Emsal Mahkeme Kararı İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/806 E. 2022/425 K. 20.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/806
KARAR NO : 2022/425

DAVA : Menfi Tespit (Müteveffanın Fiil Ehliyetine Sahip Olmadığı)
DAVA TARİHİ : 02.11.2016
KARAR TARİHİ : 20.04.2022

Mahkememizde görülmekte olan davanın yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı … vekilinin 02.11.2016 harç tarihli tedbir talepli dava dilekçesi ile; müvekkilinin dava dışı …’ın öz oğlu ve …’ın 03.10.2011 tarihinde vefat etmesiyle yasal mirasçısı olduğunu, müvekkilin babası …’ın en büyük hissedarı olduğu … Ltd. Şti. hakkında 22.09.2008 tanzim ve 03.11.2008 vade tarihli 700.000,00 TL bedelli bonodan dolayı İzmir 22. İcra Müdürlüğünün …/… Esas sayılı icra dosyası üzerinden takip başladığını, müvekkilin icra takibini babasının vefatı sonrasında öğrendiğini, bu takibe konu bonoda borçlu sıfatında bulunan …’ın hukuki ehliyetinin bulunmadığını, bu nedenle senedin geçersiz olduğunu, …’ın Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Ana Bilim dalı Klinik Nöro Psikoloji birimi tarafından 07.03.2007 tarihinde … numaralı raporunda demans tanısı konulduğunu, 09.10.2008 tarihli … numaralı başka bir hastaneden verilen raporda da zaman oryantasyonunun bozuk olduğunu, Yeşilyurt Devlet Hastanesi tarafından verilen … tarihindeki raporda da vasi tayini gerektiğinin bildirildiği, …’ın 07.03.2007 tarihinden önce demans hastalığının bulunduğu, bononun düzenleme tarihi itibariyle ehliyetsiz olduğunu, İzmir 4. Sulh Hukuk Mahkemesinin …/… Esas sayılı dosyasıyla kendisine vasi atandığını, TTK m.670’de yer aldığı üzere senedin düzenleme tarihi itibariyle fiil ehliyetine sahip olmadığını, davalının iyi niyetli olmadığını, kötü niyetli olarak senedi takibe koyduğunu, davalının borçlu …’ın damadı olduğunu, İzmir 2.. İcra Müdürlüğünün …/… Esas sayılı icra dosyası üzerinden ihtiyati tedbir konulmasını istediklerini, davalı …’ın bu takip nedeniyle …’ın taşınmazlarına haciz koyduğundan, taşınmazların satış bedeli üzerine tedbir konulmasını istediklerini belirterek dava konusu senetten borçlu olmadığının tespitini, bu senedin iptaline ve icra takibinin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacıların murisi …’ın 03.10.2011 tarihinde öldüğüne ilişkin veraset belgesinin ibraz edilmesiyle (İzmir 10. Sulh Hukuk Mahkemesinin …/… Esas …/… Karar) …’ın mirasçılarının … …, …, … olduğunun tespit edilmesiyle davacı tarafa tensiben davacının veraset ilamında yer aldığı üzere diğer mirasçıların davaya dahil etmesi, ya vekaletnamelerini ya da muvafakatlarını ya da terekeye M.K. 641 md.si uyarınca temsilci atanmasını sağlaması amacıyla süre verilmiş ve bu süre içerisinde davacı tarafça yetki belgesine istinaden İzmir 10. Sulh Hukuk Mahkemesinin …/… esas sayılı dosyasında tereke temsilcisi atanmasına ilişkin alınan karar ile tereke temsilcisine tebligat yapılmıştır.
Davalı … vekilinin 13.04.2017 tarihli cevap dilekçesinde; davanın reddinin gerektiğini, davacının 2 kardeşinin daha bulunduğunu (… ve … …) bu şahısların onayının alınması gerektiğini, davacının babası olan takip ve dava konusu senedin düzenlendiği tarihte fiil ehliyetine sahip olmadığına ilişkin rapora dayandığını, 22.09.2008 tarihli tanzim senede karşılık 8 yıl sonra dava açıldığını, davacının kötü niyetli olduğunu, icra dosyasında borçtan hissesine düşen miktarı kabul ettiğini, daha sonra dava açtığını, Seferhisar Asliye Ceza Mahkemesinde görülen karşılıksız çek davasında …’ın 15.11.2008 tarihinde cezai sorumluluğunun olmadığının belirtildiğini, dava konusu senedin ise 22.09.2008 tarihinde düzenlendiğini, 22.09.2008 tarihli protokolde borçlu …’ın birikmiş borçları nedeniyle senedi düzenlediğini, bu belgenin İİK m.38’e göre ilam niteliğini taşıdığını, dava ve takip konusu senedin …’ın gerçek borcu olduğunu belirterek davanın aktif dava ehliyeti bulunmadığından ve esastan reddine, ihtiyati tedbir konulması talebinin de reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davaya müdahil olmak isteyen … … 03.05.2017 tarihli ve vekilinin 05.04.2018 tarihli dilekçesiyle davaya muvafakati olduğu ve davacı yanında davaya katıldığını beyan etmiştir.
Davacı vekilinin 09.05.2017 tarihli replik dilekçesinde; davalının cevaplarını kabul etmediklerini, diğer mirasçıların çıkarının dışında kamu düzeninin de korunduğunu, TMK m.641’e göre kendilerine terekeye temsilci atanması için süre verildiği, … …’ın davaya müdahil olduğunu, …’ın eşi …’ın ise davaya müdahil olmadığını, esas yönünden de …’ın alınan raporlarıyla demans / Alzheimer hastası olduğunu, dava konusu senedin geçersiz olduğunu, mütalaayı tanzim eden …’ın …’ın vekili olduğunu belirterek taleplerini tekrar etmiştir.
Davalı vekilinin 26.05.2017 tarihli düplik dilekçesinde; eski beyanlarını tekrar etmiştir.
Dava; Davacının murisi olan dava dışı …’ın düzenlediği ve İzmir 22. İcra Müdürlüğünün …/… Esas sayılı dosyasında takibe konu yapılan 22.09.20089 tarihli tanzim 03.11.2008 vade tarihli 700.000,00 TL’lik senedin düzenlenmesi tarihinde fiil ehliyetine sahip olmadığı iddiasına dayalı olarak açılan menfi tespit davasıdır.
Tarafların delilleri toplanmış ve değerlendirilmiştir.
İzmir 22. İcra Müdürlüğünün …/… Esas sayılı dosyası, İzmir 10. Sulh Hukuk Mahkemesinin …/… Esas sayılı dosyası, İzmir 10. Sulh Hukuk Mahkemesinin …/… Esas sayılı dosyası, İzmir 2. İcra Hukuk Mahkemesinin …/… Esas …/… Karar sayılı dosyası, İzmir 7. İcra Hukuk Mahkemesinin …/… Esas …/… Karar sayılı dosyası, Hastanelerden alınan raporlar, Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Kurulundan alınan 22.11.2017 tarihli …/… karar numaralı rapor ile …’ın 02.04.2007 tarihinde hukuki ehliyetine haiz olmadığının bildirildiğine ilişkin rapor incelenmiş ve değerlendirilmiştir.
İzmir 22. İcra Müdürlüğünün …/… Esas sayılı dosyası incelenmesiyle; Takip alacaklısı …, takip borçluları … ve … İnş. Turizm San. Ve Tic. Ltd. Şti. aleyhine 13.11.2008 tarihinde (700.000,00 TL asıl alacak + 4.794,52 TL işlemiş faiz =) 704.794,52 TL alacak üzerinden kambiyo senedine mahsus icra takip yolu ile takibe geçtiği, ödeme emrinin borçlulara 14.11.2008 tarihinde tebliğ edildiği, takibin itiraz edilmeksizin kesinleştiği belirlenmiştir.
İzmir 2. İcra Müdürlüğünün …/… esas sayılı dosyası incelenmesiyle; Takip alacaklısı … Bankası AŞ takip borçlu … ve … İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin …/… D.İş sayılı dosyasından alınan 571.124,90 TL ihtiyati haciz kararına istinaden 02.08.2017 tarihinde çek kredisi, borçlu cari hesap, kredi kartı ve taksitli ticari kredi borcu için ayrı ayrı olmak üzere %40 temerrüt faizi ve %5 BSMV faizi ile tahsili yönünden takibe geçtiği, kefil …’nun kredi kartı riskinden sorumluluğunun bulunmadığı ve kefalet limiti 600.000,00 TL sınırlı olmak üzere takibe geçildiği, ödeme emrinin borçlulardan …’ e 07.11.2017 , …’na 07.11.2017 tarihinde tebliğ edildiği borçlu … vekilinin 11.08.2017 tarihinde borcun aslına ve ferilerine itiraz ederek takibi durdurduğu belirlenmiştir.
İzmir 2. İcra Hukuk Mahkemesinin …/… Esas …/… Karar sayılı dosyası değerlendirildiğinde; Davacı … … … ve …’ın tedbir talepli dava dilekçesinde İzmir 1. İcra Müdürlüğünün …/… Esas sayılı dosyasıyla takibe konu yapılan kambiyo senedinde muris …’ın demans hastası olduğu, fiil ehliyetine sahip olmadığı, ayrıca imzanın kendisine ait olmadığı iddialarına dayalı olarak ödeme emri ve takibin iptalini talep ettiği, davalı …’in davanın reddini belirttiği, yapılan yargılamada muris …’ın İzmir 4. Sulh hukuk Mahkemesinin … tarihli Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesinden alınan rapora göre demans hastalığına dayalı olarak vasi tayin edildiği ve adli tıp kurumundan alınan … tarihli raporda algılama kabiliyetinin / şuur ve hareket serbestisinin bulunmadığı, demansiyel sendrom hastalığının bulunduğunu bildirir raporlarına istinaden yargılama sonucunda …/… Karar sayılı 06.10.2015 tarihli karar ile davanın kabulüyle İzmir 1. İcra Müdürlüğünün …/… Esas sayılı dosyasında takibe konu yapılan 05.12.2008 tarihli 11.000,00 TL bedelli senede ilişkin takibin iptaline karar verildiği, bu kararın temyiz edilmeksizin kesinleştiği,
İzmir 7. İcra Hukuk Mahkemesinin …/… Esas …/… Karar sayılı dosyasında; davacı …’ın … Aleyhine açtığı davada 22.09.2008 tarihli tanzim 03.11.2008 tarihli 700.000,00 TL’lik bononun takibe konu yapıldığı, İzmir 22. İcra müdürlüğünün …/… Esas sayılı dosyasında muris babasının demans / alzhimer hastalığı olduğundan fiil ehliyetinin bulunmadığını, takibin iptalini talep ettiği, davalı …’ın şikayet üzerine yapılan yargılamada davanın reddini ve 22.09.2008 tarihli protokolün ilam niteliğinde belge niteliğinin bulunduğunu belirttiği, yapılan yargılamada Mahkemece takibin 28.05.2014 tarihinde durdurulmasına ve 05.06.2014 tarihinde de davanın reddine karar verildiği, karar gerekçesinde taraflar arasında yapılmış olan sözleşme kapsamında davacı …’ın borcu kabul ettiği ve borca itirazı olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, bu kararın Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 22.12.2014 tarihli kararıyla …/… Esas …/… Karar sayılı kararıyla onandığı belirlenmiştir.
İzmir 7. İcra Hukuk Mahkemesinin …/… Esas …/… Karar sayılı dosyasında; Davacı …’ın … Aleyhine açtığı davada 22.09.2008 tarihli tanzim 03.11.2008 tarihli 700.000,00 TL’lik bononun takibe konu yapıldığı, İzmir 22. İcra müdürlüğünün …/… Esas sayılı dosyasında bonoya bağlı bir protokolün mevcut olup bu protokolün şarta bağlandığını, bu protokol nedeniyle takibin iptalini talep ettiği, yapılan yargılamada mahkemenin bu protokolün şarta bağlı bono anlamının bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verdiği, bu kararın temyiz edilmesiyle Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin …/… Esas …/… Karar sayılı karar ile mahkeme kararını onadığı belirlenmiştir.
Davacı vekilinin tedbir talebi üzerine 08.01.2018 tarihli karar ile İİK m.72/3 fıkra gereğince %15 teminat karşılığında icra veznesine yatırılan paranın alacaklıya ödenmemesine karar verildiği belirlenmiştir.
İzmir 10. Sulh Hukuk Mahkemesinin …/… esas sayılı dosyasında; tereke temsilcisinin atanması ve bu temsilcinin davada tarafları temsil etmesi için 17.04.2018 tarihinde …’in temsilci olarak atanmasına karar verilmiştir.
Mahkememizce Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas dairesinden alınan … tarihli … sayılı raporda; muris … ın dava konusu olan 22.09.2019 tanzim tarihli, 03.11.2018 tarihli vade 700.000 TL bedelli senedin düzenlenmesi sırasında fiil ehliyetine sahip olup olmadığı konusunda yapılan incelemede muris …’ın İzmir 4. Sulh Hukuk Mahkemesinin 30.03.2009 tarih …/… E. …/… karar sayılı karar ile ve Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilimi dalında alınan raporlar gözetilerek kendisine vasi tayin edildiği ayrıca diğer hastane kayıtları (Manisa Ruh Ve Sinir Hastanesi kayıtları) ve murisin kullandığı ilaçlarında değerlendirilerek 22.09.2008 tarihinde hukuki ehliyetine haiz olmadığının bildirildiği görülmüştür.
Davacının ölümünden önce vasisi tarafından açılan davada Bilindiği üzere; sözleşmenin yapıldığı veya ipotek sözleşmesinin düzenlendiği tarih itibariyle, sözleşmeyi yapan düzenleyen kişinin işlem yapma/akit yapma ehliyetinin bulunması gereklidir. Ehliyet kişinin medeni haklara sahip olabilmesi ve bunu kullanabilmesi (hak/fiil ehliyeti) olarak düzenlenmiştir. Sağ olan her gerçek kişi hak ehliyetine sahiptir. Hak ehliyeti aynı zamanda taraf ehliyetini gösterir. Fiil ehliyeti ise dava ehliyetine de sahip olmayı gerektirir. Tam ehliyetli (sezgin, ergin ve kısıtlı bulunmayan) kişilerin sözleşme yapma, hukuki fiil ve işlemlerde bulunma hakkına sahipken, sınırlı fiil ehliyetli kişiler ise dava olmadığından ancak kanuni temsilcileri vasıtasıyla dava açma hakları bulunmaktadır. Somut olayda ise; davacının fiil ehliyetinin bulunmadığı tespit edilmiştir. Bu nedenle; yapılan hukuki işlemlerle bağlı olması kabul edilemez.
TMK m.14’te ayırt etme gücü bulunmayanların fiil ehliyetinin olmadığı belirtilmiş olup, TMK m. 15’te de fiil ehliyeti bulunmayanların fiillerinin hukuki sonuç doğurmayacağı yer almıştır.
Sözleşme yapma ehliyeti olmayan davacının murisinin düzenlemiş olduğu 22.09.2008 tarihli tanzim 03.11.2008 tarihli 700.000,00 TL’lik bononun hukuki sonuç doğurması mümkün değildir. Yani murisin tasarrufi işlem yapma ehliyeti bulunmadığı tespit edildiğinden İzmir 22. İcra Müdürlüğünün …/… Esas sayılı dosyasından dolayı borçlu olmadığının tespit edilmesi gerektiği belirlenmiştir.
Somut olayda, davacı tam ehliyetsiz olup, ayırt etme gücü olmayan ergin kişi durumundadır. Bu durumda; tam fiil ehliyetini gerektiren işlemleri yapamayacaktır. Akitler, tasarruf işlemler, tek taraflı hukuki işlemler yapamayacaktır.
Borçlu davacıyı menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin, borçlunun fiil ehliyetine sahip olmadığını bildiğini ispatlanamadığı, taraflar arasında davalının dosyaya sunmuş olduğu 22.09.2008 tarihli protokol ile muris …’ın İzmir … İlçesi … Mahallesinde bulunan … ada … parseldeki taşınmazın İzmir 9. Asliye hukuk Mahkemesinin …/… Esas sayılı dosyasındaki davaya ilişkin olarak protokolün 6. maddesinin d. bendine … tarafından ödenmesi muhtemel borç için 700.000,00 TL’lik bono düzenlenmesinin kararlaştırıldığı ve “e” bendinde de dava konusu bononun düzenlendiği, …’ın bu tarih itibariyle … tarafından bono düzenleme ehliyetine, yani fiil ehliyetine sahip olmadığının belirlenemediği anlaşılmış olmakla kötü niyet tazminatına hükmedilmemiştir.
Mahkememizce verilen bu karar davalı tarafça istinaf edilmekle İzmir Bölge Adliye Mahkemesinin 17. Hukuk Dairesinin …/… Esas …/… Karar sayılı 21.10.2021 tarihli kararla mahkememize kararı kaldırılmıştır.
Kaldırma kararında “…Dava, fiil ehliyeti bulunmayan muris tarafından düzenlenen bonoya dayalı açılan menfi tespite ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın, davacının murisi olan …’ın düzenlediği ve İzmir 22. İcra Müdürlüğünün …/… Esas sayılı dosyasında takibe konu yapılan 22.09.2008 tarihli tanzim 03.11.2008 vade tarihli 700.000,00 TL’lik senedin düzenlenmesi tarihinde fiil ehliyetine sahip olup olmadığı, dolayısıyla dava ve takip konusu senetten dolayı davacının davalıya borçlu bulunup bulunmadığı konusunda toplanmaktadır.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş olup, kararı davalı vekili istinaf etmiştir.
HMK’nun 355. maddesi gereğince istinaf incelemesi istinafa başvuran vekilinin dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine ilişkin hususlarda re’sen gözetilerek yapılmıştır.
4721 sayılı TMK’nın 640. maddesine göre, mirasçılar arasında iştirak halinde mülkiyet hükümleri geçerli olup, mirasçılar tereke üzerinde ancak oybirliği ile tasarruf edebileceklerinden, TMK’nın 640/3 madde ve fıkrası uyarınca terekeye temsilci tayin edilmiş olup, tereke temsilcisinin davaya muvaffakat ettiği ve duruşmalara katıldığı görülmüştür.
Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Dairesinden alınan 22.02.2019 tarihli, … sayılı raporda; muris …’ ın dava konusu olan 22.09.2019 tanzim tarihli, 03.11.2008 tarihli vade 700.000 TL bedelli senedin düzenlenmesi sırasında fiil ehliyetine sahip olup olmadığı konusunda yapılan incelemede; muris …’ın İzmir 4. Sulh Hukuk Mahkemesinin 30.03.2009 tarih, …/… E. …/… karar sayılı karar ile ve Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilimi dalında alınan raporlar gözetilerek kendisine vasi tayin edildiği, ayrıca diğer hastane kayıtları (Manisa Ruh Ve Sinir Hastanesi kayıtları) ve murisin kullandığı ilaçlarında değerlendirilerek 22.09.2008 tarihinde hukuki ehliyetine haiz olmadığının bildirildiği görülmüştür.
Mahkemece, sözleşme yapma ehliyeti olmayan davacı murisinin düzenlemiş olduğu 22.09.2008 tanzim tarihli, 03.11.2008 vadeli, 700.000,00 TL’lik bononun hukuki sonuç doğurması mümkün değildir. Yani murisin tasarrufi işlem yapma ehliyeti bulunmadığı tespit edildiğinden İzmir 22. İcra Müdürlüğünün …/… Esas sayılı dosyasından dolayı borçlu olmadığının tespit edilmesi gerektiği belirlenmiştir.
Somut olayda, davacı tam ehliyetsiz olup, ayırt etme gücü olmayan ergin kişi durumundadır. Bu durumda; tam fiil ehliyetini gerektiren işlemleri yapamayacaktır. Akitler, tasarruf işlemleri ve tek taraflı hukuki işlemler yapamayacaktır.
Ancak bu kuralın istisnaları vardır. Bunlardan biri TMK. 2.maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılmaması ilkesidir. Buna göre “Herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kuralına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz. TMK. 2.maddesi çerçevesinde 15.maddenin değerlendirilmesine geçmeden önce aynı yasanın 1/1.maddesi uyarınca anılan hükmün getirilmesindeki asıl gayenin ne olduğunun açıklanmasında fayda görülmektedir. Kanun tam ehliyetsizlerin yaptıkları hukuki işlemleri batıl sayarken bu gibi kimseleri korumak, kendi menfaatlerine aykırı işlemleri yapmak, üçüncü kişilerce sömürülmelerine engel olmak amacını gütmüştür. Bu tehlikenin ortadan kalktığı, normal zekâlı bir insanla eşdeğer tarzda hareket ettiği durumlarda, hukuki muamelenin hükümsüzlüğünü ileri sürerek hakkın kötüye kullanılması olacaktır ki, kanun bunu himaye etmez. 09.03.1955 gün 22/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında da belirtildiği gibi; mümeyyiz olmayan kimse temyiz kudretini haiz olsa idi aynı surette hareket edecek, yani normal zekâlı bir insan dahi aynı tarzda muamelede bulunabilecek idi ise, ehliyetsiz olduğundan bahisle muamelenin hükümsüzlüğünü ileri sürememelidir.
Tam ehliyetsizlere ilişkin TMK. 15.maddesi hükmüne getirilen ikinci sınırlama BK.nun 54.maddesi hükmüdür. Belirtilen yasa hükmüne göre “Hakkaniyet iktiza ediyorsa hâkim, temyiz kudretini haiz olmayan kimseyi ika ettiği zararın tamamen yahut kısmen tazminine mahkûm eder.” BK.nun 98/2.maddesi yollamasıyla akte aykırılık hallerinde de uygulaması mümkün olan BK.nun 54/1 maddesi uyarınca hakkaniyet elverdiği takdirde tam ehliyetsiz olan kişi, diğer tarafın batıl hukuki işleminin hüküm ifade ettiğine güveni nedeni ile doğan zarardan sorumludur.
Öte yandan TMK.452/2.maddesinde; “vesayet altındaki kişinin fiil ehliyetini haiz olduğu hususunda diğer tarafı yanıltmış olması halinde onun bu yüzden uğradığı zarardan sorumlu olacağı” öngörülmüştür. Buna göre kendisini ehil bir kişi gibi gösterip hukuki işlem yapan ve bu suretle karşı tarafı zarara uğratan ehliyetsiz kişinin bu zarardan sorumlu olacağının kabulü gerekir.
Bütün bu açıklamalar yanında TBK.nun 77/82. maddelerinde düzenlenen sebepsiz iktisap hükümlerine göre hacir altındaki kişinin karşı tarafın aleyhine olacak şekilde kendi mal varlığında meydana gelen sebepsiz zenginleşme oranında sorumlu olacağı kuşkusuzdur. Zira sebepsiz zenginleşme hükümleri gözetildiğinde, zenginleşenin iade borcunun doğması bakımından fiil ehliyetinden yoksun olmak sonuca etkili değildir. (Yargıtay 13.Hukuk Dairesinin 18.06.2020 tarih 2020/383 Esas- 2020/4928 Karar)
Somut olayda, davacılar murisi sözleşmenin imzalandığı tarihte fiil ehliyetine sahip değildir. Senedin düzenlendiği tarihte borçlu-keşideci … ve avukatı …’ın da katılımıyla 22.09.2008 tarihli “PROTOKOL” düzenlenmiş olup bu protokolde borçlu-keşideci … (ve … İnş. Turizm San. ve Tic.Ltd.Şti.) senet lehtarı …’a olan birikmiş borçları nedeniyle takip ve dava konusu 700.000 TL’lik senedin düzenlediği savunulmaktadır.
Bu durumda mahkemece yukarıdaki açıklamalar dikkate alınarak tüm deliller toplanıp, davacı …’ın icra dosyasına sunmuş olduğu 14/10/2010 tarihli kabul beyanı da değerlendirilerek; uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçelerle yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince mahkeme kararının kaldırılmasına, dosyanın mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki hükmün kurulması gerekmiştir.
Davalı vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin KABULÜNE, İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 08/05/2019 tarih, …/… Esas …/… Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA…” gerekçesiyle mahkememiz kararı kaldırılmıştır, kaldırma kararı gereğince TBK m. 77-82 arasında yer alan sebepsiz iktisap hükümlerine göre hacir altına alınan kişinin karşı tarafın aleyhine olacak şekilde kendi mal varlığında meydana gelen sebepsiz zenginleşme oranında sorumlu olacağı belirtilmekle; davacıların murisi …’ın sözleşmenin imzalandığı tarihte fiil ehliyetine sahip olmadığından senedin düzenlendiği tarih olan 22.09.2008 tanzim tarihinde borçlu keşideci … ve Avukatı …’ın da katılımıyla 22.09.2008 tarihli protokolün düzenlendiği, bu protokolde borçlu keşideci …’ın ve (… İnş. Ltd. Şti’nin) senet lehtarı …’a olan birikmiş borçları nedeniyle takip ve dava konusu 700.000 TL lik senedin düzenlendiğini savunduklarından delillerin toplanarak değerlendirilmesi gerektiğinden, protokolde yer alan davalı …’ın bilgisi dışında olduğu belirtilen, İzmir 9.Asliye Hukuk Mahkemesinin …/… Esas (yeni esas …/…) sayılı dosyasında …’ın bu dosya nedeniyle yapacağı ödemelerin ve teminatı karşılığı daha önce …’a vermiş olduğu nakit borç toplamı olan 250.000 TL olan ve bu dosya kapsamında haciz ve satış baskısı altında yapacağı ödemeler dikkate alınarak, dava konusu olan 700.000 TL’nin senedin verildiği, hatta bu miktardan fazla ödeme yapılacak olursa bütün ödemelerin … ve … Ltd. Şti. tarafından karşılanacağının belirtildiği, (protokol 6/C bendi) böylece toplam borç miktarının 700.000 TL olarak tespit edildiği belirlenmiştir.
İzmir 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin …/… Esas – …/… Karar sayılı 31.03.2008 tarihli kararıyla davacı … ile Birleşen …/… Esas sayılı dosya yönünden yapılan yargılamada asıl dava yönünden davacı …’in davalı … ve … karşı açtığı tapu iptal ve tescil davasını reddedildiği, ancak taraflar arasında kat karşılığı inşaat sözleşmesinden dolayı açılan alacak davasının 264.000 TL üzerinden kabul edilerek davalılar … ve … müteselsilen tahsiline karar verildiği yine davalı birleşen dosya davacısı … ve …’ın açmış olduğu kira kaybına bağlı alacak davasının da 10.000 TL üzerinden kabulü ile davalı …’den tahsiline karar verildiği, bu kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 15. HD’nin …/… E – …/… K sayılı karar ile asıl dava yönünden tapu iptal ve tescil talebinin reddinin kesinleştiği, ancak alacak davasının tespitinde bazı eksiklikler nedeniyle inceleme yapılması gerektiğinden kararın bozulduğu, birleşen dava yönünden ise talebin menfi zarar kapsamında kalmayıp, müspet zarar kapsamında kaldığından tamamen reddi gerektiği, belirtilerek kararın bozulduğu, İzmir 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin …/… E sayısına kayıtlı dosyasında …/… K sayılı 10.02.2014 tarihli bozma kararı kapsamında yapılan yargılamada asıl dava yönünden davanın kısmen kabulü ile 627.165,78 TL’nin 481.965,78 TL’sini … mirasçılarının 145.200 TL sinin ise … tahsiline karar verildiği, birleşen dava yönünden ise birleşen davanın reddine karar verildiği, bu kararın da temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 23. HD’nin …/… E – …/… K sayılı 08.12.2014 tarihli karar ile asıl dava yönünden kararın bozulduğu ve eksik araştırmanın tamamlanmasının istendiği birleşen dava yönünden ise bozma yapılmadığından bu kararın 08.12.2014 tarihi itibari ile kesinleştiği, bozma üzerine dosyanın tekrar İzmir 9. Asliye Hukuk Mahkemesine gelerek …/… E sayılı numara aldığı ve bozma kapsamında yapılan yargılama ile asıl dava yönünden davacının davasını kısmen kabulü ile … yönünden 59.774,95 TL nin davanın kabulüne … yönünden ise açılan davanın reddine, karar verildiği, birleşen dava yönünden ise kararın kesinleştiği belirtilerek yeniden karar verilmesine yer olmadığına 04.04.2019 tarihli ve …/… Karar ile karar verildiği, bu kararın temyizi üzerine Yargıtay 15. HD’NİN …/… E – …/… K sayılı karar ile 14.07.2020 tarihli verilen karar ile … aleyhine açılan davanın reddine ilişkin kısmın onandığı ve bu kısmın kesinleştiği, birleşen dava yönünden ise herhangi bir hüküm verilmediği, mahkeme tarafından da 14.10.2020 tarihinde düzeltilerek yapılan onamalar belirtilerek 09.09.2020 tarihi itibari ile kararın kesinleştiğini belirtildiği, anlaşılmıştır.
İzmir 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin …/… E – …/… K sayılı 31.03.2008 tarihli ilk kararından sonra dava konusu olan 22.09.2008 tarihli protokolün yapıldığı belirlenmiştir. Bu karar da davacı …’in açmış olduğu davada davalıların (… ve …’ın) 264.000 TL ödeme yapmasına karar verildiğinden söz konusu protokolde bu karara istinaden davalı …’ın haciz baskısı ile ödeme yapması değerlendirilerek … zarar görmemesi için protokolün düzenlendiği ve yapacağı ödemelerin …’ın vereceği 700.000 TL’lik senetle ödenmesini kararlaştırıldığı ve bu protokolde yapacağı tüm ödemelerin de bu kapsamda değerlendirileceği yer almıştır.
Ancak belirtilen karar Yargıtay 15. Hukuk Dairesi tarafından bozulan … yönünden 14.07.2020 tarihi ile verilen red kararı onanmıştır. Dolayısıyla bu davalının bu protokol nedeniyle varsa zararını ispatlaması ve 700.000 TL lik senetten dolayı alacaklı olduğunu, ispatlaması gerekecektir. Zira bu protokolde davalı … yönünden sadece 250.000 TL’lik alacak sabit olup, geri kalan 450.000 TL için zararını ispatlayamadığı takdirde alacaklı olmayacaktır. Kaldı ki bozma kararı ile bu davalı lehine vekâlet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmiştir. … vekiline protokolde yer almayan Ruhi Keskine verdiği 2 adet daire ise protokol kapsamına girmemektedir. Protokol sadece haciz baskısı ile yapılacak ödemelere ilişkin düzenlenmiştir. Zaten bozma kararı ile davalı … İİK m. 40’a göre geri alma hakkı da bulunmaktadır.
Bu nedenle protokolde yer almayan İzmir 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin …/… E sayılı dava konusu içinde husus hakkında karar verilmesi mümkün değildir. Bu nedenle davanın kısmen kabulü gerekmektedir.
Sonuç olarak İzmir 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin …/… Esas sayılı dosyasıyla Davalı … yönünden davanın reddine karar verilip, bu kararın kesinleştiği, böylece davalı …’ın bu dosya yönünden sorumluluğunu gerektirecek herhangi bir borcunun bulunmadığını, tespit edilmiş olduğundan taraflar arasında yapılmış olan 22.09.2008 tarihli protokoldeki 6. madde hükümlerine göre …’ın almış olduğu 250.000 TL borç dışında başkaca borcun bulunmadığı, 700.000 TL lik senedin 250.000 TL dışındaki kalan kısmının belirtilen Asliye Hukuk Mahkemesindeki dosyasındaki alacağı teminat miktarı yönündeki dolayısıyla davacıların murisinin bu bonosunun 250.000 Tl lik kısmından sorumlu olduğu belirlenmiştir.
Buna göre; davacıların davasını yine kısmen kabulü ile dava konusu olan İzmir 22. İcra Müdürlüğü’nün …/… Esas sayılı dosyasında takibe konu olan 22.09.2008 tarihli tanzim 03.11.2008 tarihli 700.000,00 TL’lik bonodan dolayı … mirasçısı sıfatıyla borçlu olmadığının tespitine, davacının … Ltd. Şti. adına açmış olduğu davada davacıların şirket yetkilisi temsilcisi olduğuna dair herhangi bir belge ve şirket adına bir vekâletname sunulmadığından bu konudaki talebinin reddine, davacının kötü niyet tazminat şartlarının İİK m. 72/5 fıkra gereğince gerçekleşmediğinden reddine, karar verilmiş ancak kaldırma kararında yer aldığı üzere TBK m. 54 kapsamında temyiz kudretine haiz olmayan murisin yapmış olduğu 22.09.2008 tarihli protokolde Avukatı … ile birlikte diğer tarafın aleyhine sonuç doğuracak nitelikte borçlu olduğu ve bu nedenle 22.09.2008 tarihli protokolü düzenlediği davalı … 250.000 TL borç aldığı kabul edilerek dava konusu bu bononun 450.000 TL’lik kısmından dolayı borçlu olmadığının tespitine, ayrıca TBK m.77-82 gereği sebepsiz zenginleştiği TMK m. 452/2 f. Gereği diğer tarafı yanıltmakla onun uğradığı bu zararı karşılaması gerektiği belirlenmekle 250.000 TL lik kısım yönünden davanın reddine karar verilmesi gerektiği belirlenmiştir.
(Y. 11 HD. sinin 2016-1253 Esas, 2016-9709 karar 20.12.2016 T; Y. 19 HD. sinin 2016/16582 Esas. 2018/1471 Karar 22.03.2018 tarihli kararı)
Borçlu davacıyı menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin, borçlunun fiil ehliyetine sahip olmadığını bildiğini ispatlanamadığı, taraflar arasında davalının dosyaya sunmuş olduğu 22.09.2008 tarihli protokol ile muris …’ın İzmir … İlçesi … Mahallesinde bulunan … ada … parseldeki taşınmazın İzmir 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin …/… Esas sayılı dosyasındaki davaya ilişkin olarak protokolün 6. maddesinin d. bendine … tarafından ödenmesi muhtemel borç için toplam 700.000,00 TL’lik bono düzenlenmesinin kararlaştırıldığı ve “e” bendinde de dava konusu bononun düzenlendiği, …’ın bu tarih itibariyle bono düzenleme ehliyetine, yani fiil ehliyetine sahip olmadığının belirlenemediği anlaşılmış olmakla kötü niyet tazminatına hükmedilmemiştir
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Sebeplerle;
Davacının davasının KISMEN KABULÜ ile
Dava konusu olan İzmir 22. İcra Müdürlüğü’nün …/… Esas sayılı dosyasında takibe konu olan 22.09.2008 tarihli tanzim 03.11.2008 tarihli 700.000,00 TL’lik bononun 450.000 TL lik kısmından dolayı … mirasçısı sıfatıyla borçlu olmadığının tespitine,
Fazlaya ilişkin kısmına dair talebin reddine
Davacının … Ltd. Şti. adına açmış olduğu davada davacıların şirket yetkilisi temsilcisi olduğuna dair herhangi bir belge ve şirket adına bir vekâletname sunulmadığından bu konudaki talebinin reddine,
Davacının kötü niyet tazminat şartlarının İİK m. 72/5 fıkra gereğince gerçekleşmediğinden reddine,
Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 30.739,50 TL harçtan dava açılışında alınan 11.954,25 TL peşin harcın mahsubu ile eksik alınan 18.785,25 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
Davacı tarafından yargılama gideri olarak yapılan başvuru harcı 35,90 TL, peşin harç 1.195,43 TL, tamamlama harcı 8.000,00 TL ve tamamlama harcı 2.758,82 TL ile yazışma ve tebligat gideri 343,75 TL ve 565,00 TL Adli Tıp rapor gideri olmak üzere toplam 12.898,90 TL’nin davanın kabul-red oranına göre 12.574,35 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan miktarın davacı üzerinde bırakılmasına,
Davalı tarafından yargılama gideri olarak yapılan yazışma ve tebligat gideri 11,00 TL’nin davanın kabul-red oranına göre 3,90 TL’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, kalan miktarın davalı üzerinde bırakılmasına,
Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden kabul edilen miktar üzerinden AAÜT’nin 13/1. maddesine göre belirlenen 39.550,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile vekili yararına davacıya verilmesine,
Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden red edilen miktar üzerinden AAÜT’nin 13/1. maddesine göre belirlenen 25.950,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile vekili yararına davalıya verilmesine,
HMK m. 333 gereği gider avansından artanın karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatırana iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı ve gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 20/04/2022

Başkan …
E-İmzalıdır

Üye …
E-İmzalıdır

Üye …
E-İmzalıdır

Katip …
E-İmzalıdır