Emsal Mahkeme Kararı İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/569 E. 2023/288 K. 28.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2021/569 Esas
KARAR NO : 2023/288
DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 03/09/2021
KARAR TARİHİ : 28/03/2023
Mahkememizde görülen İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili tarafından mahkememize verilen 03/09/2021 tarihli dava dilekçesi ile davacının alacağının tahsili için İzmir … İcra Müdürlüğü’nün … Sayılı dosyası ile takibe başladığını, davalı tarafından icra takibine haksız ve yersiz olarak itirazda bulunulduğunu, takibin dayanağı olarak sunulan 30/10/2013 vade tarihli 1.700,00 TL tutarlı bono ve 30/01/2014 vade tarihli 16.000,00 TL tutarlı bononun davalı tarafından imzalandığını ve borcun ödenmediğini, davalının haksız itirazının iptali ile %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Dava dilekçesinin davalıya tebliğ edildiği, davalı vekili tarafından dosyaya sunulan 09/11/2021 tarihli dilekçe ile davacının davalıdan alacağının tahsilini talepte bulunma hakkının olmadığını, TTK md. 749 kapsamında anılan senetlerin adi alacak hükmüne geçtiği, yine davacı tarafından dayanak gösterilen faturalara ilişkin alacağın zamanaşımına uğradığını, davacının alacağın doğduğu tarih itibariyle küçük çapta sanat ve perakende ile uğraşan esnaf olduğunu, icra takibini başlattığı tarih itibariyle 5 yıllık zamanaşımı süresinin geçtiğini beyanla davanın reddine karar verilmesini istediği görülmüştür.
Davacı tarafça dosyaya sunulan beyan dilekçesi ile takibe konu senetlerin davalının oturduğu evine yapılan işler için verildiğini, müvekkilin babasının üzerine kayıtlı iş yeri üzerinden yapılan işlerin faturalandırıldığını, faturayı kullanmak amaçlı eşi muris … üzerinden kestirdiğini, bunların ticari muhasebe açısından geçer ve gerekli olduğunu, davacının yapmış olduğu ve karşılığında senet aldığı işlerin davalının evine yapılan dekorasyon ve tadilat işi gereği olduğunu, senetler işleme konulduğunda itiraz edilip üzerinden zaman geçtiği için adi senet vasfına dönüştüğünü, bu nedenle davanın kabulünü talep ettiğini beyan ettiği görülmüştür.
Davalı ve davacının tacir olup olmadıklarının tespiti için Ticaret Sicil Müdürlüğü, Esnaf ve Sanatkarlar Odası Sicil Müdürlüğü ve Vergi Daireleri’ne ve yazılan müzekkerelere yanıt verildiği, her iki tarafın da tacir olmadığı, esnaf kayıtlarının bulunduğu, uyuşmazlığın olduğu 2013 yılı itibariyle davalının potansiyel mükellef olarak gösterildiği ancak herhangi bir faal iş yerinin verilmediği, davacının ise Vergi Dairesi nezdinde belirlenen tarih itibariyle mükellef olmadığı, 216 tarihinden itibaren gerçek usulde mükellef olduğu görülmüş, her iki tarafın da tacir olmadığı bu haliyle anlaşılmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın davacı vekili tarafından iddia edilen haliyle davalının kullandığı evde yapılan tadilat ve tamirat işi nedeniyle davalının ödemesi gerektiği bedelin ödenmediği iddiasından kaynaklı uyuşmazlık olduğu mahkememizce tespit edilmiştir. Taraflar arasında temel ilişkinin eser sözleşmesinden kaynaklandığı anlaşılmıştır. Kambiyo senedi niteliğini kaybetmiş, belgeye dayalı olarak her ne kadar başlatılan icra takibine itirazın iptali istenmiş ise de temel ilişki üzerinden tarafların konumu da değerlendirilmek suretiyle görevli mahkemenin tespitinin gerektiği anlaşılmıştır.
Davacı tarafça davalıya ait iş yeri için yapılan işleri gösterir şekilde fatura düzenlendiği ve bu fatura karşılığında senetler verildiği beyan edilmiş ise de davacının davalı ile aralarındaki eser sözleşmesine konu ilişkinin bulunduğu dönemde adına kayıtlı herhangi bir ticari işletmesinin olmadığı, düzenlenen faturanın da davacının murisi … adına kayıtlı iş yeri üzerinden düzenlendiği, fatura konusu işlerin davacı tarafından veya davacı murisi tarafından yapılıp yapılmadığının da değerlendirilmesi gerektiği, taraflar arasındaki hukuki ilişki yanında davacı tarafından dayanılan yazılı delil başlangıcı niteliğindeki belgelerin de yine bu hukuki ilişki çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmıştır.
TTK md. 4 ile ticari davaların tanımı yapılmış her iki tarafın da ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davalarında görevli Mahkemenin Ticaret Mahkemeleri olduğu, tarafların tacir olup olmadığına bakılmaksızın hangi uyuşmazlıkların ticari dava olduğu hususu ayrıntılı olarak açıklanmıştır. Bu açıklamaya göre TBK hükümlerine göre düzenlenen eser sözleşmesine ilişkin uyuşmazlıkların doğrudan doğruya ticari dava niteliğinde kabul edilmediği madde metninden açıkça anlaşılmaktadır.
TTK md. 5 içeriğinde, Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğu hususların açıklandığı ve buna göre Asliye Ticaret Mahkemesi ve Asliye Hukuk Mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu bu durumda göreve ilişkin hükümlerin uygulanacağı belirtilmiştir. HMK md. 2’de Asliye Hukuk Mahkemelerinin genel görevli mahkeme olduğu hüküm altına alınmıştır.
Dava dosyamızda gerek davacının ve gerekse davalının uyuşmazlığın oluştuğu tarih itibariyle tacir olmadıkları, taraflar arasındaki uyuşmazlığın eser sözleşmesinden kaynaklandığı ve bu uyuşmazlığın genel hükümler uygulanmak suretiyle çözümü gerektiği, icra takibine konu edilen ve kambiyo senedi niteliğini kaybeden belgelerin de yine eser sözleşmesi ilişkisi kapsamında değerlendirilerek yazılı delil başlangıcı niteliği ile birlikte değerlendirilmesi gerektiği, bu haliyle genel görevli mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesinin söz konusu uyuşmazlıkta görevli olduğu, HMK md 114/1-c hükmüne göre, görev hususunun dava şartları içinde sayıldığı, görevin, yargılamanın her aşamasında gerek taraflarca ileri sürülebileceği gibi gerekse mahkemece resen dikkate alınması gerektiği, bu haliyle mahkememizin görevli olmadığı, davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği anlaşılmış aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
Davanın mahkememizin görevsizliği nedeni ile usulden REDDİNE, görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğuna,
Karar kesinleştiğinde ve yasal süresi içinde başvuru olduğu taktirde, dosyanın görevli Asliye Hukuk Mahkemesine Gönderilmesine,
Harç ve yargılama giderlerinin HMK md.331 uyarınca görevli/yetkili mahkeme tarafından ele alınmasına,
HMK 20. md. Uyarınca kararın kesinleşmesinden sonra başvuru olmadığı takdirde dosyanın mahkememizce ele alınarak davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği hususunun dikkate alınmasına,
Dair karar, kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İzmir Bölge Adliye Mahkemesi’ne başvuru yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı açıkça okunup, usulen anlatıldı.28/03/2023
Yazman …
e-imzalı
Yargıç …
e-imzalı