Emsal Mahkeme Kararı İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/745 E. 2021/198 K. 24.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/745 Esas
KARAR NO : 2021/198

DAVA : Zayi Belgesi Verilmesi
DAVA TARİHİ : 31/12/2020
KARAR TARİHİ : 24/03/2021

Yukarıda tarafları yazılı olan Zayi Belgesi Verilmesi davasının mahkememizde yapılan yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı mahkememize verdiği dava dilekçesi ile ve özetle; firmasının muhasebeciliğini yapan …’in sağlık sorunları nedeniyle büroyu 31/05/2020 tarihinde kapattığını, işin devam etmesi açısından eşi ..’in 01/06/2020 tarihinde vergi mükellefiyetini açtırıp yeni iş sözleşmesi ile eski yıllara ait defter belgelerle mali müşavirlik bürosunu ve muhasebe işlemlerini devir alarak faaliyetine devam ettiğini, 30/10/2020 tarihinde İzmir ilinde meydana gelen depremde … sokak No:… …. mah, … apt. İzmir adresindeki …’in muhasebe bürosunun yıkılarak göçük altında kaldığını, bu nedenle 2019 yılı ile 30/10/2020 tarihi arası döneme ait tüm resmi defterlerin (işletme defteri) ile SGK iş yeri dosyalarının (personel özlük dosyaları, bordrolar, işe giriş çıkış bildirgeleri vs…) alış satış ve gider fatura ve belgelerinin zayi olduğuna dair zayi belgesi verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı asil mahkememizin 24/03/2021 tarihli celsesindeki beyanında; vinç kiralama işi yaptığını, 2019 yılı vergi kaydında tahakkuk eden vergi matrahının 2.700 TL civarı olduğunu, kendisinin esnaf faaliyeti kapsamında kaldığını beyan etmiştir.
Dava, 6102 Sayılı TTK nun 82/7 maddesi uyarıca defter zayi nedeniyle zayi belgesi verilmesi istemine ilişkindir.
Asliye Ticaret Mahkemeleri, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. Maddesi gereğince ticari davalara bakmakla görevlidir.
Ticarî davalar, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1. maddesinde sayılmış olup, buna göre, “Her iki tarafın da ticarî işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın aynı maddenin a), b), c), d), e) ve f) bentlerinde sayılan davalar” ticari dava olarak adlandırılmıştır.
TTK’nun 4. maddesine göre; tarafların tacir olup olmadıklarına ve dava konusu edilen işin ticarî nitelikte olup olmadığına bakılmaksızın ticarî dava olarak sayılan dava türleri mutlak ticarî davalar, tarafları tacir olan ve tarafların ticarî işletmesi ile ilgili olan uyuşmazlıklar nispi ticari davalardır. Bir davanın nispi ticari dava sayılabilmesi için; uyuşmazlığın her iki tarafının tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticarî işletmesi ile ilgili olması gerekli ve zorunludur.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesini değiştiren 6335 sayılı Kanun ile asliye hukuk mahkemeleri ile asliye ticaret mahkemeleri arasındaki ilişki, iş bölümü ilişkisi olmaktan çıkarılıp, görev ilişkisi haline getirilmiştir. Görev ilişkisi mahkemece re’sen davanın her aşamasında nazara alınan ve kamu düzeninden sayılan bir dava şartıdır. Ancak, 6335 sayılı Yasa’nın 38. maddesi uyarınca 6102 sayılı TTK’na eklenen geçici 9. madde ile bu kanunun göreve ilişkin hükümlerinin, bu kanunun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden önce açılan davalarda uygulanmayacağı, bu davaların açıldıkları tarihte yürürlükte bulunan kanun hükümlerine tabi olduğu belirtilmiştir.
Dava tarihi itibariyle yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın 4. maddesi uyarınca, bu hükümde sayılan mutlak ticari davaların yanısıra her iki tarafın da ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davaları nispi ticari dava sayılır. Anılan Yasa’nın 5/1. maddesi uyarınca, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine ve tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemeleri tüm ticari davalara bakmakla görevlidir.
Somut olayda, davacının vinç kiralama işi yaptığı, 2019 yılı vergi kaydında tahakkuk eden vergi matrahının 2.700 TL civarı olduğu, kendisinin esnaf faaliyeti kapsamında kaldığı gözetildiğinde eldeki davanın TTK 4/1 maddesi kapsamında nispi ticari bir dava olmadığı, davanın çözümünde, genel görevli ve yetkili mahkeme olan Sulh Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğu, mahkememizin görevli bulunmadığı kanaatine varıldığından, dava şartı yokluğundan, davanın usulden reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesisi gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda gerekçesi açıklanan nedenlerle;
1-Davacı tarafından açılan iş bu davada Mahkememizin görevli olmadığı, görevli mahkemenin İzmir Sulh Hukuk Mahkemeleri olduğu anlaşılmakla, HMK.nun 115/2.maddesi uyarınca davanın usulden REDDİNE,
2- Kararın kanun yoluna başvurulmadan kesinleşmesi halinde kesinleşme tarihinden itibaren iki hafta içinde, kanun yoluna başvurulursa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde gönderme talebinde bulunulduğu takdirde dava dosyasının görevli İzmir Sulh Hukuk Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
Aksi takdirde HMK 20/1.maddesi son cümlesi uyarınca davanın açılmamış sayılmasına dair ek karar düzenlenmesine,
3- HMK’nun 331/2.maddesi gereğince;
a-Dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesi halinde harç ve yargılama giderlerine görevli mahkemece hükmedilmesine,
b-Dosyanın görevli mahkemeye gönderilmemesi halinde, 3b hükmüne göre karar verildiğinde talep halinde yargılama giderlerine mahkememizce hükmedilmesine,
Dair karar HMK 341 vd maddeleri gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize veya aynı nitelikteki başka yer mahkemeye verilecek dilekçe ile istinaf yoluna başvurabileceği belirtilerek davacının yüzüne karşı açıkça okunup usulden anlatıldı. .24/03/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır