Emsal Mahkeme Kararı İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/607 E. 2022/208 K. 07.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO :2020/607
KARAR NO :2022/208

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 12/11/2020
KARAR TARİHİ : 07/03/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; davacı müvekkilinin, ülkemizde turist olarak bulunduğu 24.04.2010 tarihinde, içinde yolcu olarak seyahat etmekte olduğu ve işleteni, davalılardan …; sürücüsü ise, davalılardan … olan … plakalı aracın yaptığı trafik kazasında yaralandığını, davalı sigorta şirketi, kaza tarihinde, … plakalı aracın hem zorunlu trafik mali sorumluluk hem de karayolları taşımacılık zorunlu koltuk ferdi kaza sigortacısı olduğunu, buna ilişkin olarak, evvelce İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …/… esasında kayıtlı bulunan dosya üzerinden ikame etmiş oldukları dava halen derdest olup, anılan davada, davacı müvekkilenin, yerleşik olduğu Almanya ülkesinde bağlı bulunduğu “…” unvanlı sosyal sigorta kuruluşu tarafından karşılanmamış olan zararları talep edildiğini, ayrıca, davacı müvekkilenin bağlı olduğu sosyal sigorta kuruluşunun sigortalısının tedavisi için yapmış olduğu masraflarının rücuen tahsilini teminen İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …/… esasında kayıtlı bulunan dosya üzerinden ikame etmiş oldukları dava, aynı mahkemenin 22.02.2017 tarihli ve …/… K. sayılı kararı ile, İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin anılan dosyası ile birleştirildiğini, her iki dava da, fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmak kaydıyla, kısmi dava olarak ikame edildiğini, anılan dosyalar üzerinden yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Adli Sağlık Kurulu tarafından verilen 20.02.2019 tarihli tıbbi raporda, davacı müvekkilenin, meslekte kazanma gücünü, “%11,1” oranında yitirdiği tespit edildiğini, anılan raporda da açıkça belirtildiği üzere, müvekkilinin 24.04.2010 – 24.10.2010 tarihleri arasında geçici işgöremez durumda olup, %100 malül olduğunu, davacı müvekkili, yine aynı raporda yer alan ifadelerden de açıkça anlaşılacağı gibi, söz konusu tespit yapılmadan önceki tarihlerde, tedavisinin Almanya’da devam ettiği süreçte, birçok kez kontrol muayenesine çağrıldığını, son olarak Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Adli Sağlık Kurulu tarafından yapılan muayenede, sürekli işgöremezlik oranı kesin bir biçimde belirlendiğini, devam eden bu sorumluluk kapsamında davalı sigorta şirketine yapılan hasar başvurusuna olumlu bir yanıt verilmediğini, konuya ilişkin olarak yapılan arabuluculuk girişiminden de olumlu bir sonuç elde edilemediğini, zorunlu koltuk ferdi kaza sigortasının geçici işgöremezlik tazminatını teminat altına almadığı ve zararın Almanya ülkesinde doğmuş olduğu gözetilerek, dava konusu trafik kazası sonucu sürekli iş göremez hale gelen müvekkilemin bu nedenle uğradığı şimdilik 5.000-EURO’luk maddi zararının (maddi zararın belirlenebilmesi ancak bir bilirkişi incelemesi ile mümkün olduğundan, bilirkişi marifetiyle yapılacak EURO bazında tespit sonrasında, müvekkilenin talep edeceği maddi zararın artırılması kaydıyla) ödeme günündeki TL karşılığının, 3095 S.K. m:4/a uyarınca işletilecek yasal faizi ile birlikte, davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline; yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … ve … vekili cevap dilekçesinde özetle; İzmir Mahkemesi davada yetkili mahkeme olmadığından davanın yetki yönünden reddi gerektiğini, HMK.m. 7 gereği “Davalı birden fazla ise dava bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde açılabilir. Ancak dava sebebine göre kanunda davalıların tamamı hakkında ortak yetkiyi taşıyan bir mahkeme belirtilmişse davaya o yer mahkemesinde bakılır.” HMK. M. 16 gereği ise “Haksız fiilden doğan davalarda haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer yada zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir.” davalıların tamamının ortak noktası Antalya olduğunu, haksız olunduğu düşünülen fiil Antalya’da gerçekleşmiş olduğu gibi … Sigorta A.Ş.’nin Bölge Müdürlüğü de Antalya’da yer aldığını, dava, Antalya Mahkemeleri’nin yetkisinde olduğundan davanın yetki yönünden reddi gerektiğini, hiç bir şekilde davayı kabul anlamına gelmeyecek şekilde belirtmek isteriz ki; trafik kazası sonucu sürekli iş göremezlik nedeniyle uğranılan zararın giderilmesi amacıyla açılan maddi ve manevi tazminat davalarında zamanaşımı süresi gerek olay tarihinde yürürlükte bulunan 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun ve gerekse yürürlükteki 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunun 146. maddesi gereğince zararın ve failin öğrenildiği tarihten itibaren 1 yıl ve herhalde haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğunu, 24.04.2010 tarihinde gerçekleşen kazayla birlikte zararın öğrenildiği ve zamanaşımının başlangıç tarihinin olay tarihi olarak kabulü gereken davada, davacının tazminat talepleri zamanaşımına uğradığını, 8 yıllık yasal sürenin geçmesinin ardından açılan haksız davanın zamanaşımı yönünden reddi gerektiğini, usul yönünden reddi gereken davaya herhangi şekilde hak kaybına uğramamak amacıyla esas yönünden de itiraz ettiklerini, davacı taraf dava dilekçesinde 24.04.2010 tarihinde gerçekleşen trafik kazasında yaralanması nedeniyle İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi …/… E. numaralı dosyası ile maddi manevi tazminat istemli dava açtığını, mahkemece aldırılan bilirkişi raporunda davacının meslekte kazanma gücünü %11,1 oranında yitirdiğinin tespit edildiğini, bu rapora dayalı olarak açılan huzurdaki davada sürekli iş göremezlik tazminatı talep ettiğini belirtildiğini, davacı tarafın bahsi geçen dosyada sürekli iş göremezliğe ilişkin bir talebi bulunmamasına rağmen bilirkişi görev ve yetki sınırını aşarak dava konusu olmayan sürekli iş göremezlik hesaplaması yaptığını, usul ve yasaya aykırı olarak tanzim edilen bilirkişi raporuna tarafımızca yasal süreler içerisinde itiraz edildiğini, İzmir 5. Asliye Ticaret mahkemesince aldırılan bilirkişi raporunun işbu davada delil olarak kabulü mümkün olmayıp esas yönünden değerlendirmeye geçilecek olması halinde mahkemenizce Adli Tıp Kurumundan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine uygun rapor aldırılması gerekeceğini, ayrıca esas yönünden incelemeye geçilecek olunması halinde göz önünde bulundurulmasını istedikleri diğer bir husus davacı tarafın davaya konusu kazada içinde bulunduğu araçta emniyet kemeri takma yükümlülüğüne uymadığını, trafik kazasına karışan araç 14+1 kapasiteli M2 sınıfı minibüs olup bu araçta bulunan emniyet kemerinin takılması zorunlu olduğunu, bununla birlikte, davaya konu kazada vekil eden …’nın sürücüsü bulunduğu araçta emniyet kemerinin takılması için uyarı levhaları bulunduğunu, kaldı ki uyarı bulunmasa dahi emniyet kemeri takılarak koruyucu tedbir alınması hayatın olağan akışına göre bu tip minibüste yolcu olarak bulunan kişiden beklenecek bir davranış olduğunu, her ne kadar kaza raporunda yolcuların koruma tedbiri olarak emniyet kemeri takıp takmadıkları trafik kazası tespit tutanağında belirsiz olarak işaretlenmişse de davacı …’in emniyet kemerini takıp takmadığı ve taksa idi hasarın ne derece olacağı bakımından davacının kusurunun bulunup bulunmadığının mutlaka incelenmesi gerektiğini, açılan haksız davanın reddine ,yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı yan üzerinde bırakılmasına yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davacı tarafa tahmilini talep etmiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın iddiası üzerine, davaya konu olay davacının yolcu olarak bulunduğu aracın kaza yapması sonucunda meydana geldiğini, o halde dava konusu kazanın, davacının taşımacılık sözleşmesi ile yani tüketici olarak seyahat etmekte olduğu otobüste meydana gelmiş olması dolayısıyla iş bu davaya bakmakla görevli olan mahkeme Asliye Ticaret Mahkemeleri değil, Tüketici Mahkemeleri olduğunu, bu dosya hakkında görevsizlik kararı verilerek dosyanın görevli Tüketici Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmesini talep ettiklerini, trafik kazasının 24.04.2010 tarihinde meydana geldiğini, zamanaşımının 24.04.2018 tarihiyle dolduğunun kabulü ile davanın zamanaşımının dolması nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının dava dilekçesinde talepleri net olmamakla birlikte olası sürekli iş göremezlik tazminat talebinin yanı sıra geçici iş göremezlik tazminat talebinin olması halinde söz konusu talep öncelikle SGK’nın sorumluluğunda olmakla birlikte İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi …/… E. Sayılı dosyası ile talep edildiğini, bununla birlikte zorunlu arabuluculuk yolunda işbu hususta bir talep yer almadığını, bu hususta açıkça netlik olmadığından beyan ve itiraz saklarının saklı tuttuklarını, davaya konu kazanın bir iş kazası olduğunu, davacı tarafın yoksun kaldığı gerçek zarar miktarının tespiti ve ileride doğabilecek rücu talepleri açısından; davacı tarafa söz konusu kaza sebebiyle sosyal güvenlik kurumlarından (BAĞ-KUR , SSK, EMEKLİ SANDIĞI vs.) herhangi bir ödenek alıp almadığının ve maaş bağlanıp bağlanmadığının; bağlandı ise miktarının da araştırılması gerektiğini, davacıya Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığından gelir sağlanıp sağlanmadığının tespiti gerektiğini, davanın görevsiz mahkemede açılması nedeniyle usulden reddine, davanın zamanaşımının geçmesi nedeniyle reddine, davacı tarafın delillerin tarafımıza tebliğine, davanın esastan reddine, temerrüde düşmemiş ve dava açılmasına sebebiyet vermemiş bulunan müvekkil şirket aleyhine yargılama giderine, faize ve vekalet ücretine karar verilmemesine, masraf ve vekalet ücretimizin davacı taraftan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE & NETİCE VE KANAAT:
Dava, trafik kazası sonucu uğranılan bedensel zarar sebebiyle trafik poliçesini tanzim eden sigorta şirketleri aleyhine açılan maddi tazminatın tahsili istemine ilişkindir.
6100 sayılı HMK.’nun 116. maddesinde ilk itirazlar düzenlenmiştir. İlk itirazlardan biri de kesin yetki kuralının bulunmadığı hallerde yetki itirazıdır. Aynı yasanın 117. maddesinde ilk itirazların hepsinin ileri sürülmesinin zorunlu olduğu, aksi halde dinlenemeyeceği ve ilk itirazların dava şartlarından sonra ön sorunlar gibi incelenip karara bağlanacağı hüküm altına alınmıştır. Kesin olmayan yetkinin HMK’nın 114. maddesinde sayılan dava şartları arasında bulunmadığı gözetilerek re’sen nazara alınmaması gerekir.
6100 sayılı HMK’nin genel yetkiyi düzenleyen 6. maddesinin 1.fıkrasına göre; “Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.”
Kesin olmayan yetki hallerinde yetkiye ilişkin ilk itirazın ileri sürülmesi hususu HMK.’nın 19. md. de hükme bağlamıştır. Anılan Yasa’nın 19/2 maddesine göre “Yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazının, cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir… Aksi takdirde yetki itirazı dikkate alınmaz.” hükmü düzenlenmiştir.
Davalının birden fazla olması hâlinde yetki kuralını düzenleyen 6100 sayılı HMK’nın 7.maddesi “(1) Davalı birden fazla ise dava, bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde açılabilir. Ancak, dava sebebine göre kanunda, davalıların tamamı hakkında ortak yetkiyi taşıyan bir mahkeme belirtilmişse, davaya o yer mahkemesinde bakılır. (2) Birden fazla davalının bulunduğu hâllerde, davanın, davalılardan birini sırf kendi yerleşim yeri mahkemesinden başka bir mahkemeye getirmek amacıyla açıldığı, deliller veya belirtilerle anlaşılırsa, mahkeme, ilgili davalının itirazı üzerine, onun hakkındaki davayı ayırarak yetkisizlik kararı verir.” hükmünü içermektedir.
Haksız fiilden doğan davalarda yetki kuralını düzenleyen 16. maddesi ise; “ (1) Haksız fiilden doğan davalarda, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir.”şeklindedir.
Sigorta Şirketleri ve Reasürans Şirketlerinin Kuruluş ve Çalışma Esaslarına İlişkin Yönetmeliğin 10. maddesinde, şirketlerin bölge müdürlükleri ve şube açmak suretiyle yurt içinde teşkilatlanmasının, yurt dışında şube veya temsilcilik açması ilgili diğer mevzuat hükümleri saklı kalmak kaydıyla serbest olduğu, ancak bu şekilde faaliyete başlanmasını ve faaliyetin sona erdirilmesini müteakip bir ay içinde şirketçe Müsteşarlığa bildirimde bulunulması gerektiği belirtilmiştir.
2918 sayılı yasanın KTK’nın 110/2. Maddesine göre ise; “motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davaların, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabileceği” husus vurgulanmıştır.
T.C. Anayasasının 142. maddesi hükmünden de açıkça anlaşıldığı üzere mahkemelerin görev ve yetkileri ancak kanunla düzenlenebilmektedir.
Somut olayda, davacı vekili, … plakalı aracın zorunlu karayolu trafik sigortacılarına yönelterek iş bu davayı bölge müdürlüklerinin bulunduğunu düşündüğü yer olan İzmir ilinde açmıştır.
Davaya konu 24.04.2010 tarihinde meydana gelen trafik kazasında, kazanın meydana geldiği yer Antalya, davacının yerleşim yeri Almanya, davalılar … ve …’nın adreslerinin Manavgat-Antalya olduğu ve yine davalı sigorta şirketin bölge müdürlüğü adresinin Antalya, trafik poliçesini düzenleyen davalı sigorta şirketlerinin acentaları ise Antalya ilinde bulunmaktadır.
Davalı … ve … vekili tarafından süresi içinde Antalya Asliye Ticaret Mahkemelerinin yetkili olduğundan bahisle yetki itirazında bulunulmuş olup, davalı … Sigorta Şirketinin Genel Merkez adresi ise Antalya’dır.
Mevcut bu durum karşısında, davacı vekili davasını aracın zorunlu trafik sigortasını düzenleyen şirketlere yönelttiğinden 2918 sayılı yasanın KTK’nın 110/2. Maddesinin eldeki davada uygulanması gerekmektedir.
Dava tarihinde taraflardan hiç kimse İzmir İlinde ikamet etmemektedir. Ayrıca 2918 Sayılı yasanın 110/II. maddesinde belirlenen davalı sigorta şirketinin merkezi-şube-acentasıda İzmir ilinde olmayıp kazada Antalya İli Manavgat ilçesinde meydana geldiği ve diğer davalılar … ve …’nın adresinin de Manavgat Antalya olduğu anlaşılmıştır. Sırf Bölge Müdürlüğünün İzmir’de olması açılan davanın mahkememizde görülmesini gerektirmez. Ancak Bölge Müdürlüğü “Şube” olarak aynı yerde tescilli ise yetkili olduğu düşünülebilir. Mahkememizce yapılan araştırmaya göre İzmir ilinde davalı sigorta şirketinin Bölge Müdürlüğü bulunduğundan, şubesi bulunmadığından, açılan davada davalılar … ve … vekilinin süresinde yapmış olduğu yetki itirazının yerinde bulunduğu gözetilerek davanın yetkisizlik sebebiyle reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesisi gerekmiştir.
HÜKÜM: gerekçesi ekli kararda açıklanacağı üzere
1-HMK 15/1 maddesi gereğince haksız fiil yeri ve aynı zamanda sigortanın bölge müdürlüğünün bulunması nedeniyle Mahkememizin Yetkisizliğine, yetkili mahkemenin Antalya Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğuna,
2-Karar kesinleştiğinde ve HMK’nun 20.maddesi gereğince talep halinde dosyanın yetkili Antalya Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine,
3-Harç ve yargılama giderlerinin yetkili Mahkemece nazara alınmasına,
Dair; davacı vekili, davacı sigorta vekili ve davalılar … ve … vekilinin yüzüne karşı verilen karar tebliğden itibaren iki haftalık süre içinde İzmir Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 07/03/2022

Katip …
e-imza

Hakim …
e-imza