Emsal Mahkeme Kararı İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/966 E. 2021/969 K. 24.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/966 Esas
KARAR NO : 2021/969

DAVA : İpotek (Tescil İstemli)
DAVA TARİHİ : 28/09/2021
KARAR TARİHİ : 24/12/2021

Mahkememizin … Esas sayılı dava dosyasında 24/12/2021 tarihli tensip tutanağı ile davalılar …, …, … ve … yönünden davanın … esas sayılı dosyadan tefriki ile, Mahkememizin başka bir esasına kaydedilmesine karar verildiğinden dosya tefrik edilerek mahkememizin yukarıdaki esasına kaydı yapıldı.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili Mahkememizin … Esas sayılı dava dosyasına sunduğu dava dilekçesinde özetle; iş bu davada yüklenici davalı ile müvekkili şirket arasında her iki tarafın da tacir olduğu ve ticari faaliyetleri kapsamına giren işler söz konusu olduğu için görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunu, davalı şirket ile diğer davalılar …, …, …, …’na ait İzmir ili, … ilçesi, … Mah, … Ada, … Parsel, İncepınar Mevkiinde bulunan arsa üzerinde taşınmaz inşaasını üstlendiklerini, müvekkilinin hazır beton imal ve satışı ile iştigal olan bir firma olduğunu, davalı … ile yapmış oldukları anlaşma doğrultusunda belirtilen inşaatta hazır beton temin, tedarik ve dökümünü üstlendiklerini, müvekkilinin davalı … ile anlaşması kapsamında inşaatta beton dökümü işini tam ve eksiksiz olarak ifa ettiğini, en son beton dökümünün 30.06.2021 tarihinde gerçekleştiğini, müvekkilinin tüm edimleri eksiksiz yerine getirmiş olmasına rağmen davalı asıl yüklenici … tarafından kararlaştırılan ücretin tam ve zamanında ödenmediğini, bu nedenle müvekkilinin belirtilen adrese dökmüş olduğu hazır betondan kaynaklı olarak; …’ten işbu dava tarihi itibari ile 47.044,85- TL alacaklı olduğunu, işbu alacağın, arsa sahiplerine ait arsada kalıcı olarak yapılan inşaattan ve bu suretle müvekkilinin arsada kazandırmış olduğu değerden doğduğunu, müvekkilinin de beton dökümü ile davalı taşınmaz maliklerine fiilen bir artı değer kazandırdığını, TMK m 895 zanaatkarların ve yüklenicilerin kanuni ipotek haklarının çalışmayı veya malzeme vermeyi yüklendikleri andan başlayarak tapu kütüğüne tescil olunabileceğini, tescilin yüklenilen işin tamamlanmasından başlayarak üç ay içinde yapılmış olması gerektiğinin ifade edildiğini, ifade edilen hükümler ile aralarında doğrudan bir eser sözleşmesi olmadığı halde taşınmaz maliki, alt yüklenicinin yükleniciden olan yapı alacaklarından kanun gereği sorumlu tutularak alt yükleniciye ipotek vermekle yükümlü kılındığını, müvekkili bakımından bir yapı alacağının mevcut olduğunu, ödemelerin davalı yüklenici tarafından tam ve eksiksiz yapılmadığı gibi; arsa sahipleri ve/veya yüklenici tarafından müvekkiline yeterli güvence dahi gösterilmediğini, taraflarca müvekkili şirkete herhangi bir güvence gösterilmemiş olması, yapı alacaklısı ipoteğinin tescilini talep zorunluluğunu doğurduğunu, müvekkili tarafından belirtilen taşınmazda beton dökümü işi en son 30.06.2021 tarihinde yapıldığı bu nedenle üç aylık hak düşürücü süre içerisinde talep zorunluluğu doğduğundan; 47.044,85- TL alacak için yapı alacağının tespiti süresince ve yapı alacağının mahkeme marifeti ile tesciline kadar; öncelikle geçici tescilin tapuya şerhi ile müvekkilinin davalı yüklenici …. AŞ’den alacaklı olduğunun tespitine, TKM m 893/3 ve 895 maddeleri uyarınca; davalı arsa sahipleri adına tapuda kayıtlı olan İzmir İli, … İlçesi, … Mah, … Ada, … Parsel, İncepınar mevkiinde bulunan taşınmaz üzerine yapı alacaklısı ipoteğinin (inşaatçı ipoteğinin) tesciline, derhal inşaatçı ipoteğinin geçici tescilinin tapuya şerhine ve geçici tescile ilişkin tapuya müzekkere yazılmasına, yargılama gideri ve avukatlık ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini dava ve talep ettiği görülmüştür.
Mahkememizin … Esas sayılı dosyasında 01/10/2021 tarihli ön tensip tutanağı ile HMK 119/b maddesine göre, dava dilekçesinde davalılar …, …, …, …’nun açık adreslerinin bildirilmediği ve 119/d maddesi uyarınca dava konusunun değerinin açık bir şekilde belirtilmediği, ayrıca dava harcının nispi harç üzerinden yatırılması gerekirken, maktu harç olan 59,30 TL olarak yatırıldığı anlaşıldığından, Harçlar Kanunu 30.maddeye göre “Muhakeme sırasında tesbit olunan değerin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa, yalnız o celse için muhakemeye devam olunur, takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunmaz.” hükmü uyarınca davacı vekiline iş bu husustaki eksiklikleri giderir dava dilekçesini sunmak ve bildirilecek olan dava değeri üzerinden nispi harcı ikmal etmek üzere tebliğ tarihinden itibaren 1 haftalık kesin süre verildiği, davacı tarafça eksik harcın tamamlandığı ve davalılar …, …, …, …’nun açık adreslerinin bildirildiği görülmüştür.
Mahkememizin … Esas sayılı dava dosyasında 24/12/2021 tarihli tensip tutanağı ile davalılar …, …, … ve … yönünden davanın … esas sayılı dosyadan tefriki ile, Mahkememizin başka bir esasına kaydedilmesine karar verildiğinden dosya tefrik edilerek mahkememizin yukarıdaki esasına kaydı yapılmıştır.
Dava; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 893/3 ve 895. maddelerine dayanılarak açılmış yapı alacaklısı ipoteği (inşaatçı ipoteği) tesciline ilişkindir.
TMK’nın 893/3. maddesinde “Bir taşınmaz üzerinde yapılan yapı veya diğer işlerde malzeme vererek veya vermeden emek sarf ettikleri için malzeme ve emek karşılığı olarak malik veya yükleniciden alacaklı olan alt yüklenici veya zanaatkarlar”ın kanuni ipotek haklarının olduğu ve bunun tescilini isteyebilecekleri, 895. maddesinde de zanaatkarların ve yüklenicilerin kanuni ipotek haklarının çalışmayı veya malzeme vermeyi yüklendikleri andan başlayarak tapu kütüğüne tescil olunabileceği, tescilin yüklenilen işin tamamlanmasından başlayarak üç ay içinde yapılmış olması gerektiği, tescilin yapılması için alacağın malik tarafından kabul edilmiş veya mahkemece karara bağlanmış olmasının şart olduğu, malik yeterli güvence gösterirse tescil istenemeyeceği düzenlenmiştir.
Bu hükümler ile bir taşınmaz üzerinde yapılan kalıcı nitelikteki bir yapıya malzeme ve emek vererek veya sadece emek vererek katkıda bulunan, bu suretle taşınmaz malikinin malvarlığında değer artışı sağlayan yapı alacaklılarına kanuni ipotek hakkı tanınmıştır. Yapı alacağı, yalnız emek ile veya hem emek hem malzeme ile yapıya katkıda bulunma nedeniyle doğmuş alacağı; yapı alacaklıları ise, bir yapının inşasında, onarılmasında, genişletilmesi ve değiştirilmesinde eser sözleşmesine bağlı olarak çalışan yüklenicileri, alt yüklenicileri ve zanaatkarları ifade etmektedir. Yapı alacaklılarının ilk grubunu taşınmaz maliki ile aralarında eser sözleşmesi ilişkisi bulunan yükleniciler ve zanaatkarlar oluşturmaktadır. Taşınmaz maliki, yüklenici ve zanaatkarların kendisinden olan yapı alacaklarından sözleşme ilişkisi yanında kanun gereği de sorumlu tutularak bu kimselere ipotek vermekle yükümlü kılınmıştır. Yapı alacaklılarının ikinci grubunu ise taşınmaz maliki ile aralarında doğrudan bir sözleşme ilişkisi bulunmayan alt yüklenici ve zanaatkarlar oluşturmaktadır. Bu kişilerin akdi ilişkisi taşınmaz maliki ile eser sözleşmesi imzalamış olan asıl yüklenicilerdir. Bu kişiler yapım işini ayrı bir eser sözleşmesiyle yükleniciye karşı taahhüt etmişlerdir. Aralarında doğrudan bir eser sözleşmesi olmadığı halde taşınmaz maliki, alt yüklenicinin yükleniciden olan yapı alacaklarından kanun gereği sorumlu tutularak alt yükleniciye ipotek vermekle yükümlü kılınmıştır. Alt yüklenicinin yükleniciden olan alacağı, yüklenicinin taşınmaz malikinden olan alacağından ayrı ve bağımsız olduğundan alt yüklenicinin yapı ipoteği tescilini talep hakkı da, yüklenicinin yapı ipoteği tescilini talep hakkından ayrı ve bağımsız bir haktır. Böylelikle aynı taşınmaz üzerinde iki ayrı kanuni ipotek tesisi mümkündür.
Davanın kime yöneltileceği konusuna gelince, aleyhine yapı ipoteği tescil edilecek kişi taşınmazın malikidir. Bu nedenle yapı ipoteği tesisine dair davanın taşınmaz malikine yöneltilmesi gerekir. Malik dışındaki davalıların davada taraf sıfatı (pasif husumet ehliyetleri) bulunmamaktadır.
Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4. maddesinde, bu kanundan doğan hukuk davalarının ticari dava sayıldığı, aynı Kanunun 5. maddesinin ikinci fıkrasında, bir yerde ticaret mahkemesi varsa asliye hukuk mahkemesinin vazifesi içinde bulunan ve bu Kanunun 4. maddesi hükmünce ticari sayılan davalara ticaret mahkemesinde bakılacağı hususları düzenlenmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4/1. maddesinde her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işlerinin ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılacağı hüküm altına alınmıştır. Buna göre bir uyuşmazlığın ticari nitelikte olabilmesi için, her iki tarafın da ticari işletmesini ilgilendirmesi yahut aynı maddenin alt bentlerinde düzenlenen istisnalardan birine dahil olması gerekmektedir.
Diğer taraftan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca ticari davalar asliye ticaret mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, asliye ticaret mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemelerce re’sen incelenir.
Somut olayda alt yüklenici davacı … A.Ş ‘nin yüklenici davalı … A.Ş ile imzaladığı eser sözleşmeleri uyarınca bu şirketten alacaklı olduğundan bahisle sözkonusu alacağın tespitini ve yapı alacaklısı ipoteğinin tescilini talep ettiği, tacir olan davacı ile tacir olan davalı … A.Ş arasındaki eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tespiti davasının 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4/1. Maddesi uyarınca ticari dava olduğundan Mahkememizin görevli olduğu, ancak arsa sahipleri olan davalılar …, …, … ve … aleyhine açılan yapı alacaklısı ipoteği davası yönünden Mahkememizin görevli olmadığı, arsa sahipleri olan davalılar aleyhine açılan davanın 6100 sayılı HMK’nın 2. maddesi uyarınca genel hükümlere göre İzmir Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiği anlaşılmakla mahkememizin görevsizliğine ilişkin aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi HMK 294/4 mad. gereğince bir ay içinde açıklandığı üzere;
1-Davacı tarafından davalılar …, …, … ve … aleyhine açılan iş bu davada Mahkememizin görevli olmadığı, görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu anlaşılmakla, HMK’nın 115/2 maddesi uyarınca davanın usulden REDDİNE,
2- Kararın kanun yoluna başvurulmadan kesinleşmesi halinde kesinleşme tarihinden itibaren iki hafta içinde, kanun yoluna başvurulursa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde gönderme talebinde bulunulduğu takdirde dava dosyasının görevli İzmir Asliye Hukuk Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-HMK.nun 331/2.maddesi uyarınca harç ve yargılama giderlerinin görevli mahkemece hüküm altına alınmasına,
4-İş bu kararın taraflara tebliğine,
5-Davacı vekilinin geçici tescil isteminin görevli mahkeme tarafından DEĞERLENDİRİLMESİNE,
Dair, tarafların yokluğunda, dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde, mahkememize veya bulunduğu yerde varsa Asliye Ticaret Mahkemesi’ne, yoksa Asliye Hukuk Mahkemesine verilecek istinaf dilekçesi ile, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde, istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi.24/12/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim ….
e-imzalıdır