Emsal Mahkeme Kararı İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/78 E. 2021/356 K. 22.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/78
KARAR NO : 2021/356

DAVA : İtirazın İptali (Sigorta Sözleşmesine Dayalı)
DAVA TARİHİ : 08/01/2021
KARAR TARİHİ : 22/04/2021

Mahkememizde görülmekte olan davanın yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı … Sigorta A.Ş. vekilinin İzmir … ATM’ne açtığı 08.01.2021 harç tarihli davada dava dilekçesiyle; Dava dışı … Dış Tic. Ve San. A.Ş tarafından sigorta ettirilen sigortalı … Ltd. Şti’ne ait 334 çuval … Kahve çekirdeği müvekkili şirket nezdinde … poliçe numaralı Nakliyat Emtia Abonman Alt Sigorta Poliçesi ile sigortalı olup, davalı şirkete ait … isimli gemi ile sigortalı emtianın nakliyesi sırasında emtianın içinde bulunduğu konteynıra sızan yağmur sularının emtiaya sirayet etmesi neticesinde 09.06.2017 tarihinde sigortalı emtia hasarlanmış hasar ihbarı üzerine … nolu hasar dosyası açıldığını, yapılan ekspertiz incelemesi neticesinde tespit edilen 6.977,88 TL sigorta tazminatının müvekkili tarafından 23.07.2017 tarihinde ödendiğini, ödenen sigorta tazminatının rücuen tahsili için İzmir … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasıyla icra takibi başlatıldığını ancak borçlu tarafça takibe itiraz edildiği ve icra müdürlüğünce itiraz sebebiyle icra takibinin durdurulmasına karar verildiğini, itiraz dilekçesinin taraflarına tebliğ edilmediğini, itirazın çok daha sonra haricen öğrenildiğini, dava şartı olan arabuluculuğa başvurulduğunu, 08.01.2020 tarihinde anlaşamama tutanağının imzalandığını belirterek davalının İzmir … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına vaki borçlu itirazının iptaline, icra takibinin devamına, davalıya aleyhine %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesine ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İzmir … Asliye Ticaret Mahkemesi … Esas – … Karar sayılı 14.01.2021 tarihli kararla görevli mahkemenin İzmir … Asliye Ticaret Mahkemesi olduğundan bahisle gönderme kararı verdiği ve bu kararın kesinleştirilmeksizin ve tahrik dilekçesi olmaksızın mahkememize gönderildiği ve … Esas numarasına kayıtlandığını ve yargılamasının bu numara üzerinden devam ettiği belirlenmiştir.
Davalı … Acenteliği A.Ş vekili 02.04.2021 tarihli cevap dilekçesiyle; TTK m. 1188 gereğince davanın bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığını, davacı sigortalısı … Dış Tic. A.Ş.’nin 11.05.2017 tarihinde cirolamış olduğu konşimentoları taşıyana ibraz ederek malı çekmek istediğini bildirdiği ve yük teslim belgesini aldığı, icra takibinin 18.07.2019 tarihinde başlatıldığı, ancak her türlü tazminat talebi için hak düşürücü sürenin 11.05.2017 tarihinden itibaren 1 yıl sonra son bulduğunu, bu süre içerisinde açılmış usulüne uygun bir icra takibi veya davanın mevcut olmadığını, öncelikle davanın hak düşürücü süre yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini, ayrıca davanın pasif husumet yönünden de reddinin gerektiğini, … Acenteliği AŞ’ye doğrudan husumet yöneltilemeyeceğini, müvekkilinin İsviçre Cenevre merkezli deniz yoluyla konteyner taşımacılığı yapan … … SA’nın acenteliğini yaptığını, TTK m. 105’e göre acentenin akdettiği veya akdedilmesine aracılık ettiği sözleşmeden doğan ihtilaflardan dolayı müvekkili namına acenteye karşı dava açılabileceğini, Yargıtay … HD nin kararlarının da bu yönde olduğunu, bu nedenle davanın pasif husumet yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini, ayrıca konşimentonun 10. maddesinde yetkili mahkemenin Londra Mahkemeleri ve uygulanacak hukukun İngiliz Hukuku olarak belirlendiğini, MÖHUK m. 47’de de tarafların yetki sözleşmesiyle yetkili mahkemeyi belirleyebileceğini, … taşıması olan konteynır taşımasında yapıldığını navlun sözleşmesinin konşimentoda yer aldığını konşimentonun arkasındaki şartların tarafları bağladığını, arkadaki taşıma şartlarının navlun sözleşmesi hükümleri olduklarını, davacının sigortalısı dava konusu taşımaya ilişkin konşimentoyu ciro ile devralarak yükleri fiilen teslim aldığını ve konşimentonun hamili olduğunu, TTK m. 1237/1 uyarınca taşıyan (müvekkili …) ile konşimento hamili (davacı sigortalı) arasındaki ilişkide konşimentonun esas tutulacağını, bu sebeple sigortalı konşimento üzerinde yer alan yetki anlaşması da dahil olmak üzere tüm kayıtlar ile bağlı olduğunu, yabancılık unsuru taşıyan taşımalarda, konşimentolarda yer alan yetki sözleşmelerinin … gereğince taraflar için bağlayıcı olduğunu, dava konusu uyuşmazlıkta taşımanın yapıldığı geminin yabancı bayraklı gemi olduğunu, konşimento hükümlerinde yer alan yetki anlaşmasının uygulanması gerektiğini, TTK m. 105’in dava konusu olayda uygulanamayacağını, davacının davasının yetki yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini, davanın esası yönünden ise; esas bakımından da müvekkiline atfedilecek herhangi bir kusur bulunmadığını, TKK m.1185’e göre süresinde ihbar yapılmadığını, her iki tarafın katıldığı bir tespit işleminin de yapılmadığını, hasarın taşımanın hangi aşamasında meydana geldiğinin belli olmadığını, son taşımanın müvekkili şirkete ait olmadığını, mallarda ıslanmaya bağlı hasar oluştuğu iddia edilse de hasarın deniz taşıması sırasında ya da müvekkili şirketin sorumlu olduğu ticari bir kusurdan kaynaklandığının ispatlanamadığını, ıslaklığın deniz suyundan olup olmadığını belirlemek için gümüş nitrat testinin yapılmadığını, limanda konteynerlerin delik veya hasarlı olduğunu gösterir herhangi bir hasar kaydının bulunmadığını, hasarın ancak iki tarafın iştiraki ile tespit edilmesi gerektiğini, tek taraflı tespitin yeterli olmadığını, konteynırların FCL/FCL olarak yüklendiğini ve …, …, .. yani yükleyici yükledi, istifledi, saydı klozunun yer aldığını, eksper raporunda da konteynırlarda delik olduğunu gösterir herhangi bir somut delil bulunmadığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla davacı tarafça talep edilen bedelin sigortalının iddia ettiği zarardan %10 fazla olduğunu, müvekkili aleyhine haksız ve kötü niyetli olarak icra takibi başlatan davacı aleyhine %20 oranında kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğini belirterek davanın hak düşürücü süre, pasif husumet yokluğu, yetki ve esastan reddini talep etmiştir.
Dava; sigorta sözleşmesine dayalı taşıma şirketine karşı sigorta konusu malın hasara uğramasına istinaden açılan rücuen yapılan takibe itirazın iptali davasıdır.
Tarafların delilleri toplanmış ve değerlendirilmiştir.
İzmir … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası, … poliçe numaralı nakliyat emtia abonman alt sigorta poliçesi, … sayılı hasar dosyası, ekspertiz raporu, ciroya havi konişmento ve arka yüzü, yetki maddesinin noter onaylı tercümesi, yük teslim formu, yükün ambar içerisinde taşındığını gösterir bay plan ve arabuluculuk tutanağı incelenmiştir.
İzmir … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası incelendiğinde; takip alacaklısı … Sigorta AŞ nin takip borçlusu … Acenteliği A.Ş. aleyhine 18.07.2019 tarihli ilamsız icra takibi ile 6.977,88 TL asıl alacak ve 2.123,04 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 9.100,92 TL alacak üzerinden takibe geçtiği, borçluya ödeme emrinin 22.07.2019 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun 24.07.2019 tarihinde borca, faize ve tüm ferilerine itiraz ederek takibi durdurduğu belirlenmiştir.
Taraflar arasında ki ihtilaf öncelikle pasif husumet, yetki ve hak düşürücü süreye ilişkindir.
Davalının yetki itirazı incelendiğinde;
Dosyaya ibraz edilen konşimento da yer alan yetki ilk itirazı incelendiğinde; bu halde yetkili mahkemenin m.10/3’e göre … numaralı konşimento da yer alan ve milletlerarası yetki kaydını içeren konşimento kuralının genel işlem şartı niteliğinde bulunduğu açıktır. Buradaki genel işlem şartı, ticari nitelikte olsa da, 6098 s. Türk Borçlar Kanunu m. 20-25’te yer alan denetime tabidir. Söz konusu denetim gerek tüketici gerekse de ticari nitelikteki genel işlem şartlarına uygulanmaktadır. Ayrıca söz konusu hükümler, tarafların iradelerinden bağımsız olarak emredici nitelikte kurallar barındırmakta ve bu sebeple kamu düzenine ilişkindir. Dolayısıyla Türk Borçlar Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun m. 2 uyarınca, hukuki işlemin tarihine bakılmadan, TBK m. 20-25’de yer alan kurallar geçmişe yönelik olarak da uygulanabilecektir. Öte yandan somut olayda yabancılık unsurunun bulunması da, kamu düzeni ile ilgili bulunan söz konusu hükümlerin uygulanmasını engellememektedir. Çünkü bu konuda “Türk hukukunu doğrudan uygulanan kuralları” başlıklı MÖHUK m. 6 uygulama alanı bulur: “Yetkili yabancı hukukun uygulandığı durumlarda, düzenleme amacı ve uygulama alanı bakımından Türk hukukunun doğrudan uygulanan kurallarının kapsamına giren hallerde o kural uygulanır.” Öğretiye göre, iç hukukta sözleşmeler için getirilmiş olan ve kamu yararı açısından önemli olan hükümler (örn. kira hukukuna ilişkin emredici hükümler, hâkimin fahiş cezai şartı indirmesi gibi), Türkiye’de yabancı bir hukuka tabi olan sözleşmelere de doğrudan uygulanır (Bkz. Aysel Çelikel / Bahadır Erdem: Milletlerarası Özel Hukuk, 11. Bası, 2012, s. 155). Genel işlem şartlarına ilişkin hükümlerin bu kapsamda değerlendirileceği açıktır. Dolayısıyla yabancılık unsurlu olaylarda dahi, mahkemenin TBK’da yer alan genel işlem şartlarına ilişkin denetim kurallarını uygulaması gerekmektedir.
Olayda konşimentoda yer alan yetki kaydının müzakere edildiği kabul edilse dahi, TBK m. 25’e göre söz konusu genel işlem şartı içerik denetimine tabidir. Bu maddeye göre, “Genel işlem koşullarına, dürüstlük kuralına aykırı olarak, karşı tarafın aleyhine veya onun durumunu ağırlaştıracak nitelikte hükümler konulamaz”. Somut olaydaki yetki kaydının geçerli olduğu kabul edildiğinde, söz konusu konşimento tahtında ortaya çıkan her türlü uyuşmazlıkta davacının yükle ilgilinin Londra mahkemelerine başvurması gerekecektir. Bu halde TBK m. 25 çerçevesinde söz konusu yetki kaydının geçersiz sayılmasına sebep olmaktadır. Dürüstlük kuralına göre, söz konusu yetki şartının geçerli olması Türkiye’de bulunan ihracatçı firmalar açısından açık bir dengesizlik yaratmaktadır.
Türk içtihat hukukunda TBK m. 25’te yer alan içerik denetimi konşimentolarda yer alan uluslararası yetki ve tahkim kayıtları için uygulanmıştır. Bu hususta verilen yerel mahkeme kararlarının Yargıtay 11’inci Hukuk Dairesi tarafından da onaylandığı görülmektedir. (Örneğin: İzmir … Asliye Ticaret Mahkemesinin 1-) … Esas, 2-) … Esas, 3-) … Esas, 4-) … Esas, 5-) …, Esas 6-) … Esas, 7-) … Esas, 😎 … Esas, 9-) … Esas, 10-) … Esas, 11-) … Esas, 12-) … Esas, 13-) … Esas, 14-) … Esas, 15-) … Esas, 16-) … Esas, 17-) … Esas, 18-) … Esas, 19-) … Esas, 20-) … Esas, 21-) … Esas, 22-) … Esas, 23-) …. Esas, 24-) … Esas, 25-) … Esas, 26-) … Esas, 27-) … Esas, 28-) … Esas, İzmir … Asliye Ticaret Mahkemesinin – 1-) … Esas, 2-) … Esas, 3-) … Esas, 4-) … Esas, 5-) … Esas, 6-) … Esas, 7-) … Esas, 😎 … Esas, 9-) … Esas, 10-) … Esas, 11-) 2015/1200 Esas, 12-) … Esas, 13-) …Esas, 14-) … Esas, 15-) … Esas, 16-) … Esas, 17-) …Esas, 18-) … Esas, 19-) … Esas) Dolayısıyla, Yargıtay İhtisas Dairesi tarafından da, konşimentolardaki yetki tahkim kayıtları açısından TBK m. 25’te yer alan içerik denetimi hâli hazırda kabul gören ve uygulanan bir yoldur. Söz konusu uygulama da, temelde, somut olaydaki yükle ilgilinin hak arama özgürlüğü üzerinde yetki ve tahkim kaydının ekonomik bir sınırlama yapıp yapmadığı ölçütüne dayanmaktadır. Bu tür bir etkinin olmadığı durumlarda yetki ve tahkim kaydı geçerli görülürken, hak arama özgürlüğünün fiilen sınırlanmış olacağı durumlarda genel işlem koşulu niteliğindeki bu kayıtlar bağlayıcı nitelikte sayılmamaktadır.
Ayrıca, Konşimentoda yer alan yetki kaydı incelendiğinde “Tüccarın açtığı herhangi bir davanın ve aşağıda belirtilen koşullar saklı kalmak kaydıyla taşıyıcının açtığı herhangi bir davanın Londra Yüksek Mahkemesi’nin inhisarı yetkisinde olduğu ve İngiliz kanunlarına tabi olduğu kabul edilmiştir Amerika Birleşik Devletlerine veya Amerika Birleşik Devletlerinden yapılacak taşımalara ilişkin dava, münhasıran New York Güney Bölgesinden sorumlu Birleşik Devletler Bölge Mahkemesinde açılacak ve ABD kanunları münhasıran geçerli olacaktır. Tüccar herhangi bir diğer mahkemede dava açmamayı ve başka bir mahkemede açılan davanın sona erdirilmesinde oluşacak taşıyıcının makul yasal giderlerini ve masraflarını karşılamayı kabul eder. Tüccar yukarıda belirtilen esasa ilişkin tüccar aleyhine verilmiş herhangi bir karara itiraz hakkından feragat eder.
Navlun veya tüccarın taşıyıcıya ödemesi gereken herhangi bir diğer tutarla ilgili herhangi bir anlaşmazlık durumunda, taşıyıcı seçim hakkı kendisinde olmak üzere belirtilen ülkelerde ya da yükleme limanı, boşaltma limanı, teslim yerinin bulunduğu ülkede veya tüccarın ticari faaliyetinin bulunduğu herhangi bir yerde tüccar aleyhine dava açabilir.” bu kaydın her iki taraf için belirli bir mahkemeyi yetkili kılmadığı, taraflardan birinin menfaatlerinin üstün tutulduğu ve karşılıklı dengenin bulunmadığı bir mahkeme seçimi yapıldığı görülmektedir. Uluslararası Usul Hukuku açısından bu tür yetki kayıtları “Asimetrik Yetki Kaydı” olarak anılmaktadır. Bu tür kayıtların mahkemenin belirli olmaması sebebiyle geçerli olarak kabul edilmemektedir. Ayrıca bu durum, genel işlem şartı denetimi dışında ortaya çıkmaktadır. Mahkemeye sunulan asimetrik yetki kaydının geçersizliği için genel işlem şartı denetimine başvurmaya dahi gerek yoktur.
Davalı tarafın cevap dilekçesinde TTK m. 105’e göre … Acenteliği A.Ş.’nin konşimento da taşıma sözleşmesinde aracılık yapmadığını ve bulunmadığını, konşimentonun Brasil’da düzenlendiği ve Brasil (Brezilya) acentesinin bu konşimentoyu düzenlediğini belirterek kendilerine taşıyana izafeten bu davanın açılamayacağını belirterek itirazda bulunmuş iselerde; konşimentonun incelemesinde … A.Ş.’nin aynı zamanda boşaltma acentesi olduğu ve konşimentoda yer aldığı, tahliye acentesi olarak da sözleşme yapmış olduğu belirlendiğinden bu yöndeki itirazı da reddedilmiştir.
Sonuç olarak, MÖHUK m. 6 gereğince uygulama alanı bulan genel işlem koşullarına ait hükümler gereğince 6098 sayılı TBK m. 25 uyarınca başvurulacak içerik denetimde bu tür yetki kayıtlarının evleviyetle dürüstlük kuralına da aykırı olacağı açıktır. Dolayısıyla gerek genel usul hukuku ilkeleri gerekse de BK m. 25 özelinde söz konusu mahkeme kaydının geçerli bir uluslararası yetki sözleşmesi olarak değerlendirilmesi de mümkün değildir. Yetki itirazına dayanak yapılan konşimento kaydının geçerli olmadığından bu yöndeki yetki ilk itirazının reddine karar verilmiştir.
Davalının diğer itirazı olan pasif husumet itirazı incelendiğinde;
Davalı vekilinin husumet itirazının incelenmesi için konşimento üzerinde yapılan incelemede taşıma şirketinin … Shipping Company S.A olduğu bu konşimento da yükleme acentesinin “… AS Agent” olarak yer aldığı, ayrıca tahliye acentesinin ise … Acenteliği A.Ş. olduğu bu halde davacının davalı olarak asıl taşıyıcı … SA’yı göstermesi ve ona izafeten TTK m. 105/2’ye göre … Acenteliği A.Ş.’ye karşı takip yapması ve dava açması gerekirken davacının doğrudan acenteye karşı takip yapması ve dava açmasının usule aykırı olduğundan davacının davasının pasif husumet/sıfat yokluğu bulunmadığı belirlenmiştir.
Pasif husumet ehliyetinin bu dava ve takipte bulunmadığı, bu durumun HMK m. 119 ve 124’e göre düzeltilmesinin de mümkün olmadığı belirlenmiştir.
Ayrıca 11.05.2017 tarihli … numaralı faturada … SA adına … Acenteliği A.Ş. tarafından acente sıfatıyla tanzim edildiği belirtilmiştir.
Davacı yapmış olduğu icra takiplerinde de doğrudan borçlu olarak … Acenteliği AŞ’yi göstermiş olup; husumetin asıl taşıyıcı olan … SA’ya Izafeten … Acenteliği A.Ş.’ye yöneltilmesi gerekli olduğu halde; bunu yapmadığı, bu haliyle; husumetteki eksikliği giderse dahi; takibe devam edemeyeceği de belirlenmiştir.
Davalının diğer itirazı olan hak düşürücü süre yönünden yapılan incelemede ise;
TTK m. 1188 hükmü gereğince zararın ortaya çıktığı tarihten itibaren yani malların tesliminden itibaren 1 yıllık hak düşürücü süre içinde davanın açılması veya takibin yapılması gerekir. Somut olayda söz konusu mallardaki hasarın gönderilen malların 11.05.2017 tarihinde teslim edildiği, yani gemiden tahliye edildiği, bu tarihten önce ise yükte meydana gelen hasarın 09.06.2017 tarihinde ekspertiz incelemesi için talepte bulunulduğu, ekspertiz incelemesinde hasar tarihinin 09.06.2017 olarak gösterildiği, sigortalının hasarı bu tarihte öğrendiği, hasar bedelinin de 23.06.2017 tarihinde sigortacı tarafından sigortalıya ibraname yoluyla ödenmesiyle, davacı sigortacının davalı taşıyan aleyhine 18.07.2019 tarihinde icra takibi başlattığı ve daha sonra itiraz üzerine takibin durmasıyla arabuluculuk başvurusu yaptığı 20.11.2019 tarihinde başvuru yaptığı, 08.01.2020 tarihinde arabuluculuğun sona erdiği, bu tarihler arasında yani 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde arabuluculuk görüşmesinin başladığı ve arabuluculuk görüşmesi süresinin bitim tarihinin hak düşürücü süre içerisinden mahsup edilmesi gerektiği, 6325 sayılı Kanun m.18/A-15 gereğince “(15) Arabuluculuk bürosuna başvurulmasından son tutanağın düzenlendiği tarihe kadar geçen sürede zamanaşımı durur ve hak düşürücü süre işlemez” hükmüne istinaden hak düşürücü sürenin kesildiği, 50 günlük arabuluculuk süresinin eklenmesiyle hak düşürücü sürenin bu süre kadar uzadığı belirlenmiştir. Davacının davasını 08.01.2021 tarihinde açtığı, buna göre gönderilenin malı teslim almasından itibaren 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde dava açması gerektiği, bu sürenin malın teslimi tarihinden itibaren 11.05.2017 tarihinden itibaren 11.05.2018 tarihine kadar olduğu, ayrıca TTK m. 1188’de öngörülen bir yıllık dava açma süresi, hak düşürücü süre mahiyetinde olup, bu maddeye göre malların tesliminden veya teslim edilmiş olmaları icap eden tarihten itibaren bir yıl içinde mahkemeye müracaat edilmediği takdirde, taşıyan aleyhine malların ziya ve hasarından dolayı her türlü sorumluluk davası hakkı düşeceği öngörülmüş olup, ayrıca yine aynı maddenin 3. fıkrasında “…(3) Sorumlu tutulan kişinin rücu davası, birinci fıkrada öngörülen hak düşürücü sürenin sona ermesinden sonra da açılabilir. Ancak, rücu davası açma hakkı, bu hakka sahip olan kişinin, istenen tazminat bedelini ödediği veya aleyhine açılan tazminat davasında dava dilekçesini tebellüğ ettiği tarihten itibaren doksan gün içinde kullanılmadıkça düşer” hükmü gereğince davacının ödeme yaptığı tarih olan 23.06.2017 tarihinden itibaren 90 günlük süre içerisinde de dava açılmadığından davacı sigortacının halefiyet yolu ile gönderilen sigortalı adına açtığı dava da bu hak düşürücü süre geçtiğinden davanın reddi gerekmiştir.
6102 sayılı TTK m. 1188/2’de (eTTK’ nın 1067.) öngörülen bir yıllık dava açma süresi, hak düşürücü süre mahiyetindedir. Bu maddeye göre malların tesliminden veya teslim edilmiş olmaları icap eden tarihten itibaren bir yıl içinde mahkemeye müracaat edilmediği takdirde, taşıyan aleyhine malların ziya ve hasarından dolayı her türlü sorumluluk davası hakkı düşeceği öngörülmüş olup, somut olayda da davacı sigortacının halefiyet yolu ile gönderilen sigortalı adına açtığı dava da yükün teslim edildiği tarih olan 11.05.2017 tarihinden 11.05.2018 tarihine kadar dava açılmadığı gibi yine ödeme tarihi olan 23.06.2017’den itibaren TTK m. 1188/3 gereğince 90 günlük hak düşürücü süre içerisinde yine bu dava açılmadığından hak düşürücü sürenin geçtiği geçtiği belirlenmiştir. Yine bu süreyi kesen herhangi bir işlem yapılmamış icra takibi ise 18.07.2019 tarihinde yani teslimden yaklaşık iki yıl iki ay sonra başlamış olup, icra takibinden sonra yapılan arabuluculuk görüşmelerin ise hak düşürücü süreyi etkilemediğinden mevcut sürenin uzatılmasını gerektirecek herhangi bir hak sağlamadığı tespit edilmiş olup, davanın reddi gerekmiştir. Böylece dava hem hak düşürücü süre ve hem de pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddi gerekmiştir.
Bu nedenle davanın diğer unsurlarının incelenmesine gerek olmaksızın davanın reddi gerekmiştir.
Davalının davanın reddi ile birlikte %20 kötü niyet tazminat talebinin ise; davacının davasını haksız ve kötü niyetli açtığı tespit edilemediğinden kabul edilmemiş ret edilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Sebeplerle;
Davacı davasını asıl taşıyıcı olan … SA’ya karşı izafeten … Acenteliği AŞ’yi göstererek takip yapması ve dava açması gerekirken TTK m. 105/2’ye aykırı olarak doğrudan acenteye karşı ve onu hasım göstererek doğrudan takip yaparak dava açmış olması nedeniyle; davacının davasının pasif husumet yokluğu ve hak düşürücü süre içerisinde dava açılmamış olması nedeniyle reddine,
Davalının %20 kötüniyet tazminat talebinin ise şartları gerçekleşmediğinden reddine,
Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL harcın dava açılışında alınan 109,93 TL harcın mahsubu ile eksik alınan 50,63 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
Yargılama giderlerinin davacının üzerine bırakılmasına,
Dava şartı arabuluculuk ücreti olan e 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu m. 18/A-13 uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320,00 TL’nin davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden kabul edilen miktar üzerinden AAÜT’nin 7/2. maddesine göre belirlenen 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile vekili yararına davalıya verilmesine,
HMK m. 333 gereği gider avansından artanın karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatırana iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı ve gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 22/04/2021

Katip …
E-İmzalıdır

Hakim …
E-İmzalıdır