılamayacağının sabit olduğunu, davacı şirket ile aynı yerde faaliyet gösterdiği bilinen … Yapımcılık kayıtlarda aktif olarak görünmekle birlikte tüm aktivite ve işlemler aynı binada bulunan … Yapımcılık bünyesinde yürütüldüğünü, müvekkili şirket, davacı şirketin eski müşterileri ile sözleşme imzalamamış, davacı şirketin müşterilerine saldırgan satış yöntemleri uygulamadığını, müvekkili şirketin, müşterilerini arayarak kendi programlarının daha ucuz olduğunu ve davacı şirketi kötüleyici ifadelerde bulundukları iddiaları gerçek dışı olduğunu, zira müvekkili şirketin hizmet bedelleri dahi davacı şirketten fazla olduğunu, bu şekilde bir iddianın kabulünün mümkün olmadığını, rekabet yasağına ilişkin iddiaları kabul anlamına gelmemek kaydıyla; rekabet yasağına ilişkin sözleşmede taraf yalnızca … olduğunu, diğer davalılar yönünden ise bu konuda husumet bulunmadığını, öncelikle rekabet yasağına ilişkin sözleşmenin geçerli sayılması bazı koşulların varlığına bağlı olduğunu, TBK m. 447’ye göre Rekabet yasağı, işverenin bu yasağın sürdürülmesinde gerçek bir yararının olmadığı belirlenmişse sona erdiğini, sözleşme, haklı bir sebep olmaksızın işveren tarafından veya işverene yüklenebilen bir nedenle işçi tarafından feshedilirse, rekabet yasağı sona erdiğini, müvekkil …, davacı şirket yetkilisinin eylemleri nedeni ile iş akdini feshetmek zorunda bırakıldığını, bu haliyle TBK m. 447’de belirtilen işverene yüklenebilen bir nedenle iş akdi feshedildiğinden rekabet yasağı sona erdiğini, aksi halde düşünülecek olsa bile; TBK madde 444’e göre de rekabet yasağı sözleşmesinin geçerli olabilmesi için belirli şartları sağlaması gerekmektedir. Rekabet yasağı sözleşmesinin amacının, işçinin iş ilişkisi içinde işle veya işyeri ile ilgili edindiği bilgileri iş ilişkisi sona erdikten sonra rakip bir işletme içinde kullanılmasını engellemektir. Bu sebeple işçinin, iş ve iş yeri ile ilgili edindiği bilgiler, rakip işletmede kullanılması halinde işvereni zarara uğratacak türden olması gerektiğini, nitekim 444. Maddede de belirtildiği üzere söz konusu bilgilerin kullanılması durumunda işverenin önemli bir zarara uğrama ihtimalinin bulunması gerektiğini, bu ihtimalin varlığı somut olaya göre belirlenmekle birlikte zararın telafisinin kolaylıkla mümkün olmadığı, ilgili piyasada rekabet gücünde bir geriye gidiş yarattığı, kazanç ve siparişlerde ciddi bir düşüş yaşandığı durumlarda zararın varlığı kabul edileceğini, somut olayda üretim sırrına dair herhangi bir faaliyet de olmadığı için yasağın işverenin yeni bir işçi bulana kadar devam etmesi gerektiği, sonrasında ise geçersiz olacağı anlaşılacağı, yine her halükarda müvekkiline imzalatılan 10 yıl boyunca geçerli olacağı öngörülen rekabet yasağı sözleşmesi, objektif iyi niyet kurallarına ciddi anlamda aykırılık teşkil ettiğinden ve müvekkilinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye soktuğundan geçersiz olacağını, davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte davacı şirketin zarar görmüş bir menfaati bulunmamakla birlikte, karşılanamayacak ölçüde bir menfaati hiç bulunmadığını, bu nedenle rekabetin meni veya tedbir kararının verilmesi için şartlar oluşmadığını, maddi ve manevi tazminat için yasada öngörülen şartlar oluşmadığını, maddi tazminat yönünden; müvekkili kişiler ve şirketin faaliyetleri sebebiyle davacı şirketin uğradığı yahut uğraması muhtemel maddi bir zarar bulunmadığını, ayrıca davacı şirketin müvekkillerinin eylemleri nedeniyle ticari itibarının zedelendiği; davacı şirketin piyasada kötülendiği iddiaları gerçeği yansıtmadığını, psikolojik şiddet ve baskı uygulanması sebebi ile kişilik hakları zedelenen taraf müvekkili … olduğunu, bu nedenle manevi tazminat talebinin de kabulü mümkün olmadığını, açılan davanın öncelikle husumet nedeniyle reddine mahkeme aksi kanaatte ise davanın tüm fer’ileri ile birlikte reddine karar verilmesini, yargılama gideri ile vekalet ücretinin karşı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava; haksız fiilden kaynaklanan tazminatın tahsili istemine ilişkindir.
Asliye Ticaret Mahkemeleri, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. Maddesi gereğince ticari davalara bakmakla görevlidir.
Ticarî davalar, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1. maddesinde sayılmış olup, buna göre, “Her iki tarafın da ticarî işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın aynı maddenin a), b), c), d), e) ve f) bentlerinde sayılan davalar” ticari dava olarak adlandırılmıştır.
TTK’nun 4. maddesine göre; tarafların tacir olup olmadıklarına ve dava konusu edilen işin ticarî nitelikte olup olmadığına bakılmaksızın ticarî dava olarak sayılan dava türleri mutlak ticarî davalar, tarafları tacir olan ve tarafların ticarî işletmesi ile ilgili olan uyuşmazlıklar nispi ticari davalardır. Bir davanın nispi ticari dava sayılabilmesi için; uyuşmazlığın her iki tarafının tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticarî işletmesi ile ilgili olması gerekli ve zorunludur.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesini değiştiren 6335 sayılı Kanun ile asliye hukuk mahkemeleri ile asliye ticaret mahkemeleri arasındaki ilişki, iş bölümü ilişkisi olmaktan çıkarılıp, görev ilişkisi haline getirilmiştir. Görev ilişkisi mahkemece re’sen davanın her aşamasında nazara alınan ve kamu düzeninden sayılan bir dava şartıdır. Ancak, 6335 sayılı Yasa’nın 38. maddesi uyarınca 6102 sayılı TTK’na eklenen geçici 9. madde ile bu kanunun göreve ilişkin hükümlerinin, bu kanunun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden önce açılan davalarda uygulanmayacağı, bu davaların açıldıkları tarihte yürürlükte bulunan kanun hükümlerine tabi olduğu belirtilmiştir.
Dava tarihi itibariyle yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın 4. maddesi uyarınca, bu hükümde sayılan mutlak ticari davaların yanısıra her iki tarafın da ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davaları nispi ticari dava sayılır. Anılan Yasa’nın 5/1. maddesi uyarınca, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine ve tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemeleri tüm ticari davalara bakmakla görevlidir.
7036 Sayılı İş Mahkemeleri Kanunu madde 5/1-a maddesinde; 5953 sayılı Kanuna tabi gazeteciler, 854 sayılı Kanuna tabi gemi adamları, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa veya 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına bakmakta görevli mahkeme İş Mahkemeleri olduğu belirtilmiştir.
Hizmet akdinin sonlanması ve sonraki döneme dair rekabet yasağına dair mevzuatın ve tatbikatın analiz edildiği örnek birkaç istinaf ilamı incelenecek olur ise;
“…Türk Borçlar Kanunu(TBK)’nun 444/1. maddesinde, fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebileceği düzenlenmiştir.
25/10/2017 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğü giren 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5/1-a maddesindeki düzenleme ile, (…) 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına ilişkin dava ve işlere İş Mahkemelerinin bakacağı hüküm altına alınmıştır. Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümü, hizmet sözleşmelerine ilişkin olarak 393 ve 469. maddeler arasındaki düzenlemelerden oluşmaktadır. İşçinin rekabet yasağına ilişkin 444. madde de bu bölümde düzenlenmiştir.
İşçinin hizmet akdinin sonlanmasından sonra oluşan rekabet yasağının, haksız rekabet ve gizlilik yükümlülüklerine aykırılık nedeni ile açılan tazminat davalarının Yargıtay’ın istikrarlı içtihatlarına göre ticaret mahkemelerinin bakmakla görevli olduğu kabul edilmekteydi. Türk Ticaret Kanunu(TTK)’nun 4/1-c maddesinde Türk Borçlar Kanununun rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447. maddelerinde öngörülen hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava olarak kabul edilmiş ve TTK’nın 5/1. maddesinde de aksine hüküm bulunmadıkça, tüm ticari davaların asliye ticaret mahkemesinde bakılacağı düzenlenmiştir. Ancak Mahkemelerin görevi davanın açıldığı durum ve koşullara göre belirlenir. Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5/1-a maddesine göre işçinin rekabet yasağının da yer aldığı TBK’nın Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine ilişkin işçi ve işveren arasındaki ilişkiden kaynaklanan davalarda iş mahkemelerinin görevli olduğu düzenlenmiştir. 7036 sayılı yasanın 5. maddesinin gerekçesinde yapılan değişiklikle, iş mahkemelerinin görev alanının genişletildiği ve böylece iş mahkemelerinin işçi ve işveren arasındaki tüm ihtilafları çözmekle görevlendirilerek tam bir ihtisas mahkemesi olarak kabul edildiği, bu yaklaşımla işçi ve işveren arasındaki iş ilişkisinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda istikrarlı kararların verilmesinin sağlanacağı ve uzmanlık sebebiyle kısa sürede daha güvenilir sonuçlar elde edileceği ve yargı yoluna başvuranların haklarının daha iyi korunacağı belirtilmiştir.
Taraflar arasındaki rekabet yasağı sözleşmesi her ne kadar iş sözleşmesinden sonraki döneme ilişkin ise de TBK’nın 444/2. maddesinde açıkça; rekabet yasağı kaydının, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerli olduğu hükme bağlanmıştır. Buna göre rekabet yasağının konusunu, işçinin iş ilişkisi içinde öğrendiği işverene ilişkin bilgiler oluşturmaktadır. TBK’nın 446. maddesinde de, rekabet yasağına aykırı davranan işçinin, bunun sonucu olarak işverenin uğradığı bütün zararları gidermekle yükümlü olduğu ve işçinin kararlaştırılmışsa cezai şarttan da sorumlu olduğu belirtilmiştir.
Yürürlük tarihi Türk Ticaret Kanunundan daha sonra olan ve dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan özel nitelikteki 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunun 5. Maddesinde, iş sözleşmesinin devamı veya sona ermesinden sonra açılan davalar ayırımı yapılmamıştır.Buna göre, temelinde iş akdine bağlı olan sözleşmeden kaynaklanan uyuşmazlığın çözümünde İş Mahkemesi görevlidir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114 ve 115. maddelerine göre görev, dava şartı olup, yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınması gerekir. Bu nedenle, mahkemece davanın görev yönünden reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek hüküm kurulması doğru görülmemiştir. ..”
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi .Dosya No: 2021/649 -Karar No: 2021/1584
“…..Davalılardan …’nun davacı şirkette belirsiz süreli hizmet sözleşmesi ile yurt dışı satış bölümünde pazarlama uzmanı olarak, SGK. Kaydına göre ise pazarlama uzmanı olarak çalıştığı, 11/09/2018 tarihinde işten ayrıldığı anlaşılmıştır.
Davalılardan …’in davacı şirkette belirsiz süreli hizmet sözleşmesi ile satış pazarlama bölümünde marka yöneticisi olarak, SGK. Kaydına göre ise marka uzmanı olarak çalıştığı, 07/09/2018 tarihinde istifa ederek işten ayrıldığı anlaşılmıştır.
Taraflar arasında akdedilen sözleşmelerin özel şartlar bölümünde işçinin işten ayrıldıktan sonra rekabet yasağının ihlali halinde son bürüt ücretin 10 katı tutarında cezai şartın ödeneceğinin düzenlendiği görülmüştür.
Davanın yasal dayanağı 6098 sayılı TBK’nın 444-447. maddeleri arasında yer almaktadır. 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 5/1-a maddesine göre: “6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına iş mahkemelerinde bakılır.
7036 sayılı kanun, yeni ve özel kanun olarak 6102 sayılı TTK’ dan sonra yürürlüğe girmiş ve TTK’nın 4/1-c maddesindeki düzenlemenin uygulanma imkanını ortadan kaldırmıştır.
Dolayısıyla, davacı vekilinin istinafına dayanak teşkil ettirdiği iş akdi kapsamında işçinin rekabet yasağına aykırılık iddiasına dayalı davalarda, Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğu yönündeki önceki tarihli Yargıtay kararlarının da 7036 sayılı kanundaki belirtilen düzenlemeye göre (rekabet yasağına aykırılığın iş akdinin devamı veya feshinden sonra olup olmadığına bakılmaksızın) somut olaya uygulanma imkanı bulunmadığından, uyuşmazlığın kaynağı iş sözleşmesi olduğundan, Türk Borçlar Kanununun 444 ve devamı maddelerine dayalı olarak İş Kanunu kapsamında işçi sayılan kişinin, rekabet yasağı sözleşmesinin ihlali nedeniyle açılan cezai şartın tahsiline ilişkin davalarda iş mahkemeleri görevli olup mahkemece iş mahkemesine görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yukarıdaki şekilde davanın esası hakkında karar verilmesi yerinde görülmemiştir. (Yargıtay 9 HD.’nin 01/06/2021 tarih ve 2021/3076 Esas – 20219789 Karar sayılı kararı da benzer mahiyettedir.)…”
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi .Dosya No: 2021/1660 -Karar No: 2021/1568
Davaya konu somut olay;davalılar …, …, …,… ile … Yapımcılık Eğitim Danışmanlık Reklam Organizasyon İnşaat Turizm Taşımacılık Gıda Ltd. Şti.nin davacıya karşı haksız rekabet bağlamında davalı … ve …’nin davacı şirket çalışanı diğer davalı şahısların bunların arkadaşı olarak müşteri verilerini depolamak, ortak iş kurmak gayesine matuf fiil ve hareketleri, bilahare davalılardan …’nın davalı şirketi kurması ile bu surette ticari sır, müşteri çevresi ve iş çevresi ile hacmine yönelik saldırı, haksız rekabette bulunma iddialarından ibarettir.
Bu itibarla özü itibari ile davanın konusunun hizmet akdine dayandığı, davacı davasında, işçinin sadakat borcunun özel bir görünümü olan sır saklama yükümlülüğü ve rekabet yasağına dayandığı, 7036 Sayılı İş Mahkemeleri Kanun uyarınca hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına bakmakta görevli mahkeme İş Mahkemeleri olduğu, uyuşmazlıkların çözüm yerinin iş mahkemelerinin olduğu nazara alınarak davaya bakma görevinin İzmir İş Mahkemelerine ait olduğu, mahkememizin görevsiz olduğu dikkate alınarak dava şartı yokluğundan, davanın usulden reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda yazılı bulunan gerekçeye göre;
1-Davanın HMK’nun 114/1-c.maddesi gereğince görevsizlik nedeniyle HMK’nun 115/2 maddesi gereğince dava şartı yokluğundan usulden REDDİNE,
Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-Kararın kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmesi halinde veya kanun yoluna başvurulmuş ise bu başvurunun reddi kararının tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde taraflarca mahkememize başvurulması halinde dosyanın görevli ve yetkili İzmir İş Mahkemesi’ne gönderilmesine, yasal süre içerisinde başvuru yapılmaması halinde davanın açılmamış sayılacağına,
3-HMK 331/2 maddesi gereğince harç ve yargılama giderlerinin görevli mahkemece hüküm altına alınmasına,
4-Mahkememiz görevsizlik kararı sonrasında görevli ve yetkili mahkemede yargılamaya devam edilmemesi halinde bu husus belirtilerek mahkememize başvurulması halinde harç ve yargılama giderleri konusunda mahkememizce karar verilmesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda verilen karar, HMK 341 vd maddeleri gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize veya aynı nitelikteki başka yer mahkemeye verilecek dilekçe ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yoluna başvurabileceği belirtilerek açıkça okunup usulden anlatıldı. 07/03/2022

Katip …
e-imza

Hakim …
e-imza