Emsal Mahkeme Kararı İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/745 E. 2023/90 K. 08.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/745
KARAR NO : 2023/90

DAVA : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 14/08/2009
KARAR TARİHİ : 08/02/2023

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili 09.09.2009 harç tarihli dava dilekçesiyle; müvekkili …’nın perakende çanta ve terlik satışı yaptığını, davalı … Saraciye San. Ve Tic. Ltd. Şti. nden düzenli olarak mal alış verişi yaptığını, müvekkilinin davalıya bazen avans ve bazen de ödeme olarak çek verdiğini, davalının müvekkilin gönderdiği çeklere rağmen mal göndermediğini, 28.02.2009 keşide tarihli 3.360,00 .-TL ve 5.260,00 -.TL bedelli çeklerin 11.02.2009 tarihinde, 30.03.2009 keşide tarihli 1.500,00 -.TL bedelli ve 31.05.2009 keşide tarihli 3.600,00 -.TL bedelli çeklerin 12.02.2009 tarihinde bankaya ibraz edilmesiyle karşılıksız kaşesinin vurulduğunu, müvekkili hakkında İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … D. iş sayılı dosyasından ihtiyati haciz kararı alındığını, İzmir 20. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi yapıldığını, bunların dışında davalının vadesi gelmeyen 30.01.2009 keşide tarihli 3.360 ve 5.100 -.TL bedelli, iki adet çek için de ihtiyati haciz kararı alınıp İzmir 20. İcra müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile takibe geçildiğini, müvekkilinin haciz baskısı altında bu iki çek için toplam 7.500,00 -.TL ödemek zorunda kaldığını, 2008 ve 2009 yıllarına ilişkin olarak 82.090,00 -.TL lik çek karşılığında sadece 37.492,67 -.TL lik mal teslim aldığını, davalının daha 44.597,33 -.TL lik mal teslim etmesi gerekir iken teslim etmediğini, müvekkilinin bu çekler karşılığı borçlu olmadığını, kısacası İzmir 20. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına konu olan Türkiye … Bankasının 30.01.2009 keşide tarihli … çek nolu 3.360 -.TL bedelli ve … çek nolu 5.100,00 -.TL bedelli çeklerden borçlu olmadığının TESPİTİ, İzmir 20. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına ödenen 7.500,00 -.TL nin ödeme tarihinden itibaren ticari faizi ile davalıdan İSTİRDADI, İzmir 20. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında takibe konu olan Türkiye … Bankasından keşide edilen, 28.02.2009 keşide tarihli 5.260,00 -.TL bedelli … çek no lu çekin, yine 28.02.2009 keşide tarihli 3.360,00 -.TL bedelli … çek nolu çekin ve 30.03.2009 keşide tarihli 1.500,00 -.TL bedelli … çek no lu ve 31.05.2009 keşide tarihli 3.600,00 -.TL bedelli ve … çek no lu çeklerden dolayı BORÇLU OLMADIĞININ TESPİTİNE; 2008-2009 yıllarında müvekkiline gönderileceği vaat edilen mal karşılığı kesilen çek miktarı ile gönderilen mal karşılığı farkın icra takiplerine konu edilen kısım düşüldükten sonra karşı yanın haksız ve sebepsiz zenginleştiği 22.417,33 -.TL nin davalıya ödeme tarihlerinden itibaren ticari faizi ile tahsiline; İzmir 20. İcra Müdürlüğünün … ve … esas nolu dosyaları ile ilgili olarak %40 icra inkar tazminatın davalıdan alınarak müvekkiline verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Saraciye Ltd. Şti. vekilinin 07.12.2009 tarihli cevap dilekçesinde; müvekkili … Ltd Şti’nin valiz-çanta üretimi ve toptan satışıyla iştigal ettiğini, davacı yana valiz ve çanta sattığını, müvekkilinin 2007 yılı alım-satım ilişkisinden dava konusu altı adet çeki davacıdan aldığını (28.01.2008 vadeli 2.500,00 .-TL, 30.01.2008 vadeli 2.000,00 .-TL, 28.02.2008 vadeli 1.700,00 .-TL, 20.02.2008 vadeli 2.000,00 .-TL, 20.03.2008 vadeli 2.000,00 .-TL ve 30.03.2008 vadeli 2.150,00 TL, toplam 12.350,00 -TL bedelli çek aldığını, çanta ve valiz mallarının vadeli olarak alındığını, bu çeklerin ödemelerinin 2008 yılına sarktığını, davacıya 2008 yılında mal satılmadığını, genel ticari örf ve adetlerine göre alınan malın ödenmesinin sezon sonunu bulduğunu, davacının 2008 yılında müvekkiline 13 adet çek verdiğini, bu çeklerin bir kısmının mal karşılığı olduğunu, bir kısmının da karşılıksız çıkan çeklere karşılık verildiğini, bu 13 adet çek bedelinin toplam 69.740,00 .-TL olup; bu çeklerden 31.10.2008 vadeli 13.000,00 .-TL bedelli ve 30.11.2008 vadeli 13.500,00 .-TL’lik iki adet çekin karşılıksız kaldığını, bu çeklerin karşılıksız olması nedeniyle davacının yeni çekler vermek istediğini beyan ettiğini, müvekkilinin davacının bu çeklerin ötelenmesi talebini doğacak vade farkı olarak 3.077,06 .-TL ve mal değerindeki artış farkı olarak da 5.607,12 .-TL eklenmesi karşılığı kabul ettiğini, bu iki çeki davacıya iade ettiğini, davacının da buna karşılık 20.10.2008 tarihinde 3.500,00 .-TL kredi kartı ile 21.10.2008 tarihinde de nakit olarak 500,00 .-TL ödediğini, kalan borcunu da diğer çeklerle ötelediğini, dolayısıyla müvekkiline 69.740,00 .-TL’lik çek verilip; bunun 26.500,00 .-TL’lik kısmının iade edildiğini, müvekkilinin elinde 43.240,00 .-TL’lik çek kaldığını, 3.500,00 .-TL kredi kartı ve 500,00 .-TL nakit ödemelerin de birleştirilmesi sonucu müvekkilinin toplam 47.240,00 .-TL tahsil ettiğini, davacı yanın cari hesaplardaki toplam borcunun da 47.000,46 .-TL olduğunu, bu şekli ile davacının 239,54 .-TL alacaklı göründüğünü, öteleme suretiyle verilen çeklerin de ödenmediğini, davacı hakkında icra takibine geçtiklerini, ancak itiraz edilmediğini (İzmir 20. İcra Müdürlüğü’nün … ile … E. sayılı dosyaları) belirterek davanın reddine ve %40 kötüniyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
Davacı vekilinin 18.10.2009 tarihli replik dilekçesiyle; davalının cevabındaki iddialardan olan çeklerin sadece 2007 yılında yapılan alışverişler için değil, 2008 yılındaki alışverişler için de geçerli olduğunu, 2008 yılında da mal alındığını, ancak; bu malları göndermediğini ve takibe geçtiğini, müvekkilinin hiçbir zaman öteleme çeki vermediğini, davalının iddiasında yer alan 31.10.2008 vadeli 13.000,00 .-TL bedelli ve 30.11.2008 vadeli 13.500,00 .-TL’lik iki adet çekin müvekkiline iade edildiği, ancak iade sebebinin müvekkilince ödenmesi olduğunu, bu nedenle iade edildiğini, davalının çekin ötelenmesinden doğan 3.077,06 .-TL ve 5.607,12 .-TL’lik vade farkı ve mal bedel artış farkı iddialarının da hayal ürünü olduğunu, zira her iki çekin bankaya ibrazında karşılıksız olduğunun tespit edilmesinden önce müvekkilinin 31.01.2009 keşide tarihli 5.100,00 .-TL, 28.02.2009 keşide tarihli 5.260,00 .-TL ve 31.05.2009 tarihli 3.600,00 .-TL bedelli çeklerin 13.000,00 .-TL ve 13.500,00 .-TL’lik çeklerden önce verildiğini, bu nedenle davalının iddiasında belirttiği üzere bu çeklerin karşılıksız olması nedeniyle vade farkı ve mal artış bedeli olan 8.684,18 .-TL’nin de ilavesiyle 35.184,18 .-TL müvekkilinin ödemesi gerektiğini, ancak; müvekkilinin bu miktar karşılığında sadece 13.960,00 .-TL tutarlı yukarıda belirtilen üç çeki verdiğini, bu iddianın da tutarlı olmadığını kanıtladığını, bu halde davalı alacağının daha fazla olması gerektiğini belirterek cevap dilekçesinin reddini talep etmiştir.
Davalı vekilinin 19.04.2010 düplik dilekçesinde; davacının öteleme çek verdiğini, icra takiplerine itiraz etmeyerek borcu kabul ettiğini, davacının piyasada çok miktarda borcunun bulunduğunu, 2007 yılında aldığı malların bir kısmına 2008 yılına vadeli çekler verdiğini, 2008 yılı ortalarına ve sonuna kesilen çeklerin her aya yayıldığını, bunun gerekçesinin ödeme planlaması olduğunu, … Bankası … Şubesi 31.10.2008 keşide tarihli 13.000,00 .-.-TL bedelli ve 30.11.2008 keşide tarihli 13.500,00 .-TL lik çeklerin karşılıksız kalması nedeniyle iade edildiğini, yerine yeni çekler alındığını, bu işlemin ticari hayatta borç vadelendirme olarak yapılageldiğini, çeklerin genelde mal alan perakendecilerin satış yapabileceği dönemlere ilişkin kesildiğini, ancak belirtilen dönemlerde ödeme yapılmazsa, tarafların uzlaşmasıyla çekin iadesi ve yeni çek verilmesiyle tarihlerin ertelenmesinin mümkün olduğunu, bu toplam 26.500,00 .-TL lik çekin de iade edilmesiyle parça parça her ay ödeme alınacak şekilde planlama yapıldığını, öteleme çeklerinin de ödenmediğini, bu nedenle icra takibi yapıldığını, davacının iddiasına göre müvekkiline avans çeki verdiğini, avans çeklerinin toplamının 44.597,33 .-TL olduğunu belirtmiş ise de müvekkilinin mal göndermemesi halinde davacının zaten avans çeki vermemesi gerektiğini, bu iddianın da doğru olmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Davacı vekilinin 02.02.2011 tarihli beyan dilekçesiyle; dava konusu olan çeklerden İzmir 20. İcra Müdürlüğü … E. sayılı dosyasındaki 12.202,59 .-TL’yi ödediğini belirterek bu miktarın istirdadını talep etmiştir.
Dava; menfi tespit ve istirdat davasıdır.
Tarafların delilleri toplanmış ve değerlendirilmiştir.
İzmir 20. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası, İzmir 20. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası, taraflara ait defter ve kayıtlar, çekler, faturalar ve icra dosyaları incelenmiştir.
İzmir 20. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası incelendiğinde; takip alacaklısı … Ltd Şti’nin takip borçlusu … aleyhine 28.02.2009 tarihinde kambiyo senetlerine mahsus takip yoluyla 8.460,00 .-TL asıl alacak üzerinden ve ferileriyle birlikte 9.289,79 TL üzerinden kambiyo senetlerine mahsus takip yoluyla takibe geçtiği, takip dayanağının 30.01.2009 tarihli 3.360,00 .-TL ve 31.01.2009 tarihli 5.500,00 .-TL’lik çekler olduğu, borçluya ödeme emrinin 20.03.2009 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun itiraz etmediği ve haciz yapıldığı, borçlunun mal beyanında bulunduğu, 20.03.2009 tarihli haciz sırasında borçlu ile birlikte icra kefili … ve …’nın da borcu ödemeyi taahhüt ettiği ve onlar hakkında da icra emri düzenlenerek gönderildiği, ancak ödeme olmadığı belirlenmiştir.
İzmir 20. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası incelendiğinde; takip alacaklısı … Ltd Şti’nin takip borçlusu … aleyhine 20.02.2009 tarihinde kambiyo senetlerine mahsus takip yoluyla 13.720,00 .-TL asıl alacak ve ferileriyle birlikte14.650,86 TL üzerinden kambiyo senetlerine mahsus takip yoluyla takibe geçtiği, takip dayanağının 28.02.2009 tarihli 3.360,00 .-TL ve 28.02.2009 tarihli 5.260,00.-TL, 30.03.2009 tarihli 1.500,00 .-TL ve 31.05.2009 tarihli 3.660,00 TL’lik çekler olduğu, çeklerin keşidecisinin …, lehtarının alacaklı olduğu, borçluya ödeme emrinin 24.02.2009 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun itiraz etmediği ve 24.02.2009 tarihinde evinde haciz yapıldığı belirlenmiştir.
Mahkememizce tarafların defter ve kayıtlarının incelenmesi için bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiş, bu anlamda öncelikle davacı tarafın defter ve kayıtlarının incelenmesi için … Asliye Hukuk Mahkemesi’ne talimat yazılarak bilirkişi SMMM … görevlendirilmiştir. Bilirkişinin ibraz etmiş olduğu 13.12.2011 tarihli raporda; davacının defterlerinin işletme defterleri olması nedeniyle ticari ilişkinin tam olarak belirlenemediği, bu nedenle davalının defterlerinin de incelenmesi gerektiği belirtilmiş, bu rapora karşı tarafların itirazlarının bulunması ( davacı vekilinin 23.12.2011 tarihli, davalı vekilinin 14.03.2012 tarihli itirazları ) nedeniyle bu bilirkişiden ek rapor alınmasına karar verilmiştir.
Davacının defterleri için alınacak ek rapor ve gerekse davalının defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yapılacağı göz önüne alınarak HMK m. 120 ve 324’e göre davacının 100,00 .-TL gider avansı ve 1.100,00 .-TL delil avansı yatırması için 2 haftalık kesin süre verilmiş, davacıya bu konuda 15.03.2012 tarihli ara kararda 2 haftalık kesin süre verilmesine rağmen davacı sadece 28.03.2012 tarihinde gider avansını yatırmış olup, delil avansını yatırmadığından, HMK m. 324 e göre davacının davasının reddine, davalının kötü niyet tazminat şartları gerçekleşmediğinden bu yöndeki talebinin reddine karar verilmiştir.
Mahkememizce verilen bu kararın davacı tarafça temyiz edilmesiyle Yargıtay 19. HD sinin … esas ve … karar sayılı 07.02.2013 tarihli kararıyla mahkememiz hükmü bozulmuştur. Bozma gerekçesinde; “Mahkemece 15.03.2012 tarihli celsede 3 numaralı ara kararda davacı tarafa delil avansı yatırması için kesin süre verilmişse de ara kararda bahsi geçen giderin hangi delil için istendiği hususunda açık ve net bir ifadeye rastlanılmadığından ortada usulüne uygun verilmiş bir kesin mehilden söz edilemez.
Öte yandan her ne kadar mahkemece davalı defterlerinin incelenmesi için gereken delil avansının yatırılması davacı tarafa yüklenmişse de her iki tarafında kendi defterlerini delil olarak göstermesi ve 6100 sayılı HMK’nun 324.maddesinin 1.fıkrasının 2.cümlesine göre aynı delile her iki tarafın birlikte dayanması halinde delil avansının yarı yarıya taraflardan alınacağı yönündeki hükmü dikkate alınarak ara karar oluşturulmaması da bozmayı gerektirmiştir.” yer almıştır.
Bozma kararına karşı 10.10.2013 tarihinde … ve … karar sayılı 10.10.2013 tarihli direnme kararıyla mahkememizce direnme kararı verilmiştir. Mahkememizce verilen direnme kararı Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun … ve … karar sayılı 24.02.2016 tarihli kararıyla bozulmuştur. Bozma gerekçesinde; “….Yukarıda vurgulanan ilkeler, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.02.1983 gün ve E:1980/1-1284, K:1983/141; 22.11.1972 gün ve E:8/832, K:935; 13.10.2010 gün ve E:2010/17-510, K:485; 28.04.2010 gün ve E:2010/2-221, K:241; 28.03.2012 gün ve E:2012/19-55, K:2012/249; 13.03.2015 gün ve E:2013/9-1824, K:2015/1030 sayılı kararlarında da benimsenmiştir.
Öte yandan, 6100 sayılı HMK’nın 324.maddesinin 1.fıkrasının 2.cümlesine göre, taraflar birlikte aynı delilin ikamesini talep etmişlerse, gereken gideri yarı yarıya avans olarak öderler.
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; eldeki davada, yerel mahkemece 15.03.2012 günlü oturumda delil avansı yatırılması amacıyla davacı vekiline verilen kesin süreye ilişkin olarak oluşturulan üç (3) numaralı ara kararı aynen;
“Davacı tarafın HMK. md.102-2 gereğince gider avansını ve HMK. 324 gereği 100 TL gider ve 1.100 TL delil avansı yatırması için iki haftalık kesin süre verilmesine, yatırılmadığı takdirde gider avansı yönünden davanın dava şartı yokluğundan yani usulden reddedileceği ve delil avansı yönünden ise o delile dayanmaktan vazgeçmiş sayılacağının ihtarına(ihtarat yapıldı)” şeklindedir.
Görüldüğü üzere, mahkemece, delil avansı yatırılması için davacı vekiline verilen kesin sürenin hangi delil için istenildiği açıkça belli değildir.
Öyleyse, mahkemece, oluşturulan ara kararının yukarıda vurgulanan ilkelere uygun olmadığı anlaşılmaktadır.
Öte yandan, davacı ile davalı taraf, delil listelerinde ticari defterlerini delil olarak göstermişlerdir.
Buna göre, mahkemece, davanın her iki tarafının ticari defterlerinin delil olarak gösterilmesi karşısında, HMK.m.324/1.fıkra 2.cümle gereğince, delil avansının taraflardan yarı yarıya alınması yönünde ara kararı oluşturulması gerekirken, bunun tersine olarak yalnızca davacı tarafa yüklenmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Sonuç itibariyle; yerel mahkemece, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.”
Yargıtay 19 Hukuk Dairesinin Özel daire bozma kararı kapsamında Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin … esas … karar sayılı 07.02.2013 tarihli bozma kararında yer aldığı üzere davacı tarafa 15.03.2012 tarihli ara karar kapsamında gider avansını ve delil avansını yatırması için yeniden süre verilmiş, bu süre içerisinde delil ve gider avansı yatırılınca bilirkişi incelemesi yapılması yönünden 15.03.2012 tarihli 4 nolu ara karar gereğince karar verilmiştir.
Davacının kendisine verilen süre içerisine delil ve gider avansını yatırmadığı tespit edilmekle 03.08.2016 tarihli ara kararda delil avansının 1/2 si olan 1.000,00 TL nın 2 haftalık kesin süre içerisinde yatırılmasına karar verilmiştir.
Buna rağmen davacı taraf 01.07.2016 tarihli dilekçesi ile delil ve gider avansı yatırmayacağını beyan etmiştir.
Davalı taraf gerekli delil ve gider avanslarını yatırarak inceleme yapılmasını talep etmesi üzerine, öncelikle davacının 2007 yılı defterlerinin incelenmesi için SMMM bilirkişi … görevlendirilmiş ancak davacı taraf defter ve kayıtlarını ibraz etmeyeceğini, bu defter ve kayıtlarının imha edildiğini, beyan etmesi ile davacının defter ve kayıtları incelenmemiştir.
Davalının defter ve kayıtları incelenmesi için İstanbul Nöbetçi Asliye Ticaret mahkemesine talimat yazılmış ve bilirkişi SMMM …’dan 21.08.2017 tarihli rapor alınmıştır. Bu raporda; tarafların beyanları, davacının bozmadan önce incelenen defterleri ile dosyadaki tüm kayıtlar ve icra dosyaları değerlendirilmiş, davalı tarafın defterlerinin açılış ve kapanış onaylarının yapıldığı, lehe delil olma özelliği taşıdığı, davalının defter ve kayıtlarına göre 31.12.2008 tarihi itibariyle davacı tarafa 239,55 TL borçlu olarak görüldüğü, davalının davacı tarafa kesmiş olduğu faturaların incelenmesiyle 2007 – 2008 yılında 83.009,44 TL bedelli 70 adet satış faturası düzenlediği, malların davacı tarafa ne şekilde teslim edildiğine dair bir belge bulunmadığı, aynı zamanda 23.12.2008 tarihinde 2 adet irsaliyeli fatura ile KDV dahil toplam 8.684,18 TL lik fiyat farkı ve çek öteleme fiyat farkı faturası düzenlediği, bu faturaların davacı tarafa … Kargo A.Ş. vasıtasıyla gönderildiği, … ya teslim edildiği, kredi kartı çek ve nakit ödemelerin toplamının 110.010,00 TL olduğu, davalının davacı taraftan almış olduğu, 31.10.2008 tarihli … nolu 13.000,00 TL ve 30.11.2008 tarihli … nolu 13.500,00 TL bedelli toplam 26.500,00 TL olan 2 adet çeki davacı tarafa iade ettiği, davacının toplam tahsilatının 83.510,00 TL olduğu, … Bankasının 10.06.2010 tarihli … Şubesinin yazısında 31.10.2008 tarihli … nolu 13.000,00 TL ve 30.11.2008 tarihli … nolu 13.500,00 TL bedelli toplam 26.500,00 TL olan 2 adet çek için düzeltme hakkının kullanıldığının bildirildiği, düzeltme hakkının çek asıllarının bankaya iade edilmesiyle banka kanalıyla ödeme yaparak bu çek asıllarının geri alındığı, banka tarafından çeklerin davalı tarafa nakit veya banka kanalıyla ödenip ödenmediği, bu bedelin ödenmeden de karşılıklı anlaşma gereği çek asıllarının geri alınabileceğinden bu konuda bilgi verilmediği, ancak davacının düzeltme hakkını kullanmakla birlikte bu iki adet çeki ödediğine dair herhangi bir belgenin bulunmadığı, buna göre davalı tarafın davacı tarafa 500,56 TL borçlu olduğu, belirtilmiştir.
Bu rapora karşı davacı taraf 09.10.2017 tarihli beyan dilekçesinde; 13.000,00 TL ve 13.000,00 TL bedelli çeklerin müvekkiline öteleme amacıyla iade edilmediğini, bu çeklerin ödendiğini tahsilat nedeniyle çeklerin müvekkiline verildiğini, tarafların arasındaki ilişkin 2008 yılında sona ermesine rağmen 2009 yılında müvekkilinin 30.01.2009 tarihli 3.360,00 TL bedelli, 30.01.2009 tarih9li 5.100,00 TL bedelli, 28.02.2009 tarihli 3.360,00 TL bedelli, 28.02.2009 tarihli 5.260,00 TL bedelli, 30.03.2009 tarihli 1.500,00 TL bedelli, 31.05.2009 tarihli 3.600,00 TL bedelli toplam 22.020,00 TL bedelli 6 adet çek teslim ettiğini, bu çeklerin de değerlendirilmesi gerektiğini, 26.50,00 TL’lik fazladan ödemeyle birlikte 2008 yılı sonu itibariyle davalının 50,00 TL borçlu olduğu ve 2009 vadeli 6 adet çekinde ödenmesi nedeniyle bu bedellerin istirdadı (İzmir 20. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyada) ve İzmir 20. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında da borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istediğini belirterek rapora itiraz etmiştir.
Davalı tarafın bilirkişi raporuna karşı 09.11.2017 tarihli beyan dilekçesinde; 13.000,00 TL ve 13.500,00 TL bedelli çeklerin karşılıksız çıkması nedeniyle düzeltme hakkı kullanılması için davacıya iade edildiğini, ayrıca vade farkı olarak da 3.077,06 TL’lik fatura düzenlendiğini, 5.607,12 TL mal fiyat farkı faturasının da düzenlendiğini, bu çeklerin davacı tarafça ödenmediğini, davacının itiraz dilekçesinde yer alan İzmir 20. İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyasında yer alan 13.720,00 TL bedelli 4 adet çek ve İzmir 20. İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyasında 8.460,00 TL bedelli 2 adet çekin bilirkişi raporunda değerlendirilmesine itiraz etmiş ise de, bu çeklerin değerlendirildiği, davacı tarafın kredi kartı ve nakit ödemeleriyle teslim edilen çeklerin de hesaba katıldığı, toplam 110.010,00 TL tutardan davacıya elde edilen 13.000,00 ve 13.500,00 TL bedelli 2 adet çek toplamı 26.500,00 TL’nin bu hesaptan düşüldüğünü, 6 adet çekin karşılıksız çıkması nedeniyle takibe konu yapıldığını, 2009 yılı defter ve kayıtlarının incelenmesi gerektiğini, böylece müvekkilinin alacağının da belirleneceğini belirterek bilirkişi raporuna karşı beyanda bulunmuş ve ek rapor alınmasını talep etmiştir.
Mahkememizce yazılan talimat nedeniyle Bilirkişi …’dan 20.02.2018 tarihli ek rapor alınmıştır. Bu ek raporda; tarafların itirazları da değerlendirilerek 2007 – 2008 2009 yılları defter ve kayıtları da incelenmiş ve davalının defter ve kayıtlarının lehe delil olma özelliği belirlendiği, davalı tarafın ticari defterine göre 2007 yılında 36.832,62 TL lik fatura düzenlediği ve karşılığında 14 adet 36.270,00 TL lik çek aldığını, bu çeklerden 23.920,00 TL bedelli 8 adet inin 2007 vade tarihli, 12.350,00 TL bedelli 6 adetinin ise 2008 vadeli olduğu, 2008 yılında 46.176,82 TL fatura düzenlediği ve 13 69,740,00 TL lik çek aldığı, davalı tarafın davacıdan almış olduğu 13 adet toplam 69.740,00 TL çeklerden 47.560,00 TL bedelli 7 adetinin 2008 vade tarihli 22.180,00 TL bedelli 6 adetinin 2009 vade tarihli olduğu, 31.10.2008 tarihli … nolu 13.000,00 TL ve 30.11.2008 tarihli … nolu 13.500.,00 TL bedelli toplam 26.500,00 TL olan 2 adet çekin ise davacı tarafa iade edildiği, davacının toplam 83.009,44 TL lik fatura kapsamında alacağı olduğu, davalı tarafın 2007 – 2008 yılları içinde 2007 – 2008 -2009 yıllarına vadeli toplam 27 adet ve 106.010,00 TL bedelli çek aldığı bu çeklerden 26.500,00 TL bedelli 2 adetini davacıya iade ettiği, bakiye 24 adet 79.510,00 TL bedelli çekin davalı tarafından davacı tarafta fatura karşılığı alınmış olduğu, 2009 yılında vadesinde ödenmeyen 2 adet 8.460,00 TL lik çek alacağı için icra takibi yaptığı, 2009 yılı içinde 7.700,00 TL tahsilat yaptığı, davalının defter ve kayıtlarına göre davacı taraftan alınan ödenmemiş 2009 yılında 13.720,00 TL bedelli çek alacağının olduğu, davalı tarafın bütün çekleri tahsil ettiği takdirde davacı tarafa 500,56 TL borçlu hale geleceği, ancak davalı tarafın davacı tarafa iade edilen 31.10.2008 tarihli … nolu 13.000,00 TL ve 30.11.2008 tarihli … nolu 13.500.,00 TL bedelli toplam 26.500,00 TL olan 2 adet çekin düzeltme hakkının kullanılmasından sonra bu çeklerin tahsil edildiğine ilişkin davacının iddiasını ispatlayacak herhangi bir belge sunmadığı, davalı tarafın karşılıksız çıkan çekler nedeniyle İzmir 20. İcra Müdürlüğünün … ve İzmir 20. İcra Müdürlüğünün …esas sayılı dosyaları ile takibe geçtiği ve halen karşılıksız çıkan bu çeklere ilişkin 13.720,00 TL alacaklı olduğu, davalı tarafın çeklerden doğan alacağının tahsil etmesi halinde 500,56 TL borçlu, tahsil edemediği takdirde ise (13.720,00 TL – 500,56 =) 13.219,44 TL alacaklı olacağı, belirtilmiştir.
Bu rapora karşı davacı vekili 20.04.2018 tarihli beyan dilekçesinde; bu iki adet çekin karşılıksız olduğu ve bu çeklerin yerine bankaya ibraz tarihlerinden sonra 05.12.2008 tarihinde 31.01.2009 tarihli 5.100,00 TL bedelli ve 28.02.2009 tarihli 5.260,00 TL ve 31.05.2009 tarihli 3.600,00 TL bedelli çeklerin verildiğini, bu çeklerin 13.000,00 ve 13.500,00 TL bedelli çeklerin karşılıksız çıkmasından önce verildiğini, bilirkişinin çeklerin keşide ve ibraz tarihlerini sorgulamadığını, malların teslim edilmediğini belirterek bilirkişi raporuna itiraz etmiştir.
Davalı tarafın bilirkişi raporuna karşı 09.04.2018 tarihli beyan dilekçesinde; bilirkişi raporundaki alacaklarının tespitine katıldıklarını, davacının 31.10.2008 keşide tarihli 13.000,00 TL bedelli ve 30.11.2008 keşide tarihli 13.500,00 TL bedelli 2 adet çekin davacı tarafa ödeme alınmaksızın iade edildiği, davacının düzeltme hakkını kullandığının belirlendiği, İzmir 20. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasıyla ödenmeyen 4 adet çeke ilişkin toplam 13.720,00 TL bedelli icra takibi yapıldığı, bu çeklerin halen ödenmediği, davacının müvekkile halen 13.219,44 TL borçlu olduğu, davacının borcunu ödememek için kötü niyetli hareket ettiği, bu çekleri ödemiş gibi beyanda bulunduğu, ödemesini ispatlaması gerektiğini, davacının çek bedellerini ödemediğinden alacaklı olmadığını, halen takip eden icra dosyasında alacaklarının bulunduğunu belirterek davanın reddine ve %40 kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiş ve 11.09.2018 tarihli beyan dilekçesiyle; davacının verdiği 31.10.2008 keşide tarihli 13.000,00 TL bedelli ve 30.11.2008 vade tarihli 13.500,00 TL’lik çekler yerine verdiği çeklerin karşılıksız çıkması nedeniyle ödenmediğini, bunun üzerine 31.01.2009 tarihli 5.100,00 TL bedelli, 28.02.2009 tarihli 5.260,00 TL bedelli, 31.05.2009 tarihli 3.600,00 TL bedelli çekleri verdiğini, 13.000,00 TL ve 13.500,00 TL bedelli çeklerin ödenmediğini, bu iddianın ispatlanamadığını, ayrıca davacının 30.03.2009 tarihli 1.500,00 TL, 30.12.2008 tarihli 3.360,00 TL, 30.01.2009 tarihli 3.360,00 TL ve 28.02.2009 tarihli 3.360,00 TL bedelli çeklerin ise 13.000,00 TL ve 13.500,00 TL bedelli karşılıksız çıkan çeklerden evvel verildiğini, bu sebeple bu çeklerin verilerek karşılıksız çıkan çeklerin alındığının kabulünün mümkün olmadığını belirttiği, ancak cari hesap ilişkisinde 2007 yılında yapılan ticaretin bakiye bedeli kalan miktarı 2008 yılı Ocak – Mart ayları arasında parçalı çeklerle 12.350,00 TL olarak ödendiği ve 2007 yılı ödemesinin kapatıldığı, 2008 yılının muhtelif tarihlerinde gönderilen mallar karşılığı davacının 2008 yılı Ekim ayı başından çeklerle ödeme yaptığı ve bu aşamada 17.10.2008 tarihinde 30.03.2009 tarihli 1.500,00 TL, 30.12.2008 tarihli 3.360,00 TL, 30.01.2009 tarihli 3.360,00 TL ve 28.02.2009 tarihli 3.360,00 TL bedelli çekleri gönderdiğini, 05.11.2008 tarihine kadar müvekkilinin davacıya mal gönderdiğini, 10.11.2008 tarihinde çek bankaya ibraz edildiğinde karşılığının olmadığının tespit edildiğini, mutabakat gereği davacının çekini iade alıp ve henüz mal gönderimi yapılmayan 30.03.2009 tarihli 1.500,00 TL, 30.12.2008 tarihli 3.360,00 TL, 30.01.2009 tarihli 3.360,00 TL ve 28.02.2009 tarihli 3.360,00 TL bedelli çeklerin karşılıksız çıkan çeke karşılık verdiğini, 30.11.2008 tarihli 13.500,00 TL bedelli çekin karşılıksız çıkmasıyla bu çek yerine 05.12.2008 tarihinde 31.01.2009 tarihli 5.100,00 TL bedelli çek 28.02.2009 tarihli 5.260,00 TL bedelli çek ve 31.05.2009 tarihli 3.600,00 TL bedelli çek toplamı 13.960,00 TL bedelli çeki verdiğini, davacının karşılıksız kalan çekleri ödemediği, aksine bu çekler için önceden ve sonradan verilen çeklerin borç karşılığı sayılarak 25.540,00 TL bedelindeki çekinde müvekkilinin elinde kaldığını, müvekkilinin düzenlediği faturaların davacıya teslim edildiğini, bilirkişi raporunda bu durumun belirlendiğini, faturalara itiraz etmediğini, davacının ödediğini iddia ettiği çek bedellerine ilişkin herhangi bir ödeme belgesi sunmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Mahkememizce yapılan yargılamada 18.10.2018 tarihli celsede davacı vekilinin bu celseye iştirak etmediği, mazeret bildirmediği, davalı vekilinin ise mazeret bildirmesi nedeniyle dosyayı takip edip etmeyeceğinin sorulması gerektiğinden duruşmanın 24.01.2019 tarihli celseye bırakıldığı, davalı vekilinin 24.01.2019 tarihli celsede davayı takip etmeyeceğini imzası ile tasdik ve beyan ettiği, mevcut durumda davacının iştirak etmediği ve mazerette bildirmediği 18.10.2018 tarihli celse itibariyle dosyanın işlemden kaldırılması gerektiği tespit edilerek bu tarih itibariyle dosya işlemden kaldırıldığı ve 24.01.2019 tarihi itibariyle HMK m. 150/4’de yer alan yasal süre içerisinde taraflarca yenilenmediğinden, HMK m. 150/5 gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği belirlenmiştir.
Bu karar davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir. Davacının kararı temyiz etmesiyle Yargıtay 11. HD’nin … Esas – … Karar sayılı 23.05.2022 tarihli kararıyla “…6100 sayılı HMK 120/1 maddesinde “Usulüne uygun şekilde davet edilmiş olan tarafların, duruşmaya gelmedikleri veya gelip de davayı takip etmeyeceklerini bildirmedikleri takdirde dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verileceği”,
Yasa’nın 150/4 maddesinde “dosyası işlemden kaldırılmış olan davanın, işlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak 3 ay içinde taraflardan birinin dilekçe ile başvurusu üzerine yenilenebileceği”,
Yasa’nın 150/5 maddesinde de “işlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak 3 ay içinde yenilenmeyen davaların süresinin dolduğu gün itibariyle açılmamış sayılacağı” düzenlenmiştir.
Dosya içeriğinden 13.09.2018 tarihli oturumda taraf vekillerinin mazeretlerinin kabulüne, duruşma gün ve saatini UYAP’tan öğrenmelerine karar verilerek duruşmanın 18.10.2018 gününe talik edildiği, 18.10.2018 günlü oturumda da taraf vekillerinin gelmedikleri, davalı vekilinin mazeretinin kabulüne, davalı vekilinin davayı takip etmeyeceğini beyan etmesi halinde 18.10.2018 tarihi itibariyle dosyanın işlemden kaldırılmasına, duruşmanın 24.01.2019 gününe ertelenmesine karar verildiği, 24.01.2019 günlü oturumda taraf vekillerinin geldikleri, davalı vekilinin 18.10.2018 tarihi itibariyle davayı takip etmeyeceklerini bildirdiği, Mahkemece 24.01.2019 tarihli oturumda, geçmişe yönelik olarak 18.10.2018 tarihi itibariyle dosyanın işlemden kaldırılmasına ve davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği görülmüştür.
Görüldüğü üzere 24.01.2019 günlü oturumda yerel mahkemece, geçmişe yönelik olarak 18.10.2018 tarihi itibariyle dosyanın işlemden kaldırılmasına ve aynı celsede davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş olup bu hal HMK 150 maddesi hükmünün açıkça ihlali niteliğinde bulunduğundan davacı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile yerel mahkeme kararının bozulması gerekmiştir….” Gerekçesiyle mahkememiz kararı bozulmuştur.
Mahkememizce bozma kararına uyularak yargılamaya devam edilmiş ve taraflara esas hakkında beyanda bulunmaları için süre verilerek sözlü yargılamaya geçilmiş ve 09.02.2023 tarihine duruşma günü bırakılmıştır.
Mahkememizce 19.06.2022 tarihli kararla verilen Yargıtay 19. HD’nin … E – … K sayılı ve 07.02.2013 tarihli kararıyla tarafların defter ve kayıtlarının incelenmesi gerektiğinden mahkememiz hükmü bozulmakla bu eksiklik giderilerek delillerin toplandığı ve yeni bir delil toplanmasına gerek olmadığı, ancak davacının uyuşmazlığın çözüme kavuşacağı celseye iştirak etmemesi nedeniyle 18.10.2018 tarihli ara kararla dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verildiği, tarafların itirazlarının değerlendirilerek bilirkişiden asıl ve ek raporların alındığı, başkaca toplanacak bir delillin bulunmadığı belirlenmiştir.
Buna göre Mahkememizce yapılan tüm değerlendirmeler ve toplanan delillere göre;
Davacının dava konusu yapmış olduğu ve istirdadını talep ettiği, karşılıksız kaldığını belirttiği çeklerin 21.08.2017 ve 20.02.2018 tarihli raporlarda belirlendiği üzere davacının defter ve kayıtlarının usulüne uygun olmadığı, işletme defteri niteliğinde bulunan defterlerinin incelenmesiyle bilirkişiden alınan 13.12.2011 tarihli raporda davacının defter ve kayıtlarının lehe delil olma özelliği taşımadığı, ancak davalı tarafın defter ve kayıtları ile bu durumun belirlenebileceği açıklanmış, davacı taraf daha sonra 2007 yılı defterlerini imha ettiğinden incelemeye sunmadığını beyan ettiğinden bu defterlerde incelenmemiştir.
HMK m. 222 “(2) Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.
(3) İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. (Ek cümle:22/7/2020-7251/23 md.) Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.” Hükümlerinde de yer aldığı üzere davalının defter ve kayıtlarının usulüne uygun tutulduğu, açılış ve kapanış tasdiklerinin bulunduğu, davacının defterlerinin usulüne uygun tutulmadığı ve 2007 yılı defterlerinin de ibraz edilmediği, HMK m. 222/3f’de yer aldığı üzere davalının defterlerinin sahibi lehine delil teşkil etmiş olduğu belirlenmiştir.
Mahkememizce yaptırılan bilirkişi incelemelerinde davalının defter ve kayıtlarının açılış ve kapanış tasdikinin bulunduğu, 83.009,44 TL mal sattığı 70 adet irsaliyeli fatura düzenlediği, davacının çek, kredi kartı ve nakit olarak toplam 110.010,00 TL ödeme yaptığı ancak davacının 31.10.2008 tarihli … nolu 13.000,00 TL ve 30.11.2008 tarihli … nolu 13.500.,00 TL bedelli toplam 26.500,00 TL olan 2 adet çekini ödemeyerek düzeltme hakkını kullandığını, bu çeklerin bedellerinin tahsil edilmediği, bu çekler yerine verdiği çeklerin de karşılıksız olarak kaldığı ve davacı tarafça İzmir 20 İcra Müdürlüğünün … ve … esas sayılı dosyaları ile takibe konu edildiği, bunlardan … sayılı dosyadaki borcun 11.01.2010 tarihinde infaz edildiği, diğer icra takibi olan … esas sayılı dosyadaki 2009 vadeli 4 adet 13.720,00 TL bedelli çeklerin de ödenmediği, davalının bu halde ödenmeyen 31.10.2008 tarihli … nolu 13.000,00 TL ve 30.11.2008 tarihli … nolu 13.500.,00 TL bedelli toplam 26.500,00 TL olan 2 adet çek ve İzmir 20 İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasına takibe konu yapılan 13.720,00 TL bedelli 4 adet çekten dolayı borçlu olduğu bu nedenle; alacağının bulunmadığı, davacı tarafın defter ve kayıtlarını gerek 13.12.2011 tarihli raporda belirtildiği üzere ve gerekse diğer bilirkişi incelemesinde sunmadığı ve böylece davalı tarafın düzenlemiş olduğu faturaların ise bilirkişi asıl ve ek raporunda yer aldığı üzere davacıya kargo vasıtasıyla teslim edildiği ve bu faturalara itiraz edilmediği, böylece davalının lehe delil olma özelliği taşıyan defterlerine göre asıl ve ek raporda yer aldığı üzere bakiye 13.219,44 TL alacaklı olduğu, davacının 13.000,00 TL ve 13.500,00 TL bedelli iki adet çeki düzeltme hakkını kullanarak bankadan almakla birlikte bu çeklerin ödendiğini ispatlayamadığı, bilakis davalıya bu çekler yerine vadeli denilen çeklerden verdiği, bu nedenle borçlu olduğu menfi tespit davasının şartları gerçekleşmediği tespit edilmiştir.
Davalı tarafın kötüniyet tazminat talebi İİK m. 72/4 gereğince dava alacaklı lehine sonuçlanmakla birlikte davacı borçlu lehine tedbir kararı verilmediğinden alacaklı davalının takibe devam ederek alacağını tahsil etme imkanı bulunmakla şartları gerçekleşmemiş olduğundan kötüniyet tazminat talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Sebeplerle;
Davacının davasının reddine,
Davalı tarafın kötü niyet tazminat talebinin İİK m. 72 / 4 fıkra gereğince davacı lehine verilmiş bir tedbir kararı bulunmadığından reddine,
Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL harcın dava açılışında peşin olarak alınan 602,10 TL harçtan mahsubu ile bakiye 422,20 TL harcın davacıya iadesine,
Yargılama giderlerinin davacının üzerine bırakılmasına,
Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden kabul edilen miktar üzerinden AAÜT’nin 13/1. ve AÜT’nin 7/2. maddesine göre belirlenen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile vekili yararına davalıya verilmesine,
HMK m. 333 gereği gider avansından artanın karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatırana iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı ve gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren15 günlük temyiz süresi içerisinde Yargıtay yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 09/02/2023

Katip …

Hakim …