Emsal Mahkeme Kararı İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/506 E. 2021/269 K. 19.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/506
KARAR NO : 2021/269

DAVA : İstirdat
DAVA TARİHİ : 28/09/2020
KARAR TARİHİ : 19/04/2021

Mahkememizde görülmekte olan istirdat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı tarafından kendisine ikame edilen Karşıyaka … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı icra dosyasına, tebligatın muhtara bırakılması ve icra takibinden haberdar olmaması sebebiyle süresinde itiraz edemediğini ve aleyhine yapılan icra takibinin kesinleştiğini, müvekkilinin aleyhine yapılan haksız icra takibine karşı ticari itibarinin zedelenmemesi adına ihtirazi kayıtlı olarak ödeme yaparak ilgili icra dosyasını kapattığını, ancak bu icra takibinin haksız olduğunu, müvekkilinin sahibi olduğu …’ne ait olarak reklamcılık işleri için davalı taraf ile anlaştığını, bunun karşılığı olarak ödemesi gereken bedel için de davalı tarafa biri 10.000,00 TL diğeri ise 14.500,00 TL olan iki adet çek verdiğini, davalının çekleri vadesi gelince bozdurulup parasını aldığını, bu nedenle davalı tarafından icra takibine konu olan faturaya ilişkin ödenecek borcun kalmadığını hatta faturada belirtilen bedelden daha fazla bir miktarın davalı tarafa ödendiğini, müvekkilinin hiçbir borcu yokken ilgili icra takibine ilişkin itiraz süresini kaçırması sebebiyle icra tehdidi altında kalarak ödeme yükümlülüğü olmadığı parayı ikinci kez ödediğini, dava açmadan önce arabuluculuk başvurusu yaptıklarını ancak uzlaşma sağlanamadığını belirterek müvekkili tarafından davalıya haksız olarak ödenen 4.758,00- TL’nin ödeme tarihinden (10.07.2020) itibaren ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davacının şahıs şirketi olarak “…” işletmesinin sahibi olduğunu, müvekkili şirketin ise bu işletme için; reklam, tabelalar, menü, baskı, kaplama gibi işler ve bunların uygulanması hizmeti verdiğini, bu hizmetlere ilişkin olarak müvekkili tarafından davacıya 16.09.2019 tarihli 4.720,00-TL bedelli – Seri A No: … ve 18.12.2019 tarihli 23.305,00-TL bedelli – Seri A No: … olan iki adet faturanın kesildiğini, davacının müvekkiline olan toplam borcunun bu iki faturanın toplam bedeli olan 28.025,00-TL olduğunu, faturaların davacıya teslim edildiğini, davacının ne fatura içeriğine ne de tutarına herhangi bir itirazı olmadığını, davacının bu borca karşılık, müvekkili şirkete 20.11.2019 tarihinde 10.000,00-TL ve 14.500,00-TL değerinde iki adet çek verdiğini, bu çeklerin toplam bedelinin davacının borcunu karşılamaya yetmediğini, çekler ile karşılanmayan bakiye 3.525,00-TL’nin davacı tarafından ödenmemesi sebebiyle Karşıyaka … İcra Müdürlüğü … No.lu dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davacının icra takibine de itiraz etmeyerek borcu ödediğini, sonrasında ise iş bu davayı açtığını, davacının ödemediği tutarın 23.305,00 TL bedelli faturanın KDV miktarına denk geldiğini, davacının faturada KDV tutarını ödemek istemediğini düşündüklerini, davacının işletmesine ilişkin ilan ve reklam vergilerinin ödenmesi aşamasında Karşıyaka Belediyesine sunmak üzere 4.720,00 TL bedelli ayrı bir fatura kestirdiğini, dava dilekçesinde bu faturadan bahsetmediğini, 16.09.2019 tarihli 4.720,00-TL bedelli SERİ A NO: … faturanın yalnızca “kompozit led ışıklı tabela” için kesildiğnii, bu faturanın diğer faturadan önce ve yalnızca tabela işi için kesildiğini , zira ilgili ilan ve reklam vergilerin ödenmesi için Karşıyaka Belediyesi Gelir Müdürlüğü’nün davacıdan tabelanın faturasını talep ettiğini, bu sebeple müvekkili şirketin davacının belediyedeki işlemlerini hızlandırmak için tabelayı ve faturasını önden teslim ettiğini, söz konusu faturanın müvekkili şirket ile sürekli olarak irtibat kuran davacı çalışanı … isimli şahıs tarafından alındığını, 18.12.2019 tarihli 23.305,00-TL bedelli SERİ A NO: … olan faturanın ise kalan işler için kesilmiş olup işlerin tamamlanıp teslim edilmesinden sonra davacıya ulaştırıldığını, davacı tarafça verilen çeklerin toplam bedelinin fatura bedelini karşılamadığının son derece açık olduğunu, çekler ile karşılanamayan bakiye borcun icraya konularak tahsil edildiğini, davacı tarafın 18.12.2019 tarihli 23.305,00-TL bedelli fatura için toplamda 24.500,00-TL tutarında çek verdiğini ileri sürdüğünü, bu iddianın ticari hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, bir tacirin hiçbir sebep yokken borcundan fazla miktarlı çek vermesinin beklenemeyeceğini, davacının dilekçesinde 16.09.2019 tarihli, 4.720,00-TL tutarlı faturadan hiç bahsetmeyip bu faturayı yok sayarak kendisini alacaklı çıkarmaya çalıştığını belirterek haksız ve hukuki mesnetten yoksun davanın reddine, yargılama giderleri ve karşı vekalet ücretinin karşı taraf üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, İİK nun 72.maddesi uyarınca istirdat davasıdır.
Asliye Ticaret Mahkemeleri, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi gereğince ticari davalara bakmakla görevlidir.
Ticarî davalar, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1. maddesinde sayılmış olup, buna göre, “Her iki tarafın da ticarî işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın aynı maddenin bentlerinde sayılan davalar” ticari dava olarak adlandırılmıştır.
TTK’nın 4. maddesine göre, tarafların tacir olup olmadıklarına ve dava konusu edilen işin ticarî nitelikte olup olmadığına bakılmaksızın ticarî dava olarak sayılan dava türleri mutlak ticarî davalar, tarafları tacir olan ve tarafların ticarî işletmesi ile ilgili olan uyuşmazlıklar nispi ticari davalardır. Bir davanın nispi ticari dava sayılabilmesi için; uyuşmazlığın her iki tarafının tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticarî işletmesi ile ilgili olması gerekli ve zorunludur.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesini değiştiren 6335 sayılı Kanun ile asliye hukuk mahkemeleri ile asliye ticaret mahkemeleri arasındaki ilişki, iş bölümü ilişkisi olmaktan çıkarılıp, görev ilişkisi haline getirilmiştir. Görev ilişkisi mahkemece re’sen davanın her aşamasında nazara alınan ve kamu düzeninden sayılan bir dava şartıdır.
Dava tarihi itibariyle yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın 4. maddesi uyarınca, bu hükümde sayılan mutlak ticari davaların yanısıra her iki tarafın da ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davaları nispi ticari dava sayılır. Anılan Yasa’nın 5/1. maddesi uyarınca, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine ve tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemeleri tüm ticari davalara bakmakla görevlidir.
Somut olayda, Mahkememizce yapılan araştırmada Karşıyaka Vergi Dairesi Müdürlüğünün cevabi yazısında davacının gelir vergisinden muaf olmadığı, kazancının gerçek usulde vergilendirildiği, işletme hesabına göre defter tuttuğu, VUK’nun 177.maddesi uyarınca 1.sınıfa tabi tacir olmadığı, ticari faaliyet boyutuna ulaşan işlem hacminin olmadığı gibi yapılan yapılan araştırma sonucu davacının uyuşmazlığa konu faturanın düzenlendiği tarih ve dava tarihi itibarıyla ticaret sicilinde kaydının da olmadığının anlaşıldığı, ayrıca dosya kapsamına göre dosya içerisinde davalının tacir olduğunu veya ticari işletmesinin bulunduğunu gösterir herhangi bir bilgi ve belgenin de bulunmadığı, bu nedenle davalı yönünden görülmekte olan davanın ticaret mahkemesinde görülmesi gereken bir dava olarak kabul edilemeyeceği anlaşılmıştır.
Belirtilen gerekçeye göre, taraflardan birinin tacir olmaması ve uyuşmazlığın iki tarafında ticari işletmesi ile ilgili olmayışı yanında davanın mutlak ticari dava niteliğinde de olmadığı; Türk Ticaret Kanununun yukarıda belirtilen hükümleri gereğince taraflar arasındaki uyuşmazlığın konusuna göre de görülmekte olan davanın mutlak veya nîspi ticarî dava olarak kabul edilemeyeceği, bu nedenle davanın çözümünde, genel görevli ve yetkili mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğu anlaşıldığından, Mahkememizin görevli bulunmadığına dair aşağıdaki şekilde hüküm tesisi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda yazılı bulunan gerekçeye göre;
1-Uyuşmazlığın çözümünde Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olması nedeniyle davanın göreve ilişkin dava şartı bulunmadığından HMK.nun 114/1-c ve 115/2 maddeleri gereğince usulden reddine,
2-Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
3-Kararın kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmesi halinde veya kanun yoluna başvurulmuş ise bu başvurunun reddi kararının tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde taraflarca mahkememize başvurulması halinde dosyanın görevli ve yetkili İzmir Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine, yasal süre içerisinde başvuru yapılmaması halinde davanın açılmamış sayılacağına,
4-HMK.nun 331/2 maddesi gereğince harç ve yargılama giderlerinin görevli mahkemece hüküm altına alınmasına,
5-Mahkememiz görevsizlik kararı sonrasında görevli ve yetkili mahkemede yargılamaya devam edilmemesi, bu husus belirtilerek mahkememize başvurulması halinde harç ve yargılama giderleri konusunda mahkememizce karar verilmesine,
Dair ; davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 6100 s. HMK’nın 341. v.d.maddeleri gereğince ( 2 ) hafta içerisinde, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 19/04/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır