Emsal Mahkeme Kararı İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/619 E. 2022/746 K. 12.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/619
KARAR NO : 2022/746

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 18.10.2018
KARAR TARİHİ : 09.09.2022

Mahkememizde görülen Tazminat Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar …, …, …, …, …, … ve … vekili … Asliye Hukuk Mahkemesine açmış olduğu ihtiyati tedbir talepli davada 18.10.2018 harç tarihli dava dilekçesinde; 27.03.2018 günü İzmir ili … ilçesinde meydana gelen trafik kazasında …’in eşi ile … ve …’in oğlu …’in, … ve …’ın oğlu … ve … ve …’un oğlu …’un vefat ettiğini, … plaka sayılı araç sürücüsü davalı …’ın asli ve tam kusurlu olduğunu, aracın ruhsat sahibinin davalı … A.Ş. tarafından ZMMS trafik sigortasıyla sigortalandığını, … CBS’nin …/… soruşturma sayılı dosyasında keşif yapıldığını, davalı …’ın kazada asli ve tam kusurlu olduğunun tespit edildiğini, davalı … hakkında … Ağır CM’nin …/… Esas sayılı dosyasıyla taksirle ölüme ve yaralanmaya sebebiyet verdiği iddiasıyla dava açıldığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla her bir davacı için ayrı ayrı 1.000,00 er TL destekten yoksun kalma tazminatı ve 150.000,00 şer TL manevi tazminat talep etmiştir.
Davalı … vekili 16.11.2018 tarihli cevap dilekçesinde; davaya konu destekten yoksun kalma tazminatının belirsiz alacak davasına konu edimeyeceğini, öncelikle davanın hukuki yarar yokluğundan reddini, ceza dosyasına sunulan raporlarda, kazanın meydana geldiği kavşağa giden yollarda yer alan tabela vs. trafik işaretlerinin yerlerinin yanlış belirtildiğini, anılan kavşağa ait krokinin gerçeğe aykırı çizildiğini, ceza soruşturmasında alınan bilirkişi raporlarında, (müvekkilin aracının kavşağa hızlı girdiği gibi) soyut varsayımlara dayalı tespit ve değerlendirmelere yer verildiğini, kazanın meydana geldiği kavşakla ilgili bazı hususların dikkate alınmadığını ve tek taraflı bir rapor hazırlandığını, müvekkilinin kazanın meydana gelmesinde tam kusurlu olduğu iddiasının somut dayanaktan yoksun olduğunu, kazanın meydana geldiği kavşağa müvekkilinin geldiği yönden girişte, görüş açısını daraltan ve sürücüler açısından kavşağın fark edilmesini engelleyen; ağaçlar, park halindeki araçlar ve tam kavşakta işletilen kahvehane gibi etkenler bulunduğunu, manevi tazminata dayanak olarak sunulan olguların hukuk dışı ve yanlış olduğunu, talep edilen manevi tazminat miktarlarının fahiş olduğunu, davacıların desteklerini kaybetmeleri nedeniyle gelir kaybına uğradıkları iddiasının somut delillerle ispatlanması gerektiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Davalı … Sigorta Şirketi vekili 21.11.2018 tarihli cevap dilekçesinde; … plakalı araç, sigortalı şirket tarafından tanzim edilen, 04.10.2017-2018 vadeli … poliçe no’lu zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi ile sigortalısı olduğunu, davacı yanın iddia ettiği kazanın meydana geldiğini ve zarar görenin de bu kazaya karıştığını ispat etmesi gerektiğini, davaya konu talebin zamanaşımına uğradığını, davanın zamanaşımı nedeniyle reddinin gerektiğini, işletenin sorumluluğunu teminat altına alan müvekkili şirketin işletenin sorumluluğu bulunmaması karşısında sorumluluğu bulunmayacağını (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 13.11.2013 tarihli 2013/17-72 E. 2013/1558 K. sayılı kararı, Karayolları Trafik Kanunu m. 91 delaletiyle m. 85), dava öncesi …’e 160.682,25 TL, …’e 45.997,35 TL, …’e 29.563,69 TL, …’e 27.834,09 TL, …’e 41.859,16 TL, …’a 16.120,83 TL ve …’a 31.673.75 TL ödeme yapıldığını ve davalının sorumluluğunu yerine getirdiğini, bu nedenle davanın reddi gerektiğini, ZMMS’nin meblağ sigortası olmayıp zarar sigortası olduğundan, davacı tarafın uğradığını iddia ettiği zararları aynı zamanda ispat etmesi gerektiğini, sürücünün tali kusurunun tespiti halinde ise TBK m. 52 gereğince davacı yanın kusuru nazara alınarak tazminatın kaldırılmasını, HMK m. 119/f gereğince iddia edilen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceğinin belirtilmesi gerektiği gibi, HMK m. 119/g gereğince talep edilen tazminat taleplerinin hukuki sebeplerinin de açık ve net bir şekilde belirtilmesi gerektiğini, HMK m. 6 gereği yetkili mahkemenin İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, davanın yetki yönünden reddi gerektiğini, ortaya çıkan zarardan kaynaklanan tazminatın hesaplanması için dosyanın aktüer siciline kayıtlı aktüerya uzmanına gönderilmesini, dava konusu olayda taşımanın niteliğinin, menfaat karşılığı olmadan yapılan hatır taşımasına dair Yargıtay içtihadı uyarınca değerlendirilmesini, dava açılmadan önce müvekkiline herhangi bir başvuru yapılmadığını, temerrüt süresinin delillerin (tamamlanmış olması halinde) tümünün müvekkili şirkete tebliği tarihinden itibaren 8 iş günü geçmesi ile başladığını, Yargıtay yerleşik içtihatları ve Trafik Sigortası Genel Şartları m. B.2 gereği, hasarın sigorta tazminatı kapsamında yer alıp almadığı, kusur durumunun yani ödemeye esas alınabilecek tüm belgelerin toplanmasından önce sigorta şirketinin temerrüdü gerçekleşemeyeceğini, aleyhimizde açılmış olan haksız ve mesnetsiz davanın, esasına girildiği takdirde, ödeme yapılması nedeniyle, sigortalı araç sürücüsüne atfı kabil kusur bulunmaması nedeniyle, meydana geldiği iddia edilen zararın kaza ile illiyeti bulunmaması nedeniyle ve davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … San. Ve Temizlik Hiz. Tic. A.Ş. vekili 27.11.2018 tarihli cevap dilekçesinde; davalı … Sigorta A.Ş.’nin kasko poliçesi ile de sorumlu olduğu, hem maddi hem de manevi tazminat yönünde sorumluluğu bulunduğunu, müvekkili şirket sigortacısı davalı … Sigorta Şirketinin iş kaza sebebiyle sorumluluğu belirlenirken Kasko Poliçesi kapsamında da sorumluluğunun tespit edilmesi gerektiğini, poliçe limitinin kişi başı 330.000 TL tazminat poliçe kapsamında olduğunu, davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte; davacının desten yoksun kalma tazminatının ZMMS kapsamında, manevi tazminat talebinin ise kasko sigorta poliçesi kapsamında kaldığını, kazanın meydana gelmesinde müteveffa sürücü …’in tali kusurunun bulunduğunu, tarafların kusur durumunun tespiti amacıyla ATK Trafik İhtisas Dairesinden rapor alınması gerektiğini, trafik kaza raporu bilirkişi raporu nitelinde olmadığını (Yargıtay HGK, 26.04.1978 T., 1976/3419 K.,1978/342 K., Yargıtay 4 HD, 26.04.1979, 1979/1990 E., 1979/5586 K.) müteveffa sürücü … ve müteveffa yolcular … ve …’nun kazanın meydana gelmesinde, zararın meydana gelmesinde müterafik kusuru bulunduğunu ve yerleşik Yargıtay içtihatları gereği %20 indirim yapılması gerektiğini, karşı taraf sürücüsü …’in alkollü araç kullandığıan dair iddialar bulunduğunu, kaza tespit tutanağında söz konusu hususun şahsın ölmesi sebebiyle araştırılamadığını, Adli Tıp Kurumu otopsi raporunun bu hususu aydınlığa kavuşturacağını, trafik kazası tespit tutanağında her 3 kişinin de emniyet kemeri taktığına dair bir tespit bulunmadığı gibi yolcular … ve …’nun kaza sebebiyle bedenlerinin araç dışına çıktığı tespitine yer verildiğini, her 3 kişinin zararın artmasına kendi davranışlarıyla sebebiyet verdiğini, müteveffanın kullanımındaki … plaka sayılı aracın maliki …’ın davacılar tarafından aracın kira sözleşmesi vs sebeple kullanıldığı iddiası da bulunmadığına göre hatır taşıması sebebiyle %20 hatır taşıması indirimi uygulanmasının zorunlu olduğunu, davacıların müteveffanın ölümü sebebiyle destekten yoksun kaldıklarını, hükmedilecek tazminat tutarında gelir kaybına uğradıklarını ve bu sebeple tazminat sorumluluğuna gidilmesi gerektiğini somut belgelerle ispatla mükellef olduklarını, SGK’dan …, … ve …’ın sigortalı olarak çalışıp çalışmadığının ve çalışıyor ise ücretlerinin sorulması gerektiğini, araç sigortacısı olan … Sigorta şirketinden ve SGK’dan kaza sebebiyle davacılara herhangi bir ödeme yapılıp yapılmadığının sorulmasını, diğer davalı … Sigorta A.Ş.’den yapılan ödemelerin hesaplanarak tazminattan nemalarıyla birlikte mahsubunun zorunlu olduğunu, hasar dosya tarihi 07.05.2018 olup bu tarihte sigorta şirketinin temerrüde düştüğünü, davacıların manevi tazminat talebi fahiş olduğunu, talep edilen manevi tazminat miktarının duyulan manevi ezanın giderilmesinden ziyade zenginleşme aracı haline getirildiğini (Yargıtay 17 HD’nin 26.11.2013 tarih ve 15736/16573 sayılı kararı ve BK m. 47) kasko poliçesi kapsamında manevi tazminat taleplerinin poliçe kapsamında yer aldığını, diğer davalı sigorta şirketininde müşterek ve müteselsil sorumlu olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Davacılar vekili 18.12.2018 tarihli … A.Ş.’ne karşı replik dilekçesinde; davalılardan olan … Sigorta Şirketi’nin kazaya asli ve tam kusurlu olarak neden olan … plaka sayılı aracı kasko ile güvence altına almış olmasından dolayı manevi tazminat taleplerinden de sorumlu olduğunu, kazada davalılardan …’ın tam ve asli kusurlu olduğu kaza tespit tutanağında ve adli raporlar ile sabit olduğunu, müteveffaya atfedilen tali kusurun kabul etmediklerini, müteveffa …’in alkollü olduğu yönündeki iddialarda otopsi raporları sonucunda çürütüldüğünü, müteveffaların konumları göz önünde bulundurulduğunda müvekkilinin vefat eden kişilerin desteğine duyduğu, kendilerine maddi ve manevi anlamda destek sağladıklarını, davacı …’in müteveffa …’in resmi nikahlı olduğunu ve müteveffanın desteğinden faydalandığını, yetki itirazının olmadığını, HMK m. 7 ve 8 ile 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu m. 110 davanın kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de dava açılabileceği, haksız fiillerde yetkiyi düzenleyen hükümlerinde kesin yetki söz konusu olmadığını, davalı sigorta şirketine başvuru koşulunun gerçekleştiğini ve eksik yapılan ödemeler nedeniyle hukuken sorumluluğunun doğarak temerrüt hali oluştuğunu, davalının itirazlarının yerinde olmadığını belirterek davanın kabulünü talep etmiştir.
Davacılar vekili 08.12.2018 tarihli … Sigorta Şirketine’ne karşı replik dilekçesinde; dava dilekçesinde delillerin sunulduğunu, davalı yanın itirazlarını kabul etmediklerini, … nolu hasar dosyasının oluşturulduğunu, davalı … Sigorta Şirketi tarafından beyan edilen ödemelerin dava dilekçesinde beyan edildiğini, aktüer hesaplama neticesinde davalının hukuki sorumluluğu çerçevesinde mahsup edilmesi gerektiğini, kazaya neden olan davalılardan … kazanın oluşumunda tam ve asli kusurlu olduğunu, diğer davalılarında hukuken sorumlu olduğunu, müteveffaların konumları göz önünde bulundurulduğunda müvekkilinin vefat eden kişilerin desteğine duyduğu, kendilerine maddi ve manevi anlamda destek sağladıklarını, davacı …’in müteveffa …’in resmi nikahlı olduğunu ve müteveffanın desteğinden faydalandığını, yetki itirazının olmadığını, HMK m. 7 ve 8 ile 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu m. 110 davanın kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de dava açılabileceği, haksız fiillerde yetkiyi düzenleyen hükümlerinde kesin yetki söz konusu olmadığını, davalı sigorta şirketine başvuru koşulunun gerçekleştiğini ve eksik yapılan ödemeler nedeniyle hukuken sorumluluğunun doğarak temerrüt hali oluştuğunu, davalının itirazlarının yerinde olmadığını belirterek davanın kabulünü talep etmiştir.
Davacılar vekili 08.12.2018 tarihli …’a karşı replik dilekçesinde; davalı tarafın itirazlarını kabul etmediklerini, kusur durumuna yönelik itirazların somut gerekçeden uzak olup kabulünün mümkün olmadığını, müteveffaların konumları göz önünde bulundurulduğunda müvekkillerinin vefat eden kişilerin desteğine ihtiyaç duydukları ve kendilerine maddi ve manevi anlamda destek sağladıkları, manevi tazminat taleplerinin 6098 sayılı TBK m. 58 ve m. 56. maddesinde manevi tazminatın belirlenmesinde dikkate alınacak hususlar ile manevi tazminat isteme hakkı olan kişilere ilişkin olarak bir düzenleme getirildiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Davalı … vekili 10.01.2019 tarihli düplik dilekçesinde; davacının belirsiz alacak davası ile ilgili beyanlarının Yargıtay tarafından belirlenmiş temel ilkeler ile çeliştiğini, alacağın belirlenebilir olması hallerinde, belirsiz alacak davası açılamayacağını, kusur durumu, toplanan deliller kapsamında tespit edilebilir olduğundan, davacının belirsiz alacak davası açma hakkı bulunmadığını, soruşturma dosyasına kaza yerinde 04.04.2018 tarihinde keşif yapılması talebinde bulunulduğunu, yanlış ve eksik tespitlere dayanılarak hazırlanan 03.04.2018 tarihli raporun dosyaya sunulduğunu, bu tarihten sonra defalarca keşif talebinde bulunduklarını, taleplerinin dikkate alınmadığını, müvekkilinin kazanın meydana geldiği tarihte diğer davalı … Sanayi ve Temizlik Şirketi’nde formen olarak çalıştığını, yorucu ve meşakkatli bir görevi yerine getirdiğini, …– … yolunu müvekkilinin ilk kez kullandığını, eksik ve yanlış işaret levhaları sonucu hatalı yapılan kavşağı fark edemeyerek müvekkilin geldiği yöne göre yolun kesiştiği noktada bulunan kahve ve diğer işletmelerin görüş açısını kapatması nedeniyle diğer aracı göremeyerek kazanın meydana geldiğini, kazada hayatını kaybedenlerin cenaze töreninden sonra yolun kapatılarak kavşakta gerekli önlemlerin alınmadığı gerekçesiyle protesto edildiğini, ceza dosyasında dinlenen davacı tanıklarının bu iddiaları doğruladıklarını, kavşakta değişiklik yapıldığını ve 5 ay önce de aynı yerde ölümlü trafik kazasının meydana geldiğini, diğer aracın sürücüsünün kusuru ile birlikte, aracın trafiğe çıkmaya ehliyetli olup olmadığı, muayenesinin yapılıp yapılmadığı, emniyet kemerinin takılması gibi can güvenliğine yönelik enlemlerin alınıp alınmadığı hususlarının da kusurun belirlenmesinde etkili olacağını belirterek öncelikle davanın maddi tazminat yönünden tefrik edilerek hukuki yarar yokluğundan reddine, bu talebimizin kabul edilmemesi halinde davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava; davacıların murisleri olan …, …, ve …’ın … tarihinde meydana gelen trafik kazasından dolayı davalılar ZMMS … Sigorta A.Ş., Sürücü …, işleten … San. Ve Temizlik Hizm. Tic. A.Ş’ye karşı açılan destekten yoksun kalma ve maddi ve manevi tazminat davası davasıdır.
Tarafların delilleri toplanmış ve değerlendirilmiştir.
… Asliye Hukuk Mahkemesi 25.10.2018 tarihinde Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı gereğince “…İzmir Asliye Ticaret Mahkemesi yargı çevresinin İzmir ilinin mülki sınırları” olarak belirlendiğinden dava dosyasının görevli ve yetkili İzmir Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine devredilmesine, mahkememiz esasının bu şekilde kapatılmasına…” dair karar vererek dosyanın mahkememize gönderilmesine karar vermiş ve bu karar kesinleşmeksizin mahkememize gönderilmiştir.
… Asliye Hukuk Mahkemesi 10.09.2021 tarihli kararıyla dosya Mahkememize gönderilmiş ise de; kararın kesinleşme işlemi yapılmaksızın dosyanın Mahkememize gönderilemeyeceği, bu kapsamda kararı veren Mahkemeye dosyanın iadesiyle öncelikle kesinleştirme işlemi yapılarak dosyanın Mahkememize gönderilmesi gerektiği, ayrıca … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin gerekçesinde yer alan HSK’nun 07.07.2021 tarihli 608 sayılı kararında “İzmir Asliye Ticaret Mahkemesi yargı çevresinin İzmir ilinin mülki sınırları (Karşıyaka Ağır Ceza Mahkemesi yargı çevresi hariç), ……..Olarak belirlenmesine, İş bu kararın 01.09.2021 tarihinden itibaren uygulanmasına, 07.07.2021 tarihinde karar verildi.” Kararı ile mahkememizin yetki alanının İzmir ili sınırlarına genişlemesi sağlanmıştır. Ancak kararın uygulama tarihi itibariyle 01.09.2021 tarihi kararda yer almış olup, bu tarihten önce açılmış olan davalarda görevli ve yetkili olan mahkemenin yetkisinin ve görevinin devam ettiği, derdest olan bu davada da ticaret mahkemesiyle bakan ilgili mahkemenin yargılama, tahkikat aşamasını bitirerek sonuçlandırmasını gerektirdiği anlaşılmaktadır. Zira; HSK’nın bu kararı mahkemenin (İzmir Asliye Ticaret Mahkemesi’nin) yetki alanının 01.09.2021 tarihinden itibaren genişletilmesine ilişkin olup, bu tarihten önce açılan davalarda mahkemenin yetki alanı İzmir ili sınırları içerisinde değil, sadece Büyükşehir Belediye sınırları içerisinde bulunduğundan (Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 24.03.2005 tarih ve 188 sayılı kararı ile belirlendiğinden) bu yetki alanı içerisinde kalmayan davalara bakması mümkün değildir.
Görev konusu kamu düzenine ilişkin olmakla birlikte kesin yetki konusu da kamu düzenine ilişkin olarak değerlendirilmektedir.
Büyükşehir Belediye sınırları içerisinde kalmayıp il mülki sınırları içerisinde kalan diğer ilçelerdeki mahkemelerin görevsizlik kararlarında ilçe mahkemesinin görevinin ortadan kalktığı gerekçesi bildirilmekle birlikte; bu durumun Anayasa’nın 37. Maddesinde yer alan Kanuni Hakim Güvencesine aykırı olduğu, yargılamanın doğal olarak açıldığı ve görülen mahkemeden ayrılarak başka bir mahkemeye gönderilmesinin doğal hakim ilkesini zedelediği de belirlenmektedir.
Dava açıldıktan sonra meydana gelen değişiklikler görevi ve yetkiyi etkilemeyecektir. Davanın açıldığı mahkemenin dava tarihi itibariyle görevli ve yetkili olması (veya kesin yetki olmayan hallerde yetkisiz mahkemede açılsa bile davalının yetki itirazında bulunmamış olması) durumunda bu mahkemenin artık davaya bakması gerekmektedir. Yasa hükmünde açık bir düzenleme bulunmadığından artık yasaya aykırı olarak İzmir İl sınırları içerisinde kalan diğer mahkemelerin HSYK’nın 07.07.2021 tarihli 608 sayılı kararına dayanarak görevsizlik / yetkisizlik kararları vermesi mümkün değildir.
Bu tip kararların verilebilmesi için öncelikle yasal bir düzenleme gereklidir. Ayrı ve açık bir geçiş hükmü bulunmadığından bu mahkemelerin görevsizlik kararı vererek ellerindeki derdest dosyaları doğal hakim ilkesine aykırı olarak göndermeleri mümkün olamayacaktır.
Mahkemenin yargı çevresinin hangi coğrafi alandaki davalara bakacağını düzenlemekte olup, görev kuralı niteliğinde olmadığından verilen görevsizlik kararı hem niteliği itibariyle kesin olmaması ve hem de HSK’nın 07.07.2021 tarihli 608 sayılı kararında yer almayan hükmün yanlış değerlendirilerek mahkememize görevsizlik kararı verilerek gönderilmesi nedeniyle hukuka aykırıdır.
Bu nedenle mahkememizce de karşı görevsizlik kararı verilerek dosyanın davaya bakmakla görevli ve yetkili … Asliye Hukuk Mahkemesi’ne (Ticaret Mahkemesi sıfatıyla ) gönderilmesi gerekmektedir. (HMK m. 114/1/c). Bu kapsamda mahkememizin görevsizliğine ve bu çerçevede talebin gerçekleşmeyecek dava şartı nedeniyle HMK m.115/2f gereği talebin usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Sebeplerle;
Davacının davasının Mahkememizin görev alanına girmediğinden; (HMK m. 114/1/c) Mahkememizin görevsizliğine ve bu çerçevede davanın gerçekleşmeyecek dava şartı nedeniyle HMK m.115/2. F. Gereği davanın usulden REDDİNE,
HMK m.21/1-c gereği kararın istinaf edilmeksizin kesinleşmesi halinde dosyanın görevli ve yetkili yargı yerinin belirlenmesi için merci tayini için İzmir BAM 6. Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine,
Yargılama giderlerinin HMK m. 331/2b gereği davanın yetkili mahkemeye gönderilmesi halinde bu mahkemede karar verilmesine, aksi halde; (HMK m. 20/1-son cümle’ye göre) davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesine,
Dosyanın ilgili mahkemeye gönderilmemesi halinde Mahkememizce verilecek hükümle; gönderilmesi halinde ise; bu mahkemece verilecek hükmün kesinleşmesiyle (HMK m. 333 gereği) yatırılan avansın kullanılmayan kısmının yatıran taraflara iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı ve gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.09.09.2022

Başkan …
E- imza

Üye …
E- imza

Üye
E-imza

Katip …
E- imza

Bu belge, 5070 sayılı yasa uyarınca e-imza ile imzalanmıştır.