Emsal Mahkeme Kararı İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/145 E. 2022/883 K. 12.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/145
KARAR NO : 2022/883

DAVA : Şirketin İhyası
DAVA TARİHİ : 17/02/2022
KARAR TARİHİ : 12/10/2022

Mahkememizde görülmekte olan davanın yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı … vekili … harç tarihli dava dilekçesiyle; … Turizm Gıda Petrolcülük Nakliye Temizlik İnsan Kaynakları İnşaat Sanayi Ticaret Anonim Şirketi …-…-… ticaret sicil numarası ile … tarihinde tescil edildiğini, … tarihli … sayılı Ticaret Sicil Gazetesi … nolu sayfada ilan olunduğunu ve İzmir’de …/… sokak no:…/…-… … adresinde faaliyetine başladığını, davacının bu şirkette pay sahibi olduğunu ve yönetim kurulu üyeliği yaptığını, şirketin … tarih …. sayılı Ticaret Sicil Gazetesinde … sayfa, … sayı (… sayfa … sırada) görüleceği üzere, TTK Geçici 7. madde uyarınca yapılan ihtar ve Ticaret Sicil Gazetesinde … tarihinde yapılan ilana rağmen süresi içerisinde bildirimde bulunulmadığı için … Ticaret Sicil Müdürlüğünce tasfiye aşaması olmadan re’sen terkin edildiğini, tasfiye işlemlerinin gerektiği gibi tamamlanmadığını, şirketin aktiflerinin ve pasiflerinin tasfiyesi yapılmadığı için şirket ortaklarının ve şirketin muhtemel alacaklarının menfaatlerinin ağır şekilde ihlal edildiğini ve usulsüz olarak terkin edilmiş olacağını, şirketin aktiflerinde tarla vasfında arsa, araçlar ve bir adet servis aracı bulunduğunu, pasiflerinde ise bir borç bulunmadığını, şirketin re’sen terk edildiği için pay sahiplerinin imza sirküleri çıkaramadığını araç ve tarla üzerinde harhangi bir tasarrufta bulunamadıklarını, bu nedenle şirketin aktifinden çıkması gerektiğini, Ticaret Sicil Müdürlüğünce terkinin şirketin yöneticisine ihtar çekilmeksizin gerçekleştirildiğini, ihtar çekilmeksizin yapılan terkin işleminin usul ve yasaya aykırı olacağını, davacıya gönderilen bir ihtar bulunmadığını belirterek re’sen terkin olunan … Turizm Gıda Petrolcülük Nakliye Temizlik İnsan Kaynakları İnşaat Sanayi Ticaret Anonim Şirketi’nin ihyası ve tescili ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili … tarihli celsede diğer taleplerinden vazgeçerek sadece … ve … plakalı aracın tasfiyesini istediğini, diğer taleplerinden vazgeçtiğini, tasfiye memurunun ismini bildireceğini beyan etmiştir.
Davalı … … tarihli cevap dilekçesiyle; dava konusu olan …-… sıra numarasına kayıtlı … Turizm Gıda Petrolcülük Nakliye Temizlik İnsan Kaynakları İnşaat Sanayi Ticaret Anonim Şirketinin … tarihinde kurulaşarak tescil edildiğini, en son tescil edilen genel kurulun … tarihinde tescil edildiği, bu tarihten sonra herhangi bir genel kurul tescili yapılmadığını, 6102 sayılı TTK geçici 7. Maddesi uyarınca “Münfesih Olmasına Veya Sayılmasına Rağmen Tasfiye Edilmemiş Anonim Ve Limited Şirketlerle Kooperatiflerin Tasfiyelerine Ve Ticaret Sicil Kayıtlarının Silinmesine İlişkin Tebliğin” uyarınca 13.04.2014 münfesih sayılarak tescilli adresinde ihtarda bulunulduğunu, bu hususun … tarihli … sayılı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde yayımlandığını, yasal süresi içeresinde ihtara cevap verilmemesi nedeniyle … tarihinde sicil kaydının resen silindiğini ve … tarihli … sayılı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde yayınlandığı, 6102 sayılı TTK geçici m. 7/15’e göre silinme tarihinden itibaren 5 yıl içinde mahkemeye başvurarak ihya istenmesi gerektiği, … tarihinde silinme olduğundan bu tarihten itibaren 5 yıl geçmesi nedeniyle davanın reddinin gerektiğini, yine silinme şartları yönünden tebliğ hükümlerinin uygulandığını, ihtarnamelerin keşide edildiğini, buna rağmen şirket yetkililerinin yasal süresi içerisinde müdürlüğe herhangi bir başvuruda bulunmadığı, TTK geçici m. 7/4 bendi gereğince ihtar ve ilanların usulüne uygun yapıldığını, bu maddenin “a” bendine göre tebligatın yapılmış sayıldığını, Ticaret Sicil Müdürlüğünün yasal hasım olması nedeniyle aleyhine yargılama gideri ve vekâlet ücretine hükmedilmemesini istediklerini davanın hak düşürücü süre içerisinde açılmadığından süre yönünden reddine karar verilmesini talep ettiği belirtmiştir.
Davacı vekili … tarihli replik dilekçesiyle; davacının ortağı ve yönetim kurulu başkanı olduğu … Turizm Gıda Petrolcülük Nakliye Temizlik İnsan Kaynakları İnşaat Sanayi Ticaret Anonim Şirketi aktiflerinde 1 tane servis aracı bulunduğunu, pasifinde bir borç bulunmadığını, terkin edilecek şirketin yöneticisine ihtar çıkarılmadığını, bu nedenle terkin işleminin usul ve yasaya aykırı olduğunu, hak düşürücü süre itirazını ve esasa ilişkin beyanları kabul etmediklerini beyan etmiştir.
Dava; şirketin ihyasına ilişkindir.
İhyası istenen …-… sıra numarasına kayıtlı … Turizm Gıda Petrolcülük Nakliye Temizlik İnsan Kaynakları İnşaat Sanayi Ticaret Anonim Şirketine ait sicil kayıtları ile davacının dilekçesinde ekli belgeler ve diğer kayıtlar incelenmiş ve değerlendirilmiştir.
Davacının ihyasını istediği … Turizm Gıda Petrolcülük Nakliye Temizlik İnsan Kaynakları İnşaat Sanayi Ticaret Anonim Şirketinin … tarihinde …-… sicil numarası ile kurulduğu, sermayesinin 5.000,00-TL olduğu ve 6103 sayılı Kanun m. 20/1 uyarınca sermayesinin zorunlu miktara yükseltilmemesi nedeniyle 6102 sayılı TTK geçici 7. Maddesi uyarınca “Münfesih Olmasına Veya Sayılmasına Rağmen Tasfiye Edilmemiş Anonim Ve Limited Şirketlerle Kooperatiflerin Tasfiyelerine Ve Ticaret Sicil Kayıtlarının Silinmesine İlişkin Tebliğin” m. 5/1-a fıkrası uyarınca 13.03.2014 tarihinde münfesih sayılarak tescilli adresinde ihtarda bulunulduğunu, ihtarın iade edildiğini, bunun üzerine … tarihinde … sayılı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edildiğini, bu ihtara da yanıt verilmemesi nedeniyle … tarihinde sicil kaydının resen silindiğini ve … tarihinde … sayılı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde yayınlandığı belirlenmiştir.
6102 sayılı TTK geçici m.7/15 – 2.cümlesine göre “..bu madde gereğince tasfiye edilmeksizin unvanı silinen şirket veya kooperatiflerin ortaya çıkabilecek mal varlığı, unvana ilişkin kaydın silindiği tarihten on yıl sonra Hazineye intikal eder..” şeklinde düzenleme yapıldığı görülmüştür. Bu durumda şirketin ihyasının istenebilmesi yönünden ikili bir uygulamanın kabul edilmesi gerektiği anlaşılmıştır. TTK geçici md.7/15 fıkrası son cümle hükmüne göre şirket veya kooperatif alacaklılarının ve menfaati bulunanların silinme tarihinden itibaren 5 yıl içinde haklı sebeplerini bildirmek koşulu ile başvuruda bulunabilecektir. Ancak kaydı silinen şirket veya kooperatifin tasfiye edilmemiş mal varlığının bulunması halinde 10 yıl içinde Hazineye devri hüküm altına alınmış olduğuna göre bu süre içinde de şirket veya kooperatifin ihyasının talep edilebilmesinin kabul edilmesi gerektiği anlaşılmıştır. Doğrudan beş yıllık hak düşürücü sürenin uygulanması gerektiği gibi bir husus dikkate alınır ise düzenlemede belirtilen 10 yıllık sürenin konulması şartının gereği kalmayacağı, 10 yıllık bekleme süresi sonrası mal varlığının Hazineye devri düzenlenmiş iken beş yıllık hak düşürücü sürenin kabul edilmesi gerek şirkete ait mal varlığının tasfiyesinin sağlanmamış olması gerekse mülkiyet hakkına müdahale sonucunu doğuracağı anlaşılmıştır. Şirketin mal varlığının usulüne uygun şekilde tasfiyesinin sağlanması açısından şirketin yeniden ihyası ve sonrasında tasfiye işlemlerinin yapılması gerek düzenleme ile amaçlanan sonucun sağlanması gerekse mülkiyet hakkının korunması açısından uygun sonuç sağlayacağı anlaşılmıştır.
Dava konusu şirketin … tarihinde sicil kaydının resen silindiğini ve … tarihinde … sayılı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde yayınlandığı belirlenmiştir. TTK md.36 uyarınca ilanın tamamının yayınlandığı günden itibaren hak düşürücü sürenin başlayacağı ilan tarihinden itibaren TTK geçici md.7/15 2. Cümle hükmüne uygun olarak mahkememiz nezdinde ise davanın … tarihinde açıldığı tespit edilmiş, davanın 10 yıllık hak düşürücü süre içinde açıldığının kabulü gerektiği anlaşılmıştır.
Davanın süresinde açıldığı dikkate alındığında dava konusu şirket mal varlığının tasfiyesi ve hak sahiplerine gerekli paylaştırma yapılması için şirketin ihyasın karar verilmesi gerektiği, ayrıca işlemlerin takibi için tasfiye memuru atanması gerektiği anlaşılmış, davacı tarafından bildirilen …’in tasfiye memuru olarak atanmasında mahkememizce bir engel tespit edilemediği, ayrıca yapılacak işlemin niteliği de dikkate alınarak tasfiye memuruna herhangi bir ücret takdirine gerek olmadığı, sonuç itibariyle davanın kabulüne ilişkin oy çokluğu ile verilen hüküm aşağıdaki şekilde kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Sebeplerle;
Davacının davasının KABULÜ ile,
Ticaret Sicil Memurluğunun merkez … sicil no’su ile ticaret sicilinde kayıtlı olan … Turizm Gıda Anonim Şirketi’nin Ticaret Sicilinden terkin kaydının silinmesine, yeniden ticaret siciline kayıt ve tesciline, ihyasına,
6102 sayılı TTK m. 547/2 doğrultusunda şirket üzerinde bulunan … ve … plakalı araçların tasfiye edilmesiyle sınırlı olarak Ticaret Sicilde kayıt ve ilanına ilişkin uyuşmazlık ve ek tasfiye için Ticaret Sicil kaydına tesciline,
Tasfiye memuru olarak davacının talebi gereği, … – TCKNO: … atanmasına, tasfiye memuruna ücret takdirine yer olmadığına,
Kararın bir örneğinin Ticaret Sicil Müdürlüğüne gönderilmesine, Ticaret Sicil Müdürlüğüne kaydına ve Ticaret Sicil Gazetesinde ilanına,
Tasfiye işlemi tamamlandıktan sonra TTK m. 545’e göre şirketin sicilden silinmesine, bu konuda Ticaret Sicil Müdürlüğüne tasfiye memurunun başvuru yapmasına,
Yargılama giderlerinin davacının üzerine bırakılmasına,
Davacının diğer taleplerinin feragati nedeniyle reddine,
Davalı … Ticaret Sicil Memurluğu yasal hasım olduğundan yargılama gideri, vekâlet ücreti ve yargılama giderinden sorumlu tutulmamasına,
Davacının yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere oy çokluğuyla verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 12.10.2022

Başkan …
(Muhalif)
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Katip …
e-imzalıdır

MUHALEFET ŞERHİ

Davacının ihyasını istediği … Turizm Gıda Anonim Şirketi … tarihinde Merkez- … sicil numarası ile kurulduğu, en son tescil edilen genel kurulun … tarihinde yapılığı ve bu tarihten sonra herhangi bir genel kurul yapılmadığı, 6102 sayılı TTK geçici 7. Maddesi uyarınca “Münfesih Olmasına Veya Sayılmasına Rağmen Tasfiye Edilmemiş Anonim Ve Limited Şirketlerle Kooperatiflerin Tasfiyelerine Ve Ticaret Sicil Kayıtlarının Silinmesine İlişkin Tebliğin” m. 5/1-ç fıkrası uyarınca … tarihinde münfesih sayılarak tescilli adresinde ihtarda bulunulduğunu, ihtarın iade edildiğini, bunun üzerine … tarihinde … sayılı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edildiği, belirlenmiştir.
Şirketin sicilden 6102 sayılı Kanun geçici 7. maddeye uygun silmesi gerekli olmakla birlikte bu işlemin aynı m. 4. fıkrasına uygun olarak şirketin kayıtlı son adresine ve aynı zamanda şirketi temsile yetkili kişilere ve denetçiye (m.6-1) ihtar yapılması gerekli olduğu belirlenmiştir. Somut olayda da bu ihtarların yapıldığı belirlenmiştir. 6102 sayılı TTK geçici m.7/15 son cümlesine göre ticaret sicilden kaydı silinen şirket ve kooperatif alacaklılarının silinme tarihinden itibaren 5 yıl içinde mahkemeye müracaat ederek şirketin ihyasını isteyebileceği, davacının, şirketin ihyasının istediği, ancak davacının talebinin 6102 sayılı Kanun geçici m. 7/16. fıkra gereğince ticaret sicilinden kaydı silinen şirketin davacının hukuki menfaat sahibi olarak şirketin ihyasının istemesi için silinme tarihinden itibaren 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak şirket veya şirketin ihyasını istemesi mümkündür. TTK m. geçici m. 7/1 hükmü gereğince 01.07.2015 tarihine kadar en geç bu tarihe kadar silinme koşulları gerçekleşen şirketleri sicilden silmesi gerektiği belirtilmiştir. Yasada yapılan 26.06.2012 tarihli ve 6335 sayılı Kanun m. 38 ile yapılan değişiklikle Yasanın yürürlük tarihinden itibaren geçerli olan sürenin 01.07.2015 tarihine kadar uzatılması ile bu tarihten itibaren dahi davacının dava açma süresini yani hak düşürücü süreyi geçirdiği ve davanın … tarihinde açıldığı, böylece hak düşürücü sürenin geçtiği de belirlenmiştir. Dava konusu şirket sicil kaydı … tarihinde ticaret sicilden silinmiş olup bu karar … Ticaret Sicil Müdürlüğünden gelen cevabı yazı ile belirlendiği üzere … tarihinde … numaralı Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edilmiştir. Bu tescilin 3. kişilere etkisi ticaret sicil gazetesinde ilan edildiği tarihin (ilan tamamı aynı nüshada yayınlanmamış ise son kısmın yayınlandığı günü) izleyen iş gününden itibaren hukuki sonuçlarını doğuracaktır. Bu nedenle mahkememizce TTK m. 36 ya göre yapılan ilanın davacı için sonuç doğurabilmesi için ilanın tamamının yayınlandığı ticaret sicil gazetesinden itibaren hak düşürücü süre başlayacaktır. İlanın tamamı … tarihinde … numaralı Ticaret Sicil Gazetesinde yayınlandığı belirtilmiştir. Buna göre davacının hak sahibi olarak 6102 sayılı TTK geçici m. 7/15 e göre dava açabilmesi için hak düşürücü süre olan 5 yıllık süre … tarihinde dolmuştur. Davacı ise …, tarihinde dava açmıştır. Sicilden silinme koşullarında usulsüzlük bulunması halinde dahi bu usulsüzlüğün tespiti için yasada yer alan süre hak düşürücü süre olmakla hak düşürücü sürelerin genel niteliği olarak talep ve dava hakkını da ortadan kaldırdığından (1) artık bu süre geçtikten sonra dava açılması mümkün değildir. Hak düşürücü süre talep hakkını ortadan kaldırıp dava açmaya engel olduğundan yasada yer alan koşulların oluşup oluşmadığı yani 6102 sayılı TTK geçici m.7 ye istinaden çıkarılan Ticaret Sicil Müdürlüğünün İhyası istenen şirketin Münfesih Olmasına Veya Sayılmasına Rağmen Tasfiye Edilmemiş Anonim Ve Limited Şirketlerle Kooperatiflerin Tasfiyelerine Ve Ticaret Sicil Kayıtlarının Silinmesine İlişkin Tebliğin 5. maddesinin 1. fıkrasının d bendine uygun olarak tebligat yapılıp yapılmadığı incelenmesi mümkün olmamaktadır. Bu nedenle davacının davasının hak düşürücü süre geçmiş olması gözetilerek davacının davasının (Yargıtay 11 HD nin 2020/288 Esas 2020/1181 Karar sayılı 11.02.2020 tarihli kararında da yer aldığı üzere) reddine karar verilmesi gereklidir.
Bu nedenle karara muhalifim.20/04/2022

(1) YARGITAY HGK ESAS NO 2017/19-1651 KARAR NO: 2019/707 “… İİK’nın 67. maddesinde gösterilmiş olan süre hak düşürücü süredir. Yerel Mahkeme ve Özel Daire arasında bu sürenin hak düşürücü süre olup olmadığı konusunda bir ihtilaf bulunmamaktadır. Hak düşürücü süre hak sahibinin hakkın korunması için kanun veya sözleşme ile belirlenen süre içerisinde belirlenen eylem veya işlemleri yapmaması nedeniyle hakkın sona ermesi sonucunu doğuran süredir.
Hak düşürücü sürelerin kanunla düzenlenmesi asıldır. Tarafların sözleşme ile hak düşürücü süreleri belirlemeleri, bu süreleri değiştirmeleri veya ortadan kaldırmaları mümkün değildir Hak düşürücü süreler hakkı tamamen sona erdiren, yok eden, düşüren sürelerdir. Hak sahibi alacaklı kanunla veya sözleşme ile belirlenen süre içerisinde öngörülen eylem veya işlemleri yapmadığı takdirde o hak tamamen ortadan kalkmakta, silinmekte düşmektedir. Artık o hakkın istenmesi, dava ve takip edilmesi mümkün değildir.
Hak düşürücü sürenin sonunda hakkın sona ermesi için karşı tarafın borçlunun bir eylem veya işlem yapmasına gerek yoktur. Hak düşürücü süre geçmekle kendiliğinden son bulur (Tekinay/Akman/ Burcuoğlu/Altop: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, C. 2, İstanbul, 1985-1988, s. 1385 vd , Reisoğlu, S.: Genel Hükümler, İstanbul, 2002, s. 348).
Hak düşürücü süreler itiraz niteliği taşırlar. Taraflar hak düşürücü süreyi davanın her aşamasında hatta kararın bozulmasından sonra da ileri sürülebilirler. Ayrıca hak düşürücü sürelerin incelenmesi tarafların iradelerine bırakılmamıştır. Hâkim tarafından kendiliğinden göz önünde tutulması, araştırma ve inceleme konusu yapılması gerekmektedir (Feyzioğlu, N. Feyzi: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, C. 1-2, İstanbul 1976, s. 521)…”
(1) YARGITAY HGK ESAS NO 2017/19-1651 KARAR NO: 2019/707 “…İİK’nın 67. maddesinde gösterilmiş olan süre hak düşürücü süredir. Yerel Mahkeme ve Özel Daire arasında bu sürenin hak düşürücü süre olup olmadığı konusunda bir ihtilaf bulunmamaktadır. Hak düşürücü süre hak sahibinin hakkın korunması için kanun veya sözleşme ile belirlenen süre içerisinde belirlenen eylem veya işlemleri yapmaması nedeniyle hakkın sona ermesi sonucunu doğuran süredir.
Hak düşürücü sürelerin kanunla düzenlenmesi asıldır. Tarafların sözleşme ile hak düşürücü süreleri belirlemeleri, bu süreleri değiştirmeleri veya ortadan kaldırmaları mümkün değildir Hak düşürücü süreler hakkı tamamen sona erdiren, yok eden, düşüren sürelerdir. Hak sahibi alacaklı kanunla veya sözleşme ile belirlenen süre içerisinde öngörülen eylem veya işlemleri yapmadığı takdirde o hak tamamen ortadan kalkmakta, silinmekte düşmektedir. Artık o hakkın istenmesi, dava ve takip edilmesi mümkün değildir.
Hak düşürücü sürenin sonunda hakkın sona ermesi için karşı tarafın borçlunun bir eylem veya işlem yapmasına gerek yoktur. Hak düşürücü süre geçmekle kendiliğinden son bulur (Tekinay/Akman/ Burcuoğlu/Altop: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, C. 2, İstanbul, 1985-1988, s. 1385 vd , Reisoğlu, S.: Genel Hükümler, İstanbul, 2002, s. 348).
Hak düşürücü süreler itiraz niteliği taşırlar. Taraflar hak düşürücü süreyi davanın her aşamasında hatta kararın bozulmasından sonra da ileri sürülebilirler. Ayrıca hak düşürücü sürelerin incelenmesi tarafların iradelerine bırakılmamıştır. Hâkim tarafından kendiliğinden göz önünde tutulması, araştırma ve inceleme konusu yapılması gerekmektedir (Feyzioğlu, N. Feyzi: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, C. 1-2, İstanbul 1976, s. 521)…”