Emsal Mahkeme Kararı İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/363 E. 2021/972 K. 29.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/363 Esas
KARAR NO : 2021/972

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 31.05.2021
KARAR TARİHİ : 29.12.2021

Mahkememizde görülen Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı … vekili ihtiyati tedbir talepli 30.05.2021 harç tarihli dava dilekçesiyle; müvekkilinin davalı S.S. … Konut Yapı Kooperatifinin …numaralı üyesi olduğunu, davalı kooperatifin yönetim kurulunun müvekkiline yönetim kurulu karar örneği ortaklık belgesi verdiğini, müvekkilinin aidat ödemeleri yaptığını, 14.03.2019 tarihinde müvekkilinin Buca’daki inşaatları görmeye gittiğinde kendisine tahsis edilen daire bulunmadığını öğrendiğini, kooperatifin 82 dairesi olduğunu, müvekkilinin … ortak olarak kooperatife alındığını, bu nedenle kura çekimi ve genel kurul toplantılarına çağrı yapılmadığını, müvekkilinin İzmir … Noterliğinde 18.03.2019 tarihinde ihtarname göndererek kendisine emsal bir dairenin verilmesini, bu olmadığı takdirde 400.000,00 TL maddi tazminat ödenmesini talep ettiği, aynı zamanda diğer davalılar …, …, … ve …’nin kooperatifin muasip üyesi ve yönetim kurulu üyeleri olduklarını, davalılar …’ın müvekkilini bilerek … ortak olarak kooperatife üye olarak kaydettiğini, müvekkilinin daire sahibi olmamasından dolayı ağır kusurlu ve sorumlu olduğunu, diğer davalılar …, … ve …’nin ise kooperatifin genel kuruluna ve kura çekimine müvekkilini çağırmadığını, yönetici olarak müteselsilen sorumluluklarının bulunduğunu, müvekkilinin davalı kooperatifin ortaklarından toplam ne kadar aidat aldığının bilinemediğini, zararı tespit edemediğini, bu nedenle belirsiz alacak davası açtığını, ihtiyati tedbir olarak 81 dairenin olması nedeni ile … Daire için üyeliğe kabul edilerek dairelerin kooperatif uhdesinde kalması için ferdi mülkiyete geçirilmesinin ve satışının önlenmesi yönünde tedbir kararı verilmesini, ayrıca davanın kabulü ile 10.000,00 TL belirsiz alacak davası açtıkları dava ile davalının temerrüde düşürüldüğü, 05.04.2019 tarihinden 15 gün sonra olan 23.04.2019 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili dilekçesiyle; müvekkilinin davalı kooperatif üyesi olmasına rağmen davalı kooperatifin müvekkiline daire vermediğini ve müvekkili dolandırdıklarını, bu nedenle davalı kooperatif yöneticilerinin sorumlu olduğunu, öncelikle müvekkiline bir dairenin verilmesine, bu dairenin bulunmaması halinde müvekkilin maddi zararlarının belirlenmesiyle bu zararın karşılanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davacının ihtiyati tedbir talebinde bulunması nedeniyle inceleme yapılmış, ancak davacının dosyaya ibraz etmiş olduğu delillerin yaklaşık ispat kurallarına göre haklılığını ispat edecek derecede mevcut olmadığı gibi davacının kooperatif ortağı olup olmadığı, ortaklığın sona erip ermediği konularının da ihtilaf konusu olması ve açılan davanın niteliği nedeniyle ihtiyati tedbir talebinin şartlarının bulunmadığı belirlenerek ihtiyati tedbir talebi reddedilmiştir.
Davalılar S.S. … Konut Yapı Kooperatifi, …, … ve … vekilinin 01.11.2021 tarihli cevap dilekçesinde; davacının müvekkili kooperatifin …numaralı üyesi iken sözlü talebi ve mutabakat neticesinde yönetim kurulu kararı ile kooperatif ortaklığından ayrıldığını, bu ayrılma işleminde davacının oğlu ve halen davalı olan …’ın haberinin olduğunu, 20.05.2016 tarihinde eksik aidat borcunun bir kısmını ödeyen ve hala eksik ödemeleri olan davacının toplam ödemesinin 114.200 TL olup, mutabakat ile 24.12.2016 tarihinde kooperatiften ayrıldığını, yerine başka bir üyenin üyelik devir bedeli olan 114.200 TL’nin kooperatif hesaplarına ödenmesine ve iki yıllık süre geçmesine rağmen davacının kooperatife hiç başvurmadığından bu devirden haberi olduğunun belirlendiğini, ancak davacının 18.03.2019 tarihinde İzmir … Noterliğinden … yevmiye numaralı ihtarname göndererek 400.000 TL istediğini, çıkış tarihinden itibaren hiçbir ödemesi olmayan davacının ayrıca 29.04.2017, 30.12.2017, 30.06.2018, 30.09.2018 GK toplantılarına katılmadığını, 26.12.2016 tarihinde gerçekleşen devir ile hiçbir ödeme yapmadığını, oğlunun da yönetim kurulu üyesi olmasına rağmen kendisinin devirden haber olmadığını beyan etmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, TMK m. 2 ye aykırı davrandığını, diğer davalılara (…, … ve …) hangi nedenle dava açıldığının anlaşılamadığını, davacının 10.000 TL belirsiz alacak ve tespit talepli davasının hukuka uygun olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava; kooperatif ortaklığına dayalı olarak açılan zararının tespiti ve ödenmesine ilişkin belirsiz alacak davasıdır.
Tarafların delilleri toplanmış ve değerlendirilmiştir.
Davacıya ait kooperatif üye kaydı, inşaat ruhsatları incelenmiş ve değerlendirilmiştir.
Davacı taraf dava dilekçesinde davanın konusunu oluşturan alacağın belirlenemediğini ve bu nedenle belirsiz alacak ve tespit davası açtığını beyan etmiş ise de; davanın konusunu oluşturan alacağın davacı tarafından İzmir … Noterliği 18.03.2019 tarihli … yevmiye numaralı ihtarnamede diğer üyelere verilen daire gibi kendilerine emsal bir daire verilmesi, bu olmadığı takdirde emsal daire bedeli eden 400.000,00 TL ödenmesinin ihtar edildiği, böylece davacının daire bedelini belirlediği anlaşılmıştır.
Her ne kadar davacı taraf dilekçesinde müvekkilinin kooperatife yapmış olduğu ödemelerden bahsetmemiş ve diğer üyelerin ne kadar aidat ödediğini bilemediğini beyan etmiş ise de, davacı vekilinin bu beyanının yerinde olmadığı, zira davacının her ortağın vermesi gerekli olan aidatı öğrenme imkânının bulunduğu, bunu kooperatiften veya diğer üyelerden sormak suretiyle tespit edebileceği belirlenmiştir. Kaldı ki davacı taraf davaya konu olan ihtarnamesinde de kendisine tahsis edilmesi gerekli olan daireden bahsetmiş olup, bu dairenin bulunmamış olması halinde “400.000,00 TL” bedel ödenmesini talep ederek dairenin bedelini de belirlemiştir.
Ayrıca davacının kooperatife yapmış olduğu ödemelerin belirlenmesiyle birlikte davacının kooperatiften talep edeceği tazminat miktarının Yargıtay 11. ve 23. Hukuk Dairelerinin yerleşmiş içtihatlarına göre “…Davalı kooperatif elinde arsa veya konut kalmaması halinde üyesine ödenecek tazminatın hesaplanması şekli, Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına göre aşağıdaki şekilde formüle edilmiştir.
a-Önce, ortaklara tahsis edilen konut veya arsanın dava tarihi itibariyle rayiç değeri saptanmalıdır.
b-Davalı kooperatife normal ödentilerini gerçekleştiren bir ortağın ödemelerinin, ödeme yaptıkları tarihler itibariyle toplam ödemeleri dava tarihine kadar (… ortalama rakamları esas alınarak) taşınarak, güncel değeri bulunmalıdır.
c-Bundan sonra, yukarıda (1) numaralı bentte bulunan değerden (2) numaralı bentte bulunan değer çıkarılarak kooperatife normal ödeme yapan bir ortağın, bu ödemelerine karşı ne miktarda yararlanma elde ettikleri ortaya çıkarılmalıdır.
d-Bunu takiben, davacı eksik ödeme yapan ortağın ödentileri (2) numaralı bentteki ilkelere göre dava tarihine taşınarak eksik ödeme miktarı da güncelleştirilmelidir.
e-Bu hesaplamalardan sonra, normal ödentilerini gerçekleştiren bir ortağın yukarıda (b) bendinde bulunan ödemelerinin güncel değeri karşılığı, yine yukarıda (c) bendinde bulunan bir yararlanmayı sağladığına göre, davacının (d) bendinde eksik ödemelerinin güncel değerinin ne miktarda yarar sağlaması gerektiği, orantı kurallarına göre belirlenmelidir. Yani sonuç olarak, (d) bendinde bulunan miktar, (c) bendinde bulunan değerle çarpıldıktan sonra bulunan miktarın (b) bendinde bulunan miktara bölünmesi sonucu bulunacak miktara (d) bendinde bulunan davacı ödemelerinin güncel değerinin ilave edilmesi sonucu bulunacak miktar, davacı ortağın bu davada kooperatiften talep etmesi mümkün olan zarar miktarını belirleyecek ve mahkemece tespit edilecek miktara hükmedilecektir…” tespit edilecektir. Davacı taraf yaptığı ödemeleri ve diğer ortakların ortalama olarak yaptıkları ödemeleri taşınmazın değerini belirleyerek alabileceği tazminat miktarını hesaplaması mümkündür. Davacı taraf her ne kadar tazminat talebinde bulunmuş ise de öncelikle davacının ortaklığının devam etmiş olması gerekmektedir. Aksi halde kooperatifler Kanununun 17. maddesine göre kooperatif üyesinin çıkma payının ayrıldığı yıla ait bilanço çerçevesinde belirlenerek iade edilmesi gerekecektir. Bu itibarla, iadesi gereken miktar ödenen aidatların toplamı kadar olmayıp yapılan toplam ödemeden üyenin ayrıldığı yıla ait kabul edilen bilançoda gösterilen genel giderlerden payına düşen kısım indirildikten sonra kalan miktarla sınırlı olacaktır. Davacının iddiası kooperatife ortak olduğu ve ortaklığın devam ettiği yönündedir.
Davacı açısından bu halde belirsiz alacak davasının ilk koşulu olan alacak miktarının tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olmadığı yahut bunun imkânsız olduğu hallerde istenebilecektir. Oysa somut olayda bu şart gerçekleşmemiştir. 6100 sayılı HMK m. 107/1-f’e göre “Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.” 6100 sayılı HMK m. 107/2-f karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacının, iddianın genişletilmesi yasağına tâbi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabileceği hüküm altına alınmış, madde gerekçesinde de “karşı tarafın verdiği bilgiler ve sunduğu delillerle ya da delillerin incelenmesi ve tahkikat işlemleri sonucu (örneğin bilirkişi ya da keşif incelemesi sonucu)” belirlenebilme hali belirtilmiştir. Davanın belirsiz alacak davası şeklinde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenememesi gereklidir. Belirleyememe hali, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna ya da objektif olarak imkânsızlığa dayanmalıdır. Davacının alacağının miktar veya değerini belirleyebilmesi için elinde bulunması gerekli bilgi ve belgelere sahip olmaması ve bu belgelere dava açma hazırlığı döneminde ulaşmasının da (gerçekten) mümkün olmaması ve dolayısıyla alacağın miktarının belirlenmesinin karşı tarafın elinde bulunan bilgi ve belgelerin sunulmasıyla mümkün hale geleceği durumlarda alacak belirsiz kabul edilmelidir. Alacağın miktarının belirlenebilmesinin hâkimin takdirine bağlı olduğu durumlarda hukuki imkânsızlık söz konusu olur.
Bu durumda davacı alacaklı, hâkimin takdir yetkisini nasıl kullanacağını bilemeyeceği için davanın açıldığı tarihte alacağının miktarını belirleyebilecek durumda değildir. Sırf taraflar arasında alacak miktarı bakımından uyuşmazlık bulunması, talep sonucunun belirlenmesinin davacıdan beklenemeyecek olması anlamına gelmez. Önemli olan objektif olarak talep sonucunun belirlenmesinin davacıdan beklenemeyecek olmasından dolayı zarar miktarını tespit etmiş olmasına rağmen bu miktarın davalı ile arasında tartışmalı olması davanın belirsiz alacak niteliğiyle açılmasını sağlamayacaktır. Zira elbette ki davacı zararının bu miktarda olduğunu, davalı ise bu zararın olmadığını veya belirtilen miktarda olmadığını iddia edecektir. O halde alacağın tartışmalı olması belirsiz olduğu anlamına gelmeyecektir. Davacı açısından bu zarar belirlenmiştir. HMK m. 107 gerekçesinde de “Alacaklının bu tür bir dava açması için, dava açacağı miktar ya da değeri tam ve kesin olarak gerçekten belirlemesi mümkün olmamalı ya da bu objektif olarak imkânsız olmalıdır. Açılacak davanın miktarı biliniyor yahut tespit edilebiliyorsa, böyle bir dava açılamaz. Çünkü her davada arandığı gibi, burada da hukukî yarar aranacaktır, böyle bir durumda hukukî yararın bulunduğundan söz edilemez. Özellikle, kısmî davaya ilişkin yeni hükümler de dikkate alınıp birlikte değerlendirildiğinde, baştan tespiti mümkün olan hâllerde bu yola başvurulması kabul edilemez.” yer almaktadır. Alacağın belirli veya belirlenebilir nitelikte olması durumunda, belirsiz alacak davası açılamayacağı açıklanmıştır. Bu halde davanın açıldığı tarihte alacağın miktarı yahut değeri belirlenebilir durumda ise, dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmelidir. Yine 7251 sayılı Kanun m. 107’de yapılan değişiklikler şartları olmadığı halde açılan belirsiz alacak davasında davacıya süre verilerek hukuki yarar eksikliğini tamamlama imkânı tanımadığından bu hükmün somut olayda uygulanması mümkün değildir. Bu halde davacının kısmi dava açma imkânı vardır. Somut olayda ki davacı da kısmı dava açma hakkına sahip olduğu halde bu hakkı kullanmamıştır. Ancak bilindiği üzere kısmi dava açılabilecek halde belirsiz alacak davası açılması halinde hukuki yarar bulunmadığından davanın reddi gerekmektedir. Davacı taraf dava dilekçesinde alacağın belirsiz olduğundan bahisle dava dilekçesinin netice ve talep kısmında açıkça yer aldığı üzere HMK m. 107/2 gereğince belirsiz alacak davasına açmıştır. Buna rağmen davasının alacağın tümü üzerinden veya HMK m.109 da yer alan kısmi dava olarak değil belirsiz olduğundan bahisle belirsiz alacak davası olarak açmıştır.
Ancak bilindiği üzere YARGITAY HUKUK GENEL KURULUNUN 2015/22-3671-3672-3673 E. ve 2018/1850-1851-1852 karar sayılı ( ve aynı nitelikte birçok kararında yer aldığı üzere ) davanın değerinin belirli olduğu veya belirlenebilir olduğu hallerde belirsiz alacak davası açılmasının mümkün olmadığı, belirtilmiştir. Davacının alacağın miktarı veya değerini belirleyebilmesi için elinde gerekli bilgi ve belgelere sahip olmaması şarttır. Aksi halde zararın somut olayda olduğu gibi belirlenebilir olduğu ve davadan öncede belirlendiği davamızda belirsiz alacak davasının kabul edilmesi tüm davaların belirsiz alacak davası olması anlamına gelecektir. Taraflar arasında alacak miktarının tartışmalı olması belirsiz alacak davası açmak için yeterli değildir. Bu durum ancak ispat konusuna ilişkin olacaktır. Somut olayda da, davacının öncelikle kooperatife ortak olup olmadığı konusu incelenecek olup, bu durum ön mesele teşkil edecektir, ancak davacı taraf kooperatife üye olduğunu belirtmekle birlikte belirleyemediği ve bu nedenle belirsiz alacak davası olarak ileri sürdüğü husus zararın tespit edilemediğine ilişkin olup, somut olayda biraz önce açıklandığı üzere alacak miktarının tam olarak belirlenmesi için elinde bilgi ve belge bulunmaması gereklidir. Ancak davacının yaptığı ödemelerin ve diğer kooperatif üyelerinin de (normal mutad olarak ödemelerini yapan üyenin güncelleştirilmiş bedellerini ve böylece daire üzerinde kazandığı hakkı) yaptığı ödemeleri bilmesi / belirlemesi mümkündür. Bunların yapılmamış olması davayı belirsiz alacak davası kılmaz. Bu durumda davacı ancak kısmi dava olarak davayı açması mümkündür. Kaldı ki; ihtarnamesinde 400.000,00 TL bedel isteyerek dairenin değerini belirlediğini de belirtmiştir. Bu halde davacının iddiasının davalı kooperatife ortak olması ve bu ortaklığından doğan zararının davalılardan tahsiline ilişkin olmakla belirlenebilir bir zararın davacı tarafından da (yargılamada gerçek rakama ulaşılması mümkün olmakla) istenmesi gereklidir. Bu nedenle davanın belirsiz alacak davası olarak açılması mümkün değildir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun kararlarında yer aldığı üzere artık bu halde davacının davasını kısmi dava açmasına/dönüştürmesine imkân sağlanması da mümkün değildir. Bunun için ek bir süre verilmesi de mümkün değildir. Zira davacı başlangıçta Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine aykırı olarak davasını açmıştır. Sonuç olarak davacının belirsiz alacak davası açmakta hukuki yararı bulunmadığından davanın HMK m. 114/1-h gereğince davanın usulden reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Sebeplerle;
Davacının davasını HMK M.107/2 ye dayanarak belirsiz alacak davası olarak açmış olması ve davanın miktar ve değerinin belirlenebilir nitelikte olması nedeniyle belirsiz alacak davası açmasında hukuki yarar bulunmadığından davanın HMK m. 114/1-h gereğince USULDEN REDDİNE,
Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 59,30 TL harcın dava açılırken yatırılan 170,78 TL peşin harçtan mahsubu ile bakiye 111,48‬ TL harcın kararın kesinleşmesiyle davacıya iadesine,
Dava şartı arabuluculuk ücreti olan ve 6325 sy Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-13 maddesi uyarınca tarafların anlaşamamaları nedeniyle Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.360,00 TL’nin davada haksız çıkan davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
Davalılardan …, …, …, … kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden red edilen miktar üzerinden AAÜT’nin 7/2. maddesine göre belirlenen 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile vekili yararına davalılara verilmesine,
HMK m. 333 gereği gider avansından artanın karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatırana iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı ve gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.29/12/2021

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …