Emsal Mahkeme Kararı İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/720 E. 2022/140 K. 16.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/720
KARAR NO : 2022/140

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 24/12/2020
KARAR TARİHİ : 16/02/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı dava dilekçesinde özetle; taraflar arasındaki ihtilafın arabuluculuk yöntemiyle çözümü amacıyla ve dava şartı gereği gerçekleştirilen arabuluculuk süreci tarafların anlaşmamasıyla sonuçlandığını, müvekkili; sektörünün öncü firmalarından birisi olup ortaya koyduğu ürün, bu ürün sebebiyle yarattığı fark, meydana getirdiği katma değer ile öncü kimliğini uzun yıllar sürdürmüş ve bu özelliğini muhafaza ederek belirlediği hedefler doğrultusunda nice büyük projelerde adından söz ettirmeyi başardığını, davacı müvekkili şirketin inşaat ve yapı sanayiinde kullanılmak üzere ar-ge çalışmaları neticesinde geliştirdiği ve hedef sektörde kullanım alanı yaratan; ses ve ısı yalıtımında sektöre yenilik katan ve patentli, … marka tescili ile yasal haklar sağlayan bu ürünün sağladığı başarı ve üstün verim, yüksek seviyede ilgi çekmeyi başarmış, geliştirilen ürünün üstün performansı ve sağladığı başarı gecikmeksizin hak ihlallerini de beraberinde getirdiğini, hak ihlallerine ilişkin yasal süreçler ihlallerin faillerine karşı başlatıldığını, gelinen bu noktada, yasal hakları müvekkile ait ürünün faillerince kullanım yerlerinin, müşteri çevresinin de kullanılması ve taklit edilmesi suretiyle haksız kazanç temini sürecinin manivela görevini müvekkilinin o dönem SGK’lı pazarlama personeli davalı … üstlenmiş ve bu hizmetinin karşılığını da kendisine vaad edilen statü ve maddi kazanç olarak alındığını, olayların gelişimi 19/06/ 2002-… Mimarlık İnşaat Teknolojileri San. Tic. Ltd. Şti. Kuruluşu, 18/12/2003-…M arkası’nın 10 Yıllığına … Ltd. Şti. adına Marka No: … … ve emtia: 09/17/19/27 ile ilk tescilinin yapılması, 2009-2010-2015-2016-2017-2018-2019 Yılları Uluslararası İstanbul ve İzmir Yapı Fuarına …’yi tanıtmak ve anlatmak için katılım sağlanması, 18/12/2013- …’nin ikinci 10 yıl için Marka No: … … ile marka yenilemesi, 10.02.2015 tarihinden itibaren 7 yıl süre ile geçerli … Numaralı müvekkil şirketin … Ürününün Kullanım yeri ve uygulama esaslarını koruyan Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından verilen ait incelemesiz PATENT alınması, 21/07/2015-Davalı …’nin müvekkili şirket … Mimarlık yanında işe başladığı tarih, 18/01/2016-… Markası adına emtialar: 01/11/16/20/22/37/40/42 olarak Marka No: … İkici Tescilin 10 yıllığına alınarak, toplam iştigal konusu kapsamında ve ürün kapsamında 12 sektör için Marka Koruma altına alındığını, Aralık 2017- … Ltd. Şti. ile Müvekkil Şirket arasında Tanışma ve ticaret başlaması, 13/06/2018-…’nin … Mimarlıktan istifa ettiği tarih, istifayı takiben 2018 Yılında …’nin .. A.Ş de çalışması ve … ürününe ait Ticari Sırları … A.Ş ye vermesi, 18/10/2018-müvekkil ile … Ltd.Şti. imzalanan Fason üretim sözleşmesinin tarihi, …’nin … A.Ş den ayrılması, 29/01/2019-…’nin, müvekkili şirketin üretim sözleşmesi yapmış olduğu … Ltd.Şti temsilcisi … ile birlikte müvekkiline ait … ürününün benzerini üretip pazarlama amacıyla iki ortak halinde kurdukları şirketin kuruluş tarihi, davalı …, müvekkili yanında çalıştığı dönemde yapı sektöründe patentli ve öncü olan … isimli ürün hakkında edindiği, bilgi, birikim, ticari sır, tecrübe ve müşteri kitlesini (müvekkil ile imzalamış olduğu sözleşme hükümlerine aykırı olarak) önce … isimli şirket ile ardından da … isimli şirketin temsilcisi … ile paylaştığını, … (…) ise bu kıymetli bilgiler karşılığında kurmuş olduğu şirkete …’yi ortak yapmış ve ardından kendisine bu şirkette genel müdürlük verdiğini, davalı …’nın müvekkiline ait ticari sırları paraya ve statüye tedavül ettiğini, bir yıl gibi kısa zaman dilimi içerisinde SGK’LI personellikten şirket ortaklığı ve genel müdürlük seviyesine intikal eden davalının, müvekkil ile imzaladığı sözleşmeyi açık ihlali sebebiyle şu an sektörde … markasının taklidi ürünler ile ticaret yapmakta ve bu sebeple de müvekkili ekonomik zararlara düçar olmaktadır. Davalının kariyer basamaklarını inanılmaz bir hızla çıkmasının mantıklı, hayatın olağan akışına uygun, ülkemiz ekonomik gerçekleri ile örtüşen, tutarlı ve belgelenebilir bir izahı olmalıdır. Meşru olmadığını düşündüğümüz bu yükselişin altında yatan gerçek, müvekkile ait ticari sırların, davalı … tarafından hukuksuz biçimde paylaşıldığını, davalı ve işbirlikçileri, müvekkilinin iş yaptığı pazarda ve müşteri çevresinde, ellerindeki taklit ürün vasıtasıyla hem …’yi haksız biçimde karalamakta, …’nin müşteri ve bayilerine ulaşarak …’nin belirlediği fiyatlardan daha düşük bedellerle taklit ürünü pazarlayarak hukuksuz yöntemlerle sektörde söz sahibi olmaya çalıştığını, davalı, müvekkilinin fuar, reklam, tanıtım gibi organizasyonlarla emek, para ve zaman harcayarak oluşturduğu müşteri kitlesine ait listeyi hukuksuzca aldıktan sonra listedeki müşterileri tek tek arayarak (artık davacı şirkette çalışmadığını ancak bu ürünün aynısını çok daha uygun fiyatla ürettiğini söyleyerek) satış yapmaya başladığını, davalı, …’yi taklit etmekle kalmamış, yarattığı sahte ürüne ait yeni bir müşteri çevresi oluşturma zahmetine de girmeksizin …’nin hazır müşteri çevresinde ürün pazarlayarak hem taraflar arasında akdedilen sözleşmeye hem de mevzuat hükümlerine muhalefet etmiş, müvekkilini maddi zararlara soktuğunu, davalı işçinin rekabet yasağı ve sır saklama yükümlülüğüne (özen ve sadakat borcu) aykırı kötüniyetli eylemlerinden ötürü zarar gören müvekkili için fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 50.000,00 (ellibin) TL tazminat ödemesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı cevap dilekçesinde özetle; davanın konusu hizmet akdine dayanmaktadır. davacı davasında, işçinin sadakat borcunun özel bir görünümü olan sır saklama yükümlülüğü ve rekabet yasağına dayandığını, gerek ilgili mevzuat hükümlerince gerekse doktrinde sadakat borcunun kaynağının, işçiyle işveren arasında imzalanan hizmet sözleşmesi olduğu konusunda tereddüte mahal verecek bir husus bulunmadığını, Rekabet yasağına ilişkin sözleşmenin geçerli sayılması için yazılı yapılması gerektiğini, davada görevli mahkeme; münhasır görevli olan İş Mahkemeleri olduğunu, bundan dolayı görev itirazında bulunduklarını, dava dilekçesinde müvekkili hakkındaki suçlamaların soyut ve suizanna dayalı olduğunu, bu itham ve suçlamaların gerçeklikle hiçbir bağı olmadığını. …’nin, emeği ve çabasıyla geçimini sağlamaya çalışan bir kişi değil de elinde suç araçlarını koyduğu bir çantayla kapı kapı dolaşan kişi şeklinde tasvirine devam etmekte; tüm bu ifadelerinde davacı tarafça tek bir somut vakıa ve belge ve bilgi ve delilin olmamasına rağmen; soyut, gerçeğe aykırı, suizanna dayalı ve kesin yargı bildiren ifadelerde bir suçlu profili oluşturulduğunu, oysaki müvekkili geçimini sağlamak, geleceğini güvenceye almak için çalışmak zorunda olan bir kişi olduğunu, tabii olarak daha iyi şartlarda bir iş bulduğunda orada çalışmak isteyeceğini, bunu yaparken eski işverenin menfaatlerini de gözetmektedir. fakat aynı şekilde eski işveren tarafından işçiye karşı iyi niyetli olunmadığı açıktır. Sadakat borcunu geniş yorumlayarak adeta işçiyi bir cendereye koyan ve işverenin izni olmadan çalışamayan ve ancak onun müsaadesine mazhar olunca kazanç elde edebilecek işlerde çalışması şeklinde anlaşıldığı görüldüğünü, davacı tarafın iddialarının gerçekle hiçbir bağı olmadığını, talep ve davalarının mesnetsiz ve hukuksuz olduğunu, davacı taraf müvekkilinin işverenin ticari sırlarını paylaştığı, müşteri listesini iki ayrı firmaya verdiğini ve üstüne üstlük kendi kurduğu firmada kullandığını hiçbir delile dayanmadan iddia ettiğini, hukukun genel kaidelerinden olan iddiasını ispat yükü iddia edene ait olmasını dikkate almadığını, … Mimarlığın İnşaat sektöründe ses, ısı yalıtımınada kullandığı, sektörde bir çok firma tarafında üretilen … Köpük veya piyasada C kalite … olarak da bilinen izolasyon malzemesini üreticilere ürettirmekte ve … markası adı altında pazarlamaktadır. … Mimarlığın … markasına yönelik hiç bir marka hakkı ihlali söz konusu olmadığını, hiç bir zaman olmadığını, müvekkilinin ortağı olduğu İnnovia firmasının … markasının taklidini ürettiği ve sattığı gerçek dışı beyanlar olduğunu, … diye bahsettikleri ürünün incelemesiz patent olduğu ve ücretinin ödenmemesi sebebiyle tescil kaydının silindiğini, bu bilinmeyen bir ürün olmadığını, petrol türevi kimyasal bir mamül olduğunu, herkes her zaman her yerde bu ürünü üretebileceğini, haksız ve mesnetsiz davanın reddine, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE & NETİCE VE KANAAT:
Davacı tanığı … beyanında; Ben 8 yıl boyunca … Mimarlık LTD ŞTİ de bayiydim … bey ise … izolasyon malzemelerinin satışı konusunda bizlere yardımcı oluyordu , tanışıklığımız bu şekildeydi, ticarete 2017 yılının sonlarında İller Bankası … projesinde tedarik etmek üzere ticarete dönüştü, ilk anlaşmamız 540.000,00 TL civarındaydı bu anlaşmanın bitiminden sonra etap etap devam eden süreci ikinci etabında rakip firma olarak çıkmıştır, ürünlerin orjinal reçeteyle kendisinin ürettiğini ve daha ekonomik olarak sunduğunu bildirerek bu işi aldı,ürünler onaylı veya belgeli değildir, kamu kurumu ihalelerinde ürünlerin onaylı olmasını ister, bu nedenle … Mimarlığın ürünü … şapaltı izolasyon malzemesinin birebir aynısını üreterek şantiyeye teslim etmiştir, fakat ilerleyen süreçlerde ürün uygun normlarda üretilmediği için yüzey bozukluğuyla şap altında ezilmesiyle kopmasıyla red yedi ve ürünün üçüncü etabında biz panettenin orjinal ürünlerini … Mimarlık’tan temin ederek tekrar sağladık ve devam ettik.Bu olaylar 2018 yılının başında oldu. 2017 sonu 2018 in başı diye hatırlıyorum, bu olaylar olurken kendisini aradım, İller bankası satın alma bürosu beni aradı, savunma istedi, çünkü önceki ürünler yüksek fiyatlı ikinci etaptan alınan … beyden tedarik edilen ise düşük fiyatlıydı bu nedenle aradaki fiyat farkı nedeniyle benden savunma istedi savunma gerekli belgeler maliyet faturaları arada kar marjini gözetmeden belgeleri İller bankasının yüklenici … İnşaat satın alma birimine sundum, o ürünün hatalı eksik normlara eksik olması nedeniyle üçüncü etabı … Mimarlıktan aldılar, davalı …’nin bahse konulu ihalede kendi kurduğu şirketle temin ettiği malzemelerin menşei ve nerede üretildiğine ilişkin olarak bahse konu malzemelerin daha ucuz ve kalitesiz olması sebebi ile bunları sorma gereği duydum, … ilk önce bana … şirketinin bırakmama , zarar tanzimi yapmak için prim faturası teklif etti, ancak ben kabul etmedim bunun üzerine kendi temin ettiği malın menşeinin Bursa ve Sakaryada imal edildiğini söyledi. Hatta bu işe devam edeceğini gelecekte de karşı karşıya kalacağımızı belirterek devam etmemizi istedi ben kabul etmedim ,… ile anlattığım bütün hadiseler telefon görüşmeleri şeklinde gerçekleşmiştir. Hepsi telefonda oldu kendisi ile hiç yüzyüze gelmedik şeklinde beyanda bulunmuştur.
Davacı tanığı … beyanında; Ben davacı şirket temsilcisini en az 10 yıldır tanırım, ürettiği ürünler hakkında da bilgi sahibiyim, ayrıca arkadaşım olduğu için yeri geldiğinde tavsiyelerde bulunduğum … markalı ürün hakkında bilgi sahibiyim, ben aynı sektörde yapı malzemesi yapım işi ile uğraştığımdan bu işler hakkında bilgi sahibiyim, davacı ve benim çalıştığım işyeri aynı müşteri portföyü ve hizmet alanına hitap etmektedir, bildiğim kadarıyla davalı davacı şirketin yanında yaklaşık 2 yıl boyunca satış bölümünden sorumluydu, özellikle … markasıyla ilgili iş ve işlemler ile uğraşıyordu, davalı, davacıya ait işyerinden ayrıldıktan sonra kısa bir süre içinde … markasıyla davacının üretmiş olduğu ürünün benzerini ürettiğini ve piyasada bu ürünün pazarlandığını bizzat gördüm, yapı marketlerinde … markanın ürettiği ürünler ile aynı olan numuneler gördüm, hatta … markasının tescilli olması nedeniyle muadili ürün üretilmiş olmasına şaşırarak davacı şirket sahibine de bu hususta bilgi verdim, hatta birinde … Yapı Market isimli işyerinde oturduğum sırada … şirket sorumlusunu arayarak benim orada olduğumu bilmeden … marka ürünlerin benzeri daha uygun ve daha uzun vadeli fiyatla satabileceğini belirterek alışveriş yapma teklifinde bulundu, ben belki de davalının ürün üretme hazırlıklarına daha davacının yanında çalıştığı dönemde başladığını düşünüyorum, davalı taraf davacının müşteri portföyü ve bayilerine ilişkin bilgi sahibi olduğu için yukarıda bahsettiğim şekilde … Yapı Market temsilcisini ben oradayken aramıştır, ürünlerin başka yerlerde de numunelerini gördüm şeklinde beyanda bulunmuştur.
Davacı tanığı … beyanında; Ben davacı tarafla kayınpederi aracılığıyla 20 yıl önce tanışmıştım, ben daha önce davacı şirket sahibi… Bey’in kayınpederinden … marka adı altında üretilen … isimli malzemeyi almaktaydım, ancak daha sonra … Bey’den almaya devam ettim, davalı taraf davacının yanında 1,5-2 yıl boyunca satış elemanı olarak görev yaptı, alışveriş vesilesiyle …’yi tanıdım, hatta malzeme alışverişi ile ilgili hususlarda görüştüm, ancak yaklaşık 2 yıl önce davalı davacınını işyerinden ayrıldı, yaklaşık 1 yıl önce davalı beni arayarak …’nin muadili olarak başka bir ürünün ellerinde olduğunu, kendisinin bu ürünü sattığını söyleyerek kendisinden almamı istedi. Başka biriyle ortak işyeri açmıştı, bana ürün satmak istedi, ancak ben … Bey’i tanıdığım için yeri geldiğinde ödemeler konusunda yardımcı olduğu için davacı şirket sahibi … Bey ile devam edeceğimi, kendisi ile çalışamayacağımı söyledim, daha ucuz bir fiyatla teklif gelmesine rağmen ben kabul etmedim, hatta geçen hafta para göndermediğim halde davacı şirket talepte bulunduğum ürünleri bana gönderdi, hesabıma yazdı, Işıkkent Pınarbaşı’nda işyeri olan bir tanıdığımdan davalı kendisinden ürün almasını istemiş, arkadaşımda beni arayarak sordu, bende bu hususta kendisinin karar vermesi gerektiği, araya giremeyeceğimi söyledim, bu arkadaşım davacı …’nın müşterisi olup, bu ürünü davacıdan almaktaydı, üretilen ürünü İzmir’de iki kişi satmaktadır şeklinde beyanda bulunmuştur.
Davacı tanığı … beyanında; Ben davacı şirketin sahibi … Bey ile 10 yıldır tanışırım ve kendisinden … marka ürünü satın alırım, davalı davacının yanında satış pazarlama bölümünde 2015-2018 yılları arasında çalıştı diye hatırlıyorum, bu sırada malzeme aldığımız için davalıyı da tanıyorum, 2018 yılının son aylarında davalı yanıma gelerek … Bey’in yanından ayrıldığını, kendisinin de … Bey’in sattığı malzemeden sattığını belirterek kendisinden malzeme alıp alamayacağımı sordu ve bana numune gösterdi, … Bey’in ürettiği malzemeye benzemekle birlikte renk ve dokuda farklılık fark ettim, sorduğumda bu ürünü kendisinin ürettiğini, o sırada çalıştığım … projesinde kullanılmak üzere malzeme vermek istediğini söyledi bende … Bey’in malzemeyi üretmek ve tescil ettirmek için çalışmalarını yakından bildiğim için tescilli bir marka yerine davalının ürettiği markayı alamayacağımı kendisine söyledim, hatta çalıştığım projenin sorumlusu oldukça işinde titiz olduğu için böyle bir şeyi kabul etmeyeceğini söyledim, davalı bu malzemeleri satan ve davacı ile ticari ilişkisi olan … ve … şirketlerine bana yaptığı teklifin aynısını yapmış, onlar bana bu durumu ilettiler şeklinde beyanda bulunmuştur.
Davacı tanığı … beyanında; ben davacı ve davalıyla ticari ilişkiler nedeniyle uzun yıllardır tanışırım, ilk … ile tanıştığımızda Eskişehir’de … yapımı esnasında 2015-2016 yıllarında davacı şirkette satış müdürü olarak çalışıyordu, sonrasında işten ayrıldı, ama tam net tarihini hatırlayamıyorum, sonrasında … Şirketine geçti, orada çalışmaya başladı, orada çalışırken davacının ürettiği ürünlerin muadiliyle ilgili satış yaptığına dair … şirketi adına bana telefon etti, bir ihtiyaç olursa telefon beklediğini söyledi, sonrasında … firmasından çıktı ve distribütör firma adına satış yaptığını söyledi, bir ihtiyacımız olması durumunda karşılayacaklarını söylediler, hatta biz distribütör firma … Yapı Malz. A.Ş’den 2020 yılında ürün satın aldık, çünkü muadil ürünler diğer ürünlere göre çok daha uygundu, biz de o sebeple muadil ürünleri tercih ettik, ayrıca … mimarlık’ın ürettiği ürünlere muadil olarak davalı tarafça üretilen ürünler nedeniyle pazarda sıkıntı yaşadı ve ayrıca imaj anlamında da bir sıkıntı oldu şeklinde beyanda bulunmuştur.
Davacı tanığı … beyanında; taraflarla herhangi bir bağlantım yoktur. Ben parkecilik yaparım. … markasını 2010 yılında İzmir de yapılmış olan bir fuarda gördüm. … markası da laminantın altına kullanılan izolasyon malzemesidir. Fuarda bu markayı görünce alışveriş yapmaya başladık. Davalı …’yi tanımıyorum. Bu davalının daha önce nerde çalıştığını bilmiyorum. … nin yeni kurmuş olduğunu söylediğiniz şirketten de haberim yoktur. Bu şirketin üretmiş olduğu ürünlerden haberim yoktur. … nin davacı şirkette çalışıp çalışmadığından haberim yoktur şeklinde beyanda bulunmuştur.
Davacı tanığı … beyanında: …’nın nerede çalıştığını bilmiyorum, ben inşaat malzemeleri satarım, daha öncesinde de … mimarlık inşaat şirketinden şap altı ısı ve yalıtım malzemesi satın alırdık, … isimli şahsı daha önceden tanımazdım, kendisi yanımda çalışan oğlum ile yaptığı görüşmede , bende bu malzeme var, fiyat vereyim diye oğluma 1,5-2 sene öncesine kadar talep etti, tabi biz … mimarlıktan aldığımız için onu tercih etmeye devam ettik, … bana ileriki zamanda isterse bu sefer de ben bu malzemeyi ben vermem dedi oğluma, ben inşaat malzemesi satarım, aldığımız ürün şap altı denilen bir malzemedir, ses ve ısı yalıtım yapar, aslında iki firmanın sahiplerini de bilmeyiz, her zaman telefon ile görüştük, olay ile ilgili görgüm bundan ibarettir şeklinde beyanda bulunmuştur.
Tanık … beyanında: Ben … mimarlıktan malzeme temin etmekteyim, davalı … mimarlıkta çalıştığı için kendisi ile iş alışverişi nedeni ile tanıştım, ben … mimarlığın sahibi ile direk iş yapmaktayım, … mimarlık İzmir firmasıdır, davalı tarafın şirketteki pozisyonunu tam olarak bilmiyorum, ben … bey il çalışmaktaydım, fuarlarda ara sıra görürdüm, ayrılışı ile ilgili bilgi sahibi değilim, şirketten ayrıldıktan sonra şirketime davalı geldi, bana benzer ürünü davacıdan daha uygun fiyata vereceğini söyledi, ancak benim kendisi ile herhangi bir alışverişim olmadı, bu teklifini etik bulmadım şeklinde beyanda bulunmuştur.
Dava; haksız fiilden kaynaklanan tazminatın tahsili istemine ilişkindir.
Asliye Ticaret Mahkemeleri, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. Maddesi gereğince ticari davalara bakmakla görevlidir.
Ticarî davalar, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1. maddesinde sayılmış olup, buna göre, “Her iki tarafın da ticarî işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın aynı maddenin a), b), c), d), e) ve f) bentlerinde sayılan davalar” ticari dava olarak adlandırılmıştır.
TTK’nun 4. maddesine göre; tarafların tacir olup olmadıklarına ve dava konusu edilen işin ticarî nitelikte olup olmadığına bakılmaksızın ticarî dava olarak sayılan dava türleri mutlak ticarî davalar, tarafları tacir olan ve tarafların ticarî işletmesi ile ilgili olan uyuşmazlıklar nispi ticari davalardır. Bir davanın nispi ticari dava sayılabilmesi için; uyuşmazlığın her iki tarafının tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticarî işletmesi ile ilgili olması gerekli ve zorunludur.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesini değiştiren 6335 sayılı Kanun ile asliye hukuk mahkemeleri ile asliye ticaret mahkemeleri arasındaki ilişki, iş bölümü ilişkisi olmaktan çıkarılıp, görev ilişkisi haline getirilmiştir. Görev ilişkisi mahkemece re’sen davanın her aşamasında nazara alınan ve kamu düzeninden sayılan bir dava şartıdır. Ancak, 6335 sayılı Yasa’nın 38. maddesi uyarınca 6102 sayılı TTK’na eklenen geçici 9. madde ile bu kanunun göreve ilişkin hükümlerinin, bu kanunun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden önce açılan davalarda uygulanmayacağı, bu davaların açıldıkları tarihte yürürlükte bulunan kanun hükümlerine tabi olduğu belirtilmiştir.
Dava tarihi itibariyle yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın 4. maddesi uyarınca, bu hükümde sayılan mutlak ticari davaların yanısıra her iki tarafın da ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davaları nispi ticari dava sayılır. Anılan Yasa’nın 5/1. maddesi uyarınca, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine ve tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemeleri tüm ticari davalara bakmakla görevlidir.
7036 Sayılı İş Mahkemeleri Kanunu madde 5/1-a maddesinde; 5953 sayılı Kanuna tabi gazeteciler, 854 sayılı Kanuna tabi gemi adamları, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa veya 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına bakmakta görevli mahkeme İş Mahkemeleri olduğu belirtilmiştir.
Hizmet akdinin sonlanması ve sonraki döneme dair rekabet yasağına dair mevzuatın ve tatbikatın analiz edildiği örnek birkaç istinaf ilamı incelenecek olur ise;
“…Türk Borçlar Kanunu(TBK)’nun 444/1. maddesinde, fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebileceği düzenlenmiştir.
25/10/2017 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğü giren 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5/1-a maddesindeki düzenleme ile, (…) 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına ilişkin dava ve işlere İş Mahkemelerinin bakacağı hüküm altına alınmıştır. Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümü, hizmet sözleşmelerine ilişkin olarak 393 ve 469. maddeler arasındaki düzenlemelerden oluşmaktadır. İşçinin rekabet yasağına ilişkin 444. madde de bu bölümde düzenlenmiştir.
İşçinin hizmet akdinin sonlanmasından sonra oluşan rekabet yasağının, haksız rekabet ve gizlilik yükümlülüklerine aykırılık nedeni ile açılan tazminat davalarının Yargıtay’ın istikrarlı içtihatlarına göre ticaret mahkemelerinin bakmakla görevli olduğu kabul edilmekteydi. Türk Ticaret Kanunu(TTK)’nun 4/1-c maddesinde Türk Borçlar Kanununun rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447. maddelerinde öngörülen hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava olarak kabul edilmiş ve TTK’nın 5/1. maddesinde de aksine hüküm bulunmadıkça, tüm ticari davaların asliye ticaret mahkemesinde bakılacağı düzenlenmiştir. Ancak Mahkemelerin görevi davanın açıldığı durum ve koşullara göre belirlenir. Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5/1-a maddesine göre işçinin rekabet yasağının da yer aldığı TBK’nın Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine ilişkin işçi ve işveren arasındaki ilişkiden kaynaklanan davalarda iş mahkemelerinin görevli olduğu düzenlenmiştir. 7036 sayılı yasanın 5. maddesinin gerekçesinde yapılan değişiklikle, iş mahkemelerinin görev alanının genişletildiği ve böylece iş mahkemelerinin işçi ve işveren arasındaki tüm ihtilafları çözmekle görevlendirilerek tam bir ihtisas mahkemesi olarak kabul edildiği, bu yaklaşımla işçi ve işveren arasındaki iş ilişkisinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda istikrarlı kararların verilmesinin sağlanacağı ve uzmanlık sebebiyle kısa sürede daha güvenilir sonuçlar elde edileceği ve yargı yoluna başvuranların haklarının daha iyi korunacağı belirtilmiştir.
Taraflar arasındaki rekabet yasağı sözleşmesi her ne kadar iş sözleşmesinden sonraki döneme ilişkin ise de TBK’nın 444/2. maddesinde açıkça; rekabet yasağı kaydının, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerli olduğu hükme bağlanmıştır. Buna göre rekabet yasağının konusunu, işçinin iş ilişkisi içinde öğrendiği işverene ilişkin bilgiler oluşturmaktadır. TBK’nın 446. maddesinde de, rekabet yasağına aykırı davranan işçinin, bunun sonucu olarak işverenin uğradığı bütün zararları gidermekle yükümlü olduğu ve işçinin kararlaştırılmışsa cezai şarttan da sorumlu olduğu belirtilmiştir.
Yürürlük tarihi Türk Ticaret Kanunundan daha sonra olan ve dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan özel nitelikteki 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunun 5. Maddesinde, iş sözleşmesinin devamı veya sona ermesinden sonra açılan davalar ayırımı yapılmamıştır.Buna göre, temelinde iş akdine bağlı olan sözleşmeden kaynaklanan uyuşmazlığın çözümünde İş Mahkemesi görevlidir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114 ve 115. maddelerine göre görev, dava şartı olup, yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınması gerekir. Bu nedenle, mahkemece davanın görev yönünden reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek hüküm kurulması doğru görülmemiştir. ..”
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi .Dosya No: 2021/649 -Karar No: 2021/1584
“…Davalılardan …’nun davacı şirkette belirsiz süreli hizmet sözleşmesi ile yurt dışı satış bölümünde pazarlama uzmanı olarak, SGK. Kaydına göre ise pazarlama uzmanı olarak çalıştığı, 11/09/2018 tarihinde işten ayrıldığı anlaşılmıştır.
Davalılardan …’in davacı şirkette belirsiz süreli hizmet sözleşmesi ile satış pazarlama bölümünde marka yöneticisi olarak, SGK. Kaydına göre ise marka uzmanı olarak çalıştığı, 07/09/2018 tarihinde istifa ederek işten ayrıldığı anlaşılmıştır.
Taraflar arasında akdedilen sözleşmelerin özel şartlar bölümünde işçinin işten ayrıldıktan sonra rekabet yasağının ihlali halinde son bürüt ücretin 10 katı tutarında cezai şartın ödeneceğinin düzenlendiği görülmüştür.
Davanın yasal dayanağı 6098 sayılı TBK’nın 444-447. maddeleri arasında yer almaktadır. 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 5/1-a maddesine göre: “6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına iş mahkemelerinde bakılır.
7036 sayılı kanun, yeni ve özel kanun olarak 6102 sayılı TTK’ dan sonra yürürlüğe girmiş ve TTK’nın 4/1-c maddesindeki düzenlemenin uygulanma imkanını ortadan kaldırmıştır.
Dolayısıyla, davacı vekilinin istinafına dayanak teşkil ettirdiği iş akdi kapsamında işçinin rekabet yasağına aykırılık iddiasına dayalı davalarda, Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğu yönündeki önceki tarihli Yargıtay kararlarının da 7036 sayılı kanundaki belirtilen düzenlemeye göre (rekabet yasağına aykırılığın iş akdinin devamı veya feshinden sonra olup olmadığına bakılmaksızın) somut olaya uygulanma imkanı bulunmadığından, uyuşmazlığın kaynağı iş sözleşmesi olduğundan, Türk Borçlar Kanununun 444 ve devamı maddelerine dayalı olarak İş Kanunu kapsamında işçi sayılan kişinin, rekabet yasağı sözleşmesinin ihlali nedeniyle açılan cezai şartın tahsiline ilişkin davalarda iş mahkemeleri görevli olup mahkemece iş mahkemesine görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yukarıdaki şekilde davanın esası hakkında karar verilmesi yerinde görülmemiştir. (Yargıtay 9 HD.’nin 01/06/2021 tarih ve 2021/3076 Esas – 20219789 Karar sayılı kararı da benzer mahiyettedir.)…”
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi .Dosya No: 2021/1660 -Karar No: 2021/1568
Açıklanan gerekçelerle dava davaya konu somut olayın hususiyetleri itibari ile davalı tarafın cevap dilekçesinde ileri sürdüğü mahkememizin görevsizliğine dair görev itirazı incelendiğinde; davanın konusunun ve taraflar arasındaki hukuki ilişkinin hizmet akdine dayandığı, davacı davasında, işçinin sadakat borcunun özel bir görünümü olan sır saklama yükümlülüğü ve rekabet yasağına dayandığı, … isimli ürün kaynaklı bilgi birikimi ve ticari sırların farklı yerlere yayılması ve bundan sadır olan haksız rekabet iddialarına ilişkin olarak; 7036 Sayılı İş Mahkemeleri Kanun uyarınca hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına bakmakta görevli mahkeme İş Mahkemeleri olduğu, uyuşmazlıkların çözüm yerinin iş mahkemelerinin olduğu nazara alınarak davaya bakma görevinin İzmir İş Mahkemelerine ait olduğu, mahkememizin görevsiz olduğu dikkate alınarak dava şartı yokluğundan, davanın usulden reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda yazılı bulunan gerekçeye göre;
1-Davanın HMK’nun 114/1-c.maddesi gereğince görevsizlik nedeniyle HMK’nun 115/2 maddesi gereğince dava şartı yokluğundan usulden REDDİNE,
Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2- Taraf vekillerini dinlenen tüm tanık beyanına karşı ve huzurdaki dinlenen tanık beyanına karşı süre taleplerinin muhafazasına, dosya karar ile neticelenmekle beraber beyan dilekçesi sunmakta muhtariyetlerine,
3-Kararın kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmesi halinde veya kanun yoluna başvurulmuş ise bu başvurunun reddi kararının tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde taraflarca mahkememize başvurulması halinde dosyanın görevli ve yetkili İzmir İş Mahkemesi’ne gönderilmesine, yasal süre içerisinde başvuru yapılmaması halinde davanın açılmamış sayılacağına,
4-HMK 331/2 maddesi gereğince harç ve yargılama giderlerinin görevli mahkemece hüküm altına alınmasına,
5-Mahkememiz görevsizlik kararı sonrasında görevli ve yetkili mahkemede yargılamaya devam edilmemesi halinde bu husus belirtilerek mahkememize başvurulması halinde harç ve yargılama giderleri konusunda mahkememizce karar verilmesine,
Dair, davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı, verilen karar, HMK 341 vd maddeleri gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize veya aynı nitelikteki başka yer mahkemeye verilecek dilekçe ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yoluna başvurabileceği belirtilerek açıkça okunup usulden anlatıldı. 16/02/2022

Katip …
e-imza

Hakim …
e-imza